IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 03 Mart 2011, 12:44   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Annemiz & Babamız




Anne Sevgisi
Yüce Allah, dünyadaki sevgilerin en yücesi olan evlat sevgisini, anneye vermiştir. Bu sevginin hiçbir menfaati ve kuralı yoktur. Bu sevgi, “zengin–fakir, eğitimli- eğitimsiz” ayrımı olmaksızın, her anne - baba için geçerlidir. Hatta hayvanlar için dahi geçerlidir.
Bu koşulsuz saf sevgi, zaman, zaman bazı evlatlar tarafından fark edilmeyebiliyor. Ya da bazı dini guruplara katılan gençler, telkin altında ailelerinden soğutulabiliyorlar.

Dini bilgisi az olan, ya da hiç olmayan gençleri kandırmanın en güzel yolu Allah korkusudur. Bazı tarikatlar gençleri Allah korkusuyla kandırıyorlar. Daha sonra da onlara liderinin sözünden çıkarsan, dinden çıkarsın telkini veriyorlar. Dini bilgisi az olan gençler de bu korkuyla, (hak olmayan tarikatlara karşı olan ) ailelerine düşman olabiliyorlar. “Hak olan tarikatlarda amaç Allah’a yakın olmak iken, hak olmayanlarda ise, şeyhe körü körüne bağlı olup, toplumdan ve aileden soyutlanma vardır.”

Ailelerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekiyor. Evlatlarında olan değişikliklerin arkasında mutlaka bir şeylerin olduğunu anlamaları gerekiyor. Din ile hiçbir alakası olmayan bazı cemaatlerde, din adı altında kandırılan yüzlerce gencimiz farklı amaçlarla kullanılabiliyorlar.

Günümüzde bazı cemaatler ve tarikatlarda beyinleri altüst olan çocuklarımız, ailelerine karşı adeta düşman olarak yetiştirilebiliyorlar. Bazı cemaatlerde “annelerin sadece evladın doğumundan sorumlu olduğunun” telkini verilip onları ailelerinden soğutabiliyorlar.
Anne baba sevgisi Kuran’da açık ve net olarak yazmasına rağmen, din adı altında çocukları ailelerinden koparabiliyorlar.

Kuran ayetlerinde anne-baba hakkından şöyle söz edilir:
“Rabbin, Ondan başkasına kulluk etmememizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.”(İsra Suresi, 17)


Şu da bir gerçek ki; Allah inancı kuvvetli olan ve Kuran ahlakını tam olarak benimseyen, vicdanının sesine kulak veren gençlerin, hangi koşullarda yaşarlarsa yaşasınlar, kandırılmaları asla mümkün olmayacaktır.

Unutulmamalıdır ki, akli dengesi bozuk veya çok zor durumda olmadığı sürece, bir anne - baba asla evladını yarı yolda bırakmaz, terk etmez. Canı pahasına da olsa onları her türlü kötülüklerden korur. Hangi cemaate girerse girsin, hangi telkin altında annelerine isyan ederlerse etsinler, asla anne babaları onların peşini bırakmayacaklardır… Her zaman evlatlarına şefkat kollarını uzatarak, onları tüm kötülüklere karşı koruyacaklardır.

“Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır…”(Nahl Suresi, 66)
Ayette de belirttiği gibi, hayvanlara daha dikkatle baktığımızda, ibret alacak çok şey olduğunu görebiliriz. Örneğin yukarıda anlattığım evlat sevgisi, doğada yaşayan en vahşi hayvanlar için bile aynıdır.
Çünkü Allah yeryüzündeki tüm canlıları bu içgüdüyle yaratmış ve bilinçaltımıza bu koşulsuz anne sevgisini kodlamıştır.

“Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır."(Lokman Suresi,14)

Bilindiği gibi, en zor ve uzun geçen hamilelik dönemi, insanı dünyaya getirmektir. Ayrıca “yürümek, konuşmak, temizlik alışkanlığı” gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak konusunda en uzun sürede hayata adapte olan, yine insan yavrusudur. Bu uzun beraberlikteki görevi hep anne üstlenmiştir. Neredeyse doğumundan ölümüne kadar anne, kanatlarını evlatlarının üstüne germiştir. Bu fedakârlığın karşısında, anne ve babanın evlatlarından istedikleri sadece, saygı ve hoşgörüdür.

Yine unutulmamalıdır ki, dünyaya gelen her canlı yaşarsa, er ya da geç mutlaka yaşlılığı tadacaktır. İleride kendimize yapılmasını istemediğimiz tavır ve davranışları, biz de anne ve babamıza yapmayalım. Onlara şefkat, hoşgörü, saygı ve sevgiyle yaklaşalım.
“Onların hayır dualarını alalım.”

Herkes "BABA" olamazki

… her erkek bir iş sahibi olabilir..! Az-çok demeden, evini geçindirebilecek kadar para kazanabilir.

Arkadaşları olabilir… kendisine güvenen… kendisinin de onlara güvendiği…

Sözü sohbeti keyifli olabilir. Meslek hayatında da başarılı…

Akşama kadar birçok kişinin sıkıntısıyla uğraşabilir. İki lokma ekmek götürebilmek için evine, kendisini çok yorabilir…

Sosyal ortamlarda, sosyal aktivitelerde bol bol faaliyet yapabilir…

Sevdiği takımın hiçbir maçını kaçırmayabilir… alınan yenilgiler için günlerce kafa yorabilir…

Evlatlarının geleceği için türlü yatırımlar yapabilir…

Her erkek bunların tümünü yapabilir……ama her erkek “Baba” olamaz ki…!

Çünkü tüm bu saydıklarım erkekleri “BABA” yapmaz ki…!…

Küçük bir erkek çocuğundan gelmiş geçen gün bir soru… Diyor ki mailinde “Mehtap Ablacım… ben sizi hergün izliyorum… siz küçükken sizin babanız da benim babam gibi eve az mı geliyordu…?”

Düşündüm… babamı düşündüm… kendimi düşündüm… bu minik kalbin parmaklarından dökülen satırları düşündüm.

Ne olabilirdi dokuz yaşında bir erkek çocuğuna bunu söyleten? Babasına hasret, ama bir o kadar da babasıyla bir olmak istemesini, yaşamın kaygan zemininde harekete geçiren…

Baba olmak, tüm koşuşturmaların arasında da elindeki kendisine emanet edilmiş minik kalplere, babalığın nasıl bir şey olduğunu yaşatabilecek ve onları hayata güvenle hazırlayabilecek kadar donanımlı olabilmeyi başarmaktır.

Çocuklar için baba, bilinçaltı süreçleri açısından ve terapötik bir dille söylemem gerekirse “KAHRAMAN”dır.

Baba yanımızdaysa, korkmayız…

Baba yanımızdaysa güvendeyiz…

Peki ya baba yanımızda değilse…?

Babanın olmadığı yerlerde anneler devreye giriyor sevgili beyler…!

“Canım yabancı değil ya… o da annesi… benim yerime ilgilensin…” diyerek kendinizi kurtaramazsınız. Çünkü annenin karşıladığı duygusal beslemeyle, babanın karşıladığı duygusal beslemeler son derece farklı.

Baba, “özgüven, güç, kuvvet, yaşam karşısında güçlü olma” duygularını beslerken; anneler “merhamet, vicdan” duygularının oluşmasına neden oluyor.

Babanın duygusal ilişki kurmadığı, konuşmadığı, sohbet etmediği, evladıyla yakın ve sıcak iletişim kurmadığı durumlarda, babayla yeterince muhatap olamayan çocuklarda, anneden gelen duygular ağır basmaya başlar.

Size garip gelebilir ama hiç dikkat ettiniz mi? Önceden sokakta kavga eden çocuklar, birbirlerini tehdit ederken: “Seni babama söylüyceemmmm…” derlerdi.

Son dönemlerde bu sözün yerini ne aldı…? Evet bildiniz…

“Seni anneme söylüyycemmm…”
Erkek çocuğun, baba figürüyle yeterince muhatap olmamasından dolayı, yani özdeşim kuracağı, benzemeye çalışacağı bir yakın baba ilişkisi olmamasından dolayı, anneyi “benzeme nesnesi” olarak kullanmaya başlaması anlamına gelir.

Dikkat ediyor musunuz? Son on yıldır duygusal, her şeye ağlayan, olaylar karşısında aşırı duygusal tepkiler veren delikanlıların sayısında çoğalma oldu. Üniversite öğrencisi genç erkekler, kendilerini “ben çok duygusalım” diye tanımlamaya başladı. Halbuki bu özellik, aynı yaştaki kız çocuklarına özgü bir tavırdır. Herhangi bir zorluk olduğunda genel beklenti kızların üzülüp ağlaması; erkeklerin de ağlayan insanları teselli etmesidir. Ya da olaya daha sağduyulu, daha akılcı bir çerçeveden bakmasıdır.

Ne oldu da işler bu noktaya dayandı?

Çok basit… babalar, “baba” olamadılar…

Babalar, erkek evlatlarına ve kız evlatlarına yeterince yakın davranmadılar.

Babalar, para kazanmanın, onların fiziksel ihtiyaçlarını doyurmanın asli görevleri olduğu duygusunu üzerlerinden atamadılar.

Babalar, çocuklarının, kendileri için kazanacakları paradan daha çok, baba ilişkisine, babanın sarılıp öpmesine, babayla oturup uzun sohbetler yapılmasına ihtiyaç duyduklarını bir türlü göremediler.

Özetle söyleyeyim…

Duygusal ilişki kurup, besleme yapmadığınız kızlarınız, olmadık adamlarla evlenmeye kalkıyorlar. Çünkü kendilerine en yakın olan erkekle yeterince duygusal bir doyum gerçekleşmediği için, saçının telini bile vermeyeceğiniz tür adamlarla ilişki yaşamaya kalkıyorlar.

Oğullarınıza gelince… oğullarınız… oğullarınız erkek gibi davranmayı öğrenemiyorlar. Sürekli kadınlarla muhatap olmaktan, kadınların gittikleri çay poğaça toplantılarına katılmaktan, kadınların sohbetlerini dinlemekten, kadınların tepkilerini izlemekten, kadınlar gibi düşünüp, kadınlar gibi
davranmaya başlıyorlar.

Onlara “öğretebilecek baba”ları varsa tabii…


__________________
Eğer "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden..
BiLki "
yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana
En fazLa "beş" metre kumaş götürebileceksin Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü..
Bu dünya "
üç" günLük dünya , AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "
bir" gün öLeceksin İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
annemiz, babamız


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
♥ Annemiz ♥ Luthien Serbest Kürsü 0 13 Eylül 2011 00:42
Hz.Fatıma Annemiz Freedom İslamiyet 1 30 Kasım 2010 17:00