IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Sanem

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 19 Şubat 2018, 23:54   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Örf ve adetlerimiz




Örf ve adetlerimizin tanımına baktığımızda, “geçmişten günümüze kadar gelen, toplum içinde benimsenmiş, kabul görmüş yazılı olmayan kurallar” şeklinde bir tanım karşımıza çıkar.

İnsan doğduğu andan itibaren bu kurallar silsilesi ile karşılaşır. Bu kurallar yaşanan aileye, çevreye, ülkeye, şehre, toplum yapısına göre değişiklikler gösterir.

Dini ve ahlaki öğeler de bu kuralların içinde yer alır. Her toplum kendi örf ve adetlerini sürdürmek konusunda çaba gösterir ve eğitim yolu ile çocuklarına aktarır. Hemen hemen her anne babanın “örf ve adetlere uygun” çocuk yetiştirmek gibi bir ideali vardır.

Örf ve adetleri ikiye ayırarak incelemek istiyorum.

Bunlardan birincisi, evrensel değerler olarak da adlandırabileceğimiz, manevi değerler, ikincisi ise, daha çok ahlaki ve dini kuralları içeren, toplum yapısına göre değişiklik gösteren değerler diyebiliriz.

Başkasının hakkına saygı göstermek, hoşgörülü olmak, misafirperver olmak, karşısındaki kişiyi dinlemek, teşekkür etmek, günaydın demek, hatır sormak, vicdan, kendinin ve çevrenin temizliğine dikkat etmek, zarar vermemek, kendini sevmek ve kendine saygı göstermek gibi değerler dünyanın her yerinde evrensel olarak benimsenmiş ve insanlığın ileriye gitmesi için son derece önem arz eden ve bireyin gelişimi için de aynı şekilde önemli olan değerlerimizdir.

Ancak burada ikinci tip değerleri incelemeden önce “örf ve adetler her zaman, bireyin ve toplumun gelişimine olumlu yönde hizmet eder mi?” sorusunun sorulması gerektiğini düşünüyorum.

“Töre cinayetleri, kan davası,
Evlenme yaşına gelmemiş çocukların, adetler gereği evlendirilmeleri,
Başlık parası,
Evlendiği gecenin sabahında, kanlı çarşafın asılması,
Bekaret ve namus cinayetleri,
Adet (menstruasyon) görmeye başlayan kızlara tokat atılması,
Görücü usulü ile hiç tanımadığı bir insan ile evlendirilme,
Kocası öldüğünde onun kardeşi ile evlendirilme,
Çocuklarına ve eşine büyüklerinin (kendi ebeveynlerinin) yanında sevgi gösterememe…”

Bunun gibi, şu an aklıma gelmeyen ama çoğaltılabilecek pek çok örf ve adetin, ahlaki ve dini öğelerle ve içinde yaşanılan topluma göre değişken olarak oluşturulduğunu düşündüğümüzde, “örf ve adetlere bağlı olmayı bir erdem kabul etmenin” ne derece doğru olduğunu sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.

Toplum tarafından yapılan kodlamalar her zaman doğru mudur?

Otomatikleşmiş davranışlarımızı, tabularımız çerçevesinden değil de, başka bir pencereden bakarak incelediğimizde, acaba karşımıza neler çıkar?

Değerleri “kutsal” görmek, onları sorgulamamaya neden olur. Tıpkı aile kutsaldır deyip, aile içi şiddetin üstünü örtmek gibi. “Kocandır döver de sever de, bir kereden bir şey olmaz”

Aldatılan kadın evde kocasının dönmesini bekler, çünkü “Erkektir aldatır.”

Böyle öğütleniriz toplum tarafından, en çağdaş ailelerde bile.

Eşcinseller kötüdür, onlara her türlü hakareti yapabilirsiniz, küfür sallayabilirsiniz, çünkü lanetlenmişlerdir, size direk olarak hiçbir kötülük yapmadıkları halde, sırf var oldukları için onlara her türlü eziyet ve hakareti yapmakta kendinizi haklı bulursunuz, onurlarını çiğnersiniz, çünkü örflerimize göre, eşcinsellik kötüdür.

Fahişelere kötü davranırsınız, çünkü onlar ahlaksızdır, örflerimiz kabul etmez. Ama birileri fahişelerle birlikte olur ve onlar günahsızdır.

Sizden farklı olan herkesi her düşünceyi dışlarsınız, çünkü onlar örf ve adetlere uygun klasik düşünceler sergilemezler, dolayısıyla kötüdürler.

Ateistler, sizin dininizin dışında başka bir dine mensup olanlar, başka bir kültürden gelenler, hepsini dışlarsınız, ötekileştirirsiniz, adetler pek çok şeye izin vermez, pek çok seven sadece mezhep ayrılığı yüzünden kavuşamaz.

Pek çok adetin kökü dine dayandırılsa da, gerçekte dinde böyle şeylerin yeri yoktur.

Tercihimi sorarsanız örf ve adetlere uygun davranmak ve o şekilde çocuk yetiştirmek istemem. Yani sorgulamadığım, içsel süzgecimden geçirmediğim, sadece bana dayatılıp küçükken “öyle” öğrendiğim ve “mecburen, dışlanmamak için” yaptığım kuralların hayatımda yeri olmasını istemem.

Evrensel değerlere ve vicdana sahip, toplumlarda ikiyüzlü hale gelmiş ahlak kavramından uzak, hiç kimseyi dışlamayan ve olduğu gibi kabul eden, adalet duygusu gelişmiş, farkındalık sahibi bir birey olabilmeyi tercih ederim.

Ve eminim ki bu şekilde yetişen çocuklar, dünyaya daha çok sevgi ve saygı vereceklerdir.




alıntı

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 10 Mayıs 2018, 00:36   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
ÖRF VE ADETLERİMİZ




İnsan dünyaya geldikten sonra onun hayatını tanzim eden kurallarla karşılaşır. Bu kurallardan bazıları yazılı, bazıları ise yazılı olmayandır.

Örf ve adetler yazılı olmayandır. Bir toplulukta benimsenmiş ortak alışkanlık ve usullerin tamamına örf denir. Örneğin; evliliklerde düğün yapmak bir örf’tür. Adet ise topluluklar da yerleşmis usul, kaide ve göreneklerdir. Örneğin; bazı bölgelerde gençlerin erken evlendirilmeleri bir adettir.

Dini konularından biri de insan davranışlarıdır. İnsan davranışlarının bir kısmı örf ve adetlere dayalı yapılır. Dolayısıyla örf ve adetlerde din ile doğrudan ilgilidir. Şöyle ki dinin koymuş olduğu değerlere ters düşen örfler ve adetler terkedilmiş ve bırakılmıştır. Örneğin; kan davası ve tefecilik yapmak, islam öncesinde birer örf ve adet halini almıştı. Ancak islam geldikten sonra bunlar kaldırılmıştır.

Buna rağmen özellikle kan davası kolay kolay terk edilmemiştir. Müslüman bir toplumun islam’ı kabul edişlerinden günümüze kadar islam dininin etkisi ile oluşmuş örf ve adetleri de bulunmaktadır. Genelde örf ve adetler islam’a ters düşmez.

Bunun yanında islam öncesinden gelen ve islam’a ters düşmeyen örflerde varlıklarını deva ettirmişlerdir. Ebu Hanife ve İmam Malik gibi fıkıhçılar Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ”Müslümanların güzel gördüğü herşey, Allah katında da güzeldir. ”hadisini ölçü olarak, fıkıh usulünde örfleri hüküm vermeden başvurulacak bir kaynak olarak görmüşlerdir. Denilebilir ki toplum hayatını tanzim eden kurallardan biri de örf ve adetlerdir.

Bizde büyük tecrübeler sonunda oluşmuş bu değerlere sahip çıkmalı ve yaşatmalıyız. Unutmayalım ki bir toplumu ayakta tutan, geçmişiyle geleceği arasındaki köprü görevi gören, kültürü, örf ve adetleridir. Tabi ki güzel örf ve adetlerimizi unutmayalım.



alıntı

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
dini ve ahlaki öğeler, örf nedir, örf ve adetlerimiz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Şamanizm’den gelen adetlerimiz… PySSyCaT Örf ve Adetler 0 13 Eylül 2016 14:58