IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By huri

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 08 Ağustos 2020, 19:06   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ya mutluluk diye bir şey yoksa?





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Duygularımız hakkında düşündüklerimiz, nörobilimcilerin beynimizde ve davranışlarımızda gözlemledikleri ile örtüşmüyor. Peki kafamızın içinde gerçekte neler dönüyor?
Duygularımız nasıl çalışıyor? Bu soru biraz garip gelebilir; zira hepimiz her an duygularımızı deneyimliyoruz: eski bir dostla karşılaştığımızda yaşadığımız mutluluk, bir dram izlediğimizde bizi saran üzüntü ya da sevdiklerimizi kaybetmekten korkmamız gibi. Ayrıca duygular otomatik olarak gerçekleşiyor gibidir. Kalbiniz hoplar, sinirleriniz yer değiştirir, yüzünüz bilindik haller alır, kendinizi yaşadığınız deneyime kaptırırsınız. Peki, bilimsel açıdan bakıldığında duygular neyi ifade eder? Çağlar boyunca Plato, Aristo, Darwin ve Freud gibi birçok düşünür, duyguları sağduyu ile açıklamaya çalıştılar. Duygular doğal ve kontrol edilemez gibi geldiği için, doğuştan var olduklarına kanaat getirildi. Ancak son yıllarda beynimizin zihnimizi nasıl meydana getirdiğini anlamaya çalışan nörobilim alanında ulaşılan gelişmeler, bu konudaki araştırmaların yoğunlaşmasını sağladı ve duyguların kaynağı hakkındaki tartışmaları alevlendirdi. Daha yarım yüzyıl önce beynimizin duygusal deneyimleri nasıl ürettiğine dair hiçbir fikir yokken şimdi bilim insanları bilgisayarlı görüntüleme teknikleri sayesinde kafamızın içinde güvenle gezinebiliyorlar. Bu da yaşayan insanların beyinlerinde gerçekleşen sinir aktivitelerini, anında gözlemleme imkanı veriyor. Duygular açısından ise, yeni tekniklerle izlenen gerçeklerin, sağduyu ile bağdaşmadığı görülüyor. Duygular, birçok insanın zannettiği gibi değil. Mesela, ormanda dolaşırken bir ayı ile karşılaştığınızı hayal edin. Anında sizi bir korku saracaktır.



İçinizde gerçekleşen nedir? Geleneksel açıklamalara göre şöyle: Ayıyı görür görmez ilgili organ ya da korku devreleriniz bir anda harekete geçer ve vücudunuzun daha önce belirlenmiş bir şekilde tepki vermesini sağlar. Nabzınız hızlanır, kan basıncı yükselir ve yüzünüzde -tüm insan kültürlerinde var olduğu söylenen- o evrensel korku ifadesi oluşur. Bu klasik yaklaşıma baktığımızda, vücudumuzdaki değişimlerin ve yüz ifademizin daha önceden bilinen ve algılanan, onu diğer duygulardan ayıran bir “parmak izi”oluşturması sözkonusu. Bu parmak izinin, tıpkı diğer duyguların parmak izleri gibi, evrimler boyunca çocuklara ve torunlara geçtiği varsayılıyor.

BİLDİKLERİMİZ DEĞİŞİYOR

Yukarıdaki klasik görüş gayet anlamlı görünse de doğru olması mümkün değil. Bilim insanları yüzde, vücutta ve beyinde bu parmak izlerini -yüz yıldan uzun bir süre- boşuna aradılar. Bazen haberlerde insanlarda veya hayvanlarda bazı duyguların izleri bulunduğu müjdelense de deneyler tekrar edildiğinde tutarlı bir sonuca yaklaşılamadı. Mesela yıllarca beyindeki “korku devresi” bölgesinin amigdala olduğu varsayıldı. Bu kelimeyi bir arama motoruna yazdığınızda bunu destekleyen birçok sonuçla karşılaşırsınız. Fakat bu bilgi doğru değil. Artık biliyoruz ki amigdala hasarı olan ya da hiç amigdalası olmayan bazı insanlarda bile korku deneyimleniyor. Ayrıca amigdala diğer birçok zihinsel faaliyetin gerçekleşmesinde de rol oynuyor (düşünme, hatıralar, empati ve diğer duygular), yani bir korku devresi değil. Bu gerçek, beynimizin duygulardan sorumlu olduğu iddia edilen hemen her merkezi için de geçerli. Duygulara dair geleneksel yaklaşımın asıl problemi, duyguların birkaç evrensel parmak izine indirgenemeyecek kadar farklı şekli olması. Her korktuğunuzda gözleriniz büyüyor mu? Her seferinde yutkunuyor musunuz? Tabii ki hayır. Korkuya kapıldığında insanlar çığlık atabilir, gülebilir, gözlerini kapatabilir, yumruklarını sıkabilir, kollarını sallayabilir, kaçabilir, bayılabilir, hatta hareketsiz kalabilirler. Kısa süre önce yapılan bir araştırmaya göre mutlu olduğumuz zamanların yalnızca %12’sinde tebessüm ediyoruz ve kızdığımız zamanların yalnızca %28’inde kaşlarımızı çatıyoruz.



DUYGULAR NASIL OLUŞUYOR?

Duyguların nasıl oluştuğu sorusunun cevabı sağduyunun sınırlarını zorluyor çünkü insan beyni aldatma konusunda tam bir usta. Neşe, kıskançlık, merak, hiddet gibi birçok duygu üretiyor. Fakat kısa süre öncesine kadar bunu nasıl yaptığı anlaşılamıyordu. Beyin görüntüleme teknolojilerinde gelinen noktada artık beynimizin gizli tekniklerini aşağı yukarı anlayabiliyoruz. Beyninizin en önemli görevi, vücudunuzu canlı tutmaktır. Bunu başarmak için zamanının çoğunu, başınıza yakın zamanda ne geleceğini tahmin etmekle geçirir. Böylece bir acil durum planı hazır olacak ve vücudunuz hızlı tepki verebilecektir. Araştırmalara göre beyniniz enerjinin %60 ila %80’ini bu tahmin için kullanır. Her saniye binlerce tahmin yapar, bunları önceki deneyimlerinizle karşılaştırır ve bu karşılaştırmadan galip çıkanlar (genellikle) birkaç saniye sonra meydana gelecek duruma en uygun olanlardır. Mesela yürürken, adım atmak için ayağınızı her kaldırdığınızda beyniniz o ayağın yere nasıl basacağını düşünür. Beyninizin tahmini yanlış olursa tökezleyebilirsiniz.



Havalimanlarındaki yürüyen yolları (yürüyen merdivenin yatay olanından) kullanırken hemen her seferinde küçük bir dengesizlik yaşarsınız. İşte bu duruma, beyninizin tahmin hatası yol açıyor. Beyniniz ayrıca dünyadaki diğer insanlarla ilgili tahminler de yapar. Araştırmalara göre ilk kez tanıştığımız kişilerin o anki yüz ifadesi (gülümseme ya da kaş çatma), duruma bağlı olarak kendi tahminimizle aynı doğrultuda ise -yani bizimle aynı duyguları paylaştığına inanıyorsak- o kişiye daha çok güvenme eğilimindeyiz. Hatta o kişinin yüzünü daha hızlı bir şekilde algılıyoruz. Dış dünya ile ilgili tahminlere ek olarak beyniniz, vücudunuzu diri ve sağlıklı tutmak için başka tahminlerde de bulunur. Kalp ritminizin artması veya yavaşlaması gerektiğini, tansiyonunuzun yükselmesini veya düşmesini, soluğunuzun derinleşmesini veya tuz, şeker, su, hormon gibi gereksinimlerinizi de tahmin ederek, daha ihtiyaç oluşmadan gidermeye çalışır; tıpkı para birimi biyoloji olan bir bütçe gibi. Buna vücut planlaması diyebiliriz. Bu ekonomi yaşamınız boyunca devam eder ve çoğunlukla siz bunu farketmezsiniz; fakat bu sürecin çok iyi bildiğiniz bir sonucu var: ruh haliniz. İlginç bir şekilde, vücudunuzdaki fiziksel hareketler, zihinsel hale geliyor. Kendinizi memnun, memnuniyetsiz veya ikisi arasında herhangi bir durumda hissedebiliyorsunuz; sakin ya da huzursuz olabiliyorsunuz. Ruh haliniz vücudunuzun sağlığını gösteren bir barometre gibi, yaşamınızın her anında sizinle birlikte, siz farketmeden çalışıyor. Aynı süreç, duygularınızın vücudunuzdan dışa yansıtılmasında da mevcut. Ormandaki ayı örneğine geri dönelim: Yürüyüş sırasında beyniniz her an, önceki deneyimlerinize dayanan bazı tahminler yapar. Her adımınızı düşünür, ayağınızın altındaki kuru yaprağın çıtırdamasını, başınızın üzerindeki yeşil kumaş parçasını hesaba katar. Temponuza bağlı olarak kalp ritminizi ve nefesinizi; hatta bulunduğunuz ortamda hangi hayvanların bulunabileceğini bile tahmin eder ve vücudunuzu buna karşı hazırlar. Kalbinize sinyal göndererek daha hızlı atacağını, ciğerlerinize daha derin nefes alacağınızı söyler ve vücudunuzu koşmaya hazırlar. Ayrıca, koşmaya başladığınız anda bir ruh hali üretir ve telaşlanmanızı sağlar ki koşma eylemi kaçmaya dönüşsün. Tüm bunlar, geçmiş deneyimlerinizin birikimidir. Böylece bir saniye sonra gerçekten bir ayı ile karşılaştığınızda hemen koşmaya ve korku duymaya başlarsınız. İşte bu yüzden korku size otomatik bir durum, bir refleks gibi gelir. Aslında beyniniz, vücudunuzun yaşadıklarını açıklamakta ve bununla ilgili fiziksel davranışı veya hareketi siz daha farkına varmadan başlatmaktadır.

ALINTI

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
mutluluk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Dostoyevski soruyor: Kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyi? Hesna Serbest Kürsü 2 05 Ağustos 2018 00:55
Mutluluk Sözleri, Kısa Mutluluk Sözleri, Yeni Mutluluk Sözleri 2012 PauL Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 12 Mart 2012 15:46
Fedakarlığı Sevdiğimiz İçin mi Yaparız Yoksa İçimiz Rahat Etsin Diye mi? Dilara Serbest Kürsü 3 14 Ekim 2010 14:34
Anopeye Ajoin Kurma Diye Bi şey Yokmu Yoksa zimone Servisler 15 10 Nisan 2007 19:10