IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Mart 2012, 22:34   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Rifâi tarikatinde usûl




İNTİSÂB MERASİMİ



Rifâiyye’de dervişin tarikata kabul şekli şöyledir: Şeyh Efendi, müride Cenâb-ı Hakka tevbe, günahları terk ve Allah Teâlâ’ya yöneliş niyetiyle bir abdest alıp, iki rekât namaz kılmasını söyler.

Bundan sonra Şeyh kıbleye yönelerek iki dizi üstüne oturur.

Mürid de şeyhinin karşısı-na geçerek dizdize gelecek şekilde oturur.

Şeyh üç Fâtiha-i Şerife okur ve müridin elinden tutarak Kur’ân-ı Kerim’deki bey’âtla ilgili “Şüphesiz, Sana (Hudeybiye’de) biat edenler, Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın eli (kudret ve yardımı), onların elinin üstündedir. Onun için her kim cayarsa sırf kendi aleyhine cayar. Her kim de Allah’a verdiği sözü yerine getirirse, Allah’da ona yarın büyük bir mükâfat verecektir.” [1]okur.

Ardından Ubâde b. Sâmit’ten rivayet edilen bey’âtle ilgili hadis-i şerifi hatırlatır:

“Allah Teâlâ’ya asla şirk koşmamak, hırsızlık ve zina etmemek, fakirlik korkusuyla çocukları öldürme-mek, ahlâk-ı hasene ile yaşamak.”

Bu hususları hatırlattıktan son-ra, müride şu soruyu yöneltir:

“Siz bu şartlar çerçevesinde bana bey’ât ediyor musunuz?” Ve mürid “evet” deyince, ona Kur’ân-ı Kerim’deki ahdi bozmamayla ilgili âyetleri okur.

“Allah Teâlâ’ın emir ve yasaklarına, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin sünnetine uyacağıma, herkese gereği şekilde hiz-met edeceğime, dünya âhirette şeyhimin Ahmed Rifâî olduğuna, Cenâb-ı Hakkı, melâike-i kirâmını, resul ve enbiyâsını, halkından hâzır olanları şahit tutarım “ sözlerini şeyh müridine tevbe yaptır-dıktan sonra söyletir.

Sonra şeyh gözlerini yumar, ellerini dizlerine koyar, üç defa “Lâilâhe İlla’llah” kavlini telkin eder ve dördüncüsün-de “Muhammedü’r-Rasûlullah” der.

Mürid de bu şekilde tekrar eder. Elini müridin göğsüne götürerek tevfik ve ihlâsı için dua eder. Ve ikisi beraber kalkıp kıbleye yönelerek Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme selât ve selâm getirirler. Fatiha ile intisâb merasimi sona ermiş olur.

Eğer intisâb eden kadın ise, intisâb esnasında elini tutmaz. Bir tülbendin bir ucundan şeyh tutar, diğerinden müride. Erkek müri-de telkin ettiği şeyhleri bu kadına da söyletir. Dua eder, Fatiha ile merasim biter.







TARİKAT ZİKRİ VE BURHAN



Rifâiyye Sesli zikir yapan tarikatlardan birisidir. Zikir ve âyin usûlüne “zikr-i kıyâmî” (ayakta zikir} adı verilir. Kadiriyye, Bedevîyye ve Sa’diyye “kıyâmî” zikri benimseyen diğer tarikatlardır.

“Zikr-i kıyam” şeyh efendinin Fâtiha’sı ile başlar. Dizüstü otu-rulur ve hilâl şeklinde bir zikir halkası teşkil edilir, Fâtiha’dan son-ra “özel bestesi” olan “evrâd-ı şerif” okurlar. Kısa bir duâ yapılır. Ardından ayağa kalkılır. Halka bozulmadan, vücûdun belden aşağı-sı fazla hareket ettirilmeden şeyh efendinin belirttiği esmâ (Allah Teâlâ’nın isimlerinden biridir. Genelde kelime-i tevhidle başlanır. Sonra lafza-i celâl ve Hayy-Hakk isimleri zikredilir) zikredilmeye başlanır. Zikir meclisini “reis” denilen bir kişi yürütmeye başlar. Zâkirler yâ tek başına ya da grup halinde ilâhiler, kasideler söylerler. Böylelikle dervişler iyice coşar ve zikir hızlanır. Yeseviyye tarikatında zikir esnasında görülen “testere” sesine benzer bir sesle zikrin ritmi değişir.

Bu coşkunluk hâlinde aktâb-ı erbaa (dört büyük kutup)’dan bi-risi olarak kabul edilen Ahmed er-Rifâî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz Hazretleri’nin Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “elini Öpme kerameti” esnasında meydâna gelen harikulade durumların bir tezahürü ve devamı olarak “burhan” âyini başlar. Burhan, şüpheye yer bırakmayacak kadar kesin ve özel delil de-mektir.

Kılıç, şiş, topuz, teber (bir çeşit balta) gibi âletler vücûdun ya-nak, karın, gırtlak, göz ve değişik yerlerine saplanır. Ayrıca “lâl” de-nilen bir demir parçası ateşe sokulur, akkor hâline gelince ağıza alınıp yalanır ve soğutulur. Bu hâdiseye “gül yalamak” ta denir. Bu esnada “Hayy” ism-i şerifi zikredilir.

Ve burhan bittikten sonra “Hakk” ve “Hû” ism-i şerifleri zikredi-lir. Sonra oturulur. Esmâ-i Hüsnâ’dan bazı isimler okunur. Ardın-dan bir kişi “âşır” okur. Şeyh Efendi duâ eder. Fatiha ve salavâtlar çekilir. Sağa ve sola selâm verilerek zikir âyini bitmiş olur. Ateşe yakıcılık, bıçağa kesicilik özelliğini veren Allah Teâlâ’dır. İstediği zaman geri alır. Tıpkı Cenâb-ı Allah’ın Hz. İbrahim aleyhisselâmı ateşin yakıcılığından koruduğu gibi (Biz. “Ey ateş! İbrahim için serin ve selamet ol!” de-dik.)[2]

Burhan, Rifâiyye’nin çok tanınmış ve dikkat çekmiş bir hususi-yetidir. Burhan gerçekleştirilirken zikir bir yandan devam eder. Şu-nu da belirtelim ki burhan her zikir meclisi kurulduğu zaman icra edilmez. Şeyh efendinin uygun gördüğü bir zamada gösterilir.





BURHANDAKİ KASEM DUALARI

KILIÇ KASEMİ [3]



Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm



“Ve enzelnel hadîde fîhi be’sün şedîdün.”[4]

3 adet “Ya Allah”

3 adet “Ya Rahman”

3 adet “Ya Rahim” Sonra:

“Allahümmec’al hâzel hadide vessilâha kemâin bârid. Allahümme ve kemâ leyyente alâ İsmaîl’ez-zebha leyyin lenâ hâzessilâha bisırri seyyidî Ahmed er-Rifâiyyil kebîr.”[5]

okunur.



TOPUZLU ŞİŞ KASEMİ



Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm



“Aksemtü aleyke bi-ismillahil Azam. Eyyühe’d-dübüsü en tedhule biselem ve tahruce bilâ elem, bihurmeti sahibiFalem. Bisırri seyyidî Ahmed er-Rifâî bi elfi lâ havle velâ kuvvete illâ billahil Aliyyil Azîm.”[6]

(3 Defa okunur.)



ŞİŞ KASEMİ



Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm



“Aksemtü aleyke bismillahil Â’zam. Eyyüheş’-şiyş, bihakkıllezî enbetel haşîş, en tedhule biselemin ve tahruce bilâ elemin. Bi hurmeti sahibi Falem Muhammedin sallallâhü aleyhi ve sellem.”[7]

ATEŞ SÖNDÜRMEK İÇİN



Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ruhu için 1 adet ve 4 kutub’un ruh-ları için de 4 adet Fatiha okuduktan sonra şu dua okunur:



Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm



“Ya nâru kûnî berden ve selâmen alâ fükarâi seyyidî Ahmed er-Rifâî, berden ve selâmen liye hamsetün utfî bi-na nâral cahîmil hâtımete. El-Mustafâ, vel-Müctebâ, el-Murtazâ ve ebnâhümâ vel-Fâtımetü.”[8]





EVRÂD-EZKÂR

Şeyhin müride, kabiliyetine göre adedi ta’yin olunmak üzere ve-receği ilk vird, Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme salât ve selâmdır.

Sonra yine isti’dâd ve adedi ta’yin olunmak şartıyla “istiğfar” virdi verilir. Bun-dan sonra aynı şekilde kabiliyet ve adedi ta’yin olunmak üzere her namazın sonunda yirmi defadan az olmamak kaydıyla “Lâilâhe İl-la’llah” zikri verilir. Virdi çekmek İçin abdestli olmak, sakin ve mün-hal bir yer bulmak ve gözleri yummak, şeyhe kalbini rabtetmek, kalbten mâsivâyı çıkarmak gerekir.

Kelime-i Tevhîd zikrinde başarı elde eden müride şeyh, Lafzâ-i Celâl zikrini verir. Bu zikri de başarıyla çekerse, Allah Teâlâ’nın güzel isim-lerinden sayısı belli olmak şartıyla müride çekmesini söyler. Genel-de Rahman ism-i şerifi çokça çekilen bir zikirdir. Lâilâhe İllallah, Allah, Rahman isimlerinden sonra en çok teşbih edilen diğer isimler şunlardır;

Rahim, Vahhâb, Kuddüs, Hak, Halım, Hannân, Hayy, Hafız, Hamîd, Vedûd, Selâm, Kerim, Metin, Sabûr, Settâr, Gaffar.

Rifâiyye’de evrâd ve ezkânn ismi ve sayısı kol ve şubelere göre değişmektedir. Evrâdlar genellikle şu şekilde çekilir.

Önce abdestli olarak kıbleye karşı oturulur. Tevbe-istiğfar yapılır. Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme âline, ehl-i beytine, bütün nebilere, çehâr-ı yâr-ı güzine, 12 imâm, 12 tarikat pirlerine, çevresinde bulunan velilerin ruhuna, bütün geçmişlerine üç ihlâs bir fatiha okur. Şeyhinin verdiği evradı çeker. Bunu sabah-akşam tekrar eder.

EVRADI RİFÂİYYE



Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm



Sâlik’e şerbet birkaç şekilde verilir. Hangisi kolay ise o uygulanır. Şöyle ki:

a-Yalnız su ile, yalnız sirke ile veya yalnız süt ile olur.

b-Zeytinyağı, hurma ve bal veya bunların üçü-nün karışımı ile olur.

c-Zeytinyağı ve suyun ikisi ile olur.

d-Zeytinyağı, su ve tuz, bunların üçü ile olur.

e-Limon ve şekerin karışımı ile olur.

Bunlardan herhangi birisinin üzerine;

3 Fatiha,

3 Ayete’l-Kürsi,

3 defa da

Elem yeni lillezine amenû en tahşa’a kulûbühüm li-zikrillah.[9]

okunup

“Rauf”

ismini zikrederek üfürüp “Ehli tarîk’in ruhlarına Fatiha” denilir.

Ve:

“Destur yâ ehlel hamra” diyerek şerbet sâlike içirilir.

Eğer orada ihvandan başka kimseler varsa, onlar da şerbete üfürürler ve hepsi beraber içerler.Sâlike şerbet içirildikten sonra, ona şu vird veri-lir:

Sabah namazından sonra:

10 adet istiğfar,

10 adet salâvât,

165 adet Kelime-i Tevhid, İsmine mutabık “Esmâü’l-Hüsnâ” Meselâ ismi Muhammed ise, 92 adet “Ya Bâsıt, Ya Vedûd”, 66 adet “Ya Allah”,

11 adet “Ya Rahim”,

11 adet ‘Ya Sabûr”,

11 adet “Ya Gaffar”,

diyecektir.



USÛLÜ SÜLÜK ESMÂLARI



Lâ ilahe illallah,

Ya Allah,

Ya Hû,

Ya Hakk,

Ya Hayy,

Ya Kayyûm,

Ya Kahhâr.



Bunların fürû (Ek) esmâları:



Ya Vehhâb,

Ya Gayyûr,

Ya Fettâh,

Ya Cebbar,

Ya Selâm.



USÛLÜ TESBÎHİ RİFÂÎ



Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm



“Allâhü lâ ilahe illâ hüvel Hayyül Kayyûm. Lâ te’hu-zühû sinetün velâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fu-ardı, men zellezî yeşfe’u indehû illâ bi-iznihî. Ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm. Velâ yühîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bimâ şâ’e, vesi’a kürsiyyühüs-semâvâti vel-arda velâ ye’ûdühû hıfzuhümâ ve hüvel Aliyyül Azîm.”[10]

Sonra:

“Şehidellâhü ennehû lâ ilahe illâ hüve vel-melâiketü ve ülül-ilmi kaimen bilkıstı. Lâ ilahe illâ hüvel Aziyzül Ha-kîm. İnneddîne indallâhil-İslâm.”[11]

“Eşhedü bimâ şehidallâhü bihî ve estevdiullâhe hâzi-hiş-şehâdete vehiye lenâ indallâhi vedîatün.”[12]

Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm

“Kulillâhümme mâlikel mülki tü’til mülke men teşâü ve tenziul mülke mimmen teşâü. Ve tüizzü men teşâü vetüzillü men teşâü, biyedikel hayru inneke alâ külli şey’in kadir. Tûlicül-leyle fin-nehâri ve tûlicün-nehâra filleyli ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayyi ve terzüku men teşâü bigayri hisâb.”[13]

“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin Lâ hav-le velâ kuvvete illâ billahil’ Aliyyil Azîm.”

33 adet “Sübhânallâh”

33 adet “Elhamdülillah”

33 adet “Allâhü Ekber” Sonra:

“Allâhü Ekberû ve Azamü kebîrâ. Lâ ilahe illallâhü vahdehû lâ şerike leh. Lehül mülkü velehül hamdü vehü-ve alâ külli şey’in kadir. “

“Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenûn.”[14]







SEYR Ü SÜLÛK

Seyr ü sülûkde ulvî ve en yüksek hedef ilm-i tevhid’dir.

İlm-i tevhid “Allah’ın tek olduğunu bilme ilmidir”.

Eğer sâlik yedi nefsin yedi mertebesini geçtiği zaman tevhidi, hâl ve vicdanı ile anlaması çok güzeldir. Eğer anlamadı ise yedinci tavırda yalnız “Kahhar” ismini okuyan salik’e birer birer fürû esmâlarını yani:

“Yâ Vehhâb, yâ Gayyûr, yâ Fettâh, yâ Cebbar, yâ Selâm”ı dahi o-kutup zuhurat ile yanî o kişi ibâdet ile kendini meşgul görürse ibadetlerden zevk almaya başlarsa o kişiye “Tevhîd-i Ef’âl” öğretmeli. Yani:

“Kul küllün min indillah” [15]

Âyet-i kerîmesi mucibince, (her işi Hak işler, her şeyi o yaratır.) diye inanacak ve böyle göreceksin, hâl ve vicdan ile bunu düşünüp tefekkür edeceksin. Dış yönüyle bir işi falan ve filan işliyor görürsen de, gerçekte onları işleyen birdir ki o da Allah Teâlâ’dır; bunun misali; Hacivat Karagöz oynatan kişidir ki, seyirci hareketleri ve seslerin kuklalardan geldi-ğini zanneder, oysa hareket ettiren ve konuşan kuk-laları oynatandır.

İkinci isimde yemiş ve meyvalar görmeğe başla-yınca ona “Tevhid-i Sıfat”ı tarif etmeli. Yani “Bu biz-lerde görülen güç ve kuvvet ki, onlarla yürüyor, du-yuyor, görüyor, konuşuyoruz. Ağır ve güç şeylerde irâde, güç ve kuvvetimizi kullanıyoruz. Gerçekte bu kuvvet ve kudret Hakk’ındır, Hakk’tandır. Aynada gö-rülen suret gibi bizde görünüyor.” mülahazasıyla zikir etmelisin, demeli.

Üçüncüde buğday ve arpa gibi tohum olacak ta-neler meydana gelince ona “Tevhîd-i Zâti” yi tarif edip öğretmeli. Yani bizler, denizin dalgaları, kar ve buz gibi ayrı ayrı görünürsek de, hakikatta (gerçekte) fiil-lerimiz ve sıfatlarımız gibi zatlarımız da halik ve fânî olduğu için “Zât-ı Hak’dan başkası yoktur.” fikir ve mülâhazasiyle zikr etmeli.

Eğer yukarda geçen bu üç zuhuratın hepsini be-raber görürse bu duruma “el-Cem” derler ki, bu durumda “Zât zahir, sıfatlar ve fiiller bâtın, müstetir.” olur. Eğer bu mertebeden tenezzül ederse o ma-kama “Hazretü’l-Cem” denir. Bu durumda sıfat ve ef’âl, zahir, zat bâtın ve müstetir olur.

Eğer bazen zat zahir, bazan da sıfat ve ef’âl zahir olup nazar ve müşahedesinde (bakıp görmesinde) birbirlerine perde olmaz halde olursa bu menzile “Cem’ül-Cem” ve “farkun ba’del-cem” denir ki, bunla-rın üçü de Tevhîd-i Zât’ın hazeratıdır.

Bir de “Ehadiyyetü’l-Cem” vardır ki Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ve onun halifesi olan kutublara mahsustur.

Ve dahî sâlike yedinci tavrı ve Esmâ-i Hüsnâ’nın tamamını okutturduktan sonra “Makâmat-ı Tevhid”i öğretmek için, zikr-i kalbî hafi ki “Allah Allah Allah” demektir. Bu öğretilip ve yukarı-da geçtiği şekilde tevhidler öğretilir. Ve zikir de, kalpden ruha, ruhdan sırra, sırdan hafâ’ya, (gizliye), hafâdan ahfâ’ya (daha gizliye), ahfa’dan nefs-i natı-kaya, nefs-i natıkadan bütün bedene intikal ettirilir-se daha güzel olur.



[1] Feth, 10

[2]Enbiya, 69

[3] Yeminli duası

[4] “Biz demiri indirdik. Onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için birçok menfaattar vardır.” Hadid, 25

[5] “Ya Rabbi! Seyyid Ahmed el-Kebîr er-Rifâî hür-metine bu demiri ve silâhı soğuk su gibi yap ve Hazret-i İsmâîl aleyhisselâma yumuşak yaptığın gibi yumuşak yap.”



[6] “Ey topuz, sahib-i âlem olan ve Seyyid Ahmed er-Rifâî’nin sırrının tecellîsi olarak Allah Teâlâ’nın ism-i Â’zam’ı hürmetine ve Allah aşkına, zarar vermeden selâmetle gir ve acı vermeden çık.”

[7] “Ey şiş, sahib-i âlem olan Hazret-i Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin sırrının tecellîsi olarak, yerden otları bitiren Allah’ın ism-i Â’zam’ı hürmetine, zarar vermeden selâmetle gir ve acı vermeden çık.”



[8] (Ey ateş! Seyyid Ahmed el-Kebîr er-Rifâînin fakirleri üzerine serin ve selâmet ol. Benim beş şeyim vardır ki onlarla cehennemin, kalplere işleyen şid-detli ateşini söndürebilirim. Onlar: el-Mustafa, el-Müctebâ, el-Murtazâ ve onların iki oğlu Hazret-i Ha-san ve Hazret-i Hüseyin ve Hazret-i Fatıma.)



[9] “İmân edenlere, Allah’ın zikrine ve inen Kur’an’a karşı kalplerinin saygı ile yumuşama vakti hâlâ gelmedi mi?” (Hadîd, 16)

[10] “O Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh yok-tur. O ezelî ve ebedî hayat ile bizatihi (kendiliğinden) diri-dir, (bakîdir). Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, herşey O’nunla kaimdir. O’nu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tut-maz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların (dünya veya ahirete aid) önlerinde ve arkalarındaki (yaptıkları ve yapacakları, gizli ve aşikar) her şeyini bilir. Onlar (varlıklar, yaratıklar) ise, Allah’ın dilediği kadarından başka, ilâhî ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (mülk ve saltanatı) gökleri ve yeri çevrelemiş, kaplamıştır. Gökleri ve yeri korumak, gözetmek, O’na zorluk ve ağırlık vermez. O, çok yüce, çok büyüktür”. (Bakara,255)

[11] “Allah, kendinden başka ibâdete müstehak bir varlık olmadığını delillerle açıkladı. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ve hak üzere durarak buna imân ettiler. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur. O, (her şeye) galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir. Doğrusu Allah katında gerçek din İslâm’dır.” (Âi-i İmran,18-19)

[12] “Allahü Teâlâ’nın şehâdet ettiğine ben de şehâdet ediyorum ve bu şehâdeti, Allah Teâlâ’ya emanet ediyo-rum. O, Allah Teâlâ katında bizim için bir emân ve emâ-nettir.”

[13] “Şöyle de: Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen diledi-ğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini azız edersin, dilediğini de zelîl eder-sin; hayır, yalnız senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze sokarsın (geceler kısalıp gündüzler uzar) ve gündüzü geceye sokarsın (da gündüzler kısalıp geceler uzar). Ölüden diri çıka-rırsın, diriden ölü çıkarırsın; dilediğine de sayısız rızık Verirsin” (Âl-i İmran, 26, 27)

[14] “Biliniz ki, Allah’ın velileri (dostları) için hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Yûnus, 62)

[15] “De ki, her şey Allah’tandır.” (Nisa, 78)

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
rifâi, tarikatinde, usul


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
~ Usul usul % Tolga Futacı.. Sametold Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 30 Ekim 2010 19:10
Acıyı usul usul çekerek öğreneceksin !! Candy Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 24 Ağustos 2010 17:52