IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Ağustos 2012, 08:44   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Al-i İmran Suresi, 181 - 189) Ölüm Gerçeği




181- لَّقَدْ سَمِعَ اللّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاء “Şüphesiz Allah fakirdir, biz ise zenginiz” diyenlerin sözünü Allah elbette duydu.”

Sebeb-i Nüzûl
Yahudilerin bir kısmı “Var mı Allah’a güzel bir borç verecek kimse ki, O da ona kat kat ödesin, karşılığını versin.” (Bakara, 245) ayetini duyduklarında böyle demişlerdi. Hz. Peygamber Hz. Ebubekir ile beraber Beni Kaynuka Yahudilerine mektup yazmış, onları İslâm’a, namaz kılmaya, zekât vermeye ve Allah yolunda karz-ı hasende bulunmaya çağırmıştı. Bunun üzerine Yahudilerden Fenhas Bin Azura şöyle dedi: “Allah fakir, ödünç istiyor.” Bunu duyan Hz. Ebubekir, Fenhasın yüzüne tokat vurdu ve şöyle dedi: “Aramızda anlaşma olmasa, boynunu vururdum.”
Sonra da gidip Hz. Peygambere onu şikâyet etti. Ama Fenhas öyle dediğini kabul etmedi. Bu münasebetle ayet nazil oldu.
Ayetin manası şöyledir: Onların böyle demesi Allaha gizli değildir. Ve Allah onlar için bir ceza hazırlamıştır.
سَنَكْتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتْلَهُمُ الأَنبِيَاء بِغَيْرِ حَقٍّ “Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız.”
Biz onların bu sözünü, görevli meleklerin sahifelerinde yazacağız.
Veya biz bunu ilmimizde muhafaza edeceğiz, ihmal etmeyeceğiz.
Çünkü bu büyük bir sözdür. Allah’ı inkârdır, Kur’anla ve Peygamberle istihzadır. Bundan dolayı, bunun peşinde peygamberleri katletmeleri nazara verildi.
Ayette “Allah fakirdir” demelerinin onların ilk cürümleri olmadığına bir tenbih vardır. Peygamberleri öldürmeye cüret edenlerden böyle sözler hiç de uzak görülmez.
وَنَقُولُ ذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ “Ve “tadın o yakıcı azabı!” diyeceğiz.”
Biz onlardan “tadın o yakıcı azabı!” diye intikam alırız.
Bunda, çok cihetlerle beliğ, etkili bir anlatım vardır.
Ayet metninde geçen zevk kelimesi yiyeceklerin tadını fark etmektir. Burada genişletilerek diğer duyu ve halleri tatmakta da kullanıldı. Burada “tadın o yakıcı azabı” şeklinde gelmesi, bu azabın cimrilikten ve mala karşı hırstan kaynaklanan sözleri üzerine gelmiş olmasıdır.

182- ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ “Bu, kendi ellerinizin gönderdiklerinin karşılığıdır.”
Bu azap, peygamberleri öldürmek, bu çirkin sözü söylemek ve diğer günahlarına bir cezadır. Ayette “kendi ellerinizin gönderdikleri” denilmesi, aslında diğer azalarla işlenenleri de içine alır. Ama insanın ekser amelleri eli ile olduğundan böyle ifade edilmiştir.
وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ “Ve Allah, kullara asla zulmedici değildir.”
Cenab-ı Hakktan zulmün nefyi, O’nun âdil olmasını iktiza eder. Bu da iyilik yapanın mükâfatlandırılmasını, kötülük yapanın da cezalandırılmasını gerektirir.

183- الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلاَّ نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىَ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ “Allah, ‘ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmama’ hususunda bizden söz aldı” dediler.”
Ayette bahsedilen kimseler Yahudilerden Ka’b Bin Eşref, Mâlik, Huyey, Fenhas ve Vehb Bin Yahuza’dır.
Onların inancına göre Allaha kurban sunulur, peygamber kalkıp dua eder, ardından semavî bir ateş gelir, o kurbanı yakardı.
Bu onların iftiralarından ve batıl şeylerindendir. Çünkü ateşin kurbanı yemesi imanı icap ettirmez, ancak mu’cize oluşu söz konusudur. Gerek bu, gerekse diğer mu’cizeler bunun için meşru kılınmıştır.
قُلْ قَدْ جَاءكُمْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ “De ki: Benden önce size nice peygamberler, apaçık delilleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi.”
فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ “Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?”
Ayette onları tekzip ve ilzam vardır. Hz. Peygamberden önce Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya gibi peygamberler tasdiki gerektiren mu’cizeler ve görmek istedikleri gökten ateş gelmesi mu’cizesini getirmişler, ama Yahudiler tarafından öldürülmüşlerdir. Şayet tasdiki gerektiren şey bu mu’cizenin getirilmesi ve imandan geri durmaları ve kaçınmaları da Hz. Peygamberden böyle bir mu’cize görmemeleri ise, onlara ne oldu ki başka mu’cizelerle birlikte bunu da getiren peygamberlere inanmadılar, öldürmeye cüret ettiler?

184- فَإِن كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ “Eğer seni yalanladılarsa (üzülme!), Senden önce de peygamberler yalanlanmıştı.”
جَآؤُوا بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنِيرِ “Onlar açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getirmişlerdi.”
Ayet, kavminin ve Yahudilerin yalanlamasına karşı Hz. Peygambere bir tesellidir.
Ayetteki “zübür”, “Zebur” kelimesinin çoğuludur, “hikmetli sözlerle dolu kitap” anlamında kullanılır.
“Kitap” ise Kur’anın örfünde “şeriat ve hükümler tazammun eden” manasında kullanılır. Bundan dolayı Kur’anın tamamında kitap ve hikmet birbirine atıfla geldi.
“Zübür”, kelimesinin, “öğütler ve kötülükten sakındıran nasihatler” anlamında olduğu da söylenir.

185- كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ “Her nefis ölümü tadacaktır.”
Ayet, tasdik ve tekzip edenler için bir vaad ve vaîddir.[1]
وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir.”
Kabirlerden kaldırılıp diriltildiğinizde amellerin karşılığı, ister hayır ister şer olsun, tam ve eksiksiz olarak size verilecektir.
Ayette “Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir” denilmesi, kıyametten önce de amellerin karşılığının bir kısmının verilmesini hissettirir.
Hz. Peygamberin şu hadisi bunu teyid etmektedir: “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ “Her kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir.”
Bunlar kurtulan ve muradına nail olanlardır. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Her kim ateşten uzak kılınıp cennete alınmak isterse, Allaha ve ahiret gününe iman ederek ölsün, kendisine nasıl muamele edilmesini isterse, insanlara öyle muamele etsin.”
وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ “Dünya hayatı, aldatıcı meta’dan başka bir şey değildir.”
Dünya hayatının lezzetleri ve zînetleri ancak bir aldanma metaıdır.
Ayette dünya, müşteriye aldatıcı bilgilerle satılan hileli mala benzetildi. Dünyanın bu yönü, onu ahirete tercih edenler hakkındadır. Ama dünyayı değerlendirip ahireti elde etmek isteyen kimse için, dünya son derece kıymetli bir meta’dır.

186- لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ “Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihan edileceksiniz.”
Mal ile imtihan,
-Ondan infak etmek ile mükellef olmak,
-Mala gelen afetlerdir.
Can ile olan imtihan ise,
-Cihad,
-Katledilme,
-Esir alınma.
-Yaralanma,
-Korku, hastalık, yorucu haller gibi durumlardır.
وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ أَذًى كَثِيرًا“Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz.”
Ayette bildirilen üzücü söz,
-Hz. Peygamberi hicvetmek,
-Dinde incitici sözler,
-Kâfirlerin Müslümanların aleyhine kışkırtması gibi hâllerdir.
Cenab-ı Hakkın bunu vukuundan önce haber vermesi, Müslümanların böyle sözlere sabra ve tahammüle psikolojik olarak hazır olmalarını sağlamak, başlarına geldiğinde mukabelede bulunmaya hazır hâle getirmek içindir.
وَإِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الأُمُورِ“Eğer sabreder ve günahlardan sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.”
Eğer bu ezaya sabreder, Allahın emrine muhalefetten kaçınırsanız, bu sabır ve takva, uğrunda azmetmeye değer işlerdendir.
Veya sabır ve takva, Allahın emrettiği ve önem verdiği işlerdendir.

187- وَإِذَ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلاَ تَكْتُمُونَهُ “Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı.”
Kendilerinden kuvvetli söz alınan ehl-i kitaptan murat, onların âlimleridir.
فَنَبَذُوهُ وَرَاء ظُهُورِهِمْ“Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına attılar.”

Ama onlar bu misaka (verdikleri söze) riayet etmediler, ona yönelmediler.
Ayette ifade edilen “arkaya atmak”, önem vermemek ve yönelmemek anlamında bir meseldir. Bunun zıddı ise, gözü önüne almak, gözü önüne koymaktır.
وَاشْتَرَوْاْ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً“Ve onu az bir karşılığa değiştiler.”
Onlar buna bedel olarak bir parça dünyevî mal ve menfaat elde ettiler.
فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ“Yaptıkları alışveriş ne kadar da kötü!”
Hz. Peygamber şöyle buyurur.
“Kim ehil olan kimseye ilmi anlatmayıp gizlerse, ateşten bir gem ile ağzı gemlenir.”
Hz. Ali de şöyle der:
“Allah ehl-i ilim olanlardan öğretme sözü almadan, cahil kimselerden ilim öğrenme sözü almadı.”

188- لاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَواْ وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُواْ بِمَا لَمْ يَفْعَلُواْ فَلاَ تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِّنَ الْعَذَابِ“Ettikleriyle şımaran ve yapmadıklarıyla övülmeyi sevenleri, sakın onları azaptan kurtulur sanma.”
Hitap Hz. Peygamber ve mü’minleredir.
Onların ettikleriyle şımarmaları,
-Sahtekârlık yapmaları,
-Hakkı gizlemeleri gibi hâllerdir.
Yapmadıklarıyla övülmek istemeleri ise,
-Ahde vefa göstermek,
-Hakkı izhar etmek,
-Doğru haber vermek gibi hâllerdir.[2]
وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ“Onlar için elîm bir azap vardır.”
Küfürleri ve sahtekârlıkları yüzünden onlara elîm bir azap vardır.

Sebeb-i Nüzûl
Hz. Peygamber (asm) Yahudilere Tevratta olan bir şeyi sordu, onda olanın tersini söylediler. Kendilerini doğru söylemiş gibi takdim ettiler ve bu yaptıklarını da bir hünermiş gibi beğendiler. Bu münasebetle bu ayet nazil oldu.
Denildi ki: Ayet savaştan geri kalıp da bunun maslahat olduğunu savunan, böyle yaptığından dolayı “aferin” bekleyen kimseler hakkında nâzil oldu.
Denildi ki: Ayet, münafıklar hakkında indi. Çünkü onlar münafıklıklarıyla sevinirler ve gerçekte yapmamış oldukarı iman ile Müslümanlardan övgü beklerlerdi.

189- وَلِلّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır.”
Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsine hükmeder.
وَاللّهُ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ“Allah her şeye kâdirdir.”
Allah üstteki ayette belirtilen özellikteki kimselere azap vermeye kâdirdir.
Ayetin -haşa- “Allah fakirdir” diyenlere bir red olduğu da nazara verilmiştir.

__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Al-i İmran Suresi, 172 - 180) Uhud Savaşı – 5 Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:43
Al-i İmran Suresi, 156 - 171) Uhud Savaşı – 4 Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:42
Al-i İmran Suresi, 100 - 109) Allah’ın İpi Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:37
Al-i İmran Suresi, 92 - 99) Kâbe Ve Hac Sır Kuran-ı Kerim 0 11 Ağustos 2012 08:36
Âl-i İmrân Suresi Liaaa Alfabetik Sıraya Göre Sureler 0 20 Mart 2012 22:48