![]() |
Cevap: Mutlusuzluk. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Burası benim gönlümse o renkli şemsiye sensin. |
Cevap: Mutlusuzluk. Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder. |
Cevap: Mutlusuzluk. Ben kimseye sırtımı yaslayamadım. |
Cevap: Mutlusuzluk. İnsan, yaşadığı fenalıkları büyütmeyi çok sever. Sorsanız bitmiştir, tükenmiştir, yaşamak ne mümkündür! Nedir bu umutsuzluk, nedir bu yirmi birinci asrın çirkin hastalığı? Sevim Demiröz, "Hayatlarımıza kifayetsiz sorunlar ekleyip, kendimize önemli şahsiyetler süsü veren kurmalı bebekleriz." der. Serttir ve fakat genellikle haklıdır. |
Cevap: Mutlusuzluk. Kaçıp saklandığım dünyalar rüyalarımı kuşatıyor geceleri. Unutmak istediğim anlar da yancı oluyor gizli dünyalara. |
Cevap: Mutlusuzluk. Bazı anlar vardır.. |
Cevap: Mutlusuzluk. Denizin kederini anlatacak dili yok, dedim ve devrildim, böyle sürdü uzun yıllarım düştüm,sustum,içimden geçirdim, evi oldum sol yanından yaralı bir salyangozun ve komşusu ağlayan bir ağacın. Yeryüzü, ah yeryüzü diyerek gürültüsüne de alıştım kapladığım yerin. Bana verdiğin bu yarı-saydam gövdeden sisin altında uğuldayan ve ipuçlarını bir türlü çözemediğim üç-eksik-uzun vakti geçirdim. Sadece bir baş dönmesi kaldı şimdi ömrümden, o acı suyu biriktirdiğim Ağaç anlatabilir kendini yağmura, hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum. Kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av, uçsa bir ömür boynunda vebal. Ve kimim ben, düşe kalka dolaşan yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur? Ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah yolculuğa çağırır? Birhan Keskin - Kapı Eşiği |
Cevap: Mutlusuzluk. |
Cevap: Mutlusuzluk. Bazen, kırılırsın. |
Cevap: Mutlusuzluk. Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar Dursam ölürüm paramparça olur dünya Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak (Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç) Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı (Soluğunun elma kokması bundandı belki) Bir elma kokusuna tutundum düşerken Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Çocuksun sen, çocuğumsun Ahmet Telli - Çocuksun Sen II |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:14. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk