IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15 Nisan 2008, 01:07   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
):):):): Intihar :(:(:(:(





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İntihar TedavisiSonuç olarak, intihar önemli toplumsal bir sorundur ve önlenebilecek bir ölüm nedenidir, yeter ki zamanında fark edilebilsin. İntiharların en sık nedeni depresyondur ve doğru tanı ve tedavi edilirse intihar riski azalır. Bu açıdan depresyonun tedavi edilmesi çok önemlidir. İntihar girişimi olan yaşlı hastalarla yapılan araştırmada bu hastaların %70’inin intihar girişiminde bulunmadan önce doktora başvurduğunu göstermektedir. Depresyon hastalarının büyük bir kısmı tedavi görmemekte ve ayakta kendi başlarına hastalığı atlatma çabasına girmektedir. Kimi komşunun önerdiği ilacı almakta, kimisi eczaneden uyku ilacı alarak idare etmekte, kimisi ise hiç ilaç almadan hastalığı yaşamaktadır. Depresyon hastalarını doktora yönlendirme ve doktora ulaşmasını sağlamak ailenin, arkadaşların ve yakınların görevidir.

Aynı şekilde intihar mesajları veren kişileri uzmanlara yöneltmek, yakınların yapabileceği en büyük yardımdır. Bu yakını zor durumda bırakmak veya onun güvenine ihanet etmek olarak algılanmamalıdır. Uzun vadede bu yardımınızdan dolayı bu kişiler size minnettar olacaktır. İntihar riskini yok saymak, bunun konuşulmasını tabu olarak kabul etmek, intihar girişiminin gerçekleşmesine engel olmaz.
İntihar girişiminde bulunup hayatta kalan kişilerin de en kısa zamanda değerlendirme ve tedavi planı çizilmesi açısından uzmana yönlendirilmesinde fayda vardır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İntihar Riskini Arttıran Etmenlerİlkbahar ve yaz mevsiminin başlangıç ayları daha yüksek İntihar sayılarına sahiptir.Üniversite eğitimi almışlarda, daha düşük eğitim düzeyine sahip olanlara göre , daha yüksek intihar oranına rastlandığı gözlenmiştir. Müzisyenler, hekimler ve diş hekimleri, hukukçular, sigorta sektöründe çalışanlarda daha yüksek oranlar gözlenmektedir. Kişinin eşinden ayrılmış olması ya da eşin ölmüş olması da riski arttırmaktadır. Bekarlarda evlilere göre 2; boşanmış, ayrılmış ya da eşini kaybetmiş kimselerde evlilere göre 4 kat daha çok oranda intihara rastlanmaktadır. Şehir ortamında yaşamak ta aynı şekilde riski yükseltmektedir. Bireyin yaş grubu da intiharda önemli bir öğedir. Erkeklerde 45 yaş, kadınlarda 55 yaş sonrası intihar oranları artmaktadır. Ayrıca intihar riski yüksekliği erişkinliğe geçiş yılları ve eğitim, mesleğe başlangıç, ilk evlilik donemi yılları olan 15-25 yas döneminde de ikinci bir zirve oluşturmaktadır. Bir kez intiharı denemiş kişilerde intihar riski artmaktadır. Bir iste çalışmamak ya da son zamanlarda iflas etmek, işten çıkarılmak, cezaevine konma gibi durumlar da intihar olasılığını yükseltmektedir. Bireyin bir psikiyatrik hastalığının olusu ya da tedavi olunamaz bir rahatsızlığın varlığı da riski çoğaltmaktadır. Buna trajik bir örnek olarak; ailesi tarafından doktora götürülen ortaöğretim dönemindeki bir kız öğrenciye anemi ( kansızlık) teşhisi konur. Bu teşhisi sözcüklerin benzerliği nedeniyle lösemi ( kan kanseri ) ile karıştıran genç kız bu nedenle hayatına kıyar.

İntihar ve psikiyatrik hastalıklar: Psikiyatrik bir rahatsızlığı olanların olmayanlara göre intihar riskinin 3-12 kat daha fazla olduğu gözlenmiştir.Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre intihar gerçekleştiren kişilerin % 70 kadarında depresyon ya da alkolizme rastlanmıştır. 30 yas altındaki intiharlarda madde kullanım bozuklukları ve antisosyal kişilik bozukluğu on plana çıkmaktayken,30 yas üzerinde depresyon ve beyne ait bozukluklar (defans gibi) öne geçmektedir. Psikiyatrik rahatsızlığı olan intihar ile hayatına son veren kişilerin ,psikiyatrik hastalığı olmayan intihar eden kişilere göre daha genç yasta olduğu saptanmıştır.

Depresyon: İntiharın en fazla görüldüğü psikiyatrik rahatsızlık depresyondur. Özellikle hastada hafifçe iyileşmenin başladığı erken tedavi dönemlerinde ve hastanede yatıp çıkmayı izleyen dönemlerde intihar riskinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Yurt dışında yapılan bir çalışmaya göre depresyonun varlığı halinde intihar görülme olasılığı, her hangi bir ruhsal hastalığı olmayanlara göre 30 kat daha çok bulunmuştur. Depresyonu olan erkeklerin kadınlara göre daha çok intihar gerçekleştirdikleri gözlenmiştir. İntihar denemeleri sayısı da depresyonlu kişilerde daha çoktur. Depresyonu olup intihar gerçekleştirenlerin depresyonlarına ek olarak alkolizm, kişilik bozuklukları gibi başka ruhsal hastalıkları da olduğu belirlenmiştir.

Şizofreni: Ortalama % 10 oranında intihara rastlanmaktadır. Özellikle hastalığa ait yoğun belirtilerin tedavi ile azaltıldığı, kişinin işlevselliğindeki azalmanın farkında olup, depresyon el bir donem yasadığı ve daha çok hastalığın ilk yıllarında gözlenmektedir. Daha az görülen bir şekilde ise kişinin halusinasyonları kapsamında, kendisine söylendiğini düşündüğü ‘kendini at, oldur ’ seklindeki emirler nedeniyle intiharları gerçekleştirdikleri gözlenmiştir. Şizofrenik intiharların % 75 inin evlenmemiş,genç yasta erkekler olduğu, % 50 sinin de daha önce intihar girişimleri olduğu saptanmıştır. Hastaneden çıkıştan birkaç hafta-birkaç ay sonrasında risk yükselmektedir.

Alkolizm :
Tüm intihar vakalarını % 20 sinden sorumludur. İntihar gerçekleştirmiş alkolizmi olan kişilerin % 40 indi daha önceden intihar girişimlerine rastlanmıştır. Erkek alkolik intiharların kadınlara göre 4 kat daha fazla olduğu görülmüştür. Kişinin çevresinden uzaklaşmasını sağlayarak, çevresinin bu alışkanlığı nedeniyle kendisini artık desteklememesi ile, Kişinin beyninde uzun donemde oluşturduğu bozukluklar ve alkol almayı takiben oluşan pişmanlık ve çaresizlik düşünceleri nedeniyle intihar çok görülmektedir. Yurt dışında yapılan çalışmalara göre alkolizm gözlenen kişilerde hayat boyu intihar girişimi oranı % 10-15 arasında bulunmuştur. İntihar gerçekleştiren alkolizmi olan kişilerin geçmişlerinin daha zor olaylarla yüklü olduğu, anne-baba ayrılığı ya da kaybı, okul basarısızlığı, is kaybı, ekonomik zorluklar ve içe kapanmanın daha çok olduğu görülmüştür. Bu bireylerin daha küçük yaslarda alkole başlayıp, son zamanlarda çok daha fazla alkol kullandıkları saptanmıştır. Alkolizmi olanlarda daha önce gerçekleştirilen intihar girişimini tekrarlama riskinin yüksek ve kullanılan intihar yöntemlerinin daha ciddi (asma, yüksekten atlama gibi) nedeniyle daha uyanık olmak gerekmektedir.

Kişilik bozuklukları: Kişinin alkol ve madde kullanımına yönelebilmesi, daha çok çevresiyle sorunlar yasayabilmeleri, sorunlarla uygunsuz şekilde bahsetmeye çalışmaları, tedavi almak istememeleri gibi nedenlerle intihar girişimleri ve sonuçlandırmaları yüksek bir orandadır. Özellikle antisosyal Kişilik bozukluğunda % 5 oranında intihara rastlanmaktadır. Bu kişilerin daha öncesinde de intihar tehdit ve girişimlerine yüksek oranda başvurdukları gözlenmiştir. Cezaevlerinde genel nüfusa kıyasla 3 kat daha fazla miktarda gözlenmektedir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



İntiharİnsanlar değişik nedenlerle yaşamlarına son vermek isterler. İntihar önlenebilecek bir ölüm nedenidir. Bu kararın alınmasına neden olan etmenler çok değişiktir. Genelde birkaç neden bir arada bu eylemin ortaya çıkmasına yol açar. Kendisini öldüren insanların %90’ı depresyon hastasıdır. Depresyon ve diğer ruhsal hastalıklar yanında kötü yaşam olayları da intihar riskini artırmaktadır. İntiharın bireysel olduğu kadar toplumsal boyutu da vardır. İntiharlar, önemli sağlık sorunlarından birisidir. Tüm dünyada günde ortalama 1000 kişi intihar ederek yaşamına son vermektedir.Tüm dünyada 42 saniyede bir kişi yaşamına son vermek için intihar girişiminde bulunmakta, 17 dakikada bir de bir kişi intihar nedeniyle yaşamını yitirmektedir. İntihar sıklığı yaş gruplarına göre ve cinsiyete göre değişiklik göstermektedir. Özellikle gençlerde önemli bir sorundur. ABD’de yapılan araştırmada 15-24 yaş grubunda ölüm nedenleri arasında üçüncü sırayı intiharlar almaktadır.

İntihar nedenleri çok çeşitlidir. Bazı durumlar intihar riskini artırmaktadır. Bunlar arasında:

• Psikiyatrik hastalıklar
• Sosyal nedenler
• Psikolojik nedenler
• Biyolojik yatkınlık
• Genetik yatkınlık
• Fiziksel hastalıklar sayılabilir.


İntihar nedenleri genç ve yaşlılarda genelde daha farklıdır. Yapılan araştırmalarda 30 yaş altındaki intihar vakalarında en sık intihar nedeninin anti sosyal kişilik bozukluğu ve alkol-madde bağımlılığı olduğunu 30 yaş ve üzerindeki kişilerde ise depresyon gibi duygulanım bozukluklarının en sık neden olduğunu göstermektedir. İntihara yol açan önemli yaşam olayları ise 30 yaş altında boşanma, reddedilme, işten çıkarılma-işsizlik ve yasal sorunlar; 30 yaş üzerinde ise fiziksel hastalıklar olarak belirlenmiştir.

1.Psikiyatrik nedenler:

İntihara yol açan en önemli sorun depresyondur. Bu konuda yapılan değişik araştırmalarda intihar eden kişilerin %30-64 ünde depresyon tespit edilmiştir.İntihar sonucu ölenlerin %90 ında depresyon tespit edilmiştir. Depresyon hastalarının ise %15 i intihar girişimi sonucu yaşamını kaybetmektedir. Yapılan bir araştırmada intihar sonucu yaşamını kaybeden vakaların %63’ünün erkek, %37’sinin ise kadın olduğu tespit edilmiştir. Depresyonu olan erkeklerde intihar ve intihar sonucu yaşamını kaybetme oranı kadınlara göre daha yüksektir.
Depresyon sonucu intihar eden ve ölen vakalar arasında depresyon ilaç tedavisi görenlerin oranı %3 dür. Yani bu hastaların çoğu doktora başvurmamakta ve tedavi görmemektedir.
İntihara yol açan diğer psikiyatrik sorunlar şunlardır;

• Şizofreni; intihar vakalarının %10’unda şizofreni görülmektedir
• Alkol bağımlılığı
• Madde bağımlılığı
• Kişilik bozukluğu
• Panik bozukluğu

2.Sosyal nedenler: Toplumun sosyal yapısı ve toplumsal kaynaşma durumuna bağlı olarak intihar oranları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Aile bağları zayıf toplumsal etkileşimin az olduğu kişilerde intihar olasılığı artmaktadır (egoistik intihar). Sosyal ve ekonomik krizlerde ise toplum içinde intihar oranları yükselmektedir (anomik intihar). Örneğin her iki dünya savaşında da tüm Avrupa da intihar oranları diğer zamanlara göre çok artmıştır.
Bir de toplu intiharlar vardır ki bunlar da ayrı araştırma konusudur. Örneğin bazı tarikatlarda tarikat inanışları nedeni ile toplu intiharlar görülebilmektedir.
İntihar nedenleri arasında depresyon ve şizofreni gibi ruhsal hastalıklar yüksek oranda görülmesine rağmen bu hastalarda intihar oranı sanıldığı kadar yüksek değildir. Bu yüksek risk grubundaki hastalarında kendi içlerinde yüksek risk taşıyanları vardır. Psikiyatristler muayeneleri sırasında bunu değerlendirebilir ve yüksek risk taşıyan hastaları belirleyebilir.
Yaş arttıkça intihar oranları da artmaktadır. Erkeklerde en sık 45 yaşlarında, kadınlarda ise 55 yaşlarında intihar görülmektedir. Kadınlar intihara daha fazla eğilim göstermektedir, buna karşın intihardan ölüm oranı erkeklerde daha fazladır. Evli kişilerde intihar oranı boşanmış kişilere göre daha azdır.
Çalışmak kişiyi intihardan koruyan önemli bir özelliktir. İşsizlik sunucu kişilerin sosyoekonomik durumları bozulmakta, psikiyatrik sorunlar ortaya çıkmakta (özellikle anksiyete ve depresyon) ve stres veren durumlarla karşılaşma olasılığı artmaktadır. Bu nedenle işsiz kalan kişilerde intihar etme olasılığı artmaktadır.

3.Psikolojik etkenler: Kişisel yatkınlıkta intihar olasılığını artırmaktadır.

4.Biyolojik yatkınlık: Beyindeki serotonin maddesindeki azalma intihar olasılığını artırmaktadır.

5.Ailesel yatkınlık: Ailede intihar eden kan bağı olan bir yakının olması kişilerde intihar etme olasılığını artırmaktadır. Bazı ailelerde yüksek intihar oranları dikkati çekmektedir.

6. Fiziksel Hastalıklar: Kanser, sara, kalp hastalığı, bunama, AİDS gibi önemli hastalığa yakalanan kişilerde intihar olasılığı normal topluma göre daha fazladır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İntihar Ve EtkileriTüm ölümlerin % 0.4-0.9 unu olusturan intihar (özkiyim) davranisi kisiyi ve çevresini etkilemesi yaninda, sonraki nesiller ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle büyük bir toplumsal sorundur. Tüm dünya çapinda her gün yaklasik bin kisi özkiyim gerçeklestirmektedir. Erkeklerin kadinlardan daha çok intihari gerçeklestirdigi saptanmistir. Sonuçlara göre erkeklerde 2-7 kat daha fazla özkiyima rastlanmistir. Erkekler daha siddetli metodlar (asilma, kendini silahla vurma gibi) yeglerken, kadinlarin ilaç ve bogulmayi seçtikleri gözlenmistir. Etnik gruplar ve azinlik konumunda olanlar birbirlerine daha bagli olduklarindan daha az özkiyima yönelirken, göçmenler henüz ortama alisamadiklari için daha yüksek oranlara sahiptirler.

Aci ve düsündürücü olan sey, kisinin bu eylem öncesinde kendisi için olasi agirlasan tehlikeyi fark etmesi ve bunu kendi beden dili ya da sözel ifadesiyle açiklamasidir. Bazi vakalarda birey ‘beni tek basima birakmayin, çocuklarima ya da kendime bir sey yapmaktan korkuyorum' seklinde uyari mesajlari verebilmekte, pencere kenarlari, ecza dolaplarinin bulundugu mekanlara yakin durabilmekte, degerli ve kendince manevi degeri olan seyleri çevresindekilere verebilmekte, artan yogunlukta hayatin anlamsizligindan bahsedebilmekte ve tehlikeli eylemleri birer birer deneyebilmektedir. ‘Selvi gibi ümitler birer igdeye dönmüs', intihar disinda yapacak hiçbir sey kalmadigi düsüncesi bilince hakim olmus, yasanan her saatin aci, günah ve sorunlari arttirmaktan baska bir ise yaramayacagi seklindeki yaklasimlar çogu özkiyim durumunda görülebilmektedir. Ancak buna ragmen bazi durumlarda gereken adimlar atilamayabilmektedir.

Kisi intihari sorunlarini giderici, çare bulamadigi acilarini dindirmeye yarayan, katlanamayacagi sonuçlari yasamamasini saglayip, daha önce bulamadigi huzur ortamini getirecek bir çözüm olarak görür. Bireyde olum, mezara konmak ve hayata son vermenin sonrasina ait düsünceler bulunmamaktadir.

Intihar girisimlerinde bulunan kisilerin kendilerini ezen, görmemezlikten gelen, kendileri ile ilgili istek, karar ve seçimlerine kulak vermeyen ebeveynlerden; güvenlerini sarsan, kendilerini yüzüstü birakan arkadaslardan bahsettikleri gözlenmistir. Bu durumdaki kisiler kendilerini ise yaramaz, kullanilmis, günahkar, cezalandirilmayi haketmis kisiler olarak görebilmektedirler. Bireyler kendilerinin görüs ve duygularinin, daha dogrusu kisiliklerinin degistigini görebilmekte ve aklini kaybetme, kendi denetimlerini kaybetme gibi korkular yasayabilmekte ‘o ben gitti, baska bir ben geldi kendimi taniyamiyorum' seklinde konusabilmektedirler.

Genel olarak intihar davranislarinda ölmek düsüncesi yaninda daha iyi sartlarda yasamak yolunda bir kararsizlik da bulunabilmektedir. Bu nedenle yüksek bir yerden atlamadan önce beklenmekte oldugu düsünülmektedir.
Kisinin kendini topluma ait, onun bir parçasi olarak görmesi, çevresinin kendinin arkasinda oldugu, sorumlulugu altinda onun yardimina muhtaç kisilerin oldugu, bu eylemin günah oldugu düsüncesi, kendine maddi ya da manevi olarak destekçi güçlerin bulundugu inanci ozkiyimlarin önüne geçebilmektedir.

İntihar Nedir? Nedenleri?Özkıyım ( intihar ) "İnsanın kendi kendisini cezalandırma veya kendisini kasıtlı olarak dünyadan ayırmak için girişilen eylem" olarak tanımlanmakta ve "diğer bir deyimle insanın yaşamına son vermek amacı ile yaptığı ve başarı ile sonuçlandırdığı patolojik bir davranış" olarak yorumlanmaktadır.
Buradaki tanımla günümüz gerçeğine göre doğru (kuşkusuz bunlar ileride değişecektir) yorumlara varabilmek için verilmiştir. Bugün için kabul edilenlere göre bu tanımlarda şöyle değişiklik yapacağız:

1. İntihar insanın kendisini cezalandırması değil, çaresizliğin bir dışa vurumudur.
2. İntihar ne kadar planlanmış olsa bile kasıtlı (çaresizliğin bir anlatımı olduğu için) değildir.
3. İntihar`daki amaç yaşamdan uzaklaşmak değil, kendine acı veren gerçekliğinden uzaklaşmak, kendi gerçekliğini değiştirme konusundaki bir çaresizliğin anlatımıdır.
4. Özkıyım ( intihar ) patolojik bir davranış değildir, insanın doğasında varolan bir tepki (bir fenomen-görüngü)dir.

Genel olarak " intihar " deyimiyle; gerçek ölümle sonuçlanan bir " intihar ", ölümle sonuçlanmayan bir girişim, çevreyi intihar`la tehdit, intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışlar sergileme ve kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimlerinin akla geldiği belirtilmektedir. Diğer yandan bu karmaşıklığı (ancak böyle bir tanım gerçekten karmaşıktır) önlemek için bugün için bu gibi durumları şöyle tanımlamak daha uygun gibi görünmektedir.

1. Özkıyım (= intihar ) ölümle gerçekleşen kendini öldürme girişimidir.
2. Özkıyım girişimi (= intihar girişimi) kişi bulunduğunda henüz ölümün oluşmadığı kendini öldürme girişimidir.
3. Özkıyım ( intihar )ın gerçekleşebileceği davranış ( intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışları sergileme).
4. Ani gelişen (genelde bir intihar düşüncesi olmadığı halde) o andaki bir intihar duygusuyla ölümle sonuçlanabilecek durumlar (kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimleri).

Bu kısa girişle ilgili bir özet yapılacak olursa:

1. Özkıyım ( intihar ) bir fenomendir (=görüngü) ve her insanda görülebilir, yani bir patoloji değildir.
2. İster herhangi bir hastalıkla ilgili olsun isterse olmasın belirli bir süreci kapsayan bir düşünme boyutunu içerebilir.
3.Düşünme boyutunu hiç içermeden ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıkabilir.
4.Düşünmeyi etkileyen (depresif bozukluk gibi) bir hastalığın gidişi nedeniyle kişinin elinde olmadan oluşabilir.
5.Düşünme boyutunu içerse de, ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıksa "mutlak olarak" çaresizlik duygusunu uyandıran bir dizi duygusal yaşantıyı içerir.

Özkıyım ( intihar )ın Bulunulan Yerde Değerlendirilmesi
İntihar`ın bulunulan yerde değerlendirilmesi psikiyatride öncelikle sorulan şu sorunun sorulmasını gerektirir: Karşılaşılan durum gerçekten bir intihar mı? Başka bir deyişle "sakın organik bir sürece bağlı olmasın?"

Bunun anlamını şöyle açıklayabiliriz. Çoğu kez karşılaşılacak durum, kişinin bilincinin kendisini ifade edemeyecek kadar bulanık olmasıdır. Bu gibi durumda çağrı yapan kişilerden alınacak bilgiler büyük önem taşısa da ve hatta bir intihar girişimini destekler görünse de, bilinç bulanıklığına yol açabilecek diğer durumlar her zaman akılda tutulmalı

Yukarıdaki anlatımlardan şu anlamların çıktığını görüyoruz:

1. Karşılaşılan kişi çoğu kez yarı bilinçli ya da bilinçsiz durumda olacaktır.
2. Bu durumdaki kişinin derhal gerekli birincil yaşamsal destek girişimlerini gerçekleştirmek üzere ambulansa taşınması ve en kısa sürede acil servise taşınması gerekmektedir. Kişinin bu duruma bir intihar girişimi nedeniyle mi yoksa başka bir nedenle mi girdiğinin (bu destek sağlanmadan) araştırılması onanmaz bir durumdur.
3. Ambulans ekibindeki bir kişi, bu işlemler yapılırken, çağrıyı yapan kişilerden durumu aydınlatacak bilgileri eş zamanlı olarak alma ve hızla rapor etme durumundadır.
4. Eğer bu bir intihar girişimiyse bunun adli bir yönü de bulunduğu için bu rapor standart biçimde hazırlanmalı ve kişi acil servise ulaştığında, orada tutulacak dosyaya eklenmelidir (bu metinde böyle bir standart rapor taslağı sunulmuştur).
5. İntihar için kullanılan ilacın saptanıp gerekirse "toksikoloji" servisine anında başvurulup alınan bilgilerin rapora eklenmesi.

İntihar İçin Risk Etkenleri

1. Erkek Cinsiyeti
2. Yalnız yaşama, yeni ayrılmış ya da boşanmış olma
3. İleri yaş
4. Son 6 aydır kişinin sağlığında giderek bozulma
5. İş kaybı
6. Depresyon, şizofreni ya da organik beyin rahatsızlığının varlığı
7. Önceden Özkıyım (intihar) girişimi öyküsünün varlığı

Edinilmesi Gereken Önemli Bilgiler

1. Kişinin ne zamandan bu yana bu durumda görüldüğü,
2. Bir tıbbi rahatsızlığının bulunup bulunmadığı ve bu rahatsızlığın süregenlik ya da ciddiyet derecesi,
3. Psikiyatrik bir sağıtım altında bulunup bulunmadığı ya da son zamanlarda davranışlarında bir değişiklik gözlenip gözlenmediği,
4. Bir kriz yaşantısını doğurabilecek yaşamsal bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği,
5. (İlaç alarak) intihar düşünülüyorsa kişinin kullandığı ilaçların ve olası intihar gerçekleştirdiği ilacın saptanması.

Buradaki tanımla günümüz gerçeğine göre doğru (kuşkusuz bunlar ileride değişecektir) yorumlara varabilmek için verilmiştir. Bugün için kabul edilenlere göre bu tanımlarda şöyle değişiklik yapacağız:

1. İntihar insanın kendisini cezalandırması değil, çaresizliğin bir dışa vurumudur.
2. İntihar ne kadar planlanmış olsa bile kasıtlı (çaresizliğin bir anlatımı olduğu için) değildir.
3. İntihar`daki amaç yaşamdan uzaklaşmak değil, kendine acı veren gerçekliğinden uzaklaşmak, kendi gerçekliğini değiştirme konusundaki bir çaresizliğin anlatımıdır.
4. Özkıyım ( intihar ) patolojik bir davranış değildir, insanın doğasında varolan bir tepki (bir fenomen-görüngü)dir.

Genel olarak " intihar " deyimiyle; gerçek ölümle sonuçlanan bir " intihar ", ölümle sonuçlanmayan bir girişim, çevreyi intihar`la tehdit, intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışlar sergileme ve kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimlerinin akla geldiği belirtilmektedir. Diğer yandan bu karmaşıklığı (ancak böyle bir tanım gerçekten karmaşıktır) önlemek için bugün için bu gibi durumları şöyle tanımlamak daha uygun gibi görünmektedir.

1. Özkıyım (= intihar ) ölümle gerçekleşen kendini öldürme girişimidir.
2. Özkıyım girişimi (= intihar girişimi ) kişi bulunduğunda henüz ölümün oluşmadığı kendini öldürme girişimidir.
3. Özkıyım ( intihar )ın gerçekleşebileceği davranış ( intihar düşüncesi ile ya da böyle bir düşünce olmadan ortaya konan depresif davranışları sergileme).
4. Ani gelişen (genelde bir intihar düşüncesi olmadığı halde) o andaki bir intihar duygusuyla ölümle sonuçlanabilecek durumlar (kendi kendine zarar verme gibi çeşitli davranış biçimleri).

Bu kısa girişle ilgili bir özet yapılacak olursa:

1. Özkıyım (intihar) bir fenomendir (=görüngü) ve her insanda görülebilir, yani bir patoloji değildir.
2. İster herhangi bir hastalıkla ilgili olsun isterse olmasın belirli bir süreci kapsayan bir düşünme boyutunu içerebilir.
3.Düşünme boyutunu hiç içermeden ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıkabilir.
4.Düşünmeyi etkileyen (depresif bozukluk gibi) bir hastalığın gidişi nedeniyle kişinin elinde olmadan oluşabilir.
5.Düşünme boyutunu içerse de, ani bir duygusal yaşantı olarak da ortaya çıksa "mutlak olarak" çaresizlik duygusunu uyandıran bir dizi duygusal yaşantıyı içerir.

Özkıyım (intihar)ın Bulunulan Yerde Değerlendirilmesi
İntiharın bulunulan yerde değerlendirilmesi psikiyatride öncelikle sorulan şu sorunun sorulmasını gerektirir: Karşılaşılan durum gerçekten bir intihar mı? Başka bir deyişle "sakın organik bir sürece bağlı olmasın?"

Bunun anlamını şöyle açıklayabiliriz. Çoğu kez karşılaşılacak durum, kişinin bilincinin kendisini ifade edemeyecek kadar bulanık olmasıdır. Bu gibi durumda çağrı yapan kişilerden alınacak bilgiler büyük önem taşısa da ve hatta bir intihar girişimini destekler görünse de, bilinç bulanıklığına yol açabilecek diğer durumlar her zaman akılda tutulmalı

Yukarıdaki anlatımlardan şu anlamların çıktığını görüyoruz:

1. Karşılaşılan kişi çoğu kez yarı bilinçli ya da bilinçsiz durumda olacaktır.
2. Bu durumdaki kişinin derhal gerekli birincil yaşamsal destek girişimlerini gerçekleştirmek üzere ambulansa taşınması ve en kısa sürede acil servise taşınması gerekmektedir. Kişinin bu duruma bir intihar girişimi nedeniyle mi yoksa başka bir nedenle mi girdiğinin (bu destek sağlanmadan) araştırılması onanmaz bir durumdur.
3. Ambulans ekibindeki bir kişi, bu işlemler yapılırken, çağrıyı yapan kişilerden durumu aydınlatacak bilgileri eş zamanlı olarak alma ve hızla rapor etme durumundadır.
4. Eğer bu bir intihar girişimiyse bunun adli bir yönü de bulunduğu için bu rapor standart biçimde hazırlanmalı ve kişi acil servise ulaştığında, orada tutulacak dosyaya eklenmelidir (bu metinde böyle bir standart rapor taslağı sunulmuştur).
5. İntihar için kullanılan ilacın saptanıp gerekirse "toksikoloji" servisine anında başvurulup alınan bilgilerin rapora eklenmesi.

İntihar İçin Risk Etkenleri

1. Erkek Cinsiyeti
2. Yalnız yaşama, yeni ayrılmış ya da boşanmış olma
3. İleri yaş
4. Son 6 aydır kişinin sağlığında giderek bozulma
5. İş kaybı
6. Depresyon, şizofreni ya da organik beyin rahatsızlığının varlığı
7. Önceden Özkıyım ( intihar) girişimi öyküsünün varlığı

Edinilmesi Gereken Önemli Bilgiler


1. Kişinin ne zamandan bu yana bu durumda görüldüğü,
2. Bir tıbbi rahatsızlığının bulunup bulunmadığı ve bu rahatsızlığın süregenlik ya da ciddiyet derecesi,
3. Psikiyatrik bir sağıtım altında bulunup bulunmadığı ya da son zamanlarda davranışlarında bir değişiklik gözlenip gözlenmediği,
4. Bir kriz yaşantısını doğurabilecek yaşamsal bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği,
5. (İlaç alarak) intihar düşünülüyorsa kişinin kullandığı ilaçların ve olası intihar gerçekleştirdiği ilacın saptanması.


İntihar Hakkında Neler Biliyoruz?Eninde sonunda herkesin kendini öldürmek için geçerli bir sebebi vardır. Fakat intihar eden kişi diğerleri ile uzun süre iletişim kurmuş, onlardan yardım beklemiştir; intihar ise kişi için genellikle son çare olmaktadır. İntihar edenlerin büyük bir çoğunluğu bu niyetlerini eylemlerinden önce doğrudan veya dolaylı olarak arkadaşlarına veya yakınlarına anlatmışlardır.

Halk arasında yaygın olan bazı yanlış kanılar vardır ki, bunlar intihara eğilimi olanlar için tehlikeli ve teşvık edicidir. Bu tür yanlış kanılar yerine doğru olanları bilinirse, intihar niyetleri olan birçok kişinin bu niyetleri çok önceden anlaşılmıs ve yardım edilmiş olabilecektir.

Farberow ve Leonard bu konudaki yanlış kanıları ve doğru olan şekillerini bir liste halinde toplamışlardır:



Yanlış
Doğru

İntihar hakkında konuşanlar intihar etmez.
Kendini öldüren her on kişiden sekizi intihar niyetlerini daha önce kesin uyarılarla bildirmislerdir.

İntihar eden kişiler gerçekten ölmek niyetindedir.
İntihara kalkışanların bir kısmı ölmek ve yaşamak arasında karar verememişir.

İntihar uyarısız olur.
İntihara kalkışan kişi bunu çeşitli yollarla bildirir. Bu yollara karşı alarmda olursak intihar önlenebilir.

Bir kişi intihar etme eğilimindeyse, bu sonsuza kadar devam eder.
Bu kişilerde intihar etme arzusu kısıtlı bir süre için olur. Kurtarılabilirlerse, hayatlarının geri kalan kısmını mutlu olarak yaşayabilirler.

Bir intihar krizinden sonra intihar riski sona ermiştir.
Birçok intihar ilk girişimten sonraki bireyin sağlıksız fikirlerini eyleme geçirebileceği enerjıye sahipken üç ay içinde olmuştur.

İntihar olayları zenginler arasında veya tam tersi fakirler arasında görülür.
İntihar ne sadece zenginin ne de fakirin sorunudur. Toplumun her kesiminde olmaktadır ve de çok demokratiktir.

İntihar bir ailede genetik olarak bireylere aktarılan bir mirastır.
İntihar aileye dadanmaz. Sadece bireyin sorunudur ve önlenebilir.

Bütün intihar eden bireyler kafaca hastadır. Yüzlerce intihar olayında intihar edenler çok mutsuzdurlar; fakat bu, onların kafaca hasta olmalarını gerektirmez.

intihar.de



İntiharın Sosyolojik NedenleriBuraya kadar bahsedilen nedenlerin intiharlar üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir gerçektir. Fakat en önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını da denetim altına alabilmektedir.
“İntihar etmek belki insan doğasına aykırıdır; ama elverişsiz toplumsal koşullar da insana karşıdır. Bu elverişsiz koşullara karşı verilen savaşta ise herkesin aynı direnci göstermesi her zaman için olası değildir.”

Sosyologlar, toplumun bireyleri üzerindeki kontrolünün başarısız olması sonucu intiharların ortaya çıktığını savunurlar. Sosyolojik teorilerin çok büyük bir çoğunluğu Durkheim’in teorisinden etkilenmiştir. Durkheim, intiharın nedenlerin araştıran bir çalışma yapmıştır, ki bu çalışma sosyal bilimlerde istatistik yöntemlerin kullanıldığı ilk çalışmadır.

İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık intiharların yıllık toplamının hemen hemen aynı kaldığını göstermektedir. Bu nedenle intiharın nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması gerekir.

Durkheim, intiharın toplumsal nedenlerini ele almadan önce, toplumsal olmayan nedenleri üzerinde durur ve bunların intiharla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır. Psikolo-organik ve fizik çevre gibi toplumsal olmayan nedenlerle intihar oranlarını istatistiksel olarak karşılaştırır.

Ona göre, akıl hastalığı, sarhoşluk ve ırk gibi psiko-organik özelliklerle intihar arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksektir, oysa intihar oranı erkeklerde yüksektir. Yine, yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde, intihar oranı düşüktür. Almanya’nın bazı bölgelerinde, diğerlerine oranla alkol tüketimi fazla olmasına rağmen, buralarda intihar oranının az olması ve Germen ırkına bağlı toplumların herbirinde intihar oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi değişkenlerle intihar arasında bir ilişki olmadığını gösterir.

İklim ve kosmik etmenlerle intihar arasında zorunlu bir ilişkinin olmadığını da, belirli bir toplumda çağdan çağa intihar oranının değişmesini göstererek belitir. Bazı mevsimlerde intihar oranının artması ya da gündüzleri intihar oranının geceye göre daha fazla olması, o zamanlarda toplumsal hayatın daha yoğun bir biçimalmasındandır.

Durkheim, toplumsal olmayan etmenlerle intihar arsında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtmekle beraber, bu etmenlerin dolaylı etkilerini de yadsımamaktadır.

Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal nedenlere göre intiharları üçe ayırır:

1) Bencil (Egoistic) İntiharlar: Bireyin bağlı olduğu din, politik zümre, aile vb. tarafından korunulmamış olmasından kaynaklanır. Yani, toplumsal bağlar gevşek olduğu, birey kendini yalnız hissettiği zaman belirir. Bireyin bağlı olduğu grup bağları zayıfladıkça ve gruba bağımlılığı azaldıkça, birey, kendi özel ilgileriyle başbaşa kalır; yalnızlık hisseder. Kişi için hayat anlamını yitirir; oysa, o topluma bağlı olarak yaşamak ihtiyacındadır. Avrupa toplumlarının intihar istatistiklerine bakıldığında Katolik toplumlarda intihar oranı düşük, protestan toplumlarda ise yüksektir.


Dinlere göre Milyon Nüfusta İntihar

Protestan toplumlar 190

Protestan ve Katoliklerin karışık olduğu toplumlar 96

Katolik toplumlar 58

Durkheim buna neden olarak Protestanlığın Katolikliğe göre daha özgür ve hoşgörülü olmasını gösterir.

Bireyi topluma bağlayan sadece din zümresi değildir. Durkheim, ailenin, politik zümrenin de aynı işi gördüklerini söyleyerek, bütün toplumlarda bekârların intihar oranının svlilere göre daha yüksek; evlilerde de çocuksuz olanların çocuklu ailelere göre daha fazla olduğunu ileri sürerek, bu savanı istatistiklerle kanıtlamıştır.

Politik zümre de insanı korur. Politik kargaşalıkların ve büyük toplumssal bunalımların intihar oranını düşürdüğünü belirtir. Bu dönemlerde toplumsal hayat yoğunlaşır, bireyin ruhunu sımsıkı sarar, birey kendini yalnız hissetmez. Bu nedenle de bencil intiharlar azalır.

2) Elcil (Altruistic) İntiharlar: Birey sadece toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman değil, topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar eder. Durkheim buna örnek olarak, Hindistan’da eşi ölen kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını (suttee) gösterir.

Bu intihar türünde kendini öldüren kişi, toplumsal bir ödevi yerine getirmek amcıyla bu eylemi gerçekleştirir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel cezalara çarptırılır. Kısaca, bu gibi kişilerin üzerine toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta, onu intihara sürüklemeye çalışmaktadır.

Elcil intiharlarda kişi için, hayatı anlamını yitirmemiş, hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını feda etmiştir; bu eyleminin mükafatını göreceğini umar.

Günümüz toplumlarında bireysel kişilik, kollektif kişilikten iyice sıyrıldığı için bu türden intiharların yaygın olmadığını, ama seyrek de olsa, kendisine verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için, onurunu korumak amacıyla, utançtan kurtulmak için kendini öldürenlere rastlanır.

Bugün elcil intiharların hâlâ sürüp gittiği özel bir toplumsal çevre vardır, o da ordudur. Durkheim’a göre; ordudaki intihar ilkel toplumlardaki intiharın bir artakalımıdır. Çünkü askerlik ahlakı bazı yönleriyle ilkel ahlakın bir artakalımıdır.

Bazı Ülkelerde Aynı Yaştaki Sivillerde ve Orduda İntihar Oranı (milyonda)

Ülkeler
Yıllar
Sivillerde
Askerlerde

Avusturya
1876-90
122
1253

Prusya

394
607

İtalya

77
407

Fransa

265
333

İngiltere

79
209


Yukarıdaki tablo Durkheim’ın hipotezini doğrular niteliktedir. Durkheim, günümüze yaklaştıkça ordudaki intiharların azaldığını yine istatistiklere dayanarak belirtir. Bunun nedenini ise Durkheim, ordudaki askerlik ruhunun gevşemesine bağlamaktadır.

3) Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür intiharlar, bir takım toplumsal bunalımlar sonucu, toplumun yapısında meydana gelen değişiklerle bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst olması sonucu gerçekleşen intiharlardır.

Bazı görüşlerin tersine Durkheim sefaletin tek başına intiharlara neden olmadığını belirtir. Çünkü, yoksulluk düşük intihar oranları ile birlikte bulunmuştur.

Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir. Meydana gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da zararlı olsun, bunun hiçbir önemi yoktur. Önemli olan toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır. İşte, intiharın nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir.

İntiharı arttıran kargaşalık halleri, sadece ekonomik bunalım, düzensizlik değil; aynı zamanda aile yaşamında meydana gelen kargaşalıklar da bu oranı arttırmaktadır. Çeşitli aile bunalımları arasında en önemlilerinden ikisi, keşkusuz, dullukla, boşanma ya da mehkeme kararıyla ayrı yaşamadır. Gerçekten karı-kocadan biri ölünce aile düzeni alt-üst olur, geriye kalan karı ya da koca bu yeni duruma kendini uyduramaz, bu yüzden de bu gibilerde kendi kendini öldürme eğilimi kolaylaşır. Dul erkek ya da kadınlarda intihar oranı, evlilerdeki intihar oranınından çok yüksektir. Hemen hemen her toplumda boşanmışlarda intihar oranı, değil evlilerden, dullardan, bekârlardan bile daha fazladır.

Boşanma ve İntihar Bakımından Bazı Avrupa Toplumlarının Karşılaştırılması


1000 evlilikte yıllık boşanma (ortalama)
Milyon nüfusta intihar

I. Boşanma ve ayrılmanın az olduğu toplumlar
2.07
46.5

II. Boşanma ve ayrılmaların orta derece olduğu toplumlar
6.4
109.6

III. Boşanma ve ayrılmaların çok olduğu toplumlar
37.3
257


Boşanmaların yasak olmadığı, çok olduğu toplumlarda kadınların intihar oranı erkeklerden azdır. Boşanmanın yasak ya da az olduğu toplumlarda aksine kadınların oranı daha fazladır.

Durkheim’a göre bunun nedenini evlilik hayatında, boşanma yasağının erkeğin lehine, kadının da aleyhine işlemesinde aramak gerekir. Çünkü boşanma yasağı erkeği pek etkilemez. Oysa kadını toplumsal kurallar evlilik bağına sıkı sıkıya bağlar. Evlilik dayanılmaz hale gelince evli kadınlar bu gibi toplumlarda intihara erkek evlilerden daha yatkındırlar.

Durkheim, çağdaş toplumların en belirgin bir özelliği olarak nitelediği anomik intihar tipine özel bir ilgi göstermektedir. Anomik hâl ve buna bağlı olarak artan intiharlar, bireyin toplum arasındaki bağların zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek gelişmesi, yeni çağdaş toplumun evrensel bunalımıdır.

Yakın bir geçmiş içinde, intiharların ülkelere göre üç-dört katlık artış gösterdiğini görüyoruz. Durkheim’a göre anomi; ekonomi dünyasında işveren-ücretli ilişkileri düzeyinde ve nihayet birbirleriyle bütünleşemeyen ayrıntılı çalışmalar yığınına bölünmüş bilimlerin aşırı parçalanması ve uzmanlaşması sonucu bilgi alanında görülmektedir.

Kısaca özetlersek, Durkheim'a göre intihar, nedenleri yadsınamayacak kadar toplumsal olan bir olgudur. Bu olgunun nedenlerini belirleyen güçler, belirli bir toplumda oluşan ve intihar dürtüsü yaratan akımlardır. İntiharların gerçek nedenleri olan bu toplumsal güçler bir toplumdan diğerine, bir dinden diğerine değişiklik gösterebilir. Ama önemli olan bireyden değil, grup veya toplumdan kaynaklanmış olmalarıdır. İlk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görünen intihar, gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur. Belirli bir toplumun herhangi bir dönemindeki intihar sayısını, o toplumun, o dönemdeki ahlâk yapısı belirler. Her toplumun morfolojik ve sosyal yapısına göre, intihara kollektif eğilimi vardır. Bu durum belirli bir oranı geçmemek koşuluyla normaldir. Fakat Durkheim, bu oranın ne olduğunu belirtmemiştir.

Durkheim sonrasında, sosyoloji alanında intihar konusu ile ilgili teorileri başlıca iki gruba ayırmak mümkündür: Sosyal Etkileşim Teorileri ve Sosyal Bütünleşme Teorileri.

Sosyal Etkileşim yaklaşımını da kendi içinde iki alt guruba ayırmak mümkündür. Sembolik Etkileşme ve Saha Teorileri olarak ayırabileceğimiz bu görüşler aslında birbirlerinden çok farklı değildir.

Sembolik Etkileşim Teorilerine göre, birey için başkalarının onun hakkında ne düşündükleri önemlidir. Gurur, pişmanlık, utanç gibi duygular ağır basar. Kişi sosyal çevresi tarafından devamlı olarak kontrol altındadır. Eğer davranışları çevresindekiler tarafından olumlu olarak kabul ediliyorsa, kişi takdir edilir ve destek görür. Aksi durumda, kişinin davranışları olumsuz olarak nitelendiriliyorsa, çevresi tarafından reddedilir ve kabul görmez. Bu durum kişiyi intihara sürükleyebilir.

Saha Teorisi ise kişinin intihar etme eğilimine, çevreden gelen sosyal cevap etki etmektedir; kişinin davranışının yönünü belirlemektedir görüşünü savunur. Birey için önemli olan, çevresi tarafından yardım görmektedir, eğer içinde bulunduğu durumdan kurtulması için çevresi gerekli desteği sağlamazsa, birey intihar edebilir. Davranışı belirleyici kuvvetlerin alanı kişinin dışında yeralan sosyal çevre olduğu kadar, bireyin isteklerinden, dürtülerinden oluşan iç faktörler de burada önemlidir. Bu teoriyi geliştiren Kobler ve Stotland’a göre, kişinin amacı aslında ölmek değil, yardım istemektir. Çevredekiler umutsuzluğu kuvvetlendirir yönde davranırlarsa intihar ihtimali artar.

Sosyal Bütünleşme Teorileri birbirlerinden çok farklı görüşlerden oluşur. Sosyologlar, sosyal bütünleşmenin anlamı üzerinde hemfikir değildir. Bu tür teoriler daha çok, Durkheim’ın teorisinin eleştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde ortaya konulmuştur.

Douglas, intihar analizinde Durkheim’ı reddeder. Ona göre istatistiksel verilerle bir sosyolojik teori kurulamaz. Bir intihar hareketi, o kişi için canını, ruhunu bir başka dünyaya yollamaktır veya sadece cezalandırılmış olmak istemektir.

Johnson, Durkheim’ın yönteminin modernizm öncesi olduğunu ve dökümantasyon olarak zayıf olduğunu ileri sürer. Ona göre Durkheim’ın dört tip intiharı aslında tek bir tip intihardır. Johnson, çalışmalarını egoistik ve anomik intiharların aynı olduğunu ispatlamak için yapmıştır.

Powell, Durkheim’daki anomi kavramını yeniden formüle etmeye çalışmıştır. Teorisinde bireyin ya toplum tarafından dışlanmış, ya toplum tarafından sarılmış, ya da toplum tarafından bütünleştirilmiş olduğunu söyler. İlk ikisinde intihar daha yaygındır. Kişinin hedefleri, onun adına toplum tarafından belirlenmiştir. Eğer kişi önceden belirlenen bu hedefleri kabul etmezse anomi ortaya çıkar.

Powell, verdiği örneklerde sadece mesleki statüyle intihar ilişkisi üzerinde durur. Diğer değişkenler için uygun örnekler gösteremez; bu da teorisinin eksikliğini gösterir.

Ginsberg anomiyi sosyal bir olay olmaktan çok, psikolojik bir olay olarak ele almıştır. Anomi, umut seviyesi olarak, bir kişinin hedef ve niyetlerini ne kadar çok arzuladığının ölçüsüdür; bireyin umutsuzluk ve başarısızlığından kaynaklanır. Yani, kişinin bugünkü başarısının derecesi gelecekteki umut seviyesinin de ölçüsüdür, başarısız ise umut seviyesi düşer.

Gibbs ve martin’e göre bir toplum intihar oranı o toplumdaki birleşme derecesiyle ters orantılı olarak değişir. Bir grupta birleşme statüsü ne kadar yüksekse intihar oranı o kadar azdır. Gibbs ve Martin de, anomik ve egoistik intiharlar arasında fazla bir fark olmadığı görüşündedirler.

Durkheim sonrasındaki kısaca bahsedilen bu görüşler yapılan bir çok araştırma sonuçlarından elde edilen verilerin ışığında oluşturulmuştur. Bazı toplumsal olgularla intiharlar arasındaki ilişkinin gösterilmesi, bu tür teorilerin önemini vurgulamak açısından gereklidir.

Çeşitli toplumların gelenekleri, diğerleri, dinleri, yaşayış biçimleri bu toplumların intihar oranlarında kendi etkilerini göstermektedir. Bireysel rekabetin yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum ilişkisindeki kopukluk intihar oranların fazla olmasında kendini gösterir. Benzer şekilde, toplumun bireyi sıkı sıkıya kontrol ettiği geleneksel toplumlarda da intiharlar oldukça sık görülür. Toplumların intihara karşı gösterdikleri tepkinin yönü de bu oranları etkilemektedir. Özellikle intiharın onurlu bir davranış olarak kabul edildiği Japonya gibi gelenekçi toplumlarda, intiharların sıkça görülmesi bunu destekler niteliktedir.

Çağdaş toplumlarda şehirlerde intiharların daha sık görülmesinin aksine, geleneksel toplumlarda da kırsal bölgelerde oransal bir fazlalık göze çarpar. Bı ise, sosyal ve kültürel yapıdaki bütünleşmenin sağlıksız bir görünüm arzettiği iki zıt uçta, toplumsal güçlerin intiharlar üzerindeki artırıcı etkisini göstermektedir.

Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, sanayileşmiş toplumlarda intihar oranları çok yüksektir. Temel ilkesi bireycilik ve bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda herkes kendini diğerlerinden farklı görmekte ve aralarında kıyasıya bir mücadele başlamaktadır. Bu bireycilik anlayışı, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine neden olmaktadır. Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini artırıyor. Bireyler arasında kıyasıya bir yarış başlıyor; tabii bu yarışta bazıları çok gerilerde kalıyor.

Diğerleriyle yarışan birey, aynı zamanda makinelerle, gürültülerle, saniyelerle ritmik bir yarış içindedir. Bu koşullar içinde makinenin bir parçası durumuna gelen birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte ve bunalıma dahi düşebilmektedir. Makineler dünyasında kendini yapayalnız hisseden bir birey için ölüm, sonsuz bir dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anlamına gelebilmektedir.

Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarında görülen bir ortak nokta da, kırsal kesimdeki intihar oranlarının şehirlerdeki oranlara yaklaşmakta olduğudur. Günümüzde kırsal kesimde de değerler değişmekte, bireyci anlayış hakim olmaya başlamaktadır.

Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği için, sonu intiharlara kadar varan çeşitli uyum sorunları görülmektedir. Gerçekten de herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini tanımadığı, bireyciliğin hakim olduğu, yaşamı resmi kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir ortama girmek insanları intihara bile sürükleyebilmektedir.

Benzer şekilde, çeşitli sebeplerle başka ülkelerde kalanlarda da, ülkelerine döndüklerinde çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu tür bir kültür çatışması içinde bulunan bireylerde çeşitli sorunlar olabilmekte ve intihar olayları olabilmektedir.

Bazı araştırmaların gösterdiği gibi, bir ülkeden diğerine göç edenlerin intihar oranı kendi ülkelerindekinden ve göç ettikleri ülkelerinkinden çok daha yüksektir.

Aşırı şehirleşme, sanayileşme ve göç gibi faktörler intiharların artmasına neden olabilmektedir. Fakat kültürel farkların azaldığı, yokolmaya başladığı durumlarda da sorun daha farklı boyutlar kazanabilmektedir.

Sosyal yaşamın yoğunlaştığı, toplum ruhunun bireyleri sardığı savaş yıllarında özellikle erkeklerde intihar oranları azalmaktadır. Ortak bir mücadele, duygu birliği bireyleri kaynaştırmakta ve bireysel sorunları arka plana itmektedir. Bu durum, psikologların iddia ettiği gibi saldırganlığın dışa yönelmesinden daha çok, toplumsal bütünleşmenin bir sonucu olsa gerektir.

Soruna saldırganlık açısından baksak dahi, toplumsal etkenlerin önemi ortaya çıkmaktadır. Psikolojik ve sosyolojik bir çok araştırma cinayet ve intihar arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bunların bir kısmı katillerin neden intihar ettiğini araştırırken, diğerleri kişilerin saldırganlıklarını ifade etmek için intihar ya da adam öldürme arasındaki tercihlerini incelemişlerdir.

Bu tür bir araştırma yapan Wolfgang’a göre, cinayetten sonra kızgınlığa yolaçan düşünce geçmezse, katil enerjisini kendine boşaltır ve intihar eder. Fakat Wolfgang kalan enerjinin neden başkası üstüne boşaltılmadığını izah edemez.

İngiltere’de araştırma yapan West’e göre intihar eden ve etmiyen katiller arasında farklılıklar vardır. İntihar eden katiller daha çok eşlerini ve çocuklarını öldürmektedir ve gerçek cinayet işlerken, gerekse intihar ederken vahşi olmayan metodları kullanmaktadırlar. Kadınlarda cinayetten sonra intihar etme daha fazladır.

Henry ve Short’a göre intihar ve cinayet aynı kaynaktan gelmektedir. Özgürlüğü daha çok olan bir topluluğun üyelerinin, daha az olan topluluğun üyelerine göre intihara daha yatkın olduğunu belirtirler. Henry ve Short’un bulgularına göre; statü hiyerarşisindeki pozisyonla intihar pozitif, adam öldürme ise negatif yönde değişir; davranış üzerindeki dış baskının gücüyle intihar negatif, adam öldürme pozitif yönde değişir.

Birçok araştırmanın belirttiğine göre, bir toplumda intihar ve cinayet oranları ters yönde değişir. Dinin etkin bir baskı kurumu olduğunu dikkate alırsak şu örnek oldukça ilgi çekicidir: Almanya ve Fransa’da Protestan kentlerinde saldırı oranı düşük, intihar oranı yüksektir; aksine Katolik kentlerde ise saldırı oranı yüksek, intihar oranı düşüktür. Yani, bireyin saldıganlık objesini seçmesinde bile toplumsal güçler belirleyici bir rol oynayabilmektedir.


Bir Kendini Öldürme Biçimi!Çocuğunuz okula yürüyerek gidip gelebilir mi? Nerede spor yapıyor? Mahallenizde havuz var mı? Öğlen yemeğine en fazla kaç dakika ayırıyorsunuz? İradeniz çok mu zayıf?

Gençken gayet iyiydiniz de 30'u devirince oturduğu yerde şiştikçe şişen, biçimsiz, sevimsiz, iradesiz bir patates çuvalı gibi oldunuz. Üzülmeyin, bu dertle uzun yaşamak pek mümkün değil. Suçlu obez kapitalizm! Ve tek kurban da siz değilsiniz

Tarihi 'kıtlık-savaş' döngüleriyle
çizilen dünya, hiç bu kadar semirmemişti. Oysa karnını tıka basa doyuran şanslıların damarlarındaki 'kan-yağ' karışımı sağlıklı, uzun ve mutlu bir ömür vaat etmiyor.
Bu, Akdeniz, Japon gibi geleneksel mutfakların 'reçete' niyetine yazıldığı, kalabalıklarınsa birbirine benzer biçimde beslendiği dünyada, 'sınır tanımaz' bir sorun.
'Asansör kullanmayın', 'Otobüsten bir durak önce inin' gibi incilerin ne denli etkili olduğu ortada. İngiliz 'The Observer' gazetesinde 'Suçlu Kapitalizm' diyen Will Hutton ise, 'semirme' sorununa gerçek bir çözüm arıyorsak, hesaba katmak zorunda olduğumuz 'kelimeler'le konuşuyor:


10 kişiden en fazla 4'ü 'normal'

"Amerikan Cerrahlar Birliği, Amerikalıların yüzde 60'ının şişman ya da obez olduğunu açıkladı. Amerikalıların kendilerini
abur cuburla öldürmelerinin önüne nasıl geçileceği ulusal sorun. Amerika boyutuna erişmese de, Britanyalılar da aynı hastalıktan musdarip. Her beş Britanyalıdan birinin ve çocuklarınyüzde 13'ünün obez olduğu tahmin ediliyor.
Obezite öldürüyor. Şişmanlığın yaşam beklentisini kısalttığına dair deliller de hızla çoğalıyor. Ayrıca, tip-2 şeker hastalığı, kalp krizi, kolon ve yumurtalık kanseri, safra ve mesane hastalıkları şişman insanlarda daha sık görülüyor.


Alışkanlıklarımız ve biz

Tavsiyelerin pek işe yaramadığı doğru. Ben tüm direnmelerime rağmen son yıllarda fazlasıyla kilo aldım. Ama sağlık otoritelerini suçlamak niyetinde değilim. Şişmanlığım alışkanlıklarımın bir sonucu. Hareketsiz yaşamım, yeme-içme alışkanlıklarım
eskiden olduğu gibi şimdi de aynen sürüyor: Yaşam biçimimin doğurduğu ihtiyaçların beni hapsettiği sınırlarımı zorlayarak. Ve korkarım ki benim yaşam biçimim sizinkisine fazlasıyla benziyor.
Küçük bir azınlık, öz disiplin ve büyük gayretlerlerle genel akımın dışında kalmayı başarırken, büyük bir çoğunluğuk obeziteyi yaratan ekonomik ve sosyal şartların kurbanı.


Zamanın denetimi

Obezite, zaman üzerindeki denetimi yitirmemizin ve yiyecek-içeçeğin tıpkı otomobil veya ayakkabı gibi, 'gayet sıradan' bir tüketim malzemelerine indirgenmesinin doğrudan sonucu. Kısaca obezite, modernitenin
sonucu.
Çocuklarda görülen şişmanlık genellikle yetersiz bedensel aktiviteden, sağlıksız yiyeceklerden, televizyon ve bilgisayar ekranı karşısında geçirilen saatlerden kaynaklanıyor.
Aslında yapılması gereken de çok basit: Çocuklar okula yürüyerek gitmeli, dengeli beslenmeli ve elbette ki daha çok hareket etmeli.
Yapılması gerekenler bunlar, ama gerçek farklı. Çocukların yüzde 75'i araçlarla okula götürülüyor, çünkü 20 yıllık eğitim maceramızın sonucu olarak ebeveynler, çocuklarını, uzak da olsa istedikleri okula gönderiyorlar. Çocuklarını kamu taşıma araçlarının tehlike ve zorluklarını tatmak zorunda bırakmamak için de bizzat kendileri okula götürüp getiriyorlar.
Sadece birkaç ailede düzenli yemek saatleri var. Anne ve baba uzun saatler çalışıyor, eve geliş zamanları hiç belli değil, çocuklar da istedikleri gibi karınlarını doyuruyorlar.
Yemeğin çabuk hazırlanması gerekiyor; kaçınılmaz olarak yağ oranı yüksek yiyecekler
seçiliyor. Bitkin ebeveyn, boş zamanında çocuğun bilgisayar oyunlarıyla oyalanmasına izin veriyor. Yerel yönetimlerin de spor tesisleri kuracak parası yok. Sonuç: Obez çocuklar.


Hayatın anonim tatları

Yetişkinler için de aynı hikâye geçerli. Amerikalı sosyolog Julie Schor'a göre Amerikan toplumunun anonimliği, Amerikalıları
tüketime itiyor. Amerikalılar toplumsal aktivitelerde bulamadıkları tasdiği tüketimde arıyorlar.
Toplumsal hayatın çöküşü ve de kolektif etki Amerikalıların daha çok kendi kendilerinde tatmin aramasına yol açıyor: Bu yüzden bu 'new age' modaları, kültler ve öğütlerin yükselişi. Bu yüzden günün her saati kontrolsüzce yemek yemeler. Bu yüzden fast-food ihtiyacı.
Daha iyi bir şeyler hazırlamak için azalan zaman da buna katkıda bulunuyor; çalışma saatleri ABD'de Britanya'ya oranla daha uzun ve düzensiz. Gıda şirketleri bu ihtiyaçlara cevap verecek dev holdingler kurdu: Yağlı hazır yiyeceklerin sunulduğu fast-food zincirleri.


Yağlı yiyeceğe vergi!

Bu hortum her türlü tepkiyi yutmadan, Ulusal Sağlık Dairesi (NHS) ciddi adımlar atmalı. Nasıl ki sigaralara vergi koyuyorsak, yağlı yiyeceklere de vergi koymalıyız. Yağlı yiyecek reklamlarında, tıpkı sigarada olduğu gibi, sağlıkla ilgili uyarılar yer almalı. Yiyecek zincirine hâkim olmalıyız: Nasıl büyütüldüğüne, nasıl üretildiğine, nasıl dağıtıldığına.
Uzun çalışma saatlerinin getirdiği olumsuz sonuçları önlemekte çok daha kararlı olmalıyız.
Çalışanlara daha fazla 'denetim hakkı' sağlamak, aynı zamanda çalışanların daha 'iyi' yemek yiyebilmeleri anlamına geliyor. Yerel demokrasiyi güçlendirmek, yerel yönetimlerin 'eğlenceli' tesisler kurmasını sağlamak için bir yöntem. Mahalle okullarının şartlarının iyileştirilmesi, çocuklara yürüyerek gidebilecekleri okullar sağlar.
Ama her şeyden önemlisi, tehlikenin sosyal kökleri olduğunu ve bertaraf etmek için sosyal tepkiler verilmesi gerektiğini kavramalıyız.
Tıpkı yıllardan beri sosyal demokratların ve sosyalistlerin dediği gibi. Bu sıradan insanların anlayacağı türden bir dava ve solun dirilişine muhtemelen katkıda bulunacak. Bu arada ben hâlâ balık yemeye ve haftada üç kez koşmaya özen gösteriyorum

Gençlerde İntihar Olgusu Gençler Niçin İntiharı Düşünür?
Kimler Risk Altında?
İntihar Eğilimin Belirtileri Nelerdir?
Nasıl Yardımcı Olabiliriz?

NELERIN BILINMESI GEREKIYOR?
İntihar Hakkında Gençlerin Konuştukları :
İntihar girişiminde bulunan insanların %80''i, daha önceden intihar etmeyi düşündüklerine dair işaretler verirler.
İntiharı Planlayanların Pek Çoğu Aslında Ölmeyi İstemezler
İntiharı düşünen pek çok ergenin ölüm hakkındaki düşünce ve duyguları oldukça karmaşıktır. Onların asıl istedikleri bedenlerini yokederek kendilerini zorlayan acıdan tamamen kurtularak rahatlamaktır.
İntihar Hakkında Konuşmak İntihar Riskini Artırmaz
Gençlere, umutsuzlukları ve çaresizlik duygularıyla ilgili hissettikleri üzerine açıkça konuşma cesareti ve fırsatı verilmesi, onların intihar etme risklerini azaltır.
Her Genç İntiharı Düşünebilir ya da İntihar Girişiminde Bulunabilir
Her kişilik tipinden, yaştan, ekonomik ve sosyal seviyeden genç intihar düşünceleriyle ya da riskiyle karşılaşabilir. Bu nedenle hiç bir gencin intihar konusundaki kaygıları ve verdiği işaretler gözardı edilmemelidir.
İntihar eğiliminin nedenleri, çoğukez karmaşık, derin ve uzun sürelidir.

Gencin intihar düşüncelerine ya da girişimine neden olan yakın geçmişindeki bir travma veya olay, aslında, çok daha derinlerde yatan problemlerden ve duygulardan kaynaklanıyor ve çok daha uzun bir geçmişe dayanıyor olabilir. Örneğin, ailenin parçalanması, bir yakının kaybı, kız veya erkek arkadaştan ayrılma, kişisel güven duygusunun azalması, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalması, vb. olaylar intihar düşüncesinin temelinde yatan asıl nedenler olabilir. Bu nedenle, intihar düşüncesinin nedenleri oldukça dikkatle incelenmeli ve araştırılmalıdır.

İntihar: Acıyı Sona erdirme Yollarından Biri :


İntiharı düşünen ya da intihar eden gençler genellikle kendilerini öldürmeyi istememektedirler. Onların istediği şey; acının tamamen son bulmasıdır. Bazı yetişkinler, gençlere sorunlarının geçici olduğunu anlatmaya çalışırlar. Fakat, gençler bu bilgiyi anlayabilecek ve kavrayabilecek bakış açısına sahip değildirler. Onlar acının ve mutsuzluk hissinin kalıcı olduğuna inanırlar. Dikkatlerinin ve enerjilerinin büyük bir kısmını ''Benlik''lerinin (egolarının) geliştirilmesine ve oluşturulmasına harcamaktadırlar. Abartılmış benlik duygularını dengeleyecek ve kontrol edecek değerler sistemi olgunlaşmamıştır henüz. Benlik duygularını zedeleyen olaylar karşısında dirençsizdirler. Ergen mantığı olayları siyah-beyaz ya da hep-hiç mantığı içinde sıralama ve depolama eğilimindedir. Bu nedenlerle, acıyı yaşamaktan veya yaşamlarına son vermekten başka seçeneklerinin olmadığına inanırlar. Onlar için intihar; geçici bir probleme, kalıcı bir çözümdür.

İntihar Hakkında Konuşmak İntihar Riskini Artırmaz :

İntihar hakkında ergenlerle konuşmak, ergenlerin kafalarındaki düşüncelere pek fazla etki etmez. Bir çoğu için intihar, üzerinde düşünülen bir seçenektir sadece.

Amerika’da 1999 yılında, 7-12 yaşları arasındaki 26,000 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırma sonuçlarına göre;


Araştırma konusu öğrencilerin;
%14''ünün intiharı düşündüğü,

%11''inin gerçekten intihar etmeyi tasarladığı,

%7''sinin intihar girişiminde bulunduğu,
%2''sinin intihar girişimi sonucu yaralandığı bulgulanmıştır.

Bu rakamların bizim ülkemizde daha düşük olduğu bilinmekle birlikte, ortaya çıkan sonuçlar oldukça ürkütücüdür. Bu sonuçlar, bazı öğrencilerin yaşamlarının son bulmasına neden olan trajik hikayeleri üstü kapalı bir şekilde yansıtmaktadır.

İntihar olgusunun, ergenler arasında ölümlere neden olmaya devam etmesinin yanında, 13 yaşından küçük çocuklar arasında da yaygınlaşmaya başladığı gözlenmektedir.

İntihar olgusunun toplumumuz için daha büyük bir tehlike olmadan önce, devlet kurumları, okullar, aileler ve diğer kuruluşlar gerekli organizasyonları, düzenlemeleri yapmalılar ve gerekli önlemleri almalılar.

Okul yöneticileri risk altındaki öğrencileri belirleyerek, onlara profesyonel yardım sunmak görevlerini yerine getirmelidirler.

Okul yöneticileri, öğretmenler, rehberler, ve ebeveynler;
Birilerinin onları umursadığını, dikkate aldığını,
Onların acılarına ve sıkıntılarına ortak olunduğunu,
Başka alternatiflerinin bulunduğunu,
ve intihar riski altındaki gençlerle çalışan profesyoneller referans gösterilerek, intihar olgusu hakkında daha fazla bilgi edinmeleri sağlanarak yardımcı olmalıdırlar.

Kimler Risk Altında ?

Aşağıdaki faktörler, özellikle birkaçı birarada bulunduğunda intihar riskini arttırır:
Depresyon ya da diğer psikiyatrik rahatsızlıklar,
Daha önce intihar girişiminde bulunulmuş olması,
Kendine olan güven ve saygının yitirilmiş olması,
Acizlik, çaresizlik ve ümitsizlik hisleri,
Okulda ya da dışarıda kanunlara karşı gelme (çatışma),
Kötü davranışlara maruz kalma,
Cinsel taciz veya fiziksel şiddete maruz kalma,
Homoseksüellik veya lezbiyenlik,
Travmalar veya yakınların kaybı,
Sosyal yalıtılmışlık (yalnızlık ve yabancılaşma duyguları),
Aile üyelerinin veya arkadaşların intihar girişimleri,
Alkol veya uyuşturucu kullanımı.


Dikkat Edilmesi Gereken İntihar Eğilimi Belirtileri :

İntihar eğilimi veya intihar eğilimine yönelik davranışların çok net belirtilerinin görülmemesine rağmen, gerçekte ergenler çoğu zaman dikkat edilmesi gereken işaretler verirler. Bunları acil yardım çağrıları olarak değerlendirmek gerekir. Şöyle ki;

Ölüm veya intihar ile ilgili konuşmak, şakalar yapmak,
Alkol veya uyuşturucu maddelerin kullanımındaki artış,
Sahip oldukları eşyaları dağıtarak "son" hazırlığı yapmak,
Riskli olan davranışlara olan eğilimin artması, risk almanın çekici hale gelmesi,
Agresiflik ve sinirlilik halinde artış, tahammülsüzlük,
Uzun süreli sıkıntılı haller ve moral çöküntüleri,
Beklenmedik heyecanlar gösterme ve hislenmeler,
Umutsuzluk hissini yansıtan davranışlar,
Zihnin ölüm ve intihar düşünceleri ile meşgul olması, (Örn: Ölümle, intiharla ilgili yazılan yazılar, çizilen şekil ve resimler)
Ani davranış değişikliği (Örn:Tepkisel davranışlardan içine kapanıklığa, içine kapanıklıktan hiperaktifliğe geçiş)
Uyku bozuklukları ve iştah kaybı,
Önceden önem verilen ilişkilere ve eylemlere ilginin azalması,
Dış görünümde ve kendine gösterilen özendeki değişiklik.
Okulda ya da sosyal yaşantıdaki diğer değişiklikler:
Devamsızlık,
Okul performansında azalma,
Konsantrasyon güçlüğü,
Ödevleri tamamlamada başarısızlık,
İlgisizlik, meraksızlık,
Sınıf arkadaşlarıyla ilişkilerinde değişiklik,


Nasıl Yardım Edilebilir ?

Çoğunlukla gençlerin problemlerini veya yetişkinler hakkındaki şikayetlerini dikkatlice dinlemeyiz. Onların problemlerini ya nasihatler vererek çözmeye, ya ilgisiz birkaç sözcük ile geçiştirmeye bazen de kızıp azarlayarak onları sindirerek halletmeye çalışırız. Gençler kendilerini ne kadar ilgi ve dikkatle dinlediğimizi ve onlara cevap verdiğimizi anlayacak kadar zekidirler. Onların gerçek ihtiyacı, onları dikkatlice dinleyecek ve sorunlarına adilce yaklaşacak yetişkinlerdir.

Bir yetişkin ne zaman bir ergene ya da gence sorununun ne olduğunu sorarak ilişkiye geçmeye çalışsa, sık sık karşılaşılan durum, öğrencinin omuz silkmesi ya da "hiçbir şey yok" diyerek cevabı geçiştirmesidir. Bu nokta unutulmamalıdır.Bir ergenin bir yetişkine, öğretmenine ya da danışmanına hislerini, problemlerini açıklayarak ifşa etmeden önce ikna olması gereken şey; umursandığı, kendisine saygı duyulduğu, hislerini açıkladığın-da kendisine adil davranılacağı ve aşağılanmayacağı konusunda edindiği izlenimdir.

Ergende gözlemlenen değişiklikler üzerine odaklanmak başlangıç için iyi bir yoldur.

Örneğin; "son zamanlarda dikkat ediyorum, ..... (davranış değişikliği söylenir). Bana bu konuda anlatmak istediklerin var mı?", gibi bir soru yöneltilebilir.

Ergenler, hislerini anlattıkları zaman asla bir çözüm sunulmamalı ya da başkalarıyla karşılaştırmalar yapılmamalıdır. Sadece samimiyetle dinlemekle yetinilmelidir. Bu şekilde iki önemli mesaj verilmiş olur:

1) Senin hislerini ve problemlerini ciddiye alıyorum ve asla küçümsemiyorum, 2) Sana yardımcı olmak için gerekli ve yeterli özeni gösteriyorum.

Ergenin, gencin söylediklerinin altında yatan asıl mesajları farketmeye ve hissetmeye Çalışılmalıdır. "Ölümü .......''ye tercih ederim." , "hiçbir şey istemiyorum" veya benim burada olmamam herkes için daha iyi olacak" gibi cümlelere dikkat edilmelidir.

Riskin Değerlendirilmesi, Farkedilmesi :

Bir ergen ya da gencin intiharla ilgili ne düşündüğünü öğrenmenin en iyi yolu, uygun ortam ve zamanda ona direkt sormaktır:

" Kendini öldürmeyi düşünüyor musun? "

Bu, kişinin kafasından geçenleri ortaya koymasını sağlamaz. Daha çok, hayatının nasıl geçtiği, kendini ne kadar kötü hissettiği konusunda konuşmasına yardımcı olur.

Eğer " kendini öldürmeyi düşünüyor musun?" sorusuna ergen, "evet" diye cevap verirse

" Hangi yöntemlerle öldürmeyi düşünüyorsun? "

" Ne ile yapmaya niyetlisin? " (Silah, ilaç,....)

" Ne zaman intihar etmeyi düşünüyorsun? "

sorularıyla devam edilmelidir.

Sorulara alınan yanıtlarda; yöntemin net bir biçimde tanımlanması, kullanılması düşünülen aracın somut bir şekilde anlatılması ve öldürme olasılığının yüksek olması, yanıtlarda eylemin kısa zamanda yapılacağına dair somut verilerin bulunması, riski büyütür.

İntihar sonucu ölüm riski şu şekilde formüle edilebilir:

RISK = Öldürücülük + Elde Edilebilirlik + Kısa Z

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
intihar


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
ilginç ßir intihar:S AnqeL Serbest Kürsü 4 29 Mart 2009 20:06
6 intihar komandosu intihar etti Cemalizim Haber Arşivi 0 19 Ağustos 2008 17:50
Adana'da intihar Collettivo Haber Arşivi 1 11 Ağustos 2008 15:08