![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Osmanlıca-Türkçe Sözlük İ-K İ i’câz (A.) [ 1 [ اعجاز .aciz bırakma. 2.şaşırtma. i’dâdî (A.) [ اعدادی ] lise. i’dâm (A.) [ اعدام ] yok etme öldürme. i’lâ (A.) [ اعلا ] yükseltme yüceltme. i’lâ edilmek yükseltilmek yüceltilmek. i’lâm (A.) [ اعلام ] bildirme. i’lâm edilmek bildirilmek. i’lân (A.) [ اعلان ] ilan. i’mâl (A.) [ اعمال ] yapma işleme. i’mâr (A.) [ اعمار ] bayındırlaştırma mamûr etme. i’râz (A.) [ 1 [ اعراض .yüz çevirme. 2.uzak durma. i’tâ (A.) [ 1 [ اعطا .verme. 2.verilme. 3.ödeme. 4.ödenme. i’tâ edilmek 1.verilmek. 2.ödenmek. i’tâ etmek 1.vermek. 2.ödemek. i’tâ olunmak verilmek. i’tâk (A.) [ اعتاق ] âzâd etme özgür bırakma. i’tikâf (A.) [ اعتکاف ] bir yere kapanma köşesine çekilerek yaşama. i’tilâ (A.) [ 1 [ اعتلا .yükselme. 2.yüksek rütbeye ulaşma. i’tizâl (A.) [ اعتزال ] köşesine çekilme. i’tizâr (A.) [ اعتذار ] özür dileme. i’vicâc (A.) [ اعوجاج ] eğrilme burkulma. i’zâm (A.) [ 1 [ اعزام .gönderme. 2.gönderilme. i’zâm edilmek gönderilmek yollanmak. i’zâm etmek göndermek yollamak. i’zâz (A.) [ 1 [ اعزاز .değer verme. 2.ağırlama. iâde (A.) [ اعاده ] geri verme geri gönderme. iâde edilmek geri verilmek geri gönderilmek iâde etmek geri vermek geri göndermek. iâde eylemek geri vermek. iâde -i âfiyet etmek sağlığına kavuşmak. iâde -i itibâr edilmek itibarı geri verilmek. iâde -i ziyâret etmek ziyarete karşılık vermek. iâdeten (A.) [ اعادة ] geri verilmek üzere. iânât (A.) [ اعانات ] yardımlar bağışlar. iâne (A.) [ اعانه ] yardım bağış. iâşe (A.) [ اعاشه ] geçindirme. ib’âd (A.) [ ابعاد ] uzaklaştırma. ibâ’ (A.) [ اباء ] çekinme uzak durma kaçınma. ibâ’ etmek çekinmek uzak durmak kaçınmak. ibâd (A.) [ عباد ] kullar. ibâdât (A.) [ عبادات ] ibadetler. ibâdet (A.) [ عبادت ] klluk tapınma. ibâdet etmek kulluk etmek tapınmak. ibadetgâh (A.-F.) [ عبادتگاه ] ibadet yeri mabet. ibâdethâne (A.-F.) [ عبادت خانه ] ibadet edilecek yer. ibâdullah (A.) [ 1 [ عبادالله .Tanrı’nın kulları. 2.çok bol. ibâhat (A.) [ اباحت ] helal sayma mübah görme. ibâhî (A.) [ اباحی ] helal sayan mübah gören. ibârât (A.) [ 1 [ عبارات .cümleler. 2.paragraflar. ibâre (A.) [ 1 [ عباره .cümle. 2.paragraf. ibâret (A.) [ عبارت ] meydana gelen oluşan. ibâte (A.) [ اباته ] gece yatırma geceyi geçirtme barındırma. ibdâ’ (A.) [ ابداع ] yeni bir şey getirme yaratma geliştirme. ibdâ’ etmek yeni bir şey getirmek yaratmak geliştirmek. ibdâ’kâr (A.-F.) [ ابداعکار ] yaratıcı yenilik getiren. ibhâm (A.) [ ابهام ] belirsizlik. ibhâmât (A.) [ ابهامات ] belirsizlikler. ibkâ (A.) [ 1 [ ابقا .devamlılık kazandırma. 2.sınıfta bırakma. ibkâ etmek devamlılık kazandırmak yaşatmak. ibkâen (A.) [ ابقاء ] eski yerinde bırakarak. ibl (A.) [ ابل ] deve. iblâğ (A.) [ 1 [ابلاغ .bildirme. 2.ulaştırma. iblîs (A.) [ 1 [ ابليس .şeytan. 2.hileci. iblîsâne (A.-F.) [ ابليسانه ] şeytanca. ibn (A.) [ ابن ] oğul. ibrâ’ (A.) [ ابراء ] aklanma. ibrâ’ etmek aklanmak. ibrâm (A.) [ ابرام ] zorlama. ibrânâme (A.-F.) [ ابرانامه ] aklanma belgesi. ibrâz (A.) [ ابراز ] gösterme. ibrâz edilmek gösterilmek. ibrâz etmek göstermek. ibre (A.) [ 1 [ ابره .iğne. 2.gösterge. ibret (A.) [ عبرت ] hayat dersi. ibretâmîz (A.-F.) [ عبرت آميز ] ibret verici ders verici. ibretbahş (A.-F.) [ عبرت بخش ] ibret verici. ibreten (A.) [ عبرة ] ibret olsun diye ibret olarak. ibrîk (A.) [ ابریق ] ibrik ıbrık su şarap gibi sıvı konulan kap. ibrişim (F.) [ ابریشم ] ipek ibrişim. ibtâl (A.) [ ابطال ] geçersiz kılma kaldırma bozma. ibtâl edilmek geçersiz kılınmak kaldırılmak bozulmak. ibtâl etmek geçersiz kılmak kaldırmak bozmak. ibtidâ (A.) [ 1 [ ابتدا .ilkin önce. 2.başlangıç. 3.başlama. ibtidâ’ etmek başlamak. ibtidâ’î (A.) [ 1 [ ابتدائی .ilkel. 2.ilkokul. ibtidâr (A.) [ ابتدار ] başlama girişme. ibtidâr edilmek başlanmak girişilmek. ibtidâr etmek başlamak girişmek. ibtihâc (A.) [ ابتهاج ] sevinme. ibtilâ (A.) [ ابتلا ] tutkunluk müptelalık düşkünlük ibtinâ (A.) [ 1 [ ابتنا .bina etme. 2.dayanma. 3.bina edilme. ibtinâ etmek 1.kurmak. 2.dayanmak. ibtinâ’en (A.) [ ابتناء ] dayanarak. ibzâr (A.) [ ابزار ] gösterme. îcâb (A.) [ ایجاب ] gerekme gerek. îcâbât (A.) [ ایجابات ] gereklilikler gerekler. icâbet (A.) [ 1 [ اجابت .kabul edilme. 2.uyma. icâbet etmek uymak muvafakat etmek. îcâd (A.) [ 1 [ ایجاد .var etme yaratma. 2.icat. îcâd edilmek 1.var edilmek yaratılmak. 2.icat edilmek buluş yapılmak. îcâd etmek 1.var etmek yaratmak. 2.icat etmek buluş yapmak. icâleten (A.) [ عجالة ] aceleyle acele olarak. îcâr (A.) [ 1 [ ایجار .kiralama. 2.kiraya verme. 3.kira. îcâr edilmek kiraya verilmek. îcâr etmek kiraya vermek. icâre (A.) [ اجاره ] kira geliri. îcâz (A.) [ ایجاز ] veciz anlatma özlü söyleme. icâzet (A.) [ 1 [ اجازت .izin. 2.mezuniyet belgesi diploma. icâzetnâme (A.-F.) [ اجازت نامه ] diploma. icbâr (A.) [ اجبار ] zorlama. icbâr edilmek zorlanmak. icbâr etmek zorlamak. iclâl (A.) [ اجلال ] ululama. icmâ’ (A.) [ اجماع ] bir araya getirme. icmâl (A.) [ 1 [ اجمال .özetleme. 2.özet. 3.toplam. icmâl edilmek öçetlenmek. icmâl etmek özetlemek. icmâlen (A.) [ اجمالا ] özetle özetleyerek. icmâlî (A.) [ اجمالی ] derli toplu özet halinde. icrâ (A.) [ 1 [ اجرا .yürütme yapma yerine getirme. 2.yapılma yerine getirilme yürütülme. icrâ edilmek yürütülmek yapılmak yerine getirilmek. icrâ etmek yürütmek yapmak yerine getirmek. icrâât (A.) [ اجراآت ] yapılanlar. ictihâd (A.) [ 1 [ اجتهاد .çalışma çabalama. 2.görüş. 3.dinî kaynaklar ışığında görüş bildirme. ictimâ’ (A.) [ 1 [ اجتماع .toplanma bir araya gelme toplantı. 2.toplum. ictimâ’ etmek toplanmak bir araya gelmek. ictimâât (A.) [ اجتماعات ] toplantılar bir araya gelişler. ictimâî (A.) [ اجتماعی ] toplumsal sosyal toplumbilimsel. ictimâileşme (A.-T.) sosyalleşme sosyalizasyon. ictimâîleşmek sosyalleşmek. ictimâiyyât (A.) [ اجتماعيات ] sosyoloji toplumbilim. ictimâiyyâtçı (A.-T.) sosyolog toplumbilimci. ictimâiyyûn (A.) [ اجتماعيون ] sosyologlar toplumbilimciler. ictinâb (A.) [ اجتناب ] kaçınma uzak durma çekinme. ictinâb etmek kaçınmak uzak durmak çekinmek. ictisâr (A.) [ اجتسار ] yüreklenme cesaret bulma. ictisâr etmek cesaretlenmek cesaret bulmak. îd (A.) [ عيد ] bayram. îd -i adhâ [ عيد اضحی ] kurban bayramı. îd -i fıtr [ عيد فطر ] ramazan bayramı şeker bayramı. idâme (A.) [ ادامه ] devam ettirme sürdürme. idâme edilmek sürdürülmek devam edilmek. idâre (A.) [ 1 [ اداره .döndürme. 2.çekip çevirme yönetme. 3.devlet dairesi. 4.yönetim. idâre -i maslahat etmek işleri öyle veya böyle idare etmek. idâre -i örfiyye [ اداره عرفيه ] sıkıyönetim. idârehâne (A.-F.) [ اداره خانه ] yönetim bürosu. idârî (A.) [ اداری ] yönetimsel. idbâr (A.) [ ادبار ] talihsizlik. iddiâ (A.) [ 1 [ ادعا .düşüncesinde ısrar etme. 2.dava etme. 3.inat. idhâl (A.) [ 1 [ ادخال .içeri alma sokma. 2.yurt dışından getirme dışalım ithal. idhâl edilmek 1.içeri alınmak sokulmak. 2.dışalım yapılmak. idhâl etmek 1.içeri almak sokmak. 2.yurt dışından getirmek dışalım yapmak ithal etmek. idhâlât (A.) [ ادخالات ] ithalat dışalım malları. îdiyye (A.) [ عيدیه ] bayramlık bayram bahşişi. idmân (A.) [ 1 [ ادمان .alıştırma. 2.spor egzersiz. idrâk (A.) [ 1 [ ادراک .kavrama anlama. 2.erişme. idrâk edilmek 1.kavranmak anlaşılmak. 2.yaşanmak. idrak etmek1.kavramak anlamak. 2.yaşamak görmek. idrâr (A.) [ ادرار ] sidik. îfâ (A.) [ 1 [ ایفا .yapma yerine getirme. 2.ödeme. îfâ edilmek 1.yapılmak yerine getirilmek. 2.ödenmek. îfâ etmek 1.yapmak yerine getirmek. 2.ödemek. îfâ -yı vazife [ ایفای وظيفه ] görev yapma. îfâ -yı vazife etmek görev yapmak görevini yerine getirmek. ifâdât (A.) [ افادات ] ifadeler. ifâde (A.) [ افاده ] söylem anlatım dile getirme. ifâde edilmek anlatılmak belirtilmek dile getirilmek. ifâde etmek anlatmak belirtmek dile getirmek. ifâkat (A.) [ افاقت ] iyileşme. ifâkat bulmak iyileşmek. ifâze (A.) [ 1 [ افاضه .taşma. 2.bereketlendirme. iffet (A.) [ عفت ] namusluluk namus düşkünlüğü. ifhâm (A.) [ افهام ] anlatma. ifhâm etmek anlatmak. iflâh (A.) [ افلاح ] rahata erme kurtulma. iflâh etmek ondurmak dertten kurtarmak. iflâh olmak iyileşmek kurtulmak. iflâs (A.) [ افلاس ] her şeyini yitirme bitip tükenme. ifnâ (A.) [ افنا ] yok etme. ifrâğ (A.) [ افراغ ] dökme boşaltma. ifrât (A.) [ افراط ] aşırıya kaçma. ifrâtkâr (A.-F.) [ افراطکار ] aşırıya kaçan. ifratperestî (A.) [ افراط پرستی ] aşırıcılık. ifrâz (A.) [ 1 [ افراز .parçalara bölme. 2.parselleme. 3.salgı. ifraz edilmek salgılanmak çıkarılmak. ifrâzât (A.) [ 1 [ افراضات .salgılar. 2.parsellemeler. ifrît (A.) [ عفریت ] mitolojik canavar. ifsâd (A.) [ 1 [ افساد .bozma. 2.bozgunculuk yapma. ifsâd etmek bozmak fesada sürüklemek. ifşâ (A.) [ افشا ] açığa vurma. ifşâ edilmek açığa vurulmak. ifşâ etmek açığa vurmak. ifşâât (A.) [ افشاآت ] açığa vurmalar. iftâr (A.) [ 1 [ افطار .oruç açma. 2.Ramazan ayında verilen akşam yemeği. iftâr etmek oruç açmak. iftâriyye (A.) [ افطاریه ] iftarlık iftar için hazırlanan yiyecek. iftihâr (A.) [ افتخار ] övünme kıvanma kıvanç. iftihar etmek övünmek gurur duymak. iftihâr etmek övünmek kıvanç duymak. iftikâr (A.) [ افتقار ]yoksulluk çekme. iftirâ (A.) [ افترا ] birine işlemediği suçu yıkma. iftirâk (A.) [ افتراق ] ayrılık. iftirâs (A.) [ افتراس ] parçalama. iftitâh (A.) [ 1 [ افتتاح .açılış. 2.başlama. iftizâh (A.) [ افتضاح ] rezillik skandal. iğbirâr (A.) [ اغبرار ] kırılma alınma gücenme. iğfâl (A.) [ 1 [ اغفال .aldatma kandırma. 2.ırza geçme. iğfâl edilmek 1.aldatılmak kandırılmak. 2.ırzına geçilmek. iğfâl etmek 1.aldatmak kandırmak. 2.ırzına geçmek. iğlâk (A.) [ اغلاق ] üstü kapalı konuşma. iğlât (A.) [ اغلاط ] yanıltma. iğmâz (A.) [ اغماض ] görmezden gelme göz yumma. iğnâ (A.) [ اغنا ] zengin etme kimseye muhtaç olmayacak hale getirme. iğrâk (A.) [ 1 [ اغراق .boğma. 2.abartma. iğtinâm (A.) [ 1 [ اغتنام .ganimet bilme. 2.ganimet alma. iğtişâş (A.) [ اغتشاش ] karışıklık kargaşa anarşi. iğtişâşât (A.) [ اغتشاشات ] karışıklıklar anarşiler. iğvâ (A.) [ اغوا ] azdırma ayartma. iğvâ etmek azdırmak ayartmak. ihâle (A.) [ احاله ] havale etme bırakma. îhâm (A.) [ ایهام ] iki anlama gelen kelimenin uzak anlamını kasdetme. ihânet (A.) [ اهانت ] hainlik. ihâta (A.) [ 1 [ احاطه .kavrama. 2.kuşatma sarma. ihâta edilmek çevrelenmek sarılmak kuşatılmak. ihâta etmek 1.kavramak. 2.kuşatmak sarmak. ihbâr (A.) [ اخبار ] bildirme haber verme. ihbar etmek bildirmek haber vermek. ihbârnâme (A.-F.) [ اخبارنامه ] bildiri kağıdı. ihdâ (A.) [ اهدا ] hediye etme. ihdâ edilmek hediye edilmek. ihdâ etmek hediye etmek. ihdâs (A.) [ احداث ] kurma oluşturma meydana getirme. ihdâs edilmek kurulmak oluşturulmak meydana getirilmek. ihdâs etmek kurmak oluşturmak meydana getirmek. ihdas olunmak kurulmak oluşturulmak konulmak. ihfâ (A.) [ اخفا ] gizleme saklama. ihfâf (A.) [ اخفاف ] hafife alma. ihkâk (A.) [ احقاق ] hakkını verme. ihkâk -ı hak [ احقاق حق ] hakkını verme. ihlâ (A.) [ اخلا ] boşaltma. ihlâk (A.) [ اهلاک ] helak etme yok etme öldürme. ihlâl (A.) [ اخلال ] bozma lekeleme halel getirme. ihlâl edilmek bozulmak halel getirilmek. ihlâl etmek bozmak halel getirmek. ihlâs (A.) [ اخلاص ] içtenlik dürüstlük. ihmâl (A.) [ اهمال ] önemsememe savsaklatma. ihmâlkâr (A.-F.) [ اهمالکار ] ihmalci. ihrâc (A.) [ 1 [ اخراج .çıkartma. 2.dışsatım yurt dışına gönderme. ihrâc edilmek 1.çıkarılmak. 2.dışsatım yapılmak ihraç edilmek. ihrâc etmek 1.çıkarmak. 2.dışsatım yapmak ihraç etmek. ihrac olunmak çıkarılmak. ihrâcât (A.) [ 1 [ اخراجات .çıkarmalar. 2.dışsatımlar. ihrâk (A.) [ احراق ] yakma. ihrak edilmek yakılmak. ihrak olunmak yakılmak. ihrâm (A.) [ احرام ] hac zamanı giyilen beyaz giysi. ihrâz (A.) [ احراز ] kazanma elde etme. ihraz etmek kazanmak elde etmek. ihsâ (A.) [ احصا ] sayma. ihsâî (A.) [ احصائی ] sayım ile ilgili istatistik. ihsâiyyât (A.) [ احصائيات ] istatistik. ihsâiyye (A.) [ احصائيه ] istatistik. ihsân (A.) [ 1 [ احسان .bağış. 2.iyilik. ihsâs (A.) [ احساس ] hissettirme. ihtâr (A.) [ اخطار ] uyarı hatırlatma. ihtâr edilmek uyarılmak hatırlatılmak. ihtâr etmek uyarmak hatırlatmak. ihticâc (A.) [ احتجاج ] kanıt gösterme. ihtidâ (A.) [ اهتدا ] hidayete erme müslüman olma. ihtidâ etmek hidayete ermek müslüman olmak. ihtifâ (A.) [ اختفا ] gizlenme. ihtifâl (A.) [ احتفال ] anma töreni. ihtikâr (A.) [ احتکار ] vurgun. ihtilâc (A.) [ 1 [ اختلاج .çırpınma. 2.seğirme. ihtilâf (A.) [ اختلاف ] uyuşmazlık. ihtilâfat (A.) [ اختلافات ] uyuşmazlıklar. ihtilâl (A.) [ 1 [ اختلال .bozukluk arıza. 2.ihtilal. ihtilâlat (A.) [ 1 [ اختلالات .bozukluklar. 2.ihtilaller. ihtilâm (A.) [ احتلام ] düşazma şeytan aldatması. ihtilâs (A.) [ اختلاس ] zimmetine para geçirme para çalma. ihtilât (A.) [ 1 [ اختلاط .karışma. 2.görüşme kaynaşma. ihtilât etmek karışmak. ihtimâl (A.) [ 1 [ احتمال .olasılık. 2.yüklenme. 3.belki. ihtimal ki (A.-F.) [ احتمال که ] belki de muhtemelen. ihtimal vermek sanmak tahmin etmek. ihtimâlât (A.) [ احتمالات ] olasılıklar. ihtimâm (A.) [ اهتمام ] özen. ihtinâk (A.) [ اختناق ] boğulma. ihtirâ (A.) [ اختراع ] icat buluş. ihtirâat (A.) [ اختراعات ] buluşlar. ihtirak (A.) [ احتراق ] yanma. ihtirâm (A.) [ احترام ] saygı duyma hürmet etme. ihtirâmen (A.) [ احتراما ] saygıyla saygı du*****. ihtirâs (A.) [ احتراص ] aşırı hırs. ihtirâz (A.) [ احتراز ] kaçınma çekinme uzak durma geri duma ihtirâz etmek kaçınmak çekinmek uzak durmak geri durmak. ihtisâr (A.) [ اختصار ] kısaltma özetleme. ihtisâr edilmek kısaltılmak özetlenmek. ihtisâr etmek kısaltmak özetlemek. ihtisâren (A.) [ اختصارا ] özetle kısaltarak kısaca. ihtisâs (A.) [ اختصاص ] uzmanlık. ihtişâm (A.) [ احتشام ] görkem. ihtitâm (A.) [ اختتام ] sona erme. ihtivâ (A.) [ احتوا ] içerme. ihtivâ etmek içermek. ihtiyâc (A.) [ 1 [ احتياج .gereksinim2.yoksulluk. ihtiyâcât (A.) [ احتياجات ] gereksinimler. ihtiyâl (A.) [ احتيال ] hile yapma. ihtiyâr (A.) [ 1 [ اختيار .seçme. 2.seçilme. 3.seçme hakky. 4.yaşlı. ihtiyârî (A.) [ اختياری ] kişisel seçime bağlı isteğe bağlı. ihtiyât (A.) [ 1 [ احتياط .tedbirli davranış. 2.yedek. ihtiyâten (A.) [ احتياطا ] tedbirli davranarak ihtiyatlı olarak. ihtiyatkâr (A.-F.) [ احتياط کار ] tedbirli ihtiyatlı. ihtizâr (A.) [ احتضار ] can çekişme. ihtizâz (A.) [ اهتزاز ] titreme titreyiş. ihvân (A.) [ اخوان ] dostlar. ihyâ (A.) [ 1 [ احيا .diriltme yaşatma. 2.canlılık kazandırma. 3.geceyi ibadet ederek geçirme. ihyâ olunmak yaşatılmak canlandırılmak. ihzâr (A.) [ 1 [ احضار .çağırma huzura getirme. 2.hazırlama. 3.hazırlanma. ihzar etmek 1.hazırlamak. 2.getirmek. ihzârî (A.) [ احضاری ] hazırlayıcı. ik’âd (A.) [ اقعاد ] oturtma. îkâ (A.) [ ایقا ] yapma. îka etmek vermek bırakmak. ikâb (A.) [ عقاب ] ceza. ikâl (A.) [ 1 [ عقال .bağ. 2.köstek pranga. ikâme (A.) [ 1 [ اقامه .kaldırma. 2.oturma. 3.yerine koyma. ikâme etmek yerine koymak. ikâmet (A.) [ 1 [ اقامت .oturma. 2.namaza durma. ikâmetgah (A.-F.) [ اقامتگاه ] oturma yeri. îkâz (A.) [ 1 [ ایقاظ .uyandırma. 2.uyarma. îkâz edilmek uyarılmak. îkâz etmek uyarmak. ikbâl (A.) [ 1 [ اقبال .talih. 2.mutluluk. ikdâm (A.) [ اقدام ] girişim. iklîm (A.) [ 1 [ اقليم .ülke yer diyar. 2.coğrâfî yaşam koşulları. ikmâl (A.) [ 1 [ اکمال .tamamlama bitirme. 2.bütünleme. ikmâl edilmek tamamlanmak bitirilmek. ikmâl etmek tamamlamak bitirmek. iknâ (A.) [ اقناع ] razı etme. iknâ etmek razı etmek. ikrâh (A.) [ اکراه ] tiksinme iğrenme. ikrâh etmek tiksinmek iğrenmek. ikrâhen (A.) [ اکراها ] tiksinerek iğrenerek. ikrâm (A.) [ 1 [ اکرام .cömertlik. 2.sunma armağan etme. ikrâmiyye (A.) [ 1 [ اکراميه .bahşiş. 2.ikrâm olarak verilen para veya eşya. ikrâr (A.) [ 1 [ اقرار .itiraf. 2.dile getirme. 3.kabullenme. ikrâr etmek 1.itiraf etmek. 2.dile getirmek. 3.kabullenmek. ikrâz (A.) [ اقراض ] borçlandırma borç verme. iksîr (A.) [ اکثير ] olağanüstü etkileri olan şurup. iktibâs (A.) [ اقتباس ] alıntı. iktibâs edilmek alınmak. iktibâs etmek alıntı yapmak ödünç almak. iktibâsât (A.) [ اقتباسات ] alıntılar. iktidâ (A.) [ اقتدا ] uyma. iktidâ etmek uymak. iktidâr (A.) [ 1 [ اقتدار .güçlülük kudret. 2.görev başındaki yönetim. iktifâ (A.) [ اکتفا ] yetinme. iktifâ edilmek yetinilmek. iktifâ etmek yetinmek. iktihâl (A.) [ اکتحال ] sürme çekme. iktirâh (A.) [ اقتراه ] içinden gelerek konuşma. iktirân (A.) [ اقتران ] yakınlaşma yaklaşma. iktisâ (A.) [ اکتسا ] giyinme bürünme. iktisâ etmek giymek iktisâb (A.) [ اکتساب ] kazanma çalışarak kazanma. iktisâb etmek kazanmak. iktisâb eylemek kazanmak. iktisâd (A.) [ 1 [ اقتصاد .tutum. 2.ekonomi. iktisâdî (A.) [ اقتصادی ] ekonomik. iktisâdiyyât (A.) [ اقتصادیات ] ekonomi. iktisâdiyyûn (A.) [ اقتصادیون ] iktisatçılar ekonomistler. iktisâr (A.) [ اقتصار ] kısaltma. iktitâf (A.) [ اقتطاف ] derme devşirme seçme. iktizâ (A.) [ 1 [ اقتضا .gerekme. 2.ihtiyaç. iktizâ etmek gerekmek. ilâ (A.) [ الی ] –e kadar. ilâc (A.) [ 1 [ علاج .ilaç. 2.tedavi. 3.çare. ilâcnâpezîr (A.-F.) [ علاج ناپذیر ] tedavi edilmez. ilâh (A.) [ الخ ] ve benzerleri ve diğerleri. ilâh (A.) [ اله ] tanrı ilah. ilâhe (A.) [ الهه ] tanrıça. ilâhî (A.) [ 1 [ الهی .tanrısal. 2.ilahî dinî şarkı. ilâhî (A.) [ الهی ] Tanrım. ilâhiyyât (A.) [ الهيات ] tanrıbilim teoloji. ilânihâye (A.) [ الی نهایه ] sonuna kadar. ilâvât (A.) [ علاوات ] ilaveler ekler. ilâve (A.) [ علاوه ] ek. ilave etmek eklemek. ilâveten (A.) [ علاوة ] ek olarak yanı sıra. ilel (A.) [ 1 [ علل .hastalıklar. 2.sebepler. ilelebed (A.) [ الی الابد ] sonsuza dek. ilgâ (A.) [ الغا ] lağvetme kaldırma. ilgâ eylemek lağvetmek kaldırmak. ilhâd (A.) [ الحاد ] dinden çıkma dinsizlik. ilhâk (A.) [ 1 [ الحاق .katma karıştırma. 2.katılma. ilhak olunmak katılmak. ilhâm (A.) [ الهام ] esin. ilhâmât (A.) [ الهامات ] ilhamlar esinler. ilim (A.) [ علم ] ilim. ilkâ (A.) [ القا ] atma bırakma. ilkâ etmek atmak. ilkâh (A.) [ القاح ] aşılama dölleme. illâ (A.) [ 1 [ الا . -den başka. 2.ille de mutlaka. 3.yoksa aksi takdirde. illet (A.) [ 1 [ علت .hastalık. 2.sebep. illî (A.) [ علی ] nedensel. illiyyet (A.) [ عليت ] nedensellik. ilm (A.) [ علم ] bilim. ilmî (A.) [ علمی ] bilimsel. ilmiyye (A.) [ علميه ] din bilginleri. ilsâk (A.) [ الصاق ] bitiştirme yapıştırma kavuşturma. iltibâs (A.) [ التباس ] benzerlik. ilticâ (A.) [ التجا ] sığınma. ilticâgâh (A.-F.) [ التجاگاه ] sığınak sığınma yeri. iltifat (A.) [ 1 [ التفات .dönme. 2.ilgi gösterme. 2.gönül alma. iltihâb (A.) [ 1 [ التهاب .alevlenme. 2.yangı. iltihak (A.) [ التحاق ] katılma. iltihak etmek katılmak. iltihâm (A.) [ التهام ] yara kapanması. iltimâs (A.) [ التماس ] kayırma. iltisâk (A.) [ التصاق ] kavuşma yapışma. iltisak etmek kavuşmak. iltiyâm (A.) [ التيام ] yara iyileşmesi. iltizâm (A.) [ 1 [ التزام .gerekli görme. 2.taraf tutma. iltizâz (A.) [ التذاذ ] lezzet alma. ilzâm (A.) [ الزام ] susturma. îmâ (A.) [ ایما ] dolaylı anlatım işaret. îmâ etmek işaret etmek göstermek. imâd (A.) [ عماد ] direk. imâl etmek yapmak. imâle (A.) [ اماله ] kısa heceyi uzun okuma. imâm (A.) [ 1 [ امام .namaz kıldıran. 2.önder lider. 3.Hz. Ali’nin soyundan gelen. îmân (A.) [ ایمان ] inanma. iman etmek inanmak. imâret (A.) [ 1 [ عمارت .aşevi. 2.bayındırlık. imdâd (A.) [ امداد ] yardım isteme imdat. imhâ (A.) [ 1 [ امحا .yok etme. 2.yok edilme. imhâ edilmek yok edilmek. imhâ etmek yok etmek. imkân (A.) [ امکان ] olanak. imlâ (A.) [ 1 [ املا .doldurma. 2.yazı bilgisi. 3.yazı imrâr (A.) [ امرار ] geçirme. imsâk (A.) [ امساک ] orucun başlangıç saati. imsâkiyye (A.) [ امساکيه ] oruca başlama ve oruç açma saatlerini gösteren çizelge. imtidad etmek uzanmak. imtihân (A.) [ 1 [ امتحان .sınav. 2.deneme. imtinâ (A.) [ امتناع ] kaçınma. imtinâ etmek kaçınmak geri durmak. imtisâl (A.) [ 1 [ امتثال .boyun eğme. 2.verilen işi yapma. imtiyâz (A.) [ 1 [ امتياز .ayrıcalık. 2.kapitülasyon. imtizâc (A.) [ امتزاج ] uyuşma uzlaşma. imtizâc etmek uyuşmak uzlaşmak. în (F.) [ این ] bu. in’âm (A.) [ 1 [ انعام .bağış ihsan. 2.bahşiş. in’ikâd (A.) [ 1 [ انعقاد .bağlanma. 2.toplanma. in’ikâs (A.) [ اهعکاس ] yanıyma. in’itâf (A.) [ 1 [ انعطاف .bükülme. 2.dönme. in’itâf etmek çevrilmek dönmek. inâd (A.) [ عناد ] inat. inân (A.) [ عنان ] dizgin. inâre (A.) [ اناره ] aydınlatma. inâyât (A.) [ عنایات ] iyilikler. inâyet (A.) [ عنایت ] iyilik. incizâb (A.) [ انجذاب ] cazibeye kapılma. ind (A.) [ 1 [ عند .kat. 2.görüş. 3.yan. indî (A.) [ عندی ] kişisel kişinin kendi kanısına dayanan. indifâ (A.) [ اندفاع ] püskürme. indifâ etmek püskürmek. ineb (A.) [ عنب ] üzüm. infâk (A.) [ انفاق ] geçindirme nafakalandırma. infâz (A.) [ انفاذ ] uygulama yerine getirme yapma. infiâl (A.) [ انفعال ] kırılma gücenme. infikâk (A.) [ انفکاک ] ayrılış. infilâk (A.) [ انفلاق ] patlama. infirâd (A.) [ انفراد ] bir başına kalma. infirâd ettirilmek bir başına bırakılmak. infisâl (A.) [ انفصال ] ayrılma. inhibât (A.) [ انهباط ] düşüş. inhidâm (A.) [ انهدام ] yıkılma. inhilâl (A.) [ 1 [ انحلال .çözülme ayrışma. 2.dağılma. inhimâk (A.) [ انهماک ] aşırı düşkünlük. inhinâ (A.) [ 1 [ انحنا .eğri yay. 2.kıvrılma bükülme yay şeklini alma. inhirâf (A.) [ انحراف ] sapma. inhiraf olunmak dönülmek. inhisâf (A.) [ 1 [ انخساف .ay tutulması. 2.gelişimini yitirmek parlaklığını kaybetmek. inhisâr (A.) [ انحصار ] tekel. inhitat (A.) [ انحطاط ] çöküş düşüş. inhizâm (A.) [ انهزام ] bozguna uğrama. inkâr (A.) [ انکار ] yadsıma reddetme. inkâr edilmek yadsınmak. inkâr etmek yadsımak. inkılâb (A.) [ 1 [ انقلاب .devrim. 2.değişim dönüşüm. inkılâb etmek dönüşmek. inkırâz bulmak tükenmek çökmek. inkıtâ (A.) [ انقطاع ] kesilme kesintiye uğrama. inkıyâd (A.) [ انقياد ] bağlanma boyun eğme. inkızâ (A.) [ انقضا ] geçip gitme. inkibâz (A.) [ انقباض ] kabızlık. inkirâz (A.) [ انقراض ] çökme tükeniş. inkisâm (A.) [ انقسام ] bölünme. inkisâm etmek bölünmek. inkisâr (A.) [ 1 [ انکسار .ilenme beddua etme. 2.kırılma. inkişâf (A.) [ 1 [ انکشاف .ortaya çıkma. 2.gelişim gelişme. inkişaf bulmak gelişmek. inkişaf etmek gelişmek. insâf (A.) [ انصاف ] acıma. insânî (A.) [ 1 [ انسانی .insanlık. 2.insan ile ilgili. insaniyu’l-merkez (A.) [ انسانی المرکز ] insan merkezli. insâniyyet (A.) [ انسانيت ] insanlık. insibab etmek dökülmek. insicâm (A.) [ انسجام ] düzen sıra. insiyâk (A.) [ انسياق ] içgüdü. insiyâkî (A.) [ انسياقی ] içgüdüsel. insücin (A.) [ انس و جن ] insanlar ve cinler. inşâ (A.) [ 1 [ انشا .yapma. 2.güzel yazı yazma. 3.kompozisyon. inşiâb (A.) [ 1 [ انشعاب .bölünme. 2.dallanma. inşikâk (A.) [ انشقاق ] yarılma bölünme. inşikâk etmek yarılmak bölünmek. inşirâh (A.) [ انشراح ] açılma ferahlama. intâc (A.) [ 1 [ انتاج .sonuçlandırma. 2.doğurma. intâc etmek 1.sonuçlandırmak. 2.doğurmak. intâk (A.) [ انطاق ] konuşturma. intânî (A.) [ انتانی ] mikroplu. intibâ (A.) [ 1 [ انطباع .izlenim. 2.basılma. intibâh (A.) [ انتباه ] uyanış. intibâk (A.) [ انطباق ] uyum. intifâ (A.) [ انطفا ] ateşin sönmesi. intifâ’ (A.) [ انتفاع ] yararlanma. intihâ (A.) [ 1 [ انتها .son. 2.sona erme. intihâb (A.) [ 1 [ انتخاب .seçme. 2.seçilme. 3.seçim. intihâb edilmek seçilmek. intihab eylemek seçmek. intihâbât (A.) [ انتخابات ] seçimler. intihâl (A.) [ انتحال ] bir başkasının eserini sahiplenme. intihâr (A.) [ انتحار ] kendini öldürme canına kıyma. intihâr etmek kendini öldürmek canına kıymak. intikâd (A.) [ انتقاد ] eleştiri tenkit. intikâl (A.) [ 1 [ انتقال .göçme taşınma. 2.kavrama. 3.miras geçmesi. intikal etmek geçmek intikâm (A.) [ انتقام ] öc. intikam almak öc almak. intikâmcû (A.-F.) [ انتقام جو ] intikamcı. intisâb (A.) [ 1 [ انتساب .bir yere mensup olma. 2.bir yere bağlanma bir yerde çalışmaya başlama. intişâr (A.) [ 1 [ انتشار .yayılma. 2.yayınlanma. 3.üreme. intişâr etmek 1.yayılmak. 2.yayınlanmak. intizâ’ (A.) [ انتزاع ] söküp alma. intizâm (A.) [ انتظام ] düzen. intizamperver (A.-F.) [ انتظام پرور ] düzeni seven düzenli tertipli. intizâr (A.) [ انتظار ] bekleme bekleyiş. intizâr etmek beklemek. inzâl (A.) [ انزال ] indirme. inzibât (A.) [ انضباط ] zapturapt altında bulunma düzen. inzimâm (A.) [ انضمام ] eklenme. inzivâ (A.) [ انزوا ] köşesine çekilme tek başına yaşama. inzivagâh (A.-F.) [ انزواگاه ] köşeye çekilme yeri inziva yeri. irâ’e (A.) [ ارائه ] gösterme. irâ’e etmek göstermek. îrâd (A.) [ 1 [ ایراد .getirme söyleme. 2.gelir kazanç. irâde (A.) [ 1 [ اراده .istek. 2.buyruk. irâdet (A.) [ ارادت ] isteme istek. îrânî (F.) [ ایرانی ] İranlı. ircâ’ (A.) [ ارجاع ] eski haline döndürme çevirme. ircâ’ etmek döndürmek çevirmek. irfân (A.) [ 1 [ عرفان .bilme. 2.kültür. irfanperver (A.-F.) [ عرفان پرور ] kültürlü. irs (A.) [ 1 [ ارث .miras. 2.soyaçekim kalıtım. irsâl (A.) [ ارسال ] gönderme. irsen (A.) [ ارثا ] kalıtımsal miras yoluyla. irsî (A.) [ ارثی ] kalıtımsal. irsiyyet (A.) [ ارثيت ] kalıtımsallık irsîlik. irşâd (A.) [ ارشاد ] hidayete erdirme doğru yolu gösterme. irşâd etmek hidayete erdirmek doğru yolu göstermek. irtiâş (A.) [ ارتعاش ] titreme. irtibât (A.) [ ارتباط ] bağlantı ilişki ilgi. irticâ (A.) [ 1 [ ارتجاع .geriye dönüş. 2.gericilik. irticakâr (A.-F.) [ ارتجاعکار ] gerici. irticâlen (A.) [ ارتجالا ] düşünmeden söyleyerek. irtidâd (A.) [ ارتداد ] dinden çıkma. irtifâ (A.) [ ارتفاع ] yükseklik. irtihâl (A.) [ 1 [ ارتحال .göçme. 2.ölüm. irtihâl etmek ölmek. irtikâ (A.) [ 1 [ ارتقا .yükselme. 2.yüksek mevkiye gelme. irtikâb (A.) [ ارتکاب ] suç işleme. irtisam etmek resmedilmek izi düşmek. irtişâ (A.) [ ارتشا ] rüşvet yeme. irtizâk (A.) [ ارتزاق ] rızıklanma. irzâ (A.) [ ارضا ] ikna etme razı etme. irzâ’ (A.) [ ارضاع ] emzirme süt verme. is’âd (A.) [ اصعاد ] yükseltme. is’âd etmek yükseltmek çıkartmak. is’âd olunmak yükseltilmek. is’af olunmak yerine getirilmek. is’âr (A.) [ اسعار ] fiyat belirleme. isâbet (A.) [ اصابت ] rastgelme. 2.tutarlılık. isâet (A.) [ اسائت ] kötülük etme. îsâl (A.) [ ایصال ] kavuşturma ulaştırma. isâl etmek ulaştırmak. isâle (A.) [ اساله ] akıtma. isbât (A.) [ اثبات ] kanıtlama. isbât -ı vücûd etmek bir yerde bulunmak varlığını göstermek. îsevî (A.) [ عيسوی ] Hıristiyan. îseviyyet (A.) [ عيسویت ] Hıristiyanlık. isfenc (F.) [ اسفنج ] sünger. ishâl (A.) [ اسهال ] sürgün cırcır olma. iskân (A.) [ 1 [ اسکان .yerleştirme. 2.yerleştirilme. iskân edilmek yerleştirilmek. iskân etmek yerleştirmek. iskat (A.) [ اسقاط ] düşürme. iskât (A.) [ اسکات ] susturma. iskât etmek susturmak. islâm (A.) [ 1 [ اسلام .müslümanlık. 2.müslüman. islâmiyyet (A.) [ اسلاميت ] müslümanlık. ism (A.) [ اسم ] ad. ismet (A.) [ 1 [ عصمت .masumluk. 2.haramdan kaçınma. isnâ’aşer (A.) [ اثنی عشر ] oniki. isnâd (A.) [ 1 [ اسناد .dayama yükleme. 2.iftira. isneyn (A.) [ اثنين ] pazartesi. isrâf (A.) [ اسراف ] savurganlık. istî’âb (A.) [ استيعاب ] kapasite alım gücü sığıdırma. isti’câl (A.) [ استعجال ] aceleci davranış. isti’fâ (A.) [ 1 [ استعفا .affını isteme. 2.görevinden ayrılma. isti’kâf (A.) [ اسعکاف ] bir yere kapanma. isti’lâm (A.) [ استعلام ] bilgi isteme. isti’mâl (A.) [ 1 [ استعمال .kullanma. 2.kullanılma. 3.yapılma. isti’mâl edilmek kullanılmak. isti’mâl etmek kullanmak. istiâne (a.) [ استعانه ] yardım isteme. istiâne olunmak yardım istenmek. istib’âd (A.) [ استبعاد ] uzak görme. istibdâd (A.) [ استبداد ] baskı rejimi. istibdâdkâr (A.-F.) [ استبدادکار ] baskıcı. isticâbet (A.) [ استجابت ] kabul edilme. isticvâb etmek sorgulamak. istid’â (A.) [ 1 [ استدعا .dilekçe. 2.yalvararak isteme. istid’ânâme (A.-F.) [ استدعانامه ] dilekçe. istîdâd (A.) [ استعداد ] yetenek. istidlâl (A.) [ استدلال ] delil ile hüküm çıkarma akıl yürütme delillerin ışığında yargıda bulunma. istifâdebahş (A.-F.) [ استفاده بخش ] yararlı. istifhâm (A.) [ 1 [ استفهام .sorma. 2.soru işareti. istifrâğ (A.) [ استفراغ ] kusma. istifrâğ etmek kusmak. istifsâr etmek açıklama istemek. istigâse (A.) [ استغاثه ] yardım isteme. istiğnâ (A.) [ 1 [ استغنا .kimseye muhtaç olmama. 2.eyvallah etmeme. 3.tokgözlülük. istiğrâk (A.) [ 1 [ استغراق .dalma gömülme. 2.boğulma. 3.kendinden geçme. istihâle (A.) [ 1 [ استحاله .başkalaşım değişim. 2.imkansızlık. istihâre (A.) [ استخاره ] bir işin nasıl sonuçlanacağını anlamak için ibadetten sonra uykuya yatma. istihâse (A.) [ استحاثه ] fosilleşme. istihbâr (A.) [ استخبار ] duyum haber alma. istihbârât (A.) [ استخبارات ] duyumlar haber almalar. istihdâf (A.) [ استهداف ] hedef edinme. istihdaf eylemek hedef edinmek. istihdâm (A.) [ استخدام ] hizmete alma. istihfâf (A.) [ استخفاف ] hafife alma küçümseme. istihfâfkâr (A.-F.) [ استخفافکار ] hafife alan küçümseyen. istihfafkârlık (A.-F.-T.) küçümseme hafife alma. istihkak (A.) [ 1 [ استحقاق .hak etme. 2.hak edilmiş şey. istihkâm (A.) [ 1 [ استحکام .sağlamlık. 2.siper. istihkâr (A.) [ استحقار ] aşağılama. istihlâk (A.) [ استهلاک ] tüketim. istihlâk etmek tüketmek harcamak. istihmâm (A.) [ استحمام ] banyo yapma yıkanma. istihrâc (A.) [ 1 [ استخراج .çıkarma. 2.hüküm çıkarma. 3.anket. istihrâc etmek çıkarmak. istihsâl (A.) [ 1 [ استحصال .elde etme. 2.elde edilme. 3.üretim. istihsân (A.) [ استحسان ] güzel bulma beğenme. istihyâ (A.) [ استحيا ] utanma. istihzâ (A.) [ استهزا ] alay. istihzâ etmek alay etmek. istihzâr (A.) [ 1 [ استحضار .hazırlama. 2.hazırlanma. 2.huzura çağırma. istikâmet (A.) [ 1 [ استقامت .doğruluk. 2.dürüstlük. 3.yön. istikamet vermek yön vermek. istikbâh (A.) [ استقباح ] ayıplama. istikbâl (A.) [ 1 [ استقبال .karşılama. 2.gelecek. 3.kıbleye dönme. istikbal etmek karşılamak. istikbâr (A.) [ استکبار ] büyüklenme. istikfâf (A.) [ استکفاف ] yetinme. istiklâl (A.) [ استقلال ] bağımsızlık. istikmâl (A.) [ استکمال ] tamamlama. istikrâh (A.) [ استکراه ] iğrenme tiksinme. istikrâh etmek iğrenmek tiksinmek. istikrâr (A.) [ استقرار ] kararlılık. istikrâz (A.) [ استقراض ] borçlanma. istikşâf (A.) [ استکشاف ] keşif çalışması yapma. istîlâ (A.) [ استيلا ] yayılma ele geçirme. istîlâ etmek yayılmak ele geçirmek. istilzâm (A.) [ استلزام ] gerekme gerektirme. istilzâm etmek gerekmek gerektirmek. istilzâm eylemek gerektirmek. istimâ’ (A.) [ استماع ] dinleme kulak verme. istimâ’ etmek kulak vermek dinlemek. istimdâd (A.) [ استمداد ] yardım isteme. istimhâl (A.) [ استمهال ] ek süre isteme. istimlâk (A.) [ استملاک ] kamulaştırma. istimlâk edilmek kamulaştırılmak. istimlâk etmek kamulaştırmak. istimnâ’ (A.) [ استمناء ] mastürbasyon. istimrâr (A.) [ استمرار ] süreklilik. istinâd (A.) [ 1 [ استناد .dayanma. 2.güvenme. istinâd etmek dayanmak. istinâden (A.) [ 1 [ استنادا .dayanarak. 2.güvenerek. istinadgâh (A.-F.) [ استنادگاه ] dayanak. istînâf (A.) [ استيناف ] üst mahkemeye başvurarak alt mahkemenin kararının feshini isteme. istinbât (A.) [ استنباط ] anlam çıkarma hüküm çıkarma. istinkâf (A.) [ استنکاف ] çekimserlik. istinkâf etmek çekimser kalmak. istinşâk (A.) [ استنشاق ] buruna su çekme. istintâk (A.) [ استنطاق ] sorgulama. istintâk etmek sorgulamak sorguya çekmek. istirâhat (A.) [ استراحت ] dinlenme. istirâhat etmek dinlenmek. istirâk-ı sem’ etmek kulak misafiri olmak. istirdâd (A.) [ استرداد ] geri isteme geri alma. istirdâd edilmek geri alınmak. istirdâd etmek geri almak. istirhâm (A.) [ استرحام ] rica etme yalvararak isteme. istirhâm etmek rica etmek yalvararak istemek. istirhamkâr (A.-F.) [ استرحامکار ] yalvarırcasına. istirkab etmek çekememek. istiskâ (A.) [ 1 [ استسقا .yağmur duasına çıkma. 2.vücutta su toplanması. istiskâl (A.) [ استثقال ] hoş karşılamama yüz vermeme. istisnâ (A.) [ استثنا ] kural dışı. istisnâ’î (A.) [ استثنائی ] kural dışı. istişâre (A.) [ استشاره ] danışma. istişâre etmek danışmak. istişhâd (A.) [ 1 [ استشهاد .kanıt gösterme. 2.örnek verme. istişhâd yapmak örnek vermek. istitâat (A.) [ استطاعت ] güç. istitâr (A.) [ استتار ] örtünme. istitrâden (A.) [ استطرادا ] sırası gelmişken. istivâ (A.) [ 1 [ استوا .eşitlik. 2.düzlük. istiz’âf (A.) [ استضعاف ] zayıf düşürme zayıf görme. istîzâh (A.) [ استيضاح ] gensoru. istîzân (A.) [ استيذان ] izin isteme. isyân (A.) [ عصيان ] başkaldırı. îş (A.) [ 1 [ عيش .yaşama. 2.eğlenme gününü gün etme. iş’âr (A.) [ اشعار ] bildirme gösterme. işâa (A.) [ اشاعه ] duyurma yayma. işârât (A.) [ اشارات ] işaretler. işâret (A.) [ 1 [ اشارت .gösterme. 2.alamet. 3.iz. işâreten (A.) [ اشارة ] işaret ederek. işbâ’ (A.) [ 1 [ اشباع .doyurma. .doldurma. işgâl (A.) [ 1 [ اشغال .meşgul etme. 2.ele geçirme. işgal etmek 1.meşgul etmek. 2.ele geçirmek. işhâd (A.) [ اشهاد ] tanık getirme. işkence (F.) [ اشکنجه ] acı verme eziyet etme. işmi’zâz (A.) [ 1 [ اشمئزاز .surat ekşitme. 2.ürperme. işrâk (A.) [ 1 [ اشراق .doğma. 2.aydınlatma. işrâkî (A.) [ اشراقی ] Pisagorcu. işret (A.) [ 1 [ عشرت .içki. 2.içki alemi. işrîn (A.) [ عشرین ] yirmi. iştiâl (A.) [ اشتعال ] alevlenme yalazlanma parlama tutuşma. iştibâh (A.) [ اشتباه ] kuşkuya düşme. iştigâl (A.) [ اشتغال ] uğraşı. iştigâl etmek uğraşmak meşgul olmak. iştihâ (A.) [ اشتها ] iştah. iştihâengîz (A.) [ اشتها انگيز ] iştah açıcı iştah verici. iştihâr (A.) [ اشتهار ] meşhur olma. iştihâr etmek meşhur olmak. iştikâk (A.) [ اشتقاق ] türeme. iştimâl (A.) [ اشتمال ] kapsama. iştirâ (A.) [ اشترا ] satın alma. iştirâ etmek satın almak. iştirâk (A.) [ 1 [ اشتراک .katılım. 2.ortaklık. iştirâkiyye (A.) [ اشتراکيه ] komünizm. iştiyâk (A.) [ اشتياق ] şevklenme şevk duyma. îşü nûş etmek yiyip içmek gününü gün etmek. işve (A.) [ عشوه ] cilve naz eda. işvebâz (A.-F.) [ عشوه باز ] işveli. işveger (A.-F.) [ عشوه گر ] işveli. işvekâr (A.-F.) [ عشوه کار ] işveli şivekâr. it’âm (A.) [ اطعام ] doyurma yemek verme. itâat (A.) [ اطاعت ] uyma boyun eğme. itâat etmek uymak boyun eğmek. itâb (A.) [ عتاب ] azarlama paylama çıkışma. itâle (A.) [ اطاله ] uzatma. itbâ (A.) [ اتباع ] tabi kılma. itfâ (A.) [ اطفا ] söndürme. itfâ etmek söndürmek. itfâiyye (A.) [ اطفائيه ] yangın söndürme teşkilatı. ithâf (A.) [ 1 [ اتحاف .hediye etme. 2.eser sahibinin eserini birine veya bir kuruluşa manen hediye etmesi. ithâm (A.) [ اتهام ] suçlama töhmet altında bırakma. itham etmek suçlamak. itibâr (A.) [ اعتبار ] saygınlık. itibar etmek 1.değerlendirmek dikkate almak. itibâren (A.) [ اعتبارا ] –den beri. itibârî (A.) [ 1 [ اعتباری .göz kararı. 2.var sayılan. itibariyle (A.-T.) bakımından. itidâl (A.) [ اعتدال ] denge ölçülü olma. itikâd (A.) [ اعتقاد ] inanç. itikâd etmek inanmak. itikâdât (A.) [ اعتقادات ] inançlar. itikadiyât (A.) [ اعتقادیات ] inançla ilgili şeyler. itikadperverlik (A.-F.-T.) inanç besleme. itilâf (A.) [ 1 [ ائتلاف .uzlaşma görüş birliğine varma. 2.alışma. itilafkâr (A.-F.) [ ائتلافکار ] uzlaştırıcı birleştirici. itimâd (A.) [ اعتماد ] güven. itimâd edilmek güvenilmek. itimâd etmek güvenmek. itimâden (A.) [ اعتمادا ] güvenerek. itimâdnâme (A.-F.) [ اعتمادنامه ] güven mektubu. itinâ (A.) [ اعتنا ] özen. itinâ edilmek özen gösterilmek. itinâ etmek özen göstermek. itinakâr (A.-F.) [ اعتناکار ] özen gösteren itinalı. itirâf (A.) [ 1 [ اعتراف .sakladığı şeyi söyleme. 2.hakkın verme. itisâf (A.) [ اعتساف ] yolsuzluk. itiyâd (A.) [ اعتياد ] alışkanlık. itiyâd kesb etmek alışkanlık kazanmak. itizâm -ı mâ lâ yelzem [ التزام ما لا یلزم ] abesle iştigal etmek. itkân (A.) [ 1 [ اتقان .emin olma. 2.sağlamlaştırma. itlâf (A.) [ اتلاف ] öldürme telef etme ortadan kaldırma. itmâm (A.) [ اتمام ] tamamlama bitirme. itmâm edilmek tamamlanmak bitirilmek. itmâm etmek tamamlamak bitirmek. itmînân (A.) [ اطمينان ] emin olma kendine güvenme. ittibâ (A.) [ اتباع ] uyma izleme. ittibâ etmek uymak izlemek. ittibâen (A.) [ اتباعا ] u***** izleyerek ardından giderek. ittifâk (A.) [ اتفاق ] birleşme. ittifâken (A.) [ اتفاقا ] tesadüfen rastgele. ittifâkî (A.) [ اتفاقی ] tesadüfî. ittihâd (A.) [ اتحاد ] birlik. ittihâd -ı islâm [ اتحاد اسلام ] panislamizm. ittihâm (A.) [ اتهام ] töhmet altında kalma. ittihâz (A.) [ 1 [ اتخاذ .alma. 2.kabul etme. 3.kullanma. 4.değerlendirme. ittihâz edilmek 1.alınmak. 2.kabul edilmek. 3.kullanılmak. 4.değerlendirilmek. ittihâz etmek 1.almak. 2.kabul etmek. 3.kullanmak. 4.değerlendirmek. ittikâ (A.) [ اتکا ] dayanma yaslanma. ittikâ etmek dayanmak yaslanmak. ittisâ (A.) [ 1 [ اتساع .genişlik. 2.genişleme. ittisâl (A.) [ 1 [ اتصال .birleşme kavuşma. 2.bitişik. ityân (A.) [ اتيان ] getirme. ivaz (A.) [ عوض ] karşılık bedel. ivazan (A.) [ عوضا ] karşılığında karşılık olarak. iyâbüzihâb (A.) [ عياب و ذهاب ] gidiş geliş. iyâl (A.) [ عيال ] hanım eş. iyân (A.) [ عيان ] açık ayan beyan. iz’âc etmek rahatsız etmek. iz’âf (A.) [ اضعاف ] zayıflatma. iz’ân (A.) [ 1 [ اذعان .kavrayış. 2.terbiye. iz’ân etmek akıl etmek. izâbe (A.) [ اذابه ] eritme. izâe (A.) [ اضائه ] aydınlatma. izâfe (A.) [ اضافه ] ekleme. izâfet (A.) [ 1 [ اضافت .ilgi bağ. 2.tamlama. izâfeten (A.) [ اضافة ] ek olarak yanı sıra. izâfî (A.) [ اضافی ] göreceli. izâfiyyet (A.) [ اضافيت ] görecelilik. îzâh (A.) [ ایضاح ] açıklama. îzâh edilmek açıklanmak. îzâh etmek açıklamak. îzâhât (A.) [ ایضاحات ] açıklamalar. îzâhât vermek açıklamada bulunmak açıklama yapmak. îzâhen (A.) [ ایضاحا ] açıkla*****. izâle (A.) [ 1 [ ازاله .yok etme. 2.giderme. izâle edilmek 1.yok edilmek. 2.giderilmek. izâle etmek 1.yok etmek. 2.gidermek. izâm (A.) [ عظام ] büyükler ulular. izâr (A.) [ ازار ] peştemal. izâr (A.) [ عذار ] yanak. izdihâm (A.) [ ازدحام ] aşırı kalabalık aşırı yığılma. izdivâc (A.) [ ازدواج ] evlilik. izdiyâd (A.) [ ازدیاد ] artış çoğalma. îzed (F.) [ ایزد ] Tanrı. izhâr (A.) [ اظهار ] gösterme. izhâr etmek göstermek belli etmek açığa vurmak. izin (A.) [ اذن ] izin. izkâr (A.) [ اذکار ] zikretme dile getirme hatırlatma. izlâl (A.) [ اذلال ] alçaltma. izmihlâl (A.) [ اضمحلال ] yok olma. izn (A.) [ اذن ] izin. izz (A.) [ 1 [ عز .değer. 2.yücelik. izzet (A.) [ 1 [ عزت .değer. 2.yücelik. 3.saygı. J jâj (F.) [ ژاژ ] anlamsız söz zırva. jâjhây (F.) [ ژاژخای ] boşboğaz zevzek. jâle (F.) [ ژاله ] çiy şebnem. jeng (F.) [ ژنگ ] pas. jengâr (F.) [ ژنگار ] pas. jerf (F.) [ ژرف ] derin. jerfâ (F.) [ ژرفا ] derinlik. jerfbîn (F.) [ ژرف بين ] ayrıntılı düşünen dikkatli. jinde (F.) [ 1 [ ژنده .yırtık eski. 2.yamalı hırka. jindepûş (F.) [ 1 [ ژنده پوش .yamalı hırka giyen. 2.derviş. jiyân (F.) [ 1 [ ژیان .kükremiş. 2.kızgın. jülîde (F.) [ ژوليده ] dağınık karışık. K ka’b (A.) [ 1 [ کعب .aşık kemiği. 2.tavla zarı. 3.küp. ka’r (A.) [ 1 [ قعر .derinlik. 2.çukur. 3.dip. kabâ (A.) [ قبا ] cübbe. kabahat (A.) [ قباحت ] suç kusur. kabâih (A.) [ قبائح ] suçlular kabahatliler. kabâil (A.) [ قبائل ] kâbileler. kabîh (A.) [ قبيح ] çirkin hoş olmayan. kâbil (A.) [ 1 [ قابل .mümkün. 2.yetenekli. kabîl (A.) [ قبيل ] gibi benzeri. kâbil olmak mümkün olmak elvermek. kâbile (A.) [ قابله ] ebe. kabîle (A.) [ قبيله ] boy kâbile. kâbil-i kıyas [ قابل قياس ] kıyaslanabilir karşılaştırılabilir. kâbiliyet (A.) [ قابليت ] yetenek. kâbiliyyât (A.) [ قابليات ] yetenekler. kâbin (F.) [ کابين ] mehir. kabir (A.) [ قبر ] mezar. kabl (A.) [ قبل ] önce. kablelmîlad (A.) [ قبل الميلاد ] milattan önce. kablettârih (A.) [ قبل التاریخ ] tarih öncesi. kablettarihî (A.) [ صبل التاریخی ] tarih öncesi. kabr (A.) [ قبر ] mezar kabir. kabristan (A.-F.) [ قبرستان ] mezarlık. kabul (A.) [ 1 [ قبول .kabul etme. 2.alma. kâbûs (A.) [ کابوس ] karabasan. kabz (A.) [ قبض ] tutma kavrama. kabza (A.) [ قبضه ] sap. kâc (F.) [ کاج ] çam. kad (A.) [ قد ] boy. kadd (A.) [ قد ] boy. kadeh (A.) [ 1 [ قدح .bardak. 2.içki kadehi. kadem (A.) [ 1 [ قدم .adım. 2.ayak. kademe (A.) [ 1 [ قدمه .basamak. 2.derece. kader (A.) [ قدر ] ilahî takdir. kadh (A.) [ قدح ] kötüleme kınama. kadı (A.) [ قاضی ] dinî yargıç. kadid (A.) [ 1 [ قدید .kurutulmuş et kadit. 2.canlı cenaze. kâdilkudât (A.) [ قاضی القضات ] başkadı. kadim (A.) [ قدیم ] eski. kadîmen (A.) [ قدیما ] eskiden. kâdir (A.) [ قادر ] güçlü. kadîr (A.) [ قدیر ] çok güçlü. kadirdân (A.-F.) [ قدردان ] değerbilir. kadirşinâs (A.-F.) [ قدرشناس ] değerbilir. kadirşinaslık (A.-F.-T.) değerbilirlik. kadr (A.) [ 1 [ قدر .değer. 2.şeref. 3.derece. kadrdân (A.-F.) [ قدردان ] değerbilir. kadrşinâs (A.-F.) [ قدرشناس ] değerbilir. kafâ (A.) [ قفا ] baş. kafes (F.) [ 1 [ قفس .kafes. 2.pencere kafesi. kâffe (A.) [ کافه ] tümü hepsi. kâfi (A.) [ کافی ] yeterli. kâfile (A.) [ 1 [ قافله .kervan. 2.topluluk kafile. kafiyeperdâz (A.-F.) [ قافيه پرداز ] şair. kâğıd (F.) [ کاغد ] kağıt. kâh (F.) [ کاخ ] köşk kasır. kâh (F.) [ کاه ] saman. kahbe (A.) [ 1 [ قحبه .fahişe 2.alçak namussuz. kâhgil (F.) [ کاهگل ] sıva. kahhar (A.) [ قهار ] kahredici. kahır (A.) [ 1 [ قهر .yok etme. 2.çok üzülme. kâhil (A.) [ کاهل ] tembel. kâhin (A.) [ کاهن ] gaipten haber veren kehanette bulunan. kâhir (A.) [ قاهر ] kahreden yok eden. kahpe (A.) [ 1 [ قحبه .fahişe. 2.alçak namussuz. kahr (A.) [ 1 [ قهر .yok etme. 2.çok üzülme. kahraman (F.) [ قهرمان ] yiğit kahrübâ (A.) [ کاهربا ] kehribar. kaht (A.) [ قحط ] kıtlık. kahve (A.) [ قهوه ] kahve. kâid (A.) [ قائد ] komutan. kâide (A.) [ 1 [ قاعده .kural. 2.temel esas. kâideten (A.) [ قاعدة ] kural olarak esas itibarıyla. kâil (A.) [ 1 [ قائل .söyleyen. 2.razı olan. kâil olmak razı olmak. kâim (A.) [ 1 [ قائم .ayakta. 2.yerine geçen. 3.dik. kâim olmak (A.-T.) yerine geçmek. kâime (A.) [ 1 [ قائمه .kağıt para. 2.ferman. kâimmakam (A.) [ 1 [ قائم مقام .kaymakam. 2.yerine geçen. kâin (A.) [ کائن ] bulunan yer alan. kâinât (A.) [ 1 [ کائنات .evren. 2.dünya. kâkül (F.) [ کاکل ] perçem. kâl (A.) [ قال ] söz laf. kal’ (A.) [ قلع ] koparma sökme. kal’a (A.) [ قلعه ] kale kâlâ (F.) [ 1 [ کالا .mal. 2.kumaş. kalb (A.) [ 1 [ قلب .yürek. 2.gönül. kalb (A.) [ قلب ] değiştirme. kalb etmek dönüştürmek değiştirmek. kalbî (A.) [ 1 [ قلبی .yürekten. 2.kalp ile ilgili. kalbüd (F.) [ 1 [ کالبد .beden. 2.kalıp. 3.kireç kalıpı. kalbzen (A.-F.) [ قلب زن ] kalpazan. kalem (A.) [ 1 [ قلم .kalem. 2.keski. 3.büro. kalemkârî (A.-F.) [ 1 [ قلمکاری .nakkaşlık. 2.kalem işi. kalemrev (A.-F.) [ قلمرو ] ülke diyar topraklar. kâlıb (A.) [ 1 [ قالب .kalıp. 2.beden. kalil (A.) [ قليل ] az. kallâş (A.) [ قلاش ] kalleş. kalyân (F.) [ قليان ] nargile. kâm (F.) [ 1 [ کام .damak. 2.arzu. kamer (A.) [ قمر ] ay. kameriyye (A.) [ قمریه ] çardak. kâmet (A.) [ قامت ] boy. kâmil (A.) [ 1 [ کامل .tam. 2.olgun. 3.bilgili. kâmilen (A.) [ کاملا ] tamamen büsbütün tümüyle. kamîs (A.) [ قميص ] gömlek. kâmkâr (F.) [ کامکار ] mutlu. kamus (A.) [ قاموس ] sözlük. kâmyâb (F.) [ کامياب ] mutlu. kân (F.) [ 1 [ کان .maden ocağı. 2.yurt ocak. kanâat (A.) [ قناعت ] yetinme. kanaat etmek yetinmek. kanât (A.) [ قنات ] yeraltı su kanalı. kand (A.) [ قند ] şeker. kâni (A.) [ قانع ] yetinen kanaat eden. kâni etmek ikna etmek. kâni olmak ikna olmak. kannâd (A.) [ قناد ] şekerci. kantar (A.) [ قنطار ] baskül. kanun (A.) [ 1 [ قانون .yasa. 2.yol yordam. kânûn (A.) [ 1 [ کانون .ocak. 2.mangal. 3.Aralık ve Ocak ayları. kanunî (A.) [ 1 [ قانونی .yasal. 2.kanun çalan. 3.yasa koyucu. kâr (F.) [ کار ] iş. kâr etmek işlemek tesir etmek. karâbet (A.) [ قرابت ] yakınlık akrabalık. karâin (A.) [ قرائن ] ipuçları karineler. karar (A.) [ 1 [ قرار .durma. 2.devamlılık. 3.yeterli ölçü. karargîr (A.-F.) [ قرارگير ] karar verilmiş. karargîr olmak karara bağlanmak. kârbân (F.) [ کاربان ] kervan. kârd (F.) [ کارد ] bıçak. kârdân (F.) [ کاردان ] işbilir. kârgâh (F.) [ کارگاه ] işlik iş yeri. kârger (F.) [ کارگر ] işçi. karha (A.) [ قرحه ] yara. kârhane (F.) [ 1 [ کارخانه .fabrika. 2.işlik. kâr-ı kadim [ کار قدیم ] eski el işi. kâri’ (A.) [ قارء ] okuyucu. kâri’în (A.) [ قارئين ] okuyucular. kâria (A.) [ قارئه ] bayan okuyucu. karîb (A.) [ قریب ] yakın. karîben (A.) [ قریبا ] yakında. karîha (A.) [ قریحه ] düşünme gücü. karin (A.) [ 1 [ قرین .yakın. 2.eş dost. karîne (A.) [ قرینه ] ipucu. kâriz (F.) [ کاریز ] yeraltı su kanalı. karn (A.) [ 1 [ قرن .boynuz. 2.yüzyıl. kârşinâs (F.) [ کارشناس ] uzman işten anlayan. karûre (A.) [ قاروره ] idrar şişesi ördek. kârvan (F.) [ کاروان ] kervan. karvanserây (A.) [ کاروان سرای ] kervansaray. karye (A.) [ قریه ] köy. karz (A.) [ قرض ] borç. kârzâr (F.) [ کارزار ] savaş. kasab (A.) [ 1 [ قصب .şeker kamışı. 2.nefes borusu. 3.ince keten. kasaba (A.) [ قصبه ] kasaba. kasâid (A.) [ قصائد ] kasideler. kasâvet (A.) [ 1 [ قساوت .katılık sertlik. 2.keder. kasd (A.) [ 1 [ قصد .kasıt. 2.dövme. kasden (A.) [ قصدا ] kasıtlı olarak. kâse (F.) [ 1 [ کاسه .çanak kâse. kâse-i ser [ کاسهء سر ] kafatası. kâselîs (F.) [ کاسه ليس ] çanak yalayıcı. kasem (A.) [ قسم ] yemin. kasır (A.) [ قصر ] köşk. kâsib (A.) [ کاسب ] kazanan. kâsid (A.) [ 1 [ قاصد .ulak. 2.kasteden. kaside (A.) [ قصيده ] kaside. kasîdeserâ (A.-F.) [ قصيده سرا ] kaside şairi. kasîr (A.) [ قصير ] kısa. kasr (A.) [ قصر ] kasır köşk. kassab (A.) [ قصاب ] kasap. kassar (A.) [ قصار ] çamaşırcı çırpıcı. kasvet (A.) [ 1 [ قسوت .katılık. 2.gönül darlığı. kasvet basmak gönlü daralmak. kâş (F.) [ کاش ] keşke. kâşâne (F.) [ 1 [ کاشانه .yuva. 2.mâlikâne. kâşî (F.) [ کاشی ] çini fayans. kâşif (A.) [ کاشف ] keşfeden. kâşki (F.) [ کاشکی ] keşke. kat’ (A.) [ 1 [ قطع .kesme. 2.kesilme kat’an (A.) [ قطعا ] kesinlikle. kat’en (A.) [ قطعا ] kesinlikle. kat’î (A.) [ قطعی ] kesin. kat’î sûrette kesin olarak kesinlikle. kat’iyet (A.) [ قطعيت ] kesinlik. kat’iyyen (A.) [ 1 [ قطعيا .kesinlikle. 2.asla. katarât (A.) [ قطرات ] damlalar. katf (A.) [ قطف ] devşirme. kâtıbeten (A.) [ قاطبة ] asla kesinlikle. kâti’ (A.) [ قاطع ] kesen kesici. kâtib (A.) [ کاتب ] yazıcı. kâtil (A.) [ قاتل ] öldüren. katil (A.) [ قتل ] öldürme. kâtip (A.) [ کاتب ] yazıcı. katl (A.) [ قتل ] öldürme katil. katre (A.) [ قطره ] damla. kavâfil (A.) [ قوافل ] kafileler. kavâid (A.) [ قواعد ] kurallar kâideler. kavânîn (A.) [ قوانين ] kanunlar. kavî (A.) [ قوی ] güçlü. kavim (A.) [ قوم ] topluluk ulus. kavis (A.) [ قوس ] yay. kaviyü’l-bünye (A.) [ قوی البنيه ] sağlam yapılı. 249 kavl (A.) [ قول ] söz. kavm (A.) [ قوم ] kavim topluluk. kavmî (A.) [ قومی ] kavme dayalı. kavmiyet (A.) [ قوميت ] kavimlik. kavs (A.) [ قوس ] yay. kay’ (A.) [ قی ء ] kusma. kayd (A.) [ 1 [ قيد .bağ. 2.zincir. 3.kayıt. kazâ (A.) [ 1 [ قضا .ilahî takdir. 2.kadılık. 3.kaza. 4.ilçe. kazâî (A.) [ قضائی ] yargı ile ilgili. kazârâ (A.-F.) [ قضارا ] tesadüfen. kazâyâ (A.) [ قضایا ] meseleler problemler. kâzî (A.) [ قاضی ] kadı. kâzib (A.) [ کاذب ] yalancı. kaziyye (A.) [ 1 [ قضيه .mesele. 2.önerme. ke’enlemyekün (A.) [ کأن لم یکن ] olmamışçasına yok sa*****. ke’s (A.) [ 1 [ کأس .çanak. 2.kadeh. kebed (A.) [ کبد ] karaciğer. kebîr (A.) [ کبير ] büyük. kebş (A.) [ کبش ] koç. kebûd (F.) [ کبود ] mavi. kebûter (F.) [ کبود ] güvercin. kec (F.) [ کج ] eğri. kecbîn (F.) [ کجبين ] şaşı. keçel (F.) [ کچل ] kel. kedd (A.) [ کد ] emek. keder (A.) [ 1 [ کدر .üzüntü. 2.bulanıklık. kedernâk (A.-F.) [ کدرناک ] üzüntülü kederli. kedhüda (F.) [ کدخدا ] kâhya. kedû (F.) [ کدو ] kabak. kef (F.) [ کف ] köpük. kefâlet (A.) [ کفالت ] kefillik. kefçe (F.) [ کفچه ] kepçe. kefel (A.) [ کفل ] kalça. kefere (A.) [ کفره ] kafirler. keff (A.) [ 1 [ کف .aya. 2.avuç. keffe (A.) [ کفه ] kefe. kefgîr (F.) [ کفگير ] kevgir. kefil (A.) [ کفيل ] kefil kefalet eden. kefş (F.) [ کفش ] ayakkabı. keftâr (F.) [ کفتار ] sırtlan. kefter (F.) [ کفتر ] güvercin. kehânet (A.) [ کهانت ] falcılık kahinlik. kehene (A.) [ کهنه ] kahinler. kehf (A.) [ کهف ] mağara. kehhâl (A.) [ 1 [ کحال .göze sürme çeken. 2.göz hekimi. kehkeşan (F.) [ کهکشان ] samanyolu. kej (F.) [ کژ ] eğik eğri. kejdüm (F.) [ کژدم ] akrep. kelâğ (F.) [ کلاغ ] karakarga kuzgun. kelâm (A.) [ کلام ] söz. kelâm-ı kadim [ کلام قدیم ] Kur’ân. kelâm-ı kibâr [ کلام کبار ] büyük insanların özlü sözleri. kelb (A.) [ کلب ] köpek. kelimât (A.) [ کلمات ] kelimeler sözcükler. kelime (A.) [ کلمه ] sözcük. kelle (F.) [ کله ] baş. kem (F.) [ کم ] az eksik. kemâbîş (F.) [ کمابيش ] az çok aşağı yukarı. kemâfissâbık (A.) [ کما فی السابق ] eskiden olduğu gibi. kemâkân (A.) [ کماکان ] eskiden olduğu gibi. kemâl (A.) [ کمال ] olgunluk mükemmellik. kemal-i dikkatle (A.-F.-T.) büyük bir dikkatle. kemâl-i ihtimâm ile büyük bir özenle. kemân (F.) [ 1 [ کمان .yay. 2.keman. kemânebrû (F.) [ کمان ابرو ] kaşı yay gibi olan sevgili. kemankeş (F.) [ کمانکش ] okçu yay çeken. kemâyenbağî (A.) [ کما ینبغی ] gerektiği gibi. kemend (F.) [ کمند ] kement. kemend-i zülf (F.) [ کمند زلف ] saçlarının kemendi. kemer (F.) [ کمر ] bel. kemerbend (F.) [ کمربند ]] bel kayışı. kemîn (F.) [ کمين ] pusu tuzak. kemmiyet (A.) [ کميت ] nicelik. kemmiyet (A.) [ کميت ] nicelik. kemter (F.) [ 1 [ کمتر .daha az. 2.değersiz. kemyâb (F.) [ کمياب ] az bulunur. kenâr (F.) [ 1 [ کنار .kıyı. 2.kenar yan. kenef (A.) [ 1 [ کنف .çevre. 2.sığınacak yer. kenîse (A.) [ کنيسه ] kilise. kenîz (F.) [ کنيز ] cariye. kenz (A.) [ کنز ] hazine. ker (F.) [ کر ] sağır. kerâhet (A.) [ کراهت ] iğrenme tiksinme. kerâmet (A.) [ 1 [ کرامت .cömertlik kerem. 2.velîlerin gösterdikleri olağandışı hal. kerân (F.) [ کران ] uç kıyı. kere (A.) [ کره ] kez. kerefs (F.) [ کرفس ] kereviz. kerem (A.) [ کرم ] cömertlik. kerem kılmak kerem etmek iyilik etmek. keremkâr (A.-F.) [ کرمکار ] cömert. kerhen (A.) [ کرها ] istemeyerek iğrenerek. kerîh (A.) [ کریه ] iğrenç. kerîm (A.) [ 1 [ کریم .cömert. 2.yüce. kerîme (A.) [ کریمه ] kız çocuk. kerkes (A.) [ کرکس ] akbaba. kerrât (A.) [ کرات ] defalar. kerre (A.) [ کره ] defa. kerûbî (A.) [ کروبی ] büyük melek. kervan (F.) [ کروان ] kafile kervan. kervansaray bk. karvanserây. kes (F.) [ کس ] kişi kimse. kesâd (A.) [ کساد ] sürümsüz kesat. kesâfet (A.) [ 1 [ کثافت .yoğunluk. 2.çokluk. kesâlet (A.) [ کسالت ] tembellik gevşeklik. kesb (A.) [ کسب ] çalışarak kazanma. kesbî (A.) [ کسبی ] çalışarak elde edilen. kese (F.) [ کيسه ] torba küçük torba. kesîf (A.) [ 1 [ کثيف .yoğun. 2.kalın. 3.koyu. kesîr (A.) [ کثير ] çok bol. kesîrü’l-istimâl (A.) [ کثيرالاستعمال ] çok kullanılan. kesret (A.) [ کثرت ] çokluk bolluk. kesretli (A.-T.) çok fazla. keşf (A.) [ کشف ] keşif bulma ortaya çıkarma. keşif (A.) [ کشف ] keşfetme bulma. keşkûl (F.) [ 1 [ کشکول .dilenci çanağı. 2.keşkül bir tür tatlı. keşmekeş (F.) [ کشمکش ] kargaşa çekişme. keştî (F.) [ کشتی ] gemi. keştîbân (F.) [ کشتيبان ] kaptan. ketif (A.) [ 1 [ کتف .omuz. 2.kürek kemiği. ketm (A.) [ کتم ] gizleme saklama. kettân (A.) [ کتان ] keten. ketûm (A.) [ کتوم ] sır saklayan ağzı sıkı. kevâkib (A.) [ کواکب ] yıldızlar. kevkeb (A.) [ کوکب ] yıldız. kevkebe (A.) [ کوکبه ] gösteriş. kevn (A.) [ کون ] varlık. kevser (A.) [ 1 [ کوثر .cennet. 2.cennetteki bir havuz. aaad (A.) [ کيد ] hile düzen. aaaf (A.) [ کيف ] aaaif afiyet. aaafe mâ ittafak (A.) [ کيف ما اتفق ] rastgele. aaafiyet (A.) [ کيفيت ] nitelik aaafiyyet (A.) [ کيفيت ] nitelik. aaahân (F.) [ کيهان ] dünya. aaavan (F.) [ کيوان ] Satürn Zuhal. kezâ (A.) [ کذا ] aynı şekilde böylece. kezâlik (A.) [ کذالک ] aynı şekilde. kezzâb (A.) [ کذاب ] çok yalancı. kıbâb (A.) [ قباب ] kubbeler. kıbel (A.) [ قبل ] taraf yön. kıble (A.) [ 1 [ قبله .Kâbe tarafı. 2.güney. 3.güney rüzgarı. kıbtî (A.) [ قبطی ] çingene. kıdem (A.) [ قدم ] eskilik. kıdve (A.) [ قدوه ] önder. kılâ’ (A.) [ قلاع ] kaleler. kıllet (A.) [ قلت ] azlık. kırâat (A.) [ قرائت ] okuma. kırâat etmek okumak. kırâathâne (A.-F.) [ 1 [ قرائت خانه . kahvehane. 2.okuma salonu. kıran (A.) [ 1 [ قران .yakınlaşma. 2.iki gezegenin aynı burçta birbirine yaklaşması. kırba (A.) [ قربه ] deriden yapılmış su kabı. kırtâsiye (A.) [ قرطاسيه ] kağıt işleri. kısas (A.) [ قصه ] kıssalar hikayeler. kısm (A.) [ قسم ] kısım bölüm. kısmen (A.) [ قسما ] bir kısmı. kısmet (A.) [ 1 [ قسمت .nasip pay. 2.bölme. kıssa (A.) [ 1 [ قصه .öykü fıkra. 2.olay. kıst (A.) [ 1 [ قسط .taksit. 2.parça. kıstas (A.) [ 1 [ قسطاس .ölçü. 2.terazi. kışr (A.) [ قشر ] kabuk. kıt’a (A.) [ قطعه ] parça. kıtal (A.) [ 1 [ قتال .savaş. 2.birbirini öldürme. kıyafet (A.) [ قيافت ] kılık görünüm. kıyâm (A.) [ 1 [ قيام .kalkma. 2.ayaklanma. kıyam etmek başkaldırmak isyan etmek ayaklanmak. kıyamet (A.) [ 1 [ قيامت .mahşer günü. 2.gürültü patırtı. kıyas (A.) [ قياس ] karşılaştırma mukayese. kıymet (A.) [ قيمت ] değer. kıymet vermek değer vermek. kıymetbilmez (A.-T.) değer bilmeyen. kıymetdar (A.-F.) [ قيمتدار ] değerli. kıyr (A.) [ قير ] katran zift. kıyye (A.) [ قيه ] okka. kibar (A.) [ کبار ] büyükler. kibr (A.) [ کبر ] büyüklük taslama şişinme. kifayet (A.) [ 1 [ کفایت .yeterli olma. 2.yararlılık. kifâyetsizlik (A.-T.) yetersizlik. kihâlet (A.) [ 1 [ کحالت .göz hekimliği. 2.sürmecilik. kîl (A.) [ قيل ] söz. kilâb (A.) [ کلاب ] köpekler. kîle (A.) [ کيله ] kile. kilîsa (F.) [ کليسا ] kilise. kilk (F.) [ کلک ] kamış kalem. kîlükâl (A.) [ قيل و قال ] dedikodu. kilye (A.) [ کليه ] böbrek. kimyâger (A.-F.) [ کيمياگر ] kimyacı. kimyevî (A.) [ کيميوی ] kimyasal. kinâyeâmîz (A.-F.) [ کنایه آميز ] kinayeli. kindar (F.) [ کيندار ] kinci. kînecû (F.) [ کينه جو ] kinci. kirâm (A.) [ 1 [ کرام .yüce kişiler. 2.cömertler. kirâren (A.) [ کرارا ] defalarca. kirbâs (A.) [ کرباس ] bez. kirm (F.) [ کرم ] kurt kurtçuk. kirm-i ebrîşem [ کرم ابریشم ] ipek böceği. kirm-i şebefruz [ کرم شب افروز ] ateş böceği. kîse (F.) [ 1 [ کيسه .torba kese. 2.para kesesi. kisve (A.) [ کسوه ] giysi. kisvet (A.) [ 1 [ کسوت .giysi. 2.güreşçi kisbeti. kîş (F.) [ کيش ] din. kişt (F.) [ کشت ] ekin. kiştzar (F.) [ کشتزار ] tarla. kişver (F.) [ کشور ] ülke. kişverküşâ (F.) [ کشورکشا ] fatih ülkeler alan. kitâb (A.) [ کتاب ] kitap. kitâbe (A.) [ 1 [ کتابه .mezar taşı yazısı. 2.yazıt. kitabhâne (A.-F.) [ کتابخانه ] kütüphane. kitmân (A.) [ کتمان ] sır saklama ketumluk. kitmân etmek saklamak. kiyâset (A.) [ کياست ] zekilik uyanıklık. kizb (A.) [ کذب ] yalan. köhne (F.) [ کهنه ] eski. kubh (A.) [ قبح ] çirkinlik. kubûr (A.) [ قبور ] mezarlar. kûçe (F.) [ کوچه ] sokak. kudât (A.) [ قضات ] kadılar. kûdek (F.) [ کودک ] çocuk. kudemâ (A.) [ قدما ] eskiler. kudret (A.) [ قدرت ] güç. kudsî (A.) [ قدسی ] kutsal. kudsiyân (A.-F.) [ قدسيان ] melekler. kudsiyet (A.) [ قدسيت ] kutsallık. kudsiyetşiken (A.-F.) [ قدسيت شکن ] kutsallığı bozan; kutsal olan şeylere karşı saygısız. kudûm (A.) [ 1 [ قدوم .gelme. 2.kudüm. kudûmzen (A.-F.) [ قدوم زن ] kudüm çalan. kûfe (F.) [ کوفه ] küfe. kufl (A.) [ قفل ] kilit. kûfte (F.) [ 1 [ کوفته .ezik. 2.köfte. kûh (F.) [ کوه ] dağ. kûhân (F.) [ کوهان ] hörgüç. kûhistan (F.) [ کوهستان ] dağlık. kuhl (A.) [ کحل ] göz sürmesi. kulel (A.) [ 1 [ قلل .kuleler. 2.doruklar. kullâb (A.) [ قلاب ] kanca çengel. kulle (A.) [ 1 [ قله .kule. 2.doruk. kulûb (A.) [ قلوب ] kalpler. kumâr (A.) [ قمار ] kumar. kumâş (A.) [ قماش ] kumaş. kumrî (A.) [ قمری ] kumru. kûr (F.) [ کور ] kör. kur’a (A.) [ قرعه ] kur’a ad çekme. kurâ (A.) [ قراء ] köyler. kurâze (A.) [ قراضه ] kırıntı döküntü. kurb (A.) [ 1 [ قرب .yakınlık. 2.yakın. kûre (F.) [ کوره ] kuyumcu ocağı. kûrî (F.) [ کوری ] körlük. kurrâ (A.) [ قراء ] Kur’ân okuyucular. kurs (A.) [ قرص ] yuvarlak. kurûn (A.) [ 1 [ قرون .yüzyıllar. 2.çağlar. kurûn-i kadîme (F.) [ قرون قدیمه ] eski çağlar. kurûn-i ûlâ [ قرون اولی ] ilkçağ. kurûn-i vüstâ [ قرون وسطی ] ortaçağ. kûs (F.) [ کوس ] kös büyük davul. kûse (F.) [ کوسه ] köse. kusûr (A.) [ 1 [ قصور .kasırlar. 2.eksiklik hata ihmal. kusur eylemek ihmalde bulunmak hata yapmak. kûşe (F.) [ کوشه ] köşe. kûşiş (F.) [ کوشش ] çaba. kûşk (F.) [ کوشک ] köşk. kût (A.) [ قوت ] azık yiyecek. kûtah (F.) [ کوتاه ] kısa. kûtahnazar (F.-A.) [ کوتاه نظر ] kıt görüşlü basiretsiz. kutb (A.) [ قطب ] kutup. kutn (A.) [ قطن ] pamuk. kutr (A.) [ قطر ] çap. kuûd (A.) [ قعود ] oturma. kuvâ (A.) [ قوا ] güçler kuvvetler. kuvve (A.) [ قوه ] güç kuvvet. kuvve-i muhayyile [ قوهء مخيله ] hayal gücü. kuvve-i müeyyide [ قوهء مؤیده ] yaptırım gücü. kuvvet (A.) [ 1 [ قوت .güç. 2.askerî güç. kûy (F.) [ 1 [ کوی .köy. 2.sokak. 3.sevgilinin evinin bulunduğu yer. kuyûd (A.) [ 1 [ قيود .bağlar. 2.kayıtlar. kuyûdat (A.) [ قيودات ] kayıtlar. kuzât (A.) [ قضات ] kadılar. kûze (F.) [ کوزه ]] testi. kübrâ (A.) [ کبرا ] en büyük. küdûr (A.) [ کدور ] kederler. küdûret (A.) [ 1 [ کدورت .bulanıklık. 2.tasa. küffar (A.) [ کفار ] kafirler. küfr (A.) [ 1 [ کفر .kafirlik. 2.küfür. küfrbâz (A.-F.) [ کفرباز ] küfürbaz. kühen (F.) [ کهن ] eski. külah (F.) [ کلاه ] şapka. külbe (F.) [ کلبه ] kulübe. küleh (F.) [ کله ] külah şapka. külfet (A.) [ 1 [ کلفت .zahmet. 2.merasim. küll (A.) [ کل ] tüm bütün. küllî (A.) [ 1 [ کلی .genel. 2.çok. külliyyen (A.) [ کليا ] tamamen tümü. künc (F.) [ کنج ] köşe. küngüre (F.) [ کنگره ] şerefe. künh (A.) [ کنه ] asıl öz. künûn (F.) [ کنون ] şimdi. künûz (A.) [ کنوز ] hazineler. küre (A.) [ کره ] küre. küre-i arz [ کرهء ارض ] yerküre dünya. kürevî (A.) [ کروی ] küresel. kürre (F.) [ 1 [ کره .sıpa. 2.tay. kürsî (A.) [ 1 [ کرسی .kürsü taht. 2.başkent. küsûf (A.) [ 1 [ کثوف .güneş tutulması. 2.tutulma. küsûr (A.) [ 1 [ کسور .kesirler. 2.parçalar. küşad (F.) [ 1 [ کشاد .açma. 2.açılma açılış. küşâd etmek açılış yapmak açmak. küştî (F.) [ کشتی ] güreş. küttâb (A.) [ کتاب ] kâtipler yazıcılar. kütüb (A.) [ کتب ] kitaplar. kütübhâne (A.-F.) [ کتبخانه ] kütüphane. | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
osmanlicaturkce, osmanlıcatürkçe, sozluk, sözlük, İk |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Türkçe Sözlük | YouMyCure | mIRC Parça Kodlar | 6 | 10 Aralık 2020 00:29 |
İtalyanca Türkçe Sözlük ( L ) | Violent | İtalyanca | 0 | 03 Mayıs 2014 18:14 |
İtalyanca Türkçe Sözlük ( P ) | Violent | İtalyanca | 0 | 03 Mayıs 2014 17:59 |
İtalyanca Türkçe Sözlük ( Q ) | Violent | İtalyanca | 0 | 03 Mayıs 2014 17:55 |