IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 09 Şubat 2015, 13:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Rüyanın ****olojisi




Rüyalar konusunda rüya nöro****olojisi psikoloji varsayımlarından birçok bakımdan ayrılır: Rüya nöro****olojisi öncelikle rüya etkinliğinin biyokimyasal, biyolojik ve anatomik düzeyde tanımlayıcı ve işlevsel incelenmesini amaçlar. Alfred Maury, rüyaların sürekli ve periyodik olarak özel zamanlarda meydana geldiğini ve uyanmadan önceki iç ve dış uyaranlarla oluştuğuna ilişkin ilk varsayımı o ortaya atmıştır.

Göz uçlarında bulunan nöronlar uyku geldiğinde sinyaller gönderir ve göz kapaklarının ağırlaşmasını denetlerler. Aserinsky, gözkapakları kapalı olduğu halde uykudaki kişilerin gözkapakları altındaki gözyuvarlarının hızla oynadığını farketmişti. Bunlar uyku sırasında gözlemlenen olağan göz hareketlerine birçok bakımdan benzemeyen (alışılmış dalga hareketi çizmeyen ve yavaş olmayan) hareketlerdi. Böylece REM uykusunu, yani uykudaki REM evresini keşfeden Aserinsky bir elektrookülogram sayesinde kaydedilebilen ve rüya evrelerine denk düşen, uykudaki "hızlı göz hareketleri" (REM) varsayımını ortaya attı.

Kleitman ve Dement EEG (elektroansefalograf) vasıtasıyla ölçülen “beynin elektriksel etkinliği”nin sözkonusu olduğu özel uyku halinin, gözyuvarı hareketleri gibi bazı bakımlardan uyanıklık haline benzediğini ortaya koydular. Bu özel uyku hali ya da uykunun bu evresi günümüzde REM uykusu adıyla bilinir. Dement REM evresinde uyandırılan deneklerin % 80’inin rüyalarını hatırlamalarına karşın, uykunun "derin uyku" evresinde uyandırılan deneklerin sadece % 7’sinin rüyalarını hatırladıklarını saptadı. Rüya görmenin mutabık kalınmış hiçbir biyolojik tanımı yoktur. Bununla birlikte gözlemler rüyaların hızlı göz hareketinin oluşmasıyla yakından ilgili olduğunu ortaya koymakta ve EEG aygıtı da bu sıradaki beyin etkinliğinin çoğunlukla, uyanık olunduğu zamankine eş olduğunu göstermektedir. Hızlı göz hareketlerinin olmadığı sırada deneyimlenen “hatırlanmayan rüyalar” nisbeten daha olağandır. Ortalama olarak insan, ömrünün yaklaşık 6 yılını rüya görmekle geçirmektedir. (Her gecenin iki saati rüya görüldüğü kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre) Aktif uyku ya da paradoksal uyku da denen REM evresinde beyin dalgaları gayet aktiftir (EEG'de beta etkinlik gözlemlenir), kas gerginliği iyice azalır, felce yakın bir kas güçsüzlüğü görülür; bu güçsüzlük yalnızca gözlerde, solunumdan sorumlu kaslarda ve kan dolaşımında görülmez.

Rüyaların çoğu yalnızca 5 ile 20 dakika arasında bir süre sürer. Normal bir gece uykusunda 60-90 dakikada bir başlamak üzere uykusu boyunca 4-5 kez REM dönemi yaşanır; REM evrelerinden her biri ortalama 20-25 dakika sürer. (İlk REM evresi çok kısadır, ancak birkaç dakika sürer, fakat gece ilerledikçe sonraki REM evreleri 30 dakikanın üzerine çıkabilir). Çalışmalar insan gibi çeşitli kuş ve memeli türlerinin de uykuda REM deneyimi geçirdiklerini ortaya koymuştur. Jouvet'ye göre rüya ne uykunun bir parçası ne de uyanıklığın bir parçası olarak ele alınabilir, bu uykudan da uyanıklıktan da farklı olan üçüncü bir bilinç halidir. Rüya görmesi engellenen bireylerde öğrenmenin zorlaştığı ve çeşitli depresif ve psikotik tepkilerin ortaya çıktığı deneysel olarak gözlemlenmiştir.

Her ne kadar rüyalarla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, rüyaların tümüyle beyinle ilgili bir fonksiyon olup olmadığı, kökenlerinin beynin neresi olduğu, tek bir kökenlerinin mi olduğu, yoksa beynin çeşitli kısımlarının mı sözkonusu olduğu ve zihin ya da bedenle ilgili ne gibi amaçlara yönelik oldukları bilinmemektedir.

Rüyaların işleyişine ve nedenlerine ilişkin çok sayıda varsayım bulunmaktadır.

Bu varsayımlardan bazıları şunlardır:
Freud'a göre rüyalar insanın uyanık yaşamında arka plana itilmiş, sosyal ve etik değerlerle kontrol altında tutulmuş ya da bastırılmış düşünce ve duygularının uykuda bilincin rahatlamasıyla görsel açıdan ön plana çıkmasıdır. Rüyalar baskı altında tutulmuş dileklerin farklı kılıklardaki gerçekleşmesidir. Freud’a göre kötü rüyalar beyne sıkıcı ya da üzüntü verici deneyimlerden kaynaklanan heyecanları denetleyebilme olanağı sağlarlar. Freud rüyaların birçoğunu oidipus kompleksine dayandırır. Freudcu varsayımı uygulayan psikanalizde rüya, bilinçdışı süreçlerin dışavurumudur, yani bilinçdışında mayalanma geçiren arzuların dışavurumudur. Klasik psikanalize göre rüya bireyin psişik dengesinin bozulmasına yol açmamak için bilinçdışının kendini dışa vurmasına olanak sağlayan bir tür «güvenlik sübabı»dır. Bastırılan ve bilince erişmesi önlenen arzu ve dürtüler, bastırılmakla ortadan kalkmazlar, aksine sansürden kurtulmak, bilince erişmek, yani doyum elde etmek için her fırsatta dışavurum ararlar.

Jung, Freud gibi rüyaların bilinçdışı ile bilinç arasındaki etkileşimler olduğunu ve Freud’un rüyaların çocuklukta ve geçmişte yaşananlardan kaynaklandığı görüşünü kabul etmekle beraber, rüyaların "kolektif bilinçdışı" denilen üçüncü bir kaynaktan da beslendiğini savunur. Jung’a göre rüyalar bilinci uyanık halde tutan tek taraflı davranışların telafisi olabilirler.

Geceleyin de duyular çeşitli uyaranlarla uyarılmaktadır, fakat zihin, uyaranları değerlendirmekte ve uykunun sürmesini sağlamak için uyarıları rüya haline dönüştürmektedir. Bununla birlikte zihin uyaranlar bir tehlike arzetmeye başladığında ya da bebek ağlaması gibi şartlanmış olduğu uyaranlar karşısında uyanacaktır. Rüyalar zihnin baskı altındaki kısımlarının fantezi yoluyla tatmin olmasıdır. Bu, ani şoklardan bir korunma yoludur.

Hartmann’a göre rüyalar psikoterapi gibi bir işleve sahiptir. Rüyalar ayrışmış imajinasyonun bir ürünüdür.

Parapsikologların birçoğuna göre rüyalar tek bir nedene bağlanamaz. Bilinçaltı bazı rüyaların nedeni olabilmekle birlikte rüyaların tek nedeni değildir. Psikolojik ve ****olojik nedenlere bağlı rüyalar olduğu gibi “telepatik rüyalar” gibi, paranormal fenomenlere ya da psişik yeteneklere bağlı rüyalar da mevcuttur.

Ruhçu yaklaşım parapsikolojinin genel yaklaşımını kabul etmekle birlikte, rüyaların nedenlerini parapsikologlarınkinden daha fazla çeşitlendirir. Örneğin bazı rüyaların serbest hafıza kaynaklı olup, geçmiş reenkarnasyonlardaki olaylarla ilgili olabileceğini ileri sürer.

Dimetiltriptamin: Rüyalar beyindeki dimetiltriptaminin (DMT) bir sonucudur. Bu varsayım için gereken biyokimyasal işleyiş 1998’de DMT’nin görsel rüya fenomeniyle ilgili olabileceğini öne süren tıp araştırmacısı C. Callaway tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre, beynin periyodik olarak yükselen DMT düzeyleri görsel rüya mekanizmasını harekete geçirmekte veya rüyaya ve muhtemelen zihnin diğer doğal hallerine neden olmaktadır. REM uykusu sırasında bazı nörotransmitterlerde aktarım tümüyle durur ve bunun sonucu olarak da motor nöronlar uyarılmazlar (REM atonia).

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
olojisi, rüyanın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kan ****olojisi RaMSeS Biyoloji 0 16 Aralık 2014 00:19
Solunum ****olojisi RaMSeS Biyoloji 0 16 Aralık 2014 00:09
Kan ****olojisi Amelia Biyoloji 0 30 Ocak 2014 18:32
Rüyanın nöro----olojisi Lady Rüya Tabirleri 0 15 Ekim 2012 18:50
Balıklarda Üreme ----olojisi KarakıZ Hayvanlar Alemi 0 18 Mart 2012 12:19