IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
1Beğeni(ler)
  • 1 Post By N999

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Nisan 2012, 13:32   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
İstim Arkadan Gelsin





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Demin bir yazı okudum. Abdest tartışılıyormuş. Acaba bu yeni dersleri (“Kur’an-ı Kerim” , “Peygamberin Hayatı” ) çocuk ve öğretmen abdestli mi görecekmiş? Bu derste öğretmen ve çocuğun başı kapaması şart mıymış? Tartışma başlamışmış şimdiden.
Bunun geleceğini görmemek için insanın kör değil beyin özürlü olması lâzımdı.

Neyi tartışıyorsunuz ey saf rolü oynayanlar, neyi soruyorsunuz, halkı aptal yerine koyanlar? Bunun böyle olacağı, okulların din okullarına döneceği belli değil miydi? İlle de birilerinin kafanıza dank diye vurmasını mı bekliyorsunuz?
Araştırılıyormuş, durum inceleniyormuş… Dumanı, isi, gelen kurumu yeni gördüler bazıları…

Devlet okulunda din dersi öğretimi değil, din eğitimi vermeye kalkarsanız olacağı budur. Din kurallarına göre yaşamak. Din kurallarına göre giyinmek. Din kurallarına uygun yazmak, okumak, oturmak, kalkmak, gülmek, konuşmak… Dersle ilgili kararları bile din kurallarına göre almak. Hem bunların din kuralları bağnaz kafanın kuralı. Arap’ın dinimize bakış açısıyla. Türk müslümanlığı değil okullarda dayatılan, çocuğun önüne konacak olan.

Ezber, şekilci, olduğu gibi kabullenilen, ne denirse o denilen değişmez kurallar bütünü…

Din kitabı devletin normal okulunda ders olur mu? Dersin adı olur mu? Dünyadaki çağdaş ülkelerin hangisinde böyle bir uygulama vardır? Olabilir mi? Bir Avrupa ülkesinde bu çağda olur mu böyle şey?

Bizde oldu. Devlet işiyle din işi karıştı. Millî eğitim oldu dinî eğitim.

Bunun ilk uygulamasını Ege’de Manisa Turgutlu’da denediler, haber resimleri gazeteler sayfalarında verdi bugün. Bütün gazeteler aynı resimleri koymuşlar bilgiağı sayfalarına. Sarıklı cübbeli, sakallı bir imam ilkokul sınıfına konuk öğretmen. Derse şapkalı girilmez, girerken şapka çıkarılır ama burada sınıfta başı sarıklı hocanın. Sınıfın karşısına bir sandalye koymuşlar. Hoca oturmuş çocukların önüne. Sınıfın öğretmeni de kürsüsünü, öğretmen masasını her ne de oturuyorsa onu bırakmış imam öğretmenin karşısında sıraya geçmiş oturmuş. Verilen görüntüye bakınız. Öğretmen de imamın dersini dinliyor, öğrencilerin arasına oturmuş. Yanyana bile duramamış. Kürsüsünde oturamamış. Derste sanki bayrammış, karnavalmış gibi resimler de çektirmişler.

Yukarda bayrak, Atatürk, Atatürk’ün Gençliğe Hitabı, yanında İstiklâl Marşı. Bunların altında sınıfın tam karşısında başı sarıklı, sakallı, cüppeli hoca. Devrim yasalarıyla yasaklanan ünvanlardan birini almış bu imam. Caferi cemaati imamıymış. Altı yedi bin kişilik bir topluluklarmış yörede. Mezhebinin Alevîlik olduğunu söylüyor. Burda da bir incelik düşünülmüş. Bu derslere karşı çıkabilecek alevî yurttaşlara bakın diyecekler sizin mezhebinizin bir imamı derste ders veriyor. Daha ne istiyorsunuz?

Bunlara bakınca aklınıza hemen Atatürk’ün ta 1925’te söylediği şu sözü gelmiyor mu:

“Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

Olacaklar gözlerden ustaca saklanıyor. O resimde eli çenesinde ayaklarını öne uzatarak dinleyen o çocuklar artık öyle oturabilecekler mi imamların dersinde?Ya kızlar, öyle özgür, başı açık ders dinleyebilecekler mi?

Kızlar artık ikinci sınıf insan sayılacaktır toplumda. Arap’ta neyse o. Erkeğin emrinde. Çalışmayan sadece evde çocuğa, kocaya bakan biri. Araba kullanması bile tehlikede bundan böyle. (Arabistan’da yasakmış.) Okuması etiket için, gösteriş için eğer okutursa aile. Koca parası yemek varken çalışmak için sabahtan yollara düşmek niye? Nikahı da eski usülle olacaktır kızların bundan sonra. Okul biter bitmez 12 yaşında ergenlikte dünya evine girme sıradan bir iş sayılacaktır zamanla. Nikahlar imamdan. Çaylar şirketten misâli…

Okullara girer de örtünme orada kalır mı? Bütün devlet kurumlarına girecektir peşpeşe… Hakim türbanlı, doktor türbanlı, kaymakam, vali türbanlı. Milletvekili kadın kendiliğinden türbanlı… Örtünmeyene yaptırım gelecek arkasından. Örtünmeyeni memur yapmayacaklar, öğretmen olarak atanamayacak, iş bulamayacak…

Bu arada yabancı cenneti olacak ülkemiz. Yabancı memur, yabancı doktor, yabancı mühendis, yabancı işçi, yabancı işveren, yabancı yerleşimci… Cennet vatanımıza parayı bastırıp yerleşenler, köylüden tarlasını tapanını satın alıp buralara göçecek… Kıyılarımız zaten kolonisi gibi ya, o zaman hepten kolonisi (sömürgesi) olacak yayılmacıların… Sularımız HES’lerle yabancıya geçecek… Ruslar nükleer ayağına Rus yerleşim yerleri kuracaklar Akdeniz’e. Yüzbinleri, çoluğu çocuğu buralı olacak… Dışişlerinin tavsiye ettiği, istediği gibi olursa, Rus kızlarıyla evlenmeyenin hatırı kalacak. Analarımız yabancı kadınlar… Özendikleri Osmanlı sarayındaki gibi olacak… Anadilimiz binbir çeşide bölünecek. Anası ne konuşuyorsa çocuklar o dille büyüyecek doğal olarak… Her anadile eğitim hakkı, öğretim hakkı… Hristiyanlık da hak dini deyip karışacağız başka dinlere evliliklerle… Misyonerlerin etkileriyle bu din yayılıp gidecek… Aile yapımıza en uygunu olan bu evlilikler(!) hep teşvik edilecek… Daha çok daha çok olmalı denecek.

Bizim gibi yalnızca soğuk havadan ve şiddetli güneşten korunmak amacıyla gerektiğinde başını örtenlere o gün geldiğinde zor kullanılacak. Başı geleneksel örtülü, analarımız, teyzelerimiz gibi örtülü, perçemi eşarbının dışından görünen, saçı örtüsünün yanından taşan, sarkan, başına şöyle gelişigüzel tülbent dolamış işinde gücünde, çalışan kadınlar bile uyarılacak…Yasal baskı yapılacak, belki polisler alıp götürecekler nezarete. Akıllar başa gelinceye kadar nasihat edilecek. Ceza kesilecek.

Başı örtmekle de iş bitmeyecek. Başın içi de örtülecek. Düşünme, tartışma, fikir yürütme yasaklanacak… Efendi, mürid ilişkisi her alana yayılacak. Önce evden başlayacak. Kadın ayakta hazırolda. Erkekler koltuklarda yayılmış oturuyor…Şeyhler şıhlar, hacılar hocalar konuşacak, sakal sıvazlayacak sen başını eğip dinleyeceksin. “Kadın kısmı, nemelâzım!..Tüh tüh tüh!..” “Tövbe tövbe!” diyeceksin…

Uzun eteklerini çekiştirip saygıduruşunda duracaksın efendilerine veya diz üstü çöküp bazı eteklere yüz süreceksin…

Türkçe harflerimiz de gidecek. Kanat takıp uçacaklar yakında. Eski yazılarına hasret çekenler, of be diyecekler. “Eski dille okuyun, artık Türk alfabesini unutarak, bir yana bırakarak, iki ayda falan değil, eskisi gibi iki senede öğrenin bu eski harflerle okuyup yazmayı, ha şöyle, oh oh… Hem fazla okuyup da ne yapacaksınız? Unutun şu Türklüğü, millîyeti falan. Ümmetiz biz ümmet! Atatürk mü? Atatürk öyle demedi mi? Hâşâ günaha girmeyin, biz hepsini yıkmaya geldik. Yerle bir etmeye geldik zulüm(!) dönemini! “

“Eskiyi yıkmaya, geriye dönmeye geldik…
Gün bu gündür!… “diyecekler.

Kamu idaresi Amerikan’a tamamen geçecek. Onların egemenliğinde şekil alacağız, eyalet olacağız, ortak pazar olacağız, ortak toprak olacağız… Şehir devleti olacağız… Bir hiç olacağız…İngiliz, Fransız, Yunan, Ermenistan vatandaşı… Türk’ten üstün olacak. Ne eksikleri varsa verilecek, neleri kalmışsa alacakları alacaklar…

Yabancıların daha bir sözü geçecek. Sen bir etnik köken sayılacaksın, bir küçücük insancık… Tıpkı Osmanlı’da sayıldığın gibi…

Vatanda satılmayan taş kalmayacak… Kurum kalmayacak… Öyle ki gün gelecek gözler Anıttepe’deki Türkiye’nin kalbine dikilecek! Sırası geldi denecek, sıra geldi… O gün gelince göreceksiniz:

Başkent Ankara değil, sınırlar sınırlarımız değil, idare idaremiz değil…

Milletimizin adı gitmiş… Adı yok…
İşte tren istasyondan kalktı, çuf çuflayarak geliyor…

İstim de arkadan gelecek… Hadi trenin sesini duymadınız diyelim:

Dumanını da görmediniz mi?

Feza Tiryaki
İLK KURŞUN

Ek bilgi: ”30 Kasım 1925 tarih tarihinde çıkarılan bir kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edildi . Aynı kanunla birtakım unvanların kullanılması da yasaklandı. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, muskacılık, türbedarlık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.”

İstim: İstim sözcüğü islim diye geçiyor sözlüklerde. Bilinen söylenişi ise istim. İslim su buharı demek.

İstim arkadan gelsin deyimi, önce işi gerçekleştir, oldu bittiye getir, sonra gerekeni yaparsın, eksikleri tamamlarsın anlamında kullanılır.

 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
 

Etiketler
arkadan, gelsin, istim, İstim


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık