IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası

IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası (https://www.ircforumlari.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.ircforumlari.net/serbest-kursu/)
-   -   ..::baL'câ::.. (https://www.ircforumlari.net/serbest-kursu/188969-balca.html)

KraLiSHE 20 Mart 2009 02:21

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Izi
Kalır
Sıradan
Cümleleri(m)in . .






[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]












[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Gökku$agim yok artik ,soldu renklerim...






[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Hepimiz Hayallerimiz Kadar Varoluruz
Ve Hepimiz ..
Söyledigimiz Kadar Degil Hissettigimiz Kadar Severiz..!


KraLiSHE 20 Mart 2009 02:46

Cevap: ..::baL'câ::..
 
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Yokluğun soğuk bir savaş gönlümde...
Seni beklemekten vazgeçiyorum.

Uzayan tutsaklığımda,dalgalanan esaret bayrağının altında,dökülen kanda boğuluyor gülüşlerim...

Üzerine çığ düşmüş beklentilerimin hareketsizliğinde,umutlarımı birbirine çatıp duruyorum.

Kalemimde ölü şairlerden hırsızlama harflerle,tekil cümleler kuruyorum acılarla uyumlu...


Saçlarımda kelepçesi hükümlü rüzgar...
Savruluyorum.

Yine dalgın gemiler geçiyor ıslak gözlerimden...


Gün yüzünü dönerken geceye,düştüğüm tepelerine yeniden tırmanıyorum,
kendi mazoşist duygularımla...

Herkes uyurken düşlerine, ben sevilmediğimin altını çiziyorum , parantezi bol satır aralarında...

Çizdikçe çoğalıyor yalnızlığım.

Yine dalgın gemiler geçiyor ıslak gözlerimden...

Senin için bir dalgınlık daha tutuyorum aklımdan...

Nikotine kesmiş verem kokulu odamda; (d)alıyorum bir fincan kahveyle sensizliği, kırk yıl kalasın diye hatırımda...

Hüzünlü yaz(g)ılar baskı kurarken sürgün yanlarıma,tenimde unuttuğun yangınlarda ısınıyor sözlerimin sahte sahipleri...

Oysa sana (k)aralamıştım tüm bildiklerimi...


Kararlı yürüyüşlerde ıslıkla çalınan marşlara eşlik etmiştim, aldırmadan tel örgülerin yırtıcılığına...

Yeni bir ülke kurar gibi anlatmıştım umutlarımı.
Şimdi kararlı adımlarıma yılgınlık dayatan sevdanın sus işaretiyim.

Kimse bilmez kederden kanayan,ağır yalnızlığımı...
"Acıların ağır abisi" demiştin bana.

Kim hesaplayabilir ki gönül kırıklarımın hacmini?

Kıldan ince hasretimin keskinliği ve atomdan ağır sevdamın yok edici yakıcılığında, bir ben biliyorum gecelerin bitimsiz uzunluğunu...


Yazmakla tamamlayamıyorum kendimi...
Bana bile kendini anlatamamış ben’i anlatıyorum sana.
Olur da anlam bulurum diye yüreğinde...
Anla(ya)mıyorsun.

Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum.

Sus-konuş vardiyalarında,sinsi ağrılar çörekleniyor göğsümün sol cenahına...

Ve duman çöküyor bu yüz duman...

İçimde ayaklanan en militan duygularımı kelepçelesem; bu aşk terörden kurtulur mu

Bu büyük yıkımdan ağrısız günler çıkarmı?
Çıkmazındayım işte!...


Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum.

Artık çek işvebaz bakışlarını gözlerimden...
Sesini sesimin üstüne koyma...


Ya öldür beni!
Ya da yaralı bırak seni sevmeler ülkesinde...

Vazgeçmekten başka işim kalmadı benim.


İçi doldurulmamış bir sevdanın boşluğunda seni kaybettim.
(d)arlandım.

Katı bir “ES” le bitti bu şarkı…

Susuyorum.

KraLiSHE 20 Mart 2009 04:30

Cevap: ..::baL'câ::..
 
aRtık pémbé qözLükLérLé bakmıyorum
dünya-ya.






yAzILdıqI qiBi O - kun - mu - yoR A$k . ! .





Hafif Acılar Konuşabilir ama!... Derin Acılar Dilsizdir...





(\__/) (\__/)
( = '.' ) ( '.'= )

pisi pisiler [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]







Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.













Konu$mak qerçekten
Gücün dı$ında ßu sefer..
Ne oLur
yine susuyorum diye darıLma
O kadar
ßekLettin ki..











Kaygan ve kayıtsız kelimeler aldı her şeyin yerini
Konuşmak yerine yazmak
Yaşamak ve tadına varmak yerine susuşlar
Dokunmak yerine bakmak
Ölmek yerine, sürgün hisler yaşattık kendimize
Satırlara gizledik sevgi sözcükleri, cinas sözcükler tercih ettik
Dudaklardan dökülenler hükmünü yitirdi mi ne …











Yalınaşk yürüyemiyorum, dikenler batışıyor kalbime ...




Schwarz 20 Mart 2009 20:34

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Izi
Kalır
Sıradan
Cümleleri(m)in . .



Bunu (Ç)aldım. Teşekkürler.

KraLiSHE 20 Mart 2009 21:23

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Alıntı:

deprotect Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 665221)
Izi
Kalır
Sıradan
Cümleleri(m)in . .


Bunu (Ç)aldım. Teşekkürler.

Rica ederim :) ..

KraLiSHE 20 Mart 2009 21:26

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Magdurluguna inat magrur durur sanki cocuk yanım..








Üzerimde rayihası kalmı$ teninin,
Misk amber
Bilir misin?
Dünyaya bedel...








Dün gece yine kendimi kırdım.
Neden mi?
Bilmem.. .
Düzenli,kronik bir alışkanlık bu benim için.
Her gece yatağıma yattığımda kırgınlıklarımı deşiyorum birer birer aklımda.
Ve hep daha çok kanatıyorum kendimi.
Uyku da terk ediyor o zaman,
hayaller de
ve umutlar...










gecenin kollarında uykusuzluğa tek kişilik yer kaldığında; sağalan, çoğalan, yara olan ne varsa yardan olandır.










...dilimde kal'dın!
yüzüme gül'dün!
içime düş'tün!
yanıma geç'tin!
olma düş'ü(mü)n gideni
sevgili...
















Kekeme yüreğim adını sayıklıyor habire.
Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ...
Ki yağmur sonrası toprak kokar adın.
Hadi ifşa et de düşlerini gökyüzüne. İçsizliğine (h)içleneyim.














[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Ben Deliyim...
Anlamayana Az Gelirim, Anlayana cok...









[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

ģüяüŁтüηüη i¢iη∂è ∂èяiη βiя мèŁ๏∂i`∂iя, کéیiм...!










[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ömrümün Sahibisin
Sen...!


KraLiSHE 20 Mart 2009 21:40

Cevap: ..::baL'câ::..
 
"-susmak a$kımın dilidir- diyen sevgili
konuş şimdi, kelimelerine ihtiyacım var…"
















Leyla, hiç güzel değilmiş. Mecnun’a sormuşlar: “O kadar eziyet bunun için miydi?”

Mecnun yanıtlamış: “Hayır, gönlümdeki Leyla içindi...”



taßi Okuyana deqiL anLayana ...














"Kalbin aglasa da gülümse inadina, dü$ler takip saclarina yürü umutlarina..

o pembe gul yuzunu kederle soldurma, daldaki son yaprak gibi saril hep hayata..

kurdugun hayalleri ayazlar yiksa da, sen yeter ki hep ümit et hayat döner sana.."



ne kadar anlamli dimi [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]













[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Her yanım bezendi sevdanla..
Aklım, yüreğim, her hücrem, her zerrem..

Hiç bitme fikrimde, yüreğimde, günümde, gecemde, hecemde her zerremde..

iyi ki Ben'imsin..
iyi ki Sen'inim.
















[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


“ Aşkın ßir adı da ßiz oLaLım…
Né dérSin?















[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Ben bir kucuk gökku$agiyim sana da bula$tiriyim mi renklerimden ? :[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mahalledekiler bana gökku$agI diyolarmi$.. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] En son ne zaman pembe bi günaydin görmü$tün? Burada var! Hem pembe, hem de sIcak bi günaydIn!

........

uyuyorsun diye usulca yaziyorum ben, ama sen hala uyuyor musun ?

Hi$$ttt!.... Ses etme öyleyse sakIn ;

Seni sevmekle me$gulüm!
:-*

KraLiSHE 21 Mart 2009 01:43

Cevap: ..::baL'câ::..
 
[ A ] ciya


[ S ] ekiL


[ K ] oy...!
















Sığlığıma dua geni$ligi katan adam,
“ Seni seviyorum... “












[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Hani Hep a$k ßende FermaN Sendeydi ?






[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Günün güzel olsun ey dost!

Sabah uyandığında yüzünde tebessüm eksik olmasın.
Gözünün gördüğü her zerrede ne olduğunu,
neden gelip gidiyor olduğunu hisset,
Bil ki sevdiklerinin olduğu kadar
sevemediklerinin de sana ihtiyacı var;
Bil ki senin de her zerreye varlığın kadar ihtiyacın var.
Gülümse,
Bir bak ki dünya senin hizmetinde,
Sevdiğin-sevmediğin, güldüğün-ağladığın, yakının-uzağın, bildiğin-bilmediğin... her şey senin için!
Bazen söyle hissettiklerini; sabrettiğin, kızdığın şeylere sitem etmekten çok sevdiğin şeylerle süslensin dilin!
Bazen dinle söylenenleri; gururunu okşayan kadar canını yakan her sözü işit!
Ve yaşa! Öyle ki yürekten! Öyle ki sabırlı! Öyle ki dürüstçe ve hak ettiğin gibi!
Günün güzel olsun ey dost! Sana herkesin ihtiyacı var!

















Avuçlarımda bir gül yaprağı kanarken sağanak sağanak, çok değil birkaç gece geçmişken dipsiz, karanlık
ve bir o kadarda ümitli düşüncelerimin üzerinden mor akşamları anımsatan varlığın aldı attı beni bir cami avlusuna:
öksüz-aç-susuz ve sevdalı...

Yıllar öncesinden başlamıştı yüreğimdeki konukluğun.
Belki davetsiz bir misafirdin belki de uçuk mavi ümitlerim ve toz pembe düşlerimin kesiştiği yerdeki alımlı mor kanatlı kelebektin..
Ayışığının dumanlı örtüsünü sıyırıpta girmiştin yüreğime usulca.
Kırılmıştı birkaç yerden ama aldırmadan kozan yapmıştın yüreğimi.
Kanatlarındaki mavi-pembe morluğunu yüreğimden aldın bağlandın bana.

Vaktin geldi hatta geçiyordu yinede kıramadın kozanı. Bekledin beni hep birgün kozana ilişiverir gözüm diye.
Sen tesbih tanelerin kadar sabırlı ve utangaçtın, bense yara almış bir kartaldım yükseklerden uçan.
Ben yanlış sevdalara kanat çırparken, sen renk cümbüşü kanatlarının ve gözlerimin merakında beklemedesin, hep aynı yerde.
Yıllar geçti, aldı gözümü göklerin mavisi yüreğime döndü bakışlarım tek seferlik, pembeyle kavuştu.
Usulca sen çıktın karşıma mor kanatların, kaçamak bakışların ve Ya Sabır çektiğin tesbihinle.
Kırdı kolumu kanadımı, incecik mor kanatların. Kendimi bir cami avlusunda buldum
öksüz-aç-susuz ve sevdalı..

Sen yoktun. Gittin diye kanıyor yüreğim kıpkızıl, mavi ümitlerimin üzerine...
Yinede yüreğimi kanatmamak uğruna içinde binlerce rengin telaşesiyle kozanda hapsolmuştun ya hayrandı yüreğim sana ve minnettar.
Yüreğimin rengi şimdi kırmızısı bol mor!

Senden geriye, yüreğimde kırılmış kozan birazda mor kanadın kalmış.
Giderken ki kırgınlığını da hala anlayabilmiş değilim. İnanki morda çok güzel bir renk.
Affet beni ne olur iki renge bağlı tek renk yaşıyorum diye...
...
Son bir ümitle havalanırmıyım ki diye kanat çırpıyorum..
Olmuyor bıraktığın yerdeyim hala!
Mor bir akşam yine yaşarmıyımki... seninle! diye niyazlardayım...
Akşam oldu yine, güneş kıpkızıl gökler gri...

















Aynanın karşısında kendime bakıyorum...
Baktığım, ayrıntılarıyla incelediğim bedenim değil; ruhum!
Gün geçtikce,zamanın kovalamacasından kendine pay biçen,değişen,gelişen,getirileriyle - götürüleriyle işte ben! Karmaşıklığın içinde çırpınan duygu-düşünce birikintileri... Ama içinde kaybolduğum, boğulduğum bir birikinti..
Sen hiç fark etmedin bunları.Senin için bir kukladan başkası değildim.Yalan söyleyemezdim,hata yapamazdım,üzülüp kırılamaz,ağlayamazdm..Hayatı,ben yaşayarak değil, senin yaşanmışlıklarınla,yaşadığınla öğrenebilirdim..Beni sadece görürdün sen.İşte olmam gereken zamanda,olmam gereken yerdeydim..Rahattın artık! Ama ne şekilde oluşumu farketmezdin.Çünkü sadece görürdün..
Senin yolun acı veriyordu bana,bu acıyı yenmem gerekiyordu..Bunun için seni var olandan daha çok sevip, senin de en azından saçımı okşayabileceğin bir sevgiyle sevmen için dua etmeliydim.Yaptım! Seni sevmekte hiç zorlanmadım, her dediğine boyun eğdim.Seni düşünerek yaptım herşeyi hatta fazlasını da...Ama değişen hiçbir şey olmadı.Sen yine bana SADECE baktın ama görmedin en ufak ayrıntıyı..
Boşa kürek çekmenin yorgunluğu, yenilginin utancı,gurur ve kalp kırıkları giderek daha çok canımı yaktı.Bu yol olmamıştı.Beni fark edebileceğin,bu acıyı yeneceğim diğer bir yol oluştu kafamda.Senden nefret edecektim...!Ediyordum da! Beni sevsin diye dualarım ölümün dileğiyle biten beddualara dönüştü.Nefretin içimi kemiriyordu.Eskisine oranla daha iyi hissedeceğimi sandığım bu yolda yanlıştı.En azından diğerinde,beni mutlu edecek sığınaklar bulabiliyordum.Oysa şimdi..Dahada dibe vuruyordum,gözyaşlarımın tadı daha acıydı.Dibe vuruyordum ve ölecektim! İnsan kendi düğün törenini hazırlar, peki ya cenaze törenini ? Bu sorunun cevabını bulmam geç olmadı.Hem zihnimde hem gerçekte hazırlıklar başlamıştı bile..
Ve tören anı..Tüm duygularımın,iyi - kötü hepsinin el ele verdiği o garip kaosta belki de ilk defa sana bu kadar yakındım.O kısacık anlar benim için ne kadar unutulmazsa senin için o kadar önemsizdi eminim..
Ve araya giren ayrılık..Daha huzurluydum artık!Seni de seviyordum,hatta hiç nefret etmemiştim,edememiştim ki..! Sen hep aynı gücünle,aynı otoritenle,inandığım tüm değerlerinle aynı yerindeydin.Ve arada seni görüşlerimin bıraktığı izler,sarsıntılar..
En büyük sarsıntını yaşattın sonunda,sağol! Şimdi tamamen soyutlamaya çalışıyorum kendimi senden,olanlardan,olmasını istediğim hayallerden..Senden nefret etsem ? Bu bile fazla sana ! Tamamen çıkmalısın hayatımdan.Hem geçmişimden hem geleceğimden!Ama bu kadar kolay olmayacak bu terkediş,ikimiz içinde..
Benim için olan zorluğunu anlatsam da anlamayacağını o kadar çok ezberlettin ki,yine sessizliğimle bakacağım gidişine.Busefer son anıyı kazımayavağım beynime,sen gideceksin,işte bu kadar... Bu defa tüm zorlukları sen yaşayacaksın.Bunca zaman farketmediğin ve gidişine kadar farketmeyeceğin bana ihtiyacın olduğu an gideceğim senden.Bunun acısıyla,vicdanınla baş başa kaldığındaki savaşta anlayacaksın beni.Maddi değerlerin,beli şehvetin esiri olmanın,sorumluluklarını yanlış bilip yanlış uygulamanın pişmanlığında,her bi hareketin sana dönen acımasızlığında gideceğim ki tüm bunları anla ! O zaman baktığında göreceksin ama ben seni çoktan kendi değerlerinle,kadınlarınla,o ********liğinle tek başına bırakmış olacağım.Hatanın bedeli ağır olacak,üzgünüm!
Ama bu sefer üzülüp ağlayan,sevgi dilenen rol değişecek.O an anlayacaksın omzundaki yükün ağırlığını.Senin çevrendeki herkesin seni terk etmesini izleyeceğim.HEp yanında kalacağı izlenimimden,güvenimden bir şey eksiltmeden,sadece bakarak yaşadığın benin,alışagelmişliğini en zirvelerde yaşatıp hiç ummadığın an yere çakılmana neden olacağım.
Ve..Ardından son kez ağlayıp,son kez düşüneceğim,iyiye dair zaten yok olan şeyleri de bastırıp son kez sana sessizce, yine ürkerek fısıldayacağım..


Hoşçakal baba...!

KraLiSHE 21 Mart 2009 01:59

Cevap: ..::baL'câ::..
 
kırmızı rujlu kuklalar ortasında
tam bir senfoni
taşınmaz bir ruhla
kan ter içinde koştum
çok odalı koridorların çığlığıdır
yaralı yüzüme vuran

önce babamı vurdum
sonra annemi
kentte en azgın bir gece
tetikte yine o imge
kurşunlanır gelir
hoş geldin
burası senin cehennemin

duyduğum tutuklu bir
notanın
hazin çığlığıdır
yüklenip geliyor
salyalara bezenmiş celladım
dilim varmaz
nasıl söylerim

ihtilaller ülkesi oldu kalbim
bir hiçte bulduğum materyalin
ağzı kabuk bağladı
bir bulantı başladı midemde
ağzımda bir akşam küfürü
beni gel kurtar
diyemedim

biri tekmeliyor
karnımdan tekmeliyor beni
bir gece kaçkınıyım
ağrılı şiirler topluyorum etraftan
sayamadım
kaç fısıltı hapsetti sesini
bu kentte
ritmi bozuluyor
kabirleri ziyaretsiz kalbimin















Herkes yol alırken hayatın derin suskularında, ben susuyorsun aynanın kar$ısında.
Ayak izlerimden belli egikligim.
İstifledim eteklerindem dökülen cümleleri. Sen susarsan ben dile gelirim;

Kime fazlasın / kime eksik?
Sorma bu soruyu kendine. Çünki en iyi cevabı suskunluğun verecektir.
Bil ki kalbin acırsa bu sorunun cevabını ararken eksikliğin dikilecek karşına.
Yok kalbin sevdiğine acırsa işte o zaman fazlalığın zuhur edecek.
Şimdi bedbin ve hodgam bir nefsin zulmüne inat sen besmele’nin safına gir.
Züleyha’lığına zelâl getirtme..Suskunluğuna bir de helallik istetme.


Kime fazla isen orada unutulursun..
Kime eksik isen orada kendini bulursun..
















bir düş'tük kırıldık ve onarılamadık kırgınlıklarımızda...






Bakışlarını uzat bana, seninle bakayım dünyaya...
Seninle anlamlaştırayım hayatı, seninle anlam kazansın ibadetlerim...
Bakışlarını uzat bana, ışığınla aydınlansın kör bakan gözler...
Sende görsün beni, gözlerim uzakları görebilmeli....
Bakışlarını uzat bana, yüreğimdeki karlar erisin! Bahar gelsin yüreğime, aklar'ım yeşersin! !















[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Herşey seninle başlıyor güzelleşiyor ve renk buluyor.
Can buluyor bedenim,herşey susuyor yalnızca "SEN" oluyor mutluluk...

Bulanık hayatımın en parlak yanı oluyorsun..












[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Gittikçe büyüyüp, büyüdükçe güzeLLeşiyoruz.
GözLerin daha bi siyah meseLa. Ben kırmızıyı daha çok yakıştırıyorum kendime.
Ve gitgide daha çok benziyoruz birbirimize..
RuhLarımızın aksi duruşumuza, güLüşümüze, bakışımıza yansıyor
Artık aynaya baktığımda suretimden önce seni görüyorum..












Düşüme düşen en güzel düştün,
neden beni bu çıkmazlara
düşürdün.
neden lekelere bulaştırdın
düşümüzü!

Bir
düştün,düşüme düştün,
peşine düştüm
düşümün,
yerden yere
düştüm!
Sen budala adam bir gece gel ve
düşüme düş!
Sonra git!















Geçilmeyen bir köprüdür zaman
Geçit vermese de geçer insan.....



KraLiSHE 21 Mart 2009 04:03

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Dokun yuregime hadi

Iste geldim,
Sakla beni sabaha kadar en derinde
Bulamasin beni
Ne hüzün, ne gözyasi
Dokun zifir saclarima

Dokun ki yoklugun zindanindan ciksin yürek
Al öfkemide
kir hüznü yazdigim tüm kalemleri
Bir ümit ver
Her gecen gece sevginle büyütecegim bir ümit ver.
Dokun yüregime hadi
Can de
,
Sevgili de
adima
Simdi
yüregim yüreginde
.
Al onu sakla hic kimsenin
Bulamayacagi kadar derinde.














Kimilerinin kuramadığı köprüleri kurdum ben kelimelerimle.
Sevgi koydum ayaklarının ismini, yıkılmasın istedim kötülüklere karşı. Güzel ne varsa içinde sakladım.
Hayat koydum köprünün adını. Yola çıkanlara yaren olsun, güzel başlangıçlarını yine güzel bitirsinler diye.















Sevgi...kalbin merkezi...oraya neyi ve kimi yerle$tirirsen sana sunacakları da kendi degerinden ibaret... (imi$)















kulaklarımda hala aynı şarkı.. "questo amore, tu mi piaci da morire."

zorla tıkıldığım bu apartman dairesi.. saydamlaşan maskelerinizin altındaki dehşet ifadesi.. tükürdüğüm hayatın bitmek bilmeyen cilvesi.. küçük bir kızın gelmeyeceğini bile bile babasını beklemesi.. hepsi ne garip değil mi? böyle olsun istemezdim. istemezdim, inan bana.
her rengi ayrı yaşamaktan yanaydı seçimim.. tellere takılan uçurtmamı usanmadan tamir etmek isterdim.. duvarlarını dişlerimle kemirdiğim bu odada huzurla uyumak isterdim.. günaha batmamış bir cenin olarak kalmayı düşlerdim.. ama olmadı. annem beni beşinci kata tıktığından beri ellerim hiç büyümedi.. gözlerimin mavisi gitgide karanlığa çalmaya başladı. söndü içimdeki ateş. buz koydu annem yüreğime.. faydası yoktu.

yalnızdım.. gittikçe büyüyen bir hiçlik vardı gözlerimde.. söküp atamıyordum yaşananları.. ölmek istiyordum.. evet, ölmek. çare bu muydu? buydu belki de.. denemenin zararı olmazdı.. olmadı da. rengarenk haplar, büyükçe bir bardak su.. bir tane hap, bir yudum su.. hap, su.. çok lezizdi. afiyet olsun.. sonuç mu? beceremedim.

bir tür araftaydım sanki. mükâfatımı bekliyordum umarsızca.. bunca ezilmişliğin bir ödülü olmalıydı.. ama yoktu. Tanrı yine beni yarı yolda bıraktı.. ama.. evet, evet çok haklıydı. ellerimi açıp hiç dua etmemiştim ona.. sığınmamıştım sıcaklığına.. evrendeki tüm korkuları hapsettiği gözlerimden bir damla yaş akmamıştı onun için..

sona yaklaşıyordum.. ama sana hala uzaktım. zamanın geçesi yoktu.. kendimi kandırıyordum.. zaman geçse de senin zaten gelesin yoktu. bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? en iyi bildiğim şey buydu ağlamaktan başka. ağlıyordum evet. ama sen neden ağladığımı hiç bilmeyecektin.. "senin yüzünden bitti.. senin." son zamanlarda tek duyduğum cümle buydu.. zaten gerisini hatırlamıyordum.

sen, benden kaçmaya çalışırken aslında hep kendinden kaçıyordun.. farketmeden, usulca.. bense kıyametin kopmasını bekliyordum.. tek kurtuluş yolu kendimi ebedi bir sonsuzluğa sürüklemekti.

ya maskelerin?.. hani o çok sevdiklerin.. korkup da kaçamadığın zamanlarda yüzüne takıp dehşet ifadeni gizlediklerin.. sorduğuma bakma. onlara ne olduğunu gayet iyi biliyorum. saydamlaştı hepsi dönüşümsüz.. şaşırdığım suretin çıktı karşıma.. nefes borumda asılı kaldı öksüzlüğüm. hıçkıramadım, konuşamadım, ağlayamadım. ve aslında bunlar insanların becerebildiği şeylerdi.. ben en başında insan olmayı becerememiştim.

-anneeeeeeeee! dışarı çıkacağım, maskem nerde?
-yüzünde ya kızım.


















ve gözlerimde hükümsüz bir intihar asılı kalmıştı.

kül rengi saçlarım alevleniyordu yeniden.. gözbebeklerim büyüyordu kaçırdığın mecalsiz ellerini izlerken. susmak ve ölmenin eşdeğer olduğu bir aşktı bu.. susuyordum, kaçıyordum, deniyordum ama bir türlü beceremiyordum ölmeyi. sen bana geldiğinde zaten ölüydün.. tırnaklarımla çekip almıştım seni annenin rahminden. ipini kaçırdığım hayat beni yine sömürülmeye mecbur bırakıyordu.

bu virane şehre yavaş yavaş veda sözcükleri fısıldıyordum.. ellerini öpüyordum taksimin.. kız kulesini izleyip defalarca ölüyordum. gidiyordum buralardan.. vakit gelmişti. birlikte gelmemiştik ama birlikte gitmeliydik.. sense hala tırnaklarını kemiriyordun çaresizce.
ben, bu aşka yeni bir ben satın almanın gayretindeydim. seni seninle başbaşa bırakmaya gönlüm razı olmuyordu. istanbuldan başka hiçbir şehir sen kokmuyordu.. alışmak mı daha kolaydı ölmek mi? deneyecektim, görecektim ve belki de ölecektim. seninse hiç haberin olmayacaktı ölürken ne söylediğimden.. daha bir iştahla kemirecektin parmak uçlarını.

nihayet ölüyordum. arkamda ölü bir şehir ve kendini tüketmiş bir adam bırakarak.. ölümün soğuk kollarına bırakıyordum kendimi. oysa şimdi senin sıcacık kollarında olmalıydım.. ölsem bile iki kişilik olmalıydı ölümüm. benimle birlikte bu aşk da girmeliydi mezara. sen de! olmadı. olamazdı. ve aslında ben bir ruh hastasıydım ve.. böyle bir aşk hiç yaşanmamıştı.


















Hàηî ßîrîSî Dàhà chσq sévér yhà bîZîm'kiSî σ mîSàL... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

KraLiSHE 21 Mart 2009 11:22

Cevap: ..::baL'câ::..
 
sorarsam ne hissettiğini
"belki"siz kalırım
bilirsem ne düşündüğünü
"keşke"m olur bir tane daha
oysa ben yaşayamam "belki"siz
ve sevmem "keşke"leri.....












--ßazen dunyadan soyutlanıorum..
sanki damarımdaki kanlar cekilio^^
gece hic olmadıgı kadar sessiz
gece artıq olumsuzlerin gecesi...
o olumsuzler ise yasarken olumu tatmıs olanlar..
ama onlar hala aykta olum onları daha da guclendirio
onlar aslında olmuo her aksam yndn doguyorlar bir oncekinden daha guclu olarak iste onlar artıq hayatın acımasız asamalarından gecmis olanlar artıq acı onlara acı vermıo daha da guclendirio......

--Hiç bir şey istemem bir parça gülebilmek için ağlamak daha güüzeldir
rahatlar insan ne de olsa öyleyse gel sende bu karanlık ortama

--Kara kabus yine akşam yemeğinde bizde.
Karanlıkta,soğukta belki ama sessiz we uzakta.
Yağmur mutsuz, ay acı içinde.

Ağlıyorum belki ama yanlızlıkta çok çoook uzakta...

--Karanlık şart koşmuş yanlızlığı bana.Aynama baktım yine kimse yok.bi kız sadece ve bir kaç su damlası...dökülür yere kırmızı kan soğukta! kimin umrunda..??

--Rüzgar alır götürür beni sonsuz karanlığa.Canım yanar çığlıklarla.Ama hiç acı yok!Üzmez beni ağlamak?alışmış bedenim sonuçta!














***//Kafay| ¢èkèrkèn Ì¢ínè Ald|ğ|n Èn Vèrímlí Døzdum...!











[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Gönlümün,
sonsuz bir alevin tam ortasında kalarak Tüm dünya duysun,
diye haykırdığı
O “Seni Seviyorum”un tek muhatabısın sen.










[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Bütün yenilgilerin aynıdırda kabullenemezsin bunun için. Kalkıp yola devam etmek ıstersin. Ayakların qitmediğinden, qözlerinin yaşından göremezsin doğru yolu. .

ιηαηıяѕıη
qυνєηıяѕıη
вαqℓαηıяѕıη
αя∂ıη∂αη ѕєνєяѕıη


Bunun içindir kaybedişin. Saflığını verir, geri alamazsın aynı şekilde. Kendi iğrençlikleriyle doldurmuştur o hayvan artık onu. Kaçan kovalanır ilkesine sadık kalmak adı altında devam edersin sevmeye. S.ktiri basıp, banane diyemezsin bir türlü. .

Bunun içindir kaybedişin. .

Karıştırırsın eskileri. Okursun ağlarsın ama hoşuna gider çektiğin acı. Hoşuna gider onun ‘’o ‘’ kişinin o karakterinin sert qörünüşlü asıl adamın ‘’aşkım, tatlım’’ yazışı. Bakarsın tekrar tekrar. . .

Klasikleşti artık; silinir klasördeki eskiler. . . Açılır müzikler başlar dostlarla dost sanılan adamlarla muhabbet, ağlamaklı haller . Sonra kendi kendine verilen yeminler .

—‘’ Bu sondu ‘’
__ ‘’ Bir daha aynı şeyler yaşanmayacak ‘’


Ama ne olursa olsun yanlışın nerede yapıldığı anlaşılmayacaktır. Sevilmeye devam edilecektir asıl adam. Beklenmeye. . . Başkasıyla paylaşılmaya bile devam edilecektir.

Karşılıksız seviyorumlar alacak yerini....!!














[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Artık kapıyı çalan ben değilim anne
ruhuma başkası girdi dünyanın son günü gibiydi sanki
tüm dokunduklarım eriyip gitti…
Artık o küçük çocuk değilim anne içime bir canavar yerleşti ..!




KraLiSHE 21 Mart 2009 13:55

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Öz'ün
sözden aldığı güç
tut ellerimden...

Güç/
/süzüm.
















Dokuzuncu boğumda sözcüklerim
Çık
a
mıyor...

Yazılanın yasında gözyaşlarım
Ak
a
mıyor...

















Ne yapsam
Hep bir eksik kalıyor seni sevmelerin abecesi

İçimde yeşeren gözlerinin ışığında büyütüyorum yüreğimi
Ve uzatıp bakışlarında dinginleşen ruhumu
Yüzünün bana dönük yanına
_Yüzünün mahzun masumluğuna
_Yüzünün geç kalmış mutluluğuna
rengarenk bir buse bırakıyorum.

Ne desem anlatamam ki
Sana duyduğum
_senin gibi
_insanötesi....
















G ün geceye kavu$ur..
i
d
e
r
s
e
N azar deger tüm a$ıklara..
















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d
e
r
s
e
N azar deger tüm a$ıklara..















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d arda kaLır tüm Sevenler..
e
r
s
e
N azar deger tüm a$ıklara..















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d arda kaLır tüm Sevenler..
e smez o sesiyle irkildigimiz
r
s
e
N azar deger tüm a$ıklara..















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d arda kaLır tüm Sevenler..
e smez o sesiyle irkildigimiz
r üzgar gülmez güneş..
s
e
N azar deger tüm a$ıklara..















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d arda kaLır tüm Sevenler..
e smez o sesiyle irkildigimiz
r üzgar gülmez güneş..
s öner dünyadaki tüm sevgiler
e
N azar deger tüm a$ıklara..

















G ün geceye kavu$ur..
i çim söner karanLık oLur..
d arda kaLır tüm Sevenler..
e smez o sesiyle irkildigimiz
r üzgar gülmez güneş..
s öner dünyadaki tüm sevgiler
e gilir basları bükülür boyunlari
N azar deger tüm a$ıklara..

KraLiSHE 21 Mart 2009 14:02

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Bahar rengi bir aldanıştan dönüyor gözlerim
Ölüm kovalarken bedenimi ruhum bir güzelliğin yansımasını aşk diye giydiriyor hüznümün aynasına
Yeşil bir arzu kanıyor ellerimden ve en çok da anlatırken eskiyor insan!
Korkuyorum
Kendime bile söyleyemediğim acılar çemberinde bütün yalnızlıklar boynuma halka oluyor
Bütün suretleri sahibine sabitliyorum
Kelimeler ki ağrıyan yerlerimin ağır işçileri
Sahipsizliğimde kendime yollar bırakıyorum
Hangi zaman dilimine sığmıştı bizim bizden gidişimiz
O zamanlar zaman hayli gençti!
Naftalin kokulu soruları vardı gözlerimin
Zaman hayli gençti ve hayli zaman geçti


Merdivenlerimizi kimler çıkıyor şimdi
Kimler iniyor o masmavi zamanların ıslak kuyusuna
Ki hepimizin kuyusunda bir Yusuf yalnızlığı!
Büyürken yanımıza aldığımız o düşler kimin hücresinde sarıyor yaralarını
Bembeyaz bir anın serpilmiş misk kokularıyla
Bu yanma, bu gece, bu kan kokusu ellerimizin, bu gidip gelmelerimiz
Bu bizi bizden çıkarıp ‘aşk’ yapan yaratılış
Anlıyorum seyrederken kalabalıkları
Anlamak ölmektir
Ölmekse Aşk’a gidiş

Yalnızsan eğer bakışlarım sende kalsın!
Ben şimdi gözlerimde şekillenen bir akşamın yüreğime düşen şarkısındayım.
















$izofrenliğimin dı$a dönen Hayata akSeden yönüsün sen biliyor muSun..?




Sana geldim, sona
Sende yeryüzüdür gövde bulan
Ey suların sonsuzluğu
Bakışlarım demir alsın gözlerinden limanına
Fırtınalar yorgun yüreğim, sana
Bütün sabahlarım sesinde ağarsın
Keder tırmanmasın yüzüme bir daha sarmaşık gibi
Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
Biliyorum yüreğin durgun sudur, dindiğim
Korku kıyılarımı sildiğim
Sana geldim sustum ve yondum
İki damla ateş düşürdün gözlerime
Al uslandır korsan bedenimi
Gece kanat çırpsın parmaklarımda
Birbirimizden kaçıracak neremiz kalmasın
Birleşsin yağmur soylu ellerimiz
Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın
Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde
Sabaha söyleyecek söz bırakmayalım
Köp€kler gibi havlayan acılarımız sussun
Sevda çözmesin kendini bizden
Sularca gülüşelim
Yüreğin alı koysun gitmelerimi
Sona geldim, SANA

Seyduna türküler... kavuşamayan iki aşık ırmağın öyküsü.. Yitik iki yüreK, iKi parça can [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]















Son zamanlar yaptıklarıma bakma ne olursun,
Benim aklım başımda değil

Bir yusufçuk kuşunun günaydını çınlıyor penceremde. Ne çabuk bitti gece? Ya uyku; neden gelmedi göz kapaklarımın ziyaretine? Aklımdaki tek düşünce hala çözülmemiş bir bilmece...

Sana söylediklerimi kafana takma ne olursun,
Onlar ipe, sapa gelir şeyler değil

Şizofren duyguların aykırı limanında demirledim sorularımı. Dolunayı bekliyorum. Yorgun anıların solgun renklerini taşıyorum üzerimde. Hangi denize uzansam, koyu gri şimdi. Poseidon'un laneti gözlerimde...

Seni sevmiyorum dedim yalandı,
İstemiyorum artık, palavra

Sözün, özü kaybettiği demdeyiz. İçi boş günlerin duvarlarında yankılanıyor değerlerimiz ve değerlilerimiz. Gerçeğin bile sahtesinden yana kullanıyoruz tercihimizi. Maskeli balonun kül kedisi herkes. Gece yarısına kadar her şey. Anılar, kristal pabuç yerine elde kalan.

Ellerimde çiçekler, kapında sırılsıklam
Görürsen bir gün şaşırma

İçten pazarlıklı samimiyetin rüzgarında serinliyor ruhumuz. Yapılacaklar listesinin bir parçası sadece yüreğimizdeki kıpırtı. Bizim yerimize şarkılar belirliyor çiçeğin bile rengini. Kendi adımıza yaptığımız sadece kendimize üzülmek...

Beni böyle çaresiz, beni böyle derbeder,
Beni böyle ortalarda bırakma!

Günün geceden farkıydı oysa bir çift gözün derininde yatan inci tanesi. Kaybettiğimiz ışık, doğurgan sevdanın pusulasıydı. Şimdi ne yana baksak kızılcık rengi çaresizlik akıyor üzerimizden. Acemi adımlarla gidiyoruz denizin yosun kokusuna...

Hasretin uzak yakası: Daha kaç gelinciğe cansuyu olacak bu gözyaşları?
























Yağmurun sesine bak
Aşka davet ediyor
Cama vuran her damla
Beni harab ediyor

Yoksun ya, yokluğunu çoğaltıyor yağmur her damlasıyla ve arsızca. Yüzüme vuran serinlik içimdeki yangının harını artırıyor daha çok. Eriyor yağmur, eriyor kalbim, eriyor umut... Toprakta demleniyor sevdam yağmurun kokusuyla. Hasretin koyusuna çalıyor şimdi teninin rengi...

Bu yağmur seni benden
Alıp götüren yağmur
Aşkımızı sel gibi
Silip süpüren yağmur

Puslu bir dağ manzarasının ardına gizlenmişken gelemeyişlerin, burnumu sızlatıyor "gitmek için" geleceğin gerçeği. Beklemenin ölüme eş aceleciliğinde kayıp gidiyor zaman avuçlarımın arasından. "An"ı hayalinle doldurmak kesmiyor dolu dizgin sevdamın açlığını. Aşeriyorum sana ve bekliyorum hala...

Her damlada ah ettim
Hayatıma kahrettim
O kadar üzgünüm ki
Seni nasıl kaybettim
Seni nasıl kaybettim

İsyankar şiirlerin nakaratlarına işledim adını usulca. Bir sen bileceksin okunduğunda sana gelen sesimi. Bir sen bileceksin adın kulağıma her çarptığında içime biriken gözyaşını. İnadına ağlamayacağımı da bileceksin, tıpkı inadına yaşamayı seçtiğimi bildiğin gibi bu zülfikarı...


Ne zaman kapım çalsa
Sen geldin sanıyorum
Korkarım ki aşkımı
Boşyere arıyorum

Yokluğunda seni sevmenin cezası belki de ayrılık. Oysa ne çok ihtiyacı vardı başımın dizlerine, saçımın ellerine, gözümün gözlerine... Evet; sensiz de yaşanıyor aşk. Ama hep sen geleceksin diye doğuyor güneşim tan yerinden, senin gelişine batıyor batarken ufkumdan.

Yine yağmur yağacak
Beni benden alacak
En acı ızdırabın
Deryasına salacak

Başı sonu belli bir sevdanın gönüllü kısır döngüsünde eriyorum. Bittiğin yerde yeniden başlıyorsun. Her seferinde bir başka seviyorum seni ve seni sevmeyi. En başından öğreniyorum hayatı seninle. Acıyı sevmeyi öğreniyorum acı çektikçe...

Her damlada ah ettim
Hayatıma kahrettim
O kadar üzgünüm ki
Seni nasıl kaybettim
Seni nasıl kaybettim

"İyi ki" ile başlıyor sana yönelen cümlelerimin hepsi. Pişmanlığım ise sadece geç kalmışlığıma ve geç kalınmışlığımıza. çatlamış toprağın yağmura siteminden öte değil yokluğundan yakınışım. Biliyorum; sen geleceksin ve kapanacak bütün yarıklarım.

Yağ hadi... Kokunu bekliyorum!...


















Gideceksen;

ÖyLe ßir Git Ki..
ßana Söyleyecek Söz, ßana Gidecek Yer KaLmasIn... .. .

KraLiSHE 21 Mart 2009 14:05

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Nasıl ihtiyacım var ellerine bilsen..
Nefesin Nefesine karı$sa;
ßiterdi tm kaßuslarım..
Ellerim ellerini bulur ü$ümezdi gecenin ayazında..
Ağlamazdım ki ozaman kiç karanlıkta..
korkmaz, kabuslar görmezdim..
ßeklemezdim günün dogmasını omzunda kapansa bu gözler.
Uyandıgımda yanımda sen olsan;
Elimi atmazdım sigara paketine gözümü acmadan..


Kahvaltı hazırlamak isterdim Sana biliyormusun? Sabahın ilk lafını sana etmek, Gazete okuyup tartısmak günün olaylarını, /herzaman saatlerce tartıstıgımız konular gibi/.. Saatlerce oturmak kahvaltı sofrasında.. Sacma sabah programlarını izlemek ve gülmek onlardaki boşluklara..
Hep diyorum ya.. Galiba benim sana tüm pişmanlıklarım ''ya$anana degil ya$anamayana olucak..''

















Düşün. Düşün ki ; Ben bir cinayet işledim ve sendeki beni vicdansızca defnettim. Ben seni içimde öldürmek pahasına sevmiştim. Peki ya sen? Bir ben var mıydı içinde, benim bile tasvir edemediğim hatta bilemediğim?

İnsan acılarına rağmen kıyıyor bazen kendine, hattan kendinden öte sevdiğine. Belirli periyodlarda işlenen bu cinayetler aslından öldürüyor katilin sadece kendini. Bir aşkın katili olmak pahasına sevmek nasıl büyük bir özveridir bilir misin sen? Sen bilebilir misin insanın sol yanını acıtan bir kangren gibi çıkarıp defnetmesini?

Bilemezsin. Sen hiç katil olabilecek kadar çok sevmemişsin. Sadece gitmişsin. Her şeyini toplayıp, kapanan kapıların seslerini bir aşkın son nameleri sanarak. Oysa her gidişin hançerinden damlayan kan boğmuş ardındakini, katil olduğunu bile bilemeden gitmişsin. Vicdan azabı duymaman bundan belki. Belki bundan kalp yerine sol yanında taşıdığın ağır taşın yüreğindeki hafifliği. Belki de aşkı sen en iyi tanıyansın. Kaybetmek aşkın ilk harfi.


‘Seni, gidişini seyretmek için sevmemiştim!’ dediğimde, ‘ Bense gideceğimi bile bile sevdim seni’ demen belki de aşkın gerçek tarifi.


Bir nefes kadar yakın olupta, bunca uzak durmak, görünmez dağları delmeye yetmedi.


Gömüldün en derinlere, acın hala taze…

Aşkın her bayramında üzerini örten ısırganları temizliyorum mezarından, dualarım seninle. Kuytu, karanlık ve nemli bir aşkın kalıntılarını anar gibi bir ayinle… Artık yüreğinim mezarlıkları senin, sense sevdiklerinin...


















Hadi deneyin bakalım hepiniz birer birer,parayla değil sırayla nasıl olsa...
Alın en keskin baltalarınızı ,vurun duygularımın köküne..Hanginiz kırabilecek bu kalbi,hanginiz daha çok yara açabilecek,hanginizinki daha derin olacak,hanginizin ki acıtacak?


...















Ne o!!! Baltalarınızın sapı elinizden kayar gibi oldu,aman dikkat birbirinizi yaralamayın. Kime diyorum ki ben,siz zaten birbirinizi yaralamak için '' Talihsiz '' kazalar yaratmakta ustasınız.
Korkaklığınızı elinize aldığınız silahlarla pekiştirmektesiniz,sinmişliğinizi gerçek kimliğinizle maskelemekte...
Baltalarınız oyuncak değil ama,onlar gerçek,korkularınız kadar gerçek.

Hadi bakalım gelin birer birer...
Kim kesebilecek kökümü,kim öldürecek duygularımı .. Sizden önce gelenler gibi olacak sonunuz.
Niceleri geldiler...
Neler neler istediler...
Sonra çekip gittiler.
SEN!
Hiç ölmeyecek gibisin değil mi?"
















Görmediğin rüyanın düşüyüm ben... .. .!








Gerçeğin gergefi
Çekilmiş önüme
işlenmekte:
Sen
___beni
______hiç

...


KraLiSHE 21 Mart 2009 14:33

**dü$ üLkem** ''Sen''sizligim.. ''ben''sizligim.. ''kimse''sizligim..
 
Söylesene bana , herkesten tecrit edilmiş bakışlarıma yerleşen hüznün sebebini..
Camları buğulandıran nefesimin çığlığını duyamıyormusun
Sussss! Ben sana kaldığım yerdeyim... .. .























ßen A$ıgım ßen A$ıgım deymeyin dostlar...
ßugun ßugun ßenim için essin rüzgar..

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Dü$ümdeki Dü$|süz|e...












Yeni ßir defter Aldım... .. . iki gündür duruyor yanımda, yakınımda hatta yastıgımın altıda.. O ßana ısınmaya calısıyor ben ona.. bilmiyor basına gelicekleri duruyor masumca.. Tüm Sayfalarının sana karalanıcagını bilseydi eminim simdiden merak ederdi seni..

ßir resmin bir hayalin ßile yokki tanı$tırıyım Sizi..

Dü$ümdeki Dü$süzssün Sen.. dü$süzlügümde ßuldugum Dü$ ßelkide... Dü$ler hep kısa sürer bilirmisin?
yitip gider unutulurlar.. çogu kez bi iz ßırakıp ceker giderler.. Ne oldugunu asla bilmessin fakat oldugundan eminsindir..
ßir yerlerdedir içinde .. Gene ne sacmalıyorum ben kopup kopup baglanıyorum :/ konu neydi nerelere getiricektim sonuu..

offfff Sizofrenimi azdırdın gene..

KraLiSHE 21 Mart 2009 17:23

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Bağırmak istiyorum doyasıya "beni rahat bırakın" diye... Hem de avazım çıktığı kadar, sesimi elimden geldiği kadar çok insana duyurabilecek kadar. ılla ki bir şeyler paylaşmak zorunda hissediyorsanız kendinizi, gelin mutluluklarımı vereyim size. Ama dertlerimin mahremiyetine el uzatmayın. Benim gerçek mutluluğun dertlerimin satır aralarında yatıyor çünkü. Çünkü bana saklı bir şeylerin olmasını istiyorum yaşamımda...
















Derdim nedir benim? Ah bir bulabilsem parça bulmacanın başlangıcını, kafamın içinde oradan oraya koşuşturan tüm soru işaretlerini defedeceğim, biliyorum. Ve o zaman belki de anlayıp kendimi bana ve geceye hapsetmenin saçmalığını, karışacağım insanların arasına.

Ah, o ilk parça yok mu....
















Yaban
yürek dağlar da
Yalan sevdalar sürer yaraya
Sus
___mayın
















Yazgı
keskin ucuyla deliyor
teni

Yalnızlık
damla damla keşfediyor
bedeni

Oyun bitti
Şimdi boş salonda dinleniyor
Sevgili replikleri...

denge/siz..















Yüreğimde
Asılı bıraktığın
Aşkın
_____ağırlığı
__________boynumu büken

Giderken
Sana çıkan
Yolların
______yıkıntısı
_____________beni ezen

!!!...

















Yol bitti,
Yürek
Sevmekle zehirlendi...

... .. . anlatılıcak onca $ey varken. ßu umarsız susmalarım nedendir böyle cok konusurken.?

Nedir ßu içimdeki?
Nedirrrrrr???

his/siz..
















Gecesi olmayan bir kentti dudakların
unutulmuş isimler ormanında
bir çocuğun kanadığı duyulmasın diye
lal menekşeleri açardın
gölgeye

suya varırdı bütün sözler
susardın gecikmişliğinde yolların
cebinde kim bilir ne zaman zulaladığın
o imlasız çakılları
yolcusuz kalan duraklara bırakıp

[ Oysa biliyordun ;
gölgeler terk ederdi ilk
kendi nesnesini...]

tarihi solmuş bir resmin derinliğinde unut;
telefon defterindeki sırça dost adreslerini
ve bu şiiri...
Bırak !
yağmalansın anıların coğrafyası


Ay kırığı düşleri kirpiksiz sabahlara kanama artık
...



toXic 21 Mart 2009 17:25

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Cok Guzel seyler yazıyorsun ama bazı seylerin bile intihar etmeye yeter :P

KraLiSHE 21 Mart 2009 17:42

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Alıntı:

toXic Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 666290)
Cok Guzel seyler yazıyorsun ama bazı seylerin bile intihar etmeye yeter :P

t$k'Ler...

KraLiSHE 21 Mart 2009 17:45

Cevap: ..::baL'câ::..
 
ellerimi arıyorum şimdi
uzak mevsimlerde örselenmiş
gözlerimin yokluğuna inat
su(s) olan ellerimi...
ses..
ses...
deseler
elim olur musun ?

















Ayazı susturulmuş geceye
ses veriyorum sesimden.
geçmiş zamanlı şiirler yazıyorum
şarap kadehlerinde
lâl menekşeler
Ö
L
Ü
M
oluyor adım...
pas tutmuş bir saçak altında çocukluğum
sustu(m) çığlığıma...


aç bir martının
düşünü çaldım...

düşüne
düş ekliyorum...
saatler kırmızıyı gösteriyor.


kim düş diyebilir ki?
Düş(me)
düşümün
düşüne...


kör gecenin sağır çocukları
gözlerimi alın...
intiharımı bırakın bana...


çitlenbik ağacı gözlerim
düşleri
(y)ağıyor...


yağmuru
sesini
martıları
-bir de maviyi-
bırakamadım giderken...
saçaksızlığım ondan...


şose taşların altında ki saat çaldı
son dalga da vurdu kendini
geceye...
geceye kaldı düş
mağara yüklü gözlerin esrikliğinde
intihar
çiçeklerim...


şehirler yakıyor kendini
palyaço giysiler içinde yüzler
satılık masallardan emanet kimlikler dağıtıyor.
Gecesi
(mavisi yok istasyonlarda)
vurulmuş yolcuların
suda düşleri
y o k o l u y o rr rrr...



















Yalnızlığımın içinde kayboluyorum bazı anlar.. Öyle ü$üyor ki içimin kuytuları, tek ßir ağacım kalmıyor sanki yaprakları sallanmayan... İçimin titremelerinin melodileriyle uyanır oldu geceleri gözlerim.. Yalnızlın en karanlığına sahit oluyorum bu aralar sen(siz)li. Dar ağacına götürülen mahkum gibi korkudan kaybediyorum cogu hislerimi uyu$uyorum.. Sen(siz)li cok Yalnızım..

Senli dü$ler serpi$tiriyorum geceme.. Aydınlanıyorum gözlerim aydınlanıyor dünyam senden gelen I$ıkla.. Anlıkta olsa (u)mutlanıyorum..
(yarım ki..)















Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır

Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.


KraLiSHE 21 Mart 2009 18:39

Cevap: ..::baL'câ::..
 
ölücegim günü bilicem diye korkuyorum...

devam edicem yazmaya.. yazgıma yalnızlıgımaa..


Fate/siz..













Hadi git..
Bırakacağını bildiğim bir yalnızlık bu..
Fail bilmem yaralarıma
Her ayrılık cok nüsha sayılır birazda kağıtlarda..
Hadi git..
Kapıyı cek üstüme...
parmak izlerin mührüdür yalnızlıgımın..
Hadi git..
Kırık sözcüklerdi dişlerimin arasına,
Sihirli bir tılsımdı asılı duvara takvim yaprakları..
Hadi git..
Her adımın bir notadır acının bestesinde..
Hadi, git..














“ Yine de kendimle kalabilmenin bir yolu vardır herhalde. Birer satır atlayarak yazmayı adet edinmenin tarihçesi ilk okul sıralarına dayanıyor. Harfleri büyük büyük yazanların birer satır atlayarak yazması gerekiyormuş mesela y’nin, mesela g’nin ve bütün kuyrukluların selameti için… “

Bir “yalnızlık” türküsü söyler gibi yazar devam ediyor yazısına.

“… öyle ki yaşam kendine de fazla artık… Bütün bunlara sebep olan zayıf bir irade biliyorum, olayları temellendirip daha sonra yüzlerce sebep bularak, sonuca ulaştırmadan kaçan zayıf, bensiz irade…
Beni kendi halime bırak, ben bile kendime bir anlam veremezken, kendi karmaşıklığıyla benim bekçiliğimin bende yarattığı ruhsal gerilim ve içsel çözümsüzlüğü, kendini benim yerime koyarak yazmaya çalışan bu ukala kalem sahibi de beni yazıyor, şu saniyede bile! Kendimi ikna edebilmem yeteneğim, kendime söyleyebildiğim esaslı yalanların sayısıyla doğru orantılı ve kimileri buna umut adını veriyor kimileri de hayal…”

















İlaçlarını almayı unutan sözlerin mutat spazmı ya da kelimelerin kısa bir psikodraması!

Bir sevgi, aşk ve hoşgörü terörün ortasında kalakalmışım. “Zalimce dürüstlükler” diyor buna Rimbaud! Oysa ben, yapayalnız olduğum zamanlarda, sessizliğin kulaklarıma, gecenin gözlerime doğru hücuma geçtiği o kimsesiz savaş meydanlarında, her şeyin yerli yerinde olduğu anlarda yani, gizliden gizliye bir felaket beklentisi içindeyken yakalanıyorum kendime. Ruhu bir parça sarsacak, silkeleyip lüzumsuz tortularından kurtaracak bir felaket! Belki bir deprem, yıldırım düşmesi ya da gözümün önünde gerçekleştirilecek kanlı bir cinayet! Yaşamla ölüm arasındaki köprüde; kaygılarımızın, hasretlerimizin, özlem, nefret ve sevgilerimizin sağlamasını yapabilmekten ne kadar da aciziz Rabbim! Biz hastalar ordusu, biz rüyaları ve şarkıları yasaklamış cüzamlılar korosu, biz kenar mahalle aristokratları(!) Kalbimizdir bizim en büyük deliliğimiz ve arka sokaklardan başka bir yer değildir akıl hastahanelerimiz!

Sözlerim sizi ürkütmesin, mürekkebe bir parça kan ve kavga katıştırmanın kime ne yararı var! Çiçeklerin bile mürekkeple yetiştiği bir coğrafyada yavaş yavaş, gözyaşıyla sulanan harfleri sevmeye başladım ben arkadaş! Körkütük yazıyorum kime ne! Ben bir hasta, bir deli, uçuk kaçık ve densiz! Ben bir coşku, bir hüzün; öfke, sevinç, kin ve aşk; pür neşe ve pür telaş! Ben, çakırkeyif sözlerin kelime kelime kafayı çektiği bir meyhanede; düşündükçe zilzurna, hissettikçe bir ayyaş!...”

















Bu yasaklar
Firavun kalıntısı,
Yoksun,
Akdan-karadan,
Gizline, canevine kurulu faklar,
Gün ola, umut kesip korkunç yetiden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler,
Düşme!...
Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum..














“ bu ağır havada salındım...hain
ben idim hayata çarptım
tırmandığım kayalar kadar kötürüm
bir vakitler kanatlı düşümün
altında korku birikir
lakin,
bu manzarada hangi arzu dirilir?
................”




KraLiSHE 21 Mart 2009 22:57

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Nedensiz bir gidişti. Oysa, yalnızlığımın kuytularını O herkesten iyi bilirdi. Şimdi, o kuytuda saklanan küçük kızın, yalnızlığı dolanıyor boynumun kıvrımlarına ve ağlamaklı bir kuş, kırık kanadını sarıyor bedeniyle. Uzaklar, şimdi... Tam şimdi, sen gitmişken bunca acıtıyor içimi...

Kelimelerin anlamsızlığına bulaşıyor ellerim. Çok eskide kalmış bir hatıranın, gözleri dokunuyor kalbime ve kalbim kanıyor yerli yersiz. Onsuz, sensiz, aslında bensiz kalmış bir kelebeğin son çırpınışları, hayalimde yok oluyor sessizce...

Gidilmez yollar var, biliyorum. Yazılmaz sözler olduğu gibi. Bana, benden ayrı kalmış bir çocuğun elleriyle dokunuyorsun, görüyorum. Kimsesizliğime ağıtlar yakmam bundan. Kayıp bir yüreğim var. Karanlığın çektiği ücralıklarda, tek başına ağlayan...

Bu şehrin ayazlarının içimden söküp attığı onca lanetlenmiş sözün içinde, bir tek adını hatırlıyorum. Çünkü biliyorum, nefesinle kazıdığın o yerde, sonsuza dek sessiz sedasız duracak ve her kanadığında çıplak ellerim, adını haykıracak.

Oysa, severdim bu sokakları. Sorgulamadan alırdı içine ve ben istemedikçe bırakmazdı sensizliğimi. Şimdi, korkuyorum yürümekten. Adımlarım dolanıyor birbirine. Yürümeyi unuttuğumu fark edince, üşüyorum, sen görmesen de .

Söylenecek çok şey var. Bıraksa nefesim, haykıracak çok sözüm. Seni özlerken susuveren bu dilim, yalnız bir an, bir an diliyor ki rahat bıraksın yokluğun...

















Şimdi gitmeliyim içimin aynasından. Yalnızlığı sırtıma yükleyip, bir çınar gölgesinde dinlenmeli, sonra da kaybolmalıyım, hiç yaşamamış gibi... Ayna olup, tanımadık yüzlere bir durak mı olmalı. Hayır, bırak lütfen bu saçmalıkları. Oysa şu su ne de berrak. Gidip ona mı karışmalı













Susuyorsun; dört bir yanı demir parmaklıklarla çevrili bir kuş, kalbini gömüyor su içtiği kabın aynasına. Sonra bir çiçek; açtığı yaprağını rüzgara adıyor. Bedeninde derin sızı, solup gidiyor. Çocuk kurduğu hayale daldı dalacakken, bir ayakkabının dürtmesi ile uyanıyor. Kırık bir uçurtmanın, telleri dökülüyor boyalı ellerine...

Sen susuyorsun ya, sus... Nasılsa dünya dönüyor...



















Yürek cürüm içinde... Her sevdanın ardından bir çentik gönül kabzesine... "Gönül yareler içinde" sarkının dediği gibi, yaralar kan ağlıyor ince ince.

Her susuş kabullenme değil; öğreniyoruz büyüdükçe. Tıpkı her sözün her gerçeği örtmeye yetmediğini de öğrendiğimiz gibi. Hayatın alternatifi yok. Ders tekrarı başka dünyada... Mecburi öğreniyoruz "acıyı bal eyleme"yi.

Yürek sevda içinde.

Sevda?..

















Kara aŞk`a ßeyaz..


ßeyaz aŞk`a kara göndermeler
yolladim..












Saçlarımın ivlerinden sızan kanım alnımdaki kırıkları yol ediniyor kentine…Kızıl yaşlar bekliyor renksizliğin…yine ayrılık aşka bedel mi ödetiyor yoksa..?Dizlerimi sıkarak deliliğime ayartıyorum en aklı selim yanlarıma.Bu çare ´´siz´´ titreyişlerim tüm hayırsız vuslatları yüreğine mülk edenlere…ve akan kanım her gül mevsimine armağan…
Hadi bir ´´sus´´ ver yaşadığına kanıt ! Uyan sana ! Bak,gün sonbahar,ay sensizlikten idam maviliğime…Şimdi bi yıldızı gönlüne sığdıramayan gökyüzüne isyanım,evvelden yıkılırdım yüreğime diktiğin anıttaki el izlerin olmasa..oysa yaşıyorum gamzelerime gizlediğin bin parça sevgim hatrına…hadi,aşkıma bir tebessüm sunsana! Ya hayatıma senden bir isim bul,ya da içimde çırpınan güvercin kanadıma son bir veda…
Keşke yüreğine sağlık dilemeseydim,almasaydım canımın ardına…Bir tohum sevabına kök saldın saçlarımın öksüzlüğünde..Gelişinin düşleriyle uyuttuğum her gece,şimdi hayatıma yumuluşa mı gebe?
Yokluğum boğazımda…Her nefeste değiyorum soğuk ve şekilsiz..Kan tadı bulaşıyor hayata ´´sus´´ dilime…Şimdi ´´sus´´larım kan bulaşığında…sevdalar arıtıyorum kızıl bir mum alevinde,siyahı renk edinmiş gecelerime..gecelerime,gecelerimi heceliyorum,hep sen değiyorsun kelimelerime…Hayata harcanma gel de!
Kendimde azlığım kadar kentinde çoğum,yine farkedilmeyen ben miyim yani..Yaşamın manasını arıyorum,mayın tarlalarında sır…Topal aşklar sarılıyor bileğime,bende geceyi tutuyorum sıkıca,tek şahidim kent mağduru yarım ay…Sonra elim kayıyor gecelerden yüreğime, eller kapanıyor ellerime isli paslı … gençlikten yorgun düşmüş sade ayaklar dikiliyor en uygun bedenin karşısına,bir fırtınayla kendimi verecek değilim sulanmayın maviliğime… !
Böylesi anlamsızlığı adam gibi düş´ ler paklar hissiz kentlerden… yine ağlamalı mı bir dize tebessüm başında,yoksa ´´gün aydın´´ mı demeli karanlık ahvalime ? ah karar sızım,sen de kararsız kaldım…
İç çekişlerim yorgun düşüyor sehpalardan,şehrin ilmeği gerdanımda süs … şimdi sade beni mi katletmeli , yoksa bendeliğine de mi bir sehpa hak !? off yine belalı ´´keşke´´ler avucumda .. keşke asi dilenciliğine sadakam olmasaydı gençliğim …! durma! tükenişime adaklar adasana…!
Ansız baltalıyorsun ya sol kanadımı, avaz avaz yıkılıyorum kente! Bu sahipli isyanımla ölüme bilet aldım,neden hep ´´dur´´ların yarım ağız bana ..? aşksızlığımın takvimi yaşlarımı akıtıyorum kıyımıma;yaşlarım yaşlanıyor, kirpik uçlarımda çöl güneşi … inan bu yokuşların çıkışı değil,eli boş dönüşü yoruyor adamı.Sen hep kente mi bastığını sanıyorsun, o umursuzluğunun altında ezilen minyatür sevda ! bari aşk bi hüküm versin senden yana,ipimi kesin…ben hevesli düşeyim idamlardan,aşk bensiz!
Bigün kendimizi anlarsan,bana anlatacağın çok şey olacak … o a´na kadar durdurun şu zamanımı ! O´nun hatrına,alemin üstüne kurulduğu sırrın hatrına a´nımın tükenişini durdurun!
Bakışlarının uçsuz maviliği mürekkep olsa,yetmez içimdeki sızının şimalini çizmeye … meryem´e isa´nın gelişi gibi ilahi bu acı ; duyulsa adımı kötüye çıkaracak , sussa mutlaka duyulacak! fanilere malzeme oluyor sevda´m, yazık! kıymetsizim, demir diyarına pazarlıyorum…bir ben değil,koskoca kent sarsılıyor ihanet rüzgarlarında! direnmeli mi …
Ahh basamaklı umut sokağım,kaldırımlarına sevgiler sızmış.Aşksız özetlenmiş bedenlerin limelenmiş yürekleri kokuşmaya yüz tutmuş ..tüm duvarlar ağlamaya meyilli ve ben,cesur sen savaşçısı bin hıçkırık boyu içli …hazırda yalanlarım varken,bir vurgun da benden olsun kentime…
ve…sana bir aşk borcum olsun bana ödendiğinde…!

KraLiSHE 21 Mart 2009 23:02

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Seni bağışlamıyorum!b :-(
Ne kendime,
Ne yollara,
Ne de vaadi yitik istirhamlara

















Çok mu içtim ben ?
Yoksa cokmu susz kaldım sana.. niye bu gece gece seni içme özlemi?
o belirsiz yazı yüzündenmi, yoksa sadece dürtülerimmi..
niçin dönüp önüp aynı yerde buluyorum ben beni?
Kim kime tutak!!!
Senmisin içimde tutsak yoksa benmi sen oldum komple..


Sevdalar ölmez göklerde yaşarlar... ://

depresifim ben gene depresif!!!!..............

















hatıralar saniyelik!

kaza süsü vererek zaman,
eziyor tüm anıları
ve ben yine
sana kesiyorum tüm
silinen an’ların
hesabını..

---

okul yıllarım gecti benimde Izmirde.. aşkı beceremeden ayrıldım bende Izmirden.. ama sorun bendemiydi izmirdemi mı bilmiyorum cünkü aşkı beceremeyen oldum hep ben...


















-adım neydi, adımı unuttum
keşke kendimden hep ben diye
bahsetmeseydim..-

‘vazgeçtim’ derken
gülüyorum kendime içimden
küfrediyorum istemeden
yada
tam istemişken
vazgeçiyorum yine içimden
her şeyden ama aslında
sadece bir şeyden
kendimden..
















sebepli sebepsiz
her aklıma gelişinde sen
genelde uykuya geç-erken,
beklerken
ve tuttururken en olmayacak zam’anları
olası düşlerimi de
yıkardım
peşinden..
















Bir yandan ne çok güldüğümü hatırlıyorum.. bir yandan ne çok ağladığımı.. Kahkahalar içinde yerde kıvranırken gözümden akan yaşı, öldürür gibi yapıp da öldürmeyen o bekleyişle akan yaşı.. Geleni, gideni.. Birinin ardından bakarken, kapıda beliren sureti.. Bilmem kaçıncı kere, ama her seferinde ilk dinleyişteki hevesle dinlediğim şarkıları, bir yandan oynadığımı, bir yandan uzak bi yere ama […]















Bir gece yarısı… Derin sessizliğin tam ortası. Bir kalp çıtırtısı yankılandı boş sokaklarda. Giden gitmeyi bilmiyor; kalanın acı çekmeyi bildiği kadar. Gitmenin de bir yolu yordamı var; acıtmadan gideceksin gideceksen… Kalplere hasar vermeden, kimseden ah almadan, kimsenin yolunu kapamadan… Ama ikimiz de biliyoruz ki; ayrılıklar kalpler kırılmadan olmuyor…
Bekleme dedi; ne zaman döneceğim belli olmaz. […]















sonbaharın son gününe yetişmeye çalışan bir cümle sahibi gibi..
aşk bu gece şehri terk etti.
tüm dünya zamanlarının dışında
gece-gündüz…
bekleten..
ne nazlı bir şiirmiş doğuranın ismi gibi..”
Grinin vucut buluşu gibiydi aşk, siyahı ve beyazı aynı tene giydirebilirdi ve biterdi ardından.. Aşk bütün şehirleri terk etse de, güzeldi.. Korkmazdı insan aşktan, üşümezdi ki hiç aşk sarardı onu.. düşse bile, aşk […]






















Aşka ara verdiğim zamanlarda çaldın kapımı, yüz görümlüğü kadar kısa gelip geçtin içimden sana ait herşeyi bırakarak..

Sonra, sonra lâl kırmızı gün batımlarında aradım hep seni..

Tütün kokan tenine değince ellerim kavrulurdum şimdi ne zaman sigara içsem tütün kokan tenin gelir aklıma, gözlerin gözlerime değse darlara düşer titrerim.

Gözlerinde arardım kendimi, aksim’din..

Güvercin kanatlarına yüklediğin sevgin/sevinçlerinle gelmiştin bir kuşluk vakti

Kurak, çorak bahçeme en güzel çiçeklerini ekmiştin buram, buram kokardı fesleğen’ ler yasemen’ler sen kokardın..

Savururdu ulu çınar dallarını gülüşünle..

Cemre gibi düşmüştün dünyama yüreğime, aklıma tenime..

Gidişinde gelişin gibi sessiz olmuştu aniden haber vermeden. Sessizlik ormanında yürürken geceleri adını fısıldadım her tarafa, cevap vermedin..

Neredeydin bilinmez, kime sorsam başı önde sessizliklere gömülüyordu..

Deniz tanrısı Poseidon’ a sormak geldi aklıma, kum tanesi olup bir istiridye de yaşıyordun belki eşsiz güzellikte inci tanesi olmak için, sonra şarap tanrısı Dionysos’ a bağ bozumu üzümlerden yapılan damaklarda eşsiz tatlar bırakan şaraplar’ amı dönüştürmüştü seni, oda diğerleri gibi sessiz kaldı...

Bulma arayışlarım sürerken.!..

Kaf dağının ardındaki masal ülkesine kanat çırpan zümrütüanka kuşuna sordum

Kanatlarında taşımıştır diye adını haykırdım ona..

Bilmiyor musun dedi .!..

Yok artık arama boşuna dönmeyecek, geldiği yere gitti yaşamdaki her canlı gibi döndü özüne..

Sonra hızla kanat çırpıp uçtu gitti uzaklara anladım yoktun ve artık olmayacaktın..

Ölmüş tün..!

Ha bugün ha yarın deyip ertelediğim, söylemek istediğim halde söylemediğim nede çok şeyim vardı, ama geç kalmıştım..

En hoyrat davranıp en çok sevdiğim’ din beni en çok seven ve en iyi anlayan.. Geceleri sessizlik ormanında ilerlerken bir başıma, başım yukarıda gülerek göz kırpıyorum zaman, zaman biliyor ve hissediyorum ki sende bana gülümsüyorsun o an..

Geçmişte söylemediğimi ve gözlerimi kapayarak fısıldıyorum şimdi..

Bil ki..! Çok sevdim seni...

KraLiSHE 21 Mart 2009 23:59

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Bir şiir okuyorum soğuk cama yaslanıp;

"Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini" diye biten...

Şimdi gözlerini kaparsan; gözlerindeki yıldızlar sönecek...
Şimdi gözlerini kaparsan; maviler inan çok üşüyecek...















Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

Yılmaz Erdoğan..














ket vurur şehir ışıkları söz vermiş bir aşka…
bilmem…bilemem…
ferin aydınlatır mı içimi bir daha…
kaybolursun puslu rüyaların ardında…
gurura yokuş sevdalarda
















günün birinde sen aklıma geleceksin ve ben üzülecegim
biliyorum sevmeyi bile beceremedim ben
anlamsız gidişin üşütür beni
sevmek kimi zaman yetmiyormus demekki
sensiz yaşayamazmısım hehh
yasıyorum işte
bu utancta sana yakısır
git hadi beni terk et demekki her odundan çıra çıkmıyor
hadi al götür aşkını
yalan sözlerini
yalan sevmişliğini
yalan gözyaşlarını
yalan aşkını
günün birinde ben yine seni sevecekmişim
geriye dönüpte bakamamki
nelerden vazgeçmişim meger senin ugruna.....















ışığını saklıyor gün’eş
karanlıkta yardım etmiyor
c’esaret kabuğunu
kırmaya
mülteci zamanlar birikiyor üstüne
ve kanayan bir yaranın
pıhtılaşmış suretiyle
teşhis konuyor:
tek çözüm kalp nakli!
sana tutunduğum ben parçaları
söküldüğünde, geriye bir avuç
gün-ah kalıyor..
















herkes aşk sandı..herkes sewda sandı yüreğimdekini..oysa baştan sona yalnızlıktı içimdeki...sana dair izlerim vardı dünümden...
boğuldu yalnızlığım sensizliğin girdabında..tekmeledim düşlerimi..debelendim...ama gelemezdim sana...gelemezdim...şimdi sen yeni heyecanlarındasın ömrünün...bense pişmanlıklarında… gittik... bittik... yittik sevgili...'biz'siziz ve başıboş şimdi...
















Bir sabah, Zamanı durdurdun sen... Ayrılığı ekledin sonbahara Mevsimin bütün bulutları, Gözlerimde birikti de Ben yağamadım bakışlarına... Söyle! Hangi güneş Baharı getirecek şimdi bana? Kadehimiz ayrılağa kalkmadı ki hiç Ben nasıl içebilirim yokluğuna...Belki,
Zamansızdı sevgim En az gidişin kadar! Elde değil bu.Sen hiç eylülde sevip de Vakitsiz hüzünlere beyaz bayrak salladın mı? Bilemezsin sevdiğim... Nasıl da koyuyor adama güzün geri kalanı...Doğduğum gündeyim şimdi.Yoksun... Bir başıma içip, Kağıda gidişini karaladım... Hazanda sevmek akıl kârı değilmiş sevgili Anladım...

















arka sokaklarda unutulmuş
çürümeye yüz tutmuş
hayallerim var benim
***
umutlarım var(dı) yarınlardan
kim bilir hangi okyanusta,
hangi fırtınada kaybettim
***
hangi dalgada alabora gemim
son nefesinde kime yalvarıyordu yüreğim
son sıcağında neler hissediyordu ellerim
umutlarım vardı benim
***
ellerinde yüreğimin kanı
dillerinde yakıcı kelimeler
kapkara maskeler yüzlerinde
"dost"larım var(dı) benim..

















Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını, sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek isteğim olurdu. 'Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili! ..
















Bir maviye sevdalandım... vazgeçemiyorum...

Öyle bir mavi ki, renkten renge giriyor, bütün tonlarını tüm haşmetiyle önüme seriyor da asla maviliğinden vazgeçmiyor... aynı benim ondan vaz geçemediğim gibi....

Bazen gök mavi oluyor; hayat dolu, sımsıcak... sarıp sarmalıyor beni yeni umutlara, yeni ufuklara... içimi içimde sığdırmıyor, beni denizlere atıyor ve öyle kolay oluyor ki atlamak... atla diyor bana... düşünme ve atla... riske girmezsen yaşamanın ne anlamı var...

Bazen saf mavi oluyor; durgun bir deniz gibi... masum bir çocuk gibi... işte o anlarında saplıyor ya hançerini kalbime. Saflığı, masumiyeti aldatıyor ya beni. Yakıcılığını, kavuruculuğunu unutturuyor. Nasıl da beceriyor alt etmeyi beni.. nasıl da kanıyorum her defasında onun o masumiyetine... sevgilinin masumiyetinin içinde kaybolmak hazzını nasıl da tattırıyor bana...

Bazen gri mavi oluyor; bulutlu.. yaklaşma bana diyor.. uzak dur benden... rengim budur benim... kendim bile katlanamam kendime... işine gelirse kal, kalırsanda bana ilişme.. hatta bana bildirme bile burda olduğunu... ben kendimleyim diyor... itekliyor ...

Bazen lacivert oluyor; lacivertliğinde kayboluyorum... öyle çok hissediyorum ki rengini, kendimle çatışıyorum böyle zamanlar da. Bu lacivertliği nasıl görmem, diğer tonlarına nasıl da aldanırım. Beni benden çok sevdiğini görürüm de utanırım kendimden... kendi sevgimin azlığından...

Maviye sevdalanmak denize sevdalanmak gibi... med cezir gibi... yüreğin sabit olacak, zeminin kaya ve taşlardan oluşacak ki her med cezir de sivri uçların biraz daha törpülensin... sendeki toprakları, çakıl taşlarını yükselen dalgalarıyla içine alıp yutsun da yine de yüreğin onun gidişlerini kaldırsın, kaldırabilsin...

Maviye sevdalanmak, toprağın suya sevdalanması gibi... her daim varlığına muhtaç, her daim yokluğunda aciz....

Bir deli maviye sevdalandım ki.... vazgeçemiyorum...








KraLiSHE 22 Mart 2009 00:11

Cevap: ..::baL'câ::..
 
uzak dur benden... rengim budur benim... kendim bile katlanamam kendime... işine gelirse kal, kalırsanda bana ilişme.. hatta bana bildirme bile burda olduğunu... ben kendimleyim..














ßen Seni Sevdiğim zaman ßu sehre yağmurlar yağardi... ..





Ben Seni Hissettiğim Zaman, rüzgarlar Ağaçları yıkardı.





Konuşamam artık seninle... Konuşamam, yalnızca ağlarım...
Uçurumun dibinde nasıl göründüğümü
Merak ederdim hep.
Yüzümün aynadaki boşluğuna hep bakmak isterdim.
İnançlarımın kırılıp döküldüğü yeri anlamak için
kalabalıklar içindeki yalnızlığıma dokunmak isterdim...
Aşktı adın uçurumda, yanı başımda
aynadaki suretimdi yüzüm,
aykırı kanardı bana.
İnançlarımın çoğu yalanmış
alay ederdi benimle.
Çok geç anladım, kalabalıklar arasındaki
senmişsin dokunamadığım...
Yalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş,
Geceleri ansızın uyanıp
İncitip durduğum senin yokluğunmuş...
Onca sevişmeden sonra değişmemişsem,
sihirli bir aydınlıkta,
içimde bir yer sana sonsuz hasret kaldığı içinmiş...
İşte onca yalan geçen hayatımda
buymuş tek gerçekliğim...

Cezmi Ersöz















Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken kendi dili kesilirmiş. Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince olduğu yere yığılırmış. Avcıda gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunla vururlarsa ayının postu delinir ve bu yüzden çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.
Şimdi o kan tadını kendi dilimde hisseder gibiyim.Bu bilgiyi öğrenince anladım dilim yıllardır kesikmiş benim... Yıllardır ben de kendi dilimden akan kanı emip duruyormuşum...

Cesmi ersözün kipatının yazısı..... bir gecede okumuştum.. enfesti gene... Ben kendimi ösledim.. eskiden kitaplar okurdum.. Her gün bitane yada en azından haftada 3tane.. Beni bana geri verin............. Beni özledim ben.... [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]















Gülsen, düşecektin. Gülmesen yudum yudum içecektin hüznün zehrinden. Sen gülmemeyi seçtin. Ben susmayı... Yokken, var gibi davranmaya gücüm yetmedi bu aşka... Sen ölmeyi seçtin. Ben senden geçmemeyi... .. .. . .. ... .





Boşluklarda bir yürek.. bir acı.. bir isyan..
Şimdilerde ıslak bir sima.. durgun bir dima..
Acı bir çok anı.. kırık bir çok kadeh ve dağınık bir çok şişe..
Sararmış bir çok resim… silik bir cok cümle…
Durgunluğun sebebi yağmur..
Gecenin nemi gözlerim…
Acının izleri yüreğim..
Yalnızlığın sebebi seçimim…
Bırak..
Tutma ellerimi..
Sil at sendeki izlerimi…
Çıkar at beynindeki benli düşleri…
Git..

..
.
Gereksiz bir çok cümle.. Söyledim ben sana son sözleri…
Karışık düşünceler safsatası bunlar… geri boş bir hikaye..
















o işte... en çok acıtan o ...

...ama senin orda oldugunu hep bildiğin ...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir dahası olmayan...
...ama zaten hiç senin olmayan...
...ama senin hep bildiğin...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir daha sana geri gelmeyecek olan...
...ama buna rağmen ...
...gelmeyeceğini bile bile senin beklediğin...
o işte... en çok acıtan o ...


... sonra o kocaman kocaman, akıp gitmek bilmeyen zaman...
... o durduramadığın an' ın karmaşası tezatlığı...
...kördüğüm oluşu...
... o "acabalarla" , "keşkelerle" dolu soruların ...
... içindeki kısır döngülerin...
... ve o an ...
... hiç bir şey yapamamanın çaresizliği...
... o işte...en acıtanı o...


... belki de sadece çaresizliğin ...

... çaresizliğim ... lütfen beni artık acıtma ... !















Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.















Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
...Sevdim işte!

KraLiSHE 22 Mart 2009 20:40

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Sonbahar yapraklarına özendi yüreğim.Sararmış solgun bedenim kayboldu çöpçülerin nasırlı ellerindeki kirler arasında.Yağmur yağdı o gün,ağzını bozdu haziran.Yasak değilmiydi bana o günden beri söz,aşk,yemin... Uzayan kaşlarım arasında kaybolmamışmıydı gözlerim.Körelmiş cımbızımla canımı yakmaktan usanmamışmıydım artık.Babamın sahte özlem cümleleri gibi dilimin ucunda sahte sevda sözlerin.Ayrılık kusmaktan cılızlaştı artık dibimdeki sevda renklerim.Hani bir pamukprenses vardı çocukluğumdan tek hatıram.Prensi gelirdi ya öperdi uyandırırdı.Çocukken ağlardım millet gülerdi bana.Artık daha çok ağlıyorum ama gülmüyor kimse.Yazarmı hesaba katmadı zamanı,zamanmı yaşadıklarımı bilmiyorum.Parmak aralarımda birikti tüm masallar.Göçebe korkularının son durağı kaldım gittiğin sonbahar gününde.Bin gemi vardı belki ufukta,hepsinde adın vardı,hepsinde acım...
Beş ayrı hikayenin kesiştiği yerimi bulmuştun sen.Üstelik hepsinin sonu kötüydü,hepsi İstanbuldu .. Zor dedin..
Belki zordu..
Ama ne kolaydıki hiç bilemedin.Abim kuşamıştı ya kırmızı kuşağımı belime.Sen gelmiştin otomobilinle...
Bir küçük bebek vardı önünde kırmızıydı elbisesi,gözleri siyahtı.Ve tam dudağının kenarında bir beni vardı.
Bebeğimi kaçırdı yabancı dokunuşların tenime.Gözleri büründü kötü ayrılık sözlerinin rengine.Ve masum güzelliği kirletildi kim bilir kaç gecede...
Aşk sevişebilmek için oynadığımız bir oyun değilmiydi ? Sırtıma yüklediğin bu olgunluklar niye..
Hadi küçümse yine sevgimi.. Çocuksun de,kendine bile hasretsin sen sevmeyi ne bilirsin de.Kaç zaman aynımı kaldık de...

....bitti....
Ben devrik cümlelerindeki yanlış yüklemlerde söylediğin kadın,sen dokunduğum tüm sayfa yapraklarında kalan iz...
Çok isterdim susmayı beceremedim.Arkamı döndüm,git.
Günahlarını bana bırakta git.Sevmedim farzet demiyorum ama gözyaşlarımızın rengi bile değişti artık.Kokundaki masum yan yastığımda hala,buna şükür..

Çok sevdim demiştin...
Çok sevdin...
Ama hiç seviyorum diyemedin...
















Ho$çakaL adam edenim.. Ho$çakaL...




Zaman mıydı aramızdaki buz dağlarının sebebi?özlüyorum desem bile ne değişecek..gelecekmisin?sarılacakmısın tekrar sımsıkı..birdaha hiç bırakmayacakmış gibi..
Ya da sevebilecekmisin tekrar?
Sahi sevdin mi beni hiç?yüreğin titredimi adımı anarken?ya da için acıdı mı “elveda” derken..
















Kaybettiğinin yerine Ne koysan dolmaz.. Boş bırakıcam yerini hep bomboş...
















Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Yani yüzün olmayacak bir daha...
Hüzün olacak her adimim...
"hoş geldin"leri eksik olacak kapımın...
İlk açışımda küflü bir yalnızlık vuracak yüzüme...


Önce terliklerin her zaman ki yerlerinde olduğunu fark edip, gazetelerin okunmamışlığını göreceğim ve yatağın bozulmamışlığını. İşte ilk o zaman gözyaşlarım bozacak geceyi. Çaresizce yatağın kenarına kıvrılıp dizlerimi karnıma çekerek, sanki pazardan eve dönüş esnasında, annesine yaptığı tüm ısrarlarına rağmen, o renkli treni satın aldıramamış çocuğun moral bozukluğunda, yani küçük yaşlarımın göz-yaşları gibi saf bir yalnızlığı küskünlükle sulayacağım...

Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Sesin olmayacak..


Yattığım yerden bir sabahı cıvıldayan gülümsemenle karşılamayacağım. Gözüm hep bir sessizliğe açılıyor olacak. Duvarlarım artik kulaklarını kapatmayacak yüksek sesli tartışmalarımızda, cam çerçeve indirecek kalkanlarını, salonu ortasında oradan oraya uçan yapma çiçeklerle dolu vazolar havalarda uçuşmayacak. Japon yapıştırıcısı çabukluğunda yapışmayacak bir daha parmaklarımız birbirine... Bir vazonun kırılan yerlerini birkaç gülümsemeyle tamir etmeye çalıştığımız o barışma anı sonralarında. ...ve kırılan bi aşkı yapıştıracak hiçbir şeyin olmadığını işte bu çaresizlikte bir kez daha anlayacağım...

Ne banyodaki köpüklü senfonilerin, ne de mutfaktaki yemek kokulu mırıltıların olacak. Ne yerde dökülmüş saçların. Ne de ıslak ayak izlerin olacak parkelerin üzerinde. Ne buzdolabının en gizemli köselerine sakladığı çikolataların, ne de kepekli ekmeğin olacak kahvaltı masamda.. Koca bir ev zayıflayacak gidişinle bir ruh hep aç olacak...

Ya ışıkları kim kapatacak ardımdan gazete arkası şekerlemelerde, televizyon karşısı sızmalarda, kiminle yapılacak kanal değiştirme kavgaları, nasıl yenecek bu yalnızlıktan patlamış mısırlar...

Sırtımı açıkta bıraktığım ruh üşümelerinde kim sıcacık elini yüreğimin üzerine koyacak bu evde... Bir kilo baklava kurnazlığında kiminle yapılacak su savaşları...

Bu kimsesizliğin galibi kim olacak...

Bir daha karsılaşmayacağım...
Biliyorum...

Çıkarken üzerine binlerce kilit vuracağım kapının ardında, dondurulmuş anılarım kalacak...

...bugün
...bu evden,
...bu şehirden,
...ve;

..bu kimsesizlikten taşınıyorum.
...

















Kes sesini yüreğim,sus,sus işte...


Karanlıklar,öksüzlükler duyamaz seni...Onlara hitap edemez artık cümlelerin...kes sesini!...
Matemlere,yaslara,onulmaz acılara gömülü bu omuzlar taşıyamaz senin tek bir heceni!...kes sesini!...
"Anı"denilen geçmiş vakitlerine mahkum şimdi,kendi kendini yiyip bitiren biri şimdi,sahiplenen bu omuzları...
Kendi kendine "sus"demekten usanan bir canlı "cansız" şimdi...yorma daha fazla bu mahkumu,kes sesini!...
Gözyaşından başka ıslaklık görmemiş gözleri,titremekte elleri,üşüyor dayanılmazlıkların girdabına tutulmuşluğun soğukluğunda,karanlıklara mahkum gibi...
Aydınlanmayacak gibi,soğuk bir duvara çarpmış,sendelemiş,bir daha kapıyı bulamayacak gibi şimdi...sadece mahkum...işit bunun sözlerini,tut istediklerini,kes sesini!

Sus işte,sus...
Sus ki kabuslara esir olmayayım henüz kendi esaretimden kurtulamamışken!..Kuyulara atmayayım,alışılmadıkların eline bırakmayayım ruhumu,sendelerim..kes sesini!...
Çöl gibi ya da hayır,hayır,kutup gibi,buz gibidir o yerler.Karanlıktır,korkarım.Ruhum istemez,kaçıverir...
O yerler ki birer seraptır aslında vahalarda belirmiş olan.Cezbetmesin oralar seni,aldanma seraplara.kes sesini!...

"Ben gidiyorum,ondayım,susturamazsın beni..asıl sen kes sesini!..."

Kendimle savaş verdirme bana,sus demekten bezdirdin beni,alıp kaçacağım seni..yorma beni!..kes sesini!...

"Boşa uğraşma,biliyorsun...Gelemem,ondayım,hep kalacağım...Sen gelmeyeceksin belki,ama ben,hep ondayım...Beni salıverirken onun yüreğiyle sevişmek için,düşünmüştün her bir şeyi...gelmesen de gittim..."

Sen benimsin yürek,terk etmemelisin beni.Gitmemelisin.Dur!Tamam konuş ama,dön bana.Ben senin sahibinim.gell!...

"Hayır,yürek kendini taşıyan bedene ait değildir.Beni özgür bıraktın,gittim.Bir daha gelmeyeceğimi bilmeliydin,emanet değildim,sen beni sonsuza dek vermiştin,bir an bile düşünmedin...Şimdi tekrar çağıramazsın beni,nafile!...Gelemem,ondayım dedim..."

Düşüncelerimde,köşede bucakta kalıvermiş,saklanmış bir giz olarak kal...Ben bile bilmeyeyim o gizi,unutmuş olayım mesela...Özgürlüğümü aldın elimden,aşkın albenisine kapıldın,gittin...Sızlatma içimi...

Ey kalp! Susmuyorsun...Durmadan bağırıyor,çığlık çığlığa kalıveriyorsun ansızlıklarda... Düşünemiyorum,susturuyorsun beni dahi...Sesleniyor,bağırıp çağırıyor,haykırıyor,istiyorsun!!...

"Evet,susmuyorum,haykırışlarım artacak...Sen var olduğun sürece -belki daha sonra bile- sürecek bu haykırışlarım...İstediğim tek o idi,ondayım...Artık gelmeyeceğim,milyon kere söyledim bunu sana,usanmadan yine söylerim,söyleyeceğim:GELMEYECEĞİM!..."

Bana söz bırakmadın,susturdun yine,bak!..Peki,git o halde...Özgürlüğümü,özgürlüğüne kat!...Azad oldun büyük bir coşkunlukla...Git,onda kaybol...Yokol aşk bahçelerinde,sevda kokusunu almışsın bir kere...Peki,azad edildin...

Kazı o narin tırnaklarınla aşkını,kazı taşlara,kayalara...Ölesiye kazı sevdanı...Haykırmanı kesme...Peki susma!...
















Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan ...

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:07

Cevap: ..::baL'câ::..
 
sanki
yokluğuna kahırlanan kent
ah çeker

yarasına acılar düşer kuşların
ay uzak tepelere çekilir

sular kararır...
sen giderken...















Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa
ben koca bir hayat sığdırdım...
Beni sevmemene isyan edip kaçmak,
sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak,
ruhumun en büyük yanılgısıydı...
Hayat bana en acımasız yüzünü
sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi...
Ve şimdi asıl olmam gereken yerde,
hayata başladığım yerde,
kalbindeyim...
Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte:
Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum...
















Alnımı cama yaslayıp barkodumu okutuyorum,
Seni Sevmeme İzin Vermiyor Kalbimin Mor Ötesi.Cama vurup yüzümü kesiyorum,Bu gün SEVMİYORUM SENİ;Sadece korkuyorum...















Ne oldu? nasıl oldu? anlamadım
Birden birden karşıma çıktın
Sonra hayallerimi süsleyen rüyalarıma giren
Tatlı bir telaşım oldun..
Ve yine ne olduğunu anlamadan ansızın hayatımdan çıkıp gittin..
Kıyamet kopsun ne çıkar
Yeterki yeterki senli baharlar bitmesin.
Ben seni ben seni çok sevdim tatlı telaşım
Ama sen sana olan aşkımı hep başka baharlara erteledin
Bense sana olan aşkımı sevgimi benliğimi ve sende kaybolmuş bu yüreğimi ıssız bir adada kimsenin bulamayacağı bir kutunun içine kilitledim..
Şimdide sana yalvarıyorum
Ne olur ne olur tatlı telaşım
Yine bir bahar rüzgarıyla gelde
Sana olan aşkımı sevgimi benliğimi ve sende kaybolmuş yüreğimi saklıdığım kutunun kilidini kır..
Çünkü ben sensiz ölmek istemiyorum..

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:11

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Buraya senden geldim biliyorum.
Otuz dört gün oldu sen gideli kentimden.
Kendimde değilim.
Caddeyi arşınlayan sadece ben miyim?
Arkamda bir yalnızlığın koyu gölgesi.
Canı çıksa, canı yok ki!
İki parmak arasına sıkışmış nikotin kokuları,
Yapmak istemediklerimin sinişmişliğinden ibaret bir bozgunun terkisidir.
Yalnızlığım,
Tek başınalığım,
Aşinalığım…Otuz dört plaka acılar yükler yalnızlığım, bagajları faili meçhul dolu otobüs kuyruklarına.
Çirkin, yoksul, doğurgan ruh yolcuları hiç tükenmez bu seferin.
Her sefer bir yalnızlıktır,
Her yalnızlık binlerce sefer.
Kararmış düşlerimin aydınlık çağı,
Ömrüm,
Canım,
Anlamım benim.
Ölüm haberlerini bellettilerdi bana senden önce,
Yorumlarını ölü çoğaltmaya parsellerdi çingene yüzlü kadınlar, daha uykusuna yatılmamış düşlerin.
Bir divan üstüne bağdaş kurup, yaşayamayacağım günlerin çetelesini tutardım, yaşadığımı hiçe sayarak…

Acemiliğimi satır başlarına sıkıştırıp, ustalıktan caydığım zamanlardı.
Geçtiğim, yittiğim, bitmediğim.
Birden bire,
İnançlı dizeler kuşatması, yabancı-devrik düşlerinle,
Sen geldin.
Geldin mi, gittin mi anlamadım.

Melamet fikirler hû çeker, nüfussuz kasabaların orta yerinde.
Nesimi’yi yüzer,
Pir Sultan’ı asarım ruhumda.
Gözlerim Yakup’tan beter,
Yusuf’un kuyuları ne gördü daha…
Şems’le cem ederim yana
-yanarım-
‘belki seni bana yazar yaradan…’
Yine de anlatamam yokluğunun müthişliğini,
Ermiş hükümlerin bilge acıları gül müdür bana?
Çekerim,
Çektiklerim ar gelir.
Çekerim,
Bu acılar zor gelir.

Günlerin avucunda bir serseri üzgünlüğüm şimdi.
Her yanımdan garip yalnızlığım geçer,
Her yanımdan yabancısı olmadığım ezgileri dudaklarının.
Seni soluksuz bekleyişlerimi, öfkeme vurduğum yerdeyim,
Hınca hınç bir özlemle yine bekledim gelmeyişlerini.
Dizlerimin bağı çözülmedi,
Bir muştu gelmedi telefon direklerinin bana uzanan yerinden.
Bir Cuma akşam üstüsü heyecanı duymadı içim,
İçim geldiğin ki kadar ısınmadı, bu menekşe kokulu nisan akşamlarında.
Rüzgar el gibi uzağımdan gitti,
Yağmur sel oldu yakınıma düştü, ağladım.
Ağladım,
Siğim siğim döküldü gidenler, asit gibi deldi içimi.
Kesilen hiçbir otobüs bileti bitirmez senin gitmelerini.
Duvar diplerinden medet uman ihtiyarlığımı çökerek toprağa,
Zavallı bir aşkın ağrılı bekleyişlerini duyarak içimde
Ve beni ipe çeken kaygıları kanatarak sesinle çınlattığın isimlere,
Ağladım.
Yüzüme çarpan ışıktan göremediğim yüzünün her milimetrekaresini özledim…
Özledim de,
Özlemek, mani olmuyor ki yalnız kalmaya.
Yalnızlığım,
Bir başınalığım,
Aymazlığım…
Bu suç senin ellerinle işlenmedi, şahsa münhasır cinayet benimdir.
Sen,
Yorma kendini bana.
Ne olduğumu biliyorum, bilmezliğe vursamda.
Çok değil istediğim.
Bir gül, yeter bana…

Caddeyi arşınlayan ben değilim sadece.
Arkamda koyu gölgesi yalnızlığımın.
Aralarından geçerim klakson seslerinin,
Sesler benim ardımdan geçer.
Bir İstanbul, bir Ankara’yı geçer kapkara hilelerin başından.
Bir kötü, bir iyiyi. ‘-İyinin kaderi kötüye düşer-’
Bir hüzün, bir sevinci geçer,
Gelmelerinin, aslında hiç gitmemiş bir yolcunun bavulunda sakladığı dipnot yalanlarına benzediğini anımsatarak,
Bir hüzün, bir sevinci 34 plaka ezerek geçer…

‘Geldin,
Sevindim’.
Neleri unuttuğumu hatırlatarak,
Bir elma şekeri sevincini taşıyarak yüzüme bir çocuğun,
Doğaçlayarak hayatına kattığın kelimelerin uyaklarını,
Geldin.
Diyeceğim çok şey vardı…

‘Gittin,
Üzüldüm’.
Bütün dünyayı başıma geçirdim,
İntiharların bütün şeklini denemek istedim,
Eşkıya basmış bir köy yerine döndü içim, taranmış, yanmış, yağmalanmış…
Gittin,
Diyeceğim her şeyin altında kaldım.
Otuz dört plaka yalnızlığım,
Geldin mi, gittin mi anlamadım…

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:25

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Susmaktan çok yoruldum. Artık bildiğin sesler hatırına konuş dilim…

Vakit gecenin yarası… Gözümü açtım aydınlı niyetinde. Gündüzlere sığmayınca, geceyi kabullenir oldum. Gecenin en karanlık yerinden yarınlara aydınlıklar biriktirmekti amacım. Aydınlığı gecenin zifiri karanlığından biriktirmek, yarınlarıma karanlık ekmekti. Bildim; ama kulak ardı ettim. Ve geleceğimin portresine kara bir çerçeve biçtim.

Bir ölümün ardından tutulan yaslara hep siyah eklenirdi. Ölü siyahla uğurlanırdı. Ben hangi yanımı öldürmüştüm, hangi yanımı her gün öldürdüm de bu denli siyaha büründüm? Oysa tüm bildiğim siyahlar aynı beyazla kurşunlanıyor. Ve cesedi hep beyazı gölgelenmiş bir kefenle son buluyor.

Bir bir yok oluyorum. Yokluğum giderek “faili meçhul”lere sığınıyor. Kalabalık bir sokak ortasından, günün en aydınlık anında vuruluyorum; ama nedense tutanaklarda sadece “faili meçhul” kalıyorum.

Pılımı pırtımı toplayıp saniyelerin gözüne çarpıyorum hece hece yalnızlığı. Saliseler geçiyordu üstümden, kruvazör niyetinde. Zamanı öldürmeye yelteniyordu içimdeki akrep. Oysa yirmi dört saatten yirmi dört yaraya ulamıştım dünyamı. Yirmi dördü de içimi yaktı…

Bir bedende bir düzineyim Asrevya. Bir ruhta bin… Oyuncaklarla yaşama gülümsemek için geç bir zaman artık. Şimdi cümlelerle oynuyor beynim. Bu oyunda hep düşüp kalkıyorum. Her yanım yara bere… Her yanım vurgun… Tehlikeli bir oyunda ölüm kalım savaşı vererek mutsuzluk diziyorum. Dizgim hatalı, harflerim kırık…

Kelimelerimin kapısı aralı… Her an yazıya dönüşmeyi bekliyor içimdeki ses. Ne konuşacak kadarım ne de susmaktan yanayım Asrevya… Kendime tek muhalifim ben. Tezatlardan tezat beğenmem kendime. Kendim varken en karşımdaki bile yandaşım olur. Bana karşı ben savaşından ölüm aklar beni. Ki hangi yanımı tutsam ölümün kucağıdır zaten. Bir savaşsa yamaçlarımdaki, biri yok olmalı biri kalmalı… İkisi de benim… Bana karşı ben… Ya ben ölücem ya da yine ben… bir yanım sadece sağ çıkacak bu mübarezeden. Ölüm ardında, ölüm tadından koşturup duruyorum Asrevya. Yok, mu musalla suretindeki kelimelerden tabut ören?

Anlamı uzun olan bir cümle bulanıklığıyım. Hangi kelime beni özetleyebilir ki? Hangi dil lisanımı konuşur?

Ne demeliydi ki içim bunca yanmışlığı üzerine? Herkese ve her şeye rağmen yalnız değilim yalanının ardına saklanıp koyu bir yalnızlığı yudumladığında, ne söylemeliydi? Onda acıyı dem tutturan hayatına mı kızmalıydı? Ya da bitmez tükenmez ağıtları mı diline dolamalıydı? Kimden başlamalıydı ağıt yakmaya? En suçlusu kimdi bozulan hayatımın? En suçlusu gidenler miydi? Gitmeyip acı çektirenler mi? Bir bilinmezlik üçgeni arasından oradan oraya savruluyorum Asrevya. Kendime sorduğum soruların bile cevaplarını bulamıyorum. Aşikâr değilim. Hafi bir ömrün kalıntılarını taşıyorum. Yine ben mi suçluyum Asrevya. Yoksa tüm konuşmalarımı çalıp bana sadece susmayı bırakanlar mı?

Payıma bir son yazılmış. Ne kadar didinsem boş Asrevya… Öyle geçti ki vakit. Sen bile kurtaramazsın artık beni. Sen bile yarama merhem olmazsın Asrevya. Sen bile…

Oysa hep senden sanmıştım acılar. Yokluğunla varlığın arasında sürüp giden ömrüme. Bir yok olup bir de var olduğunu ispatlamak adına yollara düşmüştüm. Bilmeliydim ki tüm şüpheler, tüm ispatlama düşleri varlığın olunca oluyordu Asrevya.

Asrevya!..Geç bir zaman. Git desem gitmezsin belki şimdi. Ama gel desen ben de gelemem. Her şey için geç Asrevya. Yoruldum adına düşler biriktirmekten. Harflerin kalemime dolanmasın artık… Ki adımı unuttum adını yazmaktan… Yorgunum Asrevya… Sana susmayı kabullenecek kadar… Geç bir zaman. Artık düşme satırlarıma. Ki sen satırlarıma düştükçe ben acılara düşüyorum… Ki sen yazılınca ben siliniyorum…

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:30

Cevap: ..::baL'câ::..
 
O kadar intihar ettim ki yaşamaya mecalsizim…

Sivil kalp ağrılarımdan mızraklıyor göçmen mevsimler beni. Sığmıyor sükûnet pencere önü bekleyişlerin zamansızlığına. Boş bırakıyorum haykırışların karalanmamış karelerini. Teni paslı kuyulara terk etsem utancımı dirilir mi kimliksiz uyur-gezer ölüler? Lâhitlere gömüyor sahte acıları benimseyen kadınlar kirli camekân yüzümü. Talan meraklısı eylül teğet geçmiyor aşka kıymadan. Pinti bir ecel kaplıyor dargın mezarlıkların killi toprağını. Ey zahmin! Ateşkesler durdurur mu gitmelerini? Ayrılık aşkın hedonistliği değil de nedir? Gözlerindir gecenin mahremiyetine sığınan kutsal cümlelerin ışığı. Öte yanı yalnızlık kadar çığlık kirpiklerinin. Beri yanı aşk kadar uçurum ellerinin. Gelsen içini karanlıkta kalmış kelimelere batırarak kaç susmayı göze alabilirim ki zahmin?

Budala aynaların önünde kendini dökme seremonileri düzenliyor sonbahar. Kış göğsüme saklanıyor. Ölmek için susmayı bekliyor beklediğim sevinçler. Kutsalı katlanıp raflara kaldırılıyor aklanmamış maktul yanıma yaslanan tebessümlerimin. Suları sağır sensizliğe kıyıp bir avuç deniz getir, diz üstümde ısrarla kanayan atlas yılgını gemilere. Tedavülden kalkmadan aşk al yokluğunu benden. Çığırından çıkmış yaslı koridorların ucuz loşluğuna uzatma bedenimi. Rengini as yüzüme zahmin. Ben senin gözlerini tavaf ederken kahrolası tükenişlerim suya iniyor. Döşümde uğulduyor sık sık yatak değiştiren uslanmaz nehir. Tecride meyilli uykusuzluğumun ensesini sıvazlıyor mülayim heveslerin rüzgârı. Defolu bu dilhun keder. Kullanmıyorum.

Yokluğundan ezberliyorum gülüşünü önce. Gelişlerinin cehennemlerine denk geliyor yalnızlığım. Tanrı affetsin kabuk bağlamayı bilmeyen tek başınalığımı.

Faili malum düşlerin ayaklanmalarını özleyerek kanatıyorum faili kim sarsıntılarımı her gece. Bu yüzden batıyor içime paslı makaslar ve sonu belli masallarda bu yüzden onaramıyorum kasvetli çocukluğumu. Erken bir ağıt gibi göğsümde sabahlıyor saçların, sızıma tekmil dağılmışlığıyla. Yakılmış bir şarkıya benziyor bu şehrin damar damar üzgünlüğü. Her nakaratta kendimi kollamaktan yoruldum. Uzak kasaba ezgilerinde harmanlanıyor fitili ateşlenmiş kavgalar. Kime varsam seyrelmemiş bir acı menfez açıyor şakaklarımda. Bütün uzuvlarımda aşk geceliyor yine ve otogar kalabalığında arkamdan avunan kız benden başlıyor ölgün hayatları tümcesiz kusmaya. Münzevi feryatlar tahayyüle sığmayan küfürlerde ıslanıyor. Şimdi uzat güneşe ellerini anne, yoksa dizlerinde solacak papatyalar.

Münferit kaygıların aleve değen ıslaklığını öperken denizin çocukları, alnımda kandan utanan karanfiller taşıyorum. Giderayak çoğalıyor esrikliğin tadı. Yalvarışların tuzu dokunuyor yaranın en dokunaklısına. Tütün dediğin de yaraya basmak içindir oysa. Kursağımda kalıyor yankısızlığı cebimde duran sesin tınısında ayağa kalkan kentlerin sarsaklığı. Dudağımda bir kurşun karası yalnızlık. Biliyorum okyanuslar yanağında durulacak bu gece, kendimi düğümlerken yüzünün kör/düğümlerine. Tenhalığından eskitiyorum adımı. Devrimin küllerinde yazgısından vurulurken eylem, her bilinç kendi kaybından mesul tutuluyor. ‘Ayıp’ diyor bir kadın, ‘Aşkı harfsizliğinden yorumlamak ayıp’. Ey zahmin! Ben babamın ölümünü görmek için büyümüştüm. Dalgın uyansada insan sefaletinden aşk kabul edilebilir bir uyuma şeklidir.

Alazına kahır düşmüş öykülerde nabzı dururken kurgusuz aşkın, serencamı muğlak kahramanlara henüz yazılmamış kırıklıkları yaftalıyorum. Terimle yıkanıyor mürekkebi kurumayan yazı. Olmamışa kasem veriyor boşlukta sersemleyen çığırtkan turna. Gözyaşı selinde arınmak mı yağmurda savrulasıya kıvranmanın diyeti? Yağmalanmış telaşların kapısında alabildiğine öksürüyor inzivaya çekilen karaltım. Bir adım sonrası kül olmak bu hicranın. Belki de kabule şayan bir eksilmedir aşk. Sahi sen kendine ağladıklarını başkalarında avuttun mu? Öykünme sensizliğe ben kadar yok olursun.

Suskunluğumun devrikebir makamında büyütüyorum ömre bedel sunulan harf kesiği ağlayışlarımı. Terlemiş bir uğultu saplanıyor kulağımın örsüne. Çaresiz sesler doluyor zamanın kendini kovaladığı düşlerime. Hazirandan kalma ıssız günlerin alacalığını biriktiriyorum kısır hayatın güncesinde, sen inadına üşüyorsun düşlerinin buz kesmiş yanlarından. Ağlama zahmin! Gözyaşından tuzlu değil kederin tadı. Meleği yanmış sağ omzum sayrık bir ölüme gönüllü şimdi. Gücüm yetmiyor hüznün göğsümü deşen karaltısının izine bile. Gözlerime sökün eden yabancılıktan yakala gidişlerimi. Bas zülfünün telini içime, daha senli kanasın diye. Severek kutsa beni.

Sen imanın aşk yanıydın ve şimdi Tanrı’ya imanımdır gözlerin zahmin.

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:31

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Aşk kendi yokluğunu var ederek varlaşıyor içimizde…

Nedeni bana kalan susuşun namsızlığı içimizi kötüye çıkaran. Dibe vuruyor aşkın gerekliliği için kendini hırpalayan acının mürekkebi. Ben solcu gibi duvarlara karşı ağlarken gözlerimin kalabalık sus’larında kodes karanlığı diriliyor. Ellerimde aralıktan kalma küf kokusu yarınların. Sök beni yaranın tınlayıp durduğu beyaz kâğıt hiçliğinin satır önlerinden, gör nasıl hıçkırıp delirecek şair o zaman. Kırılmaya yüz tutmuş kelimelerin isyanından başlıyorum kendimi aynaların pullu sırrından dökmeye. Eski bir hezimetin an be an çoğalan esmerliğinde sızlıyor yalnızlık denilen işgüzâr oyun. Ey zahmin! Bakışlarınla yüzümü mü çağırıyorsun saçlarının siyahlığına? Hiç gitmeyen nasıl gelir ki?

Bin beterim hezeyanın haykırışından da, sükûtum darp izi taşıyor anlık yakarışlara. Zamanın serseriliğinden an kaybına uğruyor nifak düşlü cinnetlerim. Ham vakitlerin güç yetmezliğinde barınırken alın çizgilerimi silen sızı, öfkeye delâlet ıslıkları boğumluyorum gırtlağımda. Kandil ışığında seyrediyorum yüzüme bulaşan karanlığı. Kırk beşlik ampullerin tafrası yetmiyor gözyaşımı sarmalayan ah’ı aydınlatmaya. İfademi alıyor kayda geçilmemiş hikâyenin geçmiş zaman suretli celladı. Tenimde kalıyor kanımın içime akmamışlığı. Ey zahmin! Al cismimi aşka çarp, nasıl olsa tarumar kıyametlerin mecazında sere serpe yokluğa uzanan benim. Acı yalnızlığın gıyabında yaşanır mı, hüzünbaz duruşlar süpürülemezken alnımızdan? Aşk senden bir alıntıdır künyemde ve hangi anlamı yüklerlerse yüklesinler senden başka anlamı yok aşkın.

Gün arkasına sızarken sensizliğin oldu bittiye getirilen ilk hecesi, yosunlu kirpiklerime ağ atıyor iyot kokulu balıkçılar. Bela hükmü taşıyor çehremin uyumsuzluğundan azade gülüşün. Kısa kalıyorum seni uzun uzun soluklamalara. Dursun ve derin derin boğulsun aşk kendinde. Giderek sıklaşan bir acı tutunuyor diz kapaklarıma. Nefesime karışıyor iç kanamalı nikotin efkârı. Tek başınalığın nöbetçisi mi sancı zahmin? Kırık bir mihraptayım şimdi. Oturup seyrediyorum kallavi hüzünle dağılan kalbimi. Ebkem kasırgaların yanağında dövünen yağmurların gölgesinde mahmurluğuna sesleniyorum sesimin. Açılmıyor feryadımın suskunluğu. Bu puslu coğrafyayı güneşin ırgatları çocuklar taşıyor, nafile sonun hudutsuzluğu için. Yıkılırken tapınak sütunları yeryüzünün üstüne bir elem dolaşıyor dilime: Saten bir tendir ölüm doğarken giydiğimiz. Tanrım, neden babalar erken ölüyor ve neden herkes kendi cesedinden sorumlu bu şehirde?

Hayatla uzlaşamayan militan kederimden tanıyor suçlarım beni. Gecenin şafağında aşk üstü yakalanırken kalbim ayet olup iniyorsun benzimin senliliğine. Saçların karda yıkanırken soğuk ülkelerin ayazına yaslıyorsun ömrünü. Kibrit kutularına yığılan bungunsuz yangınların islenişini çekiyorum ciğerlerime. Sana şiir olmak için katlediyorum bütün şairlerin şah damar şiirlerini. Ne çok aynısın yüzümle. Bakma bana öyle zahmin! Avazımın benden çıktığı kadar susmak için harap denizlerin durulmasını bekliyorum. Pişman gemileri bekliyorum içimden gitmek için. Üstüne alınma notası felç şarkıların kristal kanamalarını. Çünkü üstü hep bende kalıyor zifiri hayallere müptela gidişlerin. Dar zamanlara rastlasada aşkın hayattan arta kalan anları, oyala gözlerini ne olur. Bir yanı doludizgin yaşamaksa da diğer yanı ertelenemez sondur gözlerine bakmanın. Ölebilecek kadar sensiz değilim daha.

Fikr-i delilikle yıkarken tuvâllere resmedilemeyen ürpertimi, toplu katliam merasimlerimde buluyorum can sürgünü bedenimi. Melekler solumdan atlıyor uçurumlara, tamamlamak için yokluğunun eksik harflerini. Iska geçebilseydi rüzgârım saçlarını belki intiharı fermanlardım benliğime. Belki çığlığımı düğümlerdim kirpiğinin en avuntusuz yerine. Bir masal bulup kaçabilir miyim kendimden sen uzağına? Aşkın çıplaklığına kaç yalan sığdırılabilir ki? Şımarık mevsimlerde biteviye kavrulsa da hicranım bendesiyim güle vuran sevdanın. Göğsüme dağ gibi yuvarlansa da fırtınalar aşkının ölmezi benim. Kıyamet alâmeti şimdi avuç içi sıcaklığının bu katran karası gecede beni terk edişi.

Ömür kaç nefeslik hayat eder aşk için? Sen imanın aşk yanısın zahmin

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:33

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Adının baş harfindeyim, ‘.’ tipi yalnızlıkta…

Adından başlayarak sayıyorum ölüme kaç adım kaldığını. Sara nöbetlerinde sarsılan bedenim düşüne yatılmaz intiharlara kalkışıyor. Ceplerimde bir yangın ertesizliğine zerk edilmiş kanamalı günahlar. Ey zahmin! Aşk, iki deniz arası çırpınışların uykusuzluğunda yapayalnız kâbuslar görmek belki de. Sonrasına geç kalınmış hayatın iz bırakmamışlığında kaybolan hayallerimin yolu darağacına çıkıyor zemherilerde. İki büklüm rüyalarım. Bana sebep, bana ziyan atalarından miras gülüşün. Kaç durak sonra bitecek otobüs gürültüsü boyunca uzayan gitmelerin?

Hıncımın saçlarını tarıyorum esaretin ensesinde ispiyonculuğa soyunan lanetkârın yol’suzluğuna dikenli teller batsın diye. Sevmekten yargılı bir sonbahar düşü gibi gelip duruyorsun saçlarımın rüzgârına. Muammalığı tutuluyor gecenin ay dolunayken. Olmamışlığım zamanın karabasanlarına sığmazken içimden dehşetini kabullenemediğim hüzzam ağıtlar geçiyor. Seni duymak için sağır ediyorum iç denizleri dalgalandıran fırtınanın türküsünü. Duası devşirilmesin aşkın. Ruhuma uzanan nefesine göm beni. Yüzüne sar güzelleşeyim diye. Avuç içlerimi yokluyor güle har sıcaklığın. Kaçsam kaç sen sonra terk eder gözlerin beni? Eceliyle ölmeyen turnalar ayaza vuruyor haykırışlarını. Kaybediş turnaya ecel midir zahmin?

Arkandan ağlayan susuşlarımı galiz sancılarla ve sensizliğin karşı koyulmazlığıyla alazlıyorum. Dokunduğun yerleri bana uçurumlaşıyor tenimin. İçim aşkın yas renginde. Kime çarpsam ihtilal sorumlusu kalbimi ve hangi yağmurdan erken uyandırsam gözlerimi, yenilgiyi kuşanıyor ömrüm. Sevdalı yanlarım derme-çatma uykulara yaslanan. Sol bileği aşktan kesik bir sürgünlük benimkisi, inadıma acının sırtına yol alan. Asaletini kurşun rengi toprakların üstüne yağdıran, kalmaktan yorgun düşen bu aşk benim. Durup durup ayrılık biriktiriyorum akşamüstü kanayışlara. Ensemizden mi üflenecek sur, kabzedilmeden evvel düşlerimiz? Bu sensizlik seansları hiç bitmeyecek mi ve ateş sonrası külle yıkanır mı ´kirletilmiş aşk’ dediğin?

Yitirdiğimiz ne varsa şimdi hepsi mayınlı bir duruşla sınıyor beni. Harf harf eksiltirken alın yazımı silinmişlik, ben doğruları söylüyorum ama yalan kalıyorum hüznün şahitliğine. Başkasına aitliği ispatlanamamış aşkın kötürümlüğüne jurnal dururken çehren, siyah bir uğultu yokluyor kahrımı. Recmedilmeye yatırılan kalbimin günahkârlığı susuşundan belli. Ah bu ben! Mazeretleri çürüterek aslını günbatımında hecelemeyi öğrenemedin. Çek kokunu yalnızlığımdan, boğuluyorum. Sana ihanetten öldüğümü gözlerine duyurma zahmin!

Uyu ve rüyama kahırlansın hasır altı edilen gözyaşımın tuzu. Ömrümden uzun acılarım var benim, ucu babama çıkan. Sen uyurken hiç ağladın mı? Kendine kör kalmayan aynalarım kırıldı, döküldü sırrımın sahtiyanı yüzümden. Sınanmamış hayatın denenmemiş intiharlarıydı solukladığım. Ruhumun tanrıçası yalnızlık ısıttı bileklerimi kasım akşamlarında. Miraca kalktı kuşlar karanlık aldatırken kan hevesli soyumu. Yusuf gömleğini yırtsın şimdi Züleyha diye…

Sensiz olamayacak kadar sen dursam da kaşlarımın çatıklığına… Sevilmenin öznesi hep sen olsan da, yüklemi uçurum bu kan revan cümlenin. Gelme, iade-i taahhütlü değil yokluğun.

Geleceksen, kalbimi sensizlikten arındırayım öyle gel.

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:38

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Bu acıya bu kadar şiir fazla…

Aşkın eşref saati… Kanımı yalayıp içime biriken suskuların hayalet cümleleriyle konuşmaktayım. Yitirerek susan ve kıyasıya tükenen sensin. Belki de sesimin ucundaki kundaklanmış ceset bundan. Ucumu kaybediyorum gözlerimin önünde git gide; aşkı bir daha yitirmek adına. ‘O’ şehrin boğazıma iliştirdiği ünlemleri yutkunarak saklanıyorum senden. Sense kaçtığım şehirlerin griliğini teneffüsleniyorsun. Bensizliğin gözlerinin içine kendini yoklaştırırcasına bakarak, benden yüzleri soru işaretli anlamlar türetiyorsun. Tırnak diplerinde affedilmez yanılgıların külleri… Pişmanlığın önce İstanbul’dan başlıyor seni cümlesizleştirmeye. Ne kadar da cesaretli yalnızlıkların… Beni yalnızlığına terk ederek gidiyorsun, senin yalnızın olacağımı bile bile. Bakışmalar arası korunaksız bir kimsesizlik aramızda gelgitlenen deniz. Ey zahmin! Sensizlik sana niye benzemiyor? Terk-i kalbe süslenemeyişim aykırılığa utangaçlığından mı? Zamanın varsa sensizliğe, gel…

Usanılası hayatlara başkalığı naçarlaştıran sancı yüklü duruşlar ilikliyorum. Soluğun ciğerimde duraklıyor. Aklımda içime savrulan saçlarının kıyameti. Saklanışlarım kendime sobe ancak biliyorum. Sana bakarak eskittim yüzümü, söyle şimdi hangi acının ağrılı kahkahasızlığına çıkar yüzüm? Kim çevirecek beni kaldığım yerden? Ey zahmin! Ağlamak yüz kızartıcı bir suç aşkın yırtılıp durduğu satır aralarında. Peki, cümle sonları sensizliğin kör bakışlarına çıkan yazgının alfabesinde ölmekte mi suç? Selam olsun dağlar gibi hasretine. Kalbime giyiyorum aşkı delilik gömleği diye zahmin.

Yüzümüzün akının geceye yakıştığı gibi yakışıyorduk aşka. Gözlerim içine emanetti. Aynı cümlenin içinde acıya haykıran sessiz harflerdik, kursağımızda kaldı dipnotsuz hikâyemiz. Yüzün dünden kalan bir anı mı olacak kederime? Gittin, bari bunu şarkılara söyleme ve beni bekleme, gelemem. Yokluğunla avunmaktayım. Ey zahmin! Şefaatin kalbin dileğince ağlayan aşka olsun.

Yakın bir ağrısın. Uzak duruyorsun aşkae yakınlığıma. Ben sana hayata devrik düşmeyen düşler büyütüyorum kefenimin iç cebinde. Aramızdan körkütük aşık şarkılar geçiyor, sen görmüyorsun. Sana dokundukça islenen gözlerim cana bela bakışmaları yükleniyor. Ama ayrılıktan gayrı her şeye küsüyor, sigaranın dumanından şakaklarıma savrulan efkâr. Saçlarım boyu uzuyor hayatsızlığıma çarpan çehrenin beyazından yayılan hüzün. Ellerinin az ötesinden kırık nakaratlar yuvarlanıyor gülüşüme. Bu acınılmayası acıya kahır dolu şarkıların notaları çok ağır değil mi zahmin? Kaldır aşka cevaz taşımayan yangınları kalbin üstünden ve sus sükût, içimden aşk geçiyor. Ah kalbim, düş içimden. Ayrılığın ayak seslerini duyuyorum, bende sana yer kalmadı. Topla kendini kalbim! Miracına vurulduk aşkın.

‘Dur gitme’li ağlayışlar yanaklarıma yuvalanırken, bana yetişemeyen aşkın karanlığını yokluyor çifte minareli camîlerin göğü. Saçlarım değiyor ıslaklığına, esriyor martıların gözlerinde kanayan çığlıklar. Uzun uzadıya göğsümü deliyor hasretin. Çiğneyip geçiyor vapur soğukları beynimin narkoza yatan İstanbul suskunluğunu. Kuşlar, asın beni kirpiğimden bulutlara ne olur. Kin tutuyor yaramı çoğullaştıran mahkumun tel örgülü yakasından. Eskiye çalan fırtınalı bir lanetin uğultusuna öykünüyor dilim: ‘’Dile verdin ya hatırımı, bozdur bozdur harca’’.

Kan kaybı az geliyor efkârı tütün molalı aşk zayiatına. Yarınım dünden heder. Sana şiir yazmak gelmiyor içimden, içim sana şiir değil mi zaten? Nefesin uzanır mı yine kimliksiz kalmış kirpiğime, yakmak için arkasına tufan yığılan gözevimi? Bir sigara yakıp ciğerimi küllemeliyim hüznüme karşı. Yatırıp seni dizlerime, uyutmalıyım yokluğunu bir kanama boyu. Sende eğ başını rüzgâr, kalakalma yazılanın koynunda ıpıslak.

Ey zahmin! Ötesi sen, berisi aşk… Nasıl çıkarım bu yalnızlığın içinden? Ben şehadet ederim ki, gözlerin ölümden güzel…

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:39

Cevap: ..::baL'câ::..
 
“Sus” hükümleri giydirildi sevdanın sen taraflarına…
Acımadılar! Kurak bıraktılar dudaklarının isyan kızıllığına.
Ve şimdi tüm mavilerimi soyunuyorum gökyüzünden,kalsın uçukluğumun yasaklı dili kararmış sayfalarda. Söylenmemiş cümlelerimi de koyup zulama gidiyorum bu şehirden. Bilesin bu son demdi! Bir daha söylemem; bitti gözlerimde yağmur mevsimi…Bir düş bozumu daha ekledim ömür denilen yap-boza…Ah Esvâra! Bilir misin kaç ölüm yeter “ikimiz” olmaya? Bu kaçıncı bozgun sevdam,kuramadığım kaçıncı hayatsın avuçlarımda…

Payıma hep imkansızları biriktirmek mi düşecek gözlerini sakladığım yastık altlarında? De hele hazan yüzlüm,susma! Ölüme kaç kala “mahrem” diye yazacaklar seni toprağıma…

“Gaybana geceler”in esaretini yaşıyorum kaldırım soğuğu yokluğunda,parmaklarına yoksul kalıyorum. Yalnızlık yakamoz yakamoz çarpıyor ayaza kesmiş soluğuma. Kalmadı gücüm bilesin;sensizlik vebali ağır düşüyor boynuma ve kendi kendime yeniliyorum usulca!. Gündoğumlarımı bıraktım yanı başımdaki suya ve günbatımlarına çevirdim yüzümü..Hüznünü benimle yıka sevdiğim! Senin için ağlıyorum..Sen sakın ağlama!

Geceyi yaftaladım biraz önce, penceremde bekleyen karanlığa. Uykular yasak gözlerime ve tenin İstanbul kadar haram kılındı tenime. “Yastığındaki uçurumdan düşsem bir gece; karanfil kokan ellerine” diye düşlerken; parmak uçlarımla kefenimi göndermek düştü hisseme. Hadi sevdiğim benim kadar tutkunsan ayaklarımın altına düşürdüğün hüzünlü karanlığa, durma! Göm gölgemi saçlarının damla damla yağmur kokan hazan karasına. Belki o vakit aklanır zifiriliğim ve belki af çıkar o zaman yasaklarıma…

Ah sevdam!
Çıkarsan sandukandan günahkar sözcüklerini,savursan sağırlığıma harf harf! Çözülür belki dudaklarımın “sus” mührü. Gör o zaman avaz avaz ayazlığımı; duy! nasıl yağarım sesine türkü türkü ve nasıl yanar yeryüzü o zaman gör…

Uslanmaz yaram!
Sen böylesi namahrem yazılmışken kirpiğimde salınan düşlere; ben böylesi düşerken yastığına gömdüğün düşlerden, bu şehirde durmamı isteme benden.

Gidiyorum!
Biliyorsan susma:
“Bir hayat, kırılan kaç düşe denk gelir Esvâra…? ”

[...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:40

Cevap: ..::baL'câ::..
 
bitkinim, sürünerek kurtulabilir miyim yetişebilir miyim, kan kaybederken, artık bir tek cesedim ruhuma - ruhum cesedime yoldaş kalmışken, levhalar gösteriyor aşamayacağım kaç dağ ardında kaldığımı, sesler geliyor; akbaba bayramının habercisi, kurtların neşesi…
düşüp geride kalanları düşünce hatırlıyorum ve ilerde düşecek olanları…
umursanmadığım bu durakta ne yazık ki gülmek bile ‘acı acı’, ağlamak gözyaşısız, konuşmak dilsiz, aşksız sevgisiz, öfke yersiz…

oysa varabilseydim varmak istediğim kırmızı halılar düşüne yetişebilseydim taç giyme törenime, siyah takım elbisem, beyaz gömleğim ve kırmızı kravatım bu kadar balçığa bulanmasaydı, eksiltmeyecektim alfabemdeki i. s. y. a. n. harflerini, oysa yolun sonunu bilenler yolun yarısından hiç bahsetmemişlerdi ki nereden bilebilirdim revan olmadan uğrunun nisyan ve hüsran parantezinde olduğunu…

artık faydası olmayan bir sabrı değil, kimseye zararı olmayan bir isyanı seçiyorum.
haykıramıyorum, utancımdan, fısıltılar dökülüyor dudaklarımdan tutamadığım, aşk yalanmış düşene sevda…, nankörmüş umut yitip gidene, mutluluk çokmuş sevmeyi bilene, onca hissiyat arasında inancım bir tek hüzne, yani hiçbir zaman terk etmeyene….

yaşanan sessiz senfoni havasındaki kıyamet kimsenin ilgisinden uzak, rüzgara karşı olmalı ki dualarım harf harf dağılıp yüzüme çarpmakta, … mavisi çekilmeye başladımı gökyüzünün, karanlığa ve kararmışlığa yüz tutmuş bulutların baskın ihtilali ardı gelecek olan rahmet değildir ki bu mevsimde bilinir ki tufandır, yakındır, ve tek mevsim vardır, özlediğim nisan’ımı ararken yolumun çıktığı coğrafyada
dört ay eylül,
dört ay ekim
dört ay kasım

acının öznesi olmuş ruha acıyan bakışlar vız geliyor artık üzerimde ilk zamanların acemiliği kalmadı ki paylaştıkça azalır yalanına kendimi inandırayım… dillendir(e)miyorum… ‘‘ dile kolay ’’

kaybedecek hiçbir şeyi olmayanın cesaretini hiçbir şeyim kalmadıktan sonra yüklendim, en ağır sözleri sürdüm dilimin namlusuna tetiğin parmağa yakınlığında artık yüreği ile bağlantısı kesilmiş aklımın ölümü, kendimi son bir kez daha yoracağım, kovulduğum, incindiğim, bu diyarda ve isyanın en ahlaklısını kuşanarak…
gözlerim açık olacak, dilimin suskunluğunda etrafımı seyredeceğim inlerken dönüp bakmayanların etrafıma nasıl toplandıklarına, rövanşını alırken tanımazlıktan gelmenin hazzına en son ben varmış olacağım…
ve hep susacağım
‘susmaktan başka isyanım yok’ demiştim.

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:40

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Gel dedi bir şehir, dedi ne olursan ol, ne olursun gel, gelirken bakma ardına
…ve bıraktıklarına … yaktıklarına, ve yandıklarına,
seslenilişleri ardından ‘gitme’leri duymadan gel,
uzaklaştıkça feri kaçan ardında kalan bakışları görmeden gel,
ve gidersem bekler misin, kalır mısın döndüğümde sormadan gel……
hesapsızca, hoyratça, fütursuzca
gitti(m)
öncekilere benzemeyen bir gidişle
…. kent kaldı ardın(m)da, ve kent ‘kara’rdı…Günlerden bir gün
Dön dedi ‘kara’ kent, gidecek başka yerin kalmadığında, buradayım dedi, kırgınca,
Oysa ben seni eskiden böylemi karşılardım, sen böylemi gelirdin,
severdin bu kentte, sevilirdin de,
aşk vardı, aşkın da, aşkıydın da
böylemi dönmeliydin, per perişan, ser sefil,
Sana verecek hala bir şeylerim var derken içinden geçirdi sana çok bile diye
Bir parça ekmek, bir yudum su, parça kağıt, kalem, her gün biraz da mavi
Cezalısın dedi biliyorsun. İyi halin yok,.
Eğer ağlarsan gözyaşlarını içine akıt,
canın yanar, bağırasın gelirse içinden kopup gelen çığlıkların dudaklarına çarpıp geri dönsün,
ve bir de umudunu vereceğim ama büyütemeyeceğin
her gün bir parça koparta koparta tüketebilirsin idareli kullanmalısın.
İşte inziva hanen
gir
Görmesin seni aşk, tükürecek yüzüne
ve
Kapandı kapı üzerin(m)e….

Döşemelerin üzerinde umudun(m)un artık son parçasından dökülüp kalmış kırıntılar…
Alışılmış bir yalnızlık, göğe doğru uzanmaktan yorulmuş iki el,
Hala kapalı bir kapı
Af belki….

KraLiSHE 22 Mart 2009 21:41

Cevap: ..::baL'câ::..
 
A…düşünde kanla yoğurur yitmişliğin harmanından elde ettiğin ununu…
Ş…göğsünün kafesinde beslediğin çocuğa siyanür bir süt bırakır…
K…gözlerinini hazametine ağlak bir yaşlı kadın gibi oturur…

Yalancığın alamet-i farikasını yer dilimin eteklerinde pervasızca içlenen sözcüklerim…hazanın düşlerimi çalan yerinde yaldızlı yıldızlar gibi düşüyorum uykumun kirpiklerinde kırıldığı yere…gittiğinden beridir fesleğenleri suluyorum yeminle!…aç bırakmıyorum sokakta peşimize takılıpta gelen kediyi…

Şeytanın sözcükleri bir gergef gibi işlediği lahzada içimde bir senliği ifşa ediyorum…kalemim muhterip bir yeniçeri oluyor yokluğunun katranına…kalemim her gidişine aklımın duvarlarına bir virgül atıyor,sözleri ebedi bir türkü gibi söyleniyor mukaddes hislerinin…hayat,yüzünü tasvip edemediğim bir kelime yığını bırakıyor ellerime,benliğime sığmıyor şeydalaşan bedenim…gözlerimin ab-ı hasretinde boğuluyorum…ya güldür…ya öldür…ağlatma sevgili!…

Alfabenin tanımlayamadığı üç harfe diz çöküyor gözlerin,dilin geçmişin titrek sayfalarına soğuk bir demdeme gibi işliyor…vakitsiz bir mevsime düşüyor kuşlar,kırlangıçlar bir akbaba edasında içinde salınıyor…gelip dişlerimin arasına duruyor melankolik bir şarkı,adını tamamlayan harfleri literatürümden atıyorum…serçeler ağlayınca ölür,ben hiç gülmüyorum!…

Hezimetinden kaçarsın istanbul´un ayakların karanfillere takılır..düşersin..yüzün bana kan´ar…ayrık otları çaresizliğinin en ücra köşelerini sarmıştır…yüzünü döndüğün aynaların kırık,içine konan sevinç kuşlarının dalları çürüktür…aşk,aklında bir kelebeğin ömründen daha kısadır…

Şimalinde toprak yiyen bir çocuktur düşlerin,ab-ı haramı içtikçe içinde bir kaktüs gibi yeşerir…nereden baksan yalnızlık sanadır…gitmek,gidilenin içine bin adım yaklaşmak,bir asır onda oturmaktır…zaman gözlerinde pilli bir saat gibidir,ne vakit ağlasan durur…istanbul´un denizi suskunluğuna umman olur,gitmeyi tercih edersen eğer üç harf istanbul´a intihar kalır!…

Alfabenin tanımsızlığında üç harfti gidişinin kilidi:A,Ş,K

Gözlerime açılan kapıların kırıldı
adımların içimde ucube bir çocuk edasında takırdıyor
hadi aç karanlık kutularımı…!
çıksın yarasa kanatlı gülüşlerim!
bak gör!,ağlamak ağır geliyor işte bedenime

gelişine bir fazla veriyorum
üstü kalsın gidişinin…!

KraLiSHE 22 Mart 2009 22:00

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Yorma kendini bana.
Ne olduğumu biliyorum, bilmezliğe vursamda.
Çok değil istediğim.
Bir gül, yeter bana…
GüLmüyor'Ki [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]















Üşümek bile umrunda olmazdı eskiden
Annenin, “Üzerine bir şey al kızım” sözcüğünü umursamazdın.
“Boş ver” derdin “Anne, boş ver” üşüyeyim
Hem derdin “bir ceket ısıtmaz ki beni…”
Ne kadar kalın olursa olsun bir mont ısıtmazdı seni o soğuk günlerde…
Öyle ya soğuk bir günde tanışmıştık seninle
Üzerinde bir şey olmalıydı
Üşüyordun…
Şimdiye kadar hep burnundu en çok üşüyen
Burnun yine çok üşümüştü o gün
Gamzeli yanakların soğuktan gerilmişti
Ama sen ellerinle bile ovuşturmadın yanaklarını
Bir yanak istedin yanağına
Üşüyordun…
Hayallere dalardın zamanlı zamansız
O günde hayaller kurmuştun…
Soğuktan kıpkırmızı olan burunu düşündün
Sonra sıcak dudaklarım geldi aklına
Kıpkırmızı burun ve kıpkırmızı dudak
Hayaller gerçek olmalıydı
Üşüyordun…
Beni hayal ettin, yanında olduğumu
Dudaklarımı burnuna dokundurduğumu düşündün
Bedenini ve ruhunu ısıttığım hayallerde yüzdün
Rest çektin annene ve soğuğa
İstemedin ceketi bir tutmadın benimle
Ben yanında olmalıydım hayallerden ve soğuktan çıkıp
Senin olmalıydım o gün…
Bir gariptin o gün bana yoktun kendine çoktun
Ve bir şiir yazacak kadardın
Üşümüyordun, aşıktın…
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
















YokLuğunun deminde,ayrılığın son perdesindeyim.
Bitecek birazdan aşk oyunumuz, kapanacak sahnemiz...
Ve son selam seyircilere...Ardından veda zamanı...
!!!Üzülme!!!
Bir daha hiç dönmemek üzere gidiyorum....











Ozledim...*
Daha ne soyleyebilirim ki. Hayallerimizi, guluslerini, yanindayken kendimi
guvende hissetmeyi seninle yasadigim herseyi ozledim... Bana sinirlendigin
de telefonu kapatirdin, ben arardim arardim ama sen acmazdin. Ben bikmadan
arardim seni. Cokta sinirliydin. Herseye alinan, kirilan bir yapin vardi.
Hic bir zaman seni istiyerek kirmadim ki zaten. Sonunda barisirdik da hic
kavga etmemisiz gibi devam ederdik ya. Seni guzel yapanda buydu zaten.
Kotulukler, yasanmis acilari yok sayardik seninle. Unuturduk... Ozellikle de
seninle barismayi, sesini duymayi ozledim. ilk senden duydugum sevgi
sozcuklerini ozledim ben. Seni seviyorum derken ben de seni seviyorum demeni
ozledim ben. Ben hala seni sevdigimi soyluyorum cekinmeden, korkmadan. Sen,
-ben de seni seviyorum- demiyorsun ya hayat benim icin orda bitiyor. Senin
yoklugunda kaybolmakti bana kaderin sundugu hayat.

Yasadigim herseyi anlatirdim gizlim saklim olmasin isterdim senden.
Yasadigim, hayalini kurdugum herseyi de bilirdin. Beni bilmeni isterdim,
beni anlatabilmeni, benim seni tanidigim kadar senin de beni tanimani
isterdim. Simdi hersey yarim kaldi. Sen yarim kalmis bir hayattan yeni bir
hayat baslattin, ben hala yarim kalmis bir hayati basa sarip da tekrar
tekrar yasiyorum. Hergun yeni bir sarki kesfediyorum seni yasatan. Hayal
ediyorum mazi denen gecmisi.

Hayat ikimizi de farkli buyuttu. Hani demistin ya birbirimize cok sey
ogrettik diye. Sen ogretmek istedin ama ben anlamadim. Birakmayi,
terketmeyi, unutmayi, sevmemeyi, haklida haksiz da olsan guclu olmayi benim
yanlis bildiklerimi ogretmek istedin. Ben sadece seni sevdigimi anlatmak
istedim. Kimsenin sevemiyecegi kadar sevdigimi bilmeni istedim. Hayir yanlis
biliyorsun sevgili!!!! Biz birbirimize acidan baska hic birsey veremedik de
ogretmedik de. Bir butun olmayi basaramadik. Ne kadar tuhaf ki sen yokken de
yarim kaldi bir yanim sen yanimdayken de... Bir kere sana sIkica sarilamadim
hep hayalini kurmakla yetindim. Benimsin diyemedim ne sana, ne kendime nede
baskalarina. Bundan sonra da diyemiyecegim de.

Yillar sonra sen nerede ben nerede olurum bilinmez... Belki bir gun sen
uyurken ben bas ucunda oturup mutluyum cunku o benim diye her zamanki gibi
seni yazarim bos bir kagida. Yada sen evlenmis karinla cocuklarinla mutlu
bir hayat yasarken, ben nefes aldigim surece senin yoklugunu yasarim.
Yasadigin sehri birak, yasadigin ulkeye ugramam. Sen ailenle mutluyken ben
dogmamis ishak`la Tuana`yi dusunur, kimselere anlatamadan kurdugum
hayallerde bogulurdum. Seni sevdigimi kendimden bile gizlerdim... Zaman
belirleyecek sonumuzu. Simdi ise sen gittiginde biraktigim hayat anlam
vermiyor. Yoklugunda yarim kalmis bir hayat anlam tasimiyor. EksIkligin cok
belli oluyor. Sen gelirsen hayat anlam kazanir. Ya gelmezsen....Uykularimi
kaciran, durup dururken olmadik yerde gozlerimden yaslar akmasinin sebebi bu
iste. Ya gelmezsen... Ya benden uzakta, bensiz mutlu yasarsan...

KraLiSHE 22 Mart 2009 22:12

Cevap: ..::baL'câ::..
 
...bir sigara içimi düşünceleri... arka terasta ... sağıma bakıyorum soluma bakıyorum...

...ordasın...

...hadi gel tut ellerimi, tıpkı bir çocuk gibi...
...oturuyum dizlerinin dibine, anlat bana ...
... imkansızlığını ...
... olmazlığını ...
...ikna et beni...
...kandır bir çocuğu kandırır gibi ...

...sana ip uçları veriyim çocukların nasıl ikna edileceğine dair...

her çocuk tepki gösterir
...-mazsan ...-mezsen' li şartlı uyarılara ...
"uyumazsan", "yemeğini yemezsen" gibi ...!

...her sevi de ... "unutmazsan"... "dönmezsen" gibi...!

...ama her çocuk kanar ...
...-nce... -nca' lı sözlere ...
..."uyuyunca", "yemeğini yiyince gibi...!"

...her sevi de ...
..."unutamayınca", "dönmeyince" gibi...!

...bana dönmeyeceğini anlayınca seni unutabileceğim şeyler söyle, hadi beni kandır, bir masal anlat;... içinde sen ... içinde imkansızlığın, içinde yokluğun olsun, ama ne masalın sonu, ne de seni unutmam "şart" olsun...

Bu da, sadece öylesine; sonunda kavuşamadığımız...
...bitimsiz, garip bir masal olsun...













Ben’li cümleler kurma… yazılarına düşmesin karanlığım… içimdesin kanıyorum…

beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım… sevdim seni… kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim… bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim… bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim… bu yüzdendi “gel” deyişlerini duymamazlık edişlerim…

Sevdim seni… nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız… sevdikçe korktum kendimden… sevdikçe uzaklaştım senden… yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum… sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine…

Sevme beni, korkuyorum… Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına… Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına… Hep bendim satır satır kanayan…Şimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum… Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum… Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için…

Sevme beni, korkuyorum… Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına… Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben… Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca… Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim… Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum… Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana… Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum…

Sevme beni, korkuyorum… O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı… Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma… Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim…

Sevme beni, korkuyorum… Korkumdan yazmadım sana bunca zaman… Korkumdan içimdesin… Ben’li cümleler olmasın satırlarında….Okuyunca içim içime sığmıyor… Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor… Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor…

Sevme beni, korkuyorum… Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum… Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına… Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça… Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim… “Ben” olarak tutunamıyorum…

Sevme beni, korkuyorum…

Sevme beni, “Beni sevme” derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum…

Sevme beni, hak etmiyorum…


Sevme Beni....


KraLiSHE 22 Mart 2009 22:25

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Öyle bir hayat yaşıyorumki ...

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazılar seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymişki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...















Kırgın bıkkın dargın yakarışların
lunaparkta unutulan bir çocuk sanki
küsmüşte solmuş bir zakkum sözlerin
yorgunN...
yaşlarla dolmuş bir gadehti gözlerin
sarhoşŞ...









Kırgın bıkkın dargın yakarışların
lunaparkta unutulan bir çocuk sanki
küsmüşte solmuş bir zakkum sözlerin
yorgunN...
yaşlarla dolmuş bir gadehti gözlerin
sarhoşŞ...









[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Yüreqimdeki mahkum ask… Dur/ma kaç!
Nasil olsa bulurum seni gidisinin ardindaki damla damLa k(a)n izlerinden!!!

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]















[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
/...ƒaîLî mé¢huL bir åşkın kîmLîğînde sakLı kåybım…////.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

KraLiSHE 22 Mart 2009 22:34

Cevap: ..::baL'câ::..
 
Kalbimden gelen sesler(...)
Hepsi bir orman oldu!
Bir kibritle yol oldu´´
Ben sigara dumanının altında
Yana yana en sonunda kül oldum.
Sen kibritin hiç yanmayan ucunda
Birinin hayatından geçmiş oldun...
.










´´ßeηde Mecηuη'daη füzuη àşıklık ístíĐàĐı vàr^^
AşıĶ-ı sàĐık beηím Mecηuη'uη àηcàk àĐı vàr...










Yüksék Đσzda Zéhíя énJekte Ettím ĶéLíméLeяímé
Hépsí biяéя ǿLü àrtık . . .




'Gítmeye^de ßíLírím.Gítmeyí^de ßíLírím....!



ßu ãRãLAr Θ† TãkiLiYom isTéYén... ézip GéÇéR isTéYéN SARIP iCéR!!!















FırsatLar kapıyı çaLdığnda gürüLtüden şikayet eden meLankoLikk kişi...




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
(...)//kåLёmî kıяıK''bî $åîЯîn şîZǿfяёn պıSrålåŕınDåўım ßёn//(.წ.)
















DiLimde ay tutuldu../..dilsizim...


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:29.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk