IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   IF Günlük (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/)
-   -   Mutlusuzluk. (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/533583-mutlusuzluk.html)

Ely 11 Mart 2017 14:38

Cevap: Mutlusuzluk.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Burası benim gönlümse o renkli şemsiye sensin.

Flora 11 Mart 2017 18:52

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder.

Flora 12 Mart 2017 01:35

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Ben kimseye sırtımı yaslayamadım.
İsterdim ki biri olsun-kim olduğu önemsiz- hep yanımda olsun.
Korusun kollasın, güven versin.
Sırtımı yaslayım ya, düşünce kaldırsın beni -böyle olmaz, hadi tekrar-desin.
Beni dinlesin-ama öyle dinlemiş olmak için değil, gönülden, içten. Beni anlasın.
Hatalarımı göstersin, kızsın da. ama hep sevsin.
Varlığı huzur versin.
-O varken bana bir şey olmaz- diyebiliyim.
Rahat rahat ağlayabiliyim karşısında.
Bir tek o bilsin içime hapsettiğim kız çocuğunu.
Bir tek o bilsin zayıflığımı, zaaflarımı.
Çok mu?

Ely 12 Mart 2017 16:04

Cevap: Mutlusuzluk.
 
İnsan, yaşadığı fenalıkları büyütmeyi çok sever. Sorsanız bitmiştir, tükenmiştir, yaşamak ne mümkündür! Nedir bu umutsuzluk, nedir bu yirmi birinci asrın çirkin hastalığı? Sevim Demiröz, "Hayatlarımıza kifayetsiz sorunlar ekleyip, kendimize önemli şahsiyetler süsü veren kurmalı bebekleriz." der. Serttir ve fakat genellikle haklıdır.

Flora 17 Mart 2017 23:17

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Kaçıp saklandığım dünyalar rüyalarımı kuşatıyor geceleri. Unutmak istediğim anlar da yancı oluyor gizli dünyalara.
Umutla umutsuzluğun, dermanla çaresizliğin savaşında yitiyor uykularım. Bölünmüş tüm zamanlar…
Gerçekle kurguyu ayırt edemiyorum. Gerçekten olmuş muydu bu?
O kadar mı acımasızdı diyorum?
Sonra acımasız olan neydi,kimdi diye düşünüyorum.
Nevrotik bir sabaha uyandığımda uyanmış olduğumdan emin değilim hala.
Dünyadan ve kendimden kaçarken içimdeki bütün hezeyanların karanlığına yakalanıyorum. Umut,özgürlük,mutluluk,savaş,açlık ve çaresizlik…
Bütün her şey anlamsızlaşıyor birdenbire.
Hayal kurabileceğim bir kişiliğe bürünmek istiyor içimdeki karanlık. Muzip çocuksa kapatıyor bütün hayallerimin ışıklarını.
Kendimden kaçtıkça yansımalarımda kayboluyorum.
Kimbilir hangi yanımı öldürdüm yine?
Ve hangi yanım sabaha ulaştığını düşünecek rüyalar bitince..

Flora 21 Mart 2017 00:01

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Bazı anlar vardır..
Elinde 3 5 fotoğrafla kaldığın,
Heryerin ıssızlaştığı, siyaha döndüğü renklerin,
Düşünemediğin.
Konuşamadığın.
Anlatamayıp, anlaşılamadığın..
Kelimelerin düğümlendiği boğazına,
gözlerin ıslak baktığın.
Ağlamayı gururuna yediremeyip, son anda döktüğün her bir yaşını.
Durgunlaştığın.. ve bununla birlikte elinden hiçbir şey gelmiyor hissi.
Gecesi yakan, sabahı zehir..

ve tüm bunlara sebep, cevap bulamadığın tek soru.. neden?
sahi, neden?

Ely 21 Mart 2017 12:05

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Denizin kederini anlatacak dili yok,
dedim ve devrildim,
böyle sürdü uzun yıllarım
düştüm,sustum,içimden geçirdim,
evi oldum sol yanından yaralı bir salyangozun
ve komşusu ağlayan bir ağacın.
Yeryüzü, ah yeryüzü diyerek
gürültüsüne de alıştım
kapladığım yerin.

Bana verdiğin bu yarı-saydam gövdeden
sisin altında uğuldayan ve ipuçlarını bir türlü
çözemediğim üç-eksik-uzun vakti geçirdim.
Sadece bir baş dönmesi kaldı şimdi
ömrümden, o acı suyu biriktirdiğim

Ağaç anlatabilir kendini yağmura,
hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum.
Kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av,
uçsa bir ömür boynunda vebal.
Ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
Ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
yolculuğa çağırır?


Birhan Keskin - Kapı Eşiği

Flora 01 Nisan 2017 22:25

Cevap: Mutlusuzluk.
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

<3

Flora 12 Mayıs 2017 02:16

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Bazen, kırılırsın.
Bazen, incinirsin.
Bazen, yutkunamazsın.
Bazen, h'iç kırıklarla boğulursun.
Bazen, sen olmaktan çıkarsın.
Bazen, kendini harflere asmak istersin.
Bazen, istemeden acıların çoğalır.
Bazen, tüm acıları çektiğini düşünürsün.
Bazen, bazılarından fazla yaşıyor olduğun kanısına varırsın.
Bazen, bazenler içinde boğulursun.
Bazen, hiç ayak basılmamış, adı sanı duyulmamış, bir şehir olmak istersin.
Bazen, tüm insanların seni faili meçhul olarak bilmesini istersin.
Bazen, bazenlerin seni intihara sürüklediğini düşünürsün.
Bazen, sezen aksuyla hayata tutunursun.
Bazen, eline bir saz değil, kalem alarak yazdıklarını yaşamak istersin.
Bazen, bazenlerin içine hapsolursun.
Bazen, binlerce yüz içinde kaybolursun.
Bazen, bilinmez bir ülkeye gitmek istersin
Bazen, ana vatan olmak istersin.
Bazen, nedensizce seversin.
Bazen, bile bile ölmek istersin.
Bazen, hayatı dört duvarlar arasında kendi kendine yaşayarak geçirirsin.
Bazen, tüm maskeli insanların yüzlerini tutuşturmak istersin.
Bazen, bir şarkı olup sıradaki parça diye başkalarına gitmek istersin.
Bazen, kördüğüm olursun.
Bazen, gözlemlerin g'özlem olur.
Bazen, turna kuşu olup sürekli göç etmek istersin.
Bazen, yıllardır bulamadığın huzurun şarkılarda olduğunu hissedersin.
Bazen, kalbinin esiri olursun.
Bazen, sadece bazen demekle yetinirsin.
Bazen, keşkeleri halat, bazenleri tabure yaparsın.
Bazen, sadece severek yanarsın.
Bazen, kelimeler kifayetsiz kalır.
Bazen, bilmediğin ateşe düşer, cayır cayır yanarsın.
Nedensizce, vedaların insanı olursun.
Bazenlerin bittiği yerde, nokta olup sonunu bitirmek istersin.
Ve yutkunamayıp boğazına takılan kelimeler seni sessizce, azaltarak öldürür.

Ely 12 Mayıs 2017 02:25

Cevap: Mutlusuzluk.
 
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)

Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Çocuksun sen, çocuğumsun

Ahmet Telli - Çocuksun Sen II


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:14.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk