IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15 Ekim 2006, 16:32   #21
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Cerrahi Girişimlerde Genel İlkeler

-- 1. Her Deformite düzeltilmeli mi ?

-- Düzeltilemeyecek deformite yoktur. Ancak spina bifida olgularında her deformitenin düzeltilmesi gerekli değildir. Deformitenin düzeltilmesi belirgin fonksiyonel kazanç sağlamayacaksa cerrahi girişim düşünülmemelidir.

Deformiteyi Düzeltme Endikasyonları

1. Bakımın kolaylaştırılması

2. Yara açılmasının engellenmesi

3. Oturma dengesinin sağlanması

4. Ayakta durma dengesinin sağlanması

5. Ekstremitenin orteze uyar hale getirilmesi

6. Kullanılan ortezin küçültülmesi ( KAFO’dan AFO’ya geçiş)

7. Ortezsiz ambulasyon sağlanması

8. Yürümenin kolaylaştırılması

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları tatlim sohbet Mobil Chat
Alt 15 Ekim 2006, 16:33   #22
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




2. Uygun zamanlama ile tek anestezi

-- Olgunun nöroşirürjik, ürolojik ve ortopedik bir dizi cerrahi girişime gereksinim duyacağı hatırdan çıkarılmamalı ve uygun zamanlama ile tek anestezi altında tek hastane yatışında maksimum cerrahi işlem yapılmalı, çocuğun fiziksel ve psikososyal yönlerden hırpalanması azaltılmalıdır.

3. Kompleks cerrahi girişim mi ?/minör cerrahi girişim mi?

-- Yürüme potansiyeli iyi olan çocuklarda kompleks cerrahi girişimlerle bütün sorunlara agresif bir şekilde çözüm aranmalıdır. Yürüme potansiyeli düşük olan torakal ve üst lomber tutulumlu olgularda genellikle alt ekstremiteyi ortezle uyumlu şekle getirecek tenotomiler, minör osteotomiler, artrodezler gibi işlemlerle sorunlar çözülmelidir. Bu hasta grubunda uzun hastane yatışları, uzun süreli alçılar ve çeşitli komplikasyonlara neden olabilecek büyük cerrahi girişimlerden kaçınılmalıdır.

4. Tenotomi / tendon uzatma

-- Spina bifidalı olgularda alt ekstremitede tendon uzatmalar (aşiloplasti vb.) sonrası kontraktürlerin nüks oranı çok yüksektir. Tutulumu çok hafif, rehabilitasyon potansiyeli çok iyi olgular dışında tendon uzatma tercih edilmemeli, tenotomi yapılmalıdır.

5. Tendon transferleri tercih edilmemelidir

-- Tendon transferlerinin başarısızlık nedenleri:

Transfer edilen tendonun güçsüzlüğü

Fark edilemeyen spastisite

Hastanın ekstremitesindeki aşırı yüklenmeler karşısında güçsüz kalması

Doğal nöromotor gelişimin eksikliği nedeni ile fazik integrasyon sağlanamaması


6. Osteotomi / Artrodez

-- Ayak ve ayak bileğinde poliomiyelit gibi hastalıklarda başarılı sonuçlar alınmış olan artrodez girişimleri spina bifida olgularında duyu kaybı nedeni ile başarısız kalmıştır. Ayakta artrodez sonrası esneklik kaybı olabildiği için yara sıklığı da artmaktadır. Triple artrodez seçme olgularda iyi netice vermektedir ancak özellikle ayak bileği artrodezinden kaçınılmalıdır.

7. Erken mobilizasyon

-- Patolojik kırıkların engellenmesi için erken mobilizasyon sağlanmalıdır. Uzun süreli immobilizasyonu önlemek için alt ekstremitede yapılacak bütün operasyonlar olabilidiğince aynı zamanda yapılmalıdır. Farklı seanslarda yapılması gereken ameliyatlar arasında kemiğe yeniden kalsifiye olabilme imkanını tanımak için operasyonlar arasına aylar konulmalıdır.

8. Diğer branşlarla işbirliği

-- İlgili branşlarla düzenli işbirliği yaparak çocuğun özellikle ürolojik ve nörolojik sorunlarının komplikasyonlara neden olması engellenmelidir.

9. Düzenli Kayıt Tutulması

-- Spina bifidalı çocukların tedavisi hayat boyu süreceği ve karmaşık tedaviler uygulanacağı için tıbbi kayıtların düzenli tutulması şarttır.

Gelişim Dönemi ve Yaşa Bağlı Ortopedik Tedavi

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:34   #23
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




OSTEOARTRİT:KİREÇLENME


Osteoartrit Nasıl Bir Hastalıktır?

Osteoartrit (eklem kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığıdır. Eklem kıkırdağının yapısının bozulması, aşınması, incelmesi ve hatta kaybına neden olur. Ayrıca, eklem kıkırdağının altındaki kemik dokusunda da değişiklikler sonucu kemikte büyümeler ve eklem kenarında çıkıntılar gelişir. Sonuçta osteoartrit eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olan bir hastalıktır.




Osteoartrit Neden Olur?

İki önemli faktör osteoartrit gelişmesinde önemli rol oynamaktadır:
1. Eklemlerin üzerlerine binen yükü dengeli bir şekilde emip dağıtarak, istenen hareketi rahat yapmasını sağlayan eklem kıkırdağı, kemik, bağlar gibi yapılarda doğumsal ya da sonradan gelişen bozukluklar
2. Vücut kilosunda artışta olduğu gibi eklemlerin üzerindeki yüklerin ya da mesleki nedenlere bağlı olarak eklemlerin normal çalışma koşullarının değişmesi.



Osteoartritin Gelişmesini Kolaylaştıran Faktörler Nelerdir?

Yaş. Osteoartrit orta-ileri yaşların hastalığıdır. Kırk yaşından önce görülmesi çok nadirdir. Yaş ilerledikçe hastalık görülme sıklığı artar. Örneğin, yetmiş yaşındaki insanların yaklaşık dörtte üçünde osteoartrit bulguları vardır.

Kalıtım. Bazı ailelerde çok daha sık olarak ve daha erken yaşlarda osteoartrit geliştiği bilinmektedir. Özellikle el parmak eklemlerinde şişlere neden olan ve "nodüllü osteoartrit" diye bilinen türünde kalıtımın katkısı çok belirgindir.

Cinsiyet. Diz ve ellerde görülen osteoartrit kadınlarda daha sık görülür. Kalça eklemi osteoartriti ise kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir.

Kilo. Fazla kilo ve şişmanlık eklem üzerine binen yükü artırarak özellikle diz osteoartriti gelişme olasılığını yükseltmektedir. Ayrıca, osteoartriti olan kimselerde kilo artışı şikayetlerin ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olabilmektedir.

Eklemlerde yapısal bozukluklar. Eklemlerde doğuştan görülen (örneğin kalça çıkığı, kalça eklemi ile yuvası arasındaki uyumsuzluklar) ya da sonradan kaza, travma, hastalık gibi nedenlerle gelişen yapısal bozukluklar, eklemin işleyişini aksatarak osteoartrit gelişme riskini artırmaktadır.

Eklem hastalıkları. Osteoartrit, eşlik eden başka herhangi bir hastalık olmaksızın görülebileceği gibi, eklemlerde görülen özellikle iltihabi nitelikli hastalıkların eklemde yaptığı yapısal bozukluklara bağlı olarak da gelişebilir ("ikincil osteoartrit").

Eklemlerin aşırı kullanılması. Mesleki nedenlerle ya da yaşam tarzına bağlı olarak belirli eklemlerin aşırı kullanılması osteoartrit riskini artırmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:35   #24
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Osteoartrit Hangi Eklemlerde Görülür?

Osteoartrit en sık diz, kalça, el parmak eklemleri, ayak başparmağı ve omurgada görülür.

Diz osteoartriti özellikle bayanlarda sıktır ve artan kilo (şişmanlık) ile görülme olasılığı artar. Genellikle her iki dizi etkiler.

Kalça osteoartriti erkeklerde de kadınlar kadar sık görülür. Doğumsal kalça eklemi uyumsuzlukları, kalça ekleminin edinsel hastalıkları ve belirli meslekler (örneğin çiftçilik) kalça osteoartriti için risk faktörleri arasında sayılmaktadır.

El parmaklarında, özellikle en uçta bulunan eklemlerde ve baş parmak kökünde görülen osteoartrit, kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şişlerine neden olabilmektedir. Bu nedenle "nodüllü osteoartrit" olarak bilinmektedir. Genellikle ilk ortaya çıktıklarında ağrılı, kızarık ve şiş olmakla beraber, bir süre sonra kızarıklık ve ağrı geriler ve genellikle el parmak işlevlerini aksatacak düzeyde şekil ve hareket bozukluğuna neden olmazlar.

Ayak başparmağında görülen osteoartrit başparmağın dışarı doğru eğrilmesine ve/veya hareketlerinin tama yakın kaybına neden olur. İlk ortaya çıktığında, eldeki nodüller gibi ağrı ve şiş ile birlikte kızarıklık da görülebilir ve yanlışlıkla gut hastalığı geliştiği düşünülebilir.

Osteoartrit, omurganın en hareketli bölgeleri olan boyun ve belde de görülebilir. Kemik çıkıntıların sinir kanallarını ya da omurilik boşluğunu daraltmasına bağlı olarak şikayetlere neden olabilir.



Osteoartritin Belirtileri Nelerdir?

Hastalar en sık olarak osteoartrit gelişen eklemlerin hareketlerinde kısıtlanma ve ağrıdan yakınırlar. Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş görünebilir. Hareket sırasında eklemde çıtırtılar duyulabilir. Belirtilerin arttığı alevlenme dönemleri olabildiği gibi, uzun süren şikayetsiz dönemler de görülebilir.

Ağrı genellikle hareket sırasında ya da günün ilerleyen saatlerinde görülürken, yakınmalar dinlenmeyle rahatlar. Uzun süren dinlenme sonrası ya da oturur durumdan harekete geçince, hareketlerde kısa süren bir tutukluk olabilir. Bu durum hareket ettikçe dakikalar içerisinde düzelir. Eklem kıkırdağındaki bozukluklar ve aşınma ilerledikçe, istirahat sırasında da ağrı görülebilir ve hareketler günlük yaşam işlevlerini aksatacak düzeyde kısıtlanabilir. Osteoartrit olan ekleme komşu kaslarda zayıflama ve güçsüzlük dikkati çeker. Kaslarda kramplar da görülebilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:37   #25
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Osteoartrit Tanısı Nasıl Konur?

Belirli eklemlerde gelişen kemik çıkıntılara bağlı şişler, hareket sırasında kısıtlanma ve kaba çıtırtıların (krepitasyon) hissedilmesi hekimin osteoartrit tanısını koymasında oldukça yararlı bulgulardır. Eklemlerin röntgen filmlerinin çekilmesi de, osteoartrit tanısını koyarken çok yardımcı olur. Bununla beraber, röntgen filmlerinde osteoartrit bulgularının olması, mutlaka o eklemde çeşitli yakınmaların olacağı anlamını da taşımaz ya da yakınmaların hangi şiddette olduğunu tahmin ettirmez.

Osteoartrit tanısını koyduran bir kan testi yoktur. Fakat, bazı kan testleri, özellikle vücutta ciddi bir iltihabi cevabın olmadığını gösteren testler, osteoartriti diğer romatizmal hastalıklardan ayırt etmede yardımcı olurlar.



Osteoartrit Nasıl Tedavi Edilir?

Osteoartrit tedavisinin ana amaçları:

ağrıyı gidermek
hareketteki kısıtlanmayı düzeltmek ve günlük yaşam aktivitelerinin sorunsuz yapılmasına yardımcı olmak
ve hastalığın ilerlemesini engellemektir.

Osteoartritin tamamen düzelmesini sağlayan bir tedavi yoktur. Aşınmış olan kıkırdak dokusunu yenilemek mümkün değildir.

Vücut ağırlığının ideal kiloya inmesi, düzenli egzersizlerle ekleme bine yükün azaltılması ve kas gücünün artırılması oldukça yararlı olmaktadır. Günlük işlerin ve önerilen egzersizlerin gün içerisine dengeli bir şekilde dağıtılması çok önemlidir.

Eklem ağrısı için öncelikle basit ağrı kesiciler, bunlara yeterli yanıt olmazsa, kortizon dışı iltihap giderici romatizma ilaçları kullanılmaktadır.

Eklem içinde sıvının arttığı alevlenme dönemlerinde, eklem içine kortizon enjeksiyonları denenebilmektedir. Eklem içine eklem sıvısına benzer özelliklerde sıvıların verilmesinin ya da ağız yoluyla alınan ve kıkırdak içeriğinde bulunan bazı gıda maddelerini içeren ilaçların yararı ise tartışmalıdır. Uygun durumlarda sıcak ve/veya soğuk uygulamaları da ağrı kesici etki sağlamaktadır.

Osteoartrit, eklemde ileri derecede tahribat yaparak kişinin günlük ihtiyaçlarını bile yapamaz hale gelmesine neden olduğunda, bu eklemin cerrahi yöntemler kullanılarak bir protez ile değiştirilmesi gerekebilir. Eklem protezleri (yapay eklemler) hem ağrının ortadan kalkmasını, hem de eklem hareketlerinin belirgin şekilde düzelmesini sağlayabilmektedir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:38   #26
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Osteoporozis kemik erimesi


Osteoporoz nedir?

Kemik yapımız, önemli organlarımızı koruyan, vücudumuzu destekleyen ve yaşamımız için gerekli temel maddelerden biri olan kalsiyumu depolayan canlı bir dokudur. "Canlı"dır, çünkü yaşamımız boyunca kemik yapımı ve yıkımı bir denge halinde devam eder. Bu yapım ve yıkım arasındaki dengenin çeşitli nedenlerle yıkım lehine bozulması kemik kaybına neden olabilir. Aslında kemik dokusu kaybı yaşlanma sürecinin doğal bir sonucudur ama bunun kırıklara neden olacak derecelerde fazla olması hastalık yani "osteoporoz" dur.

Osteoporoz nasıl oluşur ve kimlerde görülür?

Normalde 30-35 yaşlarına kadar kemik yapımı yıkımdan daha fazladır ancak bu yaştan sonra kemik kaybı hızlanmaya başlar. Kadınlarda özellikle menopozdan sonra bu kayıp artar, 65 yaş üzerindeki kişilerde ise hem kadınlarda hem erkeklerde aynı hızda kayıp olur.

Osteoporoz kemiklerin zamanla kalsiyumunu kaybederek, anormal derecede delikli ve zayıf bir hale gelmesi olarak tanımlanabilir. Kemikteki bu kütle azalması, kemiğin mekanik gücünü zayıflatır ve çoğu zaman hafif bir darbeyle ya da hiç darbe olmaksızın kırılma olasılığını artırır. Osteoporozlu kişilerde ya hayatın önceki dönemlerinde kemik yapımı daha az olmuştur, ya da bu bireylerde ileri yaşlarda görülen kemik kaybı normalde beklenenden fazladır.

Osteoporozun sıklığı yaş ilerledikçe artar. Başlangıçta, kırık olmadığı sürece, hiçbir ağrı ya da şikayet yapmadığından sinsice ilerleyebilir. Bu durumda ağrılı kırıklar ve şekil bozuklukları ile ortaya çıkabilecek sakatlık hali, yaşam kalitesinin bozulmasına, bağımsız yaşayabilme ve hareket yeteneğinin kaybına, hatta ölüme neden olabilir. Kalça kırığı meydana gelen yaşlıların, kırıktan sonraki 1 yıl içerisinde ölme olasılığı, aynı yaştaki sağlıklılara oranla çok daha fazladır.



Osteoporoz önlenebilir mi?

Osteoporozu ve neden olabileceği olumsuzlukları bir çok vakada önlemek ya da en az düzeye indirmek mümkündür. Bazı tedaviler, kemik kaybı gelişmiş hastalarda bile ümit verici olsa da esas tedavi "koruyucu tedavi", yani küçük yaşlardan itibaren bireylerin diyetlerinde ve yaşam biçimlerinde, kemik dokusunun artmasına ve korunmasına yönelik değişiklikleri sağlamak, menopoz gibi hızlı kayıp dönemlerinde gerekli önlemleri almak ve risk altındakileri eğitmektir.



Risk altında mısınız?

Osteoporoz için bazıları değiştirilebilir, bazıları değiştirilemez risk faktörleri vardır. Bir kişinin ne kadar çok risk faktörü varsa, osteoporoz gelişme riski de o kadar fazla olur. En önemli risk faktörleri; kadın olmak, ailede osteoporozlu kişinin olması, kısa boylu-ince yapılı olmak, beyaz tenli-açık gözlü olmak, 50 yaş üzerinde olmak, menopoz döneminde olmak, doğal veya ameliyatla yapay olarak erken menopoza girmek, kadınlarda östrojen-erkeklerde testosteron adı verilen cinsiyet hormonlarının azlığı, düşük kalsiyum alımı, düşük vitamin D alımı, fiziksel aktivite ve egzersiz azlığı, uzun süreli yatağa bağımlı ve hareketsiz kalmak, bazı ilaçların (kortizon, lityum, epilepsi ilaçları, tiroid ve kanser ilaçları, vb) kullanımı, sigara, alkol veyakafeinin aşırı tüketilmesi ve bazı hastalıklar (şeker hastalığı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, felçler, bazı romatizmal ve hormonal hastalıklar) osteoporoza neden olabilir. Bunun dışında denge bozuklukları, görme sorunları, nörolojik hastalıklar, sakinleştiriciler düşmeye eğilimi arttırarak kırıkların gelişimini kolaylaştırabilirler.



Osteoporozun belirtileri nelerdir?

Kırıklar osteoporozun en korkulan belirtisi olsa da başlangıçta hastalarda bel ve sırt ağrıları, omurgalarda çökme kırıkları ve boyda kısalma, sırtta kamburlaşma görülebilir. Vücutta el bileği, kaburga ve kalça kemiklerinde kırıklar gelişebilir. Yaygın inanışın aksine, yaygın ağrılarla veya kırık dışında kemik-eklem ağrıları ile osteoporozun ilişkisi yoktur.



Osteoporoz tanısı nasıl konur?

Osteoporoz tanısı hastanın özellikle risk faktörleri açısından çok detaylı sorgulanması ile başlar. Kas-iskelet sisteminin uzman bir doktor tarafından ayrıntılı incelenmesi gerekir. Normal röntgen incelemesi ancak kemiklerin %30 kadarı kaybolduktan sonra bulgu verdiğinden başlangıçta yetersizdir. Yine de bel-sırt ağrısı yapabilecek diğer hastalıkları elemek ve varsa osteoporoza ait kırıkları görmek için gereklidir. Erken tanı "kemik dansitometrisi" adı verilen kemik yoğunluk ölçümleri ile yapılabilir. Diğer hastalıkların ayrımında ve kemik yıkım hızının tesbiti ile en uygun ilacın seçiminde kan ve idrar tetkikleri de yardımcıdır.



Osteoporoz tedavisi nasıl yapılır?

Kaybolan kemik dokusunu tekrar yerine koymak oldukça zor, pahalı ve uzun zaman alan bir tedavidir. Bu nedenle risk faktörlerini belirlemek, onları değiştirmek, erken tanı ile koruyucu tedavi yapmak esastır. Tedavide yaşam tarzını daha aktif hale getirmek, doktor tarafından önerilen egzersizleri düzenli yapmak, beslenmeyi düzenlemek, yaşanılan ortamda değişiklikler yaparak düşmeleri engellemek, düzenli kontrollerle verilen tedaviye tam uyum sağlamak gerekir. Osteoporoz tedavisinde kullanılan değişik ilaçlar vardır: hormon tedavisi, kalsiyum ve D vitamini, aktif D vitaminleri, kalsitonin, bisfosfonatlar, anabolik steroidler, parathormon gibi. Ancak bu ilaçlar mutlaka uzman doktor kontrolünde kullanılmalı ve düzenli takip edilmelidir.

Osteoporozunuz varsa ya da korunmak istiyorsanız;

Düzenli beslenin; özellikle kalsiyumdan zengin gıdaları bol alın, güneş ışığından faydalanın
Günlük yaşantınızda bel ve sırtınızı korumaya yönelik önerileri uygulayın
Evinizi, işinizi, yaşam çevrenizi güvenli hale getirin, düşmeleri engelleyin
Konunun uzmanı bir doktora başvurarak tedavinizi yaptırın, düzenli aralıklarla kontrollerinizi ihmal etmeyin
Sigarayı bırakın, aşırı alkol-kahve içmeyin
UNUTMAYIN "osteoporoz önlenebilir" bir hastalıktır. Bir şeyler yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:39   #27
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




PSORİATİK ARTRİT


Psöriyatik artrit nedir?

Psöriyatik artrit, kronik bir cilt ve tırnak hastalığı olan sedef hastalığıyla (psöriyazis) birlikte görülen bir iltihabi artrit tipidir. Bu hastalığın beş tipi vardır:


Öncelikle el ve ayak parmaklarındaki küçük eklemleri tutan artrit

Kol ve bacaklardaki eklemleri tutan asimetrik artrit

Romatoid artrite (iltihaplı romatizmaya) benzeyen simetrik poliartrit (çok sayıda eklemi tutan artrit)

Nadir fakat ekleme son derece zarar veren ve şeklini bozan bir tip olan artritis mutilans

Sakroiliyak (omurgayla kalça kemiğini birbirine bağlayan eklem) eklemin ve omurganın artriti (psöriyatik spondilit)

Bu artrit tiplerinin her birinin hangi sıklıkta görüldüğünü belirlemek zordur. Aynı hastada zamanla artritin tipi değişebilir ve bazı hastalarda birden fazla tip bir arada görülebilir. Bazen artrite ek olarak gözde ya da bağların ve tendonların (kasın kemiğe tutunduğu yapı) kemiğe yapıştığı yerde, örneğin topukta, iltihaplanma vardır, ikinci durumda o bölgede ağrı ortaya çıkar.

Nedeni

Tam nedeni bilinmemektedir, fakat bağışıklık, genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etki ettiklerinden şüphe edilmektedir. Psöriyatik artritli hastaların %40'a varan bir bölümünün ailelerinde psöriyazis ya da artrit öyküsü vardır.

Sağlık üzerindeki etkisi


Psöriyatik artrit ABD'de bulunan 3 milyon psöriyazis hastasının en az %10'unda görülmektedir.

Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmekte ve genellikle 30-50 yaşları arasında başlamaktadır, fakat çocuklukta da başlayabilir.

Psöriyatik artrit, hastaların %15'e kadar bir kısmında psöriyazis tanısı konulmadan önce başlayabilir.


Tanı

Kesin bir tanı konulmadan önce, psöriyazis için karakteristik olan cilt ve tırnak değişiklikleri gösterilmelidir. Bazı hastalarda sedimentasyon yüksekliği, hafif anemi ve kan ürik asit düzeyi yüksekliği bulunabilir. Gut olmadığı kanıtlanmalıdır.

Tedavi

Psöriyatik artritin tedavisi başlangıçta steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlardan ibarettir, fakat artrit bu ilaçlara yanıt vermezse metotreksat kullanılması gekebilir. Antimalariyal (sıtma tedavisinde kullanılan) bir ilaç olan hidroksiklorokin de etkili olabilir fakat bazı hastalarda bu ilaçla psöriyaziste alevlenme görülebilir. Sulfasalazin adlı ilaç bazı psöriyatik artrit hastalarında çok faydalı olmaktadır. Hastalığın ağır şekillerinde azatioprin kullanılabilir.

Doğrudan eklemin için uygulanan kortikosteroid enjeksiyonları faydalı olabilir. Son zamanlarda siklosporin ile iyi sonuçlar alınmaktadır, fakat bu ilacın böbrek üzerinde yan etkileri olduğu için, diğer tedavilere cevap vermeyen ilerleyici hastalıkta kullanılmalıdır. Uygun egzersizler çok önemlidir. Eklem harabiyeti gelişen hastalarda cerrahinin yararı olabilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:40   #28
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Polimyalgia romatika


Polimiyalji romatika nasıl bir hastalıktır?

Polimiyalji romatika belirli kas gruplarında ağrı ve tutukluk yapan bir çeşit romatizmal hastalıktır. Çoğu iltihaplı romatizmal hastalıkların aksine eklemleri değil kasları tutar ve uygun tedaviyle de çok kısa sürede iyileşir.

Kronik (uzun süreli) bir hastalıktır ancak aynı zamanda kendi kendini sınırlayabilir. Yani hastalığa tutulanlarda hastalığı ortadan kaldırıcı kesin bir tedavi yokken, zaman içinde bazen belirli bir nedene bağlı olmaksızın kendiliğinden düzelebilir. Birkaç ay ya da aksine uzun yıllar boyu sürebilse de çoğu ortalama 2 yıl devam eder.

Polimiyalji romatikalı hastaların %10-50'sinde "dev hücreli arterit" adı verilen ve vücutta bazı kan damarlarını tutan klinik bir durum da gözlenebilir. Dev hücreli arteritte büyük kan damarlarının duvarlarında inflamasyon gelişir ve elastik lifler hasar görür. İnflamasyon nedeniyle kan damarları daralır ve bazı çapı küçük damarlar tamamen tıkanabilir. Şiddetli vakalarda damar tıkanıklığı sonucu körlük, beyin felci ya da kalp krizi gelişebilir. Bu nedenle polimiyalji romatikası olan hastalar dev hücreli arterit bulguları açısından dikkatli olmalı ve herhangi bir işarette hekime başvurmalıdırlar. Dev hücreli arteritin bir bulgusu başta şakak bölgesindeki "temporal arter" adı verilen damarlarda inflamasyon bulgularının (ağrı, kızarıklık, şişlik, ısı artışı) olmasıdır. İnflamasyon varsa bu damarlar şiş ve ağrılıdır, baş ağrısı gelişebilir, çift görme, bulanık görme, karanlık noktalar gibi görme bozuklukları eklenebilir. Görme bozukluğu körlük ile sonuçlanabildiğinden erken tanı önemlidir. Ayrıca dev hücreli arterit gelişen hastalarda sersemlik hali, işitme güçlükleri, çiğneme sırasında çenede ağrı olması uyarıcı yakınmalar arasındadır. Kesin tanısı biopsi ile konan dev hücreli arterit varlığında tedavide yüksek dozda kortizon gerekir. Hekim takibi esasdır.

Polimiyalji romatikalı hastaların çoğunda dev hücreli arterit gelişimi beklenmemektedir. Sadece polimiyaljisi olan kişiler bulgularını yaşlanmaya bağlayabilirler ancak bu doğru değildir. Tanı konduğunda uygun tedavi ile kolaylıkla rahatlama sağlanabildiğinden hekime görünmeyi ihmal etmemelidirler.

Polimiyalji romatikanın nedeni nedir?

Nedeni bilinmemektedir. Bazı ailelerin iki ya da daha fazla bireyinde olduğunu gözleyerek kısmi bir genetik yatkınlık düşünülse de kesin değildir. Enfeksiyona bağlı bulaşıcı bir hastalık olmadığı da kanıtlanmıştır.

Polimiyalji romatika kimlerde görülür?

Hastaların hemen hemen tümü 50 yaş üzerindedir. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Hastaların çoğu geçmişinde tamamen sağlıklı olan aktif kişilerdir.

Polimiyalji romatika bulguları nelerdir?

En önemli bulgular boyun, omuzlar, kolların üst kısmı, bel ve kalçalardaki ağrı ve tutukluktur. Tutukluk özellikle sabah belirgindir. Çoğu hasta rahat yattığını ancak sabah kalktığında sanki bütün gece yorulmuş gibi tutuk olduğunu tanımlar. Yataktan kalkma güçleşir. Uzun süreli oturmalardan sonra da tutukluk görülebilir. Ağrılar genellikle vücudun iki tarafında simetriktir, künt bir ağrı şeklindedir. Ağrı gece daha belirgindir. Hastalarda ayrıca gece terlemesi, düşük ateş, iştah azalması, halsizlik, yorgunluk ve depresyon gibi bulgular da bulunabilir, bunlar genellikle hafif şiddettedir. Eğer dev hücreli arterit gelişmişse ona ait bulgular da tabloya eklenebilir.

Polimiyalji romatika tanısı nasıl konur?

Hastaların yakınmaları pek çok başka hastalığı taklit edebileceğinden tanı konması zaman alabilir. Ağrının detaylı sorgulanması, eşlik eden bulguların bulunması, iyi bir fizik muayene ile tanı konabilir. Aynı yakınmaları yapabilecek diğer hastalıkların laboratuvar tetkikleri ile ekarte edilmesi de tanıyı destekler. Polimiyalji romatikada tanıda yardımcı testlerden biri "eritrosit sedimentasyon hızı"dır. Bu hastalarda yüksek çıkması beklenir ve tanıyı doğrular. Yine de normal çıkması hastalık yok anlamına gelmez.

Bazı durumlarda kas hastalıkları ile karışabilir. Bu hastalarda kas biopsisinin yapılması gerekebilir. Kas hastalıklarında biopside kas lifleri hasarlı görünürken, polimiyalji romatikada normaldir.

Polimiyalji romatika nasıl tedavi edilir?

Her ne kadar tanıda kullanılan yöntemler çok özel olmasa da, tedaviye alınan hızlı ve iyi yanıt tanının doğruluğunu gösterecektir. Tedavide en etkili ilaç kortizondur. Özellikle yüksek dozlarda 1-2 gün içinde hızlı bir iyileşme gözlenir. Düzelme sağlandıktan sonra kortizon dozu giderek yavaşça azaltılmalıdır. Hastaya göre idame tedavisinin süresi değişebilir. Kortizonun kullanımı mutlaka hekim kontrolünde yapılmalıdır. Çünkü kilo alma, yüzde yuvarlaklaşma, ciltte kolay morarma, kemiklerde zayıflama, depresyon, yüksek tansiyon, katarakt, şeker hastalığı varsa ağırlaşma, enfeksiyon riskinde artma ve mide kanaması gibi çoğu ciddi olabilen yan etkileri mevcuttur. Herhangi birinin varlığında derhal hekiminize başvurmanız gerekir. Kortizon kullandıktan sonra dozunun yavaş yavaş azaltılması hem hastalığın yeniden alevlenmesini, hem de vücudun aniden kortizonsuz kalmasını engellemek için şarttır. Çünkü dışarıdan verilen kortizon, vücudun kendi kortizonu yapmasına engel olur ve vücut kendi kortizonunu yapmaya başlamadan aniden kesilirse çok ciddi ve hayatı tehdit eden durumlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle kendinizi iyi hissetseniz bile kortizonu asla kendiliğinizden azaltmamanız ya da kesmemeniz gerekmektedir.

Her polimiyalji romatikalı hastada kortizon kullanımı gerekmeyebilir. Bazı hastalar aspirin ya da benzeri steroid-olmayan antiromatizmal ilaçlardan fayda görebilir.

Ağrı ve tutukluk olduğu dönemlerde hastaların aşırı egzersiz ya da tam tersi, mutlak istirahatten kaçınmaları gerekir. Her ikisi de ağrı ve tutukluğu artıracaktır. Ağrılı zamanlarda biraz istirahat önerilebilir ancak uzun süreli hareketsizlikten uzak durulmalıdır. İlaç tedavisi etki etmeye başladığında aktivite artırılabilir. Tedavi programında özel bir egzersiz türü yoktur, kişinin normal günlük aktiviteleri yeterlidir.
Genellikle polimiyaljili hastaların çoğu ilaç tedavisiyle kendilerini iyi hissettiklerinden küçük değişikliklerle günlük yaşam aktivitelerini sorunsuz sürdürebilirler. Ancak ataklar, dev hücreli arterit bulguları ve ilaçların yan etkileri açısından dikkatli olmalı ve düzenli hekim kontrolünü bırakmamalıdırlar.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:41   #29
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




ROMATOİD ARTRİT: ROMATİZMA



Romatoid Artrit (Artrit = Eklem iltihabı) en yaygın romatizmal hastalıktır ve daha fazla kadınlarda olmak üzere nüfusun % 0,5 inde görülmektedir. Hastalığın sebebi henüz tam olarak açıklanamamıştır, ancak genetik faktörler ile oto imunite (= bünyenin kendi dokularına karşı çalışması) süreçleri ile bağlantılar mevcuttur. Tipik semptomlar arasında, geceleri ve gündüzleri el parmaklarında, genelde simetrik olarak, oluşan ağrılar ile sabahları bu eklemlerin 15 dakikadan daha fazla tutuk ve uyuşuk olmasıdır. Devamında başka eklemlere de sıçrama gerçekleşir. Eklemler deforme olur. Ender olarak organlara da sıçrar (gözlere, tükürük ve göz yaşı bezlerine, cilde, kalp ve akciğerlere).

Teşhisin konulmasında hastalığın geçmişi ile el ve ayakların röntgen filmleri belirleyici olmaktadır. Laboratuar değerleri sadece fikir vermektedir. Hastalığın sebep olacağı zararları engellemek veya geciktirmek için uygun tedavinin vakit geçirilmeden başlaması önemlidir. Bu tedavi, temel ilaçlar dediğimiz ilaçlarla (özellikle Methotrexat) ve gerekirse iltihap önleyici başka ilaçların kombinasyonu ile yapılmaktadır. Tamamlayıcı olarak fizik tedavi, Ergoterapi, Hasta jimnastiği ve cerrahi tedavi yardımcı olmaktadır.
Tanımlama

Kronik Poliartritis olarak da adlandırılan Romatoid Artrit kronik iltihaplı bir hastalıktır. Bu hastalık ağırlıklı olarak eklemleri etkilemekle birlikte ender de olsa göz ve cilt gibi iç organları da etkileyebilmektedir.
Sıklık

Romatoid Artrit iltihaplı romatizmal hastalıklar içerisinde en sık görülenidir. Almanya’da nüfusun yaklaşık % 0,5’i bu hastalıktan mustarip. Bu hastalığın kadınlarda görülmesi erkeklere göre 3:1 oranında daha fazladır.
Romatoid Artrit her yaştaki insanda, hatta küçük çocuklarda dahi görülebilmektedir. Bununla birlikte hastalık daha çok 35 ile 45 yaş arasında ve 60. yaştan sonra başlamaktadır.
Sebepleri

Romatoid Artritin oluşumuna neyin sebep olduğu konusu halen kesin olarak çözülmüş değil. Ancak muhtemelen hastalığın başlangıç sürecinde imun sistemine (bağışıklık) ait hücreler aktif hale gelerek bir oto imünite sürecinin başlaması ile kendi vücutlarına karşı savaşa geçmektedirler. Bu süreç birkaç adımda gerçekleşmektedir:

Ak yuvarların özel bir şekli olan T-Lenfositleri aktif hale gelir. Belirli yüzey molekülleri ağır Romatoid Artrit hastalarında daha sıklıkta görülmektedir. Bu nedenle genetik bir eğilim muhtemeldir.

Hastalığın oluşumundaki sonraki adımlarda eklem iç zarı (sinovyal zar), bağışıklık sisteminin neredeyse tüm hücreleri ile bağ dokusunun sinovyal hücreleri dahil olmak üzere iltihaplanır. Bu iltihap, hücreler arasında iletişimi sağlayan bağışıklık sisteminin elçi maddeleri, yani Sitokinler tarafından yönetilmektedir. Bir verici hücre etki maddeleri (sitokin) çıkartır. Bu maddeler hedef hücreye ulaşır. Hedef hücrenin hücre zarında reseptörler bulunur. Sitokin molekülleri bu reseptörlere kilit - anahtar misali yanaşabilmektedirler. Böylece hücre içlerine sinyaller gönderilir ve bu sinyaller hedef hücrenin belirli bir cevapta bulunmasına neden olurlar. Romatoid Artritin oluşumunda en önemli sitokinler Tümör Nekrose Faktörü - alpha (TNF - alpha) ve İnterlökin - 1 (IL-1) sayılmaktadır.

Sitokinlerin etkisi ile Sinovyalden yumru şeklinde bir doku oluşur. Pannüs denilen bu doku belli bir süre sonra kıkırdak, kemik, tutucu aparatlar ile söz konusu ekleme ait diğer yapıları bozmaktadır. Bu yıkıcı iltihab sürecinin sorumlusu olarak TNF-alpha görülmektedir. Bu mekanizmayı çözmek için yeni bir tedavi katkısı, TNF-alpha’ nın hedef alınarak antikorlar veya çözünebilir TNF-reseptörleri ile bloke edilmesidir.

Interlökin-1 (IL-1) kıkırdak dokusunun bozulmasını teşvik eder ve kemik yapısını bozan hücreleri, yani Osteoklastları, aktif hale getirir. Bu etki organizmada normal olarak IL-1 reseptör antagonisti IL-1Ra tarafından düzeltilmektedir. IL-1Ra, hücre zarındaki reseptörleri karşıt oyuncular ile, yani Reseptör antagonistleri ile bloke ederek hedef hücrenin cevap (tepki) vermesini engeller. IL-1Ra, reseptörün kilidine uygun ama "kör" bir anahtar sunar. IL-1’ in yanaşabileceği kilitler böylece bloke edilmiş olurlar. Hücre içerisine bir sinyal verilmemiş olur. Hücrenin korkunç cevabı gelmez. Romatoid Artrit hastalığında, yeterli sayıda IL-1 reseptör antagonisti bulunmadığından, bu denge bozulmuştur.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 15 Ekim 2006, 16:42   #30
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: \\ Fizik Tedavi. //




Tipik Belirtiler:


Geceleri ve sabahları eklem ağrıları


Sabahları 15 dakikayı geçen eklem tutulmaları


Eklemlerin şişmesi, tipik olarak parmakların dip ve orta eklemlerinde


Yorgunluk ve takatsizlikle birlikte genel olarak kendini hasta hissetme.
İlk devrelerde bazen sadece az sayıda eklem etkilense de neredeyse her zaman belli bir süre sonra poliartritis dediğimiz vücudun çok sayıda küçük ve büyük ekleminin iltihaplanması gerçekleşir. Bu daha çok el ve parmak eklemlerinde görülür. Baş - boyun eklemi dışında Omurga hemen hemen hiç etkilenmez.


Hastalık seyrinin devamında eklemlerde aşağıda tarif edilen değişiklikler gelişebilir:



Parmakların dışa kayması


Parmak ucunun aşağıya katlanması


Parmak kemiğinin yukarıya çıkıntı yapması


Eklemlerin dış tarafında lastik benzeri düğümlerin gelişmesi
Ancak sadece eklemler değil başka organlar da etkilenmiş olabilir.

Organların etkilenmesi aşağıdaki şekillerde görülebilir:


Akciğer
Akciğerde bağ dokusunun çoğalması (akciğer fibrozu) veya göğüs zarı iltihabı (Plevrit)


Kalp
Perikard iltihabı (Pericarditis)


Gözler
Göz duvarlarında değişik katmanların iltihaplanması (Skleritis ve Episkleritis) ekstrem durumlarda gözün delinmesi (ör. bir Ulcus cornae sonucu)


Cilt
Romatizma düğümleri veya kılcal damar iltihabı (Vaskulitis) özellikle alt baldır ile ayak sırtında.


Tükürük ve göz yaşı bezleri
Ağız ve gözde kuruluk belirtili kronik iltihap (Sicca-Syndrom

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
fizik, or or, tedavi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fizik Haftası 4 Şubat 2013 te başlıyor Fizik Haftası İle İlgili Detaylı Bilgi Zen Genel Paylaşım 0 01 Şubat 2013 15:12
Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Bölümü YapraK Ödev ve Tezler 0 29 Nisan 2009 23:04