IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Aralık 2012, 20:29   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Keçi Yolu, Cadde-i Kebire, İstiklal Caddesi.




Kendisi Beyoğlu’ndadır. Bunu herkes bilir. Ayrıca Taksim Meydanı ile Tünel Meydanı arasında yaklaşık yüz seneden beri namı dillerden düşmeksizin salınan bir caddedir. Bu günkü görünümünü ve şöhretini almadan evvel, bize aktarılanları dinleyecek olursak; silik, kendi halinde, adı bile olmayan bir patika imiş. Belki bir adı da vardı o zamanlar, ama hatırlanmıyor şimdi.

Bulunduğu bölge Bizans döneminde “karşıdaki incirlik” anlamında “Pera en Skai” diye söylenirdi. Konstantinopolis ile akran sayılabilecek olan Galata’nın surlarının dışında kalan bu yüksek düzlük, incir ağaçlarıyla dolu ormanların yanında bağlar bahçeler ve mezarlıklarla kaplıydı bir zamanlar. Bu ıssız, geniş ve yeşil alanı zaman zaman Osmanlı padişahları da avlak alan olarak kullanmışlardır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Kaynaklarda Galata Kulesinin biraz yukarısındaki sur kapısından çıkarak yokuş yukarı yüründüğünde ulaşılan, bu gün yerinde Tünel Meydanının bulunduğu bir düzlükten bahsedilir. Bu düzlükten itibaren başlayan bağ, bahçe ve mezarlıkların arasından yukarılara doğu ilerleyen dar bir yol vardı. İşte bu patika kadar küçük olduğu söylenen yolun İstiklal Caddesi’nin ilk hali olduğu da belirtilir kaynaklarda. O vakitler buralarda konut namına birkaç bağ evi ya da yazlık konut bulunduğu söylenir.

Fetih sonrasında Osmanlı güvencesi altında ticaretin Galata’da daha da şenlenmesiyle birlikte nüfus artar ve Latinler sığamaz olur şehirlerine. Ve surların dışında özellikle Pera dolaylarında alternatif yeni yerleşim alanları aramaya koyulurlar. Bu arada, yanına yapılan tek tük evlerle, sırt boyunca uzanan o daracık yol da kıymet kazanmaya başlar. Derken diğer Avrupa memalikinden ecnebiler de gelir Galata ve çevresine. Ticari ve idari temsilciliklerini önce Galata surları içinde açarlar, sonra da surların dışında daha bakir alanlarda. Fransızlar ve İngilizler daha cadde kıvamına gelememiş bu yolun yakınlarında açtıkları elçilik saraylarıyla civarın resmi hüviyetli ilk sakinleri olurlar.

Yöredeki ilk Müslüman yerleşmeleri de II. Beyazıt döneminde İskender Paşa’nın kurduğu bu gün Galata Mevlevihanesi diye anılan tekkenin etrafında teşekkül etmeye başlar. II. Beyazıt döneminde Müslüman yerleşmesinin ilk damgalarından olan Asmalı Mescit ile geleceğin Galatasaray Lisesinin çekirdeği acemi oğlanlar kışlası da yine burada inşa edilmiştir. Bütün bu aralıklarla kurulan menziller İstiklal Caddesinin aşağı yukarı gelecekteki ilerleme ve gelişme rotasını da belirlemiştir daha o vakitlerden.

Sözü edilen bu gelişmeler ve yerleşmeler o kadar da hızlı değildir esasen. Bu bağ, bahçe ve mezarlık olma halleriyle 19.yüzyıla istiklal-caddesi kadar aheste aheste gelir güzergah. Bundan sonrasında ise üzerindeki yabancı nüfusunu alabildiğince kabarmış olarak buluruz. Yanlarında getirdikleri yaşam tarzları, alışkanlıkları ve ihtiyaçları doğrultusunda konutlarının yanı sıra kendilerine hizmet verecek, meşreplerine uygun dükkanların da sayılarını da arttırarak hem de.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bu arz talep hikayesi Avrupa kökenli ya da Osmanlı uyruklu gayri-müslim esnaf ve zanaatkarın el ele vermesiyle daha da gelişir. Öyle ki; cadde adeta alafranga hayat tarzının tüm mamulatının yerinde üretildiği ve satıldığı bir alışveriş ve zanaat merkezi haline dönüşür. Bu dönem Caddenin artık eski patika görünümünden kurtulduğu ve genişlediği etrafının da devrin mimari anlayışı ile yapılmış zengin konaklarıyla dolduğu demlerdi. Bununla birlikte hala sayfiye yeri muamelesi gördüğünü de söylemek lazım caddenin.

O dönemde hala ahşap ve ker--- evlerin de bulunduğu bu hat, günümüze kadar uzanan görünümüne tam olarak Tanzimat’la birlikte ivme kazanan batı düşkünlüğü neticesinde bürünür aslında. Ecnebilerin adına “Grand Rue De Pera” dedikleri, Osmanlı’ların “Cadde-i Kebir”, yani büyük cadde diye çevirdikleri bu yol uzamaya başlamıştır artık. O zamanın Cadde-i Kebiri’nin şimdiki Taksim’in göbeğinden Tünel Meydanına kadar uzandığını hayal edersek hata etmiş oluruz. Sınırları Galata Kulesi yakınındaki Kule Kapısı’ndan başlayıp Galata Sarayı adındaki kışla mektebi açıklarında biterdi. Anlatılanlara göre, o vakitler caddenin daha çok kiliseler, elçilik binaları ve konutlar dikkat çekiyordu. Cadde karşılıklı binalarla dolmuştur ama, üç beş ev sayılmazsa Galata Sarayı’nın ötesi de boş gözükmektedir hala.

Sultan Abdülaziz döneminde Paris caddeleri örnek alınarak bir çeki düzen getirilir caddeye. Yana açılan sokaklarıyla birlikte taş döşenir, kanalizasyon sistemi yapılır ve gazla aydınlatılamaya başlanır. Sonra atlı tramvay arkasından da elektrikli tramvayın getirildiği caddenin alt yapısına yönelik yapılan bu düzenlemeler batılı anlamdaki ilk belediyenin bu civarda kurulması yıllarına da denk düşer aynı zamanda.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Savaşlar ve işgaller gören İstanbul’a rağmen 20.yüzyıla eskisinden daha kalabalık, canlı ve heyecanlı girer Cadde-i Kebir. Caddenin o zamanki ihtişamına ve rengarenk sosyal dokusuna Ekim Devriminden kaçan Beyaz Ruslar da katılınca iyice milletler kokteyline dönüşür nüfusu. Cumhuriyetin ilanından sonra da Milli Mücadelenin anısına İstiklal Caddesine çevrilir adı.

Cumhuriyet sonrası ilk 30-40 yıl aynı zamanda caddenin altın çağı kabul edilir. Küçülmüş coğrafyamızın hiç sönmeyecek kültür ışıklarından biri olarak caddenin iki tarafı sinema, tiyatro anlata anlata bitirilemeyen lokanta ve kafeler, pastane ve otellerle donanır.

Derken ikinci harp, arkasından varlık vergisi çevresinde oluşturulan politikalar ve 6-7 Eylül Olayları sonucu cadde yavaş yavaş eski ışıltısını kaybetmeye başlar. Herkes teker teker bir yerlere dağılır. Temsil ettiği yaşam biçimiyle birlikte cadde de yavaş yavaş köhneleşir. Altmışları, yetmişleri ve seksenleri o yüzden hiç hatırlamak istemez İstiklal Caddesi. Göçlerle kalabalıklaşan ihtiyaçları ve anlayışı farklılaşan bir şehirde tekaüde ayrılmış, kalabalıklar içinde yalnız bir cadde olmuştur o artık.

Seksenlerin sonunda araç trafiğine kapatılarak asfalt olan zemini taşla döşenen cadde, kendisi gibi kalabalıklar içinde yalnız kalmayı sevenleri taşımaya devam ederken eski ışıltılı günlerine dönmeye çalışıyor, “ya tutarsa” kabilinden.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları sohbet odaları Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
keci


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İstiklal Caddesi'nde nevruz ateşi PassioN Haber Arşivi 0 18 Mart 2012 22:22