IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 24 Ocak 2010, 19:01   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Çok terbiyeli bir insanım




Cem Yılmaz en büyük 'keşke'sini anlattı...


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Aaayyy... Kalbim sıkıştı. Ama nasıl ki onun stand up gösterisinden çıkınca hiçbir şey anlatamıyorsunuz insanlara, şu anda da hiiiç denemeyeceğim. Ben zaten tuvaleti arıyorum. Kozmik oda yazıyor kapıda. Vallahi!.. Mutfakmış... Vezne yazan kapıdan içeri dalıyorum, hah tuvalet. Umarım içeride başka
sürpriz yoktur... Cem Yılmaz’la ilgili doğru bilinen yanlışlar:

1- Her şeyi siyah değil, kıpkırmızı bir kanepesi var, hem de kocamaaan...
2- Duvarlarında otomobil fotoğrafları yok, ilm afişleri, bir adet Atatürk posteri, sanırım binbaşıyken çekilmiş, bir de Osmanlı tuğrası var...
3- Komik olup olmamak umurunda değil...
4- Artı, ortamdaki tek komik olma saplantısı hiç yok, komik insanları seviyor
5- Kısa değil, şişko hiç değil
6- Medyaya bayılmıyor ama beni öldürme teşebbüsünde bulunmadı...
7- Koskoca Cem Yılmaz önyargısını dört saatte 44 kere yıkacak kadar mütevazı...
8- Saçları seyrek değil, gayet gür, sakalı da öyle...
9- Komiklik yapmadığında somurtmuyor...
10- Acıkınca pizza yiyor, Japon kadının göbeğinden suşi değil... Cem Yılmaz... Umarım emekli olamazsın...

NAZENİN TOKUŞOĞLU / GAZETE HABERTÜRK / HT PAZAR

Neden mizah?
Şaka bu değil mi...
Bilmeyenler için hatırlatalım, yıllar önce TRT’de bir programa katılmıştınız. Sunucu Hülya Aydın gayet ciddi bir şekilde bu soruyu sormuş ve kendi sonunu hazırlamıştı. Zira “Neden mizah” stand-up’larınızın demirbaşı oldu. Ama tabii ben sizi görünce ciddi olamadığım için...
Yine de cevap vereyim, üzülme. Mizah komikliğe göre bayağı yoğun ve ciddi olan bir şey. Onun için mizah ama komiklik yaptığım işe daha yakın. Mizah komikliğin abiyesi...
Neden espri değil de şaka?
Bizim jenerasyon şaka kelimesini çok kullanıyor, sevimli bir kelime, komiklik de hoş bir kelimedir.
Biraz da filmden bahsedelim, tüm zamanların en iyi açılış günü hasılatını aldı. Mutlu musunuz hâlâ “Üç milyon kişi izler” diyor musunuz?
Geçen senelere göre izleme oranları düşük. Üç milyon kişi izler mi bilmiyorum. Aslında bu konuyla sadece çocuksu bir şekilde ilgileniyorum. Ama biz ne yazık ki pahalı filmler yapıyoruz, keşke bütçesiz olsa da hiç kimse izlemese. Üstelik insanların yüzde 97’si bunu oyuncuların aldığı parayla
bağdaştırıyor. Hayır, kaliteli olan her şeyi kapsıyor pahalı film. Yarım ekmek kaşar yemiyor oyuncularımız, yerde yatmıyor. Film şu an artıda, bir sonraki filmi yapacak parayı kazandık, teşekkür ederim herkese, bir de arkamızda sponsorlarımız var ki, bu her film yapanın hayali...

AVATAR’LA YARIŞIYORUM
Diğer filmlerle ilgili bir izleniminiz var mı?
Mesela Vavien’i neden bu kadar az kişinin seyrettiğini dert edindim ben.
Engin Günaydın’a gülmek için gidip hüsrana mı uğradılar acaba?
Ama iyi film arayışında güya herkes, yaptı işte çocuk, benim bu sezon izlediğim en iyi filmlerden biri, hasılat ortada.
Yıllar önce “Şahan Gökbakar’ı beğeniyorum” demiştiniz, sonra “Eskisi gibi umut vaat etmiyor, Engin Günaydın’ı seviyorum” açıklaması yaptınız. Bu durumda favoriniz hâlâ Engin Günaydın mı?
Biriyle ilgili yorum yapmayı bıraktım. Bunları da söylemedim. Yani cevabı olsa da söylemem artık, mukayeseden çok mustaribim, kimsenin rakibi de değilim. “Şu şundan daha çok izlendi” falan diyebilirsiniz ama karakter analizine girmenin manası yok. Behlül mü, Ezel mi, hadi bakalım...
Yaban... Peki Recep İvedik 3’le aynı anda vizyona girmediğiniz için mutlu musunuz?
Filmlerin takvimini ben yapmıyorum, Avatar oynuyor şu anda, dünyanın en eksantrik filmi kendisi... Ben daha ne diyeyim sana...
Malatya’da özel gösteriminden sonra şöyle haberler çıktı; “Kendi filminde uyudu, halk yuhaladı, Recep İvedik diye tezahürat yaptı”... Doğru mu bunlar?
Hiçbiri olmadı çok üzgünüm, maksatlı bir iş olduğunu düşünüyorum çünkü internet sitelerine hemen uçtu o haber ama ben orada yazan hiçbir şeyi
yaşamadım. Filmimi izlerken uyumadım, zevkle izledim, kaldı ki uyuyabilirim çünkü filmi bin kere izledim. Ama Malatyalılarla birlikte izlemek için gittim, niye uyuyayım. Amaç ne? Filmin kötü olduğuna vurgu yapmak... “Yuhaladılar” diyor,
ben duymadım, “Recep İvedik” diye tezahürat yaptılar diyor, onu da duymadım. Herhalde biri böyle bir şey hayal etmiş. Yapacak bir şey yok, memleketin tek yalan haberi bu değil. Ama bunlar olmuş olsaydı da üzülmezdim, herkesin beni beğendiği hayalini kurmuyorum artık. Bunu ancak bir çocuk ister, içimdeki çocuk istiyor ama bunlar olmadı gerçekten.

ZEYTİNYAĞININ İPEKSİ DOKUNUŞU
Filmden sonra mı verdiniz kiloları?
Olmamış mı...
Olmuş, olmuş... Kispeti giyerken “Bunu da giyiyoruz ama karizmayı da yiyeceğiz” demediniz mi, tereddüt etmediniz mi?
Oldu tabii hafif bir tereddüt ama ben vücut güzeli değilim, o yüzden çok önemsemedim. Tabii istersem vücut güzeli olurum.
Vücut güzeli...
Dört ay sonra olurum, istersen iddiaya girelim.
Girmeyelim inandım. Edirne Belediye Başkanı’nın Kırkpınar davetini kabul edecek misiniz?
Çok kıymetli insanlar, “Aaa bizi şöyle gösterdi, küçük düşürdü” şeklinde alınganlık yapmayıp durumu güzellikle karşılamaları hoşuma gitti. Zaten filmde ben ve Zafer Ağabey dışındakiler güreşçiydi. Geçen sene gitmek istedik, takvim uymadı, filmden önce fikirlerini almak isterdim, olmadı. Bu sene kesin gideceğim ama kispet giymem.
Ders aldınız mı?
Yok almadım ama elleri çok ağır söyleyeyim, şaka değil, insanın nefesi kesiliyor.
Gerçek yağ mı kullandınız filmde?
Benimki zeytinyağıydı, diğerlerinki çiçek yağı... Benimki sızmaydı hem de, her yerime de sızdı. Ama cildim dört günde bebek gibi oldu. Bu arada kispetin içine girmek ne zormuş, Samsunlu, işinde bir numara bir usta dikti ama içine girerken öldüm.

FATİH ALTALI'YLA BİR FİLM YAPMAK İSTİYORUM

Birlikte çalıştığınız insanların...
Hiçbirini sevmem...
Tahmin etmeliydim... Ortak yanınız var mı peki; hepsi çok iyi, çok zeki, çok komik, güzel otomobillere meraklı gibi...
Güzel otomobillere kim meraklı değilse ondan şüphe ederim. Evet hepsi güzel otomobil delisi... O yüzden Fatih Altaylı’yla bir film yapmak istiyorum. Ortak noktamız çok.
Ben de gazeteciyi oynayabilir miyim, hiç filmde oynamadım...
Tabii ki, hele de dostluğumuzun bu aşamasında... Film yaptığım arkadaşlarımın hepsi arkadaşım değil, film vesilesiyle tanıştıklarım oldu. Bugün Çağan Irmak’la konuşurken aklıma geldi, bayağı arkadaşım olmuş bu vesileyle. İşlerini hassasiyetle, saygıyla yapan insanlar hepsi. Onlar iyiyse siz de iyi olursunuz, kural bu. Geçenlerde Golden Globe’u izliyordum, magazin
penceresinden bakıldığında birbirinin rakibi o insanlar ama gerçekte böyle bir
şey yok. Al Pacino De Niro’ya “Baba büyüksün” diyor, Martin Scorsese çıkıyor
aradan “Sen en büyüksün”, Spilberg diyor ki “Sen olmasan sinema olmazdı
baba”... Gıptayla izliyoruz işte, ben de etrafımda böyle arkadaşlar istiyorum.
Zafer Algöz’ün bir şakası var, “Ne haber Cemo n’apıyosun”, “İyiyim abi ofiste
oturuyorum”, “Hadi bir araya gelelim de birbirimizi methedelim.” Bizim işimiz
dünyanın en eğlenceli, zevkli işlerinden biri, evet zor ama güzel şeyler yapmaya çalışmak önemli. Zorla verilmiş bir görev de değil, “Seni sinemayla
görevlendiriyorum, sen insanları güldür tamam mı oğlum.” “Tamam efendim, ben çelik yeleğimi alayım...”
Mazhar Alanson’la aranız düzeldi mi?
O da magazinel bi uydurma, Mazhar Ağabey “Cem’le aramız pek iyi değil,
görüşmüyoruz” demiş, ama kırgınlık falan yok. Çok görmediğin kimseyle küs
mü oluyorsun. Özkan Ağabeyle de derinlik olarak yakınız ama çok sık
görüşmüyoruz. İkisiyle de film dönemlerinde daha sık görüştük.
Peki Fuat’ın nesi eksik?
Puffffff.... Çok komikmiş... Kesinlikle oynayacağım Fuat Ağabeyle. Kendisi
Fransız ekolüdür. Çok kıymetli insandır.

Hayatımı taverna şarkısına çevirmem

Aşkı önce filmdeki karakteriniz Aziz tanımlasın, sonra Cem Yılmaz...
Aziz kıza “Tam bana göresin, at avrat silah” diyor, kafasındakini karşısında
görüyor. Klişelerle hareket ediyor. Bunu Cem Yılmaz da yapıyor. Aziz’le o kız
evlendi mi, mutlu mu merak ediyorum.
Kız hayatındaki boşluğu Aziz’le dolduruyor sanki, âşık değil de...
Evet, tam benim tersim, yok yok değil. Bence aşk iyi bir şeydir.
Bir röportajda aşk acısı çekmedim demiştiniz, insan nasıl 37 yaşına kadar aşk acısı çekmez?
Röportaj yapan arkadaş çok duygusal bir dönemindeydi, sordu, “Yok” dedim,
“Depresyona girdin mi” dedi “Yooo” dedim, belki ben yanlış biliyorumdur diye
kendisinden bunların tarifini aldım, depresyonu benim 24 saatim. Küçükken
hoşlanmak, sevmek, âşık olmak vardı. Aşık olmak devamlı beğenmek herhalde...
Çok şık bir kadını beğendiniz, kıro gibi giyindi hoşcakal mı?
Bir şey giymese de beğenebilirim, yani giyim kuşamla ilgisi yok anlamında
diyorum. Ben yeteri kadar acı çekiyorum zaten. Dost kaldığım var, kalmadığım var hayat nereye götürürse...
Eski sevgilinizi özlüyor musunuz?
Bunla ilgili bir şey söyleyemem, magazine malzeme vermek istemiyorum.
Ben yine de sorayım. Peki eski sevgilinizi unutup önünüzdeki maçlara
bakabiliyor musunuz yoksa “Ay şurada yemek yerdik, burada yürürdük” gibi mi yaşıyorsunuz bir süre?
Öyle bir insan değilim ama benim günlük hayatım acıyı barındırıyor zaten.
“Seviyorum abi” şeklinde dolaşmıyorum. Bir de “Aman şuraya birkaç gün
gitmeyeyim” pek erkek profili gibi durmadı, ben onun yerine şarkı söyleyeyim. “Şurasııı göz göze geldiğimiz yeeer...” “Ayağı kırılmış o tahta masaaaa...” O zaman soruyu toparlayalım; hayatımı taverna şarkısına çevirmem ama
romantik mi romantik bir insanımdır.

Eleştirilerden ne derece etkileniyorsunuz?
Bu kişinin duygusallık seviyesiyle ilgili...
Sizin duygusallık dereceniz ne?
Çok hassas bir çocuğum.
O zaman çok etkileniyorsunuz...
Her şeyden etkileniyorum, bir karınca ölse şurada duygulanırım. Medyayla çok
sıcak ilişkim yok. Sürekli komik biriymişim gibi gösterilmesine kıl oluyorum, “Çok sinirlisiniz Cem Bey, nedenini öğrenebilir miyiz” gibi sorulara da...
Ama hiç Okan Bayülgen tepkileri de vermiyorsunuz, bağırış çağırış falan
yaşamıyorsunuz kameralarla...
Medya çalışanı değilim de ondan, TV programım yok. Başka bir dünya o. Çok
izlemiyorum zaten. Sadece Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı’yla çok vakit geçiriyorum Pazar geceleri, Çünkü hem yeni şeyler öğreniyorum hem de içinde mizah var.
Cübbeli gibi mi?
Benzetilme olayı hiç hoşuma gitmiyor. Ben komedyenim neticede...
Ona da “Komedyen” diyorlar...
Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Peki “Hay size film yapanın” demek geldi mi hiç içinizden?
Seyircimle aramda bir sorun yok.
Basını kastettim...
Yoo, ilgilenmeleri hoş bir şey, tavsiyeleri de dikkate alıyorum. Ama biraz daha geniş bakılmasını rica ediyorum. “Türkler vahşi batıya gitmiş aman ne ilginç”, öyle değil işte. Dönem filmi bu, iki Osmanlı’nın Amerika’ya gidiş hikâyesi... “Teşkilat-ı Mahsusa 1880’lerde yoktu” demenin lüzumu yok. O gizli teşkilat olarak hatırda kalan bir isim, dalga geçiyorum. Bunlara birkaç tane daha eklersem, emekliliğimde arka arkaya seyredip eğlenebilirim.
Emekliliğiniz var yani...
Var tabii. Hem de çok uzak değil...
Yaaa...
Tabii ki, erken yaşlandım, baksana sakallarım Anthony Quinn gibi oldu.
Hayatımda konu başlığı istemiyorum artık. Hiçbir şeye yoğunlaşamıyorum.
Keman çalmak istesem, 40’ımdan sonra başlayacağım. Büyük fikirleri olan bir insan da olmak istemiyorum. Basın da bu kadar ne buluyor anlamıyorum, röportajlara “Şimdi ne anlatacağım” diye gidiyorum.
Ama siz Cem Yılmaz’sınız, artık bundan kaçamazsınız. Bir şey
söylemeseniz de bir şey...
Bugün durgundu...
Mesela...
Mutsuz değilim. İnsan başka ne ister ama Allah’tan baştan beri ne yaptığımı biliyorum.
Keşkeniz olmadı mı?
“Keşke biraz daha uzun boylu olsaydım” demişliğim vardır.
Kaç boyunuz?
Al Pacino’dan hallice...1.70 falan işte... Kostümcü arkadaş ölçü alıyor, “Evet,
booy bir, evet”... birde kaldı

CIA peşimde, ondan siyasi şaka yapamıyorum
Sizinle ilgili bir karara vardım, “Neden siyasi espri yapmıyorsunuz” gibi
sorulara gıcık oluyorsunuz. Çünkü yapıyorsunuz. Filmde Kızılderili ve Zenciler ön planda. Azınlıklar konusunda hassas mısınız?
Tabii hassasım, çocukluğum da azınlıkların yoğun olduğu yerlerde geçti,
arkadaşlarım hep azınlıktı. Ama siyasi espri için olgunlaşmayı bekliyorum. Bir de cevabı beğenmeyip defalarca soruyorlar, şu an açıklıyorum: CIA peşimde, ondan siyasi şaka yapamıyorum.
Annenizin ailesi de azınlık değil mi?
Doğru, ailesi Yunanistan’dan gelmiş, orada azınlıkmışlar. O hikâyeleri fazla
dinleyemedim, ama ben olaya ırk olarak bakmıyorum. Erdemli insanlar azınlıkta, azınlık biziz. İnsani değerlerle sıkıntısı olanlar azınlık, ben bir mutlu azınlık mıyım, azınlığım ama mutlu değilim.
Türkiye’de olmaktan mutlu musunuz?
Coğrafyadan öte bu kültürde doğmaktan mutluyum. “Biz Türkler böyleyiz” mizahta çok kullanılan bir klişedir ama ben sevmem. Erdil Yaşaroğlu’nun
çizdiği inekler Hollanda ineği mi, Trakya ineği mi... Benim çıkış noktam da insan.
IQ’nuzu ölçtürdünüz mü?
Yooo...
Merak etmediniz mi?
Bugün okudum, Leonardo Da Vinci’nin IQ’sunu ölçmeye çalışıyorlarmış. Benim çok itibar ettiğim bir Q değil o, bir de bunun E’si çıktı. Sonra karizma çıkardılar, sonra benim jenerasyonumdaki kadınlar kendilerini güldüren erkeklere bayılmaya başladı. Hazırcevaplılık işim, IQ göstergesi değil ama salak da değilim. Akıllı olmayı tercih ederim herhalde, daha güzel geliyor kulağa.

Karizmatik tabiri benim gibileri rahatlattı
Hangisi sevgiliniz olamaz? A) Aptal B) Çirkin C) Bıyıklı D) Yalancı
Yalancı tabii ki... Aptalın, çirkinin ve bıyıklının durumu tedavi edilebilir. Bıyıklının
problemini filmde çözüyorum zaten.
Aptal nasıl tedavi edilir, aptal işte esprilerinizi anlamıyor, fazla boş bakıyor...
Değildir ya o kadar aptal, “Aptal” diye bir şey var mı gerçekten. Aptal dışarıdan görülen bir durum. Bıyıklılık da göreceli, kime göre? Ama yalancılık içinde de dışında da var...
Hangisi Cem Yılmaz? A) Sevimli B) Yakışıklı C) Karizmatik D) Seksi Bunların hepsi vakti zamanında söylenmiş sizin için...
Photoshop’un yaygınlaşmasıyla çıkan bir durum bu. Seksi mi hahaha, benim bilmediğim bir şeyler mi dönüyor, halka mı açılıyoruz yakında. Cimri var mıydı orada? Sen mi cevap versen, ben korktum...
Bence karizmatik...
O tanım çıktığından beri ben ve benim gibiler öyle rahatladı ki...
Niye canım Robert De Niro’ya da karizmatik deniyor.
Kim bulduysa o kelimeyi Allah razı olsun...

BİZİM JENERASYON AĞDACI DEĞİL

Filmde bıyıklı bir kadına aşıksınız. Gerçek hayatta bu ihtimal var mı?
Biraz bıyıktan ne zarar gelir ki...
Çok severseniz ve iş ciddiye binerse “Kes o bıyıkları” mı dersiniz?
“Kes o bıyıkları” diyeceğim bir sevgilim olacağını düşünmüyorum. En azından
“Lazerle aldır, cımbızla al” demeliyim. Kes o bıyıkları, o kadar sevgi pıtırcığı değilim.
Ne bileyim filmde öyle olunca...
Bir araya gelmesi imkânsız karşı cins diyaloglarını seviyorum. A.R.O.G’da bir
milyon yıl önceye gidiyor, “20 yaş bile sorun oluyor, bizim aramızda milyon yıl var” diyor.
O zaman kızınız olursa adını dilli kaşarlı koymazsınız, kız olursa iyice sakıncalı...
Koymam ama Aziz ismini çok sevdim. Kız olursa da Azize... Çamlıbel de olabilir.
Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsunuz?
Bilmiyorum, niye yaşlı mı duruyorum?
E hazır isimleri de koydunuz madem...
Daha çocuğum olacak mı, onu da bilmiyorum ki... Aziz’den vazgeçtim Karpuzkaldıran koyacağım çok hoş isim...


Kimsenin anlamadığını anlamak kıymetli bir şey

Bu filmi kim için çektiniz; A) Kendim için B) Kedim için C) Seyirci için D) Türk sineması için... Ama kediniz yokmuş, o şıkkı çıkaralım.
Hiçbir zaman kitlesel bir şey yapma kaygım olmadı. Filmdeki komiklikler benim güldüğüm şeyler, dolayısıyla A şıkkı kesin. Tabii birlikte gülmek de önemli. Öte yandan sinema kurallarına da riayet etmeye çalışıyorum. Protest müzik yapıyorsun, protesto tamam da müzik yok, dinler misin?
Kızılkayalar ve Bambi’yi İstanbul’da yaşamayan ne bilsin? Atın altından kelebek çıkardınız; kaç kişi anladı? Brokeback Mountain’a Titanic muamelesi yapmışsınız kaç kişi seyretti? Yürüyen Johnny favorim ama onun için de başlangıç seviyesinde İngilizce gerekir. Bunlar çok tartışılıyor.
Orhan Pamuk’un Kara Kitabı gibi olmasa da, evet insanların birkaç sahnede tercümeye ihtiyacı var. Alışığım bu tür reaksiyonlara ama insanların bütününden zevk alması önemli, “Ben burayı anlamadım kardeşim” deyip
gideni görmedim. “Daha çok seyircim olsun” deseydim farklı espriler yapardım. Bu arada gülme meselesi zekayla özdeşleştiriliyor bizde, yani salonda kimsenin anlamadığını anlamak insan beyninde hoşluk yaratıyor. Evet kimsenin anlamadığını anlamak kıymetli bir şey...
Tabii didaktik yanları da var filmin, ben ABD’nin Garfield diye bir başkanı olduğunu bilmiyordum. Kedi şakası sandım...
Ben de duyunca “Kedi olan mı” dedim değilmiş, başkanmış gerçekten. Tabii bunlar önemli buluşlar değil. Göndermeler...
Amerikalı şerif “20 yıl sonra sizi ...” diyor. Şu an ABD bize bunu mu yapıyor?
Her aklı başında insan gibi Amerika’nın bu süper güç havalarını sevmiyorum. Amerikalılar da sevmiyor zaten. Ama bunu çok mesaj verir gibi değil, gayet Avatar duygularla söylüyorum. Avatar duygularla da alay ederek söylüyorum.
Gözlük takılarak anlaşılan bir film neticede.
Airplane filminde bir pilot Roger vardı. Roger havacılık dilinde “Anlaşıldı” demek, adam her Roger dendiğinde “Efendim” derdi. Yahşi Batı’da da bir Chuck var her “Chuck” dendiğinde çakmaya çalışan. Oradan bir esinlenme olabilir mi?
Kesinlikle olabilir. Over, Downer, Roger hepsi telsiz kelimelerinde geçer. Bazı şakalar kaçınılmazdır, adamın adı Chuck’sa, bizdeki karşılığı da çakmaksa, çakılır. Zekası düşükse ve “Chuck”a çakarsa, komik gelebilir.
Bana çok komik geldi, ama kardeşime çak dediğimde “Iyy” der gibi bakıyor.
Kötü espri diye bir kavram yok bence. Kötüyse espri değildir yani, değil mi

GEYİK SORULAR


Tipiniz Kadir İnanır, sesiniz de hava durumu sunucusu gibi tok olsa yine güler miydik size?
Bence gülerdiniz, hatta bu kazanç olurdu...
Baş edemediğinizle dalga mı geçersiniz?
Baş etmeye devam ederim. Dalga geçme olayı, ana göre değişir. Keyif meselesi.
Kadere mi, şansa mı inanırsınız?
Kadere.
Kim gibi bir yönetmen olmak istersiniz?
Woody Allen.
Oyuncu?
Robert De Niro.
Saplantınız var mı?
Sapla samanı karıştırmayalım.
Bir köpeğiniz vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Öldü.
Eceliyle mi?
Başka neden ölebilir ki bir insan ya da köpek.
Kazayla ya da hastalıktan ölebilir...
Ecel ATV’ye geçmiş
diye duydum.


Edep ayrı küfür ayrı
13 artı meselesi Fatih Altaylı’nın yazısından sonra mı gündeme geldi?
Yaş sınırı konusunda başından beri hassasım, sadece geç kaldığımız için üzüldüm. Dört günlük bir ihmalimiz oldu. “Olur mu canım, bu komedi filmi” demem ama “Sayın seyirciler küfür güldürür mü, komedi filminde küfür olur mu” gibi seviyesiz tartışmalara da girmem. Küfüre gülmek diye bir şey yoktur, küfür esprinin anıdır. Başka kelimelerle anlatamayacağın şeydir. Can Yücel demişti ya “G..e g.. denir” diye... İçerik gerektiriyorsa 18 artı da olabilir. 10 sene önce çıkardığım DVD’de 46 yaş sınırı vardı. Ben çok küfürlü konuşurum ama
çok terbiyeli bir insanımdır. Yerinde küfrederim. Kaç saattir birlikteyiz, küfür ettim mi... Bana kalırsa ki kalmaz, edep başka konu, dil başka.



__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.
 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
 

Etiketler
cok, insanim, insanım, terbiyeli


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Terbiyeli Kuzu Şiş Seyra Yöresel Yemekler 0 03 Ekim 2014 23:25
Emenike: Ben, Fenerbahçe'ye aşık bir insanım AngeL Spor Haberleri 0 22 Şubat 2014 13:01