IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31 Ocak 2012, 20:46   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cimrinin Bumerangı




Cimri insan kendine suç ortağı arar.Cömert insanı gördüğünde rahatsız olur,onun müsrif olduğunu,onun geleceğinden endişe ettiğini söyler.



Bir insanın kişiliğini, ahlâkını, manevi hallerini test edebileceğimiz bir kavramdır cimrilik. İnanan-inanmayan herkeste görülebilen cimrilik, çoğu kez örtülü olarak ortaya çıkmaktadır. Yani kendini hemen belli eden müzmin cimrilerle birlikte cömertmiş görüntüsü veren nice cimri insan vardır.

İnanan insanın, özellikle manevi alanda kemâle ulaşmak isteyen kişinin en çok kaçınması gereken, kendi aleminde en çok tasfiye etmesi gereken kötü bir alışkanlıktır cimrilik. Bu hastalığın ne kadarını tedavi edebilirsek ve bu konuda ne kadar samimi olursak, ahirette mekân olarak cennete o kadar yakınız demektir.

SAHİBİNİ VURAN SİLAH

Çoğu kez cimriliği doğuran temel sebebin yoksulluk olduğunu düşünürüz ama aslında cimrilik daha çok zenginlik veya zengin olma isteğinden ileri gelmektedir. Fakat servetinde zirveye tırmanmak isteyenler için kör bir düğüm vardır: Cimri kendi kendine zarar verir. Ne kadar eli sıkı, ne kadar gözü dönmüş olursa o kadar az kazanç sağlar.

Tıpkı Avustralya yerlilerinin kullandığı bir silah olan ve atıldığı yere geri dönen bumerang gibi, cimri insan cimriliğiyle kendisinin ve ailesinin geçimini sürdürdüğünü, pek çok dünyalık elde ettiğini, böylece geleceğe güvenle bakabildiğini ve sonuçta diğer insanlara nazaran kazançlı olduğunu düşünse bile gerçek böyle değildir.

Mevlâna Hazretleri’nin Mesnevi-i Şerifinde buyurduğu gibi, insanların iyilikleri de, kötülükleri de dağa çarpan ses gibidir. O ses yankı yaparak yine sahibine dönmektedir. Cimri insan, bumerangıyla atış yaparken, attığının tahmin edebileceğinden çok daha kısa bir sürede kendisine geri döndüğünü görecektir. Aşağıdaki ayet-i kerimede açıkça ikaz edildiği üzere, cimriliğin geri dönüşü ve cimriye zarar vermesi, hem bu dünyada hem de öte dünyadadır:

“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O, kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ı ndır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Âl-i İmran, 180)

HER ZAMAN İTİDAL

Kur’an-ı Kerim’de bu tür uyarılar tekrarlanmaktadır: “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme!” (İsra, 29)

“Elini boynuna bağlı kılma!” ifadesi, bütünüyle kendini infaktan uzak tutmak demektir. “Bağlı kılmak” zincir ile elleri ve boynu birbirine bağlamaktır. Bu ise cimriliğin insanı infaktan alıkoymasını anlatan temsilî bir ifade ve cimriliği kinaye yoluyla anlatan bir tabirdir.” (Vehbe Zuhaylî, et-Tefsirü’l-Münir, 8/114-115)

İnsanın cimrilik ettiği şey, kıyamet gününde niçin o kişinin boynuna dolanıyor? Çünkü insan rızkın Allah’tan olduğunu unutuyor. Cimriliğiyle geleceğine yatırım yapıyorum derken Allah’a tevekkül etmiyor. Ahmed bin Asım Antakî Hazretleri’nin buyurduğu gibi, insanlar Allah’a tevekkülü, O’na güvenip dayanmayı bırakmışlar, altın ve gümüş peşine düşmüşlerdir.

Evet, insan kendi bütçesini de yapabilmeli ve yukarıdaki ayetin devamında da geçtiği üzere saçıp savurmamalı; ancak rızkın Allah’tan geldiğini de, Allah’ın ezeli bilgisi dahilinde her insanın bir istihkakı olduğunu da unutmamalı:

“Rabbin dilediğine rızkı açar (bol bol verir) dilediğine daraltır. Çünkü O, kullarının halini bilir, görür.” (İsra, 30)

SUÇ ORTAĞIYLA TESELLİ BULMAK

İnsanın temel özelliklerinden biri, yakın çevresinden başlayarak diğer insanların da kendisi gibi olmalarını arzulamasıdır. İnsan, kendisi gibi düşünen ve davrananların sayısının ne kadar fazla olduğunu görürse, o kadar doğru yolda olduğunu düşünür. Bu durum, yani çevreyi de peşinden sürükleme gayreti ancak iyilikler, güzellikler, sevaplar konusunda olursa iyidir, ilâhi bir hizmete dönüşür. Fakat, Yüce Allah’ın yasakladığı fiilleri pek çok kişinin yaptığını görmek, onların doğru olduğu anlamına gelmez.

Cimri insan da kendine suç ortağı arar. Cömert bir insanı gördüğünde rahatsız olur, onun müsrif davrandığını düşünür, hatta onun geleceğinden bile endişe ettiğini söyler. Aslında kendisi gibi olmayan cömert insanın geleceği onu ilgilendirmemektedir. Onu rahatsız eden şey, insanlara vermeyi ve onları sevindirmeyi seven kişinin, kendisine kendi cimriliğini hatırlatıyor olmasıdır.

Kur’an’da bu konuda şöyle buyurulmaktadır:

“Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim Allah yolunda harcamaktan yüz çevirirse bilsin ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” (Hadid, 24)

Bu ayette, hem vermeleri vacip olan şeyde cimrilik yapanlar hem de insanlara da cimriliği emredenler için ağır bir tehdit vardır. Üzerine vacip olan şeyden kim yüz çevirirse şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir; hamd edilmeye layık olan da O’dur. O’na şükretmeyenin ve cimrilik yapanın bu tavrı O’na zarar vermez. Bu ifadede, ‘infak edin!’ emrinin infak edenin menfaatine olduğunu ihsas ettirme maksadı vardır. (bk. Vehbe Zuhaylî, et-Tefsirü’l-Münir, 14/277)

Kendisi cimri olduğu halde diğer insanlara da cimriliği emretmek, şeytanın işidir. Rabbimiz Kur’an-ı Keriminde, şeytanın bizi fakir düşmekle korkutup cimriliği emrettiğini haber vermektedir.

GELECEK ENDİŞESİYLE KAYBEDİLEN GÜNLER

Şifa Tefsiri’nde, İsrâ Suresi’nin 31. ayetinin açıklamasında geçtiği üzere, Rabbimize ve onun “el-Mukît” ismine inanmayan, şeytanın ve nefsinin vesvesesine kanmış Han Fetzu isimli birisi, milattan önce beşyüz yıllarında: “Bir babanın beş çocuğu olsa, onların da beşer çocuğu olsa, babanın malı yirmi beş kişiye yetmeyecektir. Dünya da öyle bir şeydir.” demiş ve bundan iki bin dört yüz yıl önce o zamandan dünyanın bugünü için gelecek endişesini yaşamıştı. (Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim fiifa Tefsiri, 4/421-423)

Rabbimiz, “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. Allah her canlının durduğu ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.” (Hud, 6) buyururken, kimin malını kimden esirgiyoruz? Paramız, malımız sadece bizim kazançlarımızla mı elde ediliyor? Elimizdeki nimetlerin, çalışmamızla birlikte aynı zamanda bizlere lütfedildiğini niçin unutuyoruz? Bu tür soruların cevaplarının ortak paydası, ahlâkî problemlerimizden kaynaklanan sahte benlik duygusunda aranmalıdır. Bu paydada Allah ile rekabet vardır. Dolayısıyla cimri, bir başka tabirle “bahil” insan, Allah’a şirk koşuyor gibi olduğu için O’ndan uzak kalmaya layıktır ve böylece cehenneme girmeye adaydır.

Ebu Ali Cürcanî Hazretleri, cimrilik anlamına gelen “buhl” kelimesinin harşerini ayrı ayrı tahlil ederek talebelerine şöyle buyurmuştur:

“Buhl’un be’si belaya, hâ’sı hüsrana, lâm’ı da levm yani kınama ve kötülüğe delalet eder. Nitekim cimri insan, nefsiyle belada, çalışma ve gayretiyle hüsranda, kimseye faydasızlığı itibarıyla kötülenme ve kınanmadadır.”

Hadis-i şerişerde de bu hükümleri çok net olarak görebiliriz:

“İki özellik vardır ki bir müminde asla bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlâk. Cimri kimse Allah’tan uzaktır; cennetten uzaktır; insanlardan uzaktır; cehenneme yakındır.” (Tâc, V/41, 67)

“Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, cimri ve kibirli kimselerdir.” (Riyazu’s-Salihin, 3/614)

Bu hadis-i şerif metinlerine bakarak bir insanın Allah’a olan yakınlığını, onun cimrilik derecesine göre anlayamaz mıyız? Veya cimri kişinin cehenneme olan yolculuğunu göremez miyiz? Cimri olanlar, ayet ve hadislere baktığımızda, her ne kadar zahid bile olsalar yani dünyaya rağbet etmiyor gözükseler bile cennete girebilirler mi?

Metinlerde vurgulanan bir başka gerçek de, cimriliğin katı yüreklilik ve özellikle kibirlilik gibi diğer kötü ahlâkî tutumlarla birlikte anılmasıdır. Çünkü katı yüreklilik ve özellikle kibir, cimrilikle aynı zeminden beslenmektedir ki bu zemin, insanın kendi kendisine yetebileceği duygusudur.

ALLAH’TAN UZAK OLMAK

İnanan ve ibadet eden bir müslüman bile olsa, cimri kişi, insanlara vermekten kaçınırken, zekâtını vermekte zorlanırken veya zekâtını veriyor olsa bile verdiği kişilerden çeşitli menfaatler beklerken kendi gücüne güvendiği ve insanların da kendisine itaat etmelerini istediği için, Allah’ı adeta dikkate almadığını, bu düşünce ve davranışları esnasında O’nu adeta yok saydığını unutmaktadır.

Bundan dolayıdır ki Tirmizî’de rivayet edilen bir hadis-i şerifte, “Cömert olan cahil, Allah Tealâ’ya, cimri olan âbidden yani çok ibadet edenden daha sevimlidir.” buyrulmaktadır. Aynı eserde şu hadis metni de
bulunur: “Allah kıyamet günü üç kimse ile konuşmayacak ve çok acı azap verecektir: Zina eden ihtiyar, başa kakan cimri ve kibirli olan fakir.”

Dinin sorumluluk olarak insana yüklediklerini karşılamayanlar ise daha çok cimridir. Zekâtını vermeyen, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmeyenler veya bunları yük sayarak yapanlar böyledir. Kendi çocuğu için yaptığı harcamaları bile yük sayan bu kişilerin tabiatları tamamen cimrilikle kuşatılmıştır. Bazen kendilerini zorlayarak cömert olmağa çalışırlar veya mallarının döküntüsünü vermeye tahammül edebilirler.

Yalnızca yakın akrabalar için değil, İmam-ı Gazzâlî’ye göre, yiyeceği çok olduğu halde aç komşusuna vermemek, önünde yemek varken uzaktan bir fakirin geldiğini görüp yemeği saklamak da mürüvvete aykırı olup, cimriliktir.

Cimri insan aynı zamanda hasistir. Yani kendisi için bile para harcayamamaktır. Parasını ve malını harcamamak için her türlü sıkıntıya, eziyete katlanan ve dolayısıyla paraya, mala aşırı düşkün olan bu kişinin
cimriliği yalnız malda kalmaz, maddi karşılığı olmayan konularda da, mesela ilimde de cimrilik eder. Hasislerin en fenası, müslümanlara emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayanlar, Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarını bildirmeyenler, onlara dinlerini öğretmeyen veya yanlış öğretenlerdir.

Çok mal toplayıp yememek, hasis olmak, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılmak, haris yani dünyaya düşkün olmak, hepimizin ahlâkının güzelleşmesinde aşılması gereken en büyük engellerdir.

Alimlerden bazıları cimriyi ipekböceğine benzetmişlerdir. Bu böcek gayet kısa olan hayatında kendisini korumak için bütün çabasını harcayarak bir koza yapar. Sonunda yaptığı kozanın içinde ölür de o kozadan başkaları faydalanırlar.

ÖNCE KENDİMİZİ SORGULAYALIM

Bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, pek çok kimse cimri olduğunu, kıskanç olduğunu kabul etmez. Körler hiç olmazsa bir yol gösterici isterler; biz cimri insanlar ise kendi kendimizi sokarız yanlış yollara. “Benim yükseklerde gözüm yoktur, ama bu zamanda başka türlü yaşanmaz” deriz. Dışımızda aramayalım kötülüğü, içimizdedir o; ciğerimize işlemiştir. Hasta olduğumuzu bilmemek, iyileşmemizi zorlaştırmaktadır. Kendimizi tanımaya bir an önce başlamazsak, nasıl başa çıkacağız bunca kötülükle?

Her ne kadar cimri olmadığımızı düşünsek de veya kendi vicdanımızla başbaşa kaldığımızda cimri yüzümüzü görüp bu yönümüzü insanlardan saklamaya çalışsak da, basiret sahibi insanlar ve hayat tecrübesi olan yaşlılar, cimri kişiyi hemen farkederler.

[learn_more caption="Bizim kitap kurtuldu" state="open"]Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, maiyetiyle birlikte bir yolculuğa çıkar. Yıllar süren çalışmalarını kaleme almış ve feraset ilmi ile ilgili yaptığı uzun araştırmalar onu bu konuda uzmanlaştırmıştır. Derken bir hanın önünde dururlar. Hanın sahibi, onun atının dizginlerini tutar. Uzun ısrarlar sonucu, gelenleri misafir olmaya ikna eder.

Misafirler odalarına geçerler ve büyük bir ihtimamla ağırlanmaya başlarlar. Orada kaldıkları birkaç gün, han sahibinin çok büyük ikramlarıyla karşılaşırlar. Ancak bir sorun vardır. İbrahim Hakkı Hazretleri, insan görünüşü, beden dili ve davranış bilimleri konusunda uzmandır ve onun han sahibi ile ilgili teşhisiyle han sahibinin davranışları tezat arz etmektedir. Onun bilgisine göre bu adamın pinti ve cimri bir adam olması gerektir.

Günler ikramlarla geçer ve Hazret artık ilminden şüphe etmeye başlar. Hatta Erzurum’a döndüğünde, yazdığı ciltlerce kitabı ve tuttuğu binlerce notu yakmaya bile karar verir. Tam handan ayrılacaklardır ki, hancı uğurlamaya gelir. Yine ilk günkü gibi atın dizginlerine yapışır. “Bu, şu kadarlık konaklama ücreti; bu, şu kadarlık yeme içme; bu, şu kadarlık hayvanlarınızın bakım ücreti…” diye uzayan bir listeyi okurken yaver çıkışır: “Sen bizi zorla misafir ettin. Hiç misafire hesap çıkarılır mı?” diyecek olur.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
bumerangı, cimrinin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık