IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 29 Mayıs 2011, 16:11   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yüzüklerin Efendisi: İki Kule Filmi Çekim Bilgileri




GOLLUM VE AĞAÇSAKAL
İKİ KULE’NİN DİJİTAL KARAKTERLERİ
Frodo ve Sam’in hedeflerine ulaşmak için çıktıkları yolculukta, Gollum’un çok önemli bir role sahip olması nedeniyle Jackson, Gollum karakterinin tamamen yapmacıklıktan uzak, canlı bir aktör kadar gerçek görünümlü ve bir aktör gibi duygularını ifade edebilecek şekilde hazırlanmasını istedi. “Gollum, tamamen dijital bir yaratık, fakat bu karakteri bir aktörün yaratmasında kararlıydım. Bunu da Andy Serkis yaptı.” diyor Jackson.

Serkis ve yaratıcı ekiplerin ortak çalışmaları, türünün ilk örneği olan bir karakterin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı: Temellerini gerçek oyunculuktan alan ve filmdeki herhangi bir aktör kadar rol yapabilen, dijital bir yaratık.

Jackson ve Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Andrew Lesnie, sette Andy Serkis”in oyununu izleyip yönlendirirken, WETA Digital’in animatörleri de Lesnie’nin kaydedilmiş hareketlerini ve mimiklerini, Gollum’un gerçek anlamda rol yapabilmesi amacıyla, dijital ortamda tekrar oluşturabilmek için inceliyorlardı. Serkis, “Bu işi yapanların teknik yeteneklerine ve harcadıkları çabaya hayranım. Bunu, böylesine bir tutkuyla gerçekleştiren animatörlerin yaptığı işe hayretle bakmamak, saygı duymamak mümkün değil.” diyor.

Daha sonra, Gollum’un vücudunun ve sesinin tasarımı, hareket kaydetme teknikleri, bilgisayar tarafından geliştirilmiş görüntüler ve dijital ses karıştırma teknikleriyle daha da geliştirildi. En sonunda ortaya çıkan şey, tamamen yeni bir görsel efekt oldu. Jackson, “Andy, Gollum’u, sesini kullanarak yaratıyor. Fakat Gollum karakterinin büyük bir bölümü de Andy üzeri noktacıklarla kaplı kıyafeti giyip, Gollum gibi rol yapmaya başlayınca, hareket kaydetme tekniklerini kullanarak ortaya çıkıyor. Andy, Gollum gibi konuşuyor, sahneyi normal bir aktörün yapacağı gibi oynuyor. Bu sayede bilgisayar onun hareketlerini kaydedebiliyor ve hareketleri Gollum’un dijital versiyonuna dönüştürüyor.” diye açıklıyor.



Howe ve Lee’nin çizimlerinden yola çıkılarak başlanan Gollum karakterinin oluşturulması, Jackson’ın beynindeki görüntünün model hamurundan yapılmış bir makete dönüştürülmesi ve bunun taranarak bilgisayara aktarılmasıyla devam etti. Filmdeki yaratıkların hazırlanmasını denetleyen ve yönlendiren Eric Sainden, “Gollum’un vücudunda 300’den fazla kas var. Bütün bir iskelete ve derisi üzerindeki hareketlerin doğal olmasını sağlayan bir kas sistemine sahip. Gollum’la ilgili en zor konu, yüzüydü. Diğer oyuncularla beraber rol yapabilmesi gerekiyordu. Gollum’un duruma göre aralarında geçiş yaptığımız 250 farklı yüz şekli var.” diyor.

Tolkien’in Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi üçlemesi’nde, en çok hatırda kalan ögelerden biri olan Gollum’un ünlü sesi, karakterin yaratılmasında anahtar nokta ve Serkis’in mihenk taşı oldu. Serkis, “Bu sesin duygusal bir kaynağı var. Bence içinde acının hapsedildiği yer burası. Duygusal hafızası, vücudun gırtlak kısmında tutsak kalmış. Sadece sesi çıkarmam bile anında Gollum’un fiziksel yapısına bürünebilmeme ve bu rolü gerçekten yaşıyormuş gibi hissederek oynamama yetiyor.” diyor.

Serkis’in Gollum’u oynama yeteneği o kadar yüksekti ki, başta dijital bir karakter olan Gollum, prodüksiyon boyunca evrim geçirerek, bir aktöre benzedi. Jackson’a göre şimdiye kadar bir aktör tarafından bu derece oynanarak hayata geçirilen başka bir dijital karakter olmamış.

Tolkien, Yüzüklerin Efendisi’nde Ent’leri çok eski bir ırk olarak yarattı. Bu ‘yaşayan ağaçları’ hayata geçirebilmek için Jackson, WETA’yı görevlendirdi. Ent’lerle ilgili en büyük zorluklardan biri, ağaçların hayal ürünü varlıklar olmamasıydı - dünyanın her yerinde tanınıyor ve özellikleri biliniyordu -. Eric Sainden, “Ent’leri oluşturmak kolay değildi. Çünkü yürürlerken dalları, yaprakları ve görünen kökleri ile yer arasında büyük miktarda etkileşim var. Bunun yanında sürekli olarak, canlı oyuncularla da etkileşim halindeler. Yani pek çok hareketli ağaç kabuğumuz var. Bu kabuk parçaları, yanaklar ve gözler gibi bölgelerde birbirleriyle de sürtünme halindeler. Hepsinden önemlisi, ağaç canlanmalıydı.” diyor.

WETA Digital’den Daniel Falconer, Alan Lee ve Grant Major’la çalışarak, Ent’lerin en yaşlısı olan Ağaçsakal’ın tasarımını yaptı. Richard Taylor, “ Ağaçsakal’ın, şimdiye kadar sinemada görülmemiş, değişik, güzel ve duyarlı bir karakter olduğuna inanıyorum. Uçsuz bucaksız bir geçmişe ve bilgi zenginliğine sahip.” diyor.

WETA Workshop, Jackson tasarımdan memnun olana kadar Ağaçsakal için maketler hazırlamaya devam etti. Bir sonraki adım Ağaçsakal’ın, sahnede Merry ve Pippin’le etkileşime girecek, 4,5 metre boyunda hareketli bir modelini yapmaktı. Bilgisayar görüntülerinin hazırlanmasında bu model temel alındı ve Ağaçsakal’ın yüz hareketleri başta olmak üzere tüm eklemlerinin hareketleri dijital olarak doğallaştırıldı.

“Ağaçsakal harika bir yaratık.” diyor görsel efekt süpervizörü Joe Letteri. “En zorlu işlerden biri hareketli modeli kullanarak, karakteri dijital ortamda bir bütün haline getirmekti. Taa ki aralarında bir fark kalmayana kadar.”

Ağaçsakal’ın sesi, filmde Gimli’yi de oynayan, John Rhys-Davies’e ait. Tolkien’in eserlerinin en tutkulu okuyucularından olan Davies, bir ağacı seslendirmenin göze almaya değer bir risk olduğunu düşünüyor., “Bir karakteri hayata geçirmek için gereken çok büyük boyutlu bir sürecin, sadece küçük bir parçasısın. İşini doğru yaparsan, insanlar kitabı okuduklarında senin sesini duyacak, Gimli olarak seni düşünecek veya Ağaçsakal olarak senin sesini duyacaklar. Eğer iyi yapamazsan, her zaman yerine koyabilecekleri, kendilerine ait bir sesleri vardır.” diyor Davies.

Pek çok değişik ses karışımlarıyla deneyler yaptıktan sonra, Jackson, Ağaçsakal’ın sesinin Rhys-Davies’in kendi sesi olmasına, fakat yaşlı Ent’in konuşmasının değişik yerlerinde farklı teknikler kullanmaya karar verdi. “İnsan sesinden üretilebilecek her türlü akla uygun sesi kullandık. Bir noktada, sesi, yorulduğunuzda yapabildiğiniz gibi bölebildiğimi de farkettim. Ayrıca onu son derece yavaşlattık. Diğer ağaçlarla iletişim kurarken, derinden gelen, böğürtüye benzeyen bir ses tercih ettik. Balinaların şarkıları gibiydi.”




ÖLÇEKLİ BİR DÜNYA
UYGULAMALI YERLER VE “BÜYÜKATÜRLER”

Kardeşliğin Orta Dünya’da yaptığı yolculuk devam ederken, farklı gruplar, pek çok yeni Tolkien bölgesini ve şehrini ziyaret ediyor. İşte bunlardan bazıları:

Emyn Muil
Rohan Ovaları
Edoras (Rohan’ın başkenti)
Fangorn Ormanı
Barad-dûr (Sauron’un kalesi)
Ölü Bataklık
Isengard / Orthanc Salonu / Isengard Kapısı
Mordor’un Kara Kapıları
Lothlorien / Galadriel’in Ormanı / Caras Galadhon
Ak Dağlar
Ithilien Kırı
Henneth Annun Şelalesi / Mağarası / Odası
Anduin Nehri
Miğferdibi / Hornburg Kapısı ve Kulesi / Manastırlar / Derin Duvar / Büyük Salon / Patika
Osgiliath Lağımları

Yeni Zelanda’nın sunduğu türlü türlü doğal ortamlar, Jackson ve ekibine Tolkien’in metinlerinde bahsi geçen her türlü mekanı oluşturabilme imkanı sağladı.

Yeni Zelanda’nın, doğal yerlileri ve Maori Iwi kabilesi ile filme çekilmesi yasak olan belli bazı alanlar için karşılıklı görüşmeler yapıldı. İster istemez film ekibinin yürümek zorunda kaldığı alanlarda, zarar görebilecek bitki örtüsünü korumak amacıyla büyük halılar kullanıldı.

EDORAS
Rohan’ın başkenti Edoras, İki Kule için kurulan en büyük ve belki de en görkemli setti. Alan Lee’nin Yüzüklerin Efendisi’nin resimli versiyonunda yer alan resmiyle tıpatıp aynı olacak şekilde inşa edilen Edoras, en yakın uygarlık belirtisinden en az bir saat uzaktaydı ve buraya ancak, çakıl taşlı bir yoldan geçilerek ulaşılabiliyordu.

Karlarla kaplı, güzel bir vadinin ortasında, Mount Sunday adında, eskiden koyun ve at çobanları tarafından bir buluşma noktası olarak kullanılan (Genellikle Pazar günleri; adı buradan geliyor.) 600 metre yüksekliğinde yalnız bir tepe vardı.

Tepenin doruğuna ulaşmak için beş kilometrelik bir yol ve iki geçici köprü inşa edildi. Her çekim gününün sabahı, 200 kişilik ve ekip ve figüranlar bu yolu kullanarak, çekimin yapıldığı alana gidiyordu. Burada, sadece Edoras’ın dış bölümleri, Golden Hall’un içi ve ahırların çekimleri yapıldı. Çevrede bulunan diğer binalar ise aktörlerin dinlenme odaları, prodüksiyon ofisleri olarak ve yiyecek-içecek ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanıldı.

Yüzüklerin Efendisi’nin tüm detaylarında olduğu gibi, Edoras ve sanatı, Grant Major ve ekibi tarafından en ince detaylara kadar özenle hazırlandı. Binaların cephelerindeki at oymalarından, ham Nordik kültürden esinlenerek hazırlanmış mimariye kadar her yerde, Rohan’ların gerçekten bu krallıkta yaşadığı ve öldüğü hissediliyordu.

Bu şaşırtıcı seti inşa etmek, bir yıl süren izin alma sürecinden sonra, altı ay sürdü. Uygarlığa uzak ve doğal olaylardan büyük çapta etkilenen bir bölge olduğu için 130 kilometre hızındaki rüzgarlara dayanabilecek şekilde çelikle güçlendirildi. Filmin çekiminden sonra, bölgeyi eski haline döndürmek de altı ay aldı. Kullanılan yolların üzerinde çimenler yeşerdi bile.

“BÜYÜKATÜRLER” VE MİĞFERDİBİ SAVAŞI

Yüzüklerin Efendisi’ndeki en büyük çaplı, hareketli sahnelerden biri Miğferdibi’nde geçiyor. Kardeşlikten geriye kalanların ve Rohan halkının, Uruk-hai akınını savuşturması sahnesi, Wellington’daki eski bir taş ocağının, değiştirilerek çekimlere uygun hale getirilmesiyle oluşturulan bir alanda, 14 hafta boyunca süren, çok zorlu ve yorucu gece çekimleriyle gerçekleştirildi. Doğal ve dev bir kaya duvar, Miğferdibi setinin tasarımına entegre edildi.

Mevcut olan yerler, dev boyutlu setlerin ihtiyaçlarını karşılayamamaya başladığında, WETA atölyesi, son derece ince detaylarla işlenmiş 68 tane minyatür hazırladı. Barad-dûr 1/166 ölçeğindeydi. Referans olarak kullanmak için 1/3000 ölçekli bir Orthanc Salonu da üretildi. Minyatürlerin çekimi için 2.250 metre karelik bir depo kullanıldı.

Miğferdibi’nin uzaktan göründüğü, ön plan çekimlerde kullanılmak üzere, inşaası dört aydan fazla süren, ¼ ölçekli bir minyatür ile WETA Workshop tarafından 1/35 ölçekli bir minyatür daha hazırlandı. Bu maketler öylesine detaylı ve o kadar sanatsal biçimde hazırlanmışlardı ki biraz daha büyük olanlar, ekip tarafından, minyatür değil, “Büyükatür” (Bigature) diye adlandırılmaya başlandı. Barrie Osborne, “Bence, bu filmde minyatürler hiç de alışılmadık bir biçimde kullanılıyor. İnsanlar genellikle minyatür kullanımını azaltarak, bilgisayarda hazırlanan görüntüleri tercih etmeye başladı. Fakat Yüzüklerin Efendisi’nde, minyatürleri kullanma şeklimiz, benzersiz.”

Minyatür Bölümü’nün görüntü yönetmeni, Total Recall’daki başarısı için Oscar’la ödüllendirilen, Starship Troopers ve Abyss gibi filmlerin görüntü efektlerinde önemli rolü olan Alex Funke: “Orta Dünya o kadar uçsuz bucaksız ki her şey, ya yüksek bir kule ya dev bir kale ya da dipsiz bir maden.” diyor. “Bu setleri bire bir yapmanın imkanı yok. Bunların hepsini içine yerleştirebileceğiniz bir stüdyo mevcut değil. Pek çok durumda, Peter’ın tercihi dijital modellerden ziyade, elle tutulabilen minyatürlerden yana oluyor. Çünkü bunların köşesindeki bucağındaki dokuyu, dijital ortamda aynen oluşturmak zor.”

Minyatür kameralar, standart donanımlara göre çok daha düşük hızda çekim yapıyor. İki Kule’de kullanılan Mitchell diye adlandırılan kameralar, aslında İkinci Dünya Savaşı’nda havadan çekimler yapabilmek için geliştirilmişti. Almanya çıkışlı yeni Arri teknolojisiyle birleştirilen bu kameralar, küçücük koridorlarda dolaşabilmelerini ve dönebilmelerini sağlayan özel aparatların üzerine monte edildi. Görüntüye, en son eklenen oyunculardı.

Funke tarafından, yaptığınız hareketlerle kameranın haraketlerini yönlendirebilmenizi sağlayan, prodüksiyon ekibince,“Frankenstein 2” diye adlandırılan ve WETA’nın minyatürler bölümünde kullanılan bir donanım üretildi. Funke, bazı durumlarda, daha sonra bilgisayarda son görünümünü kazanacak çekimler için oyuncak, plastik askerler bile kullandı. Funke “Burada önemli olan efektler değil; çok sevilen, etkileyici bir hikayenin anlatılması. Eğer efektleri görebiliyorsak, işimizi yanlış yapmışız demektir. Önemli olan, yapmanız gereken her şeyi öyle bir biçimde başarmak, hikayeyi öyle bir biçimde anlatmak ki seyirci kendisini tamamen filmin içinde hissetsin.” diyor.

Canlı çekimler ve bilgisayar görüntülerinin hazırlanmasından sonra, en son aşama her şeyi bir araya getirmekti. ”Massive, Miğferdibi sahnesindeki en önemli unsurlardan biriydi.” diyor Joe Letteri. Miğferdibi sahnesindekiler tüm Uruk-hai’ların yanı sıra bazı Rohan askerleri ve Elfler. “Miğferdibi’nde bir miktar canlı çekimi, bazı minyatürlerle zenginleştirebilirdik. Bazı taban yüzeylerini boyayarak veya bilgisayar grafikleriyle oluşturulmuş ortamlarla, bunu daha da öteye taşıyabilirdik. Bazı kahramanların hareketlerini mavi ekran tekniğiyle çekerek, arka plana dev ordular ekleyebilirdik. Bunu, bazı özel roller için hareket kaydetme teknikleriyle hazırlanmış görüntüler kullanarak, daha da ileri götürebilirdik. Hepsi bir araya pek çok değişik yöntemle gelebiliyor ve genellikle herhangi bir çekimde, bütün bu unsurların hepsinin birden yer aldığı çeşitli kombinasyonlar izliyorsunuz.”

Saruman’ın (Christopher Lee) tahtının olduğu Orthanc Salonu, polistiren malzemenin elektrikli testerelerle kesilip oyulmasıyla hazırlanmış, büyük bir iç mekan. Bu kapkara salonu dekore etmek için aksesuar ustası Nick Weir, yerel müzelerden kemikler bulup getirdi ve kavanozlar içinde, biçimsiz Uruk-hai embriyoları hazırladı. Alan Lee’nin dediği gibi “Orthanc, bir kokteyl parti vermek için çok uygun bir yer olurdu”.


MUAZZAM BOYUTLU SAVAŞLAR
TEHLİKELİ SAHNELER VE İKİ KULE’DE AKSİYON
İki Kule’de aksiyonun daha fazla olması nedeniyle, tehlikeli sahnelerin sayısı da artış gösterdi. Önemli saldırı sahnelerinde rol alan süvari ve piyadelerin koordinasyonu gerekiyordu. İki Kule’de canlı askerlerin, dijital karakterlerle çarpıştığı görüntülerin de olduğu dikkate alınırsa, bu zorlu savaşların üstesinden gelebilmek için her şey uyum içinde yürütülmeliydi.

Uzun ve parlak kariyer hayatında, Erroll Flynn’le çalışmış; Star Wars filmlerinde, siyah kostümün içinde Darth Vader’ı oynamış kılıç ustası Bob Anderson, WETA Workshop tarafından hazırlanan kılıçları ve savaş araçlarını gördüğünde, etkilendi. WETA teknisyeni ve kılıç yapım ustası Peter Lyons, çelik yaylı ve darbe emici bir kılıç yarattı ve bu kılıç, savaş sahneleri sırasında sağlam kalmayı başardı.

Anderson, Orta Dünya’nın, Elflerden Orklara kadar tüm ırkları için farklı bir savaş stilleri geliştirdi. Aragorn’u oynayan Viggo Mortensen için “Daha önce hiçbir oyuncuda görmediğim, doğal bir yeteneği var.” diyen, Anderson, Viggo Mortensen’in Erroll Flynn’den daha iyi kılıç kullandığını söylüyor.

Orlando Bloom da Elf Legolas rolü için, 6 uzun seans boyunca okçuluk konusunda Yeni Zelanda kökenli okçu Jan Kozler tarafından eğitildi.

GÖLGEYELE VE ATLAR

Rohan halkının bindiği atlardan oluşan orduyu bir araya getirmek için, at koordinatörü Steve Old, Yeni Zelanda’nın dört bir yanında “yetenek sınavları” düzenledi. Arayışları, sınav ve tanıtım çekimleri için sahipleriyle saatlerce yolculuk yapmak zorunda kalan ve deneme çekimlerine katılan atlar arasından seçilen, her türden pek çok cins at temin edilmesiyle sonuçlandı.

Gandalf’ın ilk ortaya çıktığı sahnede bindiği, haşmetli beyaz atı oynamak üzere seçilen iki at, Andalusian soyundandı.

İçinde en önemli 75 atın barındığı ve eğitildiği ahır, Wellington’ın hemen dışında kuruldu. Oyuncuların gece gündüz, diledikleri zaman gelip ata binebilmesini sağlayan açık kapı politikası başarılı oldu. Montensen, Tyler ve Bloom gibi pek çok oyuncu, tatil günlerinde bile, boş zamanlarının bir kısmını ata binerek değerlendirdi. Montesen ile atı arasında öylesine güçlü bir bağ oluştu ki en sonunda Montensen, atı sahibinden satın aldı.

Bazı sahnelerde, Yeni Zelanda topraklarında 250 atın yanyana koştuğu oldu. Sonuçta elde edilen görüntülerin gerçekçiliğini, dijital olarak taklit etmek mümkün değildi.

Daha önce Unforgiven and Legends of the Fall gibi filmlerde de görev alan binicilik konusundaki teknik danışmanlar Lyle Edge ve John Scott, çekimler sırasında karmaşık at biniş ve savaş sahnelerinin en etkili bir biçimde planlanması ve kareografisi için her zaman arazideydi.

Tim Abbot ve ekibi, özellikle bu prodüksiyon için hazırlanmış 70 eyeri kendi elleriyle yaptı. Eyerlerden her biri, Orta Dünya tarihini yansıtan kabartmalar ve oymalarla süslendi ve doğal görünmesi için özel olarak boyanarak eskitildi

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
bilgileri, cekim, efendisi, filmi, kule


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yüzüklerin Efendisi Türküleri kont_dracula Genel Paylaşım 1 15 Temmuz 2006 18:57