Kapaklarına bakılıp alınan kitaplar gibi şimdiki aşklar. Yarısı okunup, sonrasında bir kenara bırakılan; kapağındaki ihtişamı, içeriğindeki kelimelerde barındırmayan kitaplar gibi. Oysa biz önceden, büyüğümüzden kalan kapaksız ve kenarları yırtık kitapları severdik; hani üzerleri tozlu, yaprakları sararmış olanlardan. En çok da onları taşırdık yanımızda, kimse anlamazdı içerisindekileri, biz anlardık. Aşklar da böyleydi. Severken yüzlerine dahi bakmadık. İçerisiydi bizi ilgilendiren, kalpleriydi. Kimsenin yüzünü dahi çevirmediği bir yerde, hazine bulmuş gibi bizi sevindiren, yaşadıkça bizi mutlu kılan bu sevdaydı bize huzuru bulduran. Kimse sevmezdi, biz severdik; buydu gerçek aşk. Bitti, kalmadı... Şimdilerde o kapaksız kitapları, gören var mı?