Bugün almış olduğum kitaptan alıntılar yapmak istiyorum sizlere. Oldukça hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim..
Faziletliydik...
Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük...
Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın!"
İtibarlıydık...
Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası'nın toplantılarında oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alışverişi olan tüccarin oyu iki sayılır, onun dediği olurdu..
Temizdik...
Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlı askerî teşkilatını Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur Comte te Marsigli, yere tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştiriyor:
--"Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."
Çevreciydik...
Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kuş sarayları yapardık.
Bunlara öyle çık örnek var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik...
Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle anlatıyor:
--"Türk dükkanlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkancılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgahıma kadar gelmişlerdir."
Fransız müellif Dr. Brayer 1830'ların İstanbul'unu getiriyor önümüze:
--"Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı hırsızlık vak'ası ancak görülür.."
ve niceleri...
Bunlara özlem duymaya o kadar çok özlem duyuyorum ki..