IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Aralık 2014, 20:27   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Adıyaman Adı Nereden Gelmiştir, Adıyaman Adını Nereden Almıştır?




Adıyaman İsmi Nereden Gelmiştir?, Adıyaman İsminin Anlamı Nedir, Adıyaman İsminin Efsanesi, Adıyaman İsminin Hikayesi,


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Adıyaman Şehrinin İsmi Nerden Geliyor?
Adıyaman isminin menşeyi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Birinci rivayete göre; Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır. Farrin yada Perre olarak bilinen şehirde Put a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde olmadığı bir gün bütün putları imha ederek Allah’ın (Hz. İsa’nın söylediği gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır. Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür.

İkinci rivayete göre; Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan Mansur’un kalesi olarak bilinen kaleye halk, Hısn-ı Mansur ismini vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin menşeyi hakkında iki ayrı rivayet mevcuttur. Kaynaklarda VII. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından Kays kabilesine mensup Mansur. Ca’vene’ye izafetle bu ismin verildiği rivayet edilmekte ise de başka bir rivayete göre bu ismin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El-Mansur’un adından gelmektedir. Zamanla halk arasında telâffuz şeklinin de değişmesiyle Hüsnü Mansur olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş olmaktadır.

Üçüncü rivayete göre; Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan Vadi-i Leman (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında Adıyaman şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926′ ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar Adıyaman olarak değiştirilmiştir.

Adıyaman’ın ismi bakın nereden geliyor?

Nemrut’uyla, sahip olduğu tarihi mekanları, ve sahabe Saffan Bin Muattal’ın kabrinin bulunduğu şehir olarak bilinen Adıyaman’ın ismini nerden aldığını ve başka özelliklerini biliyor muydunuz?

Arap tarih ve coğrafyacılarının bereketli hilal dedikleri coğrafyanın en kuzeyindedir bu kadim şehir. Sırtını halkının Karadağ diye isimlendirdiği Güneydoğu Toroslarına dayamıştır. Doğu ile batı,kuzey ile güney yönlerinde bir geçit noktası konumunda bulunan Adıyaman eski yolların kesiştiği yerde bulunmaktadır. Burası kadim medeniyetlerin kurulduğu Hitit, Babil,Part, Pers, Asur, Keldani, Yunan, Commagene, Roma, Bizans, Sasani,Ermeni, Emevi, Abbasi, Frank, Selçuklu, Zengi,Eyyubi, Artuklu,Memlük, Akkoyunlu, Dulkadirli ve Osmanlı uygarlıklarının egemen olduğu Araplar Hısn-ı Mansur, Kürtler Semsur ,Türkler de Adıyaman demişlerdir.

Şehrin 7 km. kuzeyinde bulunan Palanlı mağaralarında yapılan incelemeler sonucunda; bu şehirde yerleşimin M.Ö.40.000 Yıllarına kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Bölgede bilinen ilk devlet Hattilerdir..M.S. 1. yüzyılda Commagene krallığı yıkılarak yerine Roma hakimiyeti başlar. Perre (Adıyaman) Samosata ile Melitene (Malatya) arsında yer alan bir uğrak yeridir. Aynı zamanda Roma döneminin hierapolisi (kutsal şehir) dir . Antik Roma kaynaklarında suyunun güzelliğinden bahsedilmekte olup , kervanlar, yolcular ve ordular tarafından dinlenme yeri olarak kullanıldığı anlatılmaktadır.

Bu antik kentin, Roma döneminden kalan çeşmesi halen kullanılmaktadır.Şehir Bizans döneminde de önemini korumuştur. Bunu İznik’te toplanan İncil konsülüne temsilci göndermesinden anlıyoruz. Tarihi Perre şehrinin en dikkat çekici kalıntıları, bu günkü şehrin bölgedir. Rivayet olunur ki; Hz. İsa’nın göndermiş olduğu ilk tebliğciler bu şehre geldiklerinde şehri zalim ve putperest bir yönetici yönetiyordu. Yönetici Tevhit davetçilerini duyunca bunları tutuklatıp zindana attırdı. Günlerce işkence edildi bunlara. Şehrin yöneticisinin yedi yiğit oğlu vardı. Bu oğullar bir gece gizlice zindana giderek Tevhit davetçileri ile görüştüler ve bu yeni dini kabul ettiler. Bu yedi oğul, o gece zindandan ayrıldıktan sonra şehre dağılarak şehirdeki bütün putları ( tıpkı ataları İbrahim gibi) kırdılar.

YEDİYAMAN İSMİ ADIYAMAN’A DÖNÜŞTÜ
Sabah olduğunda durumu haber alan yönetici, suçluların hemen bulunup getirilmesini istedi. Suçlular yakalanıp karşısına getirildiğinde, bunların kendi oğulları olduğunu gören şehrin yöneticisi daha da hiddetlenerek halkın huzurunda her türlü işkenceden sonra yedisini de öldürttü. Buna şahit olan halk isyan ederek yöneticiyi devirip bu yeni dini kabul ettiler. Daha sonra bu yedi genci şehrin güneyindeki vadinin tepesine defnederek yanına da bir manastır yaptılar. Bu tarihten sonra bu şehre Yediyaman denmeye başlandı. Zamanla Yediyaman ismi Adıyaman’a dönüştü. Romalılar bu şehre Perre, kuzeyinde bulunan örenli mahallesindeki kaya mezarlarıdır. Kayalar içine oyularak yapılmış olan bu mezarlar, harika bir görünüm oluşturmaktadır. 200 den fazla olan bu kaya mezarlarının girişleri kabartmalarla süslü olup içerisinde lahitler bulunmaktadır. Kaya mezarları, bir birine geçişleri olan mağaralardan oluşmaktadır. Müslümanların hakimiyeti başlayıncaya kadar bölge, sürekli Bizans ile Sasaniler arasın da el değiştiriyordu.

Bu dönemde Mezopotamya ve Suriye , İran -Bizans savaşları nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamıştır. Savaş nedeniyle sürekli vergiler artıyordu. Birde buna Bizans yöneticilerinin Süryanilere ve Ermenilere uyguladığı mezhep ayırımı durumu daha da kötüleştirmişti. Bu durum bölgenin Müslümanlar tarafından fethini kolaylaştırmıştır. Bir çok şehir hiçbir direniş göstermeden Müslümanlara kapılarını açmıştır. İslam ordularının ilerleyişini durduramayarak YERMÜK’te büyük bir bozguna uğrayan Bizans imparatoru Herakleius’un, İslam orduları önünden kaçarken kuzey Suriye şehirlerine bakarak “Ey Suriye artık seninle ebediyen buluşmamak üzere elveda” dediği rivayet edilmektedir.

638 yılında Suriye ve Irak’ın fethinden sonra Halife Hz. Ömer’in, Adıyaman’ında içerisinde bulunduğu el- Cezire bölgesinin fethi için verdiği emir üzerine; Urfa, Suruç, Sammosata, Rumkale (Halfeti), Adıyaman, Behesni vb. şehirlerMüslümanların eline geçmiştir.Müslümanlar bu bölgeyi savaşmadan sulh yolu ile fethetmişlerdir. Buna göre, Sammosatalılar her erkek için 1 dinar ve 2 müdd buğday vermeleri ve Müslümanlara şehir kapılarını açmaları şartıyla onların, canlarına, mallarına,kadınlarına, inançlarına, şehir ve değirmenlerine eman verilmiştir. Bu dönemde Müslümanlar bölgeye, ‘Küçük İrminiyye’ demektedirler. Bölgeyi Hz. Peygamberin seçkin sahabesi Safvan b. Muattal, Habib b. Mesleme el-Fihri ile birlikte fethetmişti ve vefat edinceye kadar Samsat’ta kalmıştır.
Safvan b. Muattal’ın mezarı Adıyaman’dadır. Müslümanların fethi ile birlikte Adıyaman, Samsat, Behesni ve Kahta şehirlerine, Mudar ve beni Bekr Araplarının yerleştiğini görüyoruz. Abbasi halifesi Mansur döneminde şehir,Perre den 5 km. güneye taşınarak yığma bir höyük üzerine bir kale olarak yaptırılmıştır. Şehrin adı, kaleye atfen Hısn- Mansur dur. Şehir kalenin etrafına kümelenmiştir. Kalenin doğu tarafında bu günkü Ulu caminin yerinde, Camii Kebir vardır.

Şehir bu günkü ruhunu o zaman kazanmıştır. Her ne kadar bu şehirde Yoğun bir şekilde Ermeniler ve Süryaniler yaşasa da İslam medeniyetinin şehridir. Commagene’nin ihtişamlı başkenti Sammasota daha da büyümüş ve önem kazanmıştır. 13. yüzyılda Moğolların gelmesiyle birlikte, bölgedeki yerleşim yerleri tümüyle tahrip edildi. Bölge halkı istilacı Moğolların önünden kaçtı.Kalanlardan sanatkar olanlar, bilim adamları ve mahir tüccarlar ise Moğollar tarafından götürüldüler.Tahrip edilemeyen diğer bölgeler ise Memlüklü- Moğol çekişmesinde harap oldu.1234 yılında Alaaddin Keykubat şehri, bütünüyle Selçuklu topraklarına kattı.

Yavuz Selim zamanında şehre Osmanlı hakim olur. Adıyaman ve Samsat Zulkadiriye eyaletine bağlı, çarşı ve pazarı olan bir yerdir. Osmanlı salnamelerine göre 29 zeamet 2140 tımarı mevcuttur. Asker çıkarma gücü ise cebelilerle birlikte 3300 atlıdır. Kanuni döneminde tımarların yeniden düzenlenmesi üzerine halk isyan eder. Vezir İbrahim paşa, tımar işlerinde yeniden eski düzene dönerek asayişi sağlar. Bu dönemden sonra şehir önemini kaybeder. Çünkü artık sınır şehri değildir. 17. yüzyıla kadar canlılığını korumaya çalışan şehrin içte kaldığı için ticari önemi kalmamıştır.Yolların bozulması da, dış dünya ile olan irtibatının kesilmesine neden olmuştur.
Celali İsyanları başlar. Şehrin kuzeyi dağlık ve ormanlık olduğu için eşkıyayı kontrol etmek zordur.

1862 Mamuratü’l Aziz salnamesine göre şehir; 2000 hane ev ve bunlara bağlı çarşı ve pazara sahip bir yerdir. Salnameye göre toprağı tarıma müsait olduğu fakat bu toprağı işleyecek rençper olmadığı için tarım arazilerinin boş kaldığı belirtilmektedir. 1862 de sonra Adıyaman Malatya iline bağlı bir içedir.1894 tarihli Mamretü’l Aziz salnamesine göre, şehirde 1379 ermeni (Süryani), 271 Katolik, 440 Protestan, 6243 Müslüman olmak üzere toplam 8338 kişi yaşamaktadır.

1908 verilerine göre şehirde 4 han, 2 hamam, 600 dükkan, 88 değirmen, 1 bezirhane ve 15 kahvehane vardır. Ayrıca 2 pamuk fabrikası işletilmektedir. 1905 yılında 2.Abdülhamit tarafından geliri belediyeye ait olmak üzere Çarşı camii civarında 1 kıraathane, 42 dükkan ve mağazadan oluşan bedesten şeklinde bir çarşı inşa edilmiştir. Bu çarşı, bugün hala faal durumdadır. 1900’lü yıllardaki Osmanlı salnamelerinde şehir, yaklaşık 10.000 nüfuslu, 6 mahalleli, 2 medreseli, 4 iptidai mektebi, 3 gayrı Müslim mektebi ve 3 tekkesi olan Malatya vilayetine bağlı bir kazadır. Şehrin çevresi bağ ve bahçelerle çevrili olup, yetişen meyveler içerisinde en meşhur olanı üzüm ve nardır. 1892 salnamesine göre; nar bahçelerinde 30.000 kıyye kadar mahsul alınarak il dışına ihraç ediliyordu. 1954 yılında TBMM’nin aldığı bir kararla Malatya dan ayrılarak il olmuştur.

Adıyaman, sahip olduğu bağ ve bahçelerini ancak 1970’li yılların ortalarına kadar koruyabilmiştir. Atatürk Barajı’nın yapılması sonucunda şehir, yoğun bir şekilde göç alarak maalesef beton yığınına dönüşmüştür.Şehir İslami karakterine, Müslümanların fetihten sonra şehri taşımaları ile kavuşmuştur. Mansur b. Cavan zamanında antik Perre terk edilerek, 5 km. güneyde yeniden inşa edilen şehrin merkezinde yığma bir iç kale vardır. İç kalenin doğu eteğinde Camii Kebir yapılmıştır.

Bu gün hala varlığını devam ettiren bu camii, 1505 yılında Dulkadiroğlu Tarak (Durak) bey tarafından yeniden yapılmıştır. Ulu camii diye anılmaktadır. Şehirdeki günümüze kadar gelen en eski İslami yapı Musalla mahallesindeki Musalla camii’dir. Bu Şehre geldiğiniz zaman Nemrut dağına çıkmadan geri dönmeniz delilik olur. 2150 m. Yükseklikteki bu dağdan güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek mükemmel bir zevk veriyor insana.Ayrıca dağın zirvesinde bulunan 50 metrelik Tümülüs, doğu ve batı teraslarındaki dev antik çağ tanrılarının heykelleri de çok şeyler anlatıyor insana.Dünyanın en büyük antik Zeus heykeli bu dağın zirvesindedir. Nemrut dan dönerken Arsemia’yı, dev kesme taşlardan yapılmış sapasağlam bir şekilde hizmete devam eden 2000 yıllık Cendere köprüsünü, Karakuş Tümülüs’ünü de görme imkanınız var. 100 yıl önce terk edilen, içerisinde onlarca Memluklu eseri barındıran restorasyon bahanesi ile 10 yıla yakındır kapalı tutulan yıkılmaya ve yok olmaya mahkum edilmiş, eski Kahta Kalesi’ni de unutmamak gerekir.

Adıyaman merkeze geldiğinizde Antik Perre şehrini sakın unutmayın. Antik çağdan kalan bu nakropol ve çevresi harika bir görünüme sahiptir. 200 den fazla kaya mezara sahip bu şehir, sizi 2000 yıl geriye götürebilir. Şehirdeki Roma Çeşmesi hala çevresine can vermektedir. Eski Besni ören yerini ve Sofraz’ı da unutmamak gerekir. Ortaçağın ihtişamlı şehri; Samsat ise Atatürk baraj gölünün suları altında yatmaktadır. Bu şehri artık Alman coğrafyacı general Moltke’nin mektuplarında ve anılarında görebilirsiniz. Adıyamanın merkez ilçeyle beraber 9 ilçesi, 19 belediyesi ve 427 köyü vardır. İlçeleri : Besni, Çelikhan, Gerger, Sincik, Tut, Kahta, Gölbaşı ve Samsat tır.

Kaynak: Çevre ve Şehir Dergisi

Adıyaman adını nereden aldı
Emevîler devrinden Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerine kadar Adıya*man hep Hısn-ı Mansur(Mansur’un kalesi) adıyla anıldı. Bazı kaynaklar bu adın, ikinci Abbasî halifesi Ebu Cafer el-Mansur’dan geldiğini, bazı kaynaklar da Emevîler’in son hükümdarı Mervan-ı Hımar’ın adamlarından Mansur bin Ca’vene tarafından şehre verildiğini öne sü*rer. Türk egemenliği devrinde, ta 1926′ya kadar, resmî yazılarda şehrin adı hep Hısn-ı Mansur olarak geçerse de, halk arasında daha çok Adıyaman ola*rak kullanılagelmiştir. Bu adın nereden geldiği de pek Kesinlikle bilinemiyor. Yalnız bazı kaynaklar, «güzel vâdi» an*lamına gelen Vâdi-i Leman kelimesinin değişmesinden türediğini ileri sürer. Halk arasında da, Adıyaman kelimesi*nin nasıl doğduğunu anlatan şöyle bir hikâye söylenir: çok eskiden, putlara tapan bir adamın yedi oğlu varmış. Ba*balarının dinî inancını benimsemeyen bu yedi kardeş onun taptığı putları kı*rınca babaları tarafından bir bir öldü*rülmüş. Halk da, kahraman gözüyle bak*tığı bu kardeşlere Yediyamanadını tak*mış. Sonradan bütün bölgeye yayılan bu ad zamanla değişerek Adıyaman şeklini almış. Bugün bile, şehrin güneyinde Yedikardeş diye bilinen yer halk arasında kutsal sayılır.

kaynak:Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi-1974 KAYNAK KİTAPLAR

Efsaneler Adıyaman mahalli kültürü halk edebiyatı anlatıları açısından oldukça zengindir. Özellikle Adıyaman adının nereden geldiğine ilişkin efsaneler anlatılmaktadır. Buna ilişkin anlatılan en önemli efsane, YEDİYAMAN Efsanesidir.

Yediyaman Efsanesi

Çok eskilerde bu kentte oturan ve putlara tapan bir babayla yedi oğlu vardır. Bu yedi kardeş, putlara tapan babalarının dini inancını benimsemediklerinden, babalarının ava çıktığı bir gün putları kırarlar.
Baba, av dönüşü putların oğulları tarafından kırıldığını görünce onları birer birer öldürür,

Halk, yiğitlikleri ve mertlikleri nedeniyle, kahraman gözüyle baktığı bu kardeşlere, YEDİYAMAN adını vermiştir.

Sonradan bütün bölgeye yayılan. YEDİYAMAN adı, zamanla değişerek Adıyaman şeklini alır.

Bugün şehrin güneyinde YEDIKARDEŞ diye bilinen ve yedi mezarın bulunduğu yer, halk arasında halen kutsal sayılmakta ve adaklar adanıp, mum yakılmaktadır.

Hısn-İ-Mansur Kale Efsanesi

Efsaneye göre, Adıyaman kalesinin orta yerinde mil üzerinde dönen bir köşk varmış. Köşkte savaşı seyreden Arap kumandanının kızı, kaleyi kuşatan Türk kumandanını görür ve ona aşık olur. Kız Türk kumandanına haber göndererek kendisini almayı kabul ettiği takdirde kale anahtarını vereceğini söyler.
Bir gece gizlice Türklerin tarafına kaçan arap kızını, Türk kumandanı kabul eder ve kendisiyle görüşür. Bu sırada kız, elbiselerinin içinde bir şeyin kendisini rahatsız ettiğini söyler.

Elbiseleri çıkarıldığında kuru bir yaprağın vücudunu tahriş ettiği görülür. Bu duruma çok sinirlenen Türk Kumandanı “Baban seni kuru bir yapraktan dahi sakınır yetiştirdiği halde kendisine ihanet ettin. Kim bilir bana ne türlü ihanetler yaparsın”, diyerek kızı öldürtür. Kale ve şehri yaptığı hücumlarla ele geçirir.

Samsat Kalesi Efsanesi
Kommagene ülkesinin başkenti (Samosata) Samsat’ta oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipliler gelir, hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar kızın babasına. Kızıyla evlenmelerine izin versin diye . Kral içme suyu problemi bulunan şehre suyu kim önce getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek geceli gündüzlü kızı düşünerek çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanalları görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre suları akıtır. Genç prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını SAMOSATA’dan alır.

Cendere Köprüsü Efsanesi
Romalılar devrinde SEPTİMUS SEVERUS zamanında yaptırılan ve 2 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kalıta çayı üzerindeki (Cendere Köprüsünün de halk arasında bir öyküsü vardır.

Septimus Severus köprünün her ucunda iki adet olmak üzere dört sütun diktirir. Bu sütunlar kendisini, eşi JULİA DOMNA,yı oğulları CARACALLA ve GETA’yı temsil eder. Ancak savaş sırasında Geta öldürülünce sütunlardan.birini yıktırır. Böylece köprünün bir tarafında iki, diğer tarafında bir sütun kalır. Bu nedenle köprüde halen üç sütun bulunmaktadır.

Adıyaman ismi nereden geliyor?
Adıyaman ismi nereden geldiğini merak edenlerin merakını gidermek için kısa bir not: Adıyaman ilk zamanlarda, Piran Köyü’nün yerine kuruluydu ve Perre adını taşıyordu. Daha sonra Emeviler, buraya bir kale yaptırdı.

Kent de Mansur’un Kalesi anlamına gelen ”Hısn Mansur” adıyla anılmaya başlandı. Kent, 1. Selim zamanında alınınca Türkler, buraya Adıyaman demeye başladılar.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ağı, ağını, adıyaman, almıştır, gelmiştir, nereden


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Iğdır Adı Nereden Gelmiştir, Iğdır Adını Nereden Almıştır? Violent Doğu Anadolu Bölgesi 0 07 Aralık 2014 20:08
Adana Adı Nereden Gelmiştir, Adana Adını Nereden Almıştır? Violent Akdeniz Bölgesi 0 07 Aralık 2014 20:06
Adapazarı Adı Nereden Gelmiştir, Adapazarı Adını Nereden Almıştır? Violent Marmara Bölgesi 0 07 Aralık 2014 20:03
Ordu ismi nereden gelmiştir SimHa Karadeniz Bölgesi 0 22 Ağustos 2014 23:27