Cevap: Velhasıl... "Acıya sabredersin adı 'metanet' olur, açlığa sabredersin adı 'oruç' olur, insanlara sabredersin adı 'hoşgörü' olur, dileğe sabredersin adı 'dua' olur, duygulara sabredersin adı 'gözyaşı' olur, özleme sabredersin adı 'hasret' olur, sevgiye sabredersin adı 'aşk' olur." Rumi |
Cevap: Velhasıl... Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi Sıcak bir kara sevda Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu; Acımsı, buruk. mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde Sessizliği üstümüzden atamıyorduk Bir saçak altında kararsız, yorgun Saatlerce duruyorduk Kimse görmüyordu bizi … Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun Beni bırakma diyordun … Yavuz Bülent Bakiler / Cebeci İstasyonu ve Sen |
Cevap: Velhasıl... Bir grup oklu kirpi, soğuk kış gününde donmamak için birbirlerine iyice yanaşıp bedenlerinin sıcaklıklarından faydalanarak karşılıklı ısınmaya ve böylece soğuktan korunmaya çalışıyordu. Fakat çok geçmeden her biri, yanındakinin dikenlerinden canı yandığı için, ayrılmak zorunda kalıyordu. Isınma ihtiyacı onları tekrar bir araya getirdiğinde, dikenleri onları bir kez daha ayrılmaya zorluyordu. Böylece bir müşkil durumdan diğerine savrulup duruyorlardı; ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun bir mesafeyi tutturabilene dek. Nitekim hayatlarının boşluğu ve tekdüzeliğinden kaynaklanan bir araya gelme ihtiyacı insanları birbirine yaklaştırır. Fakat birçok nahoş ve itici özellikleri ile tahammül edilmez eksiklikleri yüzünden tekrar birbirlerinden koparlar. Işte nihai çare olarak buldukları ve ancak sayesinde bir araya gelebildikleri bu orta yol nezaket ve muaşeret kaideleridir. Dolayısıyla karşılıklı ısınma ihtiyacı her ne kadar tam olarak karşılanamasa da, dikenlerin acısı da hissedilmeyecektir. Kendi içini ısıtacak kadar sıcaklığa sahip olanlar ise, böyle bir zahmet ve meşakkate katlanmamak veya kimseyi buna maruz bırakmamak için toplumdan uzak durmayı tercih edeceklerdir. "kirpi gibisin çocuk; her tarafın diken, kim elini uzatsa delik deşik. üstelik sen de kan içindesin. /Atilla Ilhan/ " |
Cevap: Velhasıl... Dişarıda son sürat değişen manzaraya inat, içeride, bazen çok derinde, kaçıp sakinlediğim bir bahçe bulmak istiyorum.. yalnızlığın o kadar da yalnız bir şey olmadığı, tek başına da olsa evrendeki her şeyin bir parçası olduğunu önlenemez şekilde hissettiğim, bir ağacın gövdesi neyse, benim de tam olarak o olduğumu, o kadar olduğumu, daha fazlası olmadığımı iyi bildiğim bir bahçe. |
Cevap: Velhasıl... pencerene konan kuş gökyüzüne kanatlanırken baharı getiriyor, sen de öylece izliyorsun açan çiçekleri. |
Cevap: Velhasıl... Ancak zaman geçtikçe bir şeylerin farkına varabiliyor insan. Nelere değermiş nelere değmezmiş. Bir bakmışsın yüzler kırışmış, eller buruşmuş, isimler dahi unutulmuş. Mustafa Kutlu'nun Uzun Hikâye'sini hatırlayın: "Ayakkabılar eskir be Ali'm. Her şey eskir." Bir ömür var, geçecek Her şey eskiyecek ve umarız ki yüreğimiz... Yüreğimiz hiç eskimeyecek.... Kamburlar, Kaçaklar ve Kurbağalar, Sinem Torun |
Cevap: Velhasıl... Siz bilmezsiniz, size anlatmak da istemem. Sezai Karakoç |
Cevap: Velhasıl... Alıntı:
|
Cevap: Velhasıl... Annem elmaların olgunlaşmasını bekleseydin, hastalanmazdın dedi. Şimdi, ne zaman bir şeyi çok istesem, annemin elmalar için söylediği şeyi anımsıyorum. -uçurtma avcısı. |
Cevap: Velhasıl... Yaşım otuz sularında fakat seni; “14 yaşında bir mekteplinin ve 60 yaşındaki bir felsefe adamının” İkiz aşkıyla seviyorum… Nazım Hikmet |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:00. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net