IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07 Mart 2012, 22:35   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Tarîkatlarda Tebliğ




Tarîkatlarda Tebliğ
Prof. Dr. İrfan Gündüz
1988 - Subat, Sayı: 024, Sayfa: 038
Lügatta; Yol, meslek, metot, usul, tarz, şekil ve halet gibi manalara gelen "tarîkat" kelimesi, vurmak anlamındaki "ta-ra-ka" kökünden türetilmiş arapça bir isimdir. Istılahta ise; kişiyi Allah'a götüren, zevk, neş'e, irfan, ilahî aşk ve cezbe yolu, özel bir merasimle girilerek (intisab) ta'kîb edilen tasavvufi usul demektir. Menzilleri aşmak ve makamlara yükselmek suretiyle Cenab-ı Hakk'a yaklaşmak isteyenlerin hususî haline de "tarîkat" denir.

M.XI. ara sırada klasik müesseseleriyle ortaya çıkan tarîkatlardan sonra, giyim - kuşam, zikir tarzı ve hususiyetleri, irşad ve hitabet farklılıkları ile özellik arzeden teşkilatların ismi olmuştur. Önceleri bir şahsın ma'nevî kabiliyetlerini geliştirmek için konulan ahlakî ve içtimaî esasları ihtiva eden metot ve yol anlamına gelen tarîkat, daha sonraları bir tekke ve zaviye çevresinde yaşayan, kamil bir mürşidin idaresinde, dervişleri kemale erdirmek için konulmuş kaidelerin bütünü haline gelmiştir. Her tarîkatın kurucusu sayılan şeyh veya pîr,müridlerinin kabiliyetlerini belli bir metot dahilinde geliştirmeyi hedef almıştır. Bu gayeyi gerçekleştirmek üzere, toplumun belli kesiminden oluşan bağlılarını kendilerine ve mürîdlerinin durumuna has usullerle terbiye eden mürşidler, seyr ü sülük esaslarını "müridin günlük hayatını baştan sona kuşatan bir çizgide" adab risalelerinde tespit etmişlerdir.

"ALLAH'A GÖTÜREN YOLLAR..."

Bu risaleler incelendiğinde tarikatların toplumda dînî - tasavvufî bir terbiye kurumu ve yaygın bir eğitim müessesesi olduğu anlaşılır. Hatta tarikatların ortaya çıkış sebebi ve temel fonksiyonunu bu noktada aramak gerekir. M.XI. asırda ehl-i sünnet inancı ve Gazzalî'nin sistemine göre bir eğitim sürdüren tekkelerin, yetiştirdikleri irşada ehliyetli kişilerce geniş halk kitlelerinin İslam'ı tanınmasına yardımcı oldukları bilinmektedir. Tekkeler üzerinde yapılan çalışmalar ve yayınlanan monografiler onların bulundukları yöre ve yaşadıkları zamanın şartlarına göre düzenlenmiş müfredat programları ile birer kolej ve medrese hüviyetinde olduğunu göstermektedir. Birbirinden metot, sistem ve irşad tarzı bakımından farklı, çeşitli tarîkatlara mensup şeyh ve dervişlerin iş bölümü yaparcasına açtıkları tekkelerde, toplumun değişik kesimlerine sundukları teblîğ tarzı dikkat çeken hususlardan biridir.

Mensublarını "ma'rifet'e erdirmeyi hedef alan tarikatlar, irşad usüllerinde insanların fıtrî temayül ve kabiliyetlerindeki farklılığı dikkate aldığı kadar, kişinin her an değişebilen haline bile önem vermiş ve "Allah'a götüren yollar mahlükatın nefesleri sayısıncadır" gerçeğini göz önüne alarak hareket etmeye çalışmıştır. Bu sebeple müntesiplerini aynı yere, ayrı yollardan götüren, isim ve usulleri birbirinden farklı tebîğ tarzları ile diğerlerinden ayrılmışlardır.

Kubreviyye, Sühreverdiyye, Mevleviyye, Rifaiyye, Kadiriyye ve Nakşbendiyye gibi ilim ağırlıklı ve sunnî eğilimli olanlar büyük kültür merkezlerinde tutunduğu gibi Yesevviyye, Kalenderiyye, Vefaiyye ve Bektaşiyye gibi diğerleri de medreselerin nüfuz edemediği göçebe ve yarı göçebe muhitler ve yeni fethedilen bölgelerde etkili olmuştur.

Bütün insanların aynı usulle bilgi ve ma'rifete ermeleri, aynı anlayış, idrak, meşreb ve ihtiyaçta olmaları mümkün değildir. "İnsanlara seviyesine göre konuşunuz" hadîs-i şerifi bu farklılığa işaret etmesi bakımından önemlidir. Bu sebeple tarikatlar teblîğ prensiplerini vaaz ederken herkesi değil, kabiliyet, meslek ve meşrep itibariyle asgarî müşterekleri bulunan, toplumun belli bir kesimini, onların psikolojik yapı, fıtrî özellik ve mesleklerindeki farklılığı dahi dikkate alarak sistemlerini tespite itina göstermiştir.

İRŞADA İCAZET

Ayrıca teblîğ ve irşadın her önüne gelenin yapabileceği sıradan bir iş olmadığını görmüş, bunun hiyerarşik bir silsile içersinde "icazet" ve ehliyetle yürütülmesi gerektiğini savunmuştur.

İlk planda kendi mensuplarının sonra da bulundukları çevre halkının durumlarım hesaba katan bir anlayışla, muhataplarının mürîd ve halk oluşuna göre, gerek usul, gerekse muhteva bakımından değişik bir üslübla ele alınan konular, anlaşılır bir hale getirilmiş, muhtelif bölgelere gönderilen "icazetli" mürşidlerle bu halka genişletilmeye çalışılmıştır.

BİRLİKTE YETİŞME

Sözlü, yazılı ve uygulamalı olmak üzere üç ana gurupta toplanabilen tarîkatlardaki teblîğ tarzının en önemli yanı, bağlı bulunmalarına özen göstermiş olmalarıdır. Böylece birlikte bulunan kimselerin "kişilik transferi" ile birbirini halen eğitmeleri düşünülmüş, mürîdlerle mürşidleri göz-göze getiren sohbet, toplu zikir ve ayinlere önem verilmiştir.

Mürşidler tarafından kaleme alınan tarikat adab ve erkanı, ile tasavvufun inceliklerini anlatan dervişlere yönelik risaleler, halka yönelik va'z nasîhat, menakıb ve ilmihal kitapları, özellikle arap olmayan müslümanlar arasında hızla yayılmış, ağdalı arapça ile yazılmış eserlerden daha çok rağbet görmüştür. Anadolu'da yazılan Menahic-i Seyfî adındaki ilk ilmihalin Ahî Evran-ı Velî'ye ait olması ve bunu Sa'deddîn-i Fergani'nin Minhacü'l-ıbad'ı ile Kutbüddîn İznikî'nin Mukaddime adlı ilk Türkçe ilmihalinin ta'kîb etmesi tarîkatların din teblîğindeki yerini göstermesi bakımından önemlidir.

HIRKA, ŞEDD V.S.

İbn Batûta'nın "Ecanibe ibraz-ı re'fet ve fütüvvet ve it'amına, ifayı havayicine müsare'at...", "ayende ve ravendeye daha ziyade muhabbet ve ikram ve şefkat...' de benzerini görmediğini ifade ettiği ahiliğin usul ve adabı ile diğer tarikatlar karşılaştırıldığında, bunların tebliğde kullandıkları farklı metodlar daha iyi anlaşılır. Şöyle ki:

Ahîlikte müridlere şedd bağlandığı ve şalvar giydirildiği halde, diğer tarikatlarda hırka'nın tercîh edildiği görülmektedir. Aynı şekilde ahilikte mürîd olmanın ilk şartı esnaf, sanatkar ya da bir meslek mensubu olmak veya bunları öğrenmeye koyulmak olduğu halde diğerlerinde böyle bağlayıcı bir hükmün bulunmayışı dikkat çekmektedir. Şedd ve şalvar vücudun süfiî kısmını kuşatan ele, dile, bele hakimiyeti temsil eden bir kıyafet olduğu halde, hırka, gönül başta olmak üzere ulvîsi ve süflîsiyle bütün vücudu kaplayan bir kisve olarak seçilmiştir. Bu yüzden olsa gerek gençler ve delikanlılar ahîliğe, padişah ve askerler de aynı teşkilatın seyfî kolu sayılan Yeniçeriliğe kanalize edilmiştir. Hırka giyme derecesine yükselmiş bir derviş için dünyevî herhangi bir işin seyrine müdahale kazayı ilahiye muhalefet telakki edildiği için -bir emriyle devletlere savaş açabilecek ve pek çok insanın ölümüne hükmedebilecek bir padişaha giydirilmemiş, yerine şedd ve kılıç kuşatmak suretiyle onların süfiî tarafı dizginlenmiş, ulvî kısmındaki terakkî ise kabiliyetlerine terkedilmiştir. Zira hırka giyen bir müridin değil yığınla insanı, karıncayı bile incitmemesi, terakkîsi için şarttır. Birçok mutasavvıf ve meşayih gençliğini demircilik, marangozluk ve dokumacılık gibi işlerde geçirerek, enerjisini topluma vermiş, daha sonra diğer tarîkatlara giderek meşîhate yükselmiştir.

Sema ve ney'in mevlevîlikte bariz bir usul olarak benimsenmesine de bu nazarla bakılabilir. Tasavvufi kişilikleri, iğneli fıkra ve mizahî oyunları ile insanları güldürürken düşündüren Nasreddîn Hoca ile Şeyh Küşterî'nin, dinlenen insanlara sundukları tebliğ modeli de dikkat çekicidir. Önce güldürüp gevşetmek, kişilerdeki direnci kırdıktan sonra, merakla beklenen neticeyi tek cümle ile unutulmayacak bir biçimde vermek de ayrı bir irşad tarzı olarak düşünülebilir.

DELİŞMEN TABİATLILAR

Müridlerini delişmen tabiatlı, garip etvarlı ve delikanlı kişilerden alan ve tekkelerini hudut boylarında kurmaya özen gösteren Kazer üniyye tarikatı, bu tutumu ile mezkur karakter yapısındaki kabadayıların kabına sığmayan ve deşarj olmak isteyen enerjilerini, fitne ve tefrika gibi içe dönük değil, cihad gibi kudsî, verimli ve dışa dönük bir hedefe tevcih usulünü tercih etmiştir.

Her tarikatı bariz özellikleriyle incelemek ve özelliklerini göstermek konumuz dışında olmakla birlikte, tarikatlar arasındaki farklılığın insanların değişik meşrep ve karakterlerinden kaynaklandığı söylenebilir.

İRŞAD MEKTEPLERİ

Medreselerinde dersleri ile haşır-neşir olan birisiyle, atölye veya işyerinde işi ile baş başa olması gereken kişiye, ya da gençliğin bütün özelliklerini taşıyan birisiyle yaşlı birisine hitabın değişik olacağı tabi'î, yokluğu ise gayr-ı tabi'îdir. Bu değişiklik diğer tarikatlar için söz konusu olduğu kadar, işkolunun her kademesine yön veren ahilik için de aynı şekilde düşünülmelidir. Camcı ile demirci, sarraf ile bezcinin ayrı usul ve metotlarla irşad edilmesi gerektiği izahtan varestedir. "Aynı şeyleri yapanların aynı şeyleri sevdiği ve aynı şeylerden nefret ettiği" ruhî, psikolojik ve sosyolojik bir gerçek olarak ifade edilmektedir. Tarikatlar bu farklı yapı ve özellikleri dikkate alan birer irşad mektepleri ve tebliğde ihtisas ekolleri olarak düşünülebilir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
tarîkatlarda, tebliğ


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Tebliğ ve Diyalog Kalemzede İslamiyet 0 25 Temmuz 2011 15:40
Dini tebliğ etmek Ecrin Genel İslami Konular 0 08 Nisan 2011 21:50
Tebliğ nasıl olur? BaRoN İslamiyet 0 21 Nisan 2009 00:40
Peygamberimiz'in Tebliğ YapraK İslamiyet 1 20 Mart 2009 02:52