IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
2Beğeni(ler)
  • 1 Post By Ecrin
  • 1 Post By Zen

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 17 Ağustos 2011, 13:42   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Engelli çocuğa anne baba olmak




Anne olmak,

• dünyaya bir can vermek,
• onun giyiminden uykusuna,
• mutluluğundan açlığına onu düşünmek
• Onun için en iyi olanını istemek.

Baba olmak,

• çocuğuna güven vermek,
• sevgi ve huzur kaynağı olmak.
• Annenin en önemli yardımcısı olmak.
Niçin çocuk yaparız?

• -bilmeden?? (çevre baskısı, herkes yaptığı için, plansız gebelik vs.)
• -meraktan (acaba benim çocuğum nasıl bir insan olacak?)
• -yalnız kalmamak için
• -öldükten sonra da var olmak için (neslin devamı)

Daha doğmadan…

• Her çocuk anne, baba ve yakın çevredekilerin zihinlerinde daha doğmadan yaşamaya başlar.
• Zihinlerde beklentiler, kaygılar, önyargılar aslında çoktan şekillenmiştir.
• Beklentiler, idealler…
• Zihinlerdeki bu tasarımları belirleyen en önemli etkenler belki de:
• Kişinin kendi beklentileri, idealleri, yapmak isteyip yapamadıklarıdır.
• “Ben kızıma mutlaka piyano dersi aldıracağım”
• “Benim oğlum doktor olacak”
• “Torunum kız olsa keşke”…

Ancak her çocuk bir sürprizdir.

Çünkü biriciktir.

İlk başlarda her şey yolundadır.

Çünkü henüz konuşmuyor, yürümüyordur, ama
“dünyanın en tatlı yaratığıdır”
“mükemmeldir”

Ancak daha sonra

• Çocuğunda bir özür ya da kronik hastalık olduğunu öğrendiklerinde yeni bir serüven başlar.
• Genellikle bu yolculuk güçlü duygular ve zor seçimleri de beraberinde getirir.
• Çok sayıda uzmanla ilişki kurmak, bilgi edinmek ve yardım almak gerekebilecektir.
• İlk başlarda ebeveyn oldukça yalnız ve çaresiz hisseder.
• Durumun ne olduğunu,
• Nereden bilgi alacağını,
• Kimden destek alması gerektiğini bilemez olur.

Bir Örnek:

1.5 yaşına kadar E'de bir sorun yoktu. Ancak, bu yaştan sonra oğlumda bazı farklılıklar görmeye başladım:

"1.5 yaşına geldiğinde E'nin konuşmaması beni rahatsız etti. Seslendiğimde bana bakmıyordu, ama bir reklam müziği duyduğunda koşa koşa televizyonun başına gidiyordu. Geceleri kâbus gibiydi. Saat 03.00'te uyanıyor, 06.00'ya kadar birlikte oturuyorduk. Gecemiz gündüz, gündüzümüz gece olmuştu. Ama anlayamıyorduk, her şey normal geliyordu. Çocuk doktoruna gittik. Hemen çocuk psikiyatristine gitmemizi söyledi."

“Çocuğumun zihinsel bir özre sahip olduğu söylendiğinde kendimi çok kötü hissettim. Öyle karmakarışık duygular hissettim ki, tanıdan sonraki ilk günler için, kalbimdeki bir acı hissinden başka bir şey hatırlamıyorum.”

Başka bir anne:

“Tanı söylendiğinde sanki başıma bir torba geçirilmiş gibi hissettim. Duyamıyor, göremiyor, hissedemiyordum.”

Diğer bir ebeveyn:

“çocuğumun zihinsel özrü olduğunu duyduğum anda sanki kalbime bir bıçak saplandı”

İlk tepki: İNKAR

İnsanların kötü bir haber aldıklarında, (örneğin sevilen kişinin ölümü) ilk tepkileri inkardır. Bu tepki bilerek/isteyerek değil, doğal olarak oluşur.

• “Yok ölmüş olamaz,
• yanlış bilgidir,
• sanki ölmemiş gibi geliyor”

Yani “eğer ben bunu duymazsam, bu durum yok olabilir." anlamını taşımaktadır.

Çocuklarına tanı konulduğunda ailenin ilk tepkisi duymazdan gelmektir.

İkinci basamak: PAZARLIK

Tanı kabul edilir, ancak anne babalar:

“Evet bizim çocuğumuzda bir özür var, eğer çok çabalarsam çocuğum tamamen “düzelecek”…” diye düşünürler.

• -doktor doktor dolaşma
• -okul, eğitici, bakıcı değişiklikleri
• -alternatif tedavi arayışları

Daha sonra: ÖFKE

Öfke çeşitli biçimlerde ve farklı hedeflere yönelik olabilir.

Ebeveynler:

• -birbirlerine
• -diğer çocuklarına
• -tedavi ekibine
• -tanrıya, kadere
• -çocuktaki soruna neden olduğunu varsaydığı bir olaya zaman zaman öfke hissederler

Sonra: Çöküntü-DEPRESYON

• Zaman içinde değişimin arzu edilenden az olması,
• Durumun belirli özelliklerinin değişmezliği,
• Hayallerin yitirilmesine bağlı kayıp ve yas
• Verilen uygunsuz tepkiler ve suçluluk hissi

Anne-babada küskünlüğe, yılgınlığa, isteksizliğe, ümitsizliğe yol açabilir.
Tedaviyi zaman zaman yarım bırakmalar başlar.
Önceki basamaklara dönüşler olabilir (inkar, pazarlık vs)
Ebeveynler psikiyatrik desteğe ihtiyaç duyabilir.

Son olarak: ALIŞMA-UYUM

• Depresyon döneminin sonunda, yavaş yavaş gerçekçi bir kabullenme başlar.
• Olanaklar ölçüsünde tedaviye ve eğitime devam edilir.
• Ebeveyn kendi bireysel yaşamını sürdürmeye, kendi gereksinimlerini de fark etmeye ve karşılamaya başlar.
• Gerçekçi, sınırları belli bir umut ortamı içinde, çocuğun rutin ihtiyaçları belirli bir düzen içinde, ebeveynler ve diğer kişiler (ailenin diğer bireyleri, uzmanlar, öğretmenler, akrabalar, arkadaşlar, komşular vs) arasında işbirliği içinde karşılanır.

Süreçte yaşanan duygular

• İnkar
• Öfke
• Kayıp duygusu ve yas
• Umut
• Kabullenme
• korku

Belirsizlik ve bilinmeyen en büyük korku kaynağı

Korkuya/kaygıya örnekler:

• “çocuğum 10 yaşına gelince, 20 yaşına gelince ne olacak?”
• “bana bir şey olursa, ona kim bakacak?”
• “okula gidebilecek mi?”
• “evlenebilecek mi?”
• “toplum bizi dışlar mı?”

Korkular bazen insanı tamamen hareketsiz bırakabilir.

suçluluk

Kendini suçlama:

• “Acaba bu duruma sebep olacak bir şey mi yaptım?”
• “Acaba ben bir şey yüzünden cezalandırılıyor muyum?”
• “Gebelikte kendime yeterince dikkat etmedim mi?”
• “Çocuğuma hastalık genleri benden geçmiş olabilir”

Başkasını suçlama:

• “Doğum doktorunun hatası bütün bunlar”
• “Kocamın ailesinde de benzer sorun var, onun genleri yüzünden”
• “Her kötü şey benim başıma gelir zaten”

kafa karışıklığı

• Olan biteni anlayamama
• Bir türlü karar verememe
• Uyku uyuyamama
• Söylenen tıbbi terimleri yanlış anlama
• Önerileri doğru bir şekilde akılda tutamama
• Karmaşık duygular içinde olma
• Duygularını adlandıramama

güçsüzlük- hayal kırıklığı

• Bazı şeyleri değiştirememe
• Beklentilerin, hayallerin gerçekleşmemesi
• Aciz hissetme
• Değer yargıların sorgulanması, değişmesi
(“normal” olan, “güzel” olan, “iyi” olan, “başarılı” olan, vs.)

çocuğu reddetme

• Başa çıkılamayan hayal kırıklığı duyguları bazen “çocuğun kendi çocuğu değilmiş” gibi algılanmasına yol açabilir.
• Bazen “keşke ölmüş olsaydı” diye düşünülebilir.
• Arkasından gelen “suçluluk” hissi nedeniyle bu duygu/düşünce genellikle bastırılır.
• Ancak, çok da normal olan bu duyguyu yeterince ifade etme fırsatı bulamama farkında olmaksızın çocuğun ihtiyaçlarını ihmal etmeye, ya da suçluluğu bastırmak için aşırı bir “sevgi” ve “bağlılık” göstermeye neden olabilir.

Dr. Koray Karabekiroğlu

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 17 Aralık 2012, 15:01   #2
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Engelli çocuğa anne baba olmak




Nilgün Hanım ile Mehmet Bey'in evlerinden de, çevredeki bir çok ev gibi, neşeli çocuk sesleri gelmektedir. Mehmet Bey ile oğlu Mert, evin içinde yakalamaca oynamaktadırlar, ancak Mert arada babasına hile yapmaktadır. "Oğlum, yine dolabın yanına saklandın, oraya giremeyeceğimi biliyorsun, değil mi?" Mert, babasının tekerlekli sandalyesiyle, evin dar yerlerine ulaşamayacağını bilmektedir. Mert, gülerek saklandığı köşeden çıkar, babasına sarılır ve ona kocaman bir öpücük verir. Daha sonra, babasının kucağına çıkmak için babasının sandalyesine tırmanır ve babası ona güzel bir öykü kitabı okumaya başlar. Birazdan ailece yemek yenecektir.

Nilgün Hahım ve Mehmet Bey, çocuk sahibi olup olmama konusunda, uzun süre kararsı kalmışlardır. Nilgün Hanım, "Talidomid bebek"tir, yani annesinin bir zamanlar kullandığı ilaçlardan dolayı kolları bedenine oranla çok kısa doğmuştur. Mehmet Bey ise, bedeninin alt bölümünü kullanamadığı için tekerlekli sandalye, onun yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır.



İlk tanıştıklarında, başta aileleri olmak üzere, çevrelerindeki hemen herkes onların evlenmelerine karşı çıkmış, ancak onlar yüreklerinin sesini dinlemiş ve evlenmişlerdir. Nilgün hanım ve Mehmet Bey'in yaşamlarında hiçbir şey kolay olmamıştır. Ailelerinin verdiği maddi destek, onların bütçesinde önemli bir yer tutmaktadır; ikisi de iyi okullardan mezun oldukları halde iş bulmakta zorlanmışlar, sonunda Mehmet Bey, bir bilgisayar firmasında çalışmaya başlamıştır. Evlerini düzenlemek için de uğraşmak zorundadırlar. Öncelikle, evin bir giriş katında olması ve içinde hareket edecek kadar bir alanın olması gerekmektedir.

Çiftimiz, yaşamlarını bir düzene soktuktan sonra, bir çok çift gibi, anne- baba olmayı düşünmeye başlamışlardır. Aileleri ve doktorlar, "Artık bu kadarı da fazla. Siz daha kendinize bakamıyorsunuz, çocuğa nasıl bakacaksınız?" diyerek bu fikre şiddetle karşı çıkmışlardır. Bu tepkiler, çifti kara kara düşündürse de, Nilgün Hanım, bir gün bebek beklediğini ve kesinlikle bu çocuğu dünyaya getirmek istediğini herkese duyurmuştur.

Engelli anne-baba dendiğinde, sadece bedensel engelli kişilerden söz edilmemektedir. Bedensel engellerin dışında, görme engelli, işitme engelli, aile kurabilmekte ve günü geldiğinde bir çocuk sahibi olmayı istemektedir. Ancak, burada diğer çiftlerin pek de karşılaşmadıkları bir durum ortay çıkmaktadır, zira bu çiftler kendi hür iradeleriyle nadiren çocuk sahibi olabilmektedirler. Engelleri olan kişi, çevreye diğer kişilere oranla çok daha bağımlıdır; bu bakılma ve ihtiyaçlarının giderilmesinde, başka birine bağımlı olmanın yanında maddi olarak da başkasına bağımlı olmak anlamına gelmektedir. Hal böyle olunca, engelli bir kişinin hayatında, en başta bu bakımı veren kişiler, daha sonra da sağlık alanındaki uzmanlar çok daha fazla söz sahibi olmaktadırlar.

Engelli kişiye destek verenler, yaşadıkları zorluklardan ötürü, engelli kişinin faaliyetlerini genellikle asgaride tutma eğilimindedirler, çünkü her yeni girişim yeni sorunları da beraberinde getirmektedir ve özellikle ülkemiz koşullarında bunları aşmanın ne kadar zor olduğunu hayal etmek zor değildir.

Engelli kişiler anne-baba olmalı mı olmamalı mı? Bu sorunun yanıtı, yanıtı veren kişinin konumuna göre değişmektedir. Anne-baba olmuş engelli kişilerle konuşulduğunda, onların birleştiği bazı noktalar vardır. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:

• Anne-çocuk ilişkisinin temelinde sevgiye, duygusallığa dayanan bir bağ vardır ve bu bağı oluşturmak için sağlıklı bir bedene sahip olmak gerekmemektedir.

• Bir çok engelli anne, kendi durumunu çalışan annelerin durumuna benzetmektedir; onlar da sürekli çocuklarının yanında oturup onların ihtiyaçlarını kendileri karşılamaz, bunun için genellikle bir yardımcıları vardır, onlar da çocukla "kaliteli zaman" geçirmeye özen gösterirler ve aynı durum kendileri için de geçerlidir.

• Engelli kişilerin çevresindekiler, onları genellikle çocuk sahibi olmaktan vazgeçirmeye çalışmaktadırlar. Anne ve bebeğin, sürekli başkalarına bağımlı olmaları bu görüşü belirleyen en önemli etkendir.


• Engelli kişi, anneliğin tadını hiçbir zaman kendi başına çıkaramayacağını ve çocuğunu yetiştirirken, anneliğini hep paylaşması gerektiğini bilmektedir.

• Engelli anne-babaların en büyük endişelerinin başında, çocuğun sosyal aktivitelerine katılamamak, onun dışarıdaki dünyası içinde yeterince yer alamamak gelmektedir.

• Öte yandan Amerika'da anne-babaların %15'inin bir engeli olduğu ve bu oranın da 9 milyon kişiyi temsil ettiğini belirtmek gerekir.

• Bu konuda, araştırmacılar ise şu bulguları öne sürmektedirler:

• Aile içi yaşamlara bakıldığında ise engeli olan ve olmayan anne-babaların günlük hayatta, çocukları ile yaşadıkları sorunların farklılıktan çok benzerlik gösterdiği görülmektedir. Yatma saati izni, yemekten önce bir şey yememek, daha büyük yaşlarda eve giriş-çıkış saatleri, çocuğun kimlerle arkadaş olacağı, ödevleri, ev işlerine yardım edip etmemesi aynı oranda tartışılan konulardır.

• Engelli kişilerin kendi sınırlarını çok iyi fark etmeleri gerekir.

• Engelli kişlerin genetik faktörler hakkında çok iyi bilgilenmeleri gerekir.

• Engelli kişilerin gelir düzeyi, her zaman akranlarına göre daha düşük olmaktadır, işsizlik oranı ise çok yüksektir.

• Engelli ve çocuk sahibi çiftlerin boşanma oranları da oldukça yüksektir ve bu da karşılaştıkları stresle baş etmede fazlasıyla zorlanmaları ile açıklanmaktadır.

• Konuya en son, bir de çocukların gözünden bakmak gerekir:

• Çocuklar, kendilerine sunulan ortamı belli koşullar gerçekleştiği sürece kabul ederler. Bu koşullar, onların temel ihtiyaçlarının giderilmesi ile ilgilidir. Çocuğun bakımı, sevgi dolu, ona önem veren bir ortamda olduğunda, çocuklar küçük yaşlarında bu durumu çok fazla sorgulamazlar.

• Çocuklar büyümeye başladıklarında ve çevredeki farklı ailelerin ve yaşam biçimlerinin farkına vardıklarında sıkıntılar ortaya çıkmaya başlar. Ancak bu sorgulama, örneğin, anne-babası ayrılmış ya da annesi/babası farklı bir ırktan olan çocuğun sorgulamasından çok da farklı olmayacaktır. Burada soru "Neden biz değişiz?"dir.

• Anne-baba için çocukla sağlam bağlar kurmak önemlidir, ancak bu engelli anne-baba için daha da önemlidir. Onlar, çocuklarıyla çok daha küçük yaşlarda itibaren bir takım gibi hareket etmek zorundadırlar; çocuk evde sadece bakılan değil, aynı zamanda evin işleyişine katkıda ulunmak durumunda olan biridir.

• Sonuç olarak, çocuk bu deneyimden çok daha zenginleşmiş ve olgunlaşmış olarak çıkabilir, ancak gerekli maddi ve duygusal altyapı sağlanmadığında, bu durum onun çok tepkisel bir kişilik oluşturmasına da neden olabilir.

Engeli olan bir kişi için anne/baba olmaya karar vermek gerçekten çok risklerle, soru işaretleriyle dolu zor bir karar.

Mert'in öğretmeni bir gün onlardan sevdikleri bir kişiyi anlatan bir kompozisyon yazmalarını istedi. Mert, babasını anlatmayı istedi: "Babam çok çalışkan ve çok komik biridir. Annemle beni her zaman güldürür, bize şakalar yapar. Benim hep kurallara uymamı ister, geç saatlere kadar televizyon seyretmeme izin vermez. Sofra kurarken hep anneme yardım eder, hatta çok da güzel yemek pişirir. Bazen onunla anneme sürpriz yaparız. Babamın diğer babalardan farkı, tekerlekli sandalyesidir. Ama ben onun tekerlekli sandalyesini de çok seviyorum, bazen onunla evin içinde geziyoruz. Babamı çok seviyorum."

Şeniz Pamuk Klinik Psikolog, B.E.Y.A.Z Bireysel Gelişim ve Danışmanlık Merkezi

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
anne, baba, çocuğa, engelli


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Anne, Baba ve Çocuğa Dair Zen Aile Evlilik ve Çocuklar 0 03 Aralık 2012 15:13
Engelli Anne Olmak Liaaa Makale - Araştırma - Ve Bilimsel Yazılar 0 13 Temmuz 2012 13:07
Üvey Anne Baba olmak Ecrin Sağlık Köşesi 0 17 Ağustos 2011 13:41
İyi bir anne baba olmak YapraK Aile Evlilik ve Çocuklar 0 31 Mart 2009 04:05
6 yaşındaki çocuğa anne baba şiddeti Cemalizim Haber Arşivi 0 09 Ekim 2008 18:40