IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

2Beğeni(ler)
  • 2 Post By pyracantha

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Haziran 2011, 13:29   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
:) - Yılmaz Özdil




Başbakanlık falan filan kurulu, karikatürlerin maneviyatı bozduğu gerekçesiyle, bi mizah dergisini poşete soktu, 18 yaşından küçüklere satılmasını yasakladı.

*
Karara poposuyla gülen bir grup ilkokul öğrencisi, gaz bombasıyla dağıtıldı.
*
Kabataş Lisesi’nin yatakhanesine düzenlenen operasyonda, yastıkların altına gizlenmiş halde 327 mizah dergisi ele geçirildi. Yatakhane ilaçlanıp, mühürlendi. Öğrencilere fıkra anlattığı iddiasıyla tutuklanan kimya öğretmeni, gülmekten fenalık geçirerek hastaneye kaldırıldı.
*
İzmir Kız Lisesi’nde gizli gizli
Cem Yılmaz siidileri seyredildiği
yolunda duyumlar alan milli eğitim müfettişleri, baskın yaptı. Kahkaha
atarken suçüstü yakalanan 218
öğrenci, ibret-i âlem için okuldan atıldı.
*
Ankara’da bir anaokuluna yerleştirilen gizli kamerayla, anaokuluna palyaço getirildiği, bebişlerin kıkır kıkır
kıkırdadığı saptandı. Gözaltına alınan
ve sabıka kayıtları incelenen bebişlerin,
ana-babasıyla içkili restoranda gözaltına
alınan bebişler olduğu ortaya çıktı.
*
Poyrazköy’de yapılan kazıda, toprağa gömülü halde, Olacak O Kadar kasetleri bulundu. Din, dil, ırk ve yaş farkı gözetmeden halkı kahkahaya teşvik
etmek suçundan ifadeye çağırılan
Levent Kırca, “gülmekten kasıklarıma ağrılar girdi” dedi. Kasık kelimesini kullanan Kırca’ya, din, dil, ırk ve yaş
farkı gözetmeden halkı -----ya
teşvik etmek suçundan dava açıldı.
*
Müjdat Gezen’in ses kayıtları internete düştü... 18 yaş altı gençlerin söz konusu kayıtları gülücük işaretiyle birlikte feysbuk’tan yayması üzerine, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne baskın yapıldı. Ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını söyleyen Müjdat Gezen, “olsa olsa İsmail Dümbüllü’nündür” dedi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yapılan aramada, İsmail Dümbüllü bulunamadı, kavuğu bulundu... “İsmail Dümbüllü nerede?” sorusuna “Valla bilemem, Nasreddin Hoca’ya sormak lazım” cevabını veren Müjdat Gezen, iyi hali göz önüne alınarak, serbest bırakıldı. Nasreddin Hoca’nın görüldüğü yerde yakalanması için Akşehir Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazıldı. Bunun üzerine duruma müdahale eden Müjdat Gezen, “ispiyonlamış gibi olmayayım
ama, hoca bu aylarda Akşehir’de olmaz, Noel Baba’nın yanına tatile gitmiştir, siz en güzeli interpole yazın” dedi. İnterpole yazıldı.
*
Televizyonlara uyarı gönderen RTÜK, Çok Güzel Hareketler Bunlar veya Şanslı Masa gibi programlara “18 yaşın altındakiler seyredemez” ibaresinin konulmasını istedi. Minik Osman son bölümde fazla neşeli olduğu için Ali Kaptan’a 250 milyar lira giydirildi, Ali Kaptan’ın o hınçla Cemile’ye tekme tokat girişmesi üzerine, 125 milyarı Soner, 125 milyarı Balıkçı ödedi... Hürrem’in telefon ihbarı üzerine, Şehzade Mustafa’nın Mahidevran’a sarılırken gülümsediği
tespit edildi, 250 milyar akçelik ceza, Topkapı Sarayı’na tebliğ edildi.
*
Hükümet sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin ciddi bi ülke olduğu, gülmek için reşit olmak gerektiği belirtildi... 18’inden gün almadan “sehven” gülümseyenlere, ileri demokrasi kriterleri çerçevesinde zaten yeteri kadar hoşgörü gösterildiğine dikkat çekildi.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 05 Haziran 2011, 13:55   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (4)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




Söz konusu Yılmaz Özdil olunca sabırsızlanıyorum ve yazıyı gazete almadan geceden okuyorum. Sabahta gazeteyi alıp köşe yazısını kesip saklıyorum
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.




__________________
Deniz ol dalgan olayım, sahil ol kumun olayım
Martına kanat olayım, tüyümü Maviye boya
Adın Mavi, Gözlerin Mavi, Aşkın Mavi
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 08:09   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




bunu kim yazmışssa saçmalamış bu mizah değil kusura bakmasın kimse Kavuk kimseye verilmedi halen bir bankanın kasasında korunuyor annemin sabah gazetesi muhabiri benimde arkadaşım olan seda çakır'a verdiği röportajı buradan okuyabilirsiniz.... Dümbüllü ailesi olarak biz gerçekten bu konudan çok sıkıldık

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 16:41   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




Sayın Yılmaz Özdil yazarsa ancak bu kadar yazar ve ancak bu denli saçmalayabilir zaten..
X bir gazetenin kendi düşünce yapıma oldukça hilaf bulduğum bir yazarını sürekli takip etmekteydim... Öyleki gazetenin ilk açtığım sayfası kendisinin köşe yazısı yazdığı sayfa olurdu..(Bir yazarı takip etmek adına kıstasım; aynı fikir ve değer yargılarına sahip olmak, olmadı hiçbir zaman..)1, 2, 3 derken gündem aynı: sürekli açık arama, sürekli eleştirel yaklaşım ve memnuniyetsizlik emaresiyle dolu köşe yazıları.. Bu durum bende ciddi rahatsızlık yarattı.. Önünüzde siyasi bir parti ve takdir edilicek yığınla uygulamaları mevcutken siz bir açık bulun temcit pilavı misali defalarca aynı konuyu işleyin ve sözde yazar kisvesiyle bu yazıları okurlarlarınıza ulaştırın. Bu durumu daha fazla kabul edemezdim!! Kendisine bir mail yazdım..Durumdan ne denli rahatsız olduğumu, konunun akıbetini girizgahtaki 2 3 kelime ile anlamanın mümkün olduğunu, izmlere olan aidiyet duygusunu bu denli hissettirmemesini, saplantılı bir ideolojik fikrin tüm düşünce yapısını şekillendirmemesi gerektiği yazdım kendisine.. Sağolsun okuduktan sonrada yanıt verme inceliğinde bulunmuş. Bahsi geçen yazar ve Yılmaz Özdil'in hiçbir farkı yok ilgili bir okur olarak benim gözümde.. Kendilerini tek bir cepheye koyup, aynı fikre mensup yazar arkadaşlarıyla ittifak kurup, karşıt siyasi fikri düşman ilan ederek bu denli kaotik ortam kurma çabası, ve elindeki kalemi daimi menfi sonlara yönlendirme gayesi bende buğuz etkisi yaratmakta.. Ve tüm inandırıcılığını yitirmekte..
Şekil A'da gördüğüm yazı; düşüncesel farklılıkları olan siyasi bir partiyi oyun hamuru misali işlemeye çalışan ve bunu alaycı bir tavırla ifade eden yazılardan herhangi bir tanesi..Siz böylesi bir yazı yazıp ardından özgürlüklerin prangalandığı bir Türkiye resmi olduğundan bahsedip, hayali senaryolarınızla buna can vermeye kalkarsanız ben bir okur olarak sizin için elem duyarım..

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 22:54   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




yılmaz özdilin üslubu oldukça çirkin ve tahrik edici hatta saygısızca... Dedem için yazdıkları ne amaçla yazdığı belli olay polemik çıkarmak bizi muhatap etmek herhalde ama ne ben nede ailem bu basit oyunlara gelmez
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Konuya iştirakçi olmamızı sağlamak herhalde.... Aslında hiç gerek yok böyle ucuz ve bayat numaralara... biz bırakalım o yazılarına devam etsin..istediğinide yazssın herkes İsmail dümbüllü kimdir nedir çok iyi biliyor!! Dünya tiyatro tarihine geçmiş bir insan bir çok kez dedem için türkiyede akademik konferanslar düzenlendi hemen hepsine katıldım bu konferanslara üst düzey profesörler ve akademisyenler katıldı başta annem ipek teyzem serpil ve ben defalarca ödül aldık dedemle ben her zaman gurur duydum ve duyacağım hem ben hemde diğer 2 torunu ömer ve soner ... sayki bu adamı bu yazdığından dolayı kaile alıyor kaç kişi o ve onun gibileri kaile alıyorki ? 10 100 1000 ? gülüp geçmişlerdir yazıya zırva laf salatası en azından ben bu yazdığı yazıyı kaile almıyorum.tıpkı bu kavuk meselesinde çıkan ve gelişen olaylar gibi...Ferhan'la (şensoy) halkın önünde ettiğimiz kavga gibi Bu konuyu anneme ileteceğim yelda bundan hiç kuşkun olmasın gerekirse hakkında hem ben hem müjdat abi (bugun evden ve cepten aradım kendisini ulaşamadım hem bu konu için hemde dün gece rüyamda gördüm müjdat hocamı hayırıdr inşallah tomarla para verdi bana dur bakalım kendisine söyleleyimde benim için bir piyango çeksin ) tıpkı diğer basın mensupları gibi medyayı arkasına alan dümbüllüyü ve onun kavuğunu onun sanatını küçümseyen insanlara zaten dümbüllü ailesi gereken cevabı vermiştir..konuyu uzatmaya gerek yo abes olur... Şahsım ve ailem için her ne kadar üzücü ve bir o kadarda düşündürücü olasada rahmetli dedemin anısına saygısızlık yapanları ki öleli 39 sene oldu az değil artık dikkate bile almadığımızı ayrıca bilineki polemik konusu yaratmak gündem yaratmak isteyen insanlarla karşı karşı gelmemyi ailece kendimize ilke edindik. bu camianın içerisinde fazlası ile bulunduğumdan tüm tiyatro camiasınını ve içerisindekileri dolayısı ile hem dönen pislikleri hem insanların arkasından konuşulanları duyar ve bilir oldum ancak daha önce de dedğim gibi ben ve geleneksel tiyatroya gönül vermiş bir avuşta kalsa ustalarım ki bunların en başında Allah uzun ömür versin Nejat amcam (Uygur) ve Erol amcam (Güanydın) geleneksel gölge tiyatrosu ustalarım tacettin ustam orhan (kurt) ustam metin (özlen) ustam hepsinin ellerinden hürmetle öperim onlar her zaman bizim baş tacımız bizlere gösterdiği ve ögrettigi yoldan gitmeye devam ediyoruz annemin vefatından sonraki vasiyetinde kavuğun T.C kültür bakanınına elimle teslim etmesi için kırk kere tembih etti bende Annem öldüğünde allah gecinden versin bu vasiyeti yerine getireceğim...kavuk halen bizde bankada kasada merak edenlere söleyeyim verilen kavuk değil münir özkulu onore etmek için verilmiş takkedir.ilk defada burdan açıklıyorum 1976 yada 1977 senesi idi Münir amca bizim eve geldi çok şık bir siyah takım giymişti yemeğe geldi kendisi yemekte annemlere dümbüllü tiyatrosu kurmayı teklif etti annemlerde nazilçe red etti daha sonra kendisi diğer sanatçılarla evimize ve yazlığımıza misaifir oldu çocukluk işte ben ona bir muziplik yapmış adamın kafasına bir kova su boşaldı babamdan bir dünya fırçöa yemiştim
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Takkeyi kavuk yapanda Ferhan ve onun arkasındaki bir kaç destekçisidir (Başta rasim öztekin okanın programına çıkıpta bu açıklamalarda bulunduktan sonra kızdınmı ipek diye ? annemle dalgasını geçen ama 1000 misli ile cevabını televizyon kanalından annemde alan gene kendileridir.hele ali poyrazoğlunun kavuk nedirki ben donumu vereceğim demesine ne demeli ? herkes iyi bilmelidirki Dümbüllü ailesinin hiç bir maddi yada ekonomik kaygısı yoktur öyle komiktir ki Dümbüllünün kitabı 2 inciş kere İTÜ de çalışan konuyla uzaktan yakından alakası olmayan bir akedemisyenin kendi çıkarlarını düşünerek (kendisi telif haklarının kendisinde oldugunu bana idda etti bende ona en güzel cevabın o telifin benim nüfüs kayıtlarımdan dna örnegklerinden geçtiği cevabını verdiğimde apışması oldu) İBB kültür a.ş ile bizi karşı karşıya bırakmış bize gönderilenm telif teklif faxında bütün haklarını ÖMÜR BOYU SADECE 1 milyara alacaklarını beyan etmişler bunun yanı sıra dümbüllüailesinden ne kızları ne toprunları birdaha dümbüllü isminden hiç bir şekilde yararlanamaz diye şart koymuşlardır elbette bende gereken cevabı ilettim kendilerineböyle birşeyin asla olamayacağını! bundan yıllar evvel entel ve elit kısmın okudugu ve fikirlerini beyan ettiği tiyatro portallarında bu tartışma oldukça hararetli geçmiş hatta bu saçma polemiğin içine bizleri de katıp kendilerine pay edinmeye hevesli çok adam çıkmıştı hepsi agzının payını aldı hepsini susturdum kim ne derse desin dedm öleli 39 yıl oldu o hla benim gözünde tonton dedem kucağında sevgiyi sıcaklığı buldugum beni elimden tutup lalelideki evlerinin önünde 70 lerin başında gezdirdiği günleri özlemle hatırladığım her yıl 5 kasımda ve sair günlerde kabri başına gidip dua okudugum arada (havanın iyi oldugu günlerde gidip ellerimle kabrini temizlediğim eskiyen mezar taşı boyalarını ben ve kadim kardeştende öte dostum tiyatro sanatçısı yazar ve yönetmen alpay eklerle beraber) boyadığım dedem onun için özel olarak yazılan İBB kültür a.ş nin gösteri sanatlarından mezun olmuş bugun Devlet tiyatroları ve şehir tiyatrolarında da görev yapan ögrencilerimizin oynadığı dedeğim kavugunu ve vasiyetini anlatan öyküde üzerinden 39 sene geçtiği halde hala hüngür hüngür agladığım dedem onun için gerisi benim için hem boş hem hikaye onun için takma sen o güzel beynini bu insanlara bu tip insanlar tarihte hep vardı hepte olacak o avrupadan getirdikleri ve savundukları ecnebi kültürü ile oynadıkları oyunlar tiyatrolarla sinek avlarken dedem tiyatromuzun yaptıgı hasılatı eve bavullarla getirir nurlar içinde yatsın anneanneme verirdi bilen biliyor daha canlı şahitler ölmedi... birazdan alpayın yazdığı yazıyıda okumanız için burda yayınlayacağım sanırım o herşeyi çok açık ve net anlatıyor...

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 23:00   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




yarın sabah müjdat abiyi arayacagım hatırlattıgın için sağol yelda oda bu aralar meşgul biliyorsun bursada engelli çocuklar için yeni projeler peşinde inşallah evde bulurum olmadı cepten ararım müjdat hoca ona gereken cevabı verir benim şahısla ile muhatap olmama gerek yok.senden bir ricam yayınlandığı tam tarihi bana bulursan birde internete linkini lütfen pm at teşekkür ederim ilgine

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 23:20   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




BİR KÜLTÜRÜN HAFIZASINI SİLMEK


Önce Kim bu ismail Dümbüllü? Bir oyuncu mu, bir yazar mı , yönetmen mi?

Herşey öyle salaş ve savurgan bir dille tarihimize geçiyor ki, tıpkı bugün olduğu gibi tartışılan şey'in ne olduğu unutuluyor.

İsmail Hakkı Dümbüllü üzerine yaşarken yapılmış bir tek akademik çalışma yok, ne yazık ki o dönemde Ortaoyunu üzerine de yok. Oysa aynı dönemde varlığını koruyan (can çekişen demek daha doğru) pek çok geleneksel kültür mirası hakkında, derlemelerden fotoğraflara kadar çok önemli araştırmalar var.

Neden?

Tarihe yabancılaşma, kendini ait hissettiğin grup yada geleneği aklama adına, yüzünü batıya dönmüş Türk Tiyatrosunun kentli geleneksel tüm seyirlikleri "Osmanlı" sayarak dışladığı, hakir gördüğü, bizzat aşağıladığı bir dönemde yaşamıştır İsmail Dümbüllü. Namık Kemal'den Muhsin Ertuğrul'a süfli ve değersiz bir eğlence olarak tanımlanan bu türler, sanat dahi sayılmamıştır. İsmail Dümbüllü işte bu Türk Aydının Cehalet döneminde (bu dönem bitti mi bilmiyorum) ne devlete sırtını dayayarak, ne sermayeye sırtını dayayarak, sadece kendi birikimi ve halkın beğenisi ise bugün bile Anadolunun en uzak köşelerinde anımsanan bir sanatçı olmuştur.

Dümbüllü'nün esintisi altında yaşadığı bu rüzgar hemen dinmemiştir. Ölümünden sonra da eseceği yer konusunda önemli bir bilinçlilik göstermiştir.

Ne zaman ki, batıya kendini unutacak kadar dönmüş tiyatro münevverleri, batıda gelenekselliğe ilişkin bir kıpırtı görmüşler o zaman bu geleneksel türler ele alınmaya başlamıştır. Ama yine eski bakış açısı ile, yani anonim ve sahipsiz bir yağma malzemesi olarak. Bizzat yazarı belli oyunlardan ufak değişiklerle aparılan dialoglar Türk tiyatrosunun YENİ YAZARLARININ ortaya çıkışının kaynağı olmuşlardır.

Sadece Tiyatro değil sinema da bu yağmadan payını almıştır. 80 li ve 90 lı yıllarda bu dağarcığın tüketilmesi sonucu, ve muhafazakar iktidarların konuyu önemsemesi, bir reaksiyoner karşı muhafazakarlık olarak tekrar bu türlerin Türk Tiyatro münevverlerince, gözardı edilmesine neden olmuştur. Meddah'ı komedi sanan, Ortaoyunu'nu tulatla karıştıran TV lerin eğlence formatına kendini mahkum eden yeni zihniyetle bu kez türler deforme edilmiştir.


Ne zaman ki 90 ların ortalarında Dario Fo nun da bulunduğu bir uluslararası platformda, Fo gelenekseli övgülerle sunmuş, işte o zaman kapısına gelenekseli bastırmayan ve sıfatı Tiyatro Labaratuarı olan ödenekli Tiyatrolarımızın başöğretmenleri tekrar bu türlere yakınlaşmaya başlamışlardır.Fakat yine o ödenekli tiyatromuz bizzat yazarı belli bir geleneksel ortaoyununu telif sahibini afişine bile yazmadan sahnelemiştir.

Kartları açalım, türk tiyatrosu kendisi ile yüzleşsin. Bir oyunun telifinin ödenekli bir tiyatroda ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Onu anonim saymak ne demektir? İhanetin en büyüğü bence.

Şimdi gelelim İsmail Dümbülü'ye. İsmail Dümbüllü, sahneye çıkıp ustasından öğrendiğini oynayan bir oyuncu değil. Sağolsun Ufuk Dümbüllü bizzat el yazmalarını bana sağladı da okuyabildim. Yayınlanmamış pekçok OYUNU var. Yayınlananlar da var.(adıgeçen oyunlardan bahsedeceğim birazdan)

Neyi tartışıyoruz?

İçi boşaltılmış bir Dümbüllü soyadını. Kimin işine geliyor?

İçini doldurmak kimi rahatsız eder umurumda değil. Ama İsmail Dümbüllü' yü oyuncu değil SANATÇI olarak anmamızın ilk sebebi onun yazarlığıdır.

İsmail Dümbülü bir yönetmendir de. Yeni oyunlarını sahnelemiş, eski oyunları yendien yazıp sahnelemiş, kimilerinin de yeniden rejisini yapmıştır. Ve öğretmendir de: Pekçok oyuncu yetiştirmiştir.

Soruyorum, acaba DÜMBÜLLÜ ÖDÜLÜ verenler, yazar ve yönetmen Dümbüllü ödülünü mü verdiler, yoksa usta bir oyuncu Dümbüllü ödülünü mü?

Dümbüllü sırtını devlete dayamış, geleneksel türlere karşı savaş açmış bir elite rağmen, bizzat halkla o halkın sanatını buluşturmuş en büyük Sanatçılarımızdan biridir. Ne Almanya’da gördüğü bir oyunu aynen rejisiyle Türkiye’de oynayıp ün yaparak ödenekli bir tiyatronun başına geçmiştir, ne de herhangi bir oyunu bu tiyatrolarda oynanmıştır. Tersine elyazmalarında bizzat devletin kolluk kuvvetlerince mühürlü ve imzalı "Oynanamaz" engeli ile boğuşup durmuştur.

İsmail Dümbüllü hakkında bilgilenme gerçekten özel çabaları gerektirmektedir. Fakat yine de bu konuda elimizde önemli bir kaynak sözkonusudur. Gazeteci sayın Yalman'ın röpörtaj ve belgelerden oluşan 1974 tarihli kitabı.

BU kitapta (az önce yukarıda sözünü ettiğim) İsmail Dümbüllü’ye ait iki oyun metni, onunla çalışanların düşüncelerive anektodlar, fotoğraflar ve bizzat kendisi ile yapılan röpörtajda kaydedilen bantların deşifresinden yazılmış otobiyografisi.

Bu kayıtlar ölümünden birkaç ay önce yapılmış ve kitap ölümünden bir yıl sonra basılmış. Kavuk tartışmalarına azbuçuk yanıt veren ilginç bir kitap bu. Kitapta 1968 yılında Münir Özkul'un "Kanlı Nigar" oyununa davet edilen İsmail Dümbüllü' nün kavuğu sayın Özkul’a layık görmediği, ama sahneye davet edilince çıraklıktan kalfalığa geçerken verilen takke niyetine bizzat o an yanında bulunan namaz takkesini verdiği, kavuğa layık kimseyi görmediğinden, kavuğu ile birlikte gömülmek gibi bir vasiyeti olduğundan sözediliyor. Ölümünden sonra da bu vasiyetin din adamlarınca islami usullere uymamaklığı nedeni ile yerine getirilemez oluşu vurgulanıyor.

Bu konuda bizzat tanıdığım tanıklar da, ki en başta ustam İhsan Dizdar, aynı yönde beni bilgilendirdiler. Dümbüllü ailesiyle tanışınca ailenin beyanı da aynı yöndeydi. Yine de insanın içinde şüphe kalmıyor değil. Hatta 1969 doğumlu Ufuk Dümbüllü'nün 6 yaşlarına ait kavukla fotoğrafını gördüğümde de (yani 1968 yılında verilmiş kavuk 1975 de bir başkasının başında olamaz) acaba kullanılan birkaç kavuk vardı ve İsmail Dümbüllü bu kavuğu gerçekten ve temsili anlamda Münie Özkul'a verdi mi diye düşünmeden edemedim.

Ama şimdi inanıyorum ki, geleneksel ortaoyunu türünü temsil eden bu KAVUK İsmail Dümbüllü'nün vasiyetine bizzat kendisi uyarak onunla beraber kabrine konulmalı.

Manevi anlamı olan bir nesne, bir gardropta unutulup taşıma şirketinin götürdüğü yere ait olabiliyorsa ve bunun farkında olmadan Kavuğun emanetçisi, kavuğu kime vereyim diye bir tartışma açıyorsa; Kavuğun aslen kimseye verilmediği yönünde tarihsel belge ve tanıklıklara rağmen bu yapılıyorsa o kavuk zaten VERİLMİŞ demektir.

İsmail Dümbüllü'nün komedi dialoglarıyla, metinleriyle, oyunculuk tarzıyla Doymayan, açgözlü Türk Tiyatro münevverleri, İçi boşaltılmış Dümbüllü kavramının medyatik rantını istiflemekten başka birşey yapmııyorlar desem ağır mı kaçar acaba?

Bu ise benim bile, şuncası geleneksel Tiyatro düşmanlığını bizzat yaşamama rağmen aklımın ucundan geçmeyen bir yozlaşmadır.

Bir türü sevmezsin, dışlarsın, politize edip politik mücadele edersin, yok sayarsın vb... Buna düşmanlık deriz geçeriz. Ama Onu ve simgeleştiği ismi hiçbir hukuksal ve tarihsel dayanağın olmadığı halde bizzat markalaştırıp satmaya kalkmak HIRSIZLIKTIR, AHLAKSIZLIKTIR. Bunu Türk sermayesi kanuni boşluklar nedeni ile Karagöz'e yaptı, yapmaya da devam ediyor ama bizzat Türk tiyatro camiasının bunu yapması aynı camiayı toplumun gözünden düşürüyor. Herhangi bir kasabada çocukken Dümbüllü'yü seyretmiş binlerce kişi Dümbüllüye bu zevattan çok daha yakın duruyor çünkü.

Böyle bir durumda (ki bu açıkça sınırdır) Dümbüllü'nün yasal mirasçılarının yani ailesinin verdiği tepkiyi çok doğal karşılıyorum. Ailenin bu konudaki iyi niyeti, pekçok kez, ödül yada anma organizasyonlarında Dümbüllü isminin kullanılması karşısında, ekonomik yada başka bir rant beklentisi ile hukuki haklarını taleb etmemiş olmalarından bellidir. Yaşarken oyuncu bile sayılmamanın acısını paylaşan birinci derceden akrabaları İsmail Dümbüllü isminin bu keyfe keder yaşatılmasına destek bile vermişlerdir. Ama konu bu derece kişiselleştirilip bir rant konusu yapılınca rahatsız olmaları gayet doğaldır.

Üstelik konunun TÜRK TİYATROSU'nun kişiliği ve kimliğinin tartışıldığı bir süreçte ortaya çıkışı da tuz biber olmuştur. Sanat'ı ve sanatçıyı zaten olduğundan fazla yücelten toplumumuz bu konudaki hayal kırıklığını da çok büyük yaşamaktadır. Ne yazık ki; kimi başoöğretmenlerin tarihe geçecek o ünlü tv tartışma programında sergiledikleri sanatçı tavrı, Falanca kaynananın maceralerı tefrikasını döndürüp duran medyanın yozlaşmış modellemelerinden hiç de aşağı kalmamıştır.

İktidarlar her zaman gerçek sanatın kendilerinden ve toplumdan uzak olmasını isterler. Bu konuda da sanatı yoksul bırakıp, kültürü tırpanlayıp, biçimsel sınırları aşmayan SANATÇI'ların da ceplerini doldururlar. Doldururlar ki hakedilmemiş kazançlarla besledikleri taraftarlarına Sanatçı suç ortakları oluşturabilsinler.

"Dümbüllü'nün Kavuğu tartışması" da, bu karnavalın, bu düzeydeki geçit resmidir. Hayatı boyunca Devlet'in hiçbir olanağından yararlanmamış Dümbüllü'ye hiçbir iktidar sahip çıkmaz. Çıkarsa da iyice içini boşaltıp çıkar. Kültür Bakanlığı pekçok gerçeği ortaya koyacak Adıgeçen gazeteci çalışmasının yeniden tıpkıbasımını, basayım mı basmayayım mı diye düşünmektedir. Ve işin acı tarafı burada da teliften kurtulmak isteyenlerin kitabı yeniden düzenleyerek, kesip biçerek kendilerine telif aktarma peşinde olmaları nedeniyle (ki iktidara pek yakın olmak da gerekir bakanlıkta bir kitap yayınlatmak için) yeniden basımın da nasıl çıkacağı meçhul görünüyor.
Siyasetin, ticaretin, ekonominin giderek yozlaştığı bir sürece sanatın ve sanatçının da katılmasının bir sonucudur Dümbüllü'nün kavuğu tartışmasının ardındaki neden. Bu nedenle bu tartışanın tarafları doğrudan "uyum süreci" kandırmacaları ile bilinçli yozlaşmayı pohpohlayan rantçı iktidarlar ile Halk arasındadır.

Yapılan açıklamalarda kimin hangi tarafta olduğu da bellidir.

Kavuk verilmiştir.

Kararı halk verecek, ya o kavuğu alacak, yada Dümbüllü'nün vasiyeti üzre kabrine gömecek.

Alpay EKLER

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 12 Şubat 2012, 23:22   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




Geleneksel Tiyatro
Bu da klasik anlamda kurgulanan bir gerçeğin yada gerçek üstünün duygusal yada düşünsel hazzına yönelik bir sanatçı yaratıcılığı sunumu olan Tiyatro değil çocuk düşgücünün kendiliğinden ortaya çıkıveren doğal yaratıcılığın paylaşıldığı performansıdır.Bu, gerek eğitsel gerek sanatsal anlamda çocuk yaratıcılığının ve zekasının diğer yaş guruplarına göre çok daha üstün olduğu tezi üzerine kurulmuştur.Sorun sadece özgüven sorunudur ve toplumsal komplekslerin kim kez kitleleri aşağılayan bir aydın tavrı, kimi kez şiddetin körüklendiği bir yüceltme, kimi kez korkunun peşinde günün adamı olma gibi toplumsal nevrozlara dönüşmesinin temellerinin 4-6 yaş arasında belirlendiği varsayımıdır. Özgür düşlemleme ve bunun getireceği özgüven vazgeçilmez ilke olarak bu yaş grubunun özellikle ülkemizdeki temel gereksinimidir. Düş çağında tadı alınan özgürlükten düşünce çağına gelen insanın vazgeçmeyeceğini bilenler bu alanda da gerekli önlemleri almışlardır. Bu kavgalarında çocuklara gereksinimini duydukları desteği vermeden gelecekte onlardan hangi özgürlük savunuculuğunu bekleyeceğimizin anahtarı performans sanatlarındadır ve geleneksel sanatların bu alandaki gücünün keşfine yeniden başlanmalıdır. Didaktik söylem dışında yeni bir çocuk eğitimi söyleminin bu konunun iligililerince çoğu kez görmezden gelinmesi üzücüdür. Yine de performans sanatlarının bu yaşlara yönelik yaklaşımlarında bu varsayımların gerçekliğini kuşkusuz süreçler belirleyecektir. "Bu performanslarla ilgili görsel döküman sıkıntısının kaynağı da bir küçük poz vermenin ne düşlerin kapısını kapatacağı endişesidir....ya da kötü düşler görebilir insan " W.S.(hamlet)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 13 Şubat 2012, 10:19   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: :) - Yılmaz Özdil




TAHAMMÜL ERDEMDİR.....


Fikirler, Olaylar, Kişiler ve Beyinler
Gazete köşelerine her baktığımda nükleer donanmanın babası olarak bilinen Polonyalı yahudi bir ailenin çocuğu Amiral Hyman G. Ricover'ın O meşhur ve veciz "Büyük beyinler fikirleri , orta beyinler olayları , küçük beyinler kişileri konuşur." sözünü hatırlarım. Bu sözü sarfeden adam 1900-1986 yılları arasında yaşadı.

Yıl 2007 ve bu söz insanlık için söylenmemiş gibi davranıyor aydınlarımız(!)-ki aydın kelimesinin kendisi bile tartışmalıdır-.

Hyman G. Ricover bu cümle ile aslında kişileri ve olayları küçümseyip kişi ve olayların tamamen konuşulmasının yersiz olduğunu iddia etmiyor. Olaylar ve kişilerin konuşuluğu zamanlar da elbet olur ve de olması lazım gelir. Aksine söz kişileri veya olayları konuşmayı bir hayat tarzı haline getirmiş, bir iş edinmiş olanlara karşı söylenmiştir.

Kişilerin ve olayların konuşulması üretkenliği sağlamaz. Üretken insanlar fikirleri konuşur. Fikirlerin konuşulduğu, tartışıldığı toplumlar özgür, üretken ve ufku geniş olurlar. Fikirler insanların aslında hürriyetlerini kullandıklarının en iyi göstergesidir. Özgür bireyler düşünebilen ve düşüncelerini ifade edebilen insanlardır.
Oysa entellektüel bir izlenim yaratma gayretinde olan ve topluma yön vermeyi kendine şiar edinmiş; parselledikleri köşelerde kimi insanlar hakkındaki dedikodu ve vehimlerini bir o kadar yavan bir uslup ile hararetle tartışan yazarlarımız var.

Yazarlarımızın fikirleri tartışmasını isterken onlara köşelerinden karma felsefesinin psikolojik temellerini ve yansımalarını akademik dille anlatmalarını kastetmiyoruz. Fakat toplumun anlayacağı dilde topluma düşüncelerinizi elbette aktarabilirsiniz. Örneğin demokrasi, hoşgörü, insan hakları, adalet gibi toplumumuzun ihtiyaç ve ilgi duyduğu önemli kavramlardır. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Kişiler ve olaylar üstünde konuşup üzerinde konşulacak figürler oluşturmak kolay iştir.
Araştırmaya ve beyin zonklatmaya gerek olmadan elinizdeki hazır veri olan kişi ve olaylar hakkında hemen herkesin söylecek sözü vardır. Fakat iş değerlere, aidiyetlere, ideoljik eğilimlere geldiğinde ortalıkta pek az kişi kalır.

Ben yine çoğu köşe yazarını okurken Hyman G. Ricover'ın "Büyük beyiner fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler kişileri konuşur." sözünü hatırlayarak şu soruyu sorarım
Her olayda ve herkes hakkında söyleyecek sözü olan aydınlarımız(!) ufkumuzu açacak ve belki bizi sarsıp kendimize getirecek beyinler değil mi?

Not :yazı bana ait değil ancak benim anlatmak istediklerimi birebir anlatmış o nedenle buraya paste ettim Rahmetli barış abinin (Manço)'nun şarkısında söylediği gibi sözüm meclisden daha dışarı anlayana....!

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
Özdil


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yılmaz Özdil - Yılmaz Özdil pyracantha Makaleler 0 13 Haziran 2011 19:54
Re re re | Yılmaz Özdil Luis IF Ekstra 2 19 Ocak 2011 02:43
Yılmaz Özdil/den JB Genel Paylaşım 1 16 Ocak 2011 10:30