IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   IF Günlük (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/)
-   -   Karpuz kabuğuna yazılar yazmak... (https://www.ircforumlari.net/if-gunluk/708146-karpuz-kabuguna-yazilar-yazmak.html)

Türk 24 Haziran 2016 00:42

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Kendimden başka her şeye özeniyorum bazen . Her şeye ama. Bir marula, tırtıla, kediye, muşambaya… Hepsinin yaradığı bir iş var sanki ve sanki bir tek ben hiçbir işe yaramıyorum. İşe yaramayan şeyler de vardır muhakkak ama onlar da işe yaramadıklarının farkında değillerdir eminim. Tanrı her insanı bir şeyle sınar yazıyor kitap. Galiba benim sınavım da yine ben’im. Ben benle sınanıyorum. Bu kadar çok ben dediğim için bile utanıyorum mesela. Diş çürüğü oyuğu kadar kirli, can yakan ve zavallı bir boşluk var içimde. Bir şeylerle doldurmaya çalışıyorum zaman zaman o boşluğu, olmuyor. İçimdeki boşluk ağrıyor her gece ve ben o ağrıyı neyle kesebileceğimi çok iyi biliyorum aslında. Ama onu bile beceremiyorum. Korkuyorum

Türk 07 Temmuz 2016 15:27

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Belki kadar kesin
ve keşke kadar imkansız
birbirimizden uzaklaşmamız
kırılsak da tırnak uçlarımıza kadar
kırılırız elbet bunu gerektirir yaşamak.
Ben zaten sana ilk baktığımda anlamıştım
içime bakmıştın önce bayılacağımı sanmıştım
dünyayla aramda geçmişim vardı o ara
tupup ellerimi sıkıca saracağına inanmıştım.
Belki şimdi bir uçurumun kenarından geçiyoruz
sallanıyoruz belki arada bir çeşit deprem oluyor
kızıyoruz birbirimize kırılıyoruz inciniyoruz
ama biliyoruz uzak gibi olsak da biz aslında yan yanayız.
Belki kadar kesin
ve keşke kadar imkansız
birbirimizden uzaklaşmamız...

Melodram 08 Temmuz 2016 12:58

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Günlüklere yazmak pek adetim değildir fakat forumda Ali Lidar'ı bilen insanların olduğunu görünce dayanamadım, ne hoş, ne zamandır da okumuyordum unutmuştum, şimdi günlüğün başlığını görünce aklıma geldi, birkaçını okudum özlemimi giderdim. İyi oldu. Arşiv olabilecek bir günlük olmuş.

Türk 08 Temmuz 2016 13:18

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Alıntı:

Melodram Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1041792682)
Günlüklere yazmak pek adetim değildir fakat forumda Ali Lidar'ı bilen insanların olduğunu görünce dayanamadım, ne hoş, ne zamandır da okumuyordum unutmuştum, şimdi günlüğün başlığını görünce aklıma geldi, birkaçını okudum özlemimi giderdim. İyi oldu. Arşiv olabilecek bir günlük olmuş.

Eskisehir de dükümüzle oturmus ve yıllar öncesine dayanan dostugumuzla hasbihal etmişizdir çok kıymetli bir insan tepebaşı dükü

Türk 24 Ağustos 2016 10:18

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Allah Türk Ordusunun Yanında olsun Onlara Zafer Nasip Eylesin.

Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi!
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın!
Galip et çünkü bu son ordusudur İslamın !....
Mehmetçik Suriye'de,
Allah yar ve yardımcısı olsun Mehmetçiğimizin..

Türk 20 Nisan 2022 20:33

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Ben şimdi çok içtiğimde bir atsam sen nesin?
Sen şimdi bi bıraksan kendini bak ne kolay
Ben şimdi sarhoşum diye yazıyorum ya cüretsiz
Sen şimdi delirmiş bu diyorsun ya kolayına
Kolayca alabiliriz tüm virajları ne ki?
Yeter ki ayak uydur talihin ters izdüşümüne
Sana ne be elalemden?
Elalem ne der sana ne?
Eğer zerre-i miskal hatırım varsa sende
Eyerini al da gel bekliyorum

Türk 24 Nisan 2022 10:23

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Horlanan kedinin köpeğin kırık kalbi yamultacak hepimizi. Hiçbir şeyden değilse bile yüzüne bakmadan geçtiğimiz dilenen çocukların intizarından yanacağız. Kalbi kırık kilolu genç kızların ahı hepimizin ağzına sıçacak. Biri bari yazsın ulan o çocukların dramını. Bir sürü ****** çocuğu o kızları göz göre göre kandırıyor. İbneler! Demin şahit oldum yan masada. Kızcağız gözünün içine bakıyor ****un belki beni sever diye. Herif sıkıştırıp okşama derdinde. Ya masayı başına geçirecektim lavuğun, hadi ablam kalkalım, evine git, siktir et bu yavşağı diyecektim ya da hesabı isteyip kendi başıma kalkacaktım. Kendi başıma kalktım! Çünkü ben de korkak bir pisliğim sanırım. Allah belamı versin.

İnsan insanın korkaklığıdır!

İnsan dışında her şeyin bir manası var alemde. Kedinin, köpeğin, kuşun, ağacın… Varoluş gayesine ihanet eden bir tek mahluk, insan! Bu mu lan eşref-i mahlukat?

İnsan insanın utancıdır!

Dilenciye para verirken bile kafasını tavuk gibi üçyüzaltmış derece çeviriyor adam. Birileri görüp takdir etsin derdinde. Elli kuruştan karizma devşirecek. Hesap doğru da kendince, kendisi yanlış. Yanlışlıkla doğmuş ****! Merhamet sömürücü!

İnsan insanın utancıdır!

Herkes adına utanmaktan usandım. Yoruldum yapmaya cesaret edemeyeceğim şeyleri yapmaya yeltenmekten. İçime ata ata yosuna döndüm. Küf gibi bir şey oldum, yaklaşan herkesin yaklaştığına pişman olduğu. Allahım, neden sana havale etmekten başka silahım yok?

İnsan insanın bedduasıdır!

İlerleyelim diye toprağa yerleşme kararı alana lanet olsun! Aşk olsun dostluk diye, sevgi diye, merhamet diye götün götün birbirine yaklaşana. Uzak dursa herkes birbirine, kimse kimseye zarar veremeyecek. Mesafe iyidir diye yazmıştım bir zaman. Eksik yazmışım. Mesafe şarttır, gerisi hikaye.
İnsan insanın hayal kırıklığıdır!

Bana bunları söyleten geceye de aşk olsun. Sabah dersine gireceğim çocukların hatırına bastırıyorum öfkemi. Yoksa valla minnetim yok kimseye!

İnsan insanın ertelediği öfkesidir! Erteleyelim bir gece daha. Ecel menzilinden bir gecelik daha müsaade alalım. Yoksa bu park, yağan yağmura rağmen, elimde kalacak bu gece!

İnsan insanın mahcubiyetidir! Vesselam

Türk 24 Nisan 2022 14:31

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Hayat ne biliyor musun abi? Düşün bak rövanş maçındasın. İlk maç kendi evinde sıfır sıfır bitmiş. İkinci maç oynanıyor. Deplasmandasın. Dakika doksan artı iki. Bir sıfır yeniksiniz. Hakem üç dakika uzatma vermiş. Yani bitime yarım dakika ya var ya yok. Gol atarsanız tur sizin, atamazsanız her şey bitiyor. Maçın uzama ihtimali yok. Bir uzun top yollamış kalecin. Önüne düşmüş. En ileride sen varsın. Pas verecek adam arıyorsun. Arkadaşlarının yorgunluktan götü düşmüş. Etrafında kimse yok sizden. Senin de götün düşmüş. Topu sürmeye mecalin yok. Sürebilsen kaleciyle karşı karşıya kalıp topu kaleye takman işten bile değil. Ama mecalin yok. Ve maç bitti bitecek. Umutsuzca ve tüm gücünle abanıyorsun topa. Kaleye en az otuz metre var. Olmaz. Gol mol olmaz. Bi bok olmaz artık. Ama n'apçan, olmayana kadar zavallı bir umutla bekliyorsun işte. Top üstten auta çıkana kadar bekliyorsun. Maç bitiyor sonra. Eleniyorsun. İşte hayat o havadaki top abi. Biliyorsun hayatta gol olmayacak. Ama başka ne çaren var ne de şansın. Bir şey olmayacağını bile bile bekliyorsun. Bir şey olmayacağını bile bile beklemek işte hayat..

Türk 25 Nisan 2022 19:41

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Bak şimdi bu yarada kaç kişinin dahli var
Fakülte önündeki simit satıcılar şahit
Her kime güvendiysem bir sıfır yenik başladım
Devlete bile yenildim sana mı yenilmeyeceğim?
Canı sağ olsun kuzum bahçenizdeki ağaçların
Annenin ve babanın ve diğer günlük telaşların
Sen gelememişsin üstesinden ben nasıl geleceğim?
İyisi mi bu yara da koleksiyonumda dursun
Sıkma canını sakın nasıl olacaksa olsun.


Yağmaya tereddüt eden yağmurlara baktın mı hiç?
İzledin mi gülerken ağlayan çocukları?
Şehrin bütün kreşleri potansiyel mutsuz kaynıyor
Kafayı yemiş bir çağın göbeğindeyiz kuzum
Sadece annenler değil bütün coğrafya delirmiş
Tek ben değilim meczup, mahalleniz komple manyak
Lakin seni koruyamam koruyacak yerlerim yara
Ama olsun sen bana ağlama
Ağlayacaksan eğer, kendine ağla!


Ağla, sararan yaprakları son defa görüyoruz
Ağla, sigaramız bitti saat onu geçti çoktan
Ağla, kimse sevmiyor bizi ne devlet ne çocuklar
Ağla, bahçelerine kaçan topumuzu kesmişler
Ağla, benim yaralarım muhtemelen bulaşıcı
Ağla, simitçi haklı varlığım bir tür dert!
Ağla, bana bulaşan bir daha iflah olmaz
Ağla, annemgil dahil bütün canlılar ölümlü
Ağla…
Benden çok
Sana yazık!

Türk 27 Nisan 2022 20:01

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Kalbe dokunan şeylerle taşak geçen herkesin
Nuri Alço girsin rüyasına gazozlara gelsinler!
şu saatte sesimin ulaştığı herkes yalnız muhtemelen
bırakın kumandaları sokulun yamacıma
huzurunuzda eski bir sırrı ifşa edeceğim!

Abdurrahman Paşa Lisesinden mezun olduysan eğer
yıllık bırançlara katılmazsın da
uzaktan şiirler yazarsın (post-modern newton yasası)
söylediğin bela olur söyleyemediğin dert
derdi sevdiğim bir kadın evli şimdi üç çocuklu
Abdurrahman Paşa Lisesinde bıranç mıranç yok aslında
uyduruyoruz aslında kendimize gençlik uyduruyoruz
çocukluk uyduruyoruz kahveye gitmeyen baba uyduruyoruz
ağlamayan anne uyduruyoruz ne giyse yakışan bizli fotoğraflar
saçmayız lan aslında hepsi uyuyamadığımızdan
uyuyanlar uyusun
uyuyamayanlar kollektif bir bıranç tertip etsin yarına
katılmazsam ********im!

Türk 27 Nisan 2022 20:01

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Dünya ayıp etme şampiyonası olsa altın madalyayı götüme takarlar. Valla bak. Tam şu an ağlama öncesi sümüğümü yatak tişörtümün iç-boğaz kısmına siliyorum. İnsanlar değişik zamanlarda, değişik yerlerde, ne içtiklerine ve ne amaçladıklarına bağlı olarak enteresan yalanlar söyleyebilirler. Ben de söylerim duruma göre, .mına bile korum. Biri hariç. Çünkü meleklere yalan söylenmez. Öyle değil mi Jehan?
Ayıp etme mütehassısı gibi bir şey oldum. Yazmak kolay da bunu, siktir etmek zor. Özürle falan gelinmez de üstesinden... Kırmızı Tuborg'la duş alsam halledebilir miyiz ki? Keşke akil adam olmasaydı da Orhan baba ona akıtsaydım zehrimi!
Yatak tişörtünün iç-boğaz kısmına silinen sümüklerin samimiyeti sorgulanmaz. Ve yatmadan önce içilen son sigaranın marjinal faydası... Götüm götüm ettiğim lafları siktir edin de isterseniz, sümüğün, gözyaşının ve son sigaramın masumiyetine inanın. Yoruldum lan ben. Cidden!

Türk 28 Nisan 2022 20:09

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Yazmaya ne zaman başladım? Yazmaya nasıl başladım? Birbirinden sikik iki soru! Ve ikisinin de cevabı aynı. Yazayım dedim çünkü başka hiçbir şeyi beceremiyordum ve bu salaklık kayıtlara geçmeliydi. Herhangi bir şeyde (hiç abartmıyorum herhangi bir şeyde; futbolda, derslerde, kız tavlamada, yüzmede, balık tutmada, hayırlı evlat olmada, at tımarlamada, ebesinin damında!!) ortalamaya yakın başarılı olabilseydim muazzam bir iç huzuruyla tek satır bile yazmadan yaşar giderdim. Ama olmadı. Baktım ki becerebildiğim bir halt yok, bari dedim neden ve nasıl beceremediğimi anlatayım. Öyle öyle başladım yazmaya. Pek çok kişinin melankoli dediği, bunalım dediği zımbırtıların hikaye-i esası budur işte. Okuyup sevdiğim bütün büyük yazarlar ya yaptıklarını ya da yapmak istediklerini yazdı hep. Ben fakirse, üstesinden gelemediklerimi, yapmak isteyip de yapamadıklarımı. Kader...

Türk 28 Nisan 2022 20:10

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Altı kişilik bir masa etrafı intihar timi
standart ruh törpüsü
geniş aile korosu
anne sarmasının bitişiyle doğan boşluğu
doldururken ev baklavası
kahkahalar arasına sızar tek bir düşünce
bir benzeri değil hayır
hayır hayır bir benzeri değil
öldürecekse insanı
kendisi öldürmeli

Türk 29 Nisan 2022 20:40

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Sen ellibin yıl önce toprağa yerleş. Zaman geçsin etrafını çitle çerle çöple çevir, burası benim de. Sonra yazıyı bul, tekerleği bul, parayı bul, çağlar geçsin, feodalizm, emperyalizm, kapitalizm, sanayi devrimi bok püsür bir milyon tane hikaye. Geçsin sonra ellibin yıl ve hayalin şu olsun; emekli olup iki dönüm yer alayım kendime, tulumbamdan suyumu çekip kendi domatesimi yetiştirip diktiğim ardıç ağacının altına gömüleyim. Bence de süper fikir. O zaman kim kandırdı da bizi ellibin yıldır sikik sikik işlerle uğraştık. Madem başa dönecektik derdimiz neydi lan! .Mına koyim medeniyetinin, iki dönüm toprak, biraz su, biraz tohum yetiyor işte. Hep yetiyormuş hatta. O tekerleği ilk döndüren **** kimse allah bildiği gibi yapsın onu!

Türk 29 Nisan 2022 20:40

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Hareket ve manasız girişimler alayımızın maymun olmasına neden oluyor. İnsan sadece mecbur kaldığı kadar enerji harcasa depresyondan obeziteye ne varsa muzdarip olduğu, hepsinden kurtulabilir. Çok konuşuyor, çok içiyor, çok sevişiyor, çok yemek yiyor, çok kitap okuyor, çok tv. seyrediyor, çok küfrediyor ve sonra bunların hepsinden şikayet ediyoruz. Canı sıkılan bir ladin ağacı gördünüz mü hiç? Göremezsiniz. Çünkü bir ladin ağacı ladin ağaçlığı asgari neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Fotosentezse fotosentez, o kadar! Fazladan tek bir kanat çırpmıyor kuşlar, gerek yoksa ekstra tek bir kulaç bile atmıyor balıklar. Neden? Çünkü hepsi bizden daha akıllı...

Türk 29 Nisan 2022 20:40

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
hissetmelerin
birbirleriyle
kafa bulduğu
bu yerde
sığındığın ve sığındığına
pişman olduğun her insan
içinde patlayan
geniş zamanlı
bir bomba

tüm bunları bilirken
tüm bunlara inat
olanları olacak olanlardan
ayıramayacak kadar saf
bir sen varsın
bir de arsenik!

atların çığlıklarının
ve sodayla karışık rakının
geçti an itibariyle
hükmü
olacak artık olacak olan
kim geçebilir önüne

beni bırak
söylediklerimi de
hemen şimdi bir mum yak içinde
ikimizin yerine
ve bir dilek tut
mümkün olan en dar zamanlı bir dilek
ben uzaktan elham okurum
sen zangoçlarına çan çaldır
ayrılığın şerefine!

Türk 30 Nisan 2022 00:34

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
şarapçının genç bir müptezel olarak portresi
seferberlikten sonra boşaltılmış mütevazi bir ahırın
duvarını süsler
sevgiliye, otoriteye, devlete rağmen o resim
ıskalanmakla birlikte tüm resmi törenlerde
kaybeden ve ısrarla kaybettiğini reddeden
bütün babalarıyla küs uzatmalı öğrencilerin
şişe içlerine akan gözyaşlarını izler

tam burada bir cenaze töreni düzenlememiz lazım
tam burada alayımıza siyah smokin yakışır
ama ütülerde yazmaz smokinin ısı ayarı
annem ütüleyemez, üzülür
-cenaze töreni kalsın-

içinden otoban geçen bütün biçimsiz kasabaların
yol kenarlarına ekili muhatapsız dilekleri ve
iktidara meyyalli orta dereceli hayalleri var
oysa;
aldanıyorlar ve farkındalar
yalnızlar ve farkındalar
unutulmuşlar ve farkındalar
baksana! sana da öyle gelmiyor mu
bütün üşenmişlikleri ve içi geçmişlikleriyle
sanki ikimizin hikayesini anlatıyorlar

Türk 30 Nisan 2022 00:35

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Artık kimse doğru düzgün öpmeyecek mi beni ?
Bunu halletmemiz lazım yoksa takılır kalırım
Takılmalar meşhurdur bizde bak mesela babam
Anneme kırk yıldır takık daha önce de söylemiştim

Oysa
Esmerliğimi bırakmıştım arkada ve sarılamamanın hüznünü
Kimsenin dinlemediği müzisyenler fark etti ilkin
Bu arada salonda delirmiş bir dans histerisi
Bu arada garsonların yetişememe telaşı
Bir ara seni yanlış bir adam öptü tam alnından
O ara içimdeki bütün kuşları öldürdüm
Öptürdün kendini ve yok oldun ara ara baktığım
Bütün aralarda yoksun sen aslında bilip
Bilmez gibi yaptığın bütün gecelerin sonunda
Fena halde yoksun hep ah! en çok da bu ara

Bu arada olmadığın bütün aralara sızan
Bir sürü şey oldu elbet azıcığını anlatayım
Terli hayvanlar gibi telaşla dans eden adamlar
Umutsuzluğun makyajıyla güler gibi yapan kadınlar
Ve yorulup yorulup oturdukları masalarda
Koalisyon muhabbetleri
Bu arada bir yerlerde doğalgaz faturasını ödeyemeyip
Kendini asan babanın kaybolmuş çorap teki
Bu arada mendil satan çocuklar
Bu arada hırsla dövüşür gibi sevişen
Annelerinin okuyor zannettiği genç kızlar

Bu arada
Baş ağrısı
Mide dönmesi
Ve
Tonik
Ve
Kalabalık
Ve yeter artık
Kimse öpmesin seni
Yazık..

Türk 30 Nisan 2022 18:03

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Dünya çok bozdu. Ve biz içindeydik. Birbirimizi mi bozduk yoksa beraber mi bozulduk, bilmiyorum!
Bir süredir internette dolaşan bir haber, daha doğrusu bir yazı var. Doğudaki illerimizden birinde sopasını Mercedes ilan etmiş bir güzel abimiz yaşıyormuş yıllardır, yeni öğrendik. Sopasının ucuna Mercedes amblemi takmış, dikiz aynası, radyosu şehirdeki ustalar tarafından takılmış güzel bir abi. Ve bütün şehir uymuş abinin bu oyununa. Mercedes’ini kurallara göre park ediyor, bakım için sanayiye gidiyor, hatta hız sınırını aştığı için polisler tarafından ikaz ediliyor abimiz. O sopa sadece onun için değil tüm şehir için bir Mercedes artık. Çünkü öyle kabul ettirmiş!
Birileri “deli” diyor o güzel abimiz için. Afedersiniz ama siktirsinler ordan! Yemin ediyorum size kırka yaklaşan saçma yılı devirdiğim ömrümde onun kadar akıllı bir adam görmedim ben. Belki değişik, belki çok alışılmış şekilde davranmıyor tamam ama… Deli? Asla! Çünkü bir çok insanın yapamadığını, yapmaya cesaret edemediğini yapmış. Önce kendi gerçeğini yaratmış sonra da bunu koca bir şehre kabul ettirmiş. Ve psikopat bir diktatör gibi zorla yapmamış bunu. Başlarda kendisiyle dalga geçen, küçümseyen, aşağılayan ahaliye inat bıkıp usanmadan her gün bacaklarının arasına kıstırdığı Mercedes’ine binmiş, sokak sokak dolaşmış, arabasını süslemiş, yıkayıp paklayıp yıllarca yanından ayırmamış. Sonunda da herkese kabul ettirmiş. O bir sopa değil demiş artık herkes yıllar süren ısrarın sonunda. O bir sopa değil, o bir Mercedes…
Felsefe’nin en kadim sorularından biridir “Gerçek nedir?” sorusu. Yüzlerce filozof binlerce farklı yanıt vermiştir bu soruya. Gerçeği bir olgu olarak gören de olmuş, durum olarak gören de, yanılsama olarak da… Ve bence en güzel cevabı da bazı aklı evvellerin “deli” dediği o canımın içi abi vermiş farkında bile olmadan. Nedir gerçek? Gerçek; gerçek olduğuna inandığımız ve başımıza ne gelirse gelsin bir an bile şüpheye düşmeden yaşadığımız ve savunduğumuz şeydir. Tıpkı Allah’a inanmamızın temelinde var olan koşulsuz iman gibi iman ettiğimiz şeydir gerçek…
Yıllar önce sıkıldığım manasız bir akşam saatinde kendimi dük ilan edivermiştim. Başlarda kimse sallamamıştı haliyle. Ama ısrarla kendimi Dük olarak tanıtmayı sürdürdüm Mercedes’li abim gibi. Sonra sonra alıştı insanlar. Ali diyen, abi diyen, mesleğimden dolayı hocam diyen, yazar diyen, şair diyen, oğlum diyen, lan diyen… bir sürü insan var etrafımda. Ama itiraf ediyorum, duyunca yüzümü güldüren en sevdiğim hitap “Sayın Dük’üm…” Çünkü dük dışındaki tüm sıfatlar bana birilerince yüklendi, Milli Eğitim “öğretmen” yaptı, okurlar “yazar” vs. dedi, annem sayesinde “oğul”, sevmeyen insanlar yüzünden lan oldum. Ama dük… İşte onda kimsenin katkısı yok. Bir akşam canım çok sıkılıyordu ve kendimi Tepebaşı Dük’ü ilan ettim. Kafayı yemiş bu şizofren diyenlere de zerre kulak asmadan bildiğimi okudum. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, aristokrat bir ailede doğmaktan başka hiçbir vasfı olmayan Cambridge Dük’ü mü gerçek dük yoksa ben mi?

Türk 30 Nisan 2022 18:04

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
şarapçının genç bir müptezel olarak portresi
seferberlikten sonra boşaltılmış mütevazi bir ahırın
duvarını süsler
sevgiliye, otoriteye, devlete rağmen o resim
ıskalanmakla birlikte tüm resmi törenlerde
kaybeden ve ısrarla kaybettiğini reddeden
bütün babalarıyla küs uzatmalı öğrencilerin
şişe içlerine akan gözyaşlarını izler

tam burada bir cenaze töreni düzenlememiz lazım
tam burada alayımıza siyah smokin yakışır
ama ütülerde yazmaz smokinin ısı ayarı
annem ütüleyemez, üzülür
-cenaze töreni kalsın-

içinden otoban geçen bütün biçimsiz kasabaların
yol kenarlarına ekili muhatapsız dilekleri ve
iktidara meyyalli orta dereceli hayalleri var
oysa;
aldanıyorlar ve farkındalar
yalnızlar ve farkındalar
unutulmuşlar ve farkındalar
baksana! sana da öyle gelmiyor mu
bütün üşenmişlikleri ve içi geçmişlikleriyle
sanki ikimizin hikayesini anlatıyorlar

Türk 30 Nisan 2022 18:04

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Artık kimse doğru düzgün öpmeyecek mi beni ?
Bunu halletmemiz lazım yoksa takılır kalırım
Takılmalar meşhurdur bizde bak mesela babam
Anneme kırk yıldır takık daha önce de söylemiştim

Oysa
Esmerliğimi bırakmıştım arkada ve sarılamamanın hüznünü
Kimsenin dinlemediği müzisyenler fark etti ilkin
Bu arada salonda delirmiş bir dans histerisi
Bu arada garsonların yetişememe telaşı
Bir ara seni yanlış bir adam öptü tam alnından
O ara içimdeki bütün kuşları öldürdüm
Öptürdün kendini ve yok oldun ara ara baktığım
Bütün aralarda yoksun sen aslında bilip
Bilmez gibi yaptığın bütün gecelerin sonunda
Fena halde yoksun hep ah! en çok da bu ara

Bu arada olmadığın bütün aralara sızan
Bir sürü şey oldu elbet azıcığını anlatayım
Terli hayvanlar gibi telaşla dans eden adamlar
Umutsuzluğun makyajıyla güler gibi yapan kadınlar
Ve yorulup yorulup oturdukları masalarda
Koalisyon muhabbetleri
Bu arada bir yerlerde doğalgaz faturasını ödeyemeyip
Kendini asan babanın kaybolmuş çorap teki
Bu arada mendil satan çocuklar
Bu arada hırsla dövüşür gibi sevişen
Annelerinin okuyor zannettiği genç kızlar

Bu arada
Baş ağrısı
Mide dönmesi
Ve
Tonik
Ve
Kalabalık
Ve yeter artık
Kimse öpmesin seni
Yazık..

Türk 02 Mayıs 2022 18:30

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Sazova parkına gitmiştik birgün. Alıştığım müşkülpesentliğine inat, her şeyi güzel bulmuştun. Ağaçları, kuşları, masal şatosunu, korsan gemisini, hatta kısa bir süre beni... Fark ettiysen hiçbirini onaylamamıştım. Nedenini şimdi söylüyorum. Ağaçlar, kuşlar, şato, gemi, hatta ben... Hiçbirimiz fena değildik o gün haklıydın. Ama sen hepimizden ve her şeyden daha güzeldin. Ve o an bunu söylemek olmazdı. Şimdi, söylenecek her şeyi söylemek için geç kaldığım bu zamanda ve bu yerde söylüyorum bunu. Sen öyle güzeldin ki o gün parkta dolaşırken, biz, bütün park seni izliyorduk ve özellikle ben seni ağaçlardan, kuşlardan, şatodan, gemiden, hatta kendimden bile kıskanıyordum...

O günün gecesi, seni bırakıp eve dönerken, o gün olanları düşünüp, yaptığım şeyin ne kadar saçma olduğunu anlayıp ve bu saçmalığa makul bir gerekçe bulamayıp bayiden iki tane kırmızı tuborg alıp bankta içmiştim. Çok sonra düştü jeton, ben haksız falan değilmişim aslında. Ben o gün hiç de saçmalamamışm. O gün diyalektiğin ve felsefenin evrensel kurallarına uymuşum sadece. Çünkü o gün oradaki en güzel şey senmişsin. Herhangi bir şey (sevgili olur, at olur, çiçek olur, ne olursa artık...), herhangi bir şey herhangi bir yerdeki en güzel şeyse, başka her şey hükmünü yitirir çünkü. O gün orada en güzel şey sendin ve elbet sen bunu fark edemezdin. Fark etmemek de en güzel şey olmaya dahildi çünkü. O zaman gençtim, bunun anlayamamıştım. Şimdi yeterince yaş aldım ve her şeyi anlıyorum. Bir işe yaramaz artık ama, olsun...

Yıllar önce seninle Sazova parkına gitmiştik. Sen parktaki her şeyden daha güzeldin. Ben de bunun farkındaydım. Şimdi ikimiz, düşsek de birlikteliğin kaydından, tarih bunu böyle yazsın!

Türk 02 Mayıs 2022 18:30

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Üşenmekten kafayı yemiş bir meczup gibiydim karşılaştığımızda. Varoluşumu ağacın, kedinin, çiçeğin varoluşu gibi sıradan ve bitimli bir varoluş kabul ederek basit ihtiyaçların ritmiyle hareket eden, hiçbir şeye şaşırmayan, olmakla olmamak arasındaki farkın kimse için fark yaratmayacak kadar küçük bir nokta olduğunu zanneden bir yarı deli… Sonra sen geldin. Çok güzeldin bir kere. Sırf bu yüzden bile bir sürü hayal kurulabilirdi. O yüzden de bir sürü hayal kurdum hiç üşenmeden. Birlikte bindiğimiz tramvayların birdenbire tenhalaşacağını, birlikte Jehan Barbur dinleyip dans eder gibi yapabileceğimizi, birlikte insanların evlerine tıkıldığı saatlerde uzun şehir yürüyüşlerine çıkacağımızı falan hayal ettim uzandığım füme renkli kanepede. Ve sen tüm bunlar olup biterken çok güzeldin. Hep… Öpüşmeli sevişmeli şeyler de gelip gelip gidiyordu aklıma tabii, allah affetsin. Çünkü cidden çok güzeldin.

Annem Darth Vader maskemi kırmış ikinci kez, eve gelince gördüm. Sinirlendim haliyle. Kazara kırdığını söylüyor ama saçma. Bence maskeyi takıp ışın kılıcımı kuşanıp mahallenin kedilerini kovalamam sinirlerini bozduğu için bilerek kırdı ve kaza süsü verdi. İşte bunlar hep sen bu kadar güzelsin ve yoksun diye oluyor. Sen yanımda olsaydın kedileri rahat bırakırdım. Valla bak!

Biliyor musun güzel olmadığını söylediğin anlarda güzelsin en çok. Bir Sinem Sal dizesi gibi, dikkatli bakıldığında daha iyi anlaşılan… Bazı insanlar ne yaparlarsa yapsınlar çirkinleşemezler çünkü. Şey gibi.. Kelebek…

Mahalle bakkalımız bile ayar verdi nihayet az önce. Bira almaya gittiğimde “hocam şu ara çok içiyon dikkat et!” falan gibi bir şeyler söyledi. Sana ne amk diyemedim. Ama o çok güzel de diyemedim. Gülümsedim ve Veysel’in üzerine attım suçu. Suçlu veballi içiyorum şu an ılık kırmızı tuborg’umu.

Sen şimdi güzel güzel uyuyorsundur. Ben de birazdan yatarım çirkin çirkin. Birkaç satır Sinem Sal okur, birkaç Jehan şarkısı dinler, ses çıkarmadan biramı bitirir gelirim rüyalarına. Sahi, melekler rüya görüyorlar değil mi?

Türk 02 Mayıs 2022 18:31

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Israrla bir şeyler soruyor insanlar. Dertlerini anlatıp anlamamı, hiç değilse dinlememi istiyorlar. Üstelik yıllardır ben insan sevmiyorum diye feryat etmeme rağmen yapıyorlar bunu. Ya psikopatlar ya da kafa buluyorlar benimle. Durum şeye benziyor, boşanmış bir aile terapistinden yolunda gitmeyen bir evlilikle ilgili yardım istemeye… Anlayacağınız komple sıçmış vaziyetteyiz…


Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda kendimi, eline gitarı ilk aldığında bir gün Joe Satriani’yle sahneye çıkacağını zanneden hevesli bir ergen gibi hissediyordum. Oysa hayat kariyer planımı Esra Erol’un evlilik programı orkestrasında basçı olmama göre tasarlamış. Bir tek farkla, o basçı sürekli gülümsemek zorunda, benimse suratım asık dolaşmaya hakkım var en azından. Niye böyle oldu? Biliyorum aslında da… Hani her şeyi bana anlatıyorsunuz ya, ben kime, neyi, nasıl anlatayım?


En çok yalan söylememeye çalışırken yalan söylüyor insan. Kırmamaya çalışırken kırıyor. Çekip gideceğim diyorum ya hani bazen! Yalan! Bok giderim anasını satayım nereye gidiyorsun. Her sabah alarmla uyan, ayın on beşi geldiğinde boş cüzdanla bankamatik önünde pusuya yat, sonra kocaman hayaller kur! Sevsinler…


Bir haftadır iki tane kumru dadandı bizim bahçeye. Babam da çaktırmadan, ufak ufak ekmek kırıntıları atarak iyice alıştırdı. Neredeyse hiç çıkmıyorlar bahçeden. Fırsat buldukça onları izliyorum hava kararana kadar. Birbirlerinden en fazla on, on beş metre uzaklaşıyorlar. Aralarındaki mesafe arttıkça gerildiklerini o kadar belli ediyorlar ki. Ürkek kafa hareketleriyle sürekli birbirlerine bakıyorlar, hani bir tehlike olsa, bir uçuşta yanına gidecekmişçesine. Kumru bile hayvan haliyle en fazla on on beş metre uzakta kalmaya tahammül edebiliyorken, insanlar yüzlerce kilometreye katlanabiliyorlar. Ya da katlanabildiklerini söylüyorlar. Ben katlanamıyorum valla, dayanamıyorum bazen? Dayanabilenler nasıl beceriyorlar?

Türk 13 Mayıs 2022 18:21

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Hiçbir şey kişisel değil.. Geçenlerde bir şeye çok sevindiğinden emin olduğum babamın, o an herhangi bir tepki vermediğini fark edip, çaktırmadan göz ucuyla izlemeye koyuldum. Bir süre geçtikten ve kimsenin kendisine bakmadığından emin olduktan sonra hafifçe gülümsediğini ve dudaklarının minik minik kıpırdadığını gördüm. Kısacık bir andı. Ama gördüm. Muhtemelen hep öyle yapıyordu lakin ben ilk kez fark etmiştim. Bir kaç dakika sonra düştü bende jeton. Lan ben de böyle seviniyorum genelde dedim. Sonra üzgün olduğum zamanlarda nasıl davranıyorum diye düşünmeye başladım. Ve bingo! Üzüntüm de tıpkı annemin üzüntüsü gibi. Abartılı, biraz sulu ve etrafa varlığını dehşetle hissettiren türden. İnsan psikolojisinin en uç iki noktası olan mutluluk ve üzüntüyü, daha doğrusu bu iki duygunun sebep olduğu davranışları annemle babamdan almışım. Üstelik onların nasıl üzülüp nasıl mutlu olduklarının farkında bile olmadan yapmışım bunu. Evet. Hiçbir şey kişisel değil. En kendimize ait zannetiğimiz duygu dışavurumlarımız dahil..

Türk 13 Mayıs 2022 18:21

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Zaman zaman fikrimi soruyorlar bazı konularda. Herhangi bir şey olabiliyor bu. Ülkenin gidişatı ya da Beşiktaş’ın durumu ya da kişisel bir durumla ilgili olabiliyor. Öyle durumlarda çoğu zaman ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Söyleyecek bir şeyim olmadığından değil, söylenecek şeyleri kafamın içinde toparlayamadığımdan. Ve diyorum ki o zaman, ben bunu bir yazayım sonra konuşalım. Normal insanlar önce düşünüp sonra yazarlar herhalde. Bende ise durum tam tersi. Önce yazıp sonra düşünüyorum ya da yazarken düşünüyorum. Konuşamadığım için yazıyorum diyen bir yazar vardı. Ona benziyor aslında durumum. Tek farkla. O konuşamadığı için yazıyormuş bense düşünemediğim için yazıyorum..

Türk 13 Mayıs 2022 18:22

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Eski sevgililerimden biri (o zamanlar eski değildi tabi, ama eskimek üzereydi sanırım) haklı olduğun zamanlar senden nefret ediyorum demişti bana. Ortada bir problem varsa ve haklı olan bensem öyle bir müdafa ediyormuşum ki kendimi, haklı olup olmamamın hiçbir önemi kalmıyormuş. Öyle söyledi. Ve dedi ki, umarım ömrün boyunca girdiğin tartışmalarda haksız olan taraf hep sen olursun. Çünkü haksızlığın verdiği mağduriyet, haklılığın verdiği mağruriyetten çok daha sevimli ve insani.

O zamanlar beddua ettiğini zannetmiştim. Düşünüyorum da yıllar sonra, beddua değil bildiğin dua etmiş aslında. Mağruriyetin kibrindense mağduriyetin hüznü. Sanırım hepimize en çok bu lazım..

Türk 13 Mayıs 2022 18:22

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Ben şimdi sana, ben iyi bir adam değilim, bırak, benimle uğraşma diyeceğim. Sen diyeceksin ki yok, sen aslında iyi bir adamsın. Değilim diyeceğim, bu kadar kadın yanılmış olamaz. Bu kez farklı diyeceksin, ben farklıyım. Bunu duymuştım daha önce diyeceğim. Bende ilginç bulduğun ne varsa sana doğru çeken, virgülüne bile dokunmadan aynı şeyleri bahane edip beni terk edeceksin diyeceğim. Asla böyle bir şey olmayacak diyeceksin. Gülümseyerek, bunu da daha önce duymuştum diyeceğim. Konuşmaya yelteneceksin. Sus diyeceğim. Sus. Söylenebilecek her şeyi daha önce duydum. Kendini yorma diyeceğim. Usulca kalk ve git buradan. Ve çıkarken bana bir oralet söyle. Çünkü böyle zamanlarda oralet içmek gerekir. İnsan keyifliyken çay, hüzünlüyken de rakı içmeli. Boktan bir tekrarı durup durup yaşıyorsa da, oralet..

Türk 15 Mayıs 2022 15:27

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Başım ağrıyor.. Ve yine uyuyamıyorum.. Uyuyamadığım için mi başım ağrıyor yoksa başım ağrıdığı için mi uyuyamıyorum emin değilim. Canım da sıkkın biraz ve onun da belli bir nedeni yok. Uzun zamandır bir şey için canım sıkılmıyor. Tuhaf bir kendiliğinden eklemli can sıkıntısı yerleşti bünyeme. Artık hiçbir şeye şaşırmıyor olmam hayatla aramdaki eşitsizliği dengeye getirdi diye düşünüyorum zaman zaman, ama o ilk fırsatta durumu lehine çevirmeyi başaracak gibi görünüyor. Hayata karşı orantısız zeka kullanıyorum, ama o şaşmaz içgüdüleriyle her defasında beni alt etmeyi başarıyor..

Hayatla ilgili büyük büyük laflar etmek değil niyetim. İsa değilim ben, elbette ne hayatın anlamını çözebildim ne de onun düzenini anlayabildim. Ama çok iyi bildiğim bir şey var; yaşayan, canlı bir şey hayat. Hücrelerden oluşmuş bir tür organizma. Kurallarını kendisinin belirlediği ve ne yazık ki hiç kimseye anlatmadığı geniş katılımlı bir oyunun merkezinde bulunuyor. Ve istediği kişiye torpil yapıp istediğini de oyunun dışında bırakabiliyor. Bazen de benim gibi saf katılımcılarla karşılaşınca eğlenerek hep ebe yapıyor.. Ebe olmaktan şikayetçi değilim aslında ama bazen mızıkçılık yapmak istemiyor da değilim haliyle..

Tuhaf bir oyun bu, yarıda bırakamıyorsun ama o istediği zaman seni oyundan alabiliyor. Sıkılıyorsun bazen, kafanı yukarı kaldırıp 'hocam, beni kenara al artık' işareti yapıyorsun. Ama o gülerek daha sıkı sarmaya başlıyor seni görünmez kollarıyla. Durumu kabulleniyorsun sonra, tamam diyorsun nasıl istiyorsan öyle oynayacağım senin oyununu.. Ama sürekli mutsuz bir oyuncu görmek istemediği için oyununda zaman zaman ödül mahiyetinde küçük rüşvetler sıkıştırıveriyor cebine.. Bazen küçücük bir çocuğun gözlerinde parlayan mavi gülümseme oluyor o ödül, bazen de tamamen umudunu kestiğin eski bir tanıdıktan gelen ani bir sesleniş. Ama şımarmana da tahammülü olmadığı için kendisinin, bunların hiçbiri uzun soluklu olamıyor..

Hayatın koordinatları adlı bir projeye girişmişti çok sevdiğim bir yazar. Galiba çözecekti bu enteresan oyunun şifresini. Ama ömrü yetmedi malesef.. Hayat, oyununun deşifre edilmesine izin vermedi..

İşi arsızlığa vurdurup her şeyle eğleniyor gibi görünmek belki de yapılabilecek en doğru şey. Manik çığlıklar atmak, kendinle hayatla ve her şeyle dalga geçebilmek ve o seni komik duruma düşürmeden kendi kendini küçültebileceğin kadar küçültmek mutlu olabilmenin tek reçetesi sanki. Ama bazen.. bazen çok başım ağrıyor işte, uyuyamıyorum.. Başım ağrıdığı için mi uyuyamıyorum yoksa uyuyamadığım için mi başım ağrıyor. Galiba bu gece de ebe benim.. Saklanın hadi sayıyorum; bir, iki, üç...

Türk 15 Mayıs 2022 15:28

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Az evvel başladığım Nick Hornby'nin son kitabı 31 Şarkı'yı okurken aklıma geldi. Üstat kendi hayatının dönüm noktalarına fon müziği olarak eşlik eden en özel şarkıları anlatmış. Dedim ki kendi kendime, şarkıların gücü tek başına benim hayatımın kırılma noktalarını ifade etmeye yetmez. Ama kitaplar ve şarkılar arasında görünmez bir ilişki olduğu kesin. Özellikle benim gibi müzikle beraber okumak gibi bir okuma tercihiniz varsa, hangi kitabı okurken ne dinlediğiniz çok önemli olabilir. O zaman.. ne okurken ne dinlesek ??



- TUTUNAMAYANLAR : İlk sayfayı açtığınızda artık sizin için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. O yüzden çok özel bir parça size eşlik etmeli. Benim tavsiyem Turgut'un efsaneye dönüşecek can sıkıntısını daha iyi anlayabilmek için Nick Cave'den yardım almak olacak. Mümkünse 'The Whipping Song' peşinden de 'Shoot Me Down' ve kitabın ilerleyen bölümlerinde bol miktarda Leonard Cohen.. Delirmeden kitabın sonuna gelebilmişseniz eğer, finali görkemli kaybedenlerin anti-milli marşı Batsın Bu Dünya ile yapabilirsiniz..



- KORKMA BEN VARIM : Murat Menteş'in, Türkçe'nin bütün imkanlarını çaresiz bırakarak yazdığı destansı anti-kahraman portreleri.. Kitaba Shivaree ile başlanmalı bence.. 'Goodnight Moon' yerinde bir tercih olacaktır. Devamında Leonard Cohen - The Future ve finalde Behiye Aksoy 'Bir Garip Yolcu'. Egzotik soslu final tutkunları için ise Behiye Aksoy yerine Ümmü Gülsüm 'Ente Ömri' önerilebilir..



- ÇARPIŞMA PARTİSİ : Konformizmin kabusu, modern zamanların post-nihilist peygamberi Palahniuk okumaya başlayacaksanız hazırlığınızı iyi yapın. Giriş biraz hafif olmalı.. Björk- Pagan Poetry fena başlangıç sayılmaz. Akabinde The Tea Party - These Living Arms ve Yavuz Çetin'den Yaşamak İstemem.. Finalin ise alternatifi yok. Her Palahniuk okuru iyi bilir ki bir Palahniuk kitabı biterken fonda duyulan şarkı muhakkak Where is My Mind olmalıdır...



- ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR : Başucu kitaplarımdan biri olduğu için başucu şarkılarımla beraber okundukça daha anlamlı gelir bana. Ortaçgil'in herhangi bir albümünün bütün parçaları kitap boyunca ne güzel eşlik eder. Ya da güzel seçilmiş bir Frank Sinatra best of u.. Holden'in insanlardan umudunu keserken bile öfke ve masumiyet arasında tercih yapamamasını en güzel anlatacak ses ise kuşkusuz Norah Jones'in sesi olacaktır. Kitap bittiğinde kapağı kapatıp Teoman'la birlikte usul usul Gönülçelen'i mırıldanabilirsiniz..



- YAŞAM KULLANMA KILAVUZU : Issız bir adaya düşünce ( ya da insanlardan kurtulunca) yanınıza en alınası kitap. Orta boy bir ansiklopedi kıvamında olduğundan uzunca bir dinleme listesine ihtiyaç olacaktır. Başlangıç George Perec'in hemşerisi Edit Piaf'la yapılabilir. Ayrıca Liszt-Brahms-Mendelsson üçlemesinden karma bir klasik müzik cd si ara ara devreye sokulmalı. Ve kitabın ritmine uygun olarak ortalara doğru Theatre Of Tragedy - A Rose For The Dead.. Final önerim ise kesinlikle Katatonia - For My Demons..



- DÖNÜŞÜM : Kafka'nın paranoid topraklarına hoş geldiniz.. Girişte sizi Anathema karşılıyor. One Last Goodbye.. Arkasından, Jason Becker - Altitudes ya da Thom Yorke - Hearing Damage soğukkanlığınızı elinize verebilir. Ve sahneyi kapatırken.. Metallica The One ya da Pearl Jam - I am Mine..

- İSTANBUL'DA BİR MERHAMET HAFTASI : Yeni kuşağın kendine ait üslup sahibi olabilmiş bir kaç önemli yazarından biridir Murat Gülsoy.. Özelikle bu kitap depresif bir tedirginlik yaratarak okuru bir deneyin gayri iradi deneklerinden biri haline getirebilir. Kitabın sayfalarını Dream Theater - Space Dye West'le beraber açarsanız etki kronklikitesi muhakkak aracaktır. Peşiden bir doz Pınk Floyd - Your Possible Pasts ve Scorpions - Still Loving You sallarsanız belki siz bile kitap yazabilisiniz :)

- SEKSEK : Cortazar'ın bu kitabı bilinen neredeyse tüm roman tekniklerinin dışında yazılmış,okuduktan sonra kalıcı bi kafa karışıklığı ve rahatsızlık garantisi veren post-post-post modern roman türünün ilk örneğidir. Oldukça hacimli olan kitap boyunca benim dinleme önerim New Age olacaktır.Türün ustaları olan Kitaro, Peter Gabriel, Jean Michelle Jarre'ın tüm albümleri sıra gözetmeden peş peşe size eşlik edebilir..

- KÜÇÜK PRENS : Dünyanın en büyük "çocuk kitabını" dünyanın en büyüdüğü halde bir tarafı hep çocuk kalmış adamıyla beraber dinlemek kitabın eşsiz tadını perçinler kanaatindeyim. Evet evet Michael Jackson'dan bahsediyorum. Kıng of the pop, büyümeyen çocuk, moonwalk, seksenler, çocukluğumun en zarif hareketi ve uzak amerikanya mahallesindeki en şık abimiz..

Türk 15 Mayıs 2022 15:28

Cevap: Karpuz kabuğuna yazılar yazmak...
 
Çaresizliklerin en büyüğü bir yalana yalan olduğunu bile bile inanmak, inanmak zorunda kalmak ya da inanır gibi yapmaktır. Yalanı ortaya çıkarmak kolaydır aslında. Zaten er geç ortaya çıkar. Hangi yalan sonsuza kadar devam edebilir ki? Bazen sorulacak tek bir soru, edilecek tek bir laf gerçeği bütün çıplaklığıyla seriverir ortaya. Ama sen ne o lafı edebilir ne de o soruyu sorabilirsin. Çünkü duyacağın şey bellidir. Ellerinle kurduğun ve yoktan var etmeye çalıştığın iki kişilik dünyanın o an başına yıkılacağını çok iyi bilirsin. Susarsın o yüzden. Yalan olduğunu bile bile inanırsın..


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:08.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk