IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 13 Eylül 2016, 11:02   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
TRABZON VE YÖRESİ ADET VE İNANÇLARI




Trabzon ve yöresi tarihi çok eskilere uzanan (M:Ö: 4.000) bir ikamet alanıdır. Uzun tarih süreci içerisinde Trabzon ve yöresine bir hayli kavimler gelip yerleşmiş, bir birleriyle kaynaşmış, bir birleriyle kültür alış-verişlerinde bulunmuşlardır. Trabzon bölgesine ilk yerleşenler Orta Asya orijinli Turani kavimlerdir. Daha sonra bu bölgeye İranlılar hakim olmuş, daha sonra Bizans ve Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.


Hali hazırda Türkiye devletinin idaresindedir.
Trabzon şehri deniz kenarında olması dolayısıyla tarih süresince liman ve ticaret şehiri olma özelliğini muhafaza etmiştir. Gemilerle Trabzon’a gelen eşyalar, kervanlarla İran ve Kafkasya üzerinden Orta Asya ve Uzak Doğuya ulaştırılırdı. Oradan gelen eşyalarda, batıya ulaştırılırdı. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması bunun en büyük kanıtıdır.
Trabzon ve etrafı bu ehemmiyetinden dolayı çeşitli bölgelerden gelen çeşitli tüccarlarında buluşma yeri olmuştur. Trabzon bu özelliği sebebiyle değişik kültürlerin bir birini etkileme alanı olmuştur. Bu değişik kültürlerin kaynaşma alanı olan Trabzon bölgesi adet ve inanç istikametinden zenginlik gösterir.
Sosyal bir varlık olan insanlar toplu halde yaşamak zorunluluğundalar. İnsan hayatı her zaman aynı düzeyde devam etmediği gibi, insanların meydana getirdiği toplum hayatı da her zaman aynı olarak devam etmez. sevinç-elem, iyi-kötü kavramları insan hayatına tesir ettiği gibi, toplum hayatına da tesir eden ehemmiyetli olgulardır. Bu olaylar çevrenindetoplum hayatında adet ve inançlar ortaya çıkmıştır. İnsanların yaşadığı her ortamda adet ve inançlara rastlamak olasıdır. Bu adet ve inançlar milletler arasında farklılıklar gösterdiği gibi, bir milletin yaşadığı vatanın coğrafi bölgeleri arasında da farklılıklar göstermektedir.
İnsanlar kendi güçlerinin üzerinde cereyan eden olaylar karşısında aciz ve çaresiz kalırlar. Çaresizlik içerisinde çareyi inanmada (dinde) arayan insan erkek çocuğunu bu inanmalar tatmin etmektedir. Bu inanmalar ister tek tanrılı dinden kaynaklansın, isterse çok tanrılı dinden kaynaklansın geleneksel toplumlarda bunun pek fazla önemi yoktur. İnanç ve inanmaları doğru-yanlış veya menşei itibarı ile bir ayırıma tabi tutmadan değerlendirecek olur isek, bilhassa geleneksel toplumlarda ne denli büyük etkisi olduğunu görürüz. Bunu şu misalden daha iyi anlayabiliriz. Doğu Anadolu insanının tarımda uzun yıllar traktör kullanmayı kabul etmemesi.
Adet ve inançların toplum üzerindeki etkisi konusunda İ.Zeki Eyüpoğlu’nun tespitlerine katılmamak mümkün değildir. “Söylence bile olsa, değişmezlik, dokunulmazlık kılığına girince sakıncalıdır. Söylenceler birer yaratı ürünü olarak kaldığı sürece, toplulukların düş gücünü, yaşama anlayışını, evrene hangi gözle baktığını gösterme bakımından üzerinde durulmaya değer varlıklardır. Ancak bir söylence biçim değiştirerek, inanç kılığına girer de güncel yaşamı yönlendirmeye kalkışırsa sınırları dışına taşmış, sakıncalı duruma gelmiş demektir. En güçlü söylence bile, bilimin başladığı yerde biter, kendi ortamına çekilir. Bunun karşıtı toplumsal çöküşün ilk belirtilerini gösteren, bir kanıt niteliğindedir.”
Kaynağını toplum yaşamından ve tabiat olaylarından alan adet ve inançlarla, kaynağı vahye dayanan ve semavi dinler diye isimlendirilen dini inançlarla karıştırmamak gerekmektedir. Bunlar her ne kadar menşei itibarı ile farklı olsalar da geleneksel toplumlarda bir birinden ayrılmayacak derecede iç içe girmişlerdir. Böyle toplumlarda bilimin gelişmesi de zordur.
Geleneksel toplumlarda, teknik gelişme sonucunda icat edilen yeni aletleri kabullenmek ve bunların kullanım alanlarına girmesi zor ve tedricen olmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği buzdolabı, televizyon, şofben vs. gibi ev cihazlarının bile kırsal geç kabul görmesidir.
Basit olarak gösterilen bu örnek bile bizi bir itirafa zorlamaktadır. İnsanın günlük hayatında ona yararı olan her şey iyi, zararı olan her şey kötüdür.ayrı olarak belirli yarar ve kolaylık sağlasa da, parasal olarak zararına dokunuyor ise bunu kabul etmektense reddetmek daha kolayına geliyor.
Adet ve inanç ile ilgili bu ön bilgiden sonra asıl konumuz olan Trabzon yöresi adet ve inançlarına değinebiliriz. Trabzon yöresi adet ve inançları diğer bölgelerle benzerlik göstersedahi, kendine has kimi farklılıklar arz etmektedir. Adet ve inançları bir birinden ayırarak bağımsız olarak mütalaa etmek zordur. Zira çok zaman adet ve inançlar iç içe girmiştir. Trabzon yöresi adet ve inançlarını alt başlıklar halinde izahımız konuyu daha iyi işlememize katkı sağlayacaktır.
1- İZDİVAÇ ETME (DÜĞÜN) KONUSUNDA ADET VE İNANÇLAR:
İnsanın ve toplumun devamını sağlayan en ehemmiyetli olgu izdivaç etme ve düğün törenidir. Zira insan hayatı hudutlu, izdivaç etme ile neslin devamı daimilik göstermektedir. Onun için her toplumda olduğu gibi evlenme ve düğün merasimi ile ilgili adet ve inançlar Trabzon ve yöresinde de bulunmaktadır. Trabzon ve ilçeleri bu konuda özde birlik gösterse de aralarında bazı farklılıklar vardır. Biz önce evlenme ve düğün merasimini genel hattıyla açıkladıktan sonra farklılıklara temas etmeye çalışacağız. Evlenme olgusunu genellikle eş seçimi, söz kesme, nişan ve düğün olarak belirli evrelerden geçerek gerçekleşen bir olgudur. Bu evrelerin her birinde belirli adet ve kurallara riayet edilir. Eş seçimi genellikle şu yollardan biriyle gerçekleşir.
a) BEŞİK KERTME USULÜ: Eskiden uygulanan bu yöntem artık bugün geçerliliğini kaybetmekle beraber, Trabzon merkez köylerinin yüksek köyleri ile Of ve Çaykara bölgesinde nadirde olsa uygulanmaktadır.
b) GÖRÜCÜ USULÜ: Trabzon ve yöresinde imece usulü, yaylaya çıkışlar ve akraba evliliği nedeni ile bu usule pek rastlanmamaktadır. Ancak eskiden bu usul nadirde olsa uygulanırdı. Trabzon yöresinde bu işi “YENGE” denen kişiler yapardı. Bu işte uzmanlaşan yenge denen kadınlar evlenme çağına gelen erkek ve kızları bilir. İzdivaç edecek olan erkeğin seçenek vaziyetine uygun gelin adaylarını bulur ve tanıştırırdı.
c) EŞİ AİLELERİN SEÇİP SONRA GENÇLERİN ONAYININ ALINMASI: bu usul azda olsa Trabzon yöresinde uygulanmaktadır. Aile büyükleri, bu ekseriyetle anne olur, gelin adayını belirler ve erkek çocuğuna belirlediği bu adayı alır.
d) EŞ SEÇİMİNİ GENÇLERİN YAPIP SONRA AİLENİN ONAYININ ALINMASI: Bu usul Trabzon’un en fazla okuma-yazma oranının yüksek olduğu ve yakın akraba evliliğinin yapılmadığı Şalpazarı yöresinde görülmektedir. Ancak eskiye oranla eğitim düzeyinin yükseldiği Trabzon merkez ve doğudaki kazalarda de yaygınlaşmaktadır.
e) GENÇLERİN AİLELERİNİN ONAYINI ALMADAN YAPTIKLARI EŞ SEÇİMİ: bu usul özellikle önceden kıs kaçırmanın yoğun olduğu Sürmene, Of, Çaykara bölgelerinde görülmektedir. Hali hazırda daha az da olsa Trabzon’un büyük bir bölümünde geçerliliğini muhafaza etmektedir. Birbirini seven gençler aileleri razı olmayınca ailelerinden habersiz olarak izdivaç etmektedirler ve bilahare aileler çeşitli yakınların araya girmeler,i ile sulhturulmaktadır. Bu çoğunlukla ilk çocuğa kadar devam eder.
Kız isteme ve söz kesme işlemi evliliğin temelini teşkil eden en ehemmiyetli karar alma alanıdır. Bu hatıran ehemmiyeti atasözlerinde dahi bulunmaktadır. “at beslenirken, güzel (kız) istenirken çok dikkat edilmelidir”.
Gençler bir birleriyle anlaşıp izdivaç etmeye karar verdikten ve ailelerde bu kararı onayladıktan sonra kız istemeye gidilir. Önce oğlan tarafının ailesi, kız tarafına haber göndererek bir akşam ziyarete gelmek istediklerini bildirir. Kız tarafının saptadığı bir akşam, erkek tarafının büyükleri ve köyün hatırı sayılır büyüklerinin oluşturduğu kadınlı-erkekli beş-on kişilik bir grup kız evine gider.
Hoşbeş ve bir müddet sohbetten sonra asıl kasta girilir ve “Allah’ın buyruğu, Peygamberimizin kavli ile kızınızı erkek çocuğumuza istemeğe geldik” denir. Çoğunlukla bu isteme işini bu işte uzmanlaşmış ve kız tarafınca hatırı sayılır kişi yapar. Kız tarafı kendini biraz naza çekse de çoğunlukla bu iş o akşam tatlıya bağlanır.
İşin en zor tarafı isteme işi bittikten sonra başlar. Zira yapılacak düğün, nişan ve düğünde geline takılacak bilezik, saat, küpe, yüzük, altın vs. takıların miktarı tartışmaya yol açar. Ama neticede iş tatlıya bağlanır. Kız isteme işi tatlıya bağlandıktan sonra önceden ayran ikram edilirdi. Son zamanlarda ayranın yerini şehir merkezlerinde kahve kırsal kesimde şerbet almıştır. Kız tarafının ikramı içildikten sonra, içenler armağan olarak bir miktar para verirler.
Trabzon merkeze yakın bölgelerde kız isteme işi bitince, kızın nüfus kâğıdı bir mendile sarılarak oğlan tarafına getirilir. Oğlan tarafından nüfus kâğıdını alan kişi hediye olarak bir miktar para verir. Şalpazarı yöresinde ise oğlan tarafının kadınları kız istemeden birkaç gün sonra kız tarafına kına götürerek gelin adayının eline kına yakarlar. Bunun anlamı ise “artık sen bizim oldun, bizim kızımızsındır.” Kız isteme merasimi bittikten sonra nişan yapılır.
Şalpazarı yöresinde ayrıca bir nişan merasimi yapılmaz. Trabzon yöresinde nişan merasimi yapılır. Bu genellikle aileler arasında gerçekleştirilir. Erkek tarafı kıza alyans takar. Gelin adayını tepeden tırnağa giydirir. Kızın anne ve babasına hediye alır. Kız tarafı ise oğlana alyans takar ve bazı hediyeler alır. Karşılıklı hediyeleşmeden sonra topluca yemek yenir.
Kararlaştırılan düğün günü gelince düğün yapılır. Trabzon yöresinde önceden düğünler bir haftaya yakın sürerdi. Kına gecesi, gelin alma ve cumalık olmak üzere üç günheyecanlı şenlik yapılırdı. Gelin alma perşembe veya pazar günü yapılır, bu günün öncesinde kına gecesi, akabinde ise cumalık yapılırdı. Son zamanlarda ise düğünler çoğunlukla salon kiralanarak yapılmaktadır.
Trabzon ve yöresinde başlık parası vardır. Büyük ölçüde kalktığı söylense de, Tonya, Yomra, Çaykara gibi bölgelerde “analık hakkı”, diğer bölgelerde “süt hakkı” isimi altında miktarı azda olsa armağan babında bir miktar para alınmaktadır.
Gelin haneden çıkarken gelinin kardeşleri kapıyı keserler ve kardeşlik hakkı olarak bir miktar armağan alırlar. Gelin haneden çıktıktan sonra yol kesme adedi vardır. Yol kesenlere zarf içinde armağan verilir. Gelin haneye girerken güvey gelinin başı üzerinden bozuk para ve çiçek atar. Nikahtan önce gelinin kucağına çocuk verilir. Nesli devam etsin diye. Bunun zamanı bir takım farklılıklar gösterse dahi bütün Trabzon yöresinde uygulanan bir adettir. Şalpazarı bölgesinde gelin haneye girdikten sonra ocağa götürülür. Ateşe odun koyar ve ateşte bulunan tencereyi karıştırır. Bu yeni gelen gelinin ocağı tütsün ve haneye bereket getirsin diye yapılan bir uygulamadır. Düğünden üç, beş veya yedi gün sonra “yedi” isimiyle yediye kız tarafına gidilir. Hoşbeş ve sohbetten sonra yemek yenir. Güveyin sofrasındaki yemeklerin ağzı kapalı gelir. Armağansız tabakların ağzı açılmaz. Güveyden yumurtayı bulması istenir. Yomra yöresinde yedide güveyin ayakkabısı gizlenir. Bir miktar armağan alınmadan ayakkabısı verilmez.
Güvey (güvey) çıkarma adedi ise, bu gün düğünlerin unutulan en ehemmiyetli adetlerinden biridir. Gelin alınmaya gidilmeden önce berber gelir güvey adayını tıraş eder. Tıraşa başlamadan önce “makas kesmiyor” diye güveyin yakınlarını tek tek çağırır ve bir miktar armağan olarak güveye para takar. Bilahare toplanan paralar güveye verilir. Yomra’da uygulanan bu usul, Şalpazarı’nda tıraştan sonra yapılır. Düğünlerin salon düğünü olarak yapılması bu adetleri büyük ölçüde yok etmiştir. Ancak kısmen de olsa bölgenin yüksek kesimlerinde zaman zaman devam etmektedir.
2- ASKER UĞURLAMA KONUSUNDA ADET VE İNANÇLAR
Türk ulusu asker bir ulus olduğu için askere gitmeyi de çok sever. Bütün Türkiye’de olduğu gibi Trabzon yöresinde de askerlik sevilir. Bunun için asker uğurlama bir merasimşeklindedir. Ama özellikle İmparatorluğun son zamanlarında sekiz-on sene süren askerlik ve gidenlerin çoğunun geri gelmeyişinin burukluğu ayrılık acısı olarak hali hazırdakendini gösterir. Asker uğurlamada sevinç ve elem iç içedir.
Askere gidecek olan gençler gününden bir-iki ay önce çalışmayı bırakır. Kendi akranları ile gezip dolaşır. Hısım-akraba ziyareti yapar. Yola çıkmadan bir gün evvelki akşam asker evinde toplanılır. Hatıralar anlatılır, askerlik ile ilgili önceden bu görevi yapanlar bilgi verir. Kadınlar aynı zamanda elemli olan asker annesini avuntu ederler. Eğer askere gidecek olan evli ise veya nişanlı ise bunlarda avuntu edilir.
Askere gidecek olar toplanır, topluca köy meydanlarından veya kasaba meydanlarından uğurlanırlar. Aynı zamanda bölgede yaygın olan kurşun atma olayı da yaşanır. Ancak ikisenedir Tonya’da yapılan bir uygulama dikkat ç.ekicidir. askerlere gece tertip edilir. Sazlı-sözlü eğlence yapılır. Bu eğlenceye Tonya’nın ileri gelenleri de katılır. Gecenin sonuna yakın yardın toplanılır. Bunun emeli ise kurşuna harcanacak paranın önlenmesidir. Askerler dua ile uğurlanır. Bir takım aileler asker uğurlamadan önce “mevlit töreni” yaparlar. Değişen hayat şartları asker uğurlama törenlerini asgari düzeye indirmiştir. Sürmene gibi bir takım bölgelerde asker uğurlamada maniler de söylenir.
Asker ettiler beni Asker ettiler beni
Doğru sürdüler Van’a Bahriyeyim bahriye
Yokmidur benim yarum Gideyurum sevduğum
Ağlasun yana yana. Ağla beni fahriye.
3- CENEZA (ÖLÜM) KONUSUNDA ADET VE İNANÇLAR
İnsan hayatını etkileyen olayların en ehemmiyetlilerinden birisi de ölüm olayıdır. Bir insanın hayata veda etmesi geride kalan insanları özellikle yakınlarını derinden sallayan bir olaydır.
Trabzon yöresinde ölüm hastalığına yakalanan, can vermek üzere olan insanın yanında “Yasin” suresi okunur. Evde bilen varsa o, bilen yoksa hoca okur. Özellikle Sürmene yöresinde ölüm hastalığı uzun sürer veya hasta çok ızdırap çekerse bu o kişinin günahkar olduğuna açıklanır. Bu inanma genel olarak geçerli olmakla birlikte, hastanın yakınları üzülmesin diye onların yanında söylenmez. Hasta ziyaretleri sık yapılır ve ziyarete giderken meyve veya kolonya armağan olarak götürülür. Ölen kişinin yanında bulunanlar, önce can veren kişinin çene ve ayaklarını bağlar, gözleri açıksa gözleri kapatılır. Giysileri soyularak teneşire yatırılır. Karnı şişmesin diye bıçak veya demir parçası konur.
Ölüm haberini duyan komşular toplanır. Ölen kişinin gurbetteki yakınlarına haber verilir. Ölünün defnedileceği günün sabahında semt ve yakın camilerde “Sela” okunarak ölümduyurusu duyurulur. İslami usulle yıkanan ve kefenlenen cenaze musalla taşına getirilir. Çoğunlukla öğle seyrek ikindi namazını müteakiben cenaze namazı kılınır. Namazdan önce cenazeye katılanlardan “helallik” alınır. Namazdan sonra kısa bir dua yapılır. Cenaze kabirliğe götürülür ve defin işlemi yapılır. Defin işleminden sonra kur’an okunarak dua yapılır. Cenaze yakınları taziye edilerek mezarlıktan ayrılınır.
Cenaze çıkan eve komşular yemek götürür. Defin işleminin yapıldığı akşam cenaze evinde toplnılarak Kur’an okunur ve dua yapılır. Merkez ilçenin bazı köylerinde bu işlem üç akşam devam ederek, üçüncü akşam mevlit okunur. Cenaze yakınları üç sabah mezarı ziyaret ederler. Ölünün arkasından kırk gün “Yasin” okunur. Buna “kırk okuma” denir. Kırkıncı gün bazen de elli ikinci gün mevlit merasimi tertip edilir. Bu işlem bazen her ikisinde de tekrarlanır.
Cenaze evin hangi odasından çıktı ise, o oda da kırk gün ışık yakılır ve su bırakılır. Ölünün evi ziyaret edeceğine inanılır ve su ile abdest alacağına inanılır. Cenaze çıkan evde ilk akşam helva kavrularak taziyeye gelenlere ikram edilir. Cenaze evden çıkarılırken önce baş tarafı çıkarılır. “Evden önce ayağı çıksın” ifadesi beddua olarak kullanılır.
4- HAC’LA ALAKALI ADET VE İNANÇLAR
İslamın beş şartından biri olan hac kulluk görevini yerine getirmekle alakalı olarak, özellikle ananesel toplumlarda kimi adet ve inançlar vardır. Ülkemizde olduğu gibi, bölgemizde de hacca giderken ve hacdan dönüşte kimi uygulamalar vardır.
Hacca gidecek olan kişi evvelce belirli hazırlıklar yapar. Bu hazırlığın parasal ve içsel istikameti vardır. Maddeten kendini bu görevi ifaya hazır bulan kişi, içsel olarak da kendini hazırlamaya çalışır. Eş, arkadaş, hısım, akrabayı ziyaret ederek helallik alır. Kendini biraz daha fazla kulluk göreve verir. Kalp kırmamaya çalışır. Yolculuğa çıkmadan önce komşular toplanır. Türk bayrağı eşliğinde havaalanından hacıyı uğurlarlar. Kara yolu ile gidildiği dönemde uğurlama töreni hem daha kalabalık hem de daha neşeli olurdu.
Dönüşte hacı bayraklarla havaalanında karşılanır. Klakson çalınarak görkemli bir şekilde evine getirilir. Hacı evine bayrak asılır. Üç gün hacı evine ziyaretçi gelir. (of, Yomra) bir hafta sürer. Gelen ziyaretçilere ikramda bulunulur. Hurma ve zemzem suyu vaz geçilmez ikramdır. Merkez kazada pilav, tatlı, komposto, Of, Şalpazarı bölgesinde yemek ikramı vardır. Gelen ziyaretçiler ikramı kabul ettikten sonra dönüşte hacı efendinin armağanı olan tesbih veya takke ile uğurlanırlar.
Tanısın veya tanımasın, büyük veya küçük olsun gelen ziyaretçileri hacı efendi ayakta karşılar. Eli ile ziyaretçilerin yüzünü mesh eder. Bunun manası Allah hacca gitmeyi sana da kısmet etsin demektir.
Hac toplumda hacıya büyük itibar kazandırır. Artık hacı efendi de yaşantısına önem vermek ihtiyacında olduğunu bilmektedir. “Kâbe’yi görene cennet verilir” teminatı insanları bir an önce hacca gitmeye teşvik etmektedir.
Hacıyı ziyarete gelenler, gelmelerinin habercisi olarak kurşun atarlar. Hacının yakınları karşılık verir. Bazen gelen kişinin toplumdaki itibarına göre karşılığı bizzat hacının kendisi tarafından verilir.
5- BİR TAKIM GÜNLERLE ALAKALI ADET VE İNANÇLAR
Trabzon yöresinde sene belirli günleri konusunda adet ve inançlar bir hayli yaygındır. Bunlarla alakalı uygulamalar belirli yöresel farklılıklar gösterse de öz itibarı ile pek değişmemektedir. Saptayabildiklerimizi iki şekilde sıralayabiliriz. Şenlik yapılan ve kutlanan günler, kimi günler konusunda inanmalar.
a) KALENDER: Takvimle Ocak ayının 13’ünü 14’üne bağlayan gece kalender gecesidir, günü de kalender günüdür. Kalender gecesi çocuklar hane hane dolaşarak kapıya torba atarlar, hane sahibi de torbaya meyve veya kuruyemiş koyar. Bu uygulama merkez kazada vardır. Kalender günü konuk gidilmez. Gelen konuğun ayağı tecrübe edir ve uğurlu-uğursuz geldiği o seneki kazanca göre dener.
b) HIDRELLEZ: Miladi takvimle Mayıs ayının 6’ıncı günü hıdrellez olarak kutlanır. Özellikle merkez kazada kıra çıkılır. Tonya bölgesinde yaylaya çıkışlar hıdrellez ve ve izleyengünlerde yapılır. Diğer bölgelerde de çoğunlukla buna riayet edilir. Hıdrellez günü toprak kazılmaz, yeşil kesilmez, zaruri ihtiyaçların dışında iş yapılmaz. Akşama doğru kabak dikilir, kabak dikilirken “bugün ne eğrilik yaptımsa kabağa gitsin” denir. Bahçe olmayan vaziyette, apartmanda oturanlar “bir bardak suda tuz eriterek lavobaya dökerler”.
Merkez kazanın yüksek köylerinden birinde yaşayan M.YÜRÜK isimli şahsın, hıdrellezle alakalı olarak anlattığı iki örnek dikkate şayandır. “Hıdrellez günü kardeşim kilit açtığı için o yıl doğan kız çocuğunun kalçasında anahtar deliği gibi delik vardır. Ayrı olarak bir komşumuz, hıdrellez günü tütün kıydığı için o yıl doğan kızının parmakları kesik olarak doğmuştur”.
c) MAYIS YEDİSİ: Miladi takvimle Mayıs ayının 20’sine rastlayan bugün ile ,alakalı kutlamalar, Trabzon’un doğusunda Sürmene kazasında, batısında ise Vakfıkebir ve Beşikdüzü’nde yapılmaktadır. O gün insanlar deniz kenarında toplanır, denize girip yıkanırlar, kayıklarla denizde gezinti yaparlar. Geçmişte mayıs yedisi kutlamalarının çok daha görkemli yapıldığı anlatılmaktadır.
Sürmene’de mayıs yedisinde sığırlar deniz kenarına getirilip yıkanırdı. Hastalıklı kadınlar yedi dereden geçirilip, bellerinden iplerle bağlanarak dere ağzında denize daldırılarak şifa bulacağına inanılırdı. Genç kızlar denize açılarak kısmetlerinin açılacağına inanılırdı.
Batıdaki uygulamalar da aynı olmakla beraber, yedi dalgadan alınan su ile ev veya tarla sulanarak bereketin bol olacağı inancı vardır. Sürmene bölgesinde bugün bunlar tamamen bırakılmakla beraber, Beşikdüzü’nde deniz kenarına inmeler devam etmektedir. Hayvancılığın azalması nedeni ile artık mayıs yedisinde deniz kenarında hayvanlara rastlanmamaktadır.
Merkez ilçede işe başlamak (ekin ekmek, inşaat) gibi pazartesi veya Perşembe günü uğurlu sayılır. Pazar günü uğursuz sayılır. Genellikle bütün yörede Salı gününün uğursuzluğu ile ilgili inanma vardır.
Trabzon yöresinin tarım yapılan bölgelerinde ay eskisi veya yenisi seçilir. Ay eskisinde ekilen ürünün sapı cılız olur, hasatı bol olur. Ay yenisinde ekilen ürünün sapı uzun hasatı az olur. Bu doğrultuda ekilen ürünün niteliğine göre bazı bölgelerde ay eskisinde, bazı bölgelerde ay yenisinde ürün ekilmez. Ay yenisinde ağaç kesilmez, ürün hasat edilmez, şayet bu zamanda yapılırsa güvelenip çürüyeceğine inanılır.
Merkez ilçenin bazı köylerinde küçük (Şubat) ayının 12inde eve ilk gelen misafir ile tavukları o yılki yumurtlaması ile civciv verimi denenir. Mart ayının 1’inde ise koyun ve sığırın verimi denenir.
Maçka yöresinde ay yenisinde yolda rastlanan veya ilk görünen kişinin durumuna göre o ayın iyi veya kötü geçeceğine inanılır. Tonya yöresinde pazartesi günü yolculuğa çıkılması uğursuzluk sayılır.
6- BAZI TAŞ VE KAYALARLA İLGİLİ İNANMALAR
Trabzon yöresinde belirli kayalarla ilgili inanmalar vardır. Bu konu ile ilgili olarak tespit edebildiklerimiz şunlardır:
a) GUGUL TAŞ: Trabzon merkez ilçe Maçka-Akçaabat’ın kesiştiği noktada, Tosunlu Köyü sınırları içerisindedir. Kendi ismi ile anılan tepenin zirvesinde bulunmaktadır. Tepenin köye bakan yamacı kayalık ve kayanın üzerinde takriben 10 metre yükseklikte, yumurta biçiminde dikeyine duran bir kayadır. Tepenin deniz tarafında kilise kalıntısı vardır. M. YÜRÜK anlatımına göre Gugul Taşın şöyle bir hikayesi vardır. “Zamanının birinde insanlar toplanarak Gugul Taşı yuvarlarlar. Ancak sabahleyin baktıklarında, gece tekrar traş yerine gelmiş”. Taşın yerinde Allah tarafından durdurulduğuna inanılır.
b) ŞAHİN KAYALAR: Ziganoy denilen Baişkurt, Sevimli köyü mıntıkasındadır. Yoksul bir insanı zamanın da köyünden kovarlar. Yoksul insan kayalık bölgeye gelince burası benim tapulu mülküm diyerek yerleşir. Köyden kovulan yoksul insanın ismi Şahin olduğu için “Şahin Kayaları” olarak isim alır.
c) KOCAKARI KAYALARI: Sürmene yaylalarına çıkarken Soğuk sudan az yukarıdadır. A.Rıza Temelli anlatımına göre hikayesi şöyledir. “yaylalara Nisan ayı nihayetinde çıkılır. Fakat bu kayalara ismini veren kocakarı (yaşlı, ihtiyar) küçük (Şubat) ayında koyun ve keçilerini alarak yaylaya çıkmaya karar verir. Etrafındakiler her ne kadar bu ayda yaylaya çıkılmaz diye ikna etmeye çalışsalar da ikna edemezler. (Küçük ayı …. Vak vak eder oğlanım) küçük ayı bana vız gelir anlamında bir söz söyleyerek yola koyulur. Bugün kayaların bulunduğu mevkiye gelince fırtınaya tutularak donarak ölür”. Anlatan şahıs ben bu manzarayı gördüm. Önde kayadan, yıkılmış bir insan ve arkasında yüzünün üstüne yıkılmış yirmi, otuz kadar hayvan şeklinde kaya var.
d) GELİN GÜVEY TAŞI: Trabzon Boztepe’den bakılınca maşatlık üstünde iki taş vardır. “Kaynatası gelinine beddua eder. Evden çıkan gelinin eşi takip etmeye başlar. Kayaların olduğu yere gelince ikisi de taş olur. Gelinin gözü taşa tepeden çıkarak yansır”.
e) ZİNCİRLİ KAYA: Arsin yeni yaylada bulunur. “Uçurumlu bir kayadır. Kayalığın aşağıya yakın kesiminde bir mağara vardır. Mağaranın içerisinden değişik sesler gelir. Korkudan dolayı mağaraya girilmemektedir”. Anlatan M. KURT
f) UZUN KAYA: Arsin fındıklı köyündedir. “Dörtgen şeklinde takriben kırk metre yüksekte bir kayadır. Kayanın içerisinden sesler geldiğine inanılır. Ayrı olarak kayanın parçalanmadığına da inanılır.
g) NAL İZİ OLAN KAYALAR: Trabzon yöresinde saptadığım en enteresan kaya inanmalarıdır. Hz. Ali’nin atının nal izlerinin olduğu kayalar:
1) Merkez kaza, Maçka-Akçaabat’ın kesiştiği noktada Akça köyle,Kaynarca Köyünün hudut bölgsinde “Yosma Düzü” tecrübe et yerde bir kayada Hz. Ali’nin atının nal izi olduğuna inanılır. Hikayesi şöyledir. “Bu bölgede bir ejderha (büyük yılan) vardır. İnsanlar ejderhadan kurtulamaz. Hz. Ali gelir ejderhayı dağdan kovar. Kaçan ejderhayı vurur. Ejderha batar ve battığı yer göl olur. Çakır Göl”.
2) Of, Sürmene sınırında yayla yolunda “Sokak Dibi” tecrübe et mevkide bir kayada Hz. Ali’nin atının nal izi olduğuna inanılır. Bugün yol genişlediği için bu kaya kaybolmuştur.
Aynı inanma Maçka kazasında bir mağara konusunda olarak söylenir. Mağaranın yerini saptayamadım.

H)MUZIR DAĞI ŞEHİTLİK KAYALARI: Harmantepe yaylasında Taşharman denilen yerde şehit olduğu biliniyor. Önceden yaya olarak yaylaya çıkış ve inişte taşharman denilenyere gelince taş yığınına taş atardık. “Yerden bir taş alıp geri geri gittikçe yığınağa atınca yorgunluğun gideceğine inanılırdı.
Bu şehitliğin vaziyetini Nazım Bilgin’in erkek çocuğu Mehmet Bilgin ortaya çıkarmış ve Muzır dağı Savaşı isimi ile Trabzon İl Kültür Müdürlüğü Yayınlamıştır. Önceden yayladaki ilk hane şenlik olmamıştır ve Cuma sabahları şehitlikte ezan okunduğuna inanılırdı. “Okunan ezanı duyanlar vardır”.
7- ÇEŞİTLİ KONULARDA İNANMALAR
Trabzon bölgesinde çeşitli konularda bir hayli inanmalar vardır. Bunların birçoğu yöresel olmakla birlikte, birçoğuna da bütün Trabzon bölgesinde rastlamak olasıdır. Bazıları iseyerel farklılıklar göstermektedir.
-NAZARLA ALAKALI İNANMALAR: Bütün Trabzon bölgesinde nazarla alakalı inanmalar vardır. Özellikle kırsal kesimde nazarla alakalı olarak, nazardan savunmak için nusha (hamayil) taşımak, hayvanlar için tuz okutmak vardır.
-Trabzon Merkez Kaza ve Maçka yöresinde sığırlara nazara ismi verilir.
-Sürmene bölgesinde nazara inananlar çok. “Nazar insanı kabiri, hayvanı kazana kor” sözü meşhurdur. Savunmak için belirli dualar okunur.
-Arsin bölgesinde bir şey nazar ldığı zaman kül sulandırılarak nazar alanın üzerine serpilir.
-Arsin bölgesinde sığırlar nazar almasın diye köpeğin dışkısının beyazı kurutularak sığırın boynuna asılır.
-Yürümeyen çocuklar Cuma günü camiye götürülür ve camiden çıkan ilk kişiye ayak bağı kestirilerek yürüyeceğine inanılır. Bu inanma yaygındır.
-Tonya’da eve uğursuzluk gelmesin diye mayıs ayında evin kapısının üstüne “Mayıs dikeni” konur. Merkez ilçede bu diken ahır kapısının üstüne konur.
-Sürmene Yemişli mahallesinde “Fenerli Türbesi” dili tutulanlar götürülür. Türbenin içi oyulmuş oradan toprak alınır. Bu şekilde dili tutulanların dilinin açılacağına inanılır.
-Sürmene’de mayıs ayında ayazma (Kutsal Su) gidilir. El, yüz yıkanır elbiseden bir parça koparılarak gözeye bırakılır.
-Trabzon Merkez İlçede “ahi Evran” türbesine, Düzköy’de Haçkalı Hoca” türbesine adak adanır, ziyaret yapılır, mevlit okutulur. Bu davranışın daha faziletli olduğuna inanılır.
-Trabzon Merkez İlçe Akoluk Beldesindeki “Şehit Asker” türbesinde namaz kılınır. Ziyaret edilerek belirli hastalıkların iyileşeceğine inanılır.
-Trabzon Merkez Kazanın bir takım köylerinde, küçük çocukların yol kenarına abdest bozması yasaklanır. Eğer bu yasağa uymazlarsa tırnaklarının kenarında şeytantırnağı biteceği söylenir.
-Altını kirleten çocuklara saklı olarak koyun veya sığır cinsinin üreme uzuvu yedirilir.
-Doğum yapan kadınların birbirlerini kırk gün görmeleri veya aynı sofradan yemek yemeleri ile birbirlerini bastırdığı inancı vardır. Böyle bir vaziyet mevzubahis oldu ise her ikisine aynı tastan su içirilir.
-Yeni doğan çocuk kırk gün yalnız bırakılmaz. “Al basacağı” inancı vardır. Arsin bölgesinde yeni doğan çocuğun üstüne yeni gelin gelirse çocuğu bastırdığına inanılır.
-Arsin bölgesinde güveyin nikahtan sonra gerdeğe girmeden kapı altından geçers bağlandığı inancı vardır.
-Arsin bölgesinde Cuma günü öğleden sonra kabir ziyareti ypılmaz. Ölü defnedildikten sonra kabrin yanından arka dönerek ayrılmanın ölüye saygısızlık olduğuna inanılır.
-Kesik ve yaralara insanın kendi idrarının iyi geldiğine inanılır. (Arsin)
-Yomra Maden köyünde yaşayan serdar Fadime (1998 de sağ ve yüz yaşın üzerinde) gece şehitlerle konuştuğuna inanılır.
-Arsin bölgesinde irinli yaranın üzerine damar (Yılan) otu sarmakla yaranın iyileşeceği inancı vardır.
-Arsin bölgesinde göbek düştüğü zaman, bir ekmek parçasına kibrit çöpü dikerek göbeğin üzerine bırakılır ve yakılır. Üzerine bardak kapatılarak, düşen göbeğin yerine geleceğine inanılır.
-Baykuş ötmesi uğursuzluk sayılır. Evin yakınında baykuş öterse yakın bir zamanda o haneden ölü çıkacağına inanılır. Kimi bölgelerde köpek ve karakarganın bağırması da uğursuz sayılır. Kara kedi konusunda olarak da aynı inanma vardır. Maçka’da kara örümcek uğursuz sayılır.
-Kavak yaprağını alt taraftan dökmeye başlarsa kışın çetin geçeceğine inanılır. Maçka’da ayva çok olunca kış çetin geçer inancı vardır.
-Maçka’da çocuğun göbeği kesilince ya camiye veyahut okula bırakılır. Camiye (imana) ve ilme yönelsin diye.
-Maçka’da yeni alınan bir elbise besmelesiz olarak sandığa bırakılırsa veya giyilirse cinlerin giyeceğine inanılır.
“Maçka güney semt de annemin tanıdığı İrfan isminde bir kadının kocası fırıncıdır. Adam hanımına güzel bir giysi alıyor. Kadın giysiyi giymeye kıyamıyor ve besmelesiz sandığa koyuyor. Gece cinler adamı alarak fırında çalıştırıyorlar. Hanımına aldığı giysi ile bir kadın fırına geliyor ve hamurlu elini kadının sırtına vuruyor. Sabah haneye gelince hanımından, aldığı giysiyi getirmesini istiyor. Hanımı giysiyi getiriyor ve sırtının hamurlu olduğunu görüyor. (Takriben yüz elli yıl mazisi olan bu olayı anlatan F-D. KARAHASANOĞLU)
-Maçka’da akşam namazından sonra dışarı çıkıldığı zaman “Bismillah destur, cinler periler kenara dursun” denilmez ise çıkan kişinin çarpılacağına inanılır.
-Maçka Güney Semt Atlı Kilise yanında bulunan su mukaddes sayılır. El, yüz yıkanır. Eşarp, mendil ağaca bağlanır ve dilek tutularak dileğin olacağına inanılır.
-kırsal kesimde tarım yapılan bölgelerde tavşan uğursuz sayılır.
-Sürmene’de süpürge ile insana vurulmaz. Vurulursa boyu uzamaz.
-Gözde arpacık çıkınca zenginliğe delalet eder.
-Karanlıkta tırnak kesilmez. Sürmene’de saptadığımız bu mevzu bütün bölgeler için geçerlidir.
-Sürmene’de çakalın bağırması uğursuzluk sayılır. Uğursuzluktan savunmak için ayakkabı çıkarılarak ters çevrilir.
-Sürmene’de boğmaca olan çocuklar, öksürüğü geçsin diye ceviz kökünden geçirilir. Beşikdüzü’nde sandığa kapatılır.
-Sürmene’de Cuma günü çamaşır yıkamak uğursuzluk sayılır.
-Sürmene’de akşamdan sonra çocuklar dışarı abdest bozarsa çarpılır.bu inanç diğer bölgelerde de yaygındır.
-Vapurla askerlerin uğurlandığı dönemde, vapur liman başına aşana kadar hane süpürülmesi uğursuz sayılır.
-Çaykara’da yolda giderken kadına rastlamak uğursuz sayılır.
-Çaykara’da haneden yolcu çıkışında hane süpürmek uğursuzluk sayılır.
-Gelin büyüklerinin yanında çocuğunu kucağına alamaz, sevip okşayamaz.
-Büyüklerinin yanında koca hanımının ismini söyleyemez. Eğer hanımına bir söz söylemesi gerekiyorsa lakap ile hitap eder.
-Toplumda çoğunlukla hanımların ismi söylenmez. “Hane sahibi, kanayaklı veya bizim kaşık düşmanı” diye isimlendirilir.
-Haneden çıkarken sağ ayakla çıkmak uğurlu sayılır.
-Yolda giderken yılana rastlamak uğursuzluk sayılır. Yolu değiştirmek veya geri dönmek gerekir. (Merkez İlçe Köyleri)
-Horozun akşam namazından devamlı ötmesi evden ölü çıkacağına işaret sayılır. Uğursuzluk belirtisi. (Merkez İlçe)
-Tonya ve Şalpazarı yöresinde yaylaya göç sırasında hayvanlar süslenir. Sığır ve koyunların başlarına genelde kırmızı ipten örme püsküller takılır. Boyunlarına karışık renkli iri taneli boncuk dizinleri bağlanır. Koyun ve sığırlara çıngırak takılır.
-Tonya yöresinde yedi yemeğinde kaşık çalınır.
-Kırsal kesimde sünnet olan çocuğun kirvesi olur.
-Sürmene’de olmayan yayıklar için nusha yazdırılır. Şalpazarı bölgesinde mayalanmayan peynir için nusha yazdırılır.
-Hayvancılığın yapıldığı bölgelerde “keçinin kuyruğu sallanınca hayvan yanar” inancı vardır.
-Maçka yöresinde yeni doğan bir çocuğa kırk gün içerisinde hasta (adetli) bir kadın görürse, çocuğun yüzünde sivilce çıkar.
-Maçka yöresinde karasineğin hızlı ısırması havanın bozacağına işaret sayılır.
-Rumi takvimle Mart ayının birinde (Miladi 14 Mart) her gün bir ay sayılmakla senelik hava vaziyeti hesaplanır. (Yaygın)
-Siğilleri gidermek için sabit (boyalı kalem) kalemle üzeri boyanır, tam sayısı bir kağıda yazılır, altına bir dua yazılır ve kağıt bir akar suya bırakılır. Kâğıt çürüyünce siğiller iyileşir. Dedem yapardı biz yaşadık. (Anlatan f-d. KARAHASANOĞLU)
-Arsin yöresinde çocuğu olmayan erkek veya kadın, kendi cinsinden bir cenaze yıkanırken teneşirin altına girip ölünün yıkandığı su ile yıkanırsa çocuğu olacağına inanılır. Bu inanç olmakla birlikte anlatan S: KURT’UN ifadesine göre korkudan girişim eden olmamış.
-Davara Binmesi: Anlatan B. KAYA. “Yıl 1985 şehirdeki (Trabzon) hanede tek başıma yatıyorum. Yarı uyanık vaziyetteyim. Camdan içeri rüzgar gibi mahiyetini belirleyemediğim bir cisim girdi. Elini ağzımın üstüne bastırdı. Çığlık attım sesim çıkmadı. Ne kadar uğraştım bilmiyorum. Korkudan ayağa kalktığım zaman camdan dışarı çıktığını hissettim. Elinin ortası delikti. Zaten elinde delik olmasa insan havasızlıktan boğulur”. Trabzon bölgesinde davara binmesi diye bilinen bu inanç yaygındır.
Yalnız Sürmene Kazasında M. ÇOLAKOĞLU ile yaptığım müzakerede anlattığı şu gerçek çok alaka çekicidir. “Trabzon’da Ziya ALTINKAYA isminde bir sinir mütehassısı doktor vardı. Davara binmesi ona anlatılınca ilmi olarak bunun açıklamanını şöyle yapmıştı. İnsan sırt üstü yattığı zaman öyle bir an gelir ki vücutta kan akımı çok yavaşlar veya durur. Göğüs darlanır, nefes alma güçleşir. Davara binmesinin aslı budur”.
-Cin, Peri Düğünü: Anlatan H. YÜRÜK, “12 yaşlarında çocuktum. Bir arkadaşımla hanemizin karşısındaki ormana gittik. Bir kaya gördük. Yuvarlamak istedik. Karşıki kayadan o ana kadar hiç duymadığımız sesler gelmeye başladı. Davul, zurna eşliğinde kurşun sesleri duyduk. Korktuk ve haneye geldik. Büyüklerimize anlatınca peri düğününe rastlamışsınız diler”.
-Çaykara bölgesinde cinlerle evli olduğunu söyleyen kişiler var. Cin, peri inancı bir takım bölgelerde yaygın bir takım bölgelerde az rastlanmakla birlikte bütün yörede var.
-Trabzon yöresinde özellikle kadınlar arasında belirli hastalıklarda hocaya okunma inancı yaygın.
-Yeni doğan çocuk bir yere konuk götürülünce, o haneden ayrılırken gözü arkada kalmasın diye çocuğa armağan verilir.
-Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur. Bunun iyi ahlaklı bir kişi tarafından okunmasına dikkat edilir. Ahlaklı olsun diye. (Yaygın)
-Nasibi bağlı kızların annesi üç Cuma sela vaktinde sandığı açarak, sandıktan aldığı bir elbise ile kızı sallaya nasibi açılır. (Maçka)
-Çocukların omzuna mavi boncuk takılarak kötülüklerden savunduğuna inanılır. (Yaygın)
-Maçka, “Ağralaksa yaylasında yayık çalkalanırken kaymak kolayca yağa dönüşmezse Zifin (Zafinos) ağacının dallarından bir parça alınır. Sünnet edilmemiş bir erkek çocuğunun üreme uzuvu süresince kırılır yayığın içerisine batırılır. Böylelikle kaymak kolayca yağa dönüşür. Yayık vurma işi bitermiş”.
NETİCE
Trabzon yöresi batıdan doğuya takriben yüz kilometre, kuzeyden güneye ise takriben altmış kilometrelik bir alanı kapsayan geniş bir bölgedir. Bu bölge içerisinde takriben bir milyon insan yaşamaktadır. İnsanların eğitim düzeyi değişik olduğu gibi gelir düzeyleri de farklıdır. İnsanların bulundukları yöreye göre örf ve adetleri de farklılıklar göstermektedir.
Böyle geniş bir alandaki bütün adet ve inançları saptamak elbette çok zordur. Önceden yapılan dar bölge çalışmalarından başka elde mevcut kaynak yoktur. Bunların sayısı da çok azdır.
Adet ve inançlar konusu çok geniştir. Böyle bir konunun bir deklarasyonda özetlenmesi de çok zordur. Geniş bir konuyu ana hatları ile deklarasyonda özetlemeye çalıştık. Trabzon yöresinde tespitlerimiz ve yazdıklarımız dışında çok daha geniş adet ve inançlar mevcuttur. Yapılacak geniş kapsamı geniş bir çalışma ile bunların daha iyi saptamasıolasıdır.
Gelişen teknik ve kültürel hayat neticesi, adet ve inançların bir çoğu geçerliliğini yitirmiştir. Birçoğu unutulmaya yüz tutmuştur.

Yararlanılan Kaynaklar
1- Anadolu İnançları, İsmet Zeki Eyüboğlu. Tpoplumsal Dönüşüm Yay. 1998
2- Çebni Kültürü, Doç. Dr. Ali Çelik, Trabzon İl Kültür Müdürlüğü yay. 1999
3- Sürmene, sürmene Belediyesi Yay. Mehmet Bilgin, ÖÇmer Yıldırım 1990

Bilgisine Danışılan Şahıslar
Adı soyadı adresi yaşı
1-Temel ZAMAN Büyük Mah / Tonya 45
2-Ahmet HATİPOĞLU Ocak Köyü / Yomra 40
3-Turan DEMİRCİOĞLU Esiroğlu/Maçka 42
4-Mehmet YÜRÜK Akoluk/ Trabzon 65
5-Halil YÜRÜK Akoluk/ Trabzon 62
6-Birol KAYA Akoluk/ Trabzopn 42
7-Mustafa ÇOLAKOĞLU Orta Mah./ Sürmene 73
8-ALİ Rıza TEMELLİ Soğuksu Mah./ Sürmene 70
9-H. Mustafa TOMAÇ Beştaş Köyü/ Trabzon 65
10-Fatma KARAHASANOĞLU Maçka 32
11-Duygu KARAHASANOĞLU Maçka 35
12-Ahmet ALBAYRAK Taşkıran Köyü/ Çaykara 35
13Mahmut ALBAYRAK Taşkıran Köyü/ Çaykara 30
14-Metin KURT Fındıklı Köyü/ Arsin 22
15-Servet KURT Fındıklı Köyü/ Arsin 25
16-Hüseyin BULUT Fındıklı Köyü/ Arsin 65
17-Mehmet AYDIN Çamlıca Köyü/ Akçaabat 35
18-Mehmet BAŞTÜRK



aLinti..

__________________
#MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦

{22~02~`22..∞}
{09~09~`22..ღ}
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
trabzon ve yöresi adet ve inançları


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
1 Adet PR 4 |5 Adet PR 3 Siteye Eklen Sadece Sohbet Siteleri SiyahLım Link değişimi 2 10 Nisan 2008 18:14