IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Genel Paylaşım (https://www.ircforumlari.net/genel-paylasim/)
-   -   ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık. (https://www.ircforumlari.net/genel-paylasim/500864-820617-agustos-1999-unutmadik.html)

Ay 17 Ağustos 2012 00:45

‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
17 Ağustos 1999... Kulağımızda çınlayan tek ses: ''Orada kimse var mı?'' Unutmadık...Unutmayacağız...



17 Ağustos gecesi herşey 45 saniyeye sığdı.

Zamanın durduğu, saatlerin akrep ve yelkovanlarının donduğu 45 saniye geride kaldığında, gecenin karanlığı yüzyılın felaketinin silüetlerini taşıyordu.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yaşanan acının ve depremin yıkıcı gücünün akılalmaz boyutları ortaya çıktı. Deprem bölgesine ilk koşanlar, yaşananlara tanıklık edenler ise gazeteciler oldu. Objektifler, kameralar enkazları taradı, anaların, çocukların gözyaşlarını tüm dünyaya aktardı, yardımların dağıtımında yaşanan aksaklıkları ortaya çıkardı.

Kimi kez fotoğraf çekerken ağlasalar, objektiflerinin netini yapmaya çalışırken hıçkırıklara boğulsalar da gazeteciler üzerlerine düşen görevi yerine getirmek için haftalarca deprem bölgelerinden ayrılmadılar.

O günlerin fotoğraf karelerine sığmayan acıları bundan sonrası için birer ibret belgesi olarak önümüzde duruyor. Depremde yitirdiğimiz canların, sönen ocakların sadece alın yazısı olmadığını biliyoruz. İlgisizliğin, başıboşluğun faturasını o 45 saniyenin sonunda Türk halkının ödediğini unutmayacağız. Ve unutturmayacağız...

17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde yaşamlarını yitirenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Noyan 17 Ağustos 2012 00:49

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
''Orada kimse var mı?''

Çalıkuşu 17 Ağustos 2012 01:03

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
' Depremde Yitirilenlere Mektuplar - II


İlker, Mustafa, Zeynep, Burak, Hasan, Ali, Mehtap, Yasemin, Zehra, Hakan, Semih , Aslı abla, Metin amca, Bakkal niyazi, Esma teyze, Muhtar ziya, Mehmet dede, Hayriye Teyze...GÖLCÜK..İZMİT..Sesimizi
duyan var mı ?

11 Sene geçti ve biz sizleri çok özledik, kulağımızdan hiç eksik olmuyor o son sözünüz ?- Sesimi duyan var mı ?

@ yasemin...

Nasılsın mahallemizin en güzel kızı..Tüm güzel şeylerin sonu senin gibi erken bitiyor sanırım bu şehirde. Senden sonra güzel birşey olmadı ki hiç. İlk okul yıllarımın yaşayan hayali, bu şehrin sokaklarında hayalinle yaşayalı tam 11 sene oldu. 11 seneye ne hayatlar sığardı kim bilir.
Biliyorum gittiğin yerlerden bizi, mahallemizi, çocukluk anılarımızı, hiç gelmeyen geleceğimizi, ilkokul yıllarımızı, güzel günlerimizi, sen gittikten sonra yaşadıklarımızı, o neşe dolu mahallemizden eser kalmadığını, mahallede sana hava atmak için yariş tuttuğumuz mahallemizin çocuklarını, herşeyi herkesi izliyorsun biliyorum..

Yasemin..İlkokul arkadaşım, Seni çok özledim.. Sıra arkadaşım olduğun hallerden tut, o çocuk ruhumda sana olan duygularıma kadar, tüm benliğimle özledim.. Sürekli kavga eder dururduk küçükken, ben seni erişilmez görür, sürekli saçını çeker ağlatırdım seni.

Konuştuğun çocukları döver, bir sahiplenme havasına girerdim. İlkokul yıllarının o bitmek bilmeyen tenefüslerinde hem top peşinde koşar bi gözümlede seni takip ederdim. Sınıftan sınıfa gezer, bana bakın lan o kıza yan gözle baktığınız görmiyeyim diye yaptığım açıklamalarla gözünden her ne kadar düşsem de yinede bir başkaydı be o yıllarda sana karşı bunları hissetmek.
Yıllar geçmiş okullar kapanmış, yaz tatili gelmiş, bizler büyümüştük.. Artık mahallede kutu kutu penseler yerine, aşk oyunları oynanmaya çoktan başlamıştı bile.. Artık en sevdiğin oyun hangisi yerine, en sevdiğin şarkı ne diye sorulur olmuştu. Yaz akşamları bir başka güzel olurdu. Hava kararır, sivri sinekler mahalleyi rehin almaya başlamışken, uzaktan duman arabası görülürdü. Unutmadın dimi hani şu sinekleri öldürmek için kamyonetin arkasından duman salarlardı mahalleye, bizde peşinden delice koşardık.. Seni görürdüm sonra mahallenin başında, deli gibi ne koşuyorsun der gibi öfkeyle bakardın, utanırdım, yanaklarım kızarır kolumun kenarıyla terleyen yüzümü silerdim...
Her akşam tüm mahalle parkta toplanırdık. Her gece uzaktan uzağa bakışır ama bir türlü bir araya gelipte konuşamazdık, ne konuşcaktık ki zaten çocuktuk..Öyle baksak bile yeterdi akşam olur yatağa girerdik, o bakışmaların etkisiyle uyur, büyüyüp giderdik..Ağustos'tu.Sıcak'tı..Bir gün bana gelip dedin ki annemler köye gidiyor, o an üzülmüştüm seni göremicem diye, ama sen hemen anladın ve dedin ki korkma ben gitmiyorum amcamlara bırakacaklar beni dedin..
Sevinmiştim delice hatırlıyorsun değil mi ?
Sonrasında o güne kadar ki yaşantımın en güzel anı yaşanmıştı yanağıma o öpücüğü kondurduğunda, akşama parkta görüşürüz dediğinde ben hala orada öylece gülümseyerek donup kalmıştım.
Elim yanağıma uzandı, belki dakikalarca öyle kaldım... Çocukken ne kadar da masumduk.. Akşam olmuştu hemen parka koşmuştum, o akşam daha bi güzeldin sanki, giydiğin o beyaz elbise seni adeta bir melek gibi yapmıştı..
Demekki cennete gideceğini anlamış o akşam o elbiseyi giymiştin..Şimdi hatırlıyorum da başka açıklaması gelmiyor o akşamki güzelliğinin.. Sen bir melektin ve cennete yolculuğun erken başlamıştı..
O akşam gülüyor, oynuyor yanıma geliyor, şakalar yapıyordun.. Belki de annenler yok ondan bu kadar rahat davranıyordun, bi ara yanıma geldin, yarın sana hatıra defterimi vereceğim bana bişiler yazarsın dimi diye sormuştun.
Benim dilim damağım kurumuş tabi tabi yazarım diye kekeleyerek cevap vermiştim..
Hani şu ilk satırlarında " bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdıgın için teşekkür ederim " diye başlayan hatıra defterleri..
Dünyanın ikinci harikasıydı sanırım benim için senin defterine birşeyler yazmak.
O gece acaba ne yazsam diye düşünmekle geçti, ama o gecenin sabahı olmamıştı senin için...
Hani beni öpmene sebep olan o köye gitmeme sebebine üzüleceğim bir sabaha uyanacağımı nerden bilebilirdim ki..
Keşke annenlerle köye gitseydin de şuanda burada olsaydın..
Sabah'tı.Sıcağı hissetmiyordum..Koşarak gittim amcanların sokağına..
Birileri sizin sokaktaki apartmanları çalmıştı heralde, ortalıkta hiç birşey yoktu, feryatlar, ağlamalar, haykırışlar. elleirmle kulaklarımı kapayıp acı gerçekle yüzleşmek için adımlarımı atmaya devam etmiştim...
Amcanların apartmana geldiğimde konuşulanlara kulak misafiri olmuştum. Binadan hiç kurtulan olmadığını söylüyordu. O an bende o apartmana gömülmüştüm sanki.

İnanmak istemiyor bir yandan da dinliyordum, hele o konuşma yokmuydu işte o an bitmiştim." muhsinlerin yanında yeğenleri varmış meğersem, kızı sabah bi çıkardılar. bembeyaz bi elbise, elinde yüzünde bir çizik dahi yok, yüzünde tatlı bir tebessüm hayata veda etmiş ama arkasında kalanlara gülücüğünü armağan ediyordu" diye...
Şimdi ben ne zaman gülsem senin gülüşün gelir aklıma, bazen en kötü hissettiğim anlarda bile senin ölürken bile bu hayata gülüşün gelir ve unutur giderim tüm dertlerimi...
Enkazın üzerinde diz çökmüş acı acı ağlıyordum, en son o zaman ağladım sanırım hıçkıra hıçkıra, tuzlu gözyaşlarım toz toprağa karışmış, ellerim grileşmişti. Nedeen Neden diye haykırıyordum, bir yandan da ellerimle enkazı kazıyordum, ellerim kanıyordu ama hiç farkında değildim...
Birden bi kağıt parçasına çarptı ellerim. kağıt kan olmuştu.. O kalbin kadar temiz kağıt parçası senin defterindi...Kapağı kopmuş çoğu sayfası yıpranmıştı. Son sayfaya geldiğimde ise nutkum tutulmuş, gözyaşlarım akmaz olmuştu..

17 Ağustos 1999 - 01:16
Bügün onunla konuştum, ne tuhaf çocuk yahu. Ben bir adım atmasam kendi geleceği yok. Şuan amcamlardayım. Yarın sabah ilk işim defteri ona vermek olacak. İnşallah bana olan aşkını itiraf eder. yoksa elimden çekeceği var bu çocugun..Sayfanın devamı yoktu, yırtılmıştı. Belkide giderken sen götürmüştün.Arka sayfada ise bana ayırdığın bölüm vardı..Başlığını atmıştın bile..Yakışıklım' a Özel diye...

Parçalar halindeki defterin hala bende, bana kalbin kadar o temiz sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim. Henüz birşey yazmadım deftere, Seni bekliyorum, dönmeni, sana olan aşkımı gözlerine bakarak söylemek için...

Not : Yakışıklın seni çok özledi...



' Depremde Yitirilenlere Mektuplar - II

Hakkı ÇAĞMAN

Nava 17 Ağustos 2012 01:06

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Acının tarifi olmaz, tarihi olur; her ağustosun 17'si gibi..
Gün ağardığında bir önceki gün olduğu yerinde bulamadığımız yalnızca binalar değildi, hayatla olan bir çok bağımızı da malzeme yapmıştık gri betonlarla kara asfaltlar arasına.
O günden bugüne artık sadece gönüllerde devam edebilen dostluklara, can bağlarına rahmetle...

Adem 17 Ağustos 2012 01:12

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Her zaman içimizde bir acı ve burukluk olarak kalacak, hatırladıkça gözlerimizi buğulandıracak bu meşum tarih.

Kimsenin unutamayacağı ve unutulmaması gereken bir gün. İnsanların toplu bir şekilde çaresizlikten ve salgın hastalık endişesinden dolayı namazsız, yıkanmadan, kefensiz, törensiz biçimde toprağa bırakıldığı an hala gözlerimin önünde.

Yakınlarını kaybedenlerin kimse bahsetmese bile akıllarından çıkmayacak bir tarih bugün.
Allah hepsine rahmet eylesin, arkalarında bıraktıkları insanlara da dayanma gücü versin.

Seth 17 Ağustos 2012 04:47

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Unutmadık Unutmayacagız.!

yoSun 17 Ağustos 2012 05:07

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Çok tuhaf oluyorum hala ürperiyor hala o günü gözlerimin önünde yaşıyorum:(
Sevgili Yenigül Esengül canlarım sizleri unutmadım sevgili öğretmenim Ayfer sizide ve niceleri sizleride unutmadık Mekanınız cennet olsun..

Nur 17 Ağustos 2012 09:13

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
17 agustos benim her türlü depremim oldu nefrete diyorum bu günden

Katherina 17 Ağustos 2012 10:14

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
17 Ağustos 1999'da yitirdiğimiz canları saygıyla anıyoruz. Allah hepsine rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

Aze 17 Ağustos 2012 10:33

Cevap: ‎17 Ağustos 1999 Unutmadık.
 
Unutulacak gibi değildi ki,
O kadar deprem yaşadım İstanbul'da ama en çok korktuğum zamandı.
Gerçekten bittiğini düşündüm, tamam dedim öldüm,
Küçüktüm de,aklıma geliyor,'Allahım ben ölmek istemiyorum!' dualarım.
Sonraki gün birbiri ardına felaket haberleri aldık yakınlarımızdan.

Ve biz hala bunun hakkını soramıyoruz!
Devletten,haktan,hukuktan bahsediyorsunuz.
Bu mu adalet!
Zenginin,arkası sağlam olanın canı pahalı burada.


Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı.
Bu davalardan 1800'ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmıştır.
Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilse de çoğu ertelenmiştir.
Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7.5 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğu için zaman aşımına uğramış ve düşmüştür.


Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
Düzce Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
Yalova Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları ertelendi.
Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü, müteahhit hakkında verilen ceza ertelendi.
Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi.
Can Göçer ve Zafer Çoşkun: Veli Göçer'in oğluyla ortağı yakalanamadığı için haklarındaki dava zaman aşımına girdi.
Sakarya: 695 davadan sadece 5 kişiye ceza çıktı.
Kocaeli: 600 dava açıldı, 12 kişi 10'ar ay hapis cezası aldı. 6'sının cezası infaz edildi, 6'sı için süre istendi.
Yalova: 173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Ceza aldığı bilinen tek isim Veli Göçer 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi.
Düzce: Yaklaşık 220 dava açıldığı sanılıyor. Yargılamaların sonucunda hiç kimse cezaevine girmedi.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:15.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net