IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21 Kasım 2010, 19:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hacc-ı temettü ve haccın feshi




Abdullah İbnu Şakîk anlatıyor: “ Osman (radıyallahu anh) temettüyü ya­saklıyor, Hz. Ali de emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali (radıyallahu anhümâ)’ye bir söz söyledi. Hz. Ali (radıyallahu anh): “Sen de biliyorsun ki biz, Resûlul­lah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte temettü yaptık” dedi. Hz. Osman da: “Evet, ama biz korku­yorduk” dedi.” [Müslim, Hacc 158, (1223); Nesâî, Hacc 50, (5, 152)]
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Veda Haccı’nda hacca kadar umreden yararlandı ve kurban kesti. Kurbanını Zülhuleyfe’den itibaren be­raberinde gö­türdü. Menâsikin icrasına başla­yıp, umre telbiyesi getirdi. Sonra hacc için telbiye getirdi. Beraberindeki ashabı da hacca kadar umreden yararlandı. Hacc ka­filesi içerisinde kurbanı olanlar da vardı, olmayanlar da.
Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Mekke’ye geldiği zaman halka hitaben: “Kimin kurbanı varsa, haccını tamamlayıncaya kadar ihramdan çıkmasın, ki­min kurbanı yoksa tavaf ve sa’y’ini yapsın, sa­çını kısaltarak ihramden çıksın. Sonra hac için ihrama girip kurbanını kessin. Kurban bulamayan hac sırasında üç gün, evine dönünce de yedi gün olmak üzere (on gün) oruç tutsun.” bu­yurdu.” [Buharî, Hacc 104; Müslim, Hacc 174, (1227); Ebu Dâvud, Hacc 24, (1805); Nesâî, Hacc 50, (5, 151-152)]
İkrîme anlatıyor: “İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)’a müt­’atul-hacc­’dan sorulmuştu, şu cevabı verdi:
“Veda haccında, muhacirler, ensarîler ve Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm)’ın zevceleri hep ihrama girdiler, biz de gir­dik. Mekke’ye geldiğimiz za­man Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm):
“Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes hacc için giydiği ihramı umreye çe­vir­sin.” diye emretti. Biz de Beytullah’ı tavaf ettik. Safa ile Merve’de sa’y yaptık. (İhramdan çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbi­selerimizi giydik. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) şunu da söy­lemişti:
“Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı mahalline varıncaya kadar ih­ramdan çıkmasın!”
Terviye akşamında (yani Zilhicce’nin 8. günü) bize hacc için ih­rama gir­memizi emretti. (Harem bölgesinin dışına çıkarak ihramla­rımızı giyerek hacca başlayıp) me­nâsiki tamamladığımız zaman Mekke’ye geri gelip Beytullah’ı Safa ve Merve’yi ta­vaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, ayet-i kerimenin bu­yurduğu üzere (Meâlen): “Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeple bun­lardan) alıkonursanız, o halde kolayınıza gelen kur­ban gönderin…” (Bakara 196) üzerimizde kursan borcu kalmıştı.” [Buharî, Hacc 37, (Buharî bunu bab başlığında ta’lik (senetsiz) olarak kaydetmiştir.)]
Ebu Dâvud’daki rivayette şöyle denmektedir: “Ebu Zer (radıyallahu anh), hacca niyetle ihram giyip sonradan bunu umreye çevirenler hakkında şöyle diyordu: “Bu, sadece Hz. Peygamber’le hac­cedenlere has bir ruhsattı.” [Ebu Dâvud, Menâsik 25, (1807); İbnu Mâce, Hacc 42, (2985)]
Ebu Cemre anlatıyor: “İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)’a mut’a’dan sor­dum; bana onu yapmamı emretti, haccda kesilen kur­bandan sordum. “Bu hususta dedi, deve veya sığır veya davar veya kana ortak olmak imkanları var (bunların hepsi meşrudur).”
Ebu Cemre der ki: “İnsanlar mut’a’yı mekruh addediyorlardı. (Eve gelip) uyu­dum. Rüyamda birisini gördüm (bana gelip):
“Makbul umre, mebrûr hacc!” diye müjdeledi. Hemen İbnu Ab­bas (radıyallahu anhümâ)’a gelip haber verdim. Bana:
“Allahuekber! Ebu’l-Kâsım (aleyhisselâtu vesselâm)’ın sünneti!” dedi.” [Buharî, Hacc 102; Müslim, Hacc 204, (1242)]
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “Kim hacc aylarında umre yapar, sonra Mekke’de hacc zamanı gelinceye kadar ikamet ederse bu kimse, hacc da yaparsa mütemettidir. Bu durumda kolayına gelen bir kurban kesmesi vacib olur. Eğer kurban bula­mazsa, üç günü hacc sırasında, yedi günü de döndüğü zaman ol­mak üzere (on gün) oruç tutar.”
İmam Malik der ki: “Bu hüküm, o kimsenin hacc zamanına ka­dar orada ikamet etmesi ve aynı sene içinde hacc yapması halinde ca­ridir.” [Muvatta, Hacc 62, (1, 344)]
Muvatta’nın bir diğer rivayetinde der ki: “Allah’a yemin olsun, haccdan önce umre yapıp (bu sebeple) kurban kesmem, haccdan sonra Zilhicce ayında umre yap­mamdan daha sevimlidir.”
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle demiştir: “Oruç, umre ya­pıp hacca kadar temettüde bulunup da hacc için ihrama girmesinden arefe gününe kadar kurban bu­lamayan kimse içindir. Eğer orucu tutmazsa, Minâ günlerinde tu­tar.” İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) de böyle hükmediyordu. [Muvatta, Hacc 255, (1, 426)]
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “(Veda Haccında), Re­sûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ve ashabı (radıyallahu anhüm), hacc için ihrama gir­dikleri vakit, Resûlullah ile Talha hariç, hiç kim­senin kurbanlığı yoktu. O sı­rada Hz. Ali, beraberinde bir kurbanlık olduğu halde Yemen’den geldi. Ve der­hal: “Ben de Resûlullah’ın ni­yet ettiği şeye niyet ederek ihram giydim.” deyip katıldı.
Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ashabına bu hacclarını um­reye çevir­mele­rini, tavaf yapmalarını, (sa’y yapmalarını), beraberinde kurbanlığı olanlar hariç sac­larını kısa keserek ihramdan çıkmalarını emretti.
Bir kısım itiraz ederek: “Yani henüz cenabetken Minâ’ya mı gide­ceğiz?” dediler. Bu söz Hz. Peygamber (aleyhisselâtu vesselâm)’e ulaşmıştı: “Geride bı­raktığım işle­rimi tekrar bulsaydım kurban ge­tirmezdim. Eğer, beraberimde kurbanlığım olma­saydı, ben de ihram­dan çıkardım dedi.” dedi.[5]
Bu sırada Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) hayız oldu. Beytullah’ı ta­vaf hariç, haccın bütün menâsikini yerine getirdi. Temizlenince de tavafı yaptı. Dedi ki:
“Ey Allah’ın Resûlü! Sizler hem umre, hem de hacc yapmış ola­rak buradan ayrı­lacaksınız, ben ise sadece haccla ayrılacağım!”
Bunun üzerine Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) oğlan kar­deşi Abdur­rahman İbnu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ)’e Hz. Aişe’yi (Harem bölgesinin dı­şında yer alan) Ten’îm’e götürmesini emretti. (Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) orada ih­ram giyerek haccdan sonra umre yaptı.”[6]
Buharî’nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir:
“(Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), Mekke’ye gelince) asha­bına: “İhramınızdan çıkın. Önceki niyetinizi müt’aya çevirin!” dedi. Ashab:
“Biz önce “hacc” diye ismen belirterek niyet etmişken, şimdi na­sıl müt’aya çevi­rebiliriz?” diye itiraz ettiler. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm):
“Ben size ne söylüyorsam onu yapın. Eğer kurbanlık getirmemiş olsaydım, size emretmiş bulunduğumu ben de yapardım. Ancak, kurbanım (Mina’daki kesim) mahalline ulaşmadan ihramlıya haram olan şeylerden hiç birisi bana helal olmaz!” dedi. Bunun üzerine As­hab-ı Kiram, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın emrini yerine getirip ihramdan çıktılar.”
Müslim’in bir rivayetinde şu ibareye de yer verilmiştir: “Bize ihram­dan çıkmamız, hacc için yaptığımız niyyetin umreye çevrilmesi emredilmişti. Bu, bize çok imkansız bir emir geldi ve he­pimizin canını sıktı. Memnuniyet­sizliğimiz Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’a ulaştırıldı. Ona semavî bir şey (haber) mi ulaştı, insanlardan mı bir şey ulaştı bilemiyoruz, her ne ise, bize şu hitabda bulundu:
“Ey nâs, ihramdan çıkın. Eğer beraberimde kurbanlığım olma­saydı, ben de sizin gibi yapardım!”
(Resûlullah’ın bu kesin emri üzerine) ihramdan çıktık. Hatta hanımları­mızla münasebet-i cinsiyede bile bulunduk. İhrama gir­memiş olan bir kimse­nin yaptığı her şeyi yaptık. Bu hal terviye gü­nüne (Zilhicce’nin 8. günü) kadar devam etti. O gün gelip, Mekke’yi arkada bıraktığımız vakit, hacca niyet ederek ihrama girdik.”
Müslim’in diğer bir rivayetinde şöyle denir: “Biz hacc-ı if­rad için ih­ram gi­yip Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte ilerledik. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) de umre için ihrama girdi. Se­ref’e gelince Hz. Aişe hayız oldu. (Mekke’ye) ge­lince Kâ’be’yi, Safa ve Merve’yi tavaf ettik. Sonra, berabe­rinde kurbanlık olmayanla­rın ih­ramdan çıkmaları emredildi.
“Neleri nefsimize helal edeceğiz?” diye sorduk. Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm):
“(İhramlıya yasak olan) her şeyi!” dedi. Bunun üzerine kadınla­rımızla da yattık, kokular süründük, elbiselerimizi giydik. (Bunların hepsini yaparken) bizimle arefe (yani hacc ihramı giyme) günü ara­sında sadece ve sadece dört gece vardı.
Sonra terviye günü (Zilhicce’nin 8’i) tekrar ihrama girdik. Bir ara Resûlul­lah (aleyhisselâtu vesselâm) Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’nin yanına girmişti, onu ağlı­yor buldu.
“Neyin var?” diye sordu.
“Hayız oldum, herkes ihramdan çıktı, ben çıkamadım, tavafımı da yapa­madım. Herkes artık (umresini tamamladı), hacc için (Arafat’a) çıkıyor!” diye­rek yakındı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm):
“Bu hal, Cenab-ı Hakk tarafından Adem (aleyhisselam)’in kızla­rına yazıl­mış bir kaderdir, (sana mahsus bir kusur değil). Sen de, (ihrama giren herkesin yaptığı gibi) yıkan ve hacc için ihrama gir.”[7] dedi. O da öyle yaptı. (Mina, Arafat ve Müzdelife’deki) vakfelerin hepsine katıldı. Hayızdan temizlenince de (ifâza) tavafını yaptı. (Bunlar bittikten sonra Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’ye:
“Artık hem haccını hem de umreni yapmış, her ikisinin de ih­ramından çıkmış oldun!” dedi. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
“Ancak benim içimden Beytullah’ı tavaf etmeden hacc yaptığım hissi geçi­yor.” dedi. Bunun üzerine (oğlan kardeşine seslenerek):
“Ey Abdurrahman (kızkardeşin) Aişe’yi Ten’îm’e götür, orada umre için ihrama girsin!” dedi. Bu vak’a Hasbe gecesi cereyan et­mişti.[8] Resûlullah (aleyhisselâtu ves­selâm) mülayim bir insandı. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) bir şey arzu etti mi onun arkasını takip eder (yerine getirirdi).”
Yine Müslim’in bir başka rivayetinde: “Ne Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm), ne de ashab (radıyallahu anhümâ), hiç kimse, Safa ile Merve ara­sında ilk tava­fın dışında başka bir tavaf yapmadı.” denmiştir.
Buharî, Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâî’de kaydedilen bir ri­vayette İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “(Cahiliye Arapları) hacc aylarındaki um­reyi yeryüzünde işlenebilen günahla­rın en büyüğü biliyorlardı. Keza Mu­harrem ayını da Safer diye isim­lendirip: “Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer ayı çıktığı va­kit umre yapmak isteyene umre helal olur.” diyorlardı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ve Ashab-ı Güzin (radıyallahu anhümâ)’i hacc için ih­rama girmiş olarak 4 Zilhicce sabahı (Mekke’ye) geldiler. (Gelir gelmez) Resû­lullah (aleyhisselâtu vesse­lâm), hacc niyetlerini umreye tahvil etmelerini em­retti. Bu, ashab nezdinde büyük bir ha­dise oldu.
“- Ey Allah’ın Resûlü neleri helal addedeceğiz?” diye sordular.
“Bütün (ihram haramları) helal olacak!” diye cevap verdi.”
Nesâî’deki rivayette: Eser yerine veber (yün) denmiştir. Mana: “Yün çoğa­lınca.” olur.
Keza “Safer ayı çıkınca” tabirinden sonra: “Veya şöyle dedi: Safer ayı gi­rince” ta­biri ilave edilmiştir. [Buharî, Hacc 34, Menâkıbu’l-Ensâr 26; Müslim 198, (1240, 1241); Ebu Dâvud, Hacc 80, (1987), Menâsik 23, (1792); Nesâî, Hacc 77, 108, (5, 180, 181, 201, 202)]
Müslim ve Tirmizî’de şöyle demiştir: “Resûlullah (aleyhisselâtu ves­selâm) buyurdu ki: “Umre, kıyamete kadar hacca dahil oldu: Yani, umre ameli, hacc-ı kıran yapmak isteyenin hacc ameline dahil oldu.” [Müslim, Hacc 203, (1241); Tirmizî, Hacc 89, (932)]
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Biz hacc aylarında, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’la birlikte, hacc için ihrama gir­miş olarak[9], hacc gece­lerinde yola çıkıp Serif nam yere indik. Orada Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm): “Kimin beraberinde kurbanlığı yoksa, haccını umre yapmak isteyen um­reye çevirsin. Beraberinde kurbanlığı olan bunu yapmasın.” dedi. Hz. Aişe sö­züne devamla der ki: “Ashab’tan bazısı umreye niyet etti, bazısı da terketti. Re­sûlullah (aleyhisselâtu ves­selâm) ile gücü yerinde olan bazısının yanında kur­banlığı vardı.
(Bir ara) Resûlullah yanıma gelince beni ağlar buldu.
“Niye ağlıyorsun?” diye sordu.
“Ben ashabına söylediklerini işittim ve umre yapmaktan engel olundum!” de­dim. Bunun üzerine:
“Neyin var?” diye tekrar sordu.
“Namaz kılamıyorum (hayız oldum).” dedim.
“Bu sana zarar vermez. Sen Hz. Adem (aleyhisselâm)’in kızla­rından bir kadın­sın. Allah öbürlerine yazdığı kaderi sana da takdir etti, bu bir kusur sa­yılmaz. Sen haccına devam et. Cenab-ı Hakk inşa­allah, umreyi de sana nasib edecek” dedi.”
(Kaynaklar 1315 numaralı hadisin sonunda topluca verilmiştir.)
Bir diğer rivayette Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle der: “Hayız halim Arefe gününe kadar devam etti, o gün temizlendim. Ben de sadece umreye ni­yet etmiştim. Resûlullah saçımı çözüp ta­ramamı, umreyi bırakıp, hacc niyetiyle ihrama girmemi emretti. Em­rini yerine getirdim ve haccımı eda ettim.”
Hz. Aişe bir başka rivayette şöyle der: “Resûlullah (aleyhisselâtu ves­se­lâm)’la birlikte çıktık, kurban günü Mina’ya gel­dik. Ben (orada) temizlendim. Sonra Mina’dan çıktım. Beytullah’a koştum. Sonra, Resûlullah’la birlikte nefr-i âhir (teşrik günlerinin üçüncüsü, yani bayramın 4. günü=13 Zilhicce) günü çık­tık. Musah­hab’a[10] indik. Abdurrahman (radıyallahu anh)’ı çağırdı ve:
“Kızkardeşini Harem bölgesinden çıkar (Ten’im’e kadar götür. Orada) umre için ihram giysin. Umreyi yapınca buraya gelin, sizi dö­nünceye kadar burada bekliyo­rum!” dedi. Ben ayrılıp (Ten’im’e gidip ihram giydim, umre yaptım) ta­vaftan boşa­lınca, seherde yanına gel­dim. Yola çıkma emri verdi. Herkes göç yükleyip Medine’ye müte­veccihen hareket etti.”
Bir başka rivayette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm) ile birlikte yola çıktık. Bazılarımız umre ni­yetiyle ihrama girdi, bazıları­mız da sadece hacc niyetiyle ihrama girdi. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) da sadece hacc için ihrama girmişti. Umre için ihrama girenler, (umreyi ya­pınca) ihramdan çık­tılar. Hacc için ihrama girenler veya hacc ve umre için ih­rama giren­ler, yevm-i nahr’e (kurbanın birinci gününe kadar) ihramdan çık­madılar.” [Buharî, Umre 6, 8, 9, Hayz 1, 7, Hacc 3, 33, 81, Edâhî 3, 10; Müslim, Hacc 111-135, (1211-1212); Muvatta, Hacc 223-224, (1, 410-412); Ebu Dâvud, Menâ­sik 23, (1778-1783); Nesâî, Hacc 77, (5, 177-178); Tir­mizî, Hacc 91, (934)]
Ebu Mûsâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu ves­se­lâm) Bathâ’da mola vermişken yanına uğradım. Bana:
“Neye niyetle ihrama girdin?” diye sordu. Ben:
“Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın niyeti ile niyetlendim” dedim. Bana:
“Kurbanlığın var mı?” diye sordu. Ben:
“Hayır!” dedim.
“Öyleyse, dedi, Beytullah’ı, Safa ve Merve’yi tavaf et ve ihramdan çık!”
Resûlullah’ın bu söylediklerini yaptım. Ailemden bir kadına uğ­radım. Saç­larımı tarayıp, başımı yıkayıverdi.
Ben Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)’in halifeliği sırasında, halka bu şekilde fetva veriyordum. O öldü, yerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) halife oldu. Onun zama­nında, bir hacc mevsimiydi. Ben (hacc için hazırlığa) kalkmış oldu­ğum sırada bir adam gelip:
“Fetvalarında teennili ol. Emirü’l-mü’minin hac mevzuundu neler ihda­sedece­ğini bilemezsin!” dedi. Ben de:
“Ey insanlar, ben, kime haccla ilgili bir fetva vermiş idiysem, te­ennili ol­sun. İşte mü’minlerin emiri size geliyor. Onu imam edinin, ona uyun!” de­dim. Hz. Ömer (radıyallahu anh) gelince kendisine:
“Ey mü’minlerin emiri, kulağıma gelen nedir? Hacc menâkisiyle alakalı yeni şeyler mi ihdas ettiniz?” diye sordum. Bana:
“Eğer Allah’ın kitabıyla amel edeceksek, bak Allah’ın kitabı ne diyor: “Hacc da, umreyi de Allah için tam yapın…” (Bakara 196) em­rediyor. Eğer Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın sünneti ile amel edeceksek O: “Menâsikinizi ben­den alın” diyor ve kurbanlığı yerine (Mina’ya) ulaşıncaya kadar ihramdan çık­mıyor.” [Buharî, Umre 11, Hacc 32, 34, 125, Megâzî 60, 77; Müslim, Hacc 154, (1221); Nesâî, Hacc 50, (5, 153)]
Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm), Hz. Ali’yi Yemen’e emir olarak gönderdiği zaman ben onun yanında idim. Onunla be­raber ben de (altın) kaplar elde ettim. Hz. Ali (radıyallahu anh), (Yemen’den) Resûlullah’ın yanına gelince, Hz. Fatıma’nın, (boyalı elbiseler giymiş), evi de (hâlâ kokmakta olan) bir tütsü ile tütsülemiş olduğunu gördü. (Bu kıyafet ve bu tütsünün yasak olduğu hacc döneminde karşılaştığı bu man­zaraya Ali) kızdı. Hz. Fâtıma:
“Niye kızıyorsun? Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) ashabına (ihramdan çıkmalarını emir buyurdu, onlar da ihramdan çıktılar.” dedi. (Bunun üzerine Hz. Ali, zevcesine: “Ben zaten Resûlullah’ın niyyeti ile ihrama girmiştim” dedi ve) Hz. Peygamber (aleyhisselâtu vesselâm)’e uğradı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Sen ne yaptın?” diye sordu. Hz. Ali:
“Resûlullah’ın niyeti ile niyetlendim deyince Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm):
“Ben kurbanlık getirdim ve hacc-ı kıran’a niyet ettim” diye açık­lamada bu­lundu ve Hz. Ali (radıyallahu anh)’ye şu emri verdi:
“Altmış yedi -veya altmış altı- deve kes. Develerden otuz üç -veya otuz dört- ta­nesini kendin için ayır ve bu develerden her bi­rinden bir parça da (benim için) ayır.” [Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1797)]
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu ves­selâm) Zülhuleyfe’de geceledi. Sabah olunca (devesine) bindi. Devesi onu Bey­dâ’da havaya kaldırınca, Allah’a hamd etti, tesbih etti, tekbir getirdi, tahlîl ge­tirdi. Sonra hacc ve umre için (niyet edip) telbiye getirdi. Halk da her ikisi için (niyet edip) tel­biye getirdi. (Mekke’ye) gelince halka emretti, onlar da ihramdan çık­tılar. Bu hal terviye gününe (Zilhicce’nin 8’i) kadar devam etti. Ter­viye günü hacc için ihrama girip telbiye getir­diler. Resûlullah (aleyhisselâtu vesse­lâm) haccı ifâ edince kendi eliyle ayakta olduğu halde, yedi deve kesti.” [Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1796); Nesâî, Hacc 143, (5, 225)]
Bilal İbnu’l-Hâris (radıyallahu anh)’in yaptığı bir rivayette şu ibare mevcut­tur: “Ey Allah’ın Resûlü hacc (için yapılan niyet)ı umreye çevirmek sa­dece bize mi hastır, yoksa bizden sonrakiler için de caiz olacak mıdır? diye sor­dum. Bana şu ce­vabı verdi:
“Bu sadece size hastır. (Sizden sonraki müslümanlara câiz değil­dir).” [Ebu Dâvud, Menâsik 25, (1808); Nesâî, Hacc 77, (5, 179)]
Nesâî, Bilal İbnu’l-Hâris’ten sadece (sadedinde olduğumuz) fes­hu’l-hacc hadisini tahric etmiştir. Feshu’l-hacc: Kişinin önce hacca niyet etmesi, fakat sonradan bunu umreye çevirmesi, umre yapınca ihramdan çıkması, tekrar hacc için ihrama girme­sidir.
Yine Buharî’nin, İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)’tan kaydettiği bir riva­yette şöyle denir:
“Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), insanlara (haccın İslâm’a uygun olan) ada­bını öğretmesi ve Resûlullah adına tebligatta bu­lunması için Hz. Ebu Bekir’i hacc emiri olarak gönderdi. Hacc kafilesi Arafat’a Zülmecaz cihetinden vasıl olunca Kâ’be’ye yaklaşmadı, fakat Zülmecaz’a doğru yöneldi. Böyle yapışı, hacca umre ile niyet etme­miş olmasından ileri geliyordu.”
İbnu’l-Müseyyeb anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu ves­selâm)’ın asha­bından bir adam, Hz. Ömer (radıyallahu anh)’e gele­rek, huzurunda, Resû­lullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın ölmüş bu­lunduğu hastalığı sırasında, hacc’­dan önce ya­pılan umreyi yasaklar­ken Resûlullah’ı işittiğine dair şehadette bu­lundu.” [Ebu Dâvud, Menâsik 23, (1793)]

__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
hacci, haccin, temettü, ve


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
TEMETTÜ HACCININ YAPILIŞ ŞEKLİ Spacely Genel İslami Konular 0 14 Eylül 2014 00:17
Temettü haccı nasıl yapılır KarakıZ Genel İslami Konular 0 10 Ocak 2012 23:06
Haccın sünnetleri KarakıZ Genel İslami Konular 0 10 Ocak 2012 23:03
Öğrenci Derneği'ne PKK feshi ! Lin Haber Arşivi 0 12 Mayıs 2008 14:13