IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

1Beğeni(ler)
  • 1 Post By Seth

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21 Ağustos 2014, 19:11   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ahmet Davutoğlu kimdir?




Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu (55), beş yıldır Dışişleri Bakanlığı yapıyor. Dışişleri ve diplomasinin gerektirdiği yoğun tempoyla yaşıyor. Yakın çevresi ona‘Hoca' diyor.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


İstanbul Bahçelievler'de 40 yıl aynı evde oturdu. Siyasete atılıp bakan olunca o eve artık uğramaz oldu. İstanbul Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde, aktivitelere katılan sosyal bir genç değildi. Kitaplara gömülmüş, Batı ve Doğu kültürü arasında bir sentez bulmaya çalışan tipik bir akademisyen adayıydı. İşte Ahmet Davutoğlu'nun Konya'da, Toroslar'ın zirvesindeki Taşkent adlı bir kasabada başlayıp önce gizli, sonra resmi Dışişleri Bakanlığı'na uzanan hayatı...

Fatih'ten Sultanahmet'e kadar yürümekten büyük bir haz alıyordu. Geçtiği sokaklardaki tarihle büyülenerek atıyordu adımlarını. Kütüphaneleri, camileri, hamamları, Osmanlı dönemi yapılarını gördükçe kimliğinin köklerine dönüyordu. Soru işaretleriyle doluydu kafası. Ahmet Davutoğlu, henüz bir ortaokul öğrencisiydi o günlerde. Bu denli erken yaşta kimliğiyle ilgili derin düşüncelere dalmasının nedenlerinden biri İstanbul'un tarihi atmosferi ise diğeri de öğrencisi olduğu İstanbul Erkek Lisesi'ydi.

İkili bir kültürel yapısı vardı İstanbul Erkek Lisesi'nin. Cumhuriyetin ilk kuşağından Türk öğretmenlerden ders alıyor, güçlü bir tarih bilinci ile donanıyorlardı öğrenciler. Bir yandan da Almanca öğretmenlerden Batı kültürünü, asıl olarak da Alman kültürünü ve edebiyatını öğreniyorlardı. Yatılı okula 12 yaşında girdiği ilk günlerden itibaren klasikler ile yüzyüze gelmişti. Diğer öğrenciler gibi o da hemen Kafka'yı, Goethe'yi okumaya başlamıştı. Berthold Brecht'in eserlerini tanımıştı. Kitaplarda yeni bir dünya bulmuştu. İki cepheli bir yüzleşmeydi yaşadığı. Batı kültürünün temel eserlerini okumakla kalmıyor, Türk öğretmenlerinin teşvikiyle Türk edebiyatını hatmediyordu. Ahmet Hamdi'den Fuzuli'ye, Farabi'den Ahmet Cevdet'e kadar eserleriyle tanışmadığı isim kalmamıştı.

1970'ler, Türkiye'de çalkantılı yıllardı. Gençlik, daha çok sol siyasi hareketlerin etkisi altındaydı. İstanbul Erkek Lisesinde de rüzgarlar soldan esiyordu. Ahmet Davutoğlu da bu havanın dışında kalmadı. Marksist literatürün temel eserlerini de okudu. Stalin'in "Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm" kitabını okuduğu sırada orta üçteydi. Altını çizip, sayfaların kenarına notlar alarak dikkatle okuduğu kitabı, özenle saklayacaktı yıllarca. Yine de Marksist olmadı. Mekanik buldu bu ideolojiyi. Milli Türk Talebe Birliği gibi İslamcı gençlerin örgütlendikleri yapılanmaların da dışında kaldı. Zaman zaman konferanslara, gecelere gitse, kültür kulüplerine katılsa bile daha çok kendi çizgisinde yol alan bir gençti. Eğlenmeye, gezmeye zaman ayırdığı pek görülmezdi. Bazen futbol oynardı Mustafa Çam, Murat Ülker, Aydın Babuna ve Engin Işıksal'ın da aralarında bulunduğu sınıf arkadaşlarıyla. İyi bir oyuncuydu.

Alman kültürüyle iç içe olan İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin çoğunun hayallerini Almanya'ya gitmek, orada üniversite okumak süslerdi. Davutoğlu ise İstanbul'dan kopamazdı. Almanya'da okumayı kendi kültürüne yabancılaşma olarak görüyordu. 1977'de liseyi bitirdiğinde İstanbul'un tarihi ve kültürüyle, kökeniyle iyiden iyiye bütünleşmişti. Liseden sonra sosyal bilimler okumaya karar vermesi de tarihle yüzleşmede vardığı noktadan kaynaklanıyordu. Bilim adamı olmayı kafasına koymuştu. Hayat planının ilk adımı Boğaziçi Üniversitesi olacaktı. Fen bölümü mezunuydu ama sosyal bilimler okumaya kararlıydı.

Ailesinin gönlünden geçen ise farklıydı. Annesi, doktora zamanında yetiştiremedikleri için hayatını kaybetmişti. O zamanlar İstanbul gibi doktorun çok olduğu büyük bir kentte değil, Konya'nın Taşkent kasabasında oturuyorlardı. Memnune hanım öldüğünde, Ahmet, henüz dört yaşındaydı. 1959'da doğmuştu. Babası Mehmet Bey, Toroslar'ın zirvesinde tipik bir Türkmen kasabası olan Taşkent'te nakliye işleri, kunduracılık ile uğraşıyordu. Kısa zamanda yeniden evlendi. Babasının tek oğlu olan Ahmet, Sefure hanımı benimsedi. Ona hep "Anne" diye seslendi. Onu oğlu olarak gören Sefure hanım da Memnune hanımın ölümünü unutamadığı için Ahmet'in doktor olması hayalini kuruyordu.

Babası Mehmet Bey ise oğlunun işletme okumasını, işlerini ona devretmeyi düşlüyordu. Mehmet bey, ilk eşinin ölümünün üzerinden bir yıl bile geçmeden ailesini alıp İstanbul'a göçmüş, Fatih'e yerleşmişlerdi. Ahmet de orada büyümüş, ilk dört yılı Hacı Süleyman Bey İlkokulu'nda okumuştu. Bahçelievler'e taşınınca ilkokulu orada bitirmişti. Tekstil ve ticaretle uğraşan Mehmet bey de yıllar içinde işini büyütmüştü. Oğlunun işletme okuyup yardım etmesini istiyordu. Davutoğlu da Boğaziçi'nde önce İktisat bölümüne kaydoldu. İngilizce için bir yıl hazırlık okuması gerekti. Lisede ikinci dili olduğu için zorlanmadı. Yazın da bir ay kadar İngiltere'ye giderek pekiştirdi İngilizcesini. Mutlu olamadı İktisat bölümde. İlaveten bir de Siyaset Bilimi bölümüne girdi. Boğaziçi'nde iki bölümde okuma uygulaması yeni başlamıştı. İktisat bölümünü 1982'de bitirdi.

Yine siyasi gruplara katılmadan okumayı sürdürdü. Düşünceler tarihine yoğunlaştı. Eflatun'dan Hegel'e kadar düşünce tarihini incelemek, Osmanlı-Türk ve İslam kültürünü içselleştirmesi sonucunu doğurdu. Düşünce tarihindeki yerini daha iyi kavradı. Sınıf arkadaşları arasında Adnan Büyükdeniz, Ethem Eldem ve Nuray Mert de vardı. Bu yıllarda konserlere, toplantılara, öğrenci etkinliklerine fazla zaman ayırmadı. Futbol ve güreş dışında bir sporla da ilgilenmedi. Zaten 12 Eylül dönemiydi, öğrenci hareketleri de durulmuştu.

Üniversite sonrasında hiç tereddüt etmeden "bilim adamlığı" planına devam etti. 1984'te Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisansa başladı. Doktorasını ise Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladı. Öğretim üyeleri ile arası iyiydi. En çok da Prof. Dr. Şerif Mardin sevdi onu. Tez hocası oldu. 1986'da başladığı tezini daha bitirmeden özet bir makale olarak üniversitenin akademik dergisinde yayınlattı. Tezin yayınlanması Davutoğlu için büyük bir teşvik oldu. Birbiri ardına makaleler hazırladı. 1989 Kasım'ında iki teklif birden aldı. Teklifin biri Amerika'dan geliyordu diğeri Malezya'dan…

Amerika'ya gitmek cazip gelmiyordu. Batı kültürünü yeterince tanıdığına inanıyordu. Malezya üzerinde duruyordu. Eksik kalan halkayı orada tamamlayabilirdi. Çin-Hint-İslam kültürü, Batı kültüründen nispeten uzak biçimde yaşanıyordu bu ülkede. Ama artık tek başına değildi. 1984'te evlenmiş, iki kızı olmuştu. Jinekolog olan Sare hanım ile dünyaya aynı gözlüklerle bakıyorlardı. Kızlarına isim koymayı eşine bırakmıştı Davutoğlu. Sare hanım da onu memnun etmişti seçimleriyle. 1986'da doğan ilk kızlarına Sefure, 1988'de doğan ikinci kızlarına Memnune adını vermişti. Davutoğlu'nun her iki annesine de değer veriyordu. Sare hanım, eşinin Malezya'ya gitme kararını da destekledi. Kızlarını da alıp 1990'ın ilk aylarında yola çıktılar. Kuala Lumpur'da, Çin mahallesinde bir ev tutup yerleştiler.

İslam Konferansı Örgütü'nün kurduğu Uluslararası İslam Üniversitesi'nde Türkiye'den 15 kadar öğretim üyesi vardı. Daha sonra aralarına Yusuf Ziya Özcan da katılacaktı bu akademisyenlerin. Davutoğlu, bir hafta kadar sonra girdi ilk derse. Bir baktı, sınıf küçük bir Birleşmiş Milletler gibi. Sınıfın neredeyse yarısı Müslüman Malaylardan, kalanı da Çinli, Hint, Asyalı, Afrikalı öğrencilerden oluşuyordu. Her biri ayrı kültür havzasındandı. Fakat elindeki Sabine'in artık klasikleşen "Siyasi Düşünceler tarihi" kitabında onlar yoktu. Elindeki kitap Eflatun ile başlıyor, Aristo, Roma, Hıristiyanlık, Reform, Rönesans, Modern ideolojiler diye gidiyordu. İçinde Malaylar, Çinliler yoktu. Bunu yapamazdı. Oturdu, Konfiçyus'tan Taoizme, Hint ve tabii İslam kültürüne çalıştı. Onların yanına Osmanlı düşünürü Kınalızade'yi de ekledi ve yepyeni bir siyasi düşünce tarihi metni oluşturdu. Bu metin üzerinden verdi derslerini.

Malezya tam istediği türden bir laboratuvardı onun için. Yerel kültürü tanımak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Yerel festivallerin hemen tamamına eşi ve kızlarıyla beraber gidiyordu. Hem ailece de gezmiş oluyorlardı. 1993'te doçent oldu. Önce 1994'te "The Civilizational Transformation and the Muslim World" (Medeniyetin dönüşümü ve Müslüman dünyası) kitabını yazdı. Ardından aynı yıl, doktora tezi olan "Alternative Paradigms"ı (Alternatif Paradigmalar) kitap olarak çıkardı. İki yıl için gitmişti ama dört yıl kaldıktan sonra 1995'te ayrıldı Malezya'dan. Türkiye'ye döndüğünde aynı dosyasıyla yeniden başvurdu, doçentlik ünvanını burada da aldı. Çok geçmeden Marmara Üniversitesi'nde göreve başladı. Üniversitede kadro sorunları vardı. Önce sosyal bilimler yüksek okulunda başladı, sonra uluslararası ilişkilere geçti.

1999'da profesör olduktan sonra da Beykent Üniversitesi'ne geçti. Yeni kurulmuş bir üniversiteydi Beykent. En çok yankı uyandıran kitabını da bu üniversitedeyken yayınladı. "Stratejik Derinlik" bir yıl içerisinde 13 baskı yaptı. Giderek akademik yaşamın dışında da aktif olmaya başladı. Harp Akademisi'nden MÜSİAD'a kadar birçok yerde konferanslar verdi. Abdullah Gül ile 1980'li yıllarda tanışmışlardı. Bir makalesi, Gül'ün ilgisini çekmiş, bunun üzerine tanışmışlardı. Aralarındaki dostluk, 1990'lı yıllarda Gül'ün, Suudi Arabistan'dan dönüşünden sonra oluştu. Daha sık görüşür oldular.

Tayyip Erdoğan ile de belediye başkanlığı öncesinde tanıştı. Fakat Gül'e daha yakındı. Devlet Bakanlığı sırası ihtiyaç duyduğunda Gül'e yardımcı oldu. Danışmanlığı, Gül'ün 2002 sonrasında başbakan olarak hükümet kurmasıyla resmileşti. Davutoğlu, Başbakanlık Başdanışmanı olarak göreve başladı. Gül'ün önerisi dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayıyla büyükelçilik ünvanı aldı. Gül'ün Başbakanlığı Erdoğan'a devretmesinden sonra da görevine devam etti. Zaten onu Gül davet etse de sonra Erdoğan ile de biraraya gelmişler; o da daveti yinelemişti. Davutoğlu, o dönemde "gölge Dışişleri bakanı" gibi dış temaslarda etkili olmaya başladı.

AB ile temaslardan, Kıbrıs müzakerelerine, Irak savaşına kadar hemen her alanda rol aldı. Göreve gelirken iki üç yıl sonra ayrılmayı planlıyordu. Yazmayı planladığı kitaplara yoğunlaşmayı, üniversiteye dönmeyi hayal ediyordu. 2007 seçimleri yaklaşırken milletvekili olmayı düşünmediği gibi ayrılmaya niyetlendi. Seçim sonrasında dosyalarını hazırlamaya da başladı. Ancak ayrılmasını ne Erdoğan uygun buldu ne de Gül. Hem PKK eylemlerinin artması nedeniyle aniden kendisini yeniden yoğun bir diplomatik trafik içinde buldu. Erdoğan'ın özel uçağıyla çeşitli ülkelere giden, hükümet adına resmi temaslarda bulunan, Türkiye diplomasi tarihinde örneğine rastlanmayan bir "Başdanışman" haline geldi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın dış temaslarının, ikili görüşmelerinin değişmez ismiydi artık. Görüşmelerin en özel anlarına bile katılıyordu. ABD, Avrupa ülkeleri bile büyükelçilikler, Dışişleri yerine çoğu zaman onun telefonu, maili üzerinden Türkiye ile temaslar yürütüyordu. Gelen mesajları sonradan Dışişleri'ne aktarıp kayda geçiriyordu. Şam'da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile görüşme görevi MGK bildirisiyle duyuruluyordu. ABD Başkanı Obama gelmeden önce Washington'a gidip hazırlıkları da o yürütüyordu. Geldiği noktanın dikkat çekmesi ise Suriye, Filistin ve İsrail ile temasları sayesinde oldu. Hamas lideri Halit Meşal ile gizli görüşmesinin ortaya çıkması epey gürültü kopardı. Artık "Türk diplomasisinin Kissenger'ı", "Gölge adam", "İnce bir taktisyen" olarak tanımlanıyordu.

İlginç ama ayrı bir ekibi hiç olmadı Davutoğlu'nun. Başbakanlıkta, yardımcısı ve eski öğrencisi Ali Sarıkaya, bir sekreteri ve şoförü vardı sadece. Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık-Dışişleri Bakanlığı üçlüsü ile koordinasyon halinde çalıştı hep. Askerler de analizlerine önem verdi. Bazen danışmanlar Akif Beki ve Ömer Çelik ile sorun yaşasa da kimseyle derin bir çatışması olmadı. Çok eleştirildi. En çok da "Neo-Osmanlıcı" olmakla suçlandı. Kendisi kabul etmedi bu tanımı. Amacı, Türkiye'yi "merkez ülke" yapmaktı. Bölgedeki uçan kuştan bile haberdar olmaya çalışıyordu. Sonuç, 1.5 ay içinde 11 ülkeye gitmesiydi. Şubat sonundan itibaren Tanzanya, Kenya, İran, Irak, Çek Cumhuriyeti, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Katar ve Suriye'yi dolaşmıştı ve geziler aynı tempoda sürüp gidiyordu. 40 yıldır oturdukları Bahçelievler'deki evine çok az uğrayabiliyordu. Bu tempodan en çok yakınan da küçük çocuklarıydı. Davutoğlu, gittiği her ülkeden onlara birer hediye almayı ihmal etmiyordu.

Sare Davutoğlu, kadın doğum uzmanı. Eşiyle Malezya'ya gittiği dönemde o da üniversitenin kliniğinde görev yaptı. Halen İstanbul'da kendi muayenehanesinde çalışıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kız kardeşi Vesile İlden'in dostu olan Sare Davutoğlu, Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'ın da doktoru. Doğumunu o yaptırdı. Kürtaj karşıtı görüşleriyle tanınıyor. Seminerlere, toplantılara katılıp bu konuda konuşmalar yapıyor. Üyesi olduğu, Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmet Vakfı'nın amaçlarından biri de kürtaja karşı mücadele. Vakfın "Yaşama hakkı-kürtaj" projesinde Sare Davutoğlu, aktif olarak görev aldı.

Sare Davutoğlu, kadın doğum uzmanı. Eşiyle Malezya'ya gittiği dönemde o da üniversitenin kliniğinde görev yaptı. Halen İstanbul'da kendi muayenehanesinde çalışıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kız kardeşi Vesile İlden'in dostu olan Sare Davutoğlu, Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'ın da doktoru. Doğumunu o yaptırdı. Kürtaj karşıtı görüşleriyle tanınıyor. Seminerlere, toplantılara katılıp bu konuda konuşmalar yapıyor. Üyesi olduğu, Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmet Vakfı'nın amaçlarından biri de kürtaja karşı mücadele. Vakfın "Yaşama hakkı-kürtaj" projesinde Sare Davutoğlu, aktif olarak görev aldı.


 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Alt 10 Nisan 2016, 14:17   #2
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ahmet Davutoğlu ( 1959)





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Ahmet Davutoğlu ( 1959)
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı

Dışişleri Eski Bakanı

akademisyen


1959 yılında Konya'nın Taşkent ilçesinde doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Siyaset Bilimi Bölümlerinden mezun oldu. Aynı üniversitenin Kamu Yönetimi Bölümünde yüksek lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktorasını tamamladı. 1990-1995 yılları arasında Marmara Üniversitesi'nde çalıştı. 1993'te doçent, 1999'da profesör oldu. Beykent Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanlığı yaptı. Halen Dışişleri Bakanı.

ESERLERİ:

Stratejik Derinlik
/ Türkiye'nin Uluslararası Konumu
Ahmet Davutoğlu
Küre Y.

Türkiye'yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzaları, coğrafi olarak dünya anakıtasının merkezini, tarihî olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslararası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye'nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Modernite Avrupa-merkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikimini tarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır. Tarihî birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye Tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mihver bir ülke olan Türkiye, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda, yeni dengelerin oluşacağı daha istikrarlı uluslararası konjoktürlere daha uygun şartlarda giren merkez bir ülke konumu kazanacaktır.


HABER

Davutoğlu Çin'de

Doğu Türkistan'da yeni dönem


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çin seyahati çerçevesinde Urumçi’deki temaslarını tamamlayarak, gezisinin üçüncü durağı olan Şian’a geldi.

Davutoğlu ve beraberindeki heyet, Şian’da Tang Hanedanlığı dönemine özgü, yemekli müzik ve dans gösterisine katılacak.

Bakan Davutoğlu kentteki Büyük Cami ile Müslüman mahallesini ziyaret ettikten sonra, kil askerler müzesini gezecek. Davutoğlu ayrıca Şian kentinin bağlı olduğu eyaletin önde gelenleri ile de görüşecek.

Bu arada, Davutoğlu Urumçi’den ayrılmadan önce cuma namazını kentteki Büyük Cami’de kıldı. Namaza katılanlarla sohbet eden Davutoğlu, bir Uygur Türk kadının cenaze namazına da katıldı.



Davutoğlu, Batı Trakya'da


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Yunanistan ziyaretinin Batı Trakya ayağında Kozlukebir köyünü ziyaret ederek, köy kahvesinde halka hitap etti. Davutoğlu, "Türkiye ile Yunanistan arasında çok yakın dostluk, iyi komşuluk ilişkileri var. Bundan en çok istifade edecek olan sizlersiniz, burada yaşayan Müslüman Türk azınlık" dedi.




HABER

Vehhabi IŞİD Türkmenler'e saldırıyor, Davutoğlu susuyor
2 Şubat 2014

Halep'e bağlı Çobanbey beldesindeki çatışmalardan kaçan çok sayıda Suriyeli Türkmen Kilis'e geldi

Halep'e bağlı Çobanbey beldesindeki çatışmalardan kaçan çok sayıda Suriyeli Türkmen Kilis'e geldi.

Alınan bilgiye göre, Çobanbey'de Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) grubu ile Suriyeli Türkmenler arasında yaklaşık 10 gündür devam eden çatışmalar aralıklar devam ediyor.

Çatışmalardan kaçan çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yüzlerce Türkmen, yanlarına aldıkları battaniye, giysi ve eşyalarla birlikte Türkiye'ye giriş yapıyor.

Azeziye köyünden Türkiye'ye sığınan Türkmenler, Elbeyli ilçesine bağlı Beşiriye köyünde kendilerini bekleyen akrabaları tarafından karşılandı. Burada bir süre bekleyen misafirler daha sonra minibüslerle Kilis ve Gaziantep'e götürüldü.

Suriyeli Türkmen Hasen Neaz, 15 kişilik ailesiyle Türkiye'ye sığındığını belirtti. Bölgede ciddi çatışmaların yaşandığını anlatan Neaz, IŞİD'in Çobanbey girişinde arama noktası oluşturduğunu ifade etti.

Bu arada Beşiriye köyü sakinlerinin ise çocuklarıyla yollara düşen misafirlerine yemek ve su ikram ettiği gözlendi.



HABER

Davutoğlu: Kırım Tatarlarının istikbali Türkiye'nin en önemli kaygısı
13 Mayıs 2014

ANKARA (QHA) - Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 13 Mayıs 2014 tarihinde Kırım Tatar Milli Meclisi eski Başkanı ve Ukrayna Parlamentosu Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Kırım Tatar Milli Meclis Heyetini kabul etti.

T.C. Dışişleri Bakanlığı resmi internet sayfasında yer alan habere göre, görüşme öncesinde basına açıklamalarda bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kırım Tatarlarının istikbalinin Türkiye'nin en önemli kaygısı olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu konuda her zaman diplomatik, insani ve siyasi olarak çaba göstermeye devam edeceğini vurguladı.

Türkiye'nin baştan beri politikasının hep ilkeli olduğunu ifade eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Önemli olan Ukrayna'daki krize barışçıl yollarla, diplomasi yoluyla, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü içinde çözüm bulunmasıdır" dedi.

Türkiye’nin Kırım konusunda BM'de, AGİT'te, AB'de, Avrupa Konseyi'nde, İslam İşbirliği Teşkilatı'nda çabalarını sürdürdüğünün altını çizen Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Kırım Tatarlarının Kırım'daki mevcudiyetinin teminat altına alınması, korunması ve oranın asli sahipleri olarak, eşit vatandaşları olarak Ukrayna içinde siyasi, ekonomik, kültürel haklarını muhafaza ederek yaşamaları bizim için en temel meseledir” diye konuştu.

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile sürekli temas halinde olduklarına işaret eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Kırımoğlu, bu süreç içinde dünyada Kırım davamızı anlatabilmek için çok ciddi çaba sarf etti. Kırımoğlu asırlarca Kırım'da yaşayan Türklerin lideri olarak her an Kırım'a gidebilmelidir” dedi.

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ise son yaşanan olaylarda Türkiye'nin önemine dikkati çekerek, “Bizim Türkiye'den çok ümidimiz var. Bugüne kadar atılan adımlar, hem Ukrayna tarafından hem Kırım halkı tarafından büyük memnuniyetle karşılanıyor” dedi.




HABER

Davutoğlu, Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü
28 Mayıs 2014

MOSKOVA (QHA) - Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 27 Mayıs'ta Moskova'ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile bir araya geldi. Görüşmede kırım ttarları'nın sornları gündeme geldi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ortak Stratejik Planlama Grubu 4. Toplantısında, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile Ukrayna'daki gelişmeleri değerlendireceklerini bildirdi.

Davutoğlu, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan görüşmede, Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkilerin giderek güçlendiğini belirterek, bu kapsamda Ortak Stratejik Planlama Grubu 4. Toplantısının büyük önemi bulunduğunu söyledi.

Görüşmede işbirliklerini etkileyecek birçok önemli konuyu ele alacaklarını vurgulayan Davutoğlu, stratejik, kültür ve turizm ve uluslararası alandaki işbirliklerinin değerlendireceğini aktardı.

Davutoğlu, "Bugün Ortadoğu, Kuzey Afrika, Karadeniz kıyısı bölgesindeki güncel sorunlara da değineceğiz. Ukrayna bizim ortak komşumuz. Bu ülkede yaşanan gelişmeleri değerlendirmekten mutlu olacağız" dedi.



HABER

Türkçe konuşan topluluklar tek millettir
5 Haziran 2014

Dışişleri Bakanı Davutoğlu,Türkçe konuşan toplulukların, farklı devletler altında yaşasalar da tek bir millet olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk Konseyi'nin son yıllarda aldığı mesafeyi takdir ettiklerini belirterek, "Artık gerek halklarımız, gerek hükümetlerimiz, gerekse de bütün dünya şahittir ki Türkçe konuşan topluluklar, farklı devletler altında yaşasalar da tek bir millettirler" dedi.

Davutoğlu, Bodrum'da düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi 4. Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmaya, "Avrasya sathında ve bütün dünyadaki Türkler adına, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları adına, hükümetimiz adına en içten duygularla selamlıyorum" diyerek başladı.



HABER

Gül başbakan olarak Davutoğlu'nu işaret etti
Milliyet 19 Ağustos 2014

Abdullah Gül son veda resepsiyonunda önemli açıklamalarda bulundu. Gül günlerdir tartışılan Erdoğan'ın yerine kim geçecek sorusuna da açıklık getirdi. Konuşmasında Davutoğlu'nun yeni başbakan olacağını işaret etti.



DOSYA

Portre: Ahmet Davutoğlu
Milliyet 21 Ağustos 2014

AK Parti yeni Genel Başkanı ve Türkiye'nin Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu'nun yaşam öyküsü oldukça çarpıcı. Başbakanlık Başdanışmanlığından, Başbakanlığa uzanması beklenen yolu çocuk yaşlarda itibaren zorluklarla geçti. Davutoğlu, hastaneye yetiştirilemeyen annesi Memnune Hanım'ı kaybettiğinde henüz 4 yaşındaydı.


Ahmet Davutoğlu, Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’nin izlemeye başladığı ‘yeni dış politika’nın hem mimarlığını hem mühendisliğini yaptı. Bu yeni dış politikayı Merkez Ülke, Çok Boyutlu ve Çok Kulvarlı İlişkiler, Özgürlük-Güvenlik Dengesi, Komşularla Sıfır Sorun, Ritmik Diplomasi gibi genel prensipler üzerinden yürüttü.

Başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yaşam öyküsü oldukça çarpıcı. Başbakanlık Başdanışmanlığından, Başbakanlığa uzanması beklenen yolu çocuk yaşlarda itibaren zorluklarla geçti. Davutoğlu, hastaneye yetiştirilemeyen annesi Memnune Hanım'ı kaybettiğinde henüz 4 yaşındaydı.

Taşkent'te nakliye işleri ve kunduracılık ile uğraşan babası Mehmet Bey, kısa zamanda yeniden evlendi. Yeni eşi Sefure Hanım annesinin yokluğunu hissettirmemeye çalıştı. Ahmet Davutoğlu, bu 'ikinci anne'sini her zaman minnet ve şükranla andı. Onun hakkında konuşurken 'Beni ve kardeşlerimi hiçbir ayrım gözetmeden bir Anadolu terbiyesiyle büyüttü' diyordu. Ahmet Davutoğlu'nun doğan ilk kızına ikinci annesinin adını (Sefure) vermesi minnetinin bir ifadesiydi. Babası Mehmet Bey oğlunun işletme okumasını, işlerini ona devretmeyi düşlüyordu.

BABAANNE DUASI...

Mehmet Bey, ilk eşinin ölümünün üzerine İstanbul'a gelerek Fatih'e yerleşmişlerdi. Fatih'teki evde babaanne, baba, amca hep birlikte oturdular. Canı kadar sevdiği babaannesi onun için, “Oğlun ola kızın ola. Oğlunla ordu, kızınla oba olasın. Koç koç oğlanların ardına düşe, dünyalar ayaklarına gele, herkes sana akıl danışa” diye dua ederdi. Davutoğlu bu duayı da, “Sabah okula giderken, babam işe giderken hepimiz sıraya girer babaannemin elini öperdik. Bu, babaannem 95 yaşında ölene kadar aksamadı. Şimdi de o duaların bereketini her zaman hissediyorum' sözleriyle hatırlatmıştı. Hala Nilüfer Özlü, bir televizyon programında yeğenini anlatırken gözyaşlarını tutamamıştı. Hala Özlü “4 yaşında öksüz kaldı. Çok zorluklarla büyüttük. 4 kardeşlerdi. Annesi aniden öldü. Ama elhamdülillah annemim duası onu bu derecelere getirdi” sözleri ile yeğenini anlatmıştı.

DERİN DÜŞÜNCELİ BİR GENÇ

Fatih’ten Sultanahmet’e kadar yürümekten büyük bir haz alıyordu. Geçtiği sokaklardaki tarihle büyülenerek atıyordu adımlarını. Kütüphaneleri, camileri, hamamları, Osmanlı dönemi yapılarını gördükçe kimliğinin köklerine dönüyordu. Soru işaretleriyle doluydu kafası. Ahmet Davutoğlu, henüz bir ortaokul öğrencisiydi o günlerde. Bu denli erken yaşta kimliğiyle ilgili derin düşüncelere dalmasının nedenlerinden biri İstanbul’un tarihi atmosferi ise diğeri de öğrencisi olduğu İstanbul Erkek Lisesi’ydi.

12 YAŞINDA YATILI OKULDA

İkili bir kültürel yapısı vardı İstanbul Erkek Lisesi’nin. Cumhuriyetin ilk kuşağından Türk öğretmenlerden ders alıyor, güçlü bir tarih bilinci ile donanıyorlardı öğrenciler. Bir yandan da Almanca öğretmenlerden Batı kültürünü, asıl olarak da Alman kültürünü ve edebiyatını öğreniyorlardı. Yatılı okula 12 yaşında girdiği ilk günlerden itibaren klasikler ile yüzyüze gelmişti. Diğer öğrenciler gibi o da hemen Kafka’yı, Goethe’yi okumaya başlamıştı. Berthold Brecht’in eserlerini tanımıştı. Kitaplarda yeni bir dünya bulmuştu. İki cepheli bir yüzleşmeydi yaşadığı. Batı kültürünün temel eserlerini okumakla kalmıyor, Türk öğretmenlerinin teşvikiyle Türk edebiyatını hatmediyordu. Ahmet Hamdi’den Fuzuli’ye, Farabi’den Ahmet Cevdet’e kadar eserleriyle tanışmadığı isim kalmamıştı.

SOL HAREKETLE İÇ İÇEYDİ

1970’ler, Türkiye’de çalkantılı yıllardı. Gençlik, daha çok sol siyasi hareketlerin etkisi altındaydı. İstanbul Erkek Lisesinde de rüzgarlar soldan esiyordu. Ahmet Davutoğlu da bu havanın dışında kalmadı. Marksist literatürün temel eserlerini de okudu. Stalin’in “Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm” kitabını okuduğu sırada orta üçteydi. Altını çizip, sayfaların kenarına notlar alarak dikkatle okuduğu kitabı, özenle saklayacaktı yıllarca. Yine de Marksist olmadı. Mekanik buldu bu ideolojiyi. Milli Türk Talebe Birliği gibi İslamcı gençlerin örgütlendikleri yapılanmaların da dışında kaldı. Zaman zaman konferanslara, gecelere gitse, kültür kulüplerine katılsa bile daha çok kendi çizgisinde yol alan bir gençti. Eğlenmeye, gezmeye zaman ayırdığı pek görülmezdi. Bazen futbol oynardı Mustafa Çam, Murat Ülker, Aydın Babuna ve Engin Işıksal’ın da aralarında bulunduğu sınıf arkadaşlarıyla. İyi bir oyuncuydu.

BİLİM ADAMI OLACAKTI

Alman kültürüyle iç içe olan İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin çoğunun hayallerini Almanya’ya gitmek, orada üniversite okumak süslerdi. Davutoğlu ise İstanbul’dan kopamazdı. Almanya’da okumayı kendi kültürüne yabancılaşma olarak görüyordu. 1977’de liseyi bitirdiğinde İstanbul’un tarihi ve kültürüyle, kökeniyle iyiden iyiye bütünleşmişti. Liseden sonra sosyal bilimler okumaya karar vermesi de tarihle yüzleşmede vardığı noktadan kaynaklanıyordu. Bilim adamı olmayı kafasına koymuştu. Hayat planının ilk adımı Boğaziçi Üniversitesi olacaktı. Fen bölümü mezunuydu ama sosyal bilimler okumaya kararlıydı.

4 YAŞINDA ANNESİNİ KAYBETTİ

Ailesinin gönlünden geçen ise farklıydı. Annesi, doktora zamanında yetiştiremedikleri için hayatını kaybetmişti. O zamanlar İstanbul gibi doktorun çok olduğu büyük bir kentte değil, Konya’nın Taşkent kasabasında oturuyorlardı. Memnune hanım öldüğünde, Ahmet, henüz dört yaşındaydı. 1959’da doğmuştu. Babası Mehmet Bey, Toroslar’ın zirvesinde tipik bir Türkmen kasabası olan Taşkent’te nakliye işleri, kunduracılık ile uğraşıyordu. Kısa zamanda yeniden evlendi. Babasının tek oğlu olan Ahmet, Sefure hanımı benimsedi. Ona hep “Anne” diye seslendi. Onu oğlu olarak gören Sefure hanım da Memnune hanımın ölümünü unutamadığı için Ahmet’in doktor olması hayalini kuruyordu.

BABASI İŞLETME OKUSUN İSTEDİ

Babası Mehmet Bey ise oğlunun işletme okumasını, işlerini ona devretmeyi düşlüyordu. Mehmet bey, ilk eşinin ölümünün üzerinden bir yıl bile geçmeden ailesini alıp İstanbul’a göçmüş, Fatih’e yerleşmişlerdi. Ahmet de orada büyümüş, ilk dört yılı Hacı Süleyman Bey İlkokulu’nda okumuştu. Bahçelievler’e taşınınca ilkokulu orada bitirmişti. Tekstil ve ticaretle uğraşan Mehmet bey de yıllar içinde işini büyükmüştü. Oğlunun işletme okuyup yardım etmesini istiyordu. Davutoğlu da Boğaziçi’nde önce İktisat bölümüne kaydoldu. İngilizce için bir yıl hazırlık okuması gerekti. Lisede ikinci dili olduğu için zorlanmadı. Yazın da bir ay kadar İngiltere’ye giderek pekiştirdi İngilizcesini. Mutlu olamadı İktisat bölümde. İlaveten bir de Siyaset Bilimi bölümüne girdi. Boğaziçi’nde iki bölümde okuma uygulaması yeni başlamıştı. İktisat bölümünü 1982’de bitirdi.

FUTBOL VE GÜREŞE İLGİLİYDİ

Yine siyasi gruplara katılmadan okumayı sürdürdü. Düşünceler tarihine yoğunlaştı. Eflatun’dan Hegel’e kadar düşünce tarihini incelemek, Osmanlı-Türk ve İslam kültürünü içselleştirmesi sonucunu doğurdu. Düşünce tarihindeki yerini daha iyi kavradı. Sınıf arkadaşları arasında Adnan Büyükdeniz, Ethem Eldem ve Nuray Mert de vardı. Bu yıllarda konserlere, toplantılara, öğrenci etkinliklerine fazla zaman ayırmadı. Futbol ve güreş dışında bir sporla da ilgilenmedi. Zaten 12 Eylül dönemiydi, öğrenci hareketleri de durulmuştu.

ŞERİF MARDİN’İN YARDIMI

Üniversite sonrasında hiç tereddüt etmeden “bilim adamlığı” planına devam etti. 1984’te Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisansa başladı. Doktorasını ise Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladı. Öğretim üyeleri ile arası iyiydi. En çok da Prof. Dr. Şerif Mardin sevdi onu. Tez hocası oldu. 1986’da başladığı tezini daha bitirmeden özet bir makale olarak üniversitenin akademik dergisinde yayınlattı. Tezin yayınlanması Davutoğlu için büyük bir teşvik oldu. Birbiri ardına makaleler hazırladı. 1989 Kasım’ında iki teklif birden aldı. Teklifin biri Amerika’dan geliyordu diğeri Malezya’dan…

MALEZYA KÜLTÜRÜ ÇEKTİ

Amerika’ya gitmek cazip gelmiyordu. Batı kültürünü yeterince tanıdığına inanıyordu. Malezya üzerinde duruyordu. Eksik kalan halkayı orada tamamlayabilirdi. Çin-Hint-İslam kültürü, Batı kültüründen nispeten uzak biçimde yaşanıyordu bu ülkede. Ama artık tek başına değildi. 1984’te evlenmiş, iki kızı olmuştu. Jinekolog olan Sare hanım ile dünyaya aynı gözlüklerle bakıyorlardı. Kızlarına isim koymayı eşine bırakmıştı Davutoğlu. Sare hanım da onu memnun etmişti seçimleriyle. 1986’da doğan ilk kızlarına Sefure, 1988’de doğan ikinci kızlarına Memnune adını vermişti. Davutoğlu’nun her iki annesine de değer veriyordu. Sare hanım, eşinin Malezya’ya gitme kararını da destekledi. Kızlarını da alıp 1990’ın ilk aylarında yola çıktılar. Kuala Lumpur’da, Çin mahallesinde bir ev tutup yerleştiler.

MALEZYA’DA DERS VERDİ

İslam Konferansı Örgütü’nün kurduğu Uluslararası İslam Üniversitesi’nde Türkiye’den 15 kadar öğretim üyesi vardı. Daha sonra aralarına Yusuf Ziya Özcan da katılacaktı bu akademisyenlerin. Davutoğlu, bir hafta kadar sonra girdi ilk derse. Bir baktı, sınıf küçük bir Birleşmiş Milletler gibi. Sınıfın neredeyse yarısı Müslüman Malaylardan, kalanı da Çinli, Hint, Asyalı, Afrikalı öğrencilerden oluşuyordu. Her biri ayrı kültür havzasındandı. Fakat elindeki Sabine’in artık klasikleşen “Siyasi Düşünceler tarihi” kitabında onlar yoktu. Elindeki kitap Eflatun ile başlıyor, Aristo, Roma, Hıristiyanlık, Reform, Rönesans, Modern ideolojiler diye gidiyordu. İçinde Malaylar, Çinliler yoktu. Bunu yapamazdı. Oturdu, Konfiçyus’tan Taoizme, Hint ve tabii İslam kültürüne çalıştı. Onların yanına Osmanlı düşünürü Kınalızade’yi de ekledi ve yepyeni bir siyasi düşünce tarihi metni oluşturdu. Bu metin üzerinden verdi derslerini.

PARADİGMA’SINI HAZIRLADI
Malezya tam istediği türden bir laboratuvardı onun için. Yerel kültürü tanımak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Yerel festivallerin hemen tamamına eşi ve kızlarıyla beraber gidiyordu. Hem ailece de gezmiş oluyorlardı. 1993’te doçent oldu. Önce 1994’te “The Civilizational Transformation and the Muslim World” (Medeniyetin dönüşümü ve Müslüman dünyası) kitabını yazdı. Ardından aynı yıl, doktora tezi olan “Alternative Paradigms”ı (Alternatif Paradigmalar) kitap olarak çıkardı. İki yıl için gitmişti ama dört yıl kaldıktan sonra 1995’te ayrıldı Malezya’dan. Türkiye’ye döndüğünde aynı dosyasıyla yeniden başvurdu, doçentlik ünvanını burada da aldı. Çok geçmeden Marmara Üniversitesi’nde göreve başladı. Üniversitede kadro sorunları vardı. Önce sosyal bilimler yüksek okulunda başladı, sonra uluslararası ilişkilere geçti.

GÜL İLE İLK TANIŞMASI

1999’da profesör olduktan sonra da Beykent Üniversitesi’ne geçti. Yeni kurulmuş bir üniversiteydi Beykent. En çok yankı uyandıran kitabını da bu üniversitedeyken yayınladı. “Stratejik Derinlik” bir yıl içerisinde 13 baskı yaptı. Giderek akademik yaşamın dışında da aktif olmaya başladı. Harp Akademisi’nden MÜSİAD’a kadar birçok yerde konferanslar verdi. Abdullah Gül ile 1980’li yıllarda tanışmışlardı. Bir makalesi, Gül’ün ilgisini çekmiş, bunun üzerine tanışmışlardı. Aralarındaki dostluk, 1990’lı yıllarda Gül’ün, Suudi Arabistan’dan dönüşünden sonra oluştu. Daha sık görüşür oldular.

‘GÖLGE DIŞ İŞLERİ BAKANI’

Tayyip Erdoğan ile de belediye başkanlığı öncesinde tanıştı. Fakat Gül’e daha yakındı. Devlet Bakanlığı sırasında ihtiyaç duyduğunda Gül’e yardımcı oldu. Danışmanlığı, Gül’ün 2002 sonrasında başbakan olarak hükümet kurmasıyla resmileşti. Davutoğlu, Başbakanlık Başdanışmanı olarak göreve başladı. Gül’ün önerisiyle dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayıyla büyükelçilik ünvanı aldı. Gül’ün Başbakanlığı Erdoğan’a devretmesinden sonra da görevine devam etti. Zaten onu Gül davet etse de sonra Erdoğan ile de biraraya gelmişler; o da daveti yinelemişti. Davutoğlu, o dönemde “gölge Dışişleri bakanı” gibi dış temaslarda etkili olmaya başladı.

DİPLOMASİ TRAFİĞİNİN ADAMI

AB ile temaslardan, Kıbrıs müzakerelerine, Irak savaşına kadar hemen her alanda rol aldı. Göreve gelirken iki üç yıl sonra ayrılmayı planlıyordu. Yazmayı planladığı kitaplara yoğunlaşmayı, üniversiteye dönmeyi hayal ediyordu. 2007 seçimleri yaklaşırken milletvekili olmayı düşünmediği gibi ayrılmaya niyetlendi. Seçim sonrasında dosyalarını hazırlamaya da başladı. Ancak ayrılmasını ne Erdoğan uygun buldu ne de Gül. Hem PKK eylemlerinin artması nedeniyle aniden kendisini yeniden yoğun bir diplomatik trafik içinde buldu. Erdoğan’ın özel uçağıyla çeşitli ülkelere giden, hükümet adına resmi temaslarda bulunan, Türkiye diplomasi tarihinde örneğine rastlanmayan bir “Başdanışman” haline geldi.

TÜRKİYE’NİN KISSINGER’I

Cumhurbaşkanı ve Başbakanın dış temaslarının, ikili görüşmelerinin değişmez ismiydi artık. Görüşmelerin en özel anlarına bile katılıyordu. ABD, Avrupa ülkeleri bile büyükelçilikler, Dışişleri yerine çoğu zaman onun telefonu, maili üzerinden Türkiye ile temaslar yürütüyordu. Gelen mesajları sonradan Dışişleri’ne aktarıp kayda geçiriyordu.

Şam’da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile görüşme görevi MGK bildirisiyle duyuruluyordu. ABD Başkanı Obama gelmeden önce Washington’a gidip hazırlıkları da o yürütüyordu. Geldiği noktanın dikkat çekmesi ise Suriye, Filistin ve İsrail ile temasları sayesinde oldu. Hamas lideri Halit Meşal ile gizli görüşmesinin ortaya çıkması epey gürültü kopardı. Artık “Türk diplomasisinin Kissenger’ı”, “Gölge adam”, “İnce bir taktisyen” olarak tanımlanıyordu.

40 YIL AYNI EVDE OTURDU

İlginç ama ayrı bir ekibi hiç olmadı Davutoğlu’nun. Başbakanlıkta, yardımcısı ve eski öğrencisi Ali Sarıkaya, bir sekreteri ve şoförü vardı sadece. Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık-Dışişleri Bakanlığı üçlüsü ile koordinasyon halinde çalıştı hep. Askerler de analizlerine önem verdi. Amacı, Türkiye’yi “merkez ülke” yapmaktı. Bölgedeki uçan kuştan bile haberdar olmaya çalışıyordu.

Sonuç, 1.5 ay içinde 11 ülkeye gitmesiydi. Şubat sonundan itibaren Tanzanya, Kenya, İran, Irak, Çek Cumhuriyeti, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Katar ve Suriye’yi dolaşmıştı ve geziler aynı tempoda sürüp gidiyordu. 40 yıldır oturdukları Bahçelievler’deki evine çok az uğrayabiliyordu.

İSTANBUL'A DÖNÜŞ KARARININ ERTELENMESİ

AK Parti’nin 2009 yılında yapılan kongresinde Merkez Karar Yönetim Kurulu’na girdi. Bülent Arınç ile birlikte delegelerinin verdiği geçerli bin 243 oyun tamamını alan iki isimden biriydi.
1 Mayıs 2009’da yapılan kabine değişikliği sırasında Ali Babacan’ın yerine dışarıdan atamayla Dışişleri Bakanlığı makamına getirildi. Haziran 2011'daki genel seçimde, AKP listesinden Konya milletvekili seçilerek parlamentoya girdi.
AKP'nin elde ettiği yüzde 50'ye yakın oy oranıyla büyük bir zafere imza attığı bu seçimden sonra kurulan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki 61. Cumhuriyet Hükümetinde de Dışişleri Bakanlığı koltuğunu korudu.

ARAP BAHARI VE DAVUTOĞLU

Davutoğlu eliyle yürütülen dış politika Arap Baharı’na daha ilk gününden itibaren destek verdi. Arap Baharı’nı Ortadoğu’da halkların diktatörlüklere isyanı, kendi yöneticilerini kendi özgür iradesiyle seçme talebi, özgürlük ve refah arayışı olarak gördü ve destekledi. Bu sebeple farklı ülkelerde dile getirilen bu taleplere bu perspektiften yaklaştı.
Türkiye, bu dönemde Mısır’da ülkenin tarihinde ilk kez seçimle iktidara gelen Muhammed Mursi’ye tam destek verdi. Hüsnü Mübarek’e ‘artık çekil’ çağrısının yapılması dış politikada o zamana kadar alınan en riskli kararlardan biriydi. Erdoğan’ın ağzından yapılan bu çağrı Kahire’de Tahrir meydanındaki yüzbinlerce Mısırlı tarafından canlı olarak izlenmişti. Türkiye’nin seçilmiş yönetime destek politikası Mursi’nin darbeyle devrilmesinden sonra da devam etti ve darbeci yönetimle ilişkiler Mübarek dönemindeki gibi olmadı.
Özellikle 900 kilometrelik sınırı paylaştığı Suriye rejimini çok önceden bu taleplere sessiz kalmaması için uyarmaya başladı. Hem Erdoğan hem Davutoğlu, Beşşar Esed’i halkın reform taleplerini kulak ardı etmemesi için sekiz ay çaba harcadı. Bu süreçte en kritik görüşme Davutoğlu ile Esed arasında 9 Ağustos 2011'de yapılan 6.5 saatlik görüşmeydi.
O görüşme de sonuçsuz kalınca ipler koptu, Suriye’deki isyan dalgası iyice büyüdü. İsyanla birlikte rejimin karşı saldırılarıyla Suriye bir iç savaşa sürüklendi, ülke kan gölüne ve harabeye döndü. Milyonlarca Suriyeli ülkesine terk etmek zorunda kaldı, bir milyondan fazlası da Türkiye’ye sığındı.
Mısır ve Suriye politikaları özellikle Türkiye içinden çok sert eleştirilere uğradı. Türkiye’nin bölgedeki bütün ülkelerle ilişkilerinin neredeyse kopuk hale gelmesi üzerinden Davutoğlu’na yönelik olarak yıpratıcı bir kampanya yürütüldü.
Ancak Başbakan Erdoğan, bu politikanın arkasında durmaya devam etti. Türkiye’nin 2003 yılında "Irak’a Komşu Ülkeler Toplantıları"nı devreye sokmasıyla başlayan Ortadoğu’ya açılım politikaları geçen 12 yılda Türkiye’nin bölgedeki profilini yükseltti. Bu süreçte yaşanan 1 Mart tezkeresinin reddedilmesi, Davos’taki 'one minute' vak’ası ve İsrail’in Mavi Marmara gemisine yönelik saldırısından sonra yaşanan gelişmeler ve İsrail’in Türkiye’den resmen özür dilemesi bu profili daha da yükseltti.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzâkerelere başlaması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne üye seçilmesi, İsrail ile Suriye arasındaki dolaylı görüşmeleri başlatması, İran ile Batı arasındaki nükleer görüşmelerde Brezilya ile birlikte devreye girip İran’ı uzlaşmaya razı etmesi, Hamas üzerinde etkili en önemli aktörlerden biri haline gelmesi de Ankara’nın Batı tarafından dikkatle izlenmesine yol açtı



HABER

Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu
21 Ağustos 2014

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan merakla beklenen açıklamayı yaptı. AK Parti'nin yeni genel başkan adayı ve muhtemel Başbakan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu.

Erdoğan, "Değerli kardeşlerim, aziz milletim AK Parti'nin olağanüstü kongresine girecek kişi Dişişleri Bakanımız Konya milletvekili Ahmet Davutoğlu kardeşimdir" dedi.

Kriterleri açıklayan Erdoğan, Davutoğlu'nun paralel yapıyla mücadeledeki azmine de vurgu yaptı. "İnanıyorum ki bu mücadeleyi birlikte yapacağız, Cumhurbaşkanı olmam paralel yapıyla mücadelemi asla aksatmayacak" dedi.



HABER

Davutoğlu: Veda değil vefa
27 Ağustos 2014

AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde genel başkanlığa aday olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kongrenin veda değil vefa kongresi olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, genel başkanlık için tek aday olarak girdiği AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde konuşma yaptı.

Davutoğlu, yaptığı konuşmasına "Selam olsun, selam olsun. Selam olsun insana, zaman ve mekana" diyerek başladı.

'YATAY MİMARİYİ EGEMEN KILACAĞIZ'
Kadim karakterin modernite ile yüzleştiği yerde yıkıcı olmayan darbe vurmayan modern mimariyi kabul edeceğiz. Ama kadim tarihi birikimimize bir tehlike teşkil ettiğinde ona karşı duracağız. Dikey mimari değil, yatay mimariyi kadim şehirlerimizde egemen kılacağız ve küreselleşme anlamında da bütün şehirlerimizi, kadimi koruyan modernite birikimini kullanan küresel şehirler haline getireceğiz.




HABER

1382 oyla Davutoğlu yeni genel başkan
27 Ağustos 2014

AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi Ankara'da gerçekleştirildi. Kongrede Başbakan Erdoğan ve 1245 delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday gösterilen Ahmet Davutoğlu birer konuşma yaptı. Davutoğlu konuşmasında izleyeceği yol haritasını ortaya koydu. Davutoğlu oylamada geçerli oyların tamamını alarak 1382 delegenin oyuyla AK Parti'nin yeni Genel Başkanı seçildi.



HABER

Kabineye 4 yeni isim
29 Ağustos 2014

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 62. hükümeti açıkladı. Buna göre kabineye 4 yeni isim girdi: ''Yalçın Akdoğan, Numan Kurtulmuş, Volkan Bozkır ve Nurettin Canikli.'' Emrullah İşler, Beşir Atalay ve Hayati Yazıcı ise kabine dışı kaldı.



HABER

Davutoğlu hükümeti güvenoyu aldı
6 Eylül 2014

306 kabul, 133 ret

TBMM Genel Kurulu'nda, 62. Hükümet için güven oylaması yapıldı. 62. Hükümet 306 oyla güvenoyu aldı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu teşekkür konuşması yaptı.




HABER

Davutoğlu Tunceli'de konuştu: Size zulmedildi, ayıp edildi
Milliyet 23 Kasım 2014

Başbakan Davutoğlu, Tunceli Üniversitesi'nde konuşuyor... Davutoğlu, "Devlet yeni bir üslup belirleyecek. Bu size taahhüdümüzdür" dedi.

Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

-Acıları anlamadan, hüzünleri yaşamadan gönlümüzün diliyle hitap edemeyiz.

-Gönülden gönüle konuşanın tercümeye, tercümana ihtiyacı yoktur. Bu topraklarda yüzyıllarca konuşulmuş Zazacayı, Kürtçeyi yasaklamanın bir anlamı olabilir mi?

-Bu ülke bizim ülkemiz. Emin olun Erzincan'dan gelirken gördüğüm Munzur dağlarıyla, doğduğum yerde Toros dağlarını farklı görmedim.

-Bu acılar tek bir kesimde, tek bir yerde yaşanmadı. Sadece Alevilere değil hepimize bir şeyler fısıldandı. Aman oğlum, kendini gösterme, aman oğlum kendini beli etme. Anam rahmetli, her zaman okula giderken 'Aman kendini gösterme, aman kendini belli etme" derdi.

Davutoğlu cemevini ziyaret etti

-Aslında herkes bir şeyleri sakladı, onlarca yıl bu topraklarda. Şimdi saklanma vakti değil, şimdi herkesin onurla, gururla öne çıkıp ne düşüncedeyse, ne ideolojideyse, hangi etnik veya mezhebi veya dini arka plandan gelmişse gururla, onurla bunları dile getirme vaktidir.

-Dersim nasıl Tunceli olduysa, bizim köylerimizin de isimleri değişti. Benim doğduğum yerin adı Pirkondu idi. Ama isminde 'Pir' var diye, şimdiki ismi Taşkent'e dönüştürüldü.

75 YAŞINDAKİ BİR YAŞLININ İDAMA GİDERKEN...

-Herkesin Dersim olaylarıyla ilgili kanaatleri farklı olabilir. Bunları tarihi araştırmalar içine sokabiliriz, o tarihi araştırmaların neticesini de bekleyebiliriz. Ama bana kimse, 75 yaşında bir yaşlının idama giderken feryadına sessiz kalıp, önce onun gözü önünde oğlunu öldüren zihniyet, kimi temsil ediyorsa etsin, o zihniyet zalimce bir zihniyettir. O zihniyeti savunanlar devleti savunmuş olmazlar, o zihniyet üzerinde devlet beka bulamaz. O zihniyetle yüzleşmeden de devlet, yeniden milletiyle buluşamaz. Biz yüzleşiyoruz.

-Dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir şekilde bu toprağı terk etmek zorunda kim kalmış olursa olsun hepsine kapımız açık, hepsine gönlümüz açık.

-Bu seyitler diyarındaki bütün kimlikleri selamlıyorum.

SİZE ZULMEDİLDİ, AYIP EDİLDİ

-Biz bunlarla yüzleşiyoruz. Size zulmedildi, ayıp edildi

-Başbakan olarak söylüyorum. Bütün Alevi, Kürt, Zaza hangi kimlikten olursa olsun söylüyorum. Bu kimliklere karşı kim bir yanlışlık yaparsa aslında devlete karşı en büyük yanlışı yapar.

- Devlet yeni bir üslup belirleyecek. Bu bizim size taahhüdümüzdür. Herkes birbiriyle yeniden bir selamlaşsın, bir konuşsun.

BİR ZAZA ARKADAŞIMIZ VAR VE...

-Bakanlar kurulumuzda bir Zaza arkadaşımız var ve gurur duyuyoruz. Cevdet Bey’le 30 yıldır tanışırız ve bir gün bile ne onun zihninden ne de benim zihnimden etnik kökenimiz geçmiştir.




HABER

Davutoğlu'ndan Makedonya Türkleri'ne bayrak hediyesi
23 Aralık 2014

Başbakan Davutoğlu, "Makedonya'da ne kadar Türkçe konuşan hane varsa bir Türk bayrağı, Türkçe Kur'an-ı Kerim ve Türkçe sözlük vereceğiz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Makedonya'da Türkçe bayramı etkinliğinde konuştu.

Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasının önemli başlıkları:

Bu topraklarda Türkçe kültürel bir zenginliktir ve yaşayacaktır.

Makedonya kurulduğunda ilk tanıyan ve büyükelçi gönderin Türkiye oldu.

Balkanlar birilerinin düşündüğü gibi çatışmaların gerilimlerin olduğu bir bunalım coğrafyası değildir.

Makedonya'da ne kadar Türkçe konuşan hane varsa bir Türk bayrağı, Türkçe Kur'an-ı Kerim ve Türkçe sözlük vereceğiz.




HABER

AK Parti'de ünlü isimler aday listesine giremedi
8 Nisan 2015

AK Parti aday adayları arasında pek çok gazeteci de vardı. Ancak bu gazetecilerin pek azı kendisine listede yer buldu.

AK Parti'den aday olan gazeteciler arasında, Kabataş saldırısını sosyal medyadan ilk duyuran isim de, AA'nın eski genel müdürü de, AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan gazeteci de listeye giremedi.

HALİME KÖKÇE- KABATAŞ'I İLK O YAZMIŞTI, LİSTE DIŞI KALDI

AK Parti'nin gazeteci aday adayları arasında en çok dikkat çekenlerden isimlerden biri Halime Kökçe idi. Kökçe, Kabataş'ta saldırı iddiasını sosyal medyada ilk gündeme getiren isim olarak adını duyurdu. Kökçe'nin Kabataş saldırısı tweetlerinin ardından, konu gündeme geldi. Kökçe'nin tweetinden sonra saldırıya uğradığını iddia eden kadınla ilk röportajlar yapıldı. Saldırı görüntülerinin olduğu öne sürüldü. Ancak polisin tüm aramalarına rağmen, Kabataş'ta öyle bir saldırının görüntüleri hiç ortaya çıkmadı.

AA'NIN ESKİ PATRONU KEMAL ÖZTÜRK DE LİSTEYE GİREMEDİ

Kemal Öztürk de AK Parti'nin gazeteci aday adayları içindeydi. Ancak listeye giremedi.
Öztürk'ün adı ilk olarak Bülent Arınç'ın TBMM Başkanlığı döneminde, onun basın danışmanı olarak duyulmuştu. Öztürk, bu görevin ardından, Başbakanlığı döneminde bir süre Recep Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanlığını yaptı.

Kısa süren Başbakanlık basın danışmanlığının ardından da, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Genel Müdürlük döneminde, hükümet yanlısı yayınlar nedeniyle eleştirildi. Ancak ismi en çok, AA hisselerinin bir bölümünü üzerine geçirdiği iddialarıyla gündeme geldi.

AK PARTİ KURUCUSU AYŞE BÖHÜRLER DE LİSTE DIŞI

AK Parti'de milletvekili adaylığı için başvuran bir başka isim ise, parti kurucuları arasında da yer alan Ayşe Böhürler oldu. AK Parti'nin MKYK'sında da görev yapan Böhürler için, "baş örtülü olduğu için ilk üç dönemde vekil olmadığı" konuşuluyordu.

TBMM'deki başörtüsü yasağının kalkmasının ardına denk düşen bu ilk seçimde aday olan Böhürler, listeye giremedi. Böhürler'in adı da, AK Parti MKYK'sında görev yaptığı dönemde TRT'ye yaptığı programlardan aldığı yüksek miktarlardaki telif ücretleri ile gündeme gelmişti.

7 REKTÖR ADAYLIK İÇİN İSTİFA ETTİ, 6'SI LİSTEYE GİRMEDİ...

7 Haziran seçimlerine milletvekili olmak konusunda, üniversite rektörlerinden de talep yüksekti. AK Parti'den aday olabilmek için 7 rektör görevlerinden istifa etti. Ancak sadece biri AK Parti listesinde kendine yer buldu.

AK Parti'den aday olmak için rektörlük görevinden istifa eden isimler şöyle;
-İstanbul Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet - Listeye giremedi.
-Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban- listeye giremedi
-Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç- listeye giremedi
-Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu- listeye giremedi
-Şırnak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Akmaz- listeye giremedi
-Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Burhanettin Uysal- Listeye giremedi.

LİSTEYE GİREN İSİM: GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ

AK Parti Listesine sadece, aday olmak için görevinden istifa eden Galatasaray Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga girebildi. Tolga, AK Parti İstanbul 2. Bölge 6. sıradan aday gösterildi.

İSTİFA EDEN REKTÖRLER, REKTÖRLÜK GÖREVİNE GERİ DÖNEMİYOR

Aday olmak için istifa eden rektörler, üniversiteye geri dönebiliyorlar. Ancak bıraktıkları idari görevlere otomatik olarak geri dönemiyorlar.
Nitekim, aday olmak için istifa eden rektörlerin yerlerine de, Türk Hava Kurumu Üniversitesi hariç, atamalar yapıldı bile.

İKİ GÜÇLÜ BÜROKRAT DA AK PARTİ LİSTESİNE GİREMEDİ

AK Parti'nin milletvekili aday listesinde yer bulamayan iki isim dikkat çekti. Yadigar Gökalp ve Süleyman Karaman.

Bürokrasinin en üst düzey kadın yöneticilerinden olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından milletvekili olmak için istifa eden Yadigar Gökalp, listede yer bulamadı.

Ulaştırma eski Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başdanışmanı Binali Yıldırım'ın uzun yıllar birlikte çalıştığı, çocukluk arkadaşı TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman da 7 Haziran seçimleri için AK Parti'den milletvekili olmak üzere istifa eden isimler arasındaydı. Erzincan'dan adaylığına kesin gözüyle bakılan Süleyman Karaman da listeye giremeyen isimlerden biri oldu.

Yadigar Gökalp ve Süleyman Karaman’ın bürokrasideki koltuklarına geri dönüp dönmeyecekleri merak ediliyor.

AMCA KALDI, YEĞEN GİREMEDİ

Siyasete girmek için bürokratlık koltuğunu bırakmak isteyen bir başka önemli isim de halen AK Parti Ankara Milletvekili, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya'nın kardeşinin oğlu Osman İyimaya oldu.

Osman İyimaya, siyasete girmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndaki, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü görevinden istifa etmişti. Ancak 'akraba' durumundan Osman İyimaya listede yer bulamazken, amca Ahmet İyimaya Ankara 2.bölge ikinci sıraya adını yazdırdı.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığından AK Parti'den vekil olmak için istifa eden Prof.Dr. Seçil Özkan da listelerde kendine yer bulamayan isimlerden oldu.

BÜROKRATLIKTAN BAKANLIĞA MI?

AK Parti iktidarının en önemli ekonomi bürokratları arasında yer alan ve Maliye Bakanlığı Müsteşarlığından vekil olmak için istifa eden Naci Ağbal, Bayburt 1.sıradan aday gösterildi. Şimdiden Ağbal’ın olası AK Parti iktidarında ekonomiyle ilgili bir bakanlığa getirileceği konuşuluyor.

BORSA BAŞKANLIĞINDAN MECLİS’E

Merkez Bankası Başkan Yardımcılığından Borsa İstanbul Başkanlığına getirilen İbrahim Turhan, seçim için istifa eden önemli bürokratlardan biriydi. AK Parti İzmir 2.bölge 1.sıradan milletvekili adayı olan Turhan’ın olası AK Parti iktidarında kabinede olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

GÜMRÜK MÜSTEŞARI, KONYA’DAN GELİYOR

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarlığı’ndan vekil olmak için istifa eden Ziya Altunyaldız, AK Parti Konya 4.sıradan aday gösterildi. Altunyaldız’ın da vekilliği garanti görülüyor.

ERHAN USTA MHP VEKİLİ OLUYOR

AK Parti hükümetleri döneminde Devlet Planlama Teşkilatı ve Kalkınma Bakanlığı’nda üst düzey bürokrat olan ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile yakın çalışan Erhan Usta, müsteşar yardımcılığından vekillik için istifa etmişti. MHP’den davet alan Usta, Samsun birinci sıradan aday gösterildi.

DURMUŞ YILMAZ UŞAK’TAN

Dünyanın en iyi merkez bankası başkanları arasına adını yazdıran, Cumhurbaşkanı Gül'ün danışmanlığını yapan, son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘yüksek faiz’ tartışmasına giren Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın siyaset için tercihi MHP oldu. Memleketi Uşak’ta siyasete girip girmeme ve hangi partiden girmesi gerektiği yönünde anket yaptıran Durmuş Yılmaz, Ankara’dan vekil olmak istese de adı Uşak 1.sıraya yazıldı.

500 BÜROKRAT İSTİFA ETTİ

7 Haziran seçimleri için kamuda 500 bürokratın istifa ettiği tahmin edilirken, hayal kırıklığı yaşayanlar da çok oldu. Bunlar arasında Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım döneminde Müsteşar olan Habib Soluk, DSİ Genel Müdürü Akif Özkaldı, Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Kırşan adaylık listesinde kendilerine yer bulamayan isimler olarak dikkat çekti.

Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı görevlerinde bulunan bir süredir Başbakanlık Müşavirliği yapan Emin Zararsız ise AK Parti Ankara 1.bölge 9.sırada yer bulabildi. Zararsız'ın sırasının vekillik için 'zor' olduğu yorumu yapıldı.




HABER

Davutoğlu-Bahçeli görüşmesi bitti
14 Temmuz 2015

Başbakan Davutoğlu ile MHP lideri Bahçeli arasındaki koalisyon görüşmesi yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü.

BAHÇELİ'DEN BAŞBAKAN'A JEST

Bahçeli Meclis'teki makamında randevu verdiği Davutoğlu'nu kapıda karşıladı.

DAVUTOĞLU VE BAHÇELİ GİTTİ, HEYETLER GÖRÜŞMEYE DEVAM ETTİ

Davutoğlu görüşme salonundan birlikte yalnız ayrıldı, beraberindeki heyet ile MHP'li heyet görüşmelerine devam etti. Bahçeli de Davutoğlu'nun ardından ayrıldı. Bahçeli'nin konuya ilişkin yazılı açıklama yapacağı belirtildi.



HABER

Davutoğlu: Ak Parti-MHP Koalisyonu kurulmayacak
17 Ağustos 2015

Başbakan Ahmet Davutoğlu ile MHP lideri Devlet Bahçeli arasında 14.21'de başlayan koalisyon görüşmesi sona erdi.

Davutoğlu, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada MHP ile koalisyonun mümkün olmadığını söyledi.

Başbakan Davutoğlu, MHP Lideri Bahçeli’yi Meclisteki makamında ziyaret etti. Davutoğlu’na Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik eşlik ederken, Bahçeli’ye ise Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın eşlik etti.

Koalisyon ve erken seçim konularının masaya yatırıldığı görüşme 2 saat 27 dakika sürdü. Davutoğlu, görüşme sonrasında gazetecilerin soruları üzerine “Gerekli açıklama yapılacak” dedi.



HABER

Seçim hükümeti açıklandı
28 Ağustos 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sunduğu Geçici Bakanlar Kurulu'nu onayladı.

Seçim hükümeti açıklandı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa'nın 114. maddesi çerçevesinde kurulan Geçici Bakanlar Kurulu'nu açıkladı.

Ahmet Davutoğlu, başbakanlığında kurulan Geçici Bakanlar Kurulu'nun şu isimlerden oluştuğunu açıkladı:

"Başbakan Yardımcıları: Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Cevdet Yılmaz ve Tuğrul Türkeş

Adalet Bakanı: Kenan İpek

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Ayşen Gürcan

Avrupa Birliği Bakanı: Ali Haydar Konca

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Fikri Işık

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Ahmet Erdem

Çevre ve Şehircilik Bakanı: İdris Güllüce

Dışişleri Bakanı: Feridun Sinirlioğlu

Ekonomi Bakanı: Nihat Zeybekçi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Ali Rıza Alaboyun

Gençlik ve Spor Bakanı: Akif Çağatay Kılıç

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı: Kutbettin Arzu

Gümrük ve Ticaret Bakanı: Cenap Aşçı

İçişleri Bakanı: Selami Altınok

Kalkınma Bakanı: Müslüm Doğan

Kültür ve Turizm Bakanı: Yalçın Topçu

Maliye Bakanı: Mehmet Şimşek

Milli Eğitim Bakanı: Nabi Avcı

Milli Savunma Bakanı: Vecdi Gönül

Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu

Sağlık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Feridun Bilgin"



HABER

Ak Parti tek başına iktidar oldu
1 Kasım 2015

7 Haziran’a göre oy oranını yaklaşık 8 puan artıran Ak Parti tek başına iktidar kuracak çoğunluğa ulaştı. Seçim sonuçlarına göre AK Parti oylarını artırıp CHP muhafaza ederken, MHP ve HDP’nin oyları ise eridi.

16 siyasi partinin katıldığı seçimde, ülke genelinde kayıtlı 54 milyon 49 bin 851 seçmenden büyük bölümü sandık başına gitti. Sandıkların açılıp oy tasnifi ilerledikçe Ak Parti, rakipleriyle arayı açtı ve büyük oy patlaması yaptı. Saat 20.00’ye kadar sandıkların yüzde 80’i açılırken, 7 Haziran’da yüzde 40.87 olan oy oranı yüzde 48’lere ulaştıran AK Parti 300’ün üzerinde milletvekilliğini garantiledi. Bir önceki seçimde 258 milletvekili çıkaran AK Parti, 300’ün üzerinde milletvekiliyle tek başına iktidar olma hedefine ulaştı. CHP bir önceki seçimdeki yüzde 24.95’lik oy oranını geçti, MHP’nin yüzde 16.29 olan oy oranı 4 puan, HDP’nin yüzde 13.12 olan oy oranı düşerek baraj sınırında seyretti. Bu seçimde AK Parti oylarını artırıp CHP muhafaza ederken, MHP ve HDP’nin oyları eridi.

MHP bir önceki seçime göre yaklaşık 4 puanlık kayıpla barajı geçerken, HDP ise yüzde 10’luk baraj endişesi yaşadı.



HABER

Yeni hükümet açıklandı
24 Kasım 2015

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini onayladı.

Başbakan: Ahmet Davutoğlu
Başbakan Yardımcısı:Tuğrul Türkeş
Başbakan Yardımcısı:Mehmet Şimşek (Ekonomiden Sorumlu)
Başbakan Yardımcısı:Numan Kurtulmuş
Başbakan Yardımcısı: Yalçın Akdoğan
Başbakan Yardımcısı: Lütfü Elvan
Adalet Bakanı: Bekir Bozdağ
Ekonomi Bakanı: Mustafa Elitaş
Maliye Bakanı: Naci Ağbal
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal
Çevre ve Şehircilik Bakanı: Fatma Güldemet Sarı
Gençlik ve Spor Bakan: Akif Çağatay Kılıç
Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu
İçişleri Bakanı: Efkan Ala
Milli Savunma Bakanı: İsmet Yılmaz
Dışişleri Bakanı: Mevlüt Çavuşoğlu
Sağlık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu
Enerji Bakanı: Berat Albayrak
Kalkınma Bakanı: Cevdet Yılmaz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı :Süleyman Soylu
Milli Eğitim Bakanı : Nabi Avcı
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Binali Yıldırım

__________________
SusKun ve Sessiz Mürekkep...


Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
ahmet, ahmet davutoğlu ( 1959), davutoğlu, kimdir


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ahmet Davutoğlu’na başbakanlık sorusu Seth Haber Arşivi 0 15 Ağustos 2014 17:54