IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 10 Mayıs 2012, 12:32   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.





Tarih tekerrürden ibarettir derler. Geçmişlerinden dersalmayanlar, o acı günleri tekrar yaşamaktan da asla kurtulamazlar. Bir başkaibret de, başkalarının hatalarından ders almayanlar, aynı hataları kendileriyaşamaktan kurtulamazlar diyen atalarımız, gerçekten çok doğru söylemişler.



Ne yazık ki bugün bizler, geçmişten hiç ders almayan birtoplum görüntüsü ile yaşıyoruz. Ne yaşadıklarımızdan, nede geçmişte yapılanyanlışlardan dersler almadığımız o kadar açık ki. Bizleri yönetenlerinyaptıklarını, söylemlerini ne takip ediyoruz, nede söylediklerini akılsüzgecinden geçiriyoruz. Sizlere birkaç örnek vermek istiyorum. Vereceğim bu örneklerle, acaba bizleriyönetenler tutarlılık ve samimiyet testinden geçebiliyorlar mı, yorum sizlerin.


Daha dün, Türk silahlı kuvvetlerinin düşüncelerine,yaptıklarına, söylemlerine karşı çıkanlar, günümüzde sergilenen onca olaylarıunutarak, kendisine bağlı olarakçalışmış, Genelkurmay başkanlığı yapmış bir komutan, terörün başı ilanedildiğinde ses çıkarmayanları, savunmayanları bizler unutmadık. Bugün bazıkişiler, ya da bazı ne söylediğinin farkında olmayan basın mensubu, TSK yakarşı uygun olmayan sözler söylediğinde, yanlış anlamlara gelecek fikirleraçıkladığında, dün söylediklerinin tam tersini yaparak, TSK yı savunmaya geçip,aşağıdaki sözleri söyleyenler, acaba bu sözlerinde ne kadar samimidirler?


(Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, ağza alınmayacak hakaretleryapmak açık söylüyorum zavallılıktır.)


Bu düşünceyeyürekten katılıyorum, TSK ya layık olmadığı sözleri söyleyenler, onları küçükdüşürenler ZAVALLIDIRLAR. Ama daha önce ki silahlı kuvvetler farklımıydı? Bu güvene, bu övgüye bu savunmaya laikdeğil miydiler de, bugün çok üzücü bir durumdalar? Silahlı kuvvetlerimiz, dünde bugünde bizleringöz bebeğiydi. Dün neyse bugünde aynı insanlar. Birkaç kişinin değişmesi,emekli olması bir bütünü farklılaştırmaz. Yapılan yanlışlar varsa bunlarkişiseldir, tümünü asla bağlamaz. Dün söylenenleri bizler unutmadık, bugünonlara yapılanları da gözlerimizle görüyoruz, şahit oluyoruz, yapılanlarıunutmamızda zaten mümkün değil. Peki, bu sözler, TSK yı savunur görüntüsüvermenin ardındaki düşünce ne olabilir? Doğrusu söyleyecek çok şeyler var. Herşey zamanı geldiğinde, su yüzüne çıkacaktır. Allah ın adaletinden kimsekaçamaz.


HatırlarsanızSayın Başbakanımız, bedelli askerlik için ne demişti seçimden önce?


(BenTayyip Erdoğan olarak, böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak,parası olmayan askerliği yapacak. Seçimdensonra referanduma götürürüz.)


Peki, seçimdensonra ne oldu? Tüm söylenenler unutuldu ve parası olan bir gün bile askerlikyapmadı. İşte bizleri yönetenler, işte halkımızın tepkisizliği. Bu türdavranışlar acaba eğitimli, bilinçli, kendisini yönetenleri özgür iradesi ileseçen toplumlarda olur mu? Yorum sizlerin. Neye layıksak, Allah onu verecektir.


İçindebulunduğumuz durumun, tedirgin edici düşündürücü haline, bir örnek daha vermekistiyorum. Ülkemizin de kabul ettiği, Kredi derecelendirme kurumu, şöyle biraçıklama yaptı ve Sayın Başbakanımız çok sert tepki gösterdi.



(Kredi derecelendirme kuruluşu Standard &Poor's'un, Türkiye'nin ''pozitif'' olan kredi notu görünümünü ''durağan''olarak revize etmesine, Başbakan Erdoğan sert tepki gösterdi. )



Aynı kuruluş, geçmişte ülkemizinnotunu çok daha kötü durumlardan, daha yüksek konumlara getirmiş ve bukuruluşun verdiği notlar, değerlendirmeler hükümet ve bazı basın kuruluşları tarafından,çok olumlu delil olarak gösterilmişti halka hatırlarsanız. Ama bazı kesimtarafından hayretle karşılanıp, tıpkı Başbakanımızın bugün söylediği gibi,siyasi bir karar diyerek, ne değişti de notumuz yükseldi, diye itiraz edenlerolmuştu.



Peki, bu kuruluşun ülkemizinnotunu indirmesini, Sayın Başbakanımız nasıl karşıladı ve ne tür bir üslupla cevapverdi dersiniz? Basından alıntılar yaparak, hatırlatmak istiyorum.



(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,Standart&Poors'un Türkiye'nin kredi notunu pozitiften durağana çevirmesiyleilgili olarak, ''Bu tamamen ideolojik bir yaklaşım. Bunu kimse yutmaz. Bunu sen Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın'' dedi.



''Standart&Poors bir açıklamayaptı. Ben bunu çok garipsedim. Neden derseniz, pozitifte olan Türkiye durağanaindi.Neye göre sen bunu durağana indiriyorsun? Çünkü belli bir süre pozitifte kalanbir ülkeyi artırması gerekirken, bakıyor ki Türkiye'yi artırırsam ideolojikolarak bu bize sıkıntı doğurur. Biz bunu durağanda tutalım


Buhesabı biz de az çok biliyoruz. Şu anda alan el, olmayan veren el olan birTürkiye var. Sen bu Türkiye'nin kalkıp da kredi notunu durağana indirirsen,bunu yemezler. Ve bunun bedelini 'Benartık seni kredi kuruluşu olarak tanımıyorum' demek suretiyle açıklarız.)



Tüm söyledikleri doğru olabilir. Yani siyasi amaçlıyapmış olabilirler. Çünkü onlardan beklenir. Peki, daha öncede Türk toplumuişsizlikle, açlıkla mücadele ederken, hiçbir şey değişmemişken kredi notununbirden bire yükselmesini, neden övgüyle topluma anlattınız ve bunu örnekgösterdiniz? Artan ihracatın, halkın cebine ne faydası oldu? Ya ihracattanfazla yapılan ithalatı, nasıl açıklayacaksınız?



Ülkesinde yatırım olmayan, bol ve ucuz üretim yapamayanülkeler, ithal etmekten başka çaresi yoktur. Bugün kullandıklarımıza bakalımisterseniz, acaba hangisi Türk malı? Daha da ilginci, üzerinde Türk malıyazanların içinde, Çin malı olduğunu görmemiz, bizlerin ne halde olduğunu çokiyi özetliyor. Başkalarına kızmak yerine, önce yaptıklarımızı gözden geçirelim.



Kalkınma hızında, ülkeler arasında neredeyse ilk sıralarageldiğimizi açıklayan hükümet, acaba ne kadar samimi? Kalkındık ama toplumolarak, hala işsizlikte öndeyiz. Kalkınanhalk mı, yoksa küçük bir azınlık mı? Enflasyonu rakamlarile oynayarak düşürdüğümüzde, ortaya çıkan acıklı tabloyu, halk fark etmiyor musanıyorsunuz?



Kapitalist yönetimin çöktüğünü, hala fark edemeyenleresöyleyecek sözüm yok. Amerika zorlukla ayakta duruyor. Avrupa can çekişiyor.Ama bizler hala onların peşi sıra giderek, ne derece yanlış bir yolizlediğimizin farkında bile değiliz.



Toplumun genelçoğunluğunun aldığı ücret, fakirlik sınırının da altında. Sendikaların sözübile geçmez oldu. Çünkü ülkemizde sendikalı işçi kalmadı da ondan. Devlet eliyle güvencesiz birtoplum yaratıldı. Sözleşmeli memur, sözleşmeli işçi adı altında. İşverenin ya dadevletin, bir tek sözü ile işten atılan, bir toplum olmakla mı övünüyoruz?Bumu bizlerin kurmayaçalıştığı adaletli, huzurlu düzen?



Geçen gün 1 Mayıs işçi bayramı kutlandı. Ben işçi olsam, işçibayramını geçmişte olduğu gibi, mutlu ve coşkulu kutlamazdım. Çünkü artık ülkemizdeişçi diye bir sınıf neredeyse kalmadı. İşçi sınıfının adı bile anılmıyor. Sizhakkını aramak için, greve giden bir iş yerini duydunuz mu? Duyamazsınız bunayeltenenler, hemen susturuluyor engelleniyor. Hakkını aramaya kalkanlarda hemenişten atılıyor. İşçikardeşlerimiz, 1 Mayısı YAS günü ilan etmelidirler. Çünkü artık işçi sınıfı, neyazık ki can çekişiyor. Bu acı ve keder ortamında, yapılan haksızlıklarkarşısında, bayram değil ancak YAS tutulur.



Sayın Başbakanımızın, derecelendirme kuruluşuna verdiğicevapta, asıl yadırgadığım üsluptur. Bu üslup, gerçekten ülkemiz halkını korkutuyor,ürkütüyor. Bırakın ülkemizin halkını tedirgin ettiğini, artık Dünya farkınavardı, onları da ürkütüyor.


Sayın Başbakanımızın verdiği bu cevabın, bir cümleyle özeti,benim istediklerimisöylemediğiniz an, sizi yok sayarım. İşte bizleri yönetenlerin,rakipsizliğinin, denetimsizliğinin, kontrolsüz gücün tek elde toplanmasınınyasama, yürütme ve yargı erklerinin, özgür olmamasının getirdiği büyük tehlike.Allah yardımcımız olsun.



Başbakanımızın bahsettiği kredi kuruluşu şimdide,geçmişte de siyasi kararlar vermesi muhtemeldir, bunda hiç şüphe yok. Geçmiştenotumuzu yükselten aynı kuruluş, acaba birden bire neden yükseltti notumuzudiye neden sormadık, araştırmadık? Siyasi amaçlarla yükseltmiş olamaz mı? Onyılda, toplum içinde işsizliğe çare mi bulundu? Devlet hangi yatırımları yaptı,sattığı kitler karşısında? Yaptıkları yollarla övünenler, toplumun sofralarınakoyacak lokmaların, nasıl eksildiğinin farkında mı acaba. Emekli, memur, işçidaha refah mı yaşıyor düne göre? Hastanelerde tüm sorunlar mı çözüldü, yoksasorunlara yeni problemler eklenerek, koskoca bir dağ mı oluştu. Adalet misağlandı bu ülkede, yoksa korku imparatorluğumu çöktü toplumun üstüne?



Ülkemiz dekalkınma hızının arttığı ile övünenler acaba halkın, işçinin, memurunrefahının, alım gücünün arttığını söyleyebilirler mi? Toplumda mutlu azınlığınarttığını, zenginin daha zengin olduğu, fakirin daha fakir bir yaşam sürdüğünübizlerin göremediğini mi zannediyorlar? Belki toplumun bir kısmını, geçiciolarak herhangi bir nedenle aldatabilirler, ama onlarda bir gün Allah ınizniyle, her şeyin farkına varacaklardır. Allah ın adaletinden kimse kaçamaz.



Kredi derecelendirme kuruluşuna verilen cevap, aslındaçok düşündürücü ve ibret dolu düşünene, düşünmek isteyene. İşimize geldiğindebu kuruluşu kabul edeceğiz, işimize gelmediğinde, onu tanımamakla tehditedeceğiz. Ne yazık ki bugün ülkemizin her safhasında aynıpolitika uygulanmaktadır. Böyle bir politika, elbette bir gün iflas edecektir. Hiçkimsenin yaptığı adaletsizlik, yanına kar kalmamıştır.



Bizler ne geçmişten, nede yaşadıklarımızdan ders almayanbir toplum olduk. Elbette bunun nedenleri vardır. En önemli nedeni eğitimsizlikve düşünmeyi, karar vermeyi başkalarına bırakmamızdan kaynaklanmaktadır. Allahözgür iradeyi ve aklı bizlere vererek, akıl, mantık ve Kur’an ın önerileri ile yaşamamızı ister bizlerden. Amabizler aklı ve Kur’an ı bir kenara bırakıp, akılla Kur’an ı anlayamazsın mantığıylayaşadığımız içinde, doğruyu bulmakta zorlanır bir toplum olduk. Aklınıkullanmayanlara da ibretlik bir cevabı vardır Yaradan ın. Yunus suresi 100.ayetinde şöyle uyarır bizleri.



(Akıllarını güzelce kullanmayanları, Allah pislik içinde bırakır.)



Bizler ne yazık ki, ne geçmişte söylediklerimizihatırlarız, nede bugün yaptıklarımızı geçmişimizle kıyaslarız. Bir rüzgârınetkisiyle savrulur gideriz toz misali. Sizlere bir örnek daha vermek istiyorum.Birçok internet sitelerinden ulaşabileceğiniz bir bilgiyi sizlere, bugünyaşadığımız güncel bir konuyla karşılaştırmanız için tekrar hatırlatmakistiyorum. Hatırlatmamın nedeni, bizleri yönetenlerin izledikleriyol ve takındıkları tavrın, farkına varmamız adınadır.



Önce sizlere Fatih Sultan Mehmet in bedduası başlığıaltında, bugün anlatılan bir rivayeti nakletmek istiyorum. Söylediğim gibi bubir rivayet, doğru olup olmadığı tartışılır. Naklettiğim rivayet, SayınBaşbakanımızın belediye başkanlığı zamanında, İstanbul Büyükşehir Belediyesikaynaklı ve daha da dikkat çekici olanı, bu bilginin, kitabın ön sözünün SayınBaşbakanımız Recep Tayyip Erdoğan a ait olması. Lütfen dikkatle okuyunuz.




BEDDUA

''Fatih İstanbul'u alıp da, alayla Ayasofya önüne geldiği zaman, derindenderine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir adam gönderdi.

Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar.Korktu, teskin ettiler.

Niçin hapsedildin diye sordular? Keşiş fala baktığını ve kuşatma hazırlıklarısırasında Konstantin'in kendisini çağırıp, İstanbul'u Türklerin alıpalmayacağını bildirmek için, remil atmasını söylediğini, remilde İstanbul'unTürklerin eline geçeceğini söylemesi üzerinde de, Konstantin’in kızarak onuzindana attırdığını hikâye etti ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki falımdoğru imiş.

Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remilatmasını ve doğruyu söylerse, ödüllendirileceğini bildirdi.

Keşiş remil attı ve şöyle dedi:

- İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, lakin öyle bir zamangelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, busuretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.

Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini kaldırarak, İstanbul'da edindiğim yerleriecnebilere satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!'diye beddua etti.''

Kaynakşudur: A. Süheyl Ünver - "İstanbul Risaleleri"

Yayınlayan: İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Önsöz: Recep Tayyip Erdoğan




Yukarıdaki rivayetin, doğru olup olmadığını elbettebilemeyiz. Şahsi düşüncem Fatih gibi çok özel bir insanın, fala baktırarakkonuşacağına ben inanmıyorum. Peki, bu örneği neden verdim. Önemli olan rivayettenkıssadan hisse çıkarmaktır. İstanbul Belediye Başkanlığızamanında, Sayın Başbakanımız, bu anlatılana o zaman inanmış olmalı ki,Belediyenin yayınladığı bir kitapta bu rivayete yer vermiş. Bizzat SayınBaşbakanımız da önsözünü yazarak, topluma sunmuş, yayınlamış olması önemlidir.



Sayın Başbakanımız, eğer yine bizleri yöneten diğerBaşbakanlarımızdan örnek alarak, dün dündür bugün bugündür diyerek, geçmiştedüşündüklerine ve inandıklarına bir sünger çekiyor da, bugün ben çok farklıyımdiyorsa, bu söylediklerim meclisten dışarı. Yok, eğer geçmişini inkâr etmiyorve söylediklerine sahip çıkıyor ve inanıyorsa, sanırım Fatihin yukarıdaki rivayetine de önemveriyor demektir.



Bu durumda, bu hükümetin çok yakında çıkardıkları vegüncelliğini koruduğu, yabancılara arsa ve mülk satışını genişleterek, satışınaizin verdikleri kanunu, bir kez daha düşüneceklerini, gözden geçirecekleriniumut ederim. Gözdengeçirmeyenlere de, Fatihin bedduasını hatırlatırım.



Fatih, peygamberimizin övgüsüne mazhar olan bir liderdi.Tahminlerini fallara, büyülere bağlayarak söyleyeceğine ihtimal vermiyorum, bubizim inancımıza da uymaz. Ama gelecekte İstanbul un topla tüfekle yıkılamayacağını,ancak yanlış siyaset güden liderlerin hataları ile el değiştireceğini, hikâyedeanlatılan keşişten, çok daha iyi, Fatih in tahmin edeceğine inanıyorum.İnşallah bu kıssadan bir hisse alırız.



Toplum olarak, bazı gerçeklerin farkına varamamanınacısını yıllardır çekiyoruz. Lütfen artık farkında olalım. Bizleri toplatüfekle yıkamayanlar, ülkemizi farklı yollardan ele geçirmenin planlarınıyapıyorlar.



Bizleriyönetenlere, özellikle Sayın Başbakanımıza sesleniyorum. Bizim bizden başkadostumuz yoktur. Ne Amerika nın, nede Avrupa nın oyunlarına gelmeyiniz. Onlarvaat ettiklerinden, işlerine gelmediğinde hemen cayarlar.



Senonların inançlarına tabi olmadıkça, onlar da senin yanında, senden yana aslaolmazlar. Bu uyarıları lütfen hatırlayalım. Bu uyarılar Allah katındangeliyorsa, bunun nedenlerini dikkatle düşünmeden hareket edersek, toplum olarakhüsrana uğrayacağımızı, çok acılar çekeceğimizi unutmamalıyız.



Liderlertarihe iki şekilde geçerler. Birincisi lanet ve nefretle anılan bir liderolarak, ikincisi toplumuna, halkına adaletle hükmeden, onlara mutlu ve huzurlubir ortam hazırlayan bir lider olarak. Dilerim bizleri yönetenler, tarihetoplumunu adaletle yönetip, huzuru ve mutluluğu getiren, iyi hatırlananliderler arsında olurlar.



Ülke olarak çok zorlu bir imtihandan geçiyoruz. Rabbimcümlemize yardımcı olsun inşallah. Dilerim toplum olarak gönül gözleri açık,aklını, mantığını, özgür iradesini bizzat kendisi kullanan, Rabbin haliskullarından oluruz.



Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
bir, olduk, sorgulamayan, toplum, yaşananları


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Adil Toplum Kalemzede Felsefe 0 02 Nisan 2012 12:54
Toplum ve İnsan. Sihir Genel Paylaşım 0 01 Aralık 2011 22:40
Adil Toplum Kalemzede Felsefe 0 07 Ekim 2011 00:59
Toplum Felsefesi YapraK Felsefe 0 21 Mart 2009 19:58