IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20 Mart 2009, 21:59   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gümüşhane İli Hakkında Bilgiler




GÜMÜŞHANE HALK OYUNLARI


İl toprakları, kuzeydoğu ve doğudan Zigana ve Soğanlı Dağlarıyla; batıdan Balaban dağları ve uzantılarıyla; güney ve güneydoğudan ise Çimen, Sipikör, Otlukbeli ve Kop dağlarıyla sınırlandırılmıştır.

“Kelkit’in Çimen Dağına yakın olan köyleri Erzincan Ağzına yakın konuşurlar. Köse Bucağı, Hoşmaşat deresi ile Elaç deresi ağızları başka başkadır. Elaç darasi ağzı, kendisine yakın olan Şiran köylerini de etkiler.

Şiran’ın Kozağaç, Tepedam, İnözü tarafları ile Kırıntı, Yeniköy, Selimiye, Çal tarafları ve Telme, Çambaşı tarafları ile Kadıçayırı, Paşapınarı, Sadık, Sinanlı tarafları farklı ağızlarda konuşurlar.

Gümüşhane Merkezinin ağzı ile, Kale Bucağı değişiktir. Hatta Gümüşhane’ye ve birbirine çok yakın olan Tekke ile Pirahmet Köyleri birbirinden çok farklıdırlar. Tekke’nin hemen arkasındaki Bahçecik köyü, Tekke gibi değil de kendine çok daha uzak olan, arada da dağlar olan Aktutan Köyü gibi konuşur. Aktutan Köyü ile hiç bir yakınlığı olmayan Dörtkonak, Hasköy ve çevre köylerle Aktutan’ın konuşma benzerlikleri çoktur.”(Özcan San, s.113-114)

Gümüşhane adından da anlaşılacağı gibi bir zamanlar gümüş yataklarının derya Deniz olduğu coğrafi bir bölgeymiş. Dolayısıyla madencilikle ilgili iş olanaklarının çokluğu kendine özgü zanaatkarlar ve ticari alanlar oluşturmuş. Bununla birlikte Gümüşhane/Argiropoli hatırı sayılır bir nüfus yoğunluğuna sahip olmuş.

Gün gelmiş Gümüşhane’nin gümüş yatakları tükenmiş. 18.yy’da madenlerin kapatılmasıyla yerli veya bölgeye sonradan iş için gelen binlerce insan başka topraklara göç etmeye başlamış. Özellikle zanaatkar bir nüfusa sahip olan Rumlar madenciliğin geliştiği başka yerlere (Akdağ Maden, adında Maden olan her yere...) veya verimli toprakları olan bölgelere göç ettiler. Bu bölgelerden en çok Gümüşhaneli nüfusuna sahip olan yer Kars yöresidir. Kars’ta 80 köy oluşturan eski Haldialılar, 1822 ve 1878 Türk-Rus savaşından sonra, Osmanlıya karşı Rusların yanında yer almalarından dolayı tamamı olmasa bile büyük çoğunluğu köylerini boşaltarak Kafkasya’ya (Gürcistan coğrafyasına) göç etmek zorunda kaldılar. Kafkasya’da maceraları bitmeyen bu insanlar Stalin döneminde topraklarının kollektif çiftliklere devredilmesine direndikleri için Kırgızistan, Özbekistan, Kırım ve Sibirya’ya sürülerek cezalandırılırlar. Stalin’in ölümünden sonra yine bir kısmına geriye dönüş izni verilir. Yeniden yurt değiştiren bu insanlar, S.S.C.B’nin dağılması üzerine 1990 yıllarda Kafkasya’da ortaya çıkan çatışmaların yine ilk kurbanı olurlar. Gürcüler, Abhazlar ve Megrel/Lazlara karşı savaşlarında yanlarına alamadıkları Pontosluları dışlarlar. Binlerce insan Yunanistan’a ve Kafkasların, Rusya’nın çeşitli bölgelerine göç ettirilirler. Son iki yüz yılını tehcir, işkence, sürgün ve asimilasyon politikaların altında geçiren bu halkın başlarına gelenler dünya tarihinde pek az rastlanabilen dramlardan biridir.

Gümüşhane kökenli eski yurttaşlarımızı Yunanistan’ı yeniden yurt edinme çabası gösterirlerken tanıma olanağı buldum. Bir rastlantı sonucu Selanik’in eski Türk mahallesinde onlara ait bir düğünde bulundum. Giysileri Kars ve Kafkas özellikleri taşıyordu. Akordion, klarnet ve kemençeyle düğünlerini renklendirdiklerinde, nasıl oluyor da bu halk hala ayakta durabiliyor, diye kendi kendime sorunuyordum. Belki de sergiledikleri halk danslarını yaşama direnişlerinin bir simgesi olarak göstermek istiyorlardı.

Halk Oyunları

Oyunların Çalgıları:
Meydanda ve kapalı yerlerde kemençe, tef, Armonika, Klarnet.

Ah Teze Yar –
Akça Ferikler –
Aşırtma –
Aşşahtan Gelirim –
Bıçakoyunu –
Büyük Cevizin Dibi –
Can Temer – Bar. Kadın, Erkek.
Daldalar –
Delipaşa – (Kelkit)
Deli Kız Sinin Geliyor –
Dello –
Dırıngı, Diringi, Dringi – Kadın, Erkek, Tek.
Dilvane –
Dittara –
Dizden Kırma, Dik horon, Urum diki, Vasilin diki –
Durnalar – (Kelkit)- Kadın, Tek.
Efeler – Horon. Erkek.
Eğlenceden Gelenler –
Güzeller barı – (Bak. Nari)
Havahatun –
Hey Mustafa –
Hoşbilezik –
Hoynari –
Karahisar horonu – (Bak. Efeler)
Karabet –
Karşılama –
Kasap –
Kaydırma – (Kelkit)
Kekliği Vurdum –
Koççari – (Kelkit)- Bar, Erkek, Kadın.
Köroğlu Zeybeği –
Köşkaltı –
Kürdün kızı –.
Kürt kızı –
Lazutlar –
Mektepli –
Mero –
Nari –
Nerra – (Kelkit)
Peştemalın Bağları –
Sallanma –
Sarı kız – (Kelkit)- Kadın. Tek.
Sıksara –
Şayrenize –
Şiro –
Sordadiki –
Tamzara barı – Erkek
Temirağa, Temurağa, Temürağa, Timur ağa, Temurağa barı – Bar. Erkek.
Tepeler –
Tiktak –
Tillora –
Tulum –
Turnalar – Halay. Erkek.
Yusuf Zeliha -


Alıntıdır

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 20 Mart 2009, 22:03   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Gümüşhane İli Hakkında Bilgiler




GÜMÜŞHANE YAYLALARI

Unutulan geleneklerimizden biri de yayla göçleridir. Kültürümüzde köklü bir yere sahip olan yayla göçleri artık çok az yaşanır oldu.Geçmişte kulak, yaylak, mezra, oba diye adlandırılan yöre isimleri de unutuldu. İlimiz genelinde pek çok köyümüz yazın yaylaya, kışın köye dönerlerdi. Bunun için yayla kelimesinin türkülerimizde, destanlarımızda büyük yeri vardır.
Mayıs-Haziran aylarında köylü toplanarak yaylaya göç gününü kararlaştırır, bir hafta öncesinden göç hazırlıklarına başlanırdı. Göç gününün akşamında lüzumlu olacak kap kacak hazırlanır, denkler tutulur, sabahın erken saatlerinde köyde heyecanlı bir hareketlilik başlardı. Atini, katırını yükleyen, hayvanlarını önüne katan tutardı yaylanın yolunu. Yaşlısından çocuğuna varana kadar herkes bu günü büyük bir heyecanla beklerdi. 3-5 km'lik yayla yolculuğunda bayramlık elbiselerini giymiş, allı pullu genç kızların hep bir ağızdan söyledikleri türkülere, özene bezene süslenmiş ineklerin, koyunların, kuzuların zil sesleri eşlik ederdi. Bu, kışın sıkıcı günlerinden, kurtulan insanımızın doğa ile, sevgilisi ile kucaklaşması idi. Yani özleme yolculuktu. Şimdilerde göçlerin şekli de amacı da, yönü de değişiverdi. Artık umuda göçler başladı. Sonunda ayrılık var, hüzün var, gariplik var.
Yaylaya varıldı mı hayvanların selameti, tatsız olayların olmaması, insanların neşe ve mutluluk içinde olması, kısaca yaylanın bereketli olması için uğur getireceği inancı ile "Yayla anası" tarafından "Yayla bozulur", şenlikler başlardı. Bir yandan kuzusunu arayan koyunların melemeleri, sevinçten böğüren boğalar, at kişnemeleri; bir de buna çobanın yanık kaval sesi karıştı mı insan kendini başka bir alemde zannederdi.
Sonbahar aylarında soğukların bastırmasıyla birlikte köylere dönüş için hazırlıklar başlar, bu defa bereket dolu yükler hazırlanırdı. Artık ne koyun, ne kuzu sesi kalırdı. O berrak yıldızlı gecede yayla sessizliğe bürünürdü. Yapılan yağlar, lorlar, peynirler yüklenir atlara, katırlara, köyün tozlu yollarında uzun bir konvoy oluştururdu. Böylece bir yayla mevsimi daha geçer, köye dönülürdü.İlki 1993 yılında düzenlenen ve her yıl Ağustos ayında tekrarlanan festivalde Gümüşhane'nin kendine özgü kuşburnu ve pestil ürünlerinin tanıtılması ve ilin ekonomisine canlılık kazandırılması yanında ilin kültürel ve turizm değerlerinin tanıtımı amaç edinilmiştir. Festival süresince halkın eğlenmesine ve dinlenmesine katkı sağlamak amacıyla yerel imkanlarla profesyonel sanatçılar getirtilerek şehir stadyumunda halka ücretsiz konser verilmekte, şehrin çeşitli yerlerinde folklor gösterileri sunulmaktadır. Bütün bunların yanında program süresince festivale iştirak edenlere yine ücretsiz olarak tarihi ve turistik değerlerimiz gezdirilmektedir.


Alıntıdır


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Nisan 2009, 03:51   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Gümüşhane İli Hakkında Bilgiler




TARİHİ

Doğuda Bizer ve Muşkilerin yaşadığı Skidides (Rize) ile batıda Pariyadres (Trabzon) dağlarına uzanan ve güneyde Satala (Sadak) ovası ile çevrili Gümüşhane bölgesinde tam bir kavimler mozaiği oluşmuştur.
Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular ancak M.0. 3000-2000 arasına tarihlenen ilk Tunç Çağı'nın aydınlatılmasına yardımcı olmaktadır
Gümüşhane yöresinin bilinen ilk halkı 1500'lerde yaşayan Azzi ve Hayaşa'lardır. Gümüşhane yöresinde bilinen ilk kent adı antik çağdaki ARGİROPOLİS'tir. Bu adın eski Yunanca'da Gümüş anlamına gelen ARGİROS'tan kaynaklandığı sanılmaktadır.
Bulunduğu coğrafi konum itibariyle tarihsel olaylar karşısında daima tampon bölge olarak kalan Gümüşhane'de mimari eserlerin çoğu günümüzde ulaşamamıştır. Bunun bir sebebi de tabiat şartlarının yetersizliğiyle gelişememiş köy yerleşmesi olmasıdır. M.Ö. 2000 başlarında Mezopotamya'daki Asur devleti Anadolu'ya o güne değin rastlanmamış bir biçimde yayılmaya başladı. Silah gücüyle sahip olamadıkları bölgelere ise tüccarları vasıtasıyla ulaşmayı amaçlamışlardır. Kısa süre içerisinde Gümüşhane’nin de içinde bulunduğu Anadolu'nun çeşitli yerlerinde karumlar (pazar yerleri) kurarak yöreden çıkardıkları gümüşü ülkelerine götürüyorlardı.
Gümüşhane yöresinin Azzi ülkesi adıyla, güneyinden Suşehri'ne kadar uzanan toprakların ise Hayaşa ülkesi olarak anıldığı Hititler zamanında zenginlik kaynağı yine gümüştür. Hititler alışverişte değer ölçüsü olarak gümüşü kullanıyorlardı. Hititlerin para birimi 1/2 "Şekel" gümüştü. Ayrıca gümüş, levhalar biçiminde inceltilip kesiliyor ve üzerine çivi yazısı yazılıyordu.
Hititler zamanında Trabzon'da Tabaritler, güneybatı Kafkasya'da İbaritler ve Van bölgesinde Urartular hüküm sürüyordu.
Hitit imparatorluğu gerek batıdan gelen Friglerin ve gerekse kuzey komşuları Kaşkaların saldırıları sonucu zayıflayınca Urartular bölgeye hakim oldular. (M.Ö. 860) Asurların zayıflamasından da faydalanan Urartular bölgedeki nüfuzlarını arttırdılar. Aynı yıllarda Ege adalarında ticaretle uğraşan Argonotlar "Konuk kabul etmeyen hırçın deniz" diye tabir ettikleri Karadeniz'in madenleriyle ünlü yöresine koloniler kurdular. (M.Ö. 756) Böylece Gümüşhane yöresi madenleri de uygarlığa açılmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Urartu kültürü ve maden işçiliği Argonotlar aracılığıyla Ege Adaları'na dek yayıldı.
Urartular’ın bu güçlü dönemleri Kafkaslardan gelen Kimmer ve İskitlerin saldırılarından etkilenerek zayıfladı. Yöre halkının büyük çoğunluğu yerini yurdunu bırakarak güneye ve batıya doğru göçe başladı.
Bu kargaşa Medler'in istilasına kadar sürdü. M.Ö. 560'lı yıllarda Medler Gümüşhane yöresini ele geçirdiler. Ancak Medler yine ayni sülaleden gelen II. Kiros (Kuraş)'ın başkaldırısı ile yıkılmış ve M.Ö. 550'de Pers Krallığı kurulmuştur. Gümüşhane de bu sınırlar içinde olup yılda 300 gümüş talen vergi ödemekle yükümlü tutulmuştur. Persler, Medlerden farklı olarak hakim oldukları yöre halklarını göçe mecbur etmeyip gelenek ve törelerini sürdürmelerine göz yummuşlardır. Köle sahiplerinden aldıkları toprakları kendi komutan ve rahiplerine dağıtmışlardır. Bu komutanlar dakendileri için kaleler yaptırmışlardır. Yöre halkı vergi veriyor; buna karşılık rahat yaşıyordu. Bu durum Pers kültür öğelerinin Anadolu'ya girmesine fırsat vermiştir. (Örneğin ateşe tapıcılık gibi)
Persler Yunanlılarla yaptıkları savaşlarda yöre insanını da kullanmış, nitekim Kserkes'in M.Ö. 480'de Yunanistan'a yaptığı sefere Khalip (Khaldi-Haldi=Gümüşhane, Trabzon ve çevresinde yaşadığı belirtilen halk) askerleri de katılmıştır. Heredot bu seferde Khaliplerin küçük kalkanlar, kısa mızraklar ve eğri kılıçlarla donandığını yazmaktadır. Bazı kaynaklar ise bu sefere Çoruh havzasında yaşayan Muşkilerin katıldığını kaydederler.
İmparator II. Artakserkses döneminde (M.Ö. 400) bölgeyi güneyden kuzeye dolaşmış olan tarihçi Ksenefon ise, Pers ordusunda paralel askerlik yapan Makedonyalıların Babil yöresinde Karduklar'a yenildiklerini, daha sonraki geri çekilme sırasında Gümüşhane yöresinden de geçtiklerini yazmaktadır.
M.Ö. 350'lerde zayıflamaya başlayan Pers İmparatorluğu'na Makedonya Kralı Büyük İskender son verdi. (M.Ö. 334 ve 331) İskender orduları Gümüşhane yörelerine kadar uzanamadılar. Yöre bu yüzden M.Ö. 4. yüzyıl başında siyasal bir boşluğun içine düştü. Büyük İskender’in hakimlerinden Flikos'un Gümüşhane'de gümüş madeni bulması üzerine buraya önem verdiği söylenir.
Ege Adaları'ndan biri olan Kios adasının tiranı Mitridates Ktistes doğuda İris (Yeşilırmak) ve Lykos (Kelkit) havzasına dek uzanan toprakları ele geçirdi. (M.Ö. 301)
Pontos Krallığı'nın kurucusu olan I. Mitridates öldükten sonra yerine oğulları geçti. Bu krallar zamanında Pontos Krallığı’nın sınırları Gümüşhane'ye kadar uzandı. Krallık tahtına Mitridates Evpatorun geçmesiyle (M.Ö. 169-120) devlet hızlı bir gelişmenin içine girdi. Pontus Krallığı'nın karşısındaki en önemli güç Romalılar oldu. Evpator döneminde gümüş ocakları işletilmeye devam edildi. Savunma üstünlüğünü korumak için yüzlerce kale yapıldı. Ordunun zor duruma düştüğü zamanlarda da bu dağlık bölgeye iyi bir saklanma yeri oluyordu. Pontos Krallığının üstünlüğü Kerona Savaşı'nda sarsılınca iç çalkantılar başlamış, Lykos (Kelkit) yakınlarındaki Kabira dolaylarında Romalılarla yapılan ikinci büyük savaşta da yenilince Gümüşhane dağlarına çekilmişlerdir. Pontoslar burada sakladıkları hazine ve silahlarıyla M.0. 66'ya kadar direnmişlerdir. Ancak M.0. 64'te Roma'ya bağlı bir yasal krallık olmayı kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Yöredeki Roma hakimiyeti M.0. 20. yılda başlamış ve M.S. 395'Iere kadar devam etmiştir.
Kavimler göçü neticesinde Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılınca Gümüşhane yöresi Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır.
Bizans İmparatoru Herakleios 625'te İran'daki Sasani Devleti üzerine bir sefer düzenlemiş, sefer sırasında Kelkit Vadisi'nden geçen imparator burada ordusunu Gürcüler ve Abazalar (Abazalar) gibi güçlü Kafkas oymaklarıyla ve Lazlarla güçlendirmiştir. Ancak geri direnişte Konstantinapolis (İstanbul)'un Avar tehlikesine maruz kaldığını öğrenmiş tehlikeyi savuşturmaya çalışırken de arkadan Sasanilerin baskınına maruz kalmıştır. Bizans İmparatoru bu baskıdan kurtulmak için Hazarlarla işbirliği içine girdi. O dönemde Gümüşhane yöresi de Bizans-Hazar askeri işbirliğinde rol oynayan topraklardan biriydi. Kral Jüstinyen zamanında Keçikale Kalesi (Kale bucağında) onarılmıştır.
Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis (Yunanca argyros: “gümüş” ve polis: "kent" demektir.) adi verilmiştir. Yöredeki savaşların asil sebepleri tarihi ipek Yolu üzerinde bulunması ve madenleriyle ün yapmış olmasıdır.
7.yüzyıl sonları ile 8. yüzyıl başlarında bölge Emevi-Bizans ve Abbasi-Bizans arasında birkaç defa el değiştirmiştir.
Halife Hz. Ömer zamanında (634644) Erzincan ve Erzurum Arapların eline geçince Gümüşhane’de bu egemenliği tanıdı. Ancak bu egemenlik fazla sürmeden bölgede yeniden Bizans egemenliği sağlandı. Halife Hz. Osman zamanında (644~656) Gümüşhane, Bayburt, Erzurum ve Erzincan Emir Habib Bin Mesleme tarafından Bizanslılardan geri alındı. Halife Hz. Ali zamanında (656-661), Muaviye ile olan mücadeleler ile iç isyanlarla uğraşılması sebebiyle bölgede yeniden Bizans egemenliği başladı.
Emevi Halifesi Abdülmelik zamanında (685-705) bölge tekrar Emevi yönetimi altına girdi. Ancak Halife Velid zamanında (705-715) Araplar ile Hazarlar arasındaki çatışmalarda Hazarlar başarı gösterince bölge yeniden bu durumdan istifade eden Bizanslıların eline geçti.
Abbasiler zamanında Bizans-Arap çatışmaları devam etmiştir. Bu dönemde Gümüşhane yöresi ile ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak Bayburt'un Bizans egemenliğinde kaldığı bilindiğine göre Gümüşhane de Bizans egemenliğinde kalmıştır diyebiliriz.
Çağrı Bey'in 1016 yılında Anadolu'ya yaptığı ilk akın sırasında Gümüşhane'ye kadar geldiği bilinmektedir. 1058'de Tuğrul Bey'in ordusu İbrahim Yinal komutasında Trabzon'a kadar akın yaparken Gümüşhane'yi de ekonomik yönden önem arzettiği için fethetmiştir.
Bu fetihten önce 1048 yılında Anadolu'ya daha önce büyük bir gift olayının başladığı görülür. Bir Ermeni müellifi bu konuyla ilgili olarak "1048 yılında Türk milletinin korkunç dalgaları Garin (Erzurum) ve Pasin Ovası'na döküldü. İnsan dalgaları sel gibi memleketin dört köşesini istila etti. Batıda Haldia (Gümüşhane ve Trabzon havalisi), kuzeyde ispir, güneyde Muş bölgesine ve Sisak (Ağri dolayları) taraflarına kadar yayıldı." demek suretiyle istilanın genişliğini dile getirmektedir.
Daha önce belirttiğimiz gibi bu Türkmen akınları olmadan önce Hazarlar ve Peçenekler ile Çepni Türk oymakları bölgeye yerleşmişlerdir. Çepniler 24 Oğuz boyundan biri olup Anadolu'nun fethi ve Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır.
13. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular Moğol istilası altında ezilirken Gümüşhane ve çevresinin müdafaası Çepni Türklerine kalmıştır. Rum vakayinamecisi (tarihçisi) Pataretos 14. yüzyılda Çepnilerin Tirebolu'ya vardıklarını söyler ki, bunlar Gümüşhane tarafından gelmişlerdir. Anadolu'nun fethinden sonra birçok imaret kurulmuştur. Gümüşhane ve Kelkit, Emir Mengücek Gazi tarafından kurulan Erzincan imaretine bağlanmıştır. 1164'te II. Kılıçarslan Mengücekli topraklarını Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağladı. Anadolu Selçuklu Devleti'nde ticarete büyük önem verildiğinden tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Gümüşhane ve çevresi de önemini devam ettirmiştir.1243 Kösedağ Savaşı'nda İlhanlılar, Selçukluları yenerek buraları zaptettiler.
Anadolu, Moğolların nüfuzu altına girince Trabzon Rum İmparatorluğu bu defa Moğollara vergi vermeye başladı. Moğol nüfuzunun kırılması ve Türkmenlerin beylik kurmak için faaliyet göstermeleri neticesinde ve II. Yuannis devrinde (1280-1297) Türkmenler madenleriyle ünlü Halibya (Haldiya) kısımlarını istila ettikleri gibi Cenevizlilerle Venedikliler de İmparatorluk üzerinde iktisadi nüfuz vücuda getirmişlerdi.
İlhanlıların son hükümdarı Ebu Said'in ölümü üzerine 1335'te Bayburt, Erzurum ile Erzincan ve Gümüşhane Celayirlilerin eline geçmiştir. 1345'te Eretnaoğulları, 1430'da Karakoyunlu hakimiyetine geçen bölgeye 1467'de Akkoyunlular hakim olmuştur. Bölge sık sık Trabzon Rum İmparatorluğunun da eline geçmiştir.
Fatih Sultan Mehmet (1451-1481), Trabzon üzerine yürüdüğü sırada Trabzon Rum İmparatorluğunun sınırları Giresun'dan Batum'a kadar ve güney hudutlar da Bayburt ve Gümüşhane’nin kuzeyinden geçen dağ silsilesi ile çevriliydi. Osmanlılar’ın aleyhte hareketleri nedeniyle Trabzon Rum İmparatorluğu, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'la işbirliği içine girmiştir.
1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon Rum İmparatorluğuna son vermesiyle bölgede Osmanlı etkisi görülmeye başlanmıştır.
Gümüşhane, Trabzon Rum İmparatorluğunun fethedilmesinden sonra Osmanlı hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet 1461'den 1467'ye kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Gümüşhane Akkoyunluların hakimiyetine girmiştir. Bu hakimiyet 1473 yılında Fatih ile Uzun Hasan arasında vuku bulan Otlukbeli Savaşıyla sona ermiştir. Gümüşhane ilinin kuzeyindeki "Kharşit" ilk Osmanlı belgelerinde "Khas-Rudu çayı orta ve yukarılarındaki Torul ve Canıca (Gümüşhane'nin eski adi) kesiminde Akkoyunlular'a tabi (bağlı) Ortodoks-Apkazlı (Abaza) "Torul Beyliği" 1474'de (veya 1478) Fatih'in Amasya'dan gönderdigi bir ordu kolu tarafından fethedilmiştir.
Yavuz 1508'de Trabzon valisi iken Anadolu'da başlayan Şii ayaklanmaları yüzünden Trabzon'dan Bayburt'a kadar uzanan bir sefer yapmıştır. Bu bölgede Safeviler lehinde ayaklanma ve karışıklık çıkaranlar Çepni Türkleridir. 16. yüzyılda onlardan bir bölümü Halep Türkmenleri, muhim bir kümede Sivas, Tokat ve Amasya bölgesindeki Ulu Yörük arasında yaşadığı gibi yine bu boya mensup pek kalabalık bir topluluk da Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Giresun ve Canik (Ordu ve Samsun) bölgesinde oturuyordu. İşte Safevilerin hizmetindeki Çepniler de bu sayılan topluluk ve bölgeden idiler.
Bu karışık durumdan sonra bölgedeki sükunet ancak Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim (1512-1520) arasında meydana gelen Çaldıran Savaşıyla sona ermiştir. Bölge tamamen "Anadolu Türk Birliği"ne katılmıştır. (Ağustos 1514) Yavuz buraya vali olarak Bıyıklı Mehmet Paşayı bırakmıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) İran seferi sırasında Harşit Vadisi'nden geçerken gümüş madeninin bulunduğu Eski Gümüşhane yöresinin imar edilmesini emretmiş, böylece buraya ev ve Süleymaniye Camii yapılmıştır.
1647'de Gümüşhane'yi ziyaret eden Evliya Celebi, buralarda gümüş madeninin çok olduğunu, çalışır ve boşaltılmış durumda 70 kadar ocak bulunduğunu bildirir. Yine bu ocaklardan 7 koldan kurşunsuz gümüş cevheri çıkarıldığını ve bu şehirde Emin Mahallesinde darphane olduğunu yazarak üzerinde "Azze nasrahu daraba fi catha" (Canca'da basılmıştır) yazılı birkaç akçenin kendisinde olduğunu bildirir.
Gümüşhane'de doğan her çocuğun gümüşten kaşığının, çatalının ve tabağının olduğu rivayet edilir. Şehrin nüfusunun her geçen gün artmasında coğrafi konumunun, tarihi ipek Yolu üzerinde bulunmasının ve madenlerinin önemli rolü olmuştur.
Katip Çelebi, Cihannüma'sında "Kaza-i Urla" diye adlandırdığı Gümüşhane için "Urla bir güzel kazadır, yakınında gümüş olmağla Gümüşhane dahi derler" demektedir.
Maden ocakları IV. Murad zamanında (1623-1640) en canlı dönemini yaşamıştır. Bir ara kapanan ocaklar 1839 yılında yayınlanan bir hatt-ı hümayunla tekrar işletmeye açılmıştır. Ocaklar mülkü amirin tayini, padişahın onayı ile atanan ve Matah Efendi denilen kişilerce yönetilirdi.
Gümüşhane 19. yüzyılda Trabzon’a bağlı bir sancaktı. Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde yer alan Gümüşhane Sancağı kuzeyde Trabzon merkez sancağı, doğuda ve güneyde Erzurum Vilayeti, batıda Sivas Vilayeti ile çevriliydi. Sancağın merkezinde toplanan Rum nüfus özellikle gümüş işletmeciliğine katkıda bulunmaktaydı. 19. yüzyıla kadar rahat bir hayat sürdüren Gümüşhane yöresi, savaşlar nedeniyle tedirginlik içine düşmüş, madenlerin yeterince işletilmemesi sebebiyle de göçe başlamıştır. Böylece şehir harap olmaya ve nüfus azalmaya başlamıştır. 1829 ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile 7 Temmuz 1916 tarihlerinde Rusların Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz'de yaptıkları işgaller ve bunun sonucundaki göçler Gümüşhane’de hayat bırakmamıştır.
Ruslar 16 Temmuz 1916'da Bayburt'u aldıktan sonra yollarına devam ederek 19 (20) Temmuz 1916 günü Gümüşhane’ye girmişlerdir. Türk birlikleri fazla karşı koyamayınca Ruslar ayni gün Torul'a girmişlerdir. Böylece Trabzon yolu Ruslarla açılmıştır.
22 Temmuz 1916 günü Kelkit üzerine yürüyen Rus ordusu akşama doğru burayı ele geçirmiştir.
Gümüşhane ve çevresi bu işgaller karşısında ve özellikle Ermeni zulmü altında ezilirken Rusya'da Bolşevik İhtilali'nin çıkması ve iç çalkantılar sebebiyle Ruslar 18 Aralık 1917'de Erzincan Mütarekesi'ni imzalamış ve ordularını geri çekmeyi kabul etmiştir. Ancak Ermeniler katliamlarına devam etmişlerdir. Bunun üzerine mütareke geçersiz sayılarak yeniden savaş başlatılmış ve bu suretle Torul 14 Şubat, Gümüşhane 15 Şubat ve Kelkit 17 5ubat 1918'de Rus işgalinden kurtarılmıştır.
Milli Mücadele yıllarında kıyı ile iç kesimler arasında olması sebebiyle coğrafi önem arz eden Gümüşhane, bu dönemde Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin faaliyet alanı içinde bulunmuştur. Gümüşhane delegesi Kadirbeyzade Zeki Bey bu cemiyetin ikinci başkanlığına getirilmiştir. Cemiyetin amacı Trabzon ve havalisini Pontuscu Rum ve Ermeni katliamlarından korumak ve burada Pontus Rum Devleti kurulmasına engel olmaktı.
23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'ne Gümüşhane'den Kadirbeyzade Zeki Bey (Gümüşhane ve Torul mümessili olarak) Erzurum Kongresi'ne katildi. Kelkit'ten Müftü Osman Nuri Efendi, Şiran'dan Müftü Hasan Fahri (Polat) Efendi Erzurum Kongresi'nin açılış ve kapanış dualarını yapmıştır. Bu nedenle 9 Ağustos 1335 (1919)'da Mustafa Kemal, O'na yazdığı bir tezkere ile teşekkür etmiştir.
Osmanlı hakimiyetinin ilk zamanlarında Erzurum Eyaletine bağlı iken sonraları Trabzon'a bağlanan Gümüşhane sancağı 20 Nisan 1924 ve 491 sayılı kanunun 89.maddesinde "Vilayet" başlığı altındaki kanunla 1925 yılında il olmuştur.
1925-1926 tarihli Trabzon salnamesinde "Gümüşhane Vilayeti Merkez ilçe ile birlikte Bayburt, Kelkit, Torul ve Şiran olmak üzere beş ilçe, beş bucak ve 377 köyden oluştuğu, 16943 evde 101153 kişinin yaşadığı şehirde hastane olmadığı... vilayetin ticari durumunun Trabzon-Bayburt-Erzurum büyük yolu üzerinde ve İran transit yolu üzerinde bulunduğundan oldukça iyi olduğu, aslında tarım memleketi olan vilayetin bazı yerlerinde ürünleri yerel ihtiyacı karşılamadığından, halkın bir kısmının işçilik, meyvecilik ve katırcılıkla geçindiği" belirlenmektedir.
Gümüşhane'nin il olmasıyla birlikte Ahmet Durmuş (Evren-dilek) Bey vali olarak atanmıştır. Cumhuriyet d6neminin ilk Belediye Başkanı ise Osman Bey (Ataç) olup 1922-1934 tarihleri arasında görev yapmıştır. Bayburt'un 1989 tarihinde il olması ve ayrıca yeni ilçelerin oluşturulması ile idari taksimatta değişiklik meydana gelmiştir. 1988 yılında Köse, 1990 yılında Kürtün ilçe olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Gümüşhane’de yol ve köprü yapımına önem verilmiş, tarım geliştirilmeye çalışılmıştır.
İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde ise II. Dünya Savaşı patlak verdiğinden ilk dönemlerde hemen hiçbir yatırımın yapılmadığı Gümüşhane il merkezine 1948 yılında su getirilmiş, ertesi yıl da elektrik şebekesi kurulmuştur.
1950'den itibaren ekonomik bir kalkınma görülmeye başlanmış, ancak şehir gelişmeye elverişli olmadığından diş illere ve hatta Avrupa ülkelerine göç olayı başlamıştır.


Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 03 Nisan 2009, 03:53   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Gümüşhane İli Hakkında Bilgiler




YÖRESEL YEMEKLER

PESTİL
Malzemeler :Taze dut, toz şeker, bal, süt, un, ceviziçi, fındık içi, fıstıkiçi
Yapılışı : Dutlar büyük bir kazan içerisinde kaynatılır. Daha sonra posası süzülerek suyu çıkarılır. Cevizler kırılıp içleri ayıklanır, dövmeç yapılır ya da ceviz içi bıçaklarla küçük olarak hazırlanır. Ceviz yerine fındık içi de kullanılabilir.
Ocak yakılarak kazana su konulur. Başka bir kazana şıra da denilen su konulduktan sonra, daha önceden hazırlanan un, şıra ile karıştırılır. Bu karışım bir tokaç yardımıyla yapılır. Devamlı olarak karıştırılan bulamaca süt veya bal eklenerek karıştırılmaya devam edilir. Bu karıştırma işlemine belli bir kıvama gelinceye kadar devam edilir.
Pestil herlesinin en iyi şekilde olması için bu karışımın dibine tutmaması gerekir. Hazırlanan herle serilmeye hazır hale gelir. Pestil bol güneş alan düz bir alana hazırlanan bez (veya bezler) üzerine dökülüp, daha önceden hazırlanmış olan ceviz ve ya fındık içleri de eklenerek şimşir ya da el kevgiri yardımı ile ince ince yayılır. Bu işleme herle bitinceye kadar devam edilir. Yayma işlemi bitirildikten sonra pestilin kuruması beklenir. Bez üzerinde kuruyan pestil bir gün sonra bezlerden çekilme işlemi ile devam eder. Çekilme işlemi; çekilecek olan bez ters yüz edilerek temiz bir bez üzerine yayılır. Suyla ıslatılan bir parça ile ters çevrilmiş pestil bezi ıslatılır. Islatma işlemi bitince bezin pestil serilmiş yüzü çevrilir. Bez ıslatılmış olduğu için el yardımıyla pestil ve bez birbirinden kolayca ayrılır. Bezden ayrılan pestil güneşli bir alana serilerek hafifçe kurumaya bırakılır. Pestiller çıtır çıtır halde iken toplanır ve katlanır. Pestil uzun kış aylarında, komşu sohbetlerinde ikram edilmek, hediye edilmek için tenekelere basılarak saklanır.


KÖME
Malzemeler : Taze dut, toz şeker, bal, süt, un, ceviziçi, fındık içi, fıstıkiçi
Yapılışı : Dutlar büyük bir kazan içerisinde kaynatılır. Daha sonra posası süzülerek suyu çıkarılır ve herle elde edilir. Cevizler ipe dizilir. Ceviz yerine fındık içi de kullanılabilir.
Ocak yakılarak kazana su konulur. Başka bir kazana şıra da denilen su konulduktan sonra, daha önceden hazırlanan un, şıra ile karıştırılır. Bu karışım bir tokaç yardımıyla yapılır. Devamlı olarak karıştırılan bulamaca süt veya bal eklenerek karıştırılmaya devam edilir. Bu karıştırma işlemine belli bir kıvama gelinceye kadar devam edilir.
Köme herlesinin en iyi şekilde olması için bu karışımın dibine tutmaması gerekir. Hazırlanan ipe dizilmiş cevizler herleye batırılır ve kurutulur bu işlem 3-4 defa tekrarlanır. Herle içine batırılan Köme kurutularak hazır hale getirilir. Afiyet olsun...


ÇORBALAR
KUŞBURNU ÇORBASI
Malzemeler : 500 gr. kuşburnu, 1 yemek kaşığı tereyağı, 2 yemek kaşığı un, 1 lt. su 200 gr. kıyma, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tutam karabiber, kimyon ve nane.
Yapılışı : Ayıklanıp yıkanan kuşburnular 1 lt. suda 30 dakika kaynatılır. Daha sonra kevgirden ve tel süzgeçten geçirilir. Diğer taraftan kıyma içerine tuz, karabiber, kimyon katılarak fındık büyüklüğünde köfteler hazırlanır ve bunlar suda kaynatılarak pişirilir. Bir tencereye tereyağı ve un konulur. Un kavruluncaya kadar karıştırılır. Bu karışımın içine hazırlanan kuşburnu suyu ilave edilir. 15 dakika süreyle karıştırılır.
Hazırlanan köfteler ilave edilir. Çorba bir müddet kaynadıktan sonra ocaktan alınır. Kızarmış yağa nane katılarak üzerine dökülür. Sıcak sıcak servis yapılır.

MANTI ÇORNASI
Malzemeler : 500 gr.un, tuz, aldığı kadar su, 1 kaşık tereyağı, biraz nane, 3 yemek kaşığı süzme.
Yapılışı : Un derin bir kaba konur, tuz atılır.Aldığı kadar su konur, yoğurulur.Biraz sıkı bir hamur yapılır.1 saat dinlendirilir. Bir tahta üzerinde merdane ile açılır (2 mm inceliğinde) biraz kurutulur ve şeritler halinde kesilir.(Genişliği 3 cm.) şeritler üst üste konur.Üçgen (dar üçgen) olarak kesilir.

Tencereye biraz su koyulup kaynatılır. Mantının bir kasesi suya dökülür. Kaynayınca 10 dakika bekletilir.Bir ölçü tuz atılır, kenara alınır.Tereyağı tavaya erimeye konur.Bu arada süzme, bir tasta ezilir, sulandırılır ve çorbanın içine dökülür.Sonra kızdırılmış tereyağına biraz nane atılır.Karıştırılır ve çorbanın üstüne dökülür.
GENDİME ÇORBASI

Malzemeler : 1,5 Su Bardağı Gendime, 1 Su Bardağı Fasülye, 1 Su Bardağı Mısır, 1 Su Bardağı mısır Yarması, 1 1 kg yoğurt, 1 Tutam dere otu, 1 Yemek kaşığı tuz

Yapılışı :Gendime, fasulye ve mısır yarması bir gün önceden suya konulur. Yoğurt hariç malzemenin hepsi katılarak üzerine çıkacak kadar su konulup pişirilir. Piştikten sonra soğumuş haline yoğurt katılarak dere otu ile süslenerek servis yapılır. Afiyet olsun.
YEMEKLER

LEMİS
Malzemeler : Un, tuz, ıspanak, pazı, patates, lor, maydanoz, yumurta, tereyağı
Yapılışı : Derin bir kap içerisinde un su ile karıştırılarak hamur haline getirilir. Ağaç sini üzerinde hamur küçük yuvarlak parçalar halinde ayrılır. Ayrılan parçalar oklava ile yufka haline getirilir. Ayrıca ayıklanmış pazılar küçük küçük doğranarak bir kap içerisinde normal bir kıvamda haşlanır.
Haşlanan pazılar kevgirle süzüldükten sonra tavada tereyağı ve yumurta ile birlikte kavrulur. Hafifçe soğuduktan sonra açılan yufkaların yarıdan katlanmış şekilde üzerine yeteri miktarda serilir. Ve yufka üzerine katlanarak kenarları parmak uçlarıyla sıkıştırılır.
Normal ocak ateşi üzerine konan sac üzerine yeteri miktarda lemisler serilerek pişirilir. Pişirildikten sonra yemeye hazır hale gelen lemislerin üzerine yeteri miktarda tereyağı sürülerek servise sunulur.

FIRIN ERİŞTE
Yapılışı : Bir kap içerisine bir miktar un konulur, tuzu ve suyu koyularak karıştırılır,hamur haline getirilir.Sonra sofra üzerinde oklavayla ince bir şekle açılır ve ince dilimler halinde kıyıldıktan sonra tabağa koyularak fırında kızartılır.Fırından alındıktan sonra üzerine kaynamış şekerli su dökülür.Fazla şerbeti süzülür.Daha sonra tereyağı eritilir ve üzerine dökülür.

BORANİ
Malzemeler: Bir bağ ıspanak veya pazı, 1 adet yumurta, tereyağı, 2 adet soğan, 1 diş sarımsak, 1 kg. yoğurt ve yeterince tuz.

Yapılışı : Ispanak veya pazı temizlenip ayıklandıktan sonra tencerede az su ilave edilerek haşlanır. Haşlanan ıspanaklar süzülür. Daha sonra suyu sıkılır. Bir baş soğan ince ince kıyılır. Tavaya bir miktar tereyağı koyarak soğan kavrulur. Daha sonra karışımın içine yumurta kırılır. Önceden hazırlanan ıspanak veya pazı tavanın içine katılır , tuz ilave edilerek ateş üzerinde 15 dakika pişirilir. Ateşte kavrulan ıspanaklar soğumaya bırakılır. Yoğurda sarımsak katılarak yoğurt çırpılır ,soğuyan ıspanağın üzerine dökülür, servis tabağına alınarak , eriyen tereyağını da üzerine ilave ederek servis yapılır.
FASÜLYE BULGURLUSU (Pağla Denlisi)
Malzemeler :1 kg.fasulye, 3 büyük domates, 2 kuru soğan, tuz, pul biber,500 gr.küzüm eti, bir miktar sıvı yağ, pilavlık bulgur.

Yapılışı : Fasulyeler yıkanıp, ayıklanır.Küçük küçük kırılır.Bir tencerede yağ eritilir, soğan ve biberler kavrulur.Domatesler kuşbaşı doğranarak ilave edilir.Fasulyeler tuz, biber ilave ediler biraz daha kavrulur.Daha sonra su ilave edilerek, bulgur katılır.Kaynamaya bırakılır.Pişince ateşten indirilir.Sıcak sıcak servis yapılır.
EVELEK DOLMASI
Malzemeler : 1 kase un, 1 çorba kaşığı tuz, 2 çorba kaşığı tereyağı (eritilmiş), Yarım kg yoğurt, 1,5 kg evelik yaprağı, 500 gr.bulgur, 0.5 litre su.


Yapılışı : Bir tencereye 250 gr su koyarak bulguru ilave edilir. Bulgur 10 dakika kadar haşlanır. Haşlandıktan sonra bir tabağa boşaltılır. Haşlanan bulgura 1 kase un bir çorba kaşığı tuz ilave edilerek yoğurulur. Daha önceden hazırlanmış olan eveliklerle sarılır. Tencereye dizilir. Üzerine su ilave edilerek sonra kaynayıncaya kadar pişirilir. Dolmamız piştikten sonra servis tabağına alınır. Üzerine bir yemek kaşığıyla yoğurt dökülür. Başka bir yemek kaşağıyla yoğurdun üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Evelikli yoğurtlu dolma servise hazırdır.
HAŞIL
Malzemeler :İnce Yarma Unu 1/2, 1 kg. Süt, Şeker 1/2

Yapılışı :Yarma Unu ile soğuk su tencereye konulup yavaş yavaş pişerken karıştırılır. Dibini almaması için devamlı karıştırılır. Tereyağı ve tuz koyulur. Piştikten sonra isteyen tereyağı ile isteyen ortası açılarak toz şeker katarak kaynatılan süt koyularak afiyetle servis yapılır.
BURMA TATLISI
Malzemeler :1 Yumurta, 1 Çay Bardağı Süt, 2 kaşık yoğurt, 350 gr tereyağ, 1 tatlı kaşığı sirke, 1 tutam tuz, 250 gr nişasta, 500gr şeker, Yarım çay bardağı sıvı yağ, Alabildiği kadar un, 50 gr şam fıstığı, 500 gr ceviz

Yapılışı: Bütün malzemeler karıştırılıp, kulak memesi yumuşaklığında hamur yapılır. Küçük bezeler ayrılıp, mısır nişastası ve un karışımı ile yufkalar açılır. Yufkanın içerisine bolca ceviz serilip, oklavaya sarılarak burulup, tepsiye dizilir. Hamurun tamamı bu şekilde açılıp, tepsiye yerleştirilir. Bir gün bekletilip, 300 gram tereyağı ile 1 çay bardağı sıvı yağ eritilip sıcak sıcak burmaların üzerine gezdirilip fırına verilir. Fırından çıktıktan sonra daha önce hazırlanıp soğutulmuş şerbet burmaların üzerine dökülür. Üzerine şam fıstığı dökülerek servise sunulur.
KANZILI BÖREK
Malzemeler :2 kg un, 200 gr ceviz, 1/2 süt, 100 gr yağ, 1 Çorba kaşığı tuz, 100 gr bal, 200 gr şeker

Yapılışı : Süt ve un birbirine iyice karıştırılarak yoğurulur. Sonra yufka açılır. Bu yufkalar sacın üzerinde pişirilir. Daha sonra bu yufkalar ıslatılarak beze serilir. Yağlanmış tavaya üç kat yufka üzerine kırılmış ceviz veşeker karışımı dökülür. Bu olay tava doluncaya kadar yapılır. Bunlar çevirilerek tavada pişirilir. Sonra üzerine bal dökülerek nuska şeklinde kesilerek servis yapılır.
SİRON
Malzemeler : Un, tuz, su, süzme, tereyağı, ceviz. Yapılışı :derin bir kap içerisine bir miktar su konulur. Un, tuz ve su karışımı ile yufka yapılır. Yufkalar 3-4 cm. genişliğinde şerit halinde kesilir. Kesilen yufkalar katlanarak kurutulur. Kurutulduktan sonra düz tepsiye yan yana dizilir. Diğer taraftan süzme, su ile ezilir, ateşte ısınıncaya kadar pişirilir (kaynamamalı). Bu karışım sironun üzerine dökülür. Daha sonra eritilen tereyağı sironun üzerine dökülür. Ayrıca bir kap içerisinde ayıklanmış ceviz içi dövülerek üzerine serpilerek servis yapılır.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
bilgiler, gumushane, gümüşhane, hakkinda, hakkında, ili, İli


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Gümüşhane İlçelerinin isimleri - Gümüşhane'ye bağlı ilçeler PySSyCaT Karadeniz Bölgesi 0 09 Kasım 2014 23:12
Gümüşhane şiirleri - Gümüşhane ile ilgili şiirler PySSyCaT Karadeniz Bölgesi 0 09 Kasım 2014 23:05
Eski Gümüşhane hakkında genel bilgiler Ecrin Karadeniz Bölgesi 5 02 Ocak 2012 20:49
Gümüşhane Genel Bilgiler Ecrin Karadeniz Bölgesi 0 02 Ocak 2012 20:46
Muş İli Hakkında Bilgiler YapraK Doğu Anadolu Bölgesi 3 03 Nisan 2009 01:38