IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 18 Ekim 2009, 17:51   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
HZ. EBUBEKİR SIDDIK (R.anh)




HZ. EBUBEKİR SIDDIK (R.anh)

ALPEREN GÜRBÜZER


Ümmül Hayır doğurduğu çocukların hiçbirinden anne sözü işitmeden toprağa vermenin acısını yüreğinde hissediyordu hep. Bu sefer yeni doğan çocuğunu yaşatmak adına Hacer’ül Esved’e karşı ince bir yakarışla; Allahım! O’nu ölümden atik eyle (yani azad et), onu bana bağışla diye dua etti içten içe. Atik sözü sihirli bir tılsım misali imdadına yetişmişti sanki. Hakeza bu kelime kendisine ilk anneciğim sözünü duymasına vesile oldu da. O büyük yaşlara geldiğinde bile Atik olarak anıldı. Zaten onun çocukluğu da bir hoştu, öyle ki çocuk yaşta yetişmiş bir insan gibi davranıyordu herkese. Bu yüzden arkadaşları onu Ebubekir künyesi ile andılar her daim. Gençliği ise pazar pazar dolaşarak geçti ve derken bu pazarlar sayesinde ticarette alması gereken yerini aldı da.
Ta çocuk yaşta Muhammed b. Abdullah ile arkadaş bağı kurdu. Belli ki; Kalu- bela’dan beri yazılmış bir bağ vardı aralarında. Diğer çocukluk arkadaşları arasında sadece samimi arkadaş olarak onu tercih etti hep, hatta zaman zaman ortaklaşa beraber ticarette yaptılar.
Cahiliye yaşantılarının hiçbirini yaşamamıştı, ne bir puta tapmış, ne de bir damla dahi olsa ağzına içki almamış bir temiz hayatı söz konusu idi.
Baba ve anne karar verdi oğlunu evlendirmeye, zira evlendi de. Bu evlilikten Abdullah isminde çocuğu oldu. İkinci evliliğinde ise ilerisinde Peygamber eşi olacak Aişe doğdu.
Hira da oku emrini Peygamber dilinden dinleyince tereddütsüz iman etti, derhal dini tebliğ için işe koyuldu; sırasıyla Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Bilal b. Ebi Rebah, Halid b. Said gibi nicelerinin Müslüman olmasına vesile oldu.
Din uğruna işkence gören Bilal-i Habeş-i gibi köle insanları sahibinden satın alıp hürriyetlerine kavuşturdu. Demek ki annesinin doğduğunda ona Atik demesi boşuna değilmiş meğer. Üstelik her gittiği yerde Atikliğin gereğini yapmaktan geri durmuyordu. Atik azad etmek demekti çünkü.
Allah Rasulü Mescid-i Haram’da namaz kılarken boğazına doladıkları izarı görür görmez müdahele etmesinin akabinde onu sille tokat bayılttılar ve uyandığında ilk sözü: O’na bir şey oldu mu sorusu oldu. O önce canan sonra can tabiatlı bir mizaç sergileyen bir abide şahsiyetti zaten. Üstelik bu sözler hemen etkisini gösterir de. Nitekim Allah Resulü’ne ölümüne de olsa ileri derecede sevginin varlığını sezen annesi onun dirayetli duruşu karşısında Müslüman olacaktır. Ayılır ayılmaz huzurda hemen annesinin Müslüman olduğunu Habibullah’a bildirmenin heyacanını paylaşacaktır.
Allah Resulü Miraç’a seyri-sefer eylediğini müşriklere anlattığın da Ebubekir’e koştular;
— Ya Ebubekir! Senin arkadaşın bir gecede Mekke’den Mescidi Aksa’ya, oradan da göklere çıktığını ve tekrar buraya döndüğünü söylüyor.
Ebubekir hiç düşünmeden:
— O diyorsa doğrudur. Yani Saddak dedi.
Bundan böyle onun bu teslimiyet örneğinden dolayı Allah Rasulü tarafından ona Ebubekir Sıddık denilecektir. O artık bundan böyle sahabe arasında Sıddıkıyet makamında tek örnektir.
Ashabın arasında mağara arkadaşı olarak seçilme şerefi ona nasip oluyor, seçilmişlerin seçilmişi, dahası kişi sevdiği ile beraberdir hükmün ilk seçilmişi...
İki can yoldaş Hicret için yola koyulmuş, üç gün mağarada beraber baş başa kaldıktan sonra Medineye yol alacakları sırada bir atlı süvarinin arkadan yetişeceği sırada ani refleksle Allah Resulünü uyarma ve haber verme şerefi de yine ona ait bir Zişan. Netice malum; Süraka atı ile birlikte kumlara üç kez gömülerek amacına ulaşamayacaktır böylece...
Mekke de kızı Aişeyi nişanlayıp Medine de nikâhının kıyıldığını görme şerefi de ona ait.
Bedirde esirlerin öldürülmesini söyleyenlerin tersine, onlardan fidye alınmasını uygun olacağını dahiyanece fikir ortaya koyup tasdikini sağlayan bir diplomat tavrının ilki de ona ait.
Allahın Resulü vefatına yakın hastalığından dolayı mescide gidemez olmuştu, yerine Ebubekir kıldırsın emriyle tam hastalık süresince onyedi vakit namaz kıldırma yetkisini ilki de ona ait.
Habib-i Hüda’nın vefatıyla ‘Her nefis ölümü tadacaktır’ hükmünden hareketle sadece; Allah bakidir ifadesiyle Hz. Ömer’in; ‘Kim Muhammed öldü derse boynunu vururum’ sözlerinin önüne geçmeyi başaracak kadar metanet örneğinin canyüreği de odur. Dahası var. Şöyle ki; Allah Resulünün vefatının ilk şokunu atlatan birkaç Hazreçli kendi aralarında yangından mal kaçırırcasına ‘kim halife olacak’ sorusu yerine ‘halife hangi kabileden’ sorusunu gündeme getirmişler, derken Ensar mı, Muhacir mi olsun eksenine taşımışlar. Bununla da kalmamışlar Sa’d’ı hasta yatağından kaldırıp ‘İşte, Rasulüllah’ın halifesi bu’ diyecekleri sırada Hz. Ömer devreye giriyor:
— Ey Ebubekir! senki Allah Rasulüne içimizde en yakın bulunmuşsun, o halde bu konuda en efdalı sensin elbet, bu görev sana layıktır deyip her kesin gözü önünde elinden tutarak biat etmişti. Derken ardından Muhacir- Ensar her kabile biat yemini ile itaat sözleri birbirini takip etti ve ilk halifelik şerefine nail oldu böylece.
Allah’ın Habib-i her türlü kabileciliğin İslam’a aykırı olduğunu beyan etmesinin asıl nedeni kan bağına göre teşkilatlanmış bir müslüman topluluğunun varlığının söz konusu olmasıdır. Nasıl ki Araplarda Kureyş ne ise, Türklerde de Oğuz boyu odur. Dolayısıyla her iki boyda tarihte üstlendiği misyon itibarıyla çok büyük öneme haizdirler. Her iki kabile de tarihin akışında iki kilit isim olduğu bir vaka. Zira Peygamberimizin ardından ilk halifenin Kureyş’ten olması birlik ve dirlik adına iyi olmuştur, başka kabileden olsa idi tarih boyunca önüne geçilmez yaralar, dağılmalar, isyanlar biranda alevlenebilirdi belki de.
Bir yandan biat merasimi yapılırken Hz. Ali (k.v) Efendimizin o pamuk bedenini o sıralarda yıkayıp kefenliyordu. Kefenleme işlemlerinin akabinde, bu seferde Efendimizin nereye defnedileceği tartışmaları başladı. Neyse ki Hz. Ebubekir Sıdık (r.anh) Rasulullah’ın ağzından ilk şahidi olarak; Peygamberlerin son nefeslerini verdikleri yerde defnedildiklerini hadisi şerifini aktararak meseleyi bir çırpıda halledivermiştir. Böylece Efendimiz (s.a.v) Hz. Aişe’nin odasında defnine karar kılındı, şimdi orası hem mescit, hem de kabir, yani Mescdi Nebeviyedir artık.
Halife olarak ilk iş; Rasulullah’ın hasta yatağında iken Usame komutasındaki ordunun sefere çıkmasını emredip te, Efendimizin vefatı haberiyle biranda dağılan orduyu toparlayıp yeniden sefere kaldırmak oldu ve böylece vasiyet yerine getirilmiştir. Sefer dönüşü anlaşıldı ki genç yaşta ki Usame’nin hakkıyla görevini ifa etmesi Rasululah’ın komutanlık konusunda ne kadar dâhiyane isabetli bir karar aldığını gözler önüne serdi.
İkinci önemli iş ise Rasulüllah’ın vefatıyla bir kısım kabilelerin irtidat (dinden dönme) eylemleri ve zekât vermemekte direnenleri Hz Ebubekir halife sıfatıyla birlik ve dirliğin gereği isyanları bastırmak oldu. Hz Ebubekir’in dinden dönenlere ilk zaferi Halid b.Velid komutasında Tuleyha’nın ordusunu yenerek gerçekleşti. Bu arada Ebu Cehil’in oğlu İkrime komutasıyla da peygamberlik iddiasında bulunan Müseylime Kezzab’ın defteri de dürüldü.
Diğer bir başka önemli icraatı ise uzak diyarlara tayin edilen emirlerin kabileleri itaat altına almak için gidecekleri yerlerin belirlenmesidir:
— Muhacir b. Ebi Ümeyye Arv kabilesine,
—Halid b. Said Şam tarafına,
—Amr b. As Kudaa’ya,
—Huzeyfe b. Mihsan Deba’ya,
—Arfece b. Herseme Mehre’ye,
— Şürahbil b. Haseme İkrime’nin yardımına,
— Ma’n b.Haciz Süleym ve Hevazin tarafına,
—Süveyd b. Mukarrın Yemen taraflarında Tihame’ye,
— Ala b. El- Hadrami Bahreyn’e görevlendirerek dinden dönenlerin eylemleri ve zekât vermemekte direnenler bastırılmış oldu. Böylece huzuru bozmak isteyen kabilelerin hevesleri kursaklarında kaldı nihayet. İrtidat hareketlerine geçit vermemekle ün salan bu emirler vazifelerini en iyi şekilde yerine getirmenin sevinciyle kendilerini Asrı Saadetin altın sayfalarına yazdırmayı çoktan hak ettiler bile.
Bilindiği üzere Hz. Ömer’in teklifiyle Kur’an ayetleri Hz. Ebubekir’in döneminde Fatiha süresinden başla***** tertip üzere kitap haline getirilip adına Mushaf denildi. Mushafın gerçekleşmesi için ilk evvela mescidin yanında bir yer ayrılmıştı. Resulullah (s.a.v) her kime ayeti kerime yazdırmışsa şahitleri ile beraber davet edilmiş, böylece taşlara, hurma liflerine, kemiklere, derilere, kâğıtlara yazılmış ayetler kayıt altına alınması için seferber olmuşlardır. Bu yüzden en başta Hz. Ömer, Hz. Ebubekir olmak üzere Hz. Zeyd b. Sabit ve emeği geçen diğer Ashabı Güzin, Tabiin, gelmiş geçmiş ve gelecek tüm Ümmet-i Muhammedin âlimlerine bu hizmetlerinden dolayı ne kadar şükretsek azdır. Onlara her daim şükran ve minnet borçluyuz bu yüzden.
Hz. Ebubekir bundan sonra İslam’ın hoş sedasını tüm cihana duyurmak için gözünü komşu ülkelerin sınır boylarına dikti ve derhal harekete geçti de. Nitekim Suriye, Şam, Irak, İran taraflarına görevlendirdiği Halid b. Velid komutası altında ordu sayesinde üst üste elde edilen zaferlerle, sonunda o güzel komutan Allah’ın kılıcı anlamında Seyfullah lakabına mazhar oldu. Öyle ki bu savaşlarda İran Şahı Hürmüz, Ma’kıl ve arkadaşları gibi nice komutanların başlarını devirmiş, Cabani gibiler hezimete uğratmış, aynı zamanda Suriye’de Peygamber davetini alıpda tereddütte kalan Herakliyüs’in görevlendirdiği Romanosu da önünde diz çöktürmüş bir komutandır o.
Hz. Ebubekir iki yıllık hilafetinin sonuna geldiğinde önce Umre yapıp hatıralar tazelendi ve Cemaziyelahır ayının yedisine rastlayan aynı zamanda havanın soğuk olduğu pazartesi günü gusül abdestinin ardından şiddetli titreme tuttu, bu titreyiş ötelere gidişin habercisi gibiydi. Şöyle ki titreme ateşe dönüşünce yerine imamet için Hz.Ömer’in kıldırmasını münasip gördü. Bu arada vücudu günden güne erimeye başladı. Hatta hasta ziyaretine gelenleri kabul etti. Onu sağlığından ziyade daha çok kendinden sonra ümmete çobanlık yapacak olan düşündürüyordu. Dolayısıyla gönlünden hep Hz Ömer geçiyordu. Bu düşüncesini Abdurrahman b. Avfana, Hz. Osman’a ve Muhacir- Ensardan görüşüne itimat ettiği birkaç insana açtığında olumlu karşıladılar. Hasta yatağında ümmetin derdi ile hemhal olan Hz. Ebubekir Sıddık (r.anh) Hz. Osman’a; benden sonra Hz. Ömer’i halife olarak bırakmış bulunuyorum vasiyetini yazdırarak ahitnamenin mühürlenmesini emreyledi. Hz. Osman öyle de yaptı, dışarı çıktığında mühürlü ahidname de yazılı şahsa biat ediyor musunuz sorusunu halka yönelttiğinde hiç kimseden itiraz sesi çıkmayınca biat sözü alınmış olundu.
Hz. Ebubekir’in tavsiyesiyle ve sahabenin biatıyla Hz Ömer İkinci halifedir artık.
Hz. Ebubekir Hakka yürümek üzere iken odası sevenlerle dolup taştı. O artık son nefesini verdiğinde çok sevdiği Rasulüllah’ın kabri Şerifinin yanına defnedilerek Mescidi Nebevide yerini alacaktır.
Bu arada Halid b. Velid, Suriye’nin mühim ticari merkezlerini fethettikten sonra Busra’ya, oradan da Yermuk’a hareket eti. Yermuk’ta üç bin şehit vererek kazandığı zaferinin ardından sır gibi sakladığı mektubu Ebu Ubeyde’ye vererek şöyle dedi:
— Mektupta Hz. Ebubekir’in vefat ettiği ve onun yerine Hz Ömer’in geçtiğini, yeni halifenin seni komutan olarak atadığının yazılı olduğunu, bugüne kadar sır gibi saklamamın sebebi; Yermük savaşının sekteye uğramaması içindir diyerek görevi ona devretti. Ve sözlerine şunları ilave etti:
— Artık bundan böyle komutan sen, ben ise emrinde nefer diyerek erdemlik örneği sergiledi.
Halid b. Velid zaferlerine zafer katarak kendisine bu sancağı veren Hz. Ebubekir’i bu dünyada göç ederken gözü arkada kalmayacak şekilde uğurlamış oldu. O şimdi Mescid-i Nebevide dostunun yanında. Dünyada da beraberdiler kabirde de, hatta ahirette de beraber olacaklarına inancımız tam.
Sessiz zaferleri gibi iç hayatı da sessizdi. Haf-i zikrin piridir bu yüzden. Can dostundan talim eylediği ve kalbine işlediği zikrini takip edecek olanlara emanet ederek, kalanlara selam olsun dercesine Hakka yürüdü.
Ne mutlu çizdiği sessiz ve derinden giden yolundan yürüyenlere...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
ebubekir, ebubekİr, hz, ranh, siddik, siddikranh


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ebû Bekir Siddîk Liaaa İslamiyet 0 11 Şubat 2012 20:10