IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15 Mayıs 2014, 19:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ulu Arif Çelebi Kimdir




Hz. Mevlâna'nın torunu ve Sultan Veled'in büyük oğlu Ulu Arif Çelebi, 6 Haziran 1272 günü doğduğu zaman, Mevlâna sağdı. Mevlâna, doğduğu gün, loğusa yatağındaki annesi, Fatma Hatun'un odasına gelerek başına altınlar saçmış, torununu kucağına alarak; "Mübarek bâd ber- mâ in Feridun, Ki gerded pâdşâh-i din Feridun" diye başlayan ve "Kutlu olsun Feridun bize. Din sultanı olsun, gökteki ay gibi parlasın, aydın bir hâle gelsin, şekerlerle dolu Mısır ülkesi gibi tatlı olsun. Kutluluk meydanından topu çelsin, eğerini vurarak, yağız devlet atına binsin. Feridun ikbal burcundan doğdu, o bastan başa sevgi doludur" diye devam eden gazelini söylemişti. Adını Feridun Arif koydu.

Etrafındakilere: -Bu çocuğu Ulu Arif diye çağırın. Bana da babam "Hüdavendigâr" derdi adımı söylemezdi. Ona bu adı manevi bir armağan olarak veriyorum, dedi.

Çocuk giderek büyüyordu. Mevlâna onu çok sevmişti. Bir gün oğlu Sultan Veled'e söyle dedi: -Ben bu çocukta yedi nur görüyorum. Bu nurlar babam Bahâeddin Veledin, Şeyhim Seyyid Burhâneddin'in Hazret-i Şems'in, Şeyh Selâhaddin'in, Çelebi Hüsâmeddin'in nurları; benim nurum ve senin nurun.

Arif bir yaşına gelince, kucaktan inmez olmuştu. Mevlâna ve Çelebi Hüsameddin onu dizlerinin dibinden ayırmıyorlardı. Ne var ki, bu yüzünde ilahi nurlar parlayan sevgili yavru, bir buçuk yaşına bastığı günlerde, Mevlâna sonsuzluğa kanat açarak ebedi diyara göç etti.

Feridun Ulu Arif büyüdükçe, hâl ve tavırlarıyla dedesi Mevlâna'ya çok benziyordu. Bu benzerliği görenler, ona Ulu Arif Çelebi demeye başlamışlardı. Çelebi adı, "Çalabî", yani "Allah’tan, Allah yolundan, Allah’a ait" anlamına geldiği gibi «bey, efendi» anlamına da geliyordu. Çelebi Hüsâmeddin'den sonra, Sultan Veled'e de "Veled Çelebi" denmişse de, asıl çelebilik Ulu Arif Çelebi ile başlamış, bundan sonra Konya Mevlâna Dergâhında postnişin olan şeyhlere "Çelebi" denildiği gibi, Mevlâna soyundan gelen erkeklere de Çelebi denilmiştir.

Sultan Veled de Ulu Arif Çelebi'yi çok severdi. Ona "ruhların şeyhi" derdi, iyi bir öğretim verdi. Mevlâna'nın eserlerini okuttu. Buluğ çağına erişince de Konya'da Tebrizli Emir Kayzer'in kızı Devlet Hatun'la evlendirdi. Bu evlenmeden Bahâeddin Emir Âlim, Muzaffereddin Emir Âdil adlı iki oğluyla Melike adlı kızı dünyaya geldi. Ulu Arif Çelebi, Mevlana’nın bütün eserlerini ezberden okuyacak kadar güçlü bir hafızaya sahipti. Duygusal, hemen heyecanlanan, taşkınlıklar gösteren, atak, cesur bir yaradılıştaydı. Olaylar karşısında ansızın duygulanır, o anda yapacağını yapar, söyleyeceğini söylerdi. Bu davranışlarıyla çoğu zaman Tebrizli Şems'e benzetilir, hareket ve sözlerinde bir "keramet" aranırdı.

Sultan Veled'in, Çelebi Hüsâmeddin'in ölümünden sonra Mevlevi postuna oturduğu, Mevlevi tarikatının temellerini attığı, tarikatın usul ve yöntemlerini belirlediği yıllarda Ulu Arif Çelebi, Mevlevîliği tanıtmak ve yaymak amacı ile Anadolu'da pek çok geziler yapmış, hatta Tebriz'e; Asya'da Merend'e, Sultaniye'ye kadar gitmiş; gittiği yerlerde sultanlar, beyler, o şehrin ileri gelenleri tarafından hoşça karşılanmış, saraylarda, konaklarda ağırlanmıştı. Her yerde saygı görüyor, sözleri ve hareketleriyle hayranlık uyandırıyordu. Bu gezilerinde kendisine uyan, kendi fikirlerini benimseyen dervişler de vardı. Ulu Arif Çelebi bunlardan çoğunu o şehirlerde bırakarak, İlk Mevlevi Tekkelerinin, Zaviyelerinin kurulmasını sağlıyordu. Bunlar arasında Larende (Karaman), Beyşehir, Aksaray, Akşehir, Afyon, Amasya, Niğde, Sivas, Tokat, Birgi, Denizli, Alanya, Bayburt, Erzurum gibi şehirler de vardı. Erzurum'dan Tebriz'e gidişi de bu yıllara rastlar. Bu geziye Ahmed Eflâkî Dede de katılmıştır.

Sultan Veled'in Konya'da Mevlevi topluluğunun başında bulunduğu ve Ulu Arif Çelebi'nin gezilerine devam ettiği yıllarda, Anadolu Selçuklu Devleti de tarih sahnesinden büsbütün silinip gitmiş; Anadolu'da bölge bölge beylikler doğmuştu. Her biri bağımsız ve belli sınırlar içerisindeydi. Selçuklular zamanında Anadolu'ya göçen Oğuz ve Türkmen aşiretlerinin kurduğu bu beylikler, Asya’dan, Anadolu'ya göçen ve kendilerine Horasan erenleri denen mutasavvıf dervişlere büyük saygı duymuş, onların irşatlarından sürekli etkilenmişlerdi. Bu mistik ortamda, Mevlâna gibi büyük bir "mürşidin” ve bir tasavvuf şeyhinin sevgili torunu Ulu Arif Çelebi'nin şehir şehir, oba oba ziyaretler yapması yadırganmıyor, üstelik hoş karşılanıyordu. Onun hem de iki kez, İlhanlıların başkenti Sultaniye'ye kadar gitmesi, Moğol hanları ve beyleriyle görüşmesi, onlara kendi ilim ve irfanını kabul ettirmesi az şey değildi. Babası Sultan Veled'in ölümünden sonra, Ulu Arif Çelebi, Anadolu'nun birçok şehirlerinde tanınan, ünü İran ve Irak'a kadar uzanan bir şeyh olarak, Mevlevi postuna oturmuştu. O, Sultan Veled'den sonra, altı yüz yıldan fazla sürecek olan yeni bir geleneği başlatmış oluyordu. Artık Ulu Arif Çelebi'den sonra, Konya Mevlâna Dergâhı postnişinleri, Mevlâna soyundan oğuldan oğula, en büyük oğuldan başlayarak sırasıyla şeyhlik makamına geçecek ve bu böyle sürüp gidecekti.

Ulu Arif Çelebi'nin Konya Mevlâna Dergâhı şeyhliği ancak sekiz yıl sürdü. Bu sekiz yılın bir değerlendirilmesi yapılırsa, Ulu Arif Çelebi, babasından devraldığı Mevlevilik Tarikatını, merkez Konya olmak üzere, daha sağlam temellere oturtarak yaymaya çalıştı. İnandığı ve güvendiği dostlarını, birer Mevlevi ocağı tüttürmeleri için pek çok şehirlerde görevlendirdi. Mevlana Türbesi ve Dergâhının vakıf gelirlerini artırdı. Tarikatın ilkelerini yeniden gözden geçirerek, sema ve zikir usullerini kurallaştırdı. Çok genç yaşta, 5 Kasım 1320 Salı günü, 48 yaşındayken vefat etti.

Ölümünden birkaç gün önce, Mevlâna'nın ölümünde olduğu gibi Konya’da depremler olduğunu ve Mevlâna'nın; Aşk yolunda bütün ömrüm tek bir vakit olsun diye mum gibi eriyorum, diye başlayan gazelini okuyarak ruhunu teslim ettiğini, o gün başı ucunda gözyaşı döken Ahmed Eflâkî yazar.

Cenazesi Mevlâna Türbesi'nde, Mevlana'nın ayakucuna doğru soldaki yere gömüldü; üzerine tuğla örgü bir sanduka yerleştirildi.

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
arif, celebi, kimdir, ulu


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Arif Bedii Kaptan Biyografisi - Arif Bedii Kaptan Hayatı - Arif Bedii Kaptan Kimdir? AftieL Ressamlar 1 18 Ocak 2024 10:52
Çelebi Hüsrev Kimdir xena İslam Alimleri 0 15 Mayıs 2014 19:38
Mahmûd Çelebi Kimdir, Kısaca Zen Biyografiler 0 03 Aralık 2012 21:06
Katip Çelebi Damla Tarih / Siyaset 0 09 Eylül 2011 12:11
Katip Çelebi ( Hacı Halîfe ) kimdir? + Eserleri.(Resimler) Sevda Divan Edebiyatı 0 16 Aralık 2010 13:43