IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25 Temmuz 2011, 14:13   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Üstünlüğün Ölçüsü




Irkçılığı men eden ve insanların aynı asıldan geldiğini ders veren âyet-i kerimede "Muhakkak ki, Allah indinde en kerim olanınız, takvada en ileri olanınızdır" buyuruluyor.

Demek ki, Allah'tan korkma mefhumu içinde, ırkçılıktan sakınma da dahil.

Allah indinde en makbul olanlar, şu veya bu ırka mensup olanlar değil, hangi ırktan olursa olsun takvada en ileri gidenlerdir.

Takva, Allah'tan korkmak, Onun yasaklarından şiddetle kaçmmak, hassasiyetle uzak durmak mânasına geliyor, ama takva sahiplerinin sıfatlarıyla ilgili âyetlere baktığımızda; takvanın, İslâmı bütünüyle yaşamanın âdeta simgesi, alâmeti olduğunu görürüz.

Al-i İmrân Sûresinde; Rabbimiz bizi, mağfiretine, Cennetine çağırıyor; çağırmaktan da öte; "Koşunuz" diyor. Ve âyetin sonu; bu Cennetin muttakîler için hazırlandığını beyan ile geliyor. Dolayısıyla âyet, Müslümanları takvada yarışmaya davet etmiş olmuyor mu? Takva sahipleri için hazırlanmış Cennete girmek üzere.

Ayetin devamında; takva sahiplerinin sıfatları şöyle sıralanır:

"Onlar darda ve genişlikte infâk ederler."

(Nafaka verirler, muhtaçların yardımına koşarlar.)

"Kızdıkları zaman, gayzlarını, öfkelerini yutarlar."

"İnsanlardan gelen kötülüklere karşı affedici olurlar."

Sonraki âyette de, bu sıfatlar sayılmaya devam edilir.

"Onlar bir kötülük yaptıklarında, yahut nefislerine zulmettiklerinde, hemen Allah'ı hatırlarlar da günahları için istifar ederler."

"Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler."

İşte Allah'ın sevdiği kullar bu sıfatları taşıyanlardır. Hangi milletten, hangi tabakadan, hangi makamda ve hangi gelir seviyesinde olursa olsun.

Allah'ın kulu olmanın şuuruna eren ve bunun zevkini tadan her mü'min de Allah'm sevdiklerini sevmekle mükellef değil mi? Allah bu kullarını severken, bir mü'min nasıl olur da, bu sıfatlardan uzak bir ırkdaşını sevebilir?

Fatiha'yı hemen takip eden sûrede de "Kur'ân-ı Kerim'in muttakiler için bir hidayet olduğu"nun beyan edilmesi ve takvaya dikkat çekilmesi ne kadar mânidardır! Bu sûrede muttakinin sıfatları: "gayba iman etmek," "namaz kılmak," "Allah'ın ihsan ettiklerinden infâk etmek," "Kur'ân'a ve daha önce inen kitaplara iman etmek," "Ahirete şüphesiz inanmak" şeklinde sıralanır.

Bu sûrede de, ırktan, kabileden, âmirden, memurdan, köleden, efendiden söz edilmez.

Bu âyetler sadece iki misâl. Bu nazarla baktığımızda Kur'ân'ın bütün âyetlerinin ırk ayrımını reddettiğini açık açık görürüz.

Bütün emirler ya topyekün insanlara, yahut mü'minleredir.

Hidayete çağıran âyetlerde hitap bütün insanlığa yapılır. Ne ırk, ne kabile ne makam, ne rütbe gözetilme? Bir Arabın hidayete ermesi, bir İngilizin hidayete gelmesinden daha önemli değildir.

İbadete, itaate dair emirlerde ise hitap mü'minleredir. Bu hususta mü'minleri arasında hiçbir ayırım yapılmaz: "Allah'a ibadet edin," "Ona secde edin," "Zekâtlarınızı verin," gibi emirler ve "Faiz yemeyin," "Zinaya yaklaşmayın," "Gıybet etmeyin," gibi nehiyler mü'minlerin tamamınadır. Bu emirlere uymanın ve bu yasakların kaçınmanın fazileti bütün kavimdan için aynı.

Bir de azap âyetleri var-geçmiş kavimlerin başma gelen azaplarla ilgili ikaz âyetleri. Bu âyetlerde; kavimlerin işledikleri cürümlere, isyanlara, tekziplere azgınlıklara ve peygamberlerine karşı yaptıkları eza ve cefalara dikkat çekilir. Azap bu cürümleri için gelmiştir. Yoksa şu veya bu kavimden oldukları için değil.

Onlar, peygamberlerini dinlememenin, onları rencide etmenin cezasını çektiler.

Bu âyetler bizim için büyük bir tehdit. Zira, bizim Peygamberimiz (a.s.m.) âlem-i bekaya teşrif etti, ama her an ümmetiyle alâkadar.

Her isyanımız onun ulvî ruhunu incitiyor. Onun mümtaz kalbine dokunuyor.

Bunları niçin yazıyorum? Irkçılığı reddeden âyet-i kerimenin bulunduğu sûrenin hemen tamamı bu mânâ ile alâkadar da onun için.

"Sizi kabile kabile yarattım," âyet-i kerimesi "Hucûrât Sûresinde." Bu sûrenin başında Ashab-ı Kiram, seslerini, Resîılullahın (a.s.m.) sesinden daha fazla yükseltmemeleri hususunda ikaz olunurlar.

O Rahmeten li'l-Alemini incitmekten sakındırmak üzere.

Daha sonra, sûreye ismini veren olay anlatılır. Bir grup bedevinin Resûlullah Efendimizi (a.s.m.) dışarıdan yüksek sesle çağırmaları hâdisesi.

Bu sûre bir bakıma mü'minleri kötülüklerden sakındırmayla dolu. Dolayısıyla da Resûllah Efendimizi (a.s.m.) rahatsız etmeme ihtarlarıyla.

Dokuzuncu âyette, "Mü'minlerden iki topluluk birbirleriyle çarpışacak olurlarsa aralarını düzeltin. Onlardan biri diğerine karşı tecavüzde ısrar ederse, saldıran tarafla, onlar Allah'ın hükmüne dönünceye kadar savaşın" emri verilir ve mü'minler fitne çıkartmaktan şiddetle menedilir.

Bir sonraki âyette, mü'minlerin birbiriyle kardeş oldukları hükmü getirilir ve "Kardeşlerinizin arasını düzeltin" diye emir verilir.

Onu takip eden âyette, mü'minlerin birbirlerini alaya almaları yasaklanır.

Hemen peşindeki âyette, mü'minler diğer mü'min kardeşleri hakkında kötü zan beslemekten ve onların gıybetini yapmaktan sakındırılır.

Ve nihayet bu âyeti takip eden âyet-i kerimede de insanların bir ana ve babadan yaratıldıkları haber verilerek, mü'minler ırkçılıktan menedilir ve "Allah katında en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır" buyurulur.

Bu sûreden tam dersini alan bir mü'min, büyüklerinin yanında sesini yükseltmekten tut, gıybet etmeye, sû-i zan beslemeye ve nihayet ırkçılık gütmeye kadar her kötülükten şiddetle sakınır. Bu hususta Allah'tan korkar. Zaten sûrenin ilk âyeti de "Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyin, Allah'tan korkun" buyurarak; mü'mini, Kitap ve Sünnete muhalif nefsî ölçüler getirmekten ve o yanlış zanların peşine takılmaktan men etmiyor mu?

Bu İlâhî emri iyi değerlendiren bir mü'min, sûrenin devamında gelen, "Allah katında en şerefliniz, takvaca en üstün olanınızdır" ölçüsüne sımsıkı sarılır ve kavmini ileri sürmekle yeni bir şeref ölçüsü getirmekten şiddetle kaçınır.

İslâmın yasakladığı kötü huylardan bir huy var: ucb. Yani, amele güvenme. İşlediği iyiliklerle, yaptığı güzel amellerle iftihar etme ve kendini Cehennemden uzak zannetme.

Allah korkusuna perde olduğu için bu huy kötü addedilmiş.

Şimdi insafla düşünelim. Kendi irademizle ve Allah'ın emrine uyarak işlediğimiz güzel bir amelle övünmek bizi günaha sokarsa, tamamen irademiz dışında vuku bulan, hiçbir tercih hakkımızın bahis konusu olmadığı ırk mevzuunda, nasıl kendimizi övebilir, kavmiyet ile övünebilir ve yine tamamen kendi iradesi dışında başka bir ırka mensup olmuş kişiyi nasıl aşağılayabiliriz? Onu nasıl kınayabilir ve en kötüsü ona nasıl düşman olabiliriz?

Bunun akılla, ilimle, insafla hiçbir alâkası olmadığını Resûlullah Efendimizin (a.s.m.) ırkçılık hakkındaki şu kelâmı güzelce ortaya koyar: "asabiyyet-i cahiliyye."

İnsan, ırkından dolayı ne iyi olabilir, ne de kötü. İyinin ve kötünün tarifleri içinde böyle bir unsur yok. Bunu her akıl tasdik ettiği gibi, her vicdan da yakinen bilir. Bir insanın iyiliğinden söz ederken; onun güzel ahlâkını, takvasını, salih amelini, dürüstlüğünü, çalışkanlığını anlatırız. Bunların tamamı onun iradesiyle ilgilidir. Yoksa, falan adam iyidir, çünkü Türktür yahut Kürttür desek, kendimizi maskara ederiz.

Asabiyyet-i cahiliyye. Neresinden bakarsanız bakınız, ırkçılık davası cahiliyyetten başka bir şey değil.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
Üstünlüğün, ölçüsü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Değer Ölçüsü Desmont Kitap Tanıtımları 0 10 Ocak 2015 23:08
Veli'ye Hürmetin Ölçüsü oneofgirl İslamiyet 0 23 Ağustos 2013 13:12
Hiperaktivitenin ölçüsü Ecrin Çocuk Sağlığı 0 25 Şubat 2012 23:06
Kainat'ın Ölçüsü Demir Düşünen Beyinler 0 25 Eylül 2011 20:22