IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 25 Ekim 2010, 23:02   #1
Çevrimdışı
Su
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Bakış Açısı




Gözlerimizdeki "kara leke"lerle bağlanıyoruz varlığa. Gözlerimizin karası gözbebeklerimizle ağlıyoruz dünyaya. Acınası bir şeyin görüntüsü düşmüşse gözbebeğimize, büyüyor gözbebeğimiz. Kocaman oluyor. O görüntü çarpmasa gözümüze, kara lekemiz küçülüyor, önemsizleşiyor. Sanki utanıyor. Göremediği için mahçup oluyor. "Saymayın beni!" dercesine gözden kayboluyor.

İnsanın acıması ancak bir nesne üzerinden gerçekleşiyor. Olmayana acımaz insan. Olmayanın olmayışına ağlamaya kalkmaz, kalkamaz. Hatta, var olduğu halde gözüne görünmediği için acı-ya-madıkları da vardır. Hatta, gözüne göründüğü halde, ilgilenemediği için acımaya vakit bulamadıkları da vardır. Hatta ve hatta, her gün her gün gözüne gözüne sokulduğu için ister istemez alışarak acımayı unuttukları da vardır. Gördüğüne bile acı-ya-mayan, görmediğine nasıl acır? Göz göre göre acımayı unutan, hiç var olamayana hiç var olmayışı yüzünden nasıl acıyabilir?

Bir şeyin tamlığının bozulması, bir eksikliğinin gözümüze çarpması, acımızı uyandırır. İçimizi yakar. Kalbimizi dürter. Olması gerekenin onda olmayışı onu acımaya aday kılar. Olması gereken konusunda bir deneyimimiz vardır çünkü.“Daha önce de kuş görmüştüm; kanatları kırık değildi. Bunun kanadı kırık; ah!”
Yok olanın yokluğuna acıyamamak, ancak kıyılarında gezindiğimiz, içine ayağımızı sokamadığımız bir çelişki denizidir. Acımayı bile beceremeyecek kadar acınacak olduğumuzu bu çelişki sayesinde farkederiz. Biraz eksiği olana acırız da, eksiği art arta hepten yok olana acımayız. Oysa, en çok o vakit acınmayı hak ederdi o şey. Hepten eksik olan, bir tamamlanma vaadi sunmaz gözlerimize. Bir eksiği yoktur hiç olmayanın. Eksikliğini göremeyiz. Yoktur o kadar. Gözümüze takılmaz ki zaten. Gönlümüze niye takılsın?

Bu çelişkiyle yüzleşmeyi denemek hayalî bir kuşa mal olacak kadar bedava: Küçücük bir kuş gördük diyelim. Yavru kuş. Belli ki annesinden uzakta: acırız. Bir de farkettik ki yavru kuşun bir kanadı kırık: daha çok acırız. Az sonra gördük ki, diğer kanadı da kırık: daha da çok acırız. Meğer bir ayağı da kırıkmış: daha da daha da acırız. O da ne! Öteki ayağı da kırıkmış: daha daha daha da acırız. Az sonra kör olduğunu da farkettik: daha daha daha daha da acırız. Belki ağlamaya başlarız. Sonunda sağlam bir tek gövdesi olan kuşun ezilip gözden kaybolduğunu farz edelim. Öyle ki bizden önce asfalttan silinmiş olsun cesedi. Acır mıyız? Hiç sanmam! Olmayan kuşa niye acıyalım ki? Acımamızı en çok hak ettiği anda, kuşun birden acınası olmaktan çıkması, acımasız olmasa da, acıma-sız eyler bizi. İnsanın şefkati, merhameti, acıması ille de bir nesne arar kendine. Nesne yoksa, acıma başlamaz, merhamet gerçekleşmez.
Uzakta da olsa bir annesi bile olmayan, kırık bir kanadı bile olmayan, kırık da olsa bir bacağı dahi olmayan, kör de olsa bir gözü bile olmayan, hiç ama hiç ol-a-mayan bir kuşa acıyamıyoruz.
Oysa, Rahman’ın “acıma”sı, kuşun en acınası hali içindir: yokluğuna acır. Merhametiyle yoğu var eder O. Rahmetiyle olmayan kuşun dile gelmeyen varlık duasını kabul eder. Biz bir şeye var olduktan sonra, gözlerimize görünür olduktan sonra ancak acırken, O yokluğuna acıdıklarını var eder.




İşte bu yüzden, kendi yokluğumuzda, kendi üzerimizde, kendi yokluğumuza kendimizin bile acımadığı bir dönemde, kendimizin bile farkında olmadığı yokluğumuza acıyan o merhamet bakışını görmeye çağırır bizi Rahman: “Hatırlamaz mı insan ki bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey değildi.” (Bak. İnsan Sûresi, 1) Her birimizi özgeçmişine (ama öz-geçmişine!) gönderiyor bizi bu âyet.

İnsan Sûresi’nin bu ayeti hiç hatırımızın sayılmadığı sıfır noktasından başlayarak göz önüne getiriyor şimdi alışkın ve bıkkın olduğumuz (ve ihtimal ki göremediğimiz) varlığımızı. Kimsenin gözüne takılmış değildik doğum günümüzden en fazla bir yıl kadar önce. Kimse eksikliğimizi çekmiyordu dünyaya gelmemizin bir yıl kadar öncesinde. Kimse yolumuzu beklemiyordu. Bir işe lazım değildik: Lüzumsuzduk. Olsak da bir, olmasak da birdi! Yokluğumuz varlığımız kadar beklenir bir şeydi.

Sanıyorum şimdi aynaya bakarken biraz daha açabiliriz gözbebeklerimizi. “Hayret!” “Ben bana sürprizim!” “Çok değil onyedi yıl kadar önce kimsenin hesaplarında yer etmiyordum. Sevdiklerimin gündeminde değildim. Ama yaşıyorum şu an.” “Bir zamanlar kimse eksikliğimi dert edinmediği halde, şu anda varım.” Şaşırmalı insan kendi var edilişine. Yokken, kendisi bile yokluğunu farketmezken varlık için seçilişine hayret etmeli! Göz bebekleri büyümeli!

En acınacak haline acıyanın sadece Rahman olduğunu fark etmeli. “Rahman’ın gözbebeği” bilmeli kendini. Bakılıp geçilecek, gözden çıkarılacak, hemen silinecek, çöpe gönderilecek “kara bir leke” kadar bile değilken, üzerindeki o “bakış acısıyla” gözde olduğunu görmeli.
Göründüğümüz için bize bakmış değil O. O baktığı için görünür olmuşuz biz.

Senai DEMİRCİ

__________________
Birinin seni anlaması, bazen sevmesinden daha değerlidir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
açısı, bakış


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bakış Açısı AftieL Kıssadan Hisse 0 09 Eylül 2014 14:36
Bakış Açısı AftieL Kıssadan Hisse 0 08 Eylül 2014 00:50
Pragmatist Bakış Açısı Kalemzede Felsefe 0 20 Eylül 2011 01:33
Bakış Açısı Süslü123yedek Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 1 29 Eylül 2006 14:24