IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Haziran 2011, 19:35   #1
Noyan
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Padişahlık Cumhuriyeti




Hep söylemek istediğim fakat nedense hep içimde tuttuğum bir hususu sizlerle paylaşacağım bu yazımızda. Seksen altı yıldır cumhuriyet rejimindeyiz, ama ben bir tarihçi olarak millet ve devlet cihetiyle padişahlık rejimiyle arasındaki farkı tespit edemedim doğrusu. Ya padişahlığımız cumhuriyet karakterli olduğu için, ya cumhuriyet padişahlık versiyonu olduğu için, ya da biz cumhuriyet yaşamayı bilmediğimiz için ayrıştırmada zorlanıyorum. Padişahlık anlayışıyla cumhuriyet yaşıyoruz gerçekten. Belki de yüzyıllar boyunca karakterimize işlemiş padişahlık tecrübesini terk etmek kolay olmuyor.

Gerçi Türk tarihindeki hükümdarlar – padişahlar – başka milletlerin hükümdarlarından farklı hususiyetlere sahiptir, bunu vurgulamak gerekir. Peki ne cihetle farklıdır? Türk hükümdarların erkini milletin yararına, ona mevcut refahından daha üstün bir refah sunabilme uğruna mesai harcadıklarına şahidiz. Hâlbuki Batı hükümdarları kendi güç ve zarafeti uğruna milletlerini araç kılmada pek bir rahatsızlık duymamışlardır. Aradaki bu fark Türk hükümdarlığı açısından övünç sebebidir. Türk hükümdarlarındaki bu hal İslamiyet’ten sonra değil, önceleri de böyledir. Bilge Kağan’ın: “Milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye bitesiye çalıştım...” ifadeleri apaçık ne demek istediğimizi anlatır. İslamiyet sonrası Hz. Peygamberin: “Bir milletin efendisi milletine hizmet edendir.” düsturunu da karakterine işleyen hükümdarlarımız “insanı yaşat ki devlet yaşasın.” “ben İslam aleminin hakimi değil hadimiyim” diyebilen hükümdarlarımızla bu sancağı taşıyabilmişlerdir çok şükür. Bu hususlarda hiçbir sıkıntımız yok.
Fakat iktidar olma hırsı konusunda hükümdarlarımızı pek alçak gönüllü olarak tanıyamadık, doğrusu. Hatta bu zaafımız çoğu kez Çin ve Bizans entrikalarının da odağı olmuştur. İktidar olma uğruna devletlerimizi yıkmış - parçalamışız, ordularımızı perişan bırakmışız, fetihlerden vazgeçmişiz, halkımızı ihmal etmişiz, kan dökmüşüz, düşmana sığınmışız vs… vs. işte bizim hükümdarlarımızın şikayete en münasip halleri bu cihettedir. Nasıl bir hal ise “ben değilsem dünyayı yıkarım” cinneti gibi gelmiştir bana bu mesele. Ve hasılı çok da zararı dokunmuştur tarihimize. Sanırım mutabık kalamadığımız bir husus yoktur buraya kadar. Bir artı – bir eksi.

Gelgelelim cumhuriyetimize… Haksızlık yapmayalım Türkiye her dönemde bir adım öteye gitme noktasında kararlılık göstermiştir. Kimi zaman durma noktasına gelmiş ama istikametini bozmamıştır. Cumhuriyetimizin iktidarları da iktidarlarını milletimize hizmet cihetinde kullanmıştır. Hele her hal ile perişanlıklar yaşadığımız üst üste savaşlar ve mağlubiyetlerden sonra bir daha aynı kaderi yaşamamak için ciddi bir toparlanma gerekiyordu. Mustafa Kemal vaziyetin bilincindeydi ve zaten gayretleri bilincini doyurmaktaydı. Cumhuriyetimizin kurucusu her fırsatta milletimize hizmet etmenin ne büyük bir erdem olduğunu vurgulamayı da ihmal etmiyordu.

Fakat ne var ki cumhuriyet tarihimizde de iktidar kavgaları eksik olmamıştır. Darbeler, muhtıralar, krizler vs… vs. Monarşik Cumhuriyet, Türk demokrasisinin bir başka adı olsa gerek. Bir grup ülkeyi kendi saltanatı olarak görüp bizden başkası baş olamaz tavrıyla padişahlık enstantaneleri sunabiliyor, kimisi sahip olduğu makamın kudretine dayanıp baş olana baş eğdirebiliyor – dersiniz yeniçerilik yaşıyor- , muhalefet iktidar olabilme uğruna bu tür güçlerden iltimas umabiliyor. İktidar ise kimi zaman makamını koruyabilme pahasına komutan olmaktan vazgeçip kumanda olmaya razı gelebiliyor. Ve bütün bunlar yaşanırken milletin derdi ve menfaati umutlar pazarında ertelenebiliyor. İşin üzücü yanı ise böyle bir manzarada millete hizmet gayesi ile yola çıkanlar dahi, çarkın dişleri arasında istenen şekli alabiliyor. Nihayetinde her şeye rağmen iktidar kavgası hiç gündemimizden eksik olmuyor. Sanırım mutabık kalamadığımız bir husus yoktur buraya kadar. Bir artı – bir eksi.

Hatta padişahlık modeli bu yönden daha makul görünüyor. Çünkü iktidarlık mücadelesi daha çok taht değişikliği sırasında olur ve bir-iki yıl sürerdi, çoğu kez sürmezdi bile. Mesele halledildikten sonra ise ülke meselelerine yoğunluk verilirdi. Ve bu hal onlarca yıl sürerdi. Fakat cumhuriyet tarihimizde ise iktidarın kuyruğuna basma telaşında olan muhalifler ve muhalefet partileri amansız bir iktidar hayali ile meşgul olmaktan kendini alamamaktadırlar. Kaldı ki önceleri beş yıllık, şimdi dört yıllık iktidarlık dönemi zaten bir çırpıda gelip geçici. Haliyle iktidarlık kavgası hep gündemde.

Komik sayılabilecek bir taraf da şu: iktidar, devlet ya da millet aleyhine bir iş tertiplese bundan en çok memnuniyet duyacak olanlar maalesef muhalefet partileri olabiliyor. Halka bu hali iyi anlatıp doğruyu seçmesine yardımcı olalım babında kollar sıvanacaktır hemen. İyi icraatı kirletip, kötü icraatı reklam edip arzu edilen koltuklara oturmaktır asıl olan. Millete hizmet ondan sonra. Umut fakirin ekmeği…

İşte böyle… Ben bir fark göremiyorum. Cumhuriyet mi yaşıyoruz padişahlık mı? Siz ne dersiniz?


AHMET ÇİÇEK

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
cumhuriyeti, padişahlık


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Milletvekilleri Padişahlık İstedi! Zen Haber Arşivi 0 10 Mayıs 2013 14:54