IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 17 Ocak 2012, 22:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ağla Özlem Ağla




Dünden beri bilgiağı gazetelerinde “Bayan yanı” yazısı elden ele geziyor.

Özlem Çelik’miş bunu yazan. Adını ilk kez duyduğum biri, bir gazetede yazarmış. Yandaş karındaş gazeteleri okumadığım, bunların yazdıklarını duymaya dayanamadığım için, çok ünlü olmayan adları bilmiyorum. Bu açılımcılardan, milletine, askerine küfür etmekten başka bir şey bilmeyenlerden, sağlığımı korumak adına uzak durmalıyım, bu yüzden…

Bu gazeteci hanım, İstanbul’dan Ankara’ya gitmiş. Otobüsten inmesine yakın, yanına bir genç erkek oturmuş. Of bakın ben de yanlış yaptım. Şimdi, hanım denmez, kadın denir diye bağırır bana da. Aman ders falan vermeye kalkar…

Neyse olayı bilmeyenlere anlatalım hele.

Otobüsün muavini oturan genci öne geçin diye kaldırmak istemiş.Ya da siz öne geçin demiş kadına. Bundan sonrasında bu gazeteci kadın öyle sinirlenmiş ki muavine, otobüsteki sessiz kalanlara, konuşanlara, hepsine hepsine ağzının payını vermiş ve ağlayarak otobüsten inmiş. Sonunda yazısını şöyle bitirmiş:

“ ‘Bu firmaya ayrımcılıktan dava açacağım… İnsan olmak, insan muamelesi görmek bu ülkede neden bu kadar zor?’ “

Bu yazıdaki tavır, kendini beğenmişlik, karşısındakini küçümseme, aşağılama, deyim yerindeyse tüylerimi diken diken etti.

Kendini haklı gösterirken, ağzından çıkanı kulağı duymamış.

Bir de kime kızacağının ayırdında değil. Kolay mı bölücülüğe hizmet edeyim, barış(!) annelerinin sözcüleri olayım, Sırrı Sakık’ın bölücü lâflarını millete ulaştırayım, iktidarı öveyim, iktidarın bir büyük sözcüsünün, Kürtlere , her kimliğe anayasal haklarını, her şeyi vereceğiz lâflarını, PKK’nın istekleriyle aynı olan böyle lâfları desteklemek zorlamış olmalı sinirlerini… Kolay mı ülkesinin bölünmesine, bağımsızlığının tehlikeye girmesine, Türk dilinin elden gitmesine, Sevrcilere, dayatmacıların maşalarına yardımcı olacak yazılar yazmak?..

Muavine sanki karşısındaki bir birey değilmiş, bir görevli değilmiş gibi sen diye hitap ediyor. Bir de genç adama çalıştığı ortamda ders vermeye kalkıyor. Erkek- bayan değil, kadın – erkek demesi gerekiyormuş. Bu sözleri yeni tanıştığı, ahbap olmadığı bir görevliye söylüyor. Sen diye söze başlayarak.

‘Yasak! Erkek-bayan yan yana oturamazsınız!’
‘Öncelikle erkek-bayan değil, erkek-kadın demen gerekiyor. Bayan bir hitap şeklidir, cinsiyet değil. İkinci olarak benim nereye oturacağıma ben karar veririm. Kalkmıyorum!’

Hey güzel Allahım afraya tafraya bakın. Siz, okumuş, bilgili, ayrıcalıklı biri gibi görebilirsiniz kendinizi. İktidar katlarıyla uçak gezileri yapabilirsiniz… Sizin görüştükleriniz üstün mevkilerde olabilirler… Zengin olabilirsiniz, üst sınıf biri sayabilirsiniz kendinizi. Sayın ama sizin bir gence böyle seslenmenizi hiçbir özelliğiniz bağışlatmaz…

Muavin ise siz diye konuşuyor anladığımız kadarıyla.

Ve görevini yapıyor. Kendisine denileni, şirketin kuralını uyguluyor.

“Şirketin kuralı böyle! Yasak! Oturamazsınız!”

Bundan sonra sizde ipler kopuyor:

“Bu buyurgan ses tonunu ve ikna edicilikten uzak, insanlıktan nasibini almamış cümleyi duyunca ayağa fırladım…
‘Sen kim oluyorsun da benim namusumu korumaya çalışıyorsun? Bu gencecik çocuğa da bana da hakaret edecek cesareti nereden buluyorsun! Biz yan yana 5 dakika seyahat etmekten rahatsız olmuyoruz ama sen bizim yan yana oturmamızdan rahatsız mı oluyorsun? Bu nasıl bir sapıklık yaaa!‘ “

Muavin orada görevli. Ne diyecekti?

Ey gazeteci, siz görevli ne demek bilmiyor musunuz? Verilen görevi yapmak onun işi. Kendisine böyle denilmiş. O görevini yapıyor.

Buyurgan ses tonuymuş. Nasıl diyecekti? Kurala uymayan sizsiniz. Rica etseydiniz, düşündüğünüzü açıklasaydınız sakin sakin, en azından onu, sizin bir insan olarak görseydiniz ne kaybederdiniz? Yoksa onunla eşit değil misiniz? O, bir birey sayılmıyor mu?

Hem nereden biliyorsunuz bu genç adamın insanlıktan nasibini almamış olduğunu?

“Şirketin kuralı böyle! Yasak! Oturamazsınız!”

Bu sözün neresi insanlıktan nasibini almamış bir cümle?

Ülkemizde, Avrupa’da, her yerde en çok duyduğumuz bir cümle bu. “Şirketin kuralı, yasak! ” sözünün neresi insanlık dışı?

Dünyada , kim, kime, “Sen kim oluyorsun da“ diye söze başlayabilir, insaf edin doğruyu söyleyin?

Sen kim oluyorsun da… diye söze başlayıp gence demediğinizi bırakmamışsınız.

Görevli gence kaç kez, sen diye seslendikten sonra sözünüzü böyle bitirmişsiniz:

“Bu nasıl bir sapıklık yaaa! “

Görevli bir gence mi bu söz? Şirkete mi? Eğer şirket sapıksa karşınızda şirket yok.

Bir görevli var.

Bundan sonra yazdıklarınız tüyler ürpertici.

Neredeyse kırk yıllık öğretmenlik hayatımda hiçbir öğrencim için böyle bir ifade kullanmadım. Onları bu gözle göremedim:

“Muavinin yüzündeki ifadeyi görünce güleyim mi ağlayayım mı şaşırdım. Ağzı bir karış açıktı. Matematiği 10′a kadar saymakla sınırlı olan birine üç bilinmeyenli denklem sormuştum sanki!”

Ağzı bir karış açık aptallara söylenir. Nerden çıkardınız bu kişinin aptal olduğunu? Ah doğru ya, siz okumuş, varlıklı, ayrıcalıklı üst sınıftan birisiniz. Sizin sözlerinizi akıllılar anlar. Bu zavallı ise aptal. Ağzı açıkmış baksanıza.

Matematiği ona kadar sayan biri olduğunu da nerden çıkardınız onun? Üç yaşından itibaren çocuklar ona kadar sayabilirler. Matematiği ona kadar saymak denmez hem. Matematik bir bilimin adı, okullarda bir dersin adı. Sayıları ona kadar sayabilen deseydiniz keşke, Türkçenin başı gözü yarılmazdı…

“Sen kim oluyorsun da benim namusumu korumaya çalışıyorsun? Bu gencecik çocuğa da bana da hakaret edecek cesareti nereden buluyorsun!”

Hakaret, aşağı görme, kötü davranma, onuruna dokunma anlamına gelen bir sözdür.

Burada siz mi, yoksa bu görevini yapmaya çalışan muavin mi kötü muamele görmüş, aşağılanmıştır?

İnsan olmak zor zanaattır. Halkını küçük görmemek de öyle…

O genç muavin üç kuruşa çalışan garibin biridir kanımca. Sigortasız çalışan, asgari ücrete razı olan, ekmeğin aslanın ağzında olduğunu bilen biri. Üstü başı da garip olduğunu eminim belli ediyordur. Fazla okuyamamıştır mutlaka. Sizin gibi üç bilinmeyenli denklemleri de bilemez tabii.

Bu anlattığınız olay diyelim ki, başka ülkede , örneğin Almanya’da oldu.

Orada otobüslerde yaşlı ve sakatlara ayrılan koltuklar vardır. Oturmak yasak. Oturursanız gelir kaldırırlar. Hatta ısrar edip kalkmazsanız otobüsün şoförü polis çağırabilir. Size cezai işlem yaparlar.

Sizin anlattığınızın bu verdiğim örnekten farkı, anlattığınız olayda cinsiyet ayrımı yapılması, öyle değil mi?

Peki bu kuralı otobüsün muavini mi koymuş?

Değil, şirket!
Ey gazeteci, siz bir yanlış, çağdışı, bir gerici kuralı bozmanın yolunu bilmiyor musunuz?

Beğenmezseniz bu kuralın işlediği otobüse binmezseniz. Hem asıl gazetecilik böyle kurallar konduğunda yeri göğü ayağa kaldırmak. Bunu halka duyurmak, tartıştırmak, insanlık dışı bir uygulama diye bu gibi kafalarla savaşmak değil midir?

Ama siz bunu yapamazsınız anladığım kadarıyla.

Yazılarınızın yedi sekizini arka arkaya okudum. Sonunda sizin bu ve bunun gibi uygulamalara değil karşı çıkabilmek , ancak bu zihniyeti övebileceğinizi gördüm. Bu zihniyeti ülkemizin başına oturtan, onları seçen, seçtiren, öven tarafsınız…

Ülkemizi ortaçağ karanlığına götüren, tam hızla bu yolda giden, geriye giden, Cumhuriyetimizin değerlerini bir bir yok ederek yol alan bir otobüsteyiz hepimiz. Şoförüne sesiniz yok. Otobüsün firmasına, otobüsü yönetenlere sözünüz yok, onlarla uçak gezileri yapacak, onlara çanak sorular soracak, övgü düzecek kadar yakınsınız…

“Bu ülke”, diye söz etttiğiniz de, herhangi bir ülke değil, dünyanın en güzel insanlarının yaşadığı , dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiyemiz, vatanımız, yurdumuz…

Ülkemizin bu gidişine, Atatürk ilkelerinden uzaklaşmasına , yüreğiyle, beyniyle, tüm varlığıyla üzülen, Türkçe giderse Türkiye gider diyerek karalar bağlayan, gece gündüz bu yüzden rahat huzur yüzü görmeyen bizler de, sizler de hepimiz hepimiz aynı otobüsteyiz. Otobüs duvara tosladı toslayacak , böyle gidersek…

O zaman ağlamalarınız yeri göğü tutacak… Okullarımız medrese olunca, bütün okullar İngilizce eğitimli imam hatip okullarına dönüşünce, dilimiz elden gidince, kırk bir çeşit yerel dille birliğimiz bozulunca, Arapça mecburi ders olunca, mecburiyetten herkes örtününce, kadın erkek aynı otobüste falan değil ayrı ayrı otobüslerde gidince… En acısı çağdaş bağımsız Atatürk Türkiyesi bu gayretlerinizle, ihanet odaklarıyla işbirliğinizle veya sessiz kalışınızla tarihe karışırsa… siz daha çok ağlarsınız…

Ağla Özlem ağla…

Belki gözyaşların körlüğe iyi gelir… Ağla…

Feza TİRYAKİ
İLK KURŞUN

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
 

Etiketler
ağla, Özlem


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ağla/ma/dım.. dreamy Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 1 04 Haziran 2009 18:23
3 dk. oku! 1 dk. yolla! 1 dk. ağla! Kralice Serbest Kürsü 2 01 Ekim 2008 20:45