IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03 Nisan 2010, 18:00   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yazmak mı Yaşamak mı?




Yaşlanmaya duran kişi,
O gün gene daktilonun başına geçti.
Birkaç gün önce deftere yazdığı öyküyü temize çekiyordu.
Tuşlara vururken zaman zaman duruyor, düşünüyor, sonra yeniden yazıyordu.
Odanın içi sigara dumanıyla doluydu.
Adam dört saattir masanın başındaydı.
Karısı onun böylesine uzun uzun çalıştığını görünce, hep bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçerdi.
Ancak, o gün dayanamadı.
Düşündüklerini söylemek gereğini hissetti, artık dolmuştu.
Kısık bir sesle:

-Söylediklerimi duyan olacak mı ki? dedi ve gene sustu.
Bir türkü mırıldanmaya başladı.

“Pembe Gül idim
Soldum
Akgüle ibret oldum
Karşı karşı dururken
Yüzüne Hasret kaldım."

Son mısraları söylerken sesini daha da yükseltmişti ama gene
Sadece kendi duymuştu. Sigara dumanı da olmasa sanacaktı ki
Odada bir kendisi bir de duvarlar vardı. Dayanamadı, Eşinin yanına giderek:

-Yeniden dünyaya gelsen, ne olmak isterdin diye sorsalar
Ne cevap verirdim, biliyor musun? dedi incinmiş bir sesle.
Adam, parmaklarının klavyedeki duruşunu bozmadan
Gözlüğünün üzerinden eşine baktı.
Yüzündeki ifadelerden onun memnuniyetsizliğini anlayabiliyordu.
-Hayırdır Sultanım, nereden çıktı şimdi bu soru? diye sorarken
Aslında gelecek cevabı da az-çok tahmin edebiliyordu.

-Daktilo olmak isterdim, dedi kadın.
O. zaman aramızda bu kadar mesafe olmazdı.
Parmakların bana dokunurdu, beni okşardı.
Bana seni anlatırdın, konuşurdun benimle.
Oysa şimdi öyle mi ya?
Ben saatlerce arkandaki koltukta oturuyorum,
Tek bir kelime bile konuşmuyorsun.
Bir söz söyleyecek olsam;
“Dur şimdi!” diyor, lafı ağzıma tıkıyorsun.

Sırtını görmekten yoruldum,
Yüzünü Özledim,
Sesini Özledim,
Seni özledim, anlamıyorsun.
Yalnız uyuyup yalnız uyanmak cehennem azabı gibi..

Gözleri dolmuştu.
Odanın ortasındaki sehpayı tekmelemek geçti içinden.
Belki böylece içindeki kızgınlığı hafiflemiş olurdu.
“Alt kattaki komşuları rahatsız ederim” düşüncesiyle vazgeçti.
Yığılırcasına kanepeye oturdu ve dışarıyı izlemeye koyuldu.
Aslında hiçbir yere de bakmıyordu, öylesine uzaklara yollamıştı bakışlarını.

Adam elindeki sigarayı kül tablasında söndürdükten sonra
Sandalyesini eşine doğru çevirdi ve sigara içmekten sararan bıyıklarının altından Mırıldanır gibi:

-Ama Sen benim yazılarımı sevmiştin.
Yazılarımla sevmiştin beni, dedi.

-Evet, yazılarınla sevmiştim ama yazdıkların hep
Benim içindi.
Bana yazdığın satırları okurken gözlerinin içi gülerdi.
Sevdamıza dair sözlerin beni mutlu ederdi.
Sana gözlerinin rengini unuttum desem, bu söz senin için bir şey ifade eder mi?

-Yanındayım ya işte, daha ne istiyorsun dedi adam.
-Evet, yanımdasın ama birlikte yaşlanmıyoruz.
Ben nasıl senin gözlerinin rengini unuttuysam,
Eminim ki sen de benim Saçlarımın rengini bilmiyorsundur.
Adam gülümsedi:

-O kadar da değil canım, kızıl kahverengi.
Kadın yavaşça örtüsünü çekti başından,
Bembeyaz saçlarını salıverdi.
Şaşırmıştı adam.
Eşini bunca zamandır ihmal ettiğini hiç fark etmemişti.
Ne diyeceğini bilemedi, gözlerini yere indirdi.
Masanın üzerinde duran sigarasına uzandı gayr-i ihtiyari.
Alelacele bir tane çıkardı ve titreyen ellerini eşine göstermemeye gayret ederek
Çakmağı çaktı. Bir nefes çekti içine. Sonra kül tablasında ezdi.
Bir tane daha almak için davrandı, vazgeçti.
Verecek cevabı yoktu ve telafisi de mümkün değildi yitirilen yılların.
Daktilosuna baktı, tuşları yerinden çıkıyor, şaryosu takılıyordu.
Bazen sıkışan kâğıdı buruşturmadan geri vermiyordu.
O da yıpranmıştı, belli ki tahammülün son haddindeydi.

-Başkalarının hayatı şaryo üzerinde akıp giderken
Kendi hayatımız kayıp gitmiş, dedi.
Şimdiye kadar dişe dokunur bir şey de kazanmamıştı yazdıklarından.
Yalvara yakara yayınlattığı öykülerinden kazandığı para ancak
Sigara masrafını karşılayabiliyordu. Başlarını sokacak bir çatı katı ev,
Bir kanepe, bir koltuk, bir masa, bir sandalye, kütüphane ve
Yerde eskimiş, tüyleri dökülmüş el dokuması bir halı,
Halının ortasında kahverengi, boyası çıkmış bir sehpa.
Kıyıda köşede birikmiş birkaç sarı lira ve emekli ikramiyesini toparlayarak
Aldıkları bu ev de yer yer rutubetten yeşillenmiş duvarları ile
Hastalık saçan bir mikrop gibi duruyordu.
Bazı sabahlar gözleri şişmiş halde uyanıyorlar, gün boyu baş ağrısı çekiyorlardı.
Hiçbir getirisi olmadığı halde neydi onu daktiloyla bu kadar bütünleştiren şey?
Gün boyu çivilenmiş gibi oturduğu sandalyesinde hayattan böylesine kopuk
Yaşamasına neden olan tutku nasıl bir şeydi?
Değer miydi?
Ayağa kalktı, pencerenin kenarında dışarıyı seyreden eşinin yanına oturdu.
Tülü araladı, nereye baktığını anlamaya çalıştı.
Görebileceğinden uzaklardaydı gözleri. Saçlarına dokunmak istedi,
Cesaret edemedi. Sanki karşısında yabancı bir kadın duruyordu.
Onu hiç bu halde görmemişti. Gözkapakları düşmüş, gözlerinin altı ve
Ağız kenarları kırışmaya başlamıştı. Elleri de çil çil olmuştu.

-Ya Rabbi, ben neredeymişim? diyerek içini çekti.
Özür dilemek istedi. Telafisi olmayan bir kabahatin
Özrü ne kadar kabul görürdü ki?
Geçen yılları geri getirebilecek miydi?
Belki de eşinin yüreğinde açtığı çatlaklar,
Yüzündeki çizgilerden çok daha derindi.
-Hadi, seninle biraz yürüyelim, diyebildi.
Kadın, duyduklarına inanmakta zorlanıyordu.
Birlikte en son ne zaman çıktıklarını hatırlamıyordu bile.
Eşinin yüzüne bir süre tuhaf tuhaf baktıktan sonra, elinin tersi ile
Gözyaşlarını sildi.

-Elimi de tutacaksın ama değil mi? dedi sevecen bir sesle.
Kandırılmaya hazır bir çocuk masumluğu ile kocasına gülümsüyordu.
Biraz önce küme küme hüzün bulutlarının çöreklendiği gözleri,
Yağmurdan sonra yıkanmış bir bahçe gibi aydınlıktı şimdi.

-Evet, Sultanım.
Elini de tutacağım ve sana söz veriyorum;
Ömrüm olduğu sürece bu elleri asla bırakmayacağım


Çorak vadilere yönelmişse

Sevgilerimiz,
Çevremizi kandırmıyorsa sulara,
İçimizden akan
Nil olsa ne?

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat
Alt 03 Nisan 2010, 18:05   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Yazmak mı Yaşamak mı?




Çok güzel yazıydı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Nisan 2010, 18:08   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Yazmak mı Yaşamak mı?




Okuyamadım,çok uzun.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Nisan 2010, 19:18   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Yazmak mı Yaşamak mı?




Yazmakta yaşamanın icindedir ama yaşamak cok daha etkendir.. şuda varki bazen dönemlerde insanlar anlatamadıklarını yazıya dökerler buda çok büyük etkendir.. Çok Güzel Bir Paylaşım Emeğine Sağlık..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Nisan 2010, 21:30   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Yazmak mı Yaşamak mı?




güzeLmiş canım emeğine sağlık..

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
, yazmak


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yazmak müptezel Düşünen Beyinler 0 13 Şubat 2015 04:30
Seni Yazmak Yaşamak Degil midir? Ya Ölmek Nasıl Birşeydir? Deger mi? Degdi mi? AngeLus Aşk ve Sevgi Köşesi 0 16 Ekim 2009 10:19
whois yazmak Selim01 mIRC Scripting Sorunları 5 25 Mart 2009 13:51