IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Genel Paylaşım (https://www.ircforumlari.net/genel-paylasim/)
-   -   ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık. (https://www.ircforumlari.net/genel-paylasim/500864-820617-agustos-1999-unutmadik.html)

Melodram 17 Ağustos 2012 12:20

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
17 Ağustos 1999, sadece 9 yaşındaydım. O akşam başka bir yerde kalmak istedim, annem, babam ve kardeşim eve gitmişlerdi. Küçüktüm ama aklım eriyordu bir şeylere, ne olduğunu anlayamadan kendimi çökük apartman merdivenlerinde yuvarlanırken buldum. Annem, babam ve kardeşim yanımda değildi, korkuyordum. Aşağıya sapasağlam indiğimizde yaralı bir askeri getirmişlerdi, üzerine binanın betonu düşmüştü, midesi delik. Babamlardan hala haber alamıyordum, hadi artık insinler diye evimize bakıyordum ve sonunda onlar da indi, sarılabildik. Ama benim gibi şanslı olmayan binlerce insan vardı, ağlayanlar, bağıranlar, sinir krizleri geçirenler. Her 17 Ağustos'ta hatırlamıyorum ben bunları, ben nefes aldığım her gün depremi hatırlıyorum, bazen şanslıyım diye gülümseyebiliyorum. Kış geliyor diye askeriye çadır kurmuştu, annemler bize kıyamayıp 3 ay Konya'ya gönderdiler, ardından 1,5 ay Zonguldak'ta kaldık onlardan ayrı. Sonra dayanamadık, annemlerin yanına geldik, birkaç ay önce sıralarına oturduğum okul yoktu, arkadaşımın evi yoktu, köşedeki bakkal amca hayatını kaybetmişti ve daha niceleri. Bazen isyan ettiğim şu hayata, haksızlık ettiğimi hatırlıyorum her 17 Ağustos'ta. Evet ben şanslıydım, şanslı olamayan bütün depremzedelerin, ardından 13 yıl geçmesine rağmen o anı dün gibi yaşayan herkesin tekrardan başı sağ olsun, yakınlarını, sevdiklerini kaybeden herkese sabır diliyorum. Çok zor günlerdi, çok.

Lilith 17 Ağustos 2012 12:26

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Üzgünüm ama Sevgili Ölülerimiz, biz sizi çoooktan unuttuk sadece 17 Ağustos'ta aklımıza geliyorsunuz.Hala çürük evler yapıyoruz , hala oturulmaması gereken evlerde oturuyoruz.Hala depremle ilgili hiçbir önlem almadık.Gerçi Pek Saygıdeğer Başbakanımız oy almak için Kentleşme Projesi hazırladı ama inanın siz öldünüz yada biz ölmeyelim diye değil.Birkaç kişi oy alsın Türkiyede işini yürütsün diye.Yani biz Deprem nedir bilmemekle birlikte sallandığımızda dışarı çıkmak geceyi dışarda geçirmek dışında hiçbirşey yapmıyoruz.Üzgünüz biz dünü kolay unutup sadece ölüm yıldönümlerinde anıyoruz.

Kalemzede 17 Ağustos 2012 13:28

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Slogan: “UNUTMADIK VE UNUTTURMAYACAĞIZ!

Bkz;

SAÜ REKTÖRÜ SAYIN MUZAFFER ELMAS;

“Bu binalar yıkılmaya aday binalardır.”

Ve deprem söz konusu olur. (1999 Marmara Depremi)

SAÜ REKTÖRÜ SAYIN MUZAFFER ELMAS;

“Bu işin asıl sahipleri kim
?”
“On üç yıldır nerede, neredeler?
“Henüz neyle meşguller?

Ve hemen ardından açıklamalar yapılır...Bu işin asıl sahipleri ise; ARALIK 2011'de şöyle der;

Vali MUSTAFA BÜYÜK:
“Sıvılaşma olan bir zemine sahibiz ve deprem öncesinde yapılmış, depremde de orta hasarlı olmuş binalarımızı artık koruma şansımız yok.

Çok doğru çok.

Başkan Zeki Toçoğlu:
“Bunlar kanunen iskan edilmesi yasak olan binalardır.

Çok doğru çok.

MİLLETVEKİLİ ÜSTÜN:
“Uygulama geç kalınmış bir çalışmadır ve artık geldiğimiz noktadan dönmemiz mümkün değil.

Çok doğru çok.

Türkiye'den sevgiler ve saygılar.

Difuzyon 17 Ağustos 2012 14:32

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Dönersem birgün eğer avuçların Ağustos sabahı olmalı Anne

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ezgi 17 Ağustos 2012 14:45

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
17 Ağustos 1999...

9 yaşındaydım. Gözümü kırpmadan, lambaları izlediğim geceler serisi o gün başlamıştı. Televizyonu her açtığımda hıçkıra hıçkıra ağlamalarımı hatırlıyorum. Yalnızca 17 Ağustos'lar da hatırlanan, deprem yönetmeliklerinden, deprem panellerinden nefret ediyorum. Ben geleceğin inşaat mühendisi ; eğer yaptığım tek bir yapı yıkılır, tek bir canlı hayatını kaybederse, diplomamı yırtıp attığım gün olacaktır. En büyük görev bizlere düşüyor. Lütfen meslektaşlarım ya da meslektaş adaylarımız varsa, bu bilinçle bu mesleği seçsinler. İnsan hayatını, çaldığınız malzemeyle, elde edeceğiniz rantlarla harcamayınız.

Nadas 17 Ağustos 2012 16:05

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Göçüp giden canlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

Kalemzede 17 Ağustos 2013 20:36

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Ve sonra dedim ki iyi ki Fenerbahçeliyim!

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

;s3

Sır 17 Ağustos 2013 21:45

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ay 17 Ağustos 2013 23:00

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Deprem önlenmez, ama yıkım önlenebilir; o acılar bir daha yaşanmasın. 17 Ağustos’u unutma, unutturma.

Corpse 17 Ağustos 2013 23:02

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Yine herseyi elestiriyor, yine düsürüyor, yine konudan konuya geçip, sotelerde sarkilari söylüyor, sarkilari tezahürata çevirip, sakaryaspor`umuz için besteliyorduk. Çogumuz ne oldugunu, ne zaman gelecegini bilmedigimiz buhranlar geçiriyorduk. Saglikli birer birey olarak duruyorduk, fakat yaraliydik.

Bir sehrin göbeginde, Sakarya`nin merkezinde, çark caddesi patantliydik hepimiz. Yikik bir kentin göbeginde, sokaginda hiç bar olmamasina ragmen barlar sokagi diye bilinen Ambarli sokak`ta, depremden sonra ahsap bir kahve olarak hizmetimize sunulan Yakamoz kahvehanesi`nin arkasinda hiç bitmedi depremler. Biz de artik sokak çocuguyduk ve alkol baska içiliyordu sotelerde.

Hergün yürüdügümüz sokaklari depremden sonra bulamiyor, bizi neyin bekledigini bilmez bir halde sehrin nöbetini tutuyorduk. Bazi aksamlar nesemizden söylemedigimiz sarki kalmaz, bazen efkar bile lanet okurdu sessizligimize. Atkilari gözümüze kadar çeker, siselerimizle hayallere dalar, sevgimizi çalan tabiata küserdik. Ustasi olmustuk birbirimizin, gözlerimizden ruh halmizi anlar ve hiç konusmadan sotedeki yerimizi alirdik. Bir sehrin göbeginde, sokak ortasinda, anilarimizla kalmistik. Bazi aksamlar o kadar çok oluyorduk ki; üçerli beserli gruplar halinde paylasiyorduk sote yerlerimizi. Sarkilarimizi bile agir makamlarda söylüyorduk zamani kazanmak için, lakin yarin bizi hiçbir sey beklemiyordu. Gitmiyorduk, kaçmiyorduk dogayla inatlasiyorduk. Artçi depremler tribün arkadasimiz olmustu, yesil-siyah çekiyorduk.

Çevre illerden yardima gelen insanlar için, insanlik için içiyorduk bir aksam; bir aksam ise sigaralari iki kati fazlasiyla satan büfeciyi öldürmedigimiz için. Hiçbir sey geri gelmiyordu, orada su vardi, o binanin altinda su dükkan vardi. A o adam mi? öldü. Onlar antalya`ya göçtüler, gittiler ve hepimize yavas yavas geldiler. Mahallenin en eski müstakil evleri saglam kalmisti. Onlar da bu degisimde bizi yalniz birakmadilar, sotemize ve gönlümüze mezeler gönderdiler. Karanliga alismisti gözlerimiz ama; çok bedava kapak kaybettik zifiri karanliklarda. Çok özlüyorduk sehrimizin, mahllemizin sokaklarini, dayanilmaz oluyordu acisi.

Sakaryaspor`umuz ligden çekilmisti, nefes almak daha bir zorlasmisti bizim için. Bikmadan deprem, bikmadan eskiler, bikmadan sarkilar ve sokakta sotede geçen deprem günlerimiz. Maç hastaligi bizi genç takimimizin pesine sürükledi ve orada kesfettik Tuncay`imizi. Depreme inat kosuyordu, gözü görmüyordu ve freni patlamisti.

Geceleri bos stadimiza gizlice girip "oley" çekiyor, bir tribünden bir tribüne kosuyorduk. Çadirlar evimizdi, zeminle ve toprakla kucak kucaga yatiyorduk. Atatürk lisesi`nin karsisinda depreme yakalanan, simdilerde abisinin cezasini yatan (deli) burak`inayni evinde sabahladigimiz da çok oldu. Her taraf enkazdi ve yakacak sorunumuz yoktu. Ev, lisenin tam karsisinda oldugu için sabahlari çocuklara konusma yapan müdürün borazan sesiyle küfür kafir kalkiyorduk. Elinde kagitlarla ölen, yakasina gül degil hashas yapragi takan abilerimizi, eski halimizi ve biz kendimizi geri istiyorduk. Askerimizi bile sote mekanlarda içirip ugurluyorduk. Her taraf insaat, her taraf prefabrik, her taraf çadir ve her taraf biz. Mahallemizin deli musa abi`si bir aksam çadirlari yakmaya kalkiyor ve onun durumunu polislere anlatana kadar biz deliriyoruz. Musa abimiz ki; 1980`lerde, bir Sakaryaspor maçinda, mahallenin kurnaz abileri tarafindan anlasmali olarak. "Hadi isin musa. Sen de oynayacaksin" diyerek saha kenarina yollanir. Musa abimiz de, "Ne zaman gircem be olum" diyerek kosar durur.

Orta hasarli, agir hasarli, göz boyamali boyali, "Elveda Sakarya" yazili binalarin arasinda büyür bir gençlik. Bir ovanin üzerine kurulmus Adapazari; seni kim. nerenden tutup, neyini nasil anlatsin ki... Kiz Kadir de dayanamadi bir gece, "Ah be dede! Millet bogazlari parsellemis, en güzel yerleri almis, siz de gele gele ovaya gelmissiniz!" diyerek sitem etti. Otuzar senelik periyotlarla misafir ettigimiz deprem, kuskusuz ki yine gelecek, üçü dördü çekilen korku filmleri gibi. "Deprem öldürmez, bina öldürür..."

Bu dogru ise yine ölecegiz bir otuz sene sonra. Bir sehrin yari deli insanlari mi? Unutmayacagiz sote aksamlarini, unutmayacagiz gördügümüz muameleyi. Sana besteler yaptik koca sehir "Bazilari sokaklarda, bazilari barakada, yasiyoruz Sakarya`da, alayina isyan olsun, Sakarya`ma yemin olsun, bu sehirde ölüm olsa, kaçanlar da kancik olsun." Bu sehri tribünden seven insanlar, sana maraton tribününden kus bakisi baktilar; her yer sote, her yer sise. Sen en çok ölen, en çok darbe yiyen, en çok yikilan, en az ilgi gören akreplerin sehri, okey de, hep sahte okey, tribünde hep açik oldun. Seytan soteyi görür mü, görmez mi bilinmez ama bu yürek senden gelecek daha büyük aciyi kaldirmaz. Ve siz Sakaryaspor`umuzu çalmaya kalkisanlar, siz ideolojinizle, biz yüregimizle, siz paranizla, biz sesimizle, siz villanizla, biz sotemizle... Bir sehir yikilir yenisi kurulur, ama bu kirilan gönül yol vermez artik kara cahile. Çekin kirli ellerinizi. Bizi hayallerimizle basbasa birakin. Biz yesilin de siyahin da anlamini biliriz. Siz çadirda sevemezsiniz. Ne patetesimiz kaldi, ne kabagimiz, naylon fatura gibi bir sehir yaptiniz. Basarisizliklar ve kara bulutlar adresiniz olmus. Düzce`de, Bolu`da, Izmit`te depremin yildönümleri mesalelerle anilirken, Sakarya`da sokaga çikma yasagi koyanlar, hiç hayra alamet degil bu sessizlik. Ve biz sote aksamcilari bosuna "Tatanga" koymadik ismimizi.

Bugün Adapazari`nda Ambarli sokakta Yakamoz Kahvehanesi yok artik... Soran olursa, ayni sokakta Turgay abi ve Okan Abilerle, Sahaf Kahvehanesi`nde hayatimiz devam ediyor.


Keçi Yılmaz - Tatangalar


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:29.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net