12 Temmuz 2011, 01:05 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sonuç Yazılıştan doğan denge ve uygunluğu zayıf bir durum olarak görmekteyiz. Fakat yine de cifir yoluyla manalar çıkarmak Said Nursi'nin bu konudaki gücünü göstermektedir. Bu yönüyle ve yorumlama açısından getirdiği yeniliklerle belirtilen konuda münferiddir. Manalar açısından ise onun bir benzerini göstermek güçtür. Bunun delili önünüzdeki bu mütevazi çalışmamdır. Bediüzzaman, fikirlerinin derinlemesine araştırılması ve onun fütuhatından alabildiğine yararlanılması gerekli bir şahsiyettir. Abdülgafûr Mahmud Mustafa Ca'fer Prof.Dr. Ezher Üniversitesi, Usuliddin Fakültesi, Tefsir Bölümü Başkanı Dipnotlar 1. Bkz: Abdürrahim Ferec el-Belînî, İ’câzü’l-Kur’âni’l-Kerim1-2; Muhammed el-Hakîm, İ’câz’ül-Kur’ân, 40-41, 1398 2. Mektubat, 369 3. Mektûbat, 369 4. Şerhu Hemziyyeti’l-Bûsirî libni Hacer el-Heytemî, sh.134, 1326 h. 5. A.g.e. 6. Bkz: Müddessir; 21 7. Bkz: 6. dpnt. 8. A.g.e. 9. Enbiya; 46 10. Sözler, 343 11. Fatiha; 6 12. Sözler, 368 13. Suyûtî’nin zikrettikleri için mezkur eserinin 190-93. sayfalarına bakınız. İkinci müellif (Ahmed İzzeddin Abdullah) tarafından zikredilen 40 vecih bu eserin 248-49. sayvalarda yeralmakta, bu vecihlerin açıklama-ları ise 681. sayfaya kadar devam etmektedir. 14. Sözler, 338 15. Mektubat, 379 16. İşaratü’l-İ’câz, 11 17. İşaratü’l-İ’câz, 137; Sözler, 343 18. Muhakemat, 79 19. Bu üç okulla ilgili bilgiler “El-Belağatü’l-Arabiyye fi Sevbihe’l-Cedid” isimli eserden alınmıştır. Bkz. A.g.e., Dr. Bekrî Şeyh Emin, Beyrut-1990 20. Mektubat, 293 21. Bakara, 3 22. İşaratü’l-İ’câz, 47 23. Burada Kamer;12’den iktibas edilmiştir. 24. Zâriyât; 22 25. İbn Abbas’tan rivayet edilen bir hadisin manasıdır. Bkz: Tefsiru İbn Kesîr, Kamer Sûresi;49’un tefsiri 26. Ahmed b. Hanbel ve Şeyhân’ın rivayet ettikleri bir hadise göre, cenine ruh üflemekle görevli meleğe üç kelimeyi belirlemesi emredilir; Rızkı, eceli, ameli, şakî veya saîd olacağı. Bkz: Tefsiru İbn Kesir, Mü’mi-nun; 14 âyetinin tefsiri. 27. Bkz. İşaratü’l-İ’câz, 128 28. Muhakemât, 88 29. Muhakemat, 83 30. Sözler, 384 31. A.g.e. 32. İ’şaratü’l-İ’câz, 34 33. Sözler, 400 34. Sözler, 370 35. İşaratü’l-İ’câz, 42 36. Muhakemât 37. Bunu özetlersek; Bir kelamda kafi bir karine olmadıkça kesinlikle mecaz anlamı çıkarılmaz. Eğer me-caz, karinesiz olarak varsa, bunun manası, hakikati men’eden veya ilga eden bir karinenin olmamasıdır. Her ikisinin birlikte ele alındığı takdirde, nükte-i mecâz ve isâle-i hakikat birlikte ortaya çıkar. Nüktesi açısın-dan mecaz, nükte ve isâlenin her ikisi birlikte ele alındığı durumda hakikatle müsavi olur. Hakikat ve meca-zin cem’edilmesi, ifadenin irade edilmesinde hiç bir mani’in olmadığı iki hakikatın cem’edilmesi gibidir. Bazı mezahib-i fıkhiyye-tamamı değil-irade-i isti’malde bu ikisinin cem’edilmesini memnu’ görmüşlerdir. “Veş-Şemsü tecrî li-müstekarrin lehâ, zâlike takdîru’l-Azîzi’l-Alîm” (Yasin: 38) âyetinin tefsirinde bu kaidelerden istifade edilmiştir. Filozoflar ve müfessirler eski ilm-i felek ışığında bu âyeti şöyle tefsir etmişlerdi: “Bu cere-yan, kendi etrafında değil, dünyanın etrafında dönmektedir. Böylelikle doğuş ve batış meydana gelmektedir. Ayrıca bu cereyan karineden uzak, mecazî anlam taşır.” Bizler ise, yeni ilmi gerçekler ışığında ve yukarıda zikrettiğimiz kaide gölgesinde şunları söylüyoruz; Güneşin cereyanı(akışı) hakikatte kendi etrafında dön-mesidir. Doğuş ve batışla alakası yoktur. Aynı zamanda mecazen şu anlamı taşır; Zahiren doğuş ve batış esnasında görülen cereyan, hareketlilik, hakikatte dünyanın güneş etrafında dönüşünden kaynaklanır. Bu ifade, zahiri görüntüden hareketle güneşe nisbeten mecaz anlamı taşır. Hakikaten ve batınen böyle bir an-lam yoktur. Çünkü modern görüş böyle bir kelamı hakikate ve delillere aykırı olarak görmektedir. Bediüzza-man bu konudaki görüşü; Kur’ân bu ifadeleri eski insanların bir takım inançlarını, hatalı hisslerini ikrar etmek gayesiyle serdetmemiştir. Hakikat zahir olana kadar onlara bir nevi mehil tanımıştır. Bu ifade ise yüzde yüz Kur’ân ifadesidir. Bu ifadeler birileri tarafından ne değiştirilerek ortaya çıkmış, ne de dışarıdan ilave edilmiş-tir. Eğer Kur’ân bu gerçekleri ilk etapta ortaya koymuş olsaydı, insanların çoğu buna inanmayacak, insanlar tarafından yalancılıkla itham edilecek veya kendi aralarında inandıkları şeylerle mugalata edeceklerdi. Eğer Allah’ın kudretini, ilminin genişliğini ve takdirindeki harikalığı göstermek için onlara herşeyi sarihan bildirmiş olsaydı, esas dâvâya hizmet etmekten uzak olacaktı. bu ise muhatabın seviyesine göre hitapta bulunarak delil gösterme prensibine muhalif olacaktı. İrşad-ı Kur’ân, böyle zahiri bir ifadenin yanısıra, kinaye ve müs-tetbeat-ı terakîp usullerini kullanarak, ilmi gelişmelerin olmasıyla hakikatın daha iyi anlaşılması yolunu açık bırakmıştır. Böylelikle ehl-i tahkik geçmiş insanların nazarında da kabul gören bu âyetlerin hakikatlerini an-lamış olmaktadırlar. Ve Sübhanallahi’l-Aliyyü’l-Kadiru’l-Hakîmü’l-Alimü’l-Azîm.. İşte bu apaçık bir i’câz ve belagattır. Bu ko-nuda daha fazla bilgi için bkz: Bu fakirin kaleme aldığı “Buhûsu Fi Ulûmi’l-Kur’âni-l-Kerim” eserindeki “Tefsir-i İlmî Esasları” başlıklı bölümde yeralan 6. ve 12. esaslar. 38. İşarâtü’l-İ’câz, 32-33 39. Tabiatler ve harfler hakkında zikrettiğim bu bilgileri, İbn Manzûr’un Lisanü’l-Arab isimli eserinden tah-ric ettim. Burada aynı konuyla ilgili bazı büyük ulemanın isimleri de zikredilmektedir. 40. İşâratü’l-İ’câz, 33 41. A.g.e., 42. A.g.e., 34 43. A.g.e. 44. Bediüzzaman bu açıklamalardan sonra adeta böyle demek ister.. 45. İbn Hibban’ın Sahih’inde geçen bir hadis-i şerife göre, mana itibarıyla, ehl,-i ilim tarafından zahir bir şekilde bilinen manalar kasdedilmektedir. Zahiren ve batınen tazammun ettiği esrarı muttali kıldığı erbab-ı hakaik buna mazhar olabilir. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: Suyûtî, el-İtkân, 78; Gazalî, İhyâ, Adab-ı Tilavet blm. 46. Mektubat, 186-87 47. Sözler, 423-24 48. Daha geniş bilgi çin bkz: “Dirase fi Tefsiru’n-Nesefî fi Sûreti’r-Rahman” isimli eserim. 49. Sözler, 380 50. A.g.e. 51. Bakara, 43 52. Bakara, 275 53. Sözler, 380 54. A.g.e. 55. A.g.e. 56. A.g.e. 57. A.g.e, 381 58. A.g.e. 59. Sözler, 376-78 60. Bakara: 24. 61. İşaratü’l-İ’câz, 143 62. Bakara: 6. 63. A.g.e., 72-73 64. Lem’alar, 32-35 65. Cifr ve camia kader ve kazanın iki levhası veya esrarını fehmedenlerce keşfedilen remizler, gayb ilim-leri veya gayba ait bazı ilimlerdir. Bu konuda kalem doğru bir hat üzerinde kullanılmalıdır. Aynı zamanda bu ikisi, birer kitaptır. Bunlardan ilkini Hz. Ali (kerremallahü veche) zikretmiş ve bununla hitab etmiştir. Diğerinin sırları ve özelliklerini sadece Nebi (SAV) bilmektedir. Diğer yandan ilm-i cifr, özellikle Eflatun mezhebini ta-kip edenlerce bilinen, kullanılan bir ilimdir. İlm-i cifr konusunda bütün bildiklerim bundan ibarettir. Bu du-rumda bunu kim kabul eder? Kimin aklı kabul eder? Bu konuda daha fazla bilgi için bkz: “Dirasât fi ulûmu’l-Kur’ân ve Menâhici’l-Müfessirin” isimli eserimin C.2/214-216. sayfaları. 66. Mücâdele: 8 67. Ahzâb: 40. 68. Sözler, 384 69. Sözler, 249 70. Enbiya: 69. 71. Sözler, 244-45 72. Yasin, 42 73. Bürûc, 4-7 74. Nûr, 35 75. Tarihçe-i Hayat, 84 76. Mektubat, 166 77. A.g.e. 78. A.g.e., 167 79. Eş-Şifâ, Kadı İyâz, 1/230-231 80. A.g.e., 236 81. A.g.e., 233 82. Mektubat, 166 83. Kamer, 17, 22, 32, 40 84. Bkz. 81. dipnot. 85. Mektubat, 167 86. A.g.e. 87. A.g.e. 88. Kehf, 22. 89. Mektubat, 167 90. A..g.e., 168. Bkz: haşiyeler 91. A.g.e, 168-69 92. A.g.e., 168 | |
|
Etiketler |
sonuc |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
SONUÇ | Burce | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 05 Mayıs 2014 23:28 |
Sonuç | Kalemzede | Felsefe | 0 | 10 Ağustos 2011 12:43 |
Sonuç | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 25 Temmuz 2011 15:26 |
Sonuç | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 12 Temmuz 2011 00:46 |