IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 25 Ağustos 2010, 17:29   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Beyine şekil verme




Yeni çalışmalar; beynin kıvrımlarının nasıl şekil aldığını, Otizm, Şizofreni ve diğer zihinsel hastalıkların teşhis ve tedavisine yardımcı olabilecek bulguları gözler önüne seriyorlar...

‘’Beyin, varlığımızı meydana getiren esma terkibinin açığa çıktığı mahaldir. Beynimizin hakikatına ‘Allah’ın isimlerinin açığa çıktığı mahal’ mecazıyla işaret edilmiştir. İnsanlığın beyini deşifre etmesi, insana cennetin kapılarını açacaktır. Çünkü insan beyninin ne olduğunu, beyninde ne güçler, ne kuvveler olduğunu hakkıyla değerlendirmek suretiyle neleri kazanacağını farkederse; insan o idrak ile kendi hakikatinin özünün o evreni meydana getiren orijin ilim, irade, kudret olduğunu farkederse; o ilim, irade ve kudretin Allah’ın ilim, irade ve kudretinin evrende açığa çıkmış hali olduğunu anlayabilirse; ve kendi hakikatini o boyutu itibarıyla keşfederse; yani, mecazi tanımlamasıyla Rabbine uruc ederse; miracını tamamlarsa; bir hakikat ehli olarak dünyada yaşamını sürdürür, kendindeki ilahi kuvveleri kullanarak ve bir hakikat ehli olarak öbür odaya geçer. Zira ölüm; fiziksel bedenin kullanılmaması sonucu kişinin ruh bedeniyle bu dünyada elde ettiği güçlerle yeni boyuta, yeni odaya geçmesidir.’’

İnsanların insan beyni hakkında farkettiği ilk şeylerden bir tanesi, onun çapraşık tepelerinin ve vadilerinin görüntüsüdür. Bu kıvrımlar; algılarımıza, düşüncelerimize, duygularımıza ve hareketlerimize aracılık eden, bazen gri madde olarak da adlandırılan, iki –ila- dört milimetre kalınlığındaki nöronlarla dolu jelatinimsi doku olan Serebral Korteks’ten türerler. Balinalar, köpekler ve büyük insansı maymun kuzenlerimiz gibi olan diğer büyük memelilerin herbiri kendine ait karakteristik model kıvrımlı bir korteks’e sahiptirler. Fakat küçük beyinli memeliler ve diğer omurgalılar diğerlerine nazaran yumuşak beyinlere sahiptirler. Evrim süreci boyunca, büyük beyinli memelilerin korteks’i kafatasından çok daha fazla genişlemiştir. Gerçeği söylemek gerekirse; ekstra-büyük bir pizzaya eşit olan insan korteks’inin düzleştirilmiş yüzey alanı beyin çerçevesinin iç yüzeyinden üç kat daha büyüktür. Bu nedenle, insanların korteks’inin ve diğer beyinli türlerin kafatasına sığabilmesinin tek yolu kıvrımlanma iledir. Bu kıvrımlanma, buruşmuş bir parça kağıt gibi sıradan değildir. Aksine o, kişiden kişiye uygun modeli sergilemektedir. Herşeyden önce böyle bir kıvrımlanma nasıl meydana gelir? Ve, topografinin sonucu beyin fonksiyonunu gözler önüne serebilir mi? Yeni araştırma, sinir dokuları ağının bükülebilen korteks’e gelişim süresince fiziksel olarak şekil verdiğine ve onu hayatın başından sonuna kadar yerinde tuttuğuna işaret etmektedir. İnme veya sakatlanma sonucu meydana gelen bu iletişim ağının bozuklukları gelişim süresince veya daha sonra beyin şekli ve nöral iletişim için geniş ölçüde bir sonuca sahip olabilir. Böylece bu keşifler, teşhis etmede yeni stratejilere ve belirli zihinsel rahatsızlıkları olan hastaların tedavi edilmesine yönlendirebilir.

İçsel Güçler

Bilimadamları yüzyıllardır beynin anlaşılması güç biçimi üzerinde düşünüyorlar.1800’lerin başlarında Alman doktor Franz Joseph Gall; Frenoloji (Kafatası şekline göre karakter analizi) olarak bilinen bir teoriyi, kişinin beyin şeklinin ve kafatasının o kişinin zekâsı ve kişiliği hakkında ipucu verdiğini ileri sürmüştür. Bu etkili fikir her ne kadar bilimsel olarak desteklenmese de; ‘’cani’’, ‘’dejenere olmuş’’ ve ‘’dahi’’ beyinlerin toplanmasına ve üzerlerinde çalışılmasına yönlendirmiştir. Daha sonra 19.ncu yüzyılın sonlarında İsviçreli anatomist Wilhelm His, beynin fiziksel güçler tarafından yönlendirilen zincirleme olaylar olarak geliştiğini varsaymıştır. İngiliz bilge D’Arcy Thompson, biyolojik ve cansız pek çok yapının fiziksel kendi-kendine olan organizasyondan kaynaklandığını göstererek bu temeli kurmuştur. Bu erken varsayımlar tahrik edici olsalar da, nihayet ortadan kaybolmuşlardır. Frenoloji sahte bilim olarak tanınmaya başlanmış ve modern genetik teorileri, beynin yapısını anlamak için olan biyomekanik yaklaşımı geçici olarak başarısız kılmıştır. Bununla beraber; alışılmışın dışında olan ve karmaşık sayısal analizler tarafından destekli beyin-imajlama tekniklerinden yakın bir zamanda gelen bir kanıt, o 19.ncu yüzyıl görüşlerine taze bir dayanak sağlamıştır. His ve Thompson’ın fiziksel güçlerin biyolojik yapıları şekillendirdiği hakkındaki fikirlerinin doğru olduğu 1997’de su yüzüne çıkmıştır. St.Louis’deki Washington Üniversitesi’nden Nörobiyolog David Van Essen; Nature’da korteks’in farklı bölgelerini sinir liflerinin bağladığını, böylelikle onların birbirleriyle iletişim kurmaya olanak sağlandığını, o jelatinimsi dokuyu çekeleyen küçük gerilmelerin oluştuğunu ileri süren bir hipotez yayınlamıştır.

Korteks, bir insan fetus’unda yumuşak olarak başlar ve çoğunlukla gelişimin ilk altı ayında o şekilde kalır. O zaman zarfında yenidoğan nöronlar, uzun ince lifleri veya aksonları korteks’in diğer bölgelerindeki hedef nöronların reseptif (alıcı) parçaları veya dendritleriyle birleştirmek için gönderirler. Aksonlar daha sonra dendritlere bağlanmış hale gelirler. Korteks genişledikçe, aksonlar lastik bantlar gibi gerilerek daha da fazla öğretilmiş hale gelirler. İkinci üç aylık dönemin sonunda, nöronlar hâlâ daha belirip, göç edip, bağlarken; korteks kıvrılmaya başlar. Doğum zamanında korteks az veya çok gelişimini tamamlamıştır ve karakteristik büzüşük biçimine ulaşır. Van Essen iki bölgenin birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu, yani pek çok aksonla bağlantılı olduğunu, iki bölgenin gelişim süresince mekanik gerilme şeklinde aralarında dışa doğru olan bir çıkıntı veya bir gyrus üreterek birbirine iple bağlı aksonlarla beraber yakınlaştıklarını iddia etmiştir. Bunun aksine; bir çift hastalıklı bağlantılı bölge bir vadi veya sulkus tarafından ayrılmış hale gelerek bağlarını koparır. Nöral yolların izini sürmek için olan modern teknikler, korteks’in iletişim sisteminin beyini şekillendirmede de sorumlu olduğu varsayımını test etmeyi mümkün hale getirmiştir. Basit bir mekanik modele göre, eğer her bir akson ufak bir kuvvetle çekerse; kuvvetlice bağlantılı olan alanları kuvvetlice bağlayan aksonların birleşmiş gücü akson yollarını düzeltmelidir.’Dejenere olmuşun izini sürme olarak bilinen’, boya enjekte edilen korteks’in küçük bir bölgesinin, aksonların uçları ile çok meşgul olduğu ve esas hücre birliğini arkaya doğru taşıdığı aleti kullanarak enjekte edilen alana hangi bölgelere aksonları gönderdiğini göstermek mümkündür. Metod daha da fazlası; hem alanın bağlantılarının ne kadar yoğun olduğunu, hem de akson yollarının hangi biçimleri alacağını ortaya çıkarabilir. Bizim Rhesus makaklardaki büyük sayıdaki nöral bağlantılarının ‘Dejenere Olmuşu İz Sürme’ çalışmaları göstermiştir ki; tahmin edildiği gibi, pek çok bağlantılar düz veya hafifçe kıvrımlı yolları takip etmektedirler. Daha da fazlası; bağlantılar daha yoğunlaştıkça, daha düz olarak koşarlar. Nöral bağlantıların şekil verme gücü insan beynindeki sol ve sağ yarıkürelerdeki lisan bölgeleri arasındaki şekil farklılıklarında da belirli bir olaydır [ Norman Geschwind tarafından yazılan, Scientific American, Eylül 1979 makalesi olan “İnsan Beyninin Uzmanlığı’’ na bakın]. Örneğin; frontal ve arka lisan bölgelerini ayıran belirgin Sulkus Sylvian Çatlağı'nın biçimini ele alın. Beynin sol tarafındaki çatlak, sağ tarafındakinden epey bir daha yüzeyseldir. Asimetri ‘kavisli demet’ olarak adlandırılan, frontal ve arka lisan bölgelerini bağlamak için seyahat eden geniş demet, frontal ve arka lisan bölgelerini bağlamak için fisür (ince çatlak) etrafında seyahat eden ve Arkuate Faskikülüs olarak adlandırılan geniş doku demetinin anatomisiyle bağlantılı gözükmektedir. Bu gözleme ve sol yarıkürenin pek çok insanda ağırlıklı olarak lisandan sorumlu olduğu gerçeğine dayanarak; 2006’da soldaki kavisli demet’in sağdakinden daha yoğun olduğu hakkında bir tezi doğru varsaymıştık. İnsan beynindeki bir dizi imajlama çalışmaları bu asimetrik yoğunluğu teyit etmişlerdir. Daha sonra teoriye göre, daha büyük lif demeti daha büyük bir çekme gücüne sahip olmalıdır ve böylece, sağ taraftaki demetten daha düzdür. Bununla birlikte bu varsayım henüz test edilmelidir.

Makrodan Mikroya

Sadece mekanik güçler serebral korteks’in geniş ölçek özelliklerinden daha fazlasını şekillendirirler. Onlar onun katmanlı yapısının üzerindeki etkiye de sahiptirler. Korteks; hücrelerin yatay katmanlarından yapılmış, çok katmanlı pasta düzenine sahip bir şekilde yığılmıştır. Pek çok alan altı katmana sahiptir ve o bölgelerdeki kişisel katmanlar kalınlıkta ve düzende değişmektedirler. Örneğin, korteks’in ana duyuları yöneten bölgeleri kalın katman 4’e sahiptir ve gönüllü motor fonksiyonlarını kontrol eden bölge kalın katman 5’e sahiptir. Bu arada, korteks’in düşünme ve hafızanın temelini oluşturan bölgeleri, diğer şeyler arasında kalın katman 3’e sahiptir. Tabaka yapısındaki böyle varyasyonlar, bugün bile hâlâ kullanılmakta olan korteks haritasını yaratan en ünlü Alman anatomist Korbinian Brodmann tarafından 100 yıldan fazladır korteks’i uzmanlaşma alanlarına bölmede kullanılmıştır.

Kıvrımlanma, katmanların bağıntılı kalınlığını sanki sünger yığınını bükermiş gibi değiştirir. Gyri’de korteks’in baş katmanları gergin ve daha zayıftır, oysa sulki’de baş katmanlar sıkıştırılmıştır ve daha kalındır. Bağlantılar korteks’in derin katmanlarında zıt yönde hareket etmektedirler. Bazı bilimadamları bu gözlemlere dayanarak, katmanların şekillerinin nöronlar gerildiklerinde veya sıkıştırılırken değiştiğini ileri sürmüştür. Korteks’in içerdiği toplam alan ve nöronların sayısı aynıdır. Eğer öyleyse, kalın bölgeler (gyri’nin derin katmanları gibi) korteks’in zayıf bölgelerinden daha az nöronu kapsamalıdır. Bu izometrik olarak bilinen model, gelişim esnasında nöronların ilk olarak korteks’ten oluştuğunu ve daha sonra korteks’in kıvrımlandığını tahmin etmektedir. Analoji olarak, pirinç torbasını katlamayı hayal edin. Torbanın şekli değişir, fakat kapasitesi ve tanelerin sayısı katlamadan önce ve sonra aynıdır. Oysaki, makaklardaki prefrontal korteks’in alanlarındaki nöronların yoğunluğunun içerisine olan araştırmalarımız izometrik modelin yanlış olduğunu gözler önüne sermektedir. Frontal korteks’in temsili örneklerine dayanan görüşleri kullanarak; gyri’nin derin katmanlarının sulki’nin derin katmanları gibi nöronlarla beraber yoğun bir şekilde yerleştiklerine karar verdik. Çünkü gyri’nin derin katmanları daha kalındır, aslında gyri’deki birim alanının altındaki nöronlardan sulki’dekinde daha fazla vardır. Keşfimiz gyri ve sulki’yi biçimlendiren fiziksel güçlerin nöronal geçişi de etkilediğini açıkça ima etmektedir. İnsanlardaki gelişimsel çalışmalar bu öneriyi desteklemektedir. Sıralı olarak oluşmaktansa, korteks’teki nöronların yerleşimi ve korteks’in kıvrımlanması zamanla kısmen birbiriyle çakışır. Bundan dolayı; korteks kıvrımlandıkça, katmanların sonuçta oluşan gerilmeleri ve sıkışmaları gelişimde daha sonra korteks’in içine yerleşen yeni doğmuş nöronların akışını oldukça etkileyebilir, bu da korteks’in düzenini oldukça etkileyebilir. Daha da fazlası; kişilerin nöronlarının şekilleri korteks’in içinde nerede bulunduklarına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Örneğin; gyri’nin derin katmanlarında yerleşik olan nöronlar yanlardan sıkışmıştırlar ve uzamış olarak gözükürler. Bunun tersi, sulki’nin derin katmanlarında yerleşmiş olan nöronlar gerilmiştirler ve düz görünmektedirler. Bu hücrelerin şekilleri korteks kıvrımlandıkça mekanik güçler tarafından değiştirilmiş şekilde kalıcıdırlar. Gyri ve sulki’deki nöronların şekillerindeki böyle sistematik farklılıkların onların fonksiyonunu etkileyip etkilemeyeceğini çözmek, merak uyandıran bir iddia olacaktır. Bilgisayar benzetimlerimiz onların bunu yaptığını ileri sürmektedir: Örneğin, çünkü kortikal tabaka gyri’de sulki’dekinden çok daha fazla kalındır. Gyrus’un altındaki nöronların dendritlerinin üzerine çarpan sinyaller, sulki’nin altındaki nöronların dendritlerine sinyallerin çarpmasından daha uzun yolu seyahat etmelidir. Araştırmacılar nöronların fonksiyonu üzerindeki bu fiziksel farklılıkların etkisini, kortikal bölge çalışmasını ve başlıbaşına olan nöronların aktivitesini dalgalanan kortikal bölgedeki çalışmayı kayıt ederek test edebilirler, bu da bizim bilgimize göre henüz üstlenilmiştir.

Hasta bir etki mi?

Biçim ve fonksiyon arasındaki bağlantıyı tamamen anlamak için bilimadamlarının çok miktarda beyine bakmaları gerekecektir. İyi haber de, yapısal manyetik rezonans imajlama ve onu bilgisayarlar üzerinde üç boyutlu yeniden yapılandırma gibi non-invazif imajlama tekniklerini kullanarak yaşayan insan beynini gözlemleyebilmemizdir. Ölümden sonra elde edilen beynin herhangi özellikli klasik koleksiyonundan çok daha fazla miktarlardaki beyin imajlarını toplayabiliriz. Araştırmacılar beyin şeklini analiz eden karmaşık bilgisayar programlarını kullanarak bu yoğun veritabanları üzerinde sistematik olarak çalışıyorlar.

Bu araştırmanın anahtar bulgularından bir tanesi de, sağlıklı insanların kortikal kıvrımlarıyla zihinsel rahatsızlığı ilerlemeye başlayan hastaların nöronların bağlantılarının ve kıvrımlarının biçimlerinde belirgin farklılıklar bulunmasıdır. Doku bağlantıları ve kıvrımları arasındaki mekanik ilişki normdan gelen bu sapmaları açıklayabilir. Bu potansiyel bağlantıya olan araştırma hâlâ ilk evrelerindedir. Fakat geçen birkaç yıldan fazladır, pek çok araştırma takımı şizofrenik beyni olan hastaların normal insanların beyinlerine nazaran azalmış kortikal kıvrımlanma ortaya koyduğunu bildirmiştir. Bulgular tartışmalıdır, çünkü kıvrımlanmanın anormalliklerinin yeri ve türü kişiden kişiye çok farklılıklar göstermektedir. Fakat, diyebiliriz ki; beyin şekli genel olarak şizofren olanlarla sağlıklı insanlar arasında farklılık göstermektedir. Uzmanlar çoğu zaman şizofreniyi, ‘aklı karışmış nörokimyasal denge’ olarak nitelendirmektedirler. Yeni çalışma, akışın doğası bilinmeyen olarak kalsa da; beynin iletişim sisteminin devresinde ilaveten bir akış olduğunu ileri sürmektedir. Otizm teşhis edilen insanlar da, anormal kortikal kıvrımlar sergilemektedirler. Belirli bir biçimde, onların sulki’lerinin bir kısmı sağlıklı deneklerle karşılaştırıldığında daha derin ve uygunsuz olarak gözükmektedir. Bu bulgunun ışığında araştırmacılar, otizm’i ‘beynin yanlış tellemesinden kaynaklanan bir durum’ olarak gözönünde bulundurmaya başladılar.Beyin fonksiyonu çalışmaları otistik insanlarda uzak alanlar arasında iletişim azalırken, yakın çevredeki kortikal bölgeler arasında iletişimin arttığını göstererek bu fikri desteklemektedir. Bunun sonucu olarak bu hastalar, alakasız şeyleri dikkate almamada ve onu yapmak uygunken dikkatlerini değiştirmede zorluklara sahiptirler. Zihinsel rahatsızlıklar ve öğrenme bozuklukları kortikal katmanların düzeninin anormallikleriyle de bağlantılı olabilirler.

Örneğin; 1970’lerin sonlarında Harvard Tıp Okulu’ndan nörolog Albert Galaburda, disleksi’de, serebral korteks’in ana iletişim sistemini biçimlendiren piramit şeklindeki nöronlarının frontal korteks’in lisan ve işitmeyle ilgili alanlarının katmanlarındaki normal pozisyondaki yerlerinden değiştiğini görmüştür. Şizofreni de kortikal mimaride etkiler bırakabilir: Korteks’in bazı frontal alanları etkilenmiş olan bireyler, nöral yoğunlukta anormaldirler. Kortikal katmanlardaki nöronların anormal dağılımı; iletişimdeki sinir sisteminin temel fonksiyonunu en sonunda güçsüz bırakıp, onların bağlantı modelinin bozulmasına yolaçmaktadır. Araştırmacılar bu şaşırtan durumu, ileride açıklığa kavuşturabilecek otizm’li insanların korteks’lerindeki yapısal bozukluklarını, derinlemesine araştırmaya başlamışlardır. Gelişim esnasında oluşan diğer nörolojik hastalıkların da kortikal katmanlardaki sayılarında ve pozisyonlarında değişiklikler getirip getirmediğini araştırmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Şizofreni ve otizm’i beynin yerleşik kısımlarının aksine nöral ağları etkileyen hastalıklar olarak düşünmek, teşhis ve tedavi için alışılmışın dışında olan stratejilere yönlendirebilir. Örneğin; bu duruma sahip olan hastalar öğrenmede disleksi’lerin görsel ve multimodal yardımlardan faydalandıkları gibi, beynin farklı kısımlarını bağlayan görevleri gerçekleştirmekten de yararlanabilirler. Modern nöroimajlama metodları, bilimadamlarının kortikal kıvrımların frenolojik görüşünü veya bir kişinin yeteneklerini gözler önüne serebilen farklı beyin alanlarındaki gri maddenin miktarını test etmelerine olanak sağlamıştır. Burada da, biçim ve fonksiyonu bağlamak endişe vericidir. Bağlantı; iyi belirlenmiş, koordineli zihinsel ve fiziksel egzersizle rutin halinde meşgul olan insanlarda en berrak haldedir. Profesyonel müzisyenler buna bir örnek teşkil etmektedirler. Yoğun bir şekilde pratik yapma ihtiyacı duyan bu kişiler, müzisyen olmayanlarla belirli enstrümanların kontrolüyle alakalı olan korteks’in motor bölgelerinde farklılıklar göstermektedirler. Daha kapsamlı zihinsel yetenekleri ayıran berrak kıvrımlanma örneklerinin anlaşılmaları hâlâ zordur.

Can sıkıcı varyasyonlar

Bizim daha çok aydınlatacağımız şey var. Özellikle, kişiler arasındaki kulak veya burun şeklinin değişikliğinin gelişimsel destekleyici unsurlarını anlayamadığımız gibi; kişisel gyri’nin nasıl belirli büyüklük ve şekle eriştiğini de henüz anlamıyoruz. Varyasyon çok karmaşık bir problem. Nöronlar arasındaki kortikal gelişim esnasındaki fiziksel etkileşimlerin farklılığının benzetimini yapmaya dayanan modeller gelecekte bu soruya ışık tutabilirler. Fakat, şimdiye kadarki modeller fiziksel etkileşimlerin karmaşıklığı ve mevcut olan gelişimsel verinin sınırlı miktarı sebebiyle henüz çok başlangıç niteliğindedirler. Korteks’in nasıl geliştiği hakkında daha fazlasını bilmek için bilimadamları istekli davranmaktadırlar. Dilek listemize ilavede bulunmak, onun yoğun iletişim sistemini oluşturan pek çok farklı bağlantıların oluşumunun detaylı bir çizelgesidir. Hayvanlardaki nöronları işaretleyerek, rahimde korteks’in farklı kısımlarının ne zaman geliştiğine karar verebileceğiz; bunun sonucu da, bilimadamlarının uzak katmanların veya nöronların gelişimini deneysel olarak değiştirmesine olanak sağlayacaktır. Anormal beyin morfolojisi ve fonksiyonunda sonuçlanan gelişimin sıralaması hakkındaki bilgi, olayları gözler önüne sermeye yardım edecektir.

Farklı geniş semptomlarla olan nörolojik rahatsızlıkların alanı- şizofreni, otizm, Williams sendromu, çocukluk epilepsisi ve diğer hastalıklarda görülenler gibi- gelişimin farklı zamanlarında ortaya çıkan ve oluşumda olan, yer değiştiren veya süreç ters gittiğinde bağlayan nöronların setinin, katmanları ve bölgeleri etkileyen patolojinin bir sonucu olabilir.Beyni modellemede mekanik güçler yalnız değildir. Beyin şeklinin karşılaştırılması genetik programların da işlemekte olduğuna işaret ederek; beyinleri yakından bağlantılı olan insanların beyinlerinin, birbirleriyle bağlantılı olmayan insanların beyinlerinden daha benzer olduğunu göstermiştir. Belki de genetik süreçler korteks’in gelişiminin zamanlamasını kontrol eder ve basit fiziksel güçler sinir hücreleri doğdukça beyini şekillendirir, taşır ve kendi kendine organize olan bir şekilde birbirine bağlar. İnsanlar arasındaki ana kıvrımların hayret verici düzenliliğini, (birbirinin aynı olan ikizlerde bile farklılık gösteren küçük kıvrımların farklılığı da dahil), böyle bir kombinasyonu açıklayabilir.Beynin şekli hakkındaki şimdiki kavramların pek çoğu, (beyin şekli ve beyin fonksiyonu arasındaki bağlantı fikri de dahil), ilk kez bir asırdan fazladan önce teklif edilen fikirlerin bir halkasıdır. Beyin şeklinin normal denekler ve beyin rahatsızlıkları olan hasta popülasyonları arasındaki sistematik karşılaştırmaları, beyin bölgesinin zihinsel fonksiyon ve işlev bozukluğuyla bağlantılı olduğunu doğrulamaktadır.Fakat beyini ölçmek için olan gelişmiş imajlama metodlarıyla bile, uzmanlar hâlâ birini gördüklerinde dahi veya suçlu korteks’ini ayırt edememektedirler. Genetik ve fiziksel prensipleri bileştiren korteks kıvrımlanmasının yeni modelleri morfoloji, gelişim ve bağlanabilirlik hakkında ne bildiğimizi bütünleştirmemize yardımcı olacaktır; böylece biz nihayet, bunların ve beynin diğer sırlarını ortaya çıkarabiliriz

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
beyine, verme, şekil


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Obezitenin Beyine Zararları Liaaa Sağlık Köşesi 0 31 Mart 2012 15:52
Rengarenk ve Şekil Şekil Sabunlar Ruj Ev Dekorasyonu 0 29 Eylül 2011 18:58
Beyine zarar veren 10 alışkanlık єzєℓ Sağlık Köşesi 0 24 Aralık 2009 14:32