IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19 Mayıs 2014, 02:01   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Çok Eşli Kişilerin Statüleri




Çok eşli kişileri cemiyet içerisindeki statü, ünvan ve görevleri açısından değer*lendirdiğimizde; 95 kişi içerisinde on altısının İbn-i Abdullah yani köle menşeli kişilerden oluştuklarını tesbit ediyoruz. Bunlar içerisinde en fazla sırasıyla el-hac, ağa, efendi, çavuş, beşe, çelebi, bey ünvan sahipleri yer almaktadır. Meslek olarak altıncı, sandalcı, kaldırımcı, aşçı, sabuncu sarraç, çizmeci, çörekçi, simkeş gibi zenatkarlar yanında zabit, katip, imam, kadı, çorbacı, pazarbaşı, odabaşı, kapucu, kapucubaşı, kethuda gibi resmî görevliler bulunmaktadır.
Üç ve dört evliler incelendiğinde toplam 1242 evli erkekten sadece on birinin bu tür evlilik yaptığı tesbit edilmektedir. Sırasıyla 4 el-Hac, 2 Çavuş, 1 Ağa, 1 Çelebi, 1 Paşa, 1 Çorbacı, 1 Pazarbaşı bulunmaktadır. Ekonomik durumlarına baktığımızda, çok yüksek meblağlarda servet bırakanların yanında düşük seviyede servet bırakanlar da bu*lunmaktadır. Çocuk sayısı oranı açısından bakıldığında bu oranın yüksek olduğu görülmektedir. Kişi başına 5 çocuk düşmektedir. Ancak bunlar içerisinde bir kişinin bir kızı, diğer bir kişinin de hiç çocuğu olmadığı görülmektedir.
Gerek bu çalışmamızda, gerekse belgelere dayalı olarak yapılan diğer çalış*malarda Osmanlı toplumunun seçkin zümresi sayılabilecek bir konumda olan askeri sınıf içinde bile poligaminin tercih edilen bir durum olmadığı, ancak istisnai olarak birden fazla evliliğin toplumun değişik kesimlerinde görüldüğü, ekonomik durum ve sosyal statü ile direkt irtibatlı olmadığı, özellikle ikinci evliliği yapanlarda çocuklarının ya hiç olmadığı veya erkek çocuklarının olmadığı açığa kavuşmak*tadır.
Osmanlı ailesi üzerine yapılan pek çok çalışmada çok eşliler ile ilgili analizlerde, belirli statü ve unvanlara sahip varlıklı kimselerde, toplumun üst kesimlerinde birden fazla evliliğin diğerlerine göre daha fazla olduğu, refah seviyesi yüksek kesimlerde bu eğilimin arttığı daima vurgulanır. Burada şu izahı yapmak lazımdır; gerek statü, gerekse refah seviyesinin yüksekliği çok evlilik için bir araç değildir. Bu her iki durum çok evlilik için lazım şartları içinde barındırdığı için bu kesimlerde diğerlerine göre bir fazlalıktan söz edilebilir. Yoksa birden fazla evliliklere toplumun muhtelif kesimlerinde ve muhtelif gelir ve servet gruplarında rastlanıldığını gözden uzak tutmamak gereklidir. II. Abdulhamid dönemini inceleyen Sir Edwin Pears poligaminin alt gelir gurupları arasında da görüldüğünü belirtir. Yine Osmanlı toplumunda çok evliliği hacı, efendi, seyyid, şerif, ağa, gibi sosyal zümrelerin, nüfuz sahiplerinin, bürokratların, zengin kişilerin bir melabagahı (eğlence alanı) olarak tasavvur etme hatasına düşmemelidir. Özellikle Osmanlı İstanbul’unda taaddüd-i zevcâta iten sebepler salt olarak ne refah ne de dindir. Ne de Osmanlı sultanlarını taklit kaygısıdır.
Uzun yıllar üzerinde durduğumuz bir araştırmanın aile yapımıza ilişkin bölümünün sadece eş sayısı ile ilgili sonuçlarını vermeye çalıştık. Görülüyor ki, tarihimiz belgelere bağlı olarak gerçekten araştırıldığında bu gün bize empoze edilen görüş ve düşüncelerin yanlış olduğu açığa çıkmaktadır. Osmanlı arşivinde araştırmalarımız sırasında zaman zaman karşılaştığımız M. Kiel adındaki batılı bir tarihçiye de tesbitlerimi aktardığımda; "doğru doğru, bu konu hep yanlış biliniyor, bu tesbitler doğru" demiş idi.
Yukardaki rakamlar bize Osmanlı toplumunda poligaminin (çok evliliğin) yaygın olduğu şeklindeki kanaat ve düşüncenin ne kadar isabetsiz ve kasıtlı olduğunu göstermektedir. Bugün, Osmanlı insanının ve yöneticilerinin zevkü sefa peşinde koşan, kadını bir zevk ve eğlence metaı olarak kullanan hedonist insanlar olarak lanse edilmesini şaşkınlıkla karşılıyoruz. Maalesef Osmanlı haremiyle ilgili yazılan pek çok makalenin ve eserin muhtevası, Osmanlı saraylarında on yıl boyunca "Muallime-i Selâtîn" olarak görev yapmış rahmetli Safiye Ünüvar'ın da ifadesiyle "hayal mahsulu romantik maceraları" ihtiva etmektedir. Prof. Dr. Ahmed Akgündüz'ün yayınladığı ve kısa adıyla Osmanlı'da Harem adlı eserinde de bütün genişliğiyle gördüğümüz gibi Os*manlı sultanlarının aile hayatlarını geçirdikleri harem bir zevkü sefa mahalli değil, bir terbiyegahtır, bir mekteptir. Aynı şekilde vezirlerin, paşaların ve diğer rical-i devlet'in konakları da birer küçük harem mesabesinde benzer fonksiyonları görmektedir.
Şu gerçeği önemle belirtmek gerekir ki, Osmanlı aile yapısı İslam aile yapısının bir yansıması olarak tarihe mal olmuştur. Kadını bir zevk aracı, meta olarak değil, cennetin kendileri vasıtasıyla kazanılacağı üstün değerler olarak gör*müştür. Kadın toplumun esası olarak kabul görmüştür. İnsanlık tarihi boyunca süregelen köleliğin suistimalden uzak bir şekilde icra edilmesi için esir ticaretiyle meşgul kimselerin fesad ile müttehem olanlar ihrac olunub salah ü diyaneti ve nevan gınası ihbar olunan ricalden olması bir kaide olarak vaz edilmiştir. Değil, resmi olarak fahiselik vesikası verilmesi, bir mahallede ahlaksızlığı görülen kadın ve erkeğin mahallenin ahlaki yapısını bozduğu, ahaliyi rencide ettiği için mahalle halkının talebi veya devlet ricalinin tesbitiyle bulunduk*ları yerden sürüldükleri, cezaya çarptırıldıklarına ilişkin pek çok karara "Mühimme Defterleri" adı verilen divan kararlarının yazıldığı defter koleksiyonlarında rastla*mak mümkündür.
Osmanlı ailesi batı ailesinin geçirdiği süreçleri yaşamadığı gibi, batı ailesinin maruz kaldığı krizleri de hiç bir zaman yaşamamıştır. Daha 20. yüzyılın başlarında bu konuda kalem oynatan Osmanlı aydınlarının eserlerinde de ifade edildiği gibi Batı’da fiili bir ta’addüd-ü zevcat vardı. 19. yüzyılın sonlarında Hans Bart “Le droit du Croissant” adlı eserinde “garbda üçden ziyade kadınlar ile münasebetde bulunmayan kim vardır ?” diyor. Mustafa Sabri bir batılıya atfen “müslümanlar dörde kadar ve kendilerini daha medeni addeden garblıların istediği kadar kadın istifraş” ettiklerinden söz etmektedir. Haşim Nahid’in dediği gibi “Bir tek zevceye malik olan Avrupalıların çoğu gayr-ı meşru surette müteaddid zevcelere maliktir.”
Batıda evlilik dışı doğan çocukların oranına ilişkin aşağıda vereceğimiz rakamlar hiç bir zaman ve hiç bir İslam toplumu içerisinde görülmemiş rakamlardır. Newsweek dergisinin yaptığı bir araştırma bu konuda batının ne denli bir çıkmaz ve çöküş ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Evlilik dışı çocukların oranı İsveç'te % 50, Danimarka'da % 47, Norveç'de % 46, Fransa'da % 35, İngiltere'de % 32, Avusturya'da % 27. Bu rakamlar sadece çocukların oranını vermektedir. Evlilik dışı yaşayanların oranı bundan daha yüksektir. Şu acı tablo batıda evliliğin bir bakıma rafa kaldırıldığının bir resmidir.
Bundan yüz yıl öncesinin beyanlarında da görüldüğü üzere Batı’da fiili bir taaddüd-i zevcaat var. Meşruiyyet şemsiyesi dışındaki bu fiili durum ailenin çöküşünü hızlandırmıştır. Bu çöküşe dur diyenler de yok değil şüphesiz. Modern dünyada aileye verilen önem de gün geçtikçe artmaktadır. Zira sağlıklı bir toplumun oluşturulması yolunda onca çabalar içinde ailenin ihmal edilmiş ol*ması, insanı ve toplumu ayakta tutan temel dinamiklerden birinin göz ardı edilme*siyle eş anlamlı olsa gerektir. Bunun farkına varan düşünür, bilim adamları, kurum ve kuru*luşlar gün aşırı değişik platformlarda ve değişik vesilelerle aile kurumunun önem*ine işaret etmektedirler. 1995 yılı içerisinde gerçekleştirilen uluslararası verimlilik kongresine uydu aracılığıyla katılan nobel sahibi bir bilim adamından iktisadi tahliller beklenirken, verimliliğin artırılmasında aile müessesesinin ehemmiyetini vurgulamış olması dikkatlerden kaçmamaktadır.
Amerikan başkanlık seçimlerine Cumhuriyetçi Parti’den başkan adayları arasında adı geçmiş olan Garry Bauer, Amerika’da bazı eyaletlerde eşcinsellerin evlenmelerine yol açılınca; “eşcinsel evliliklerin yasallaşması, toplumumuzun temel taşı olan ahlâka tarihteki en büyük darbeyi indirir. Hiçbir terörüst saldırı bize bunun kadar zarar veremez” diyordu. Diğer taraftan aşırı Rus milliyetçisi Jirinovski çok eşliliğin Rusya’da meşru olması için bir kanun teklifi vereceği dönemin gazetelerinde yer almıştı.
Maalesef bizde de bir kırılmadan söz edilebilir. Hürriyet gazetesinin 13 Temmuz 1993 tarihli nüshasında "Türkiyede Cinsellik" adlı bir araştırmanın sonuçları ülkemizde aile yapısının ciddi bir çözülme ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. 435 kişinin katıldığı bu araştırmaya göre; "ilk cinsel deneyim yasal eşle olmadığı gibi, düzenli cinsel ilişkiyi evli oldukları eşleriyle sürdürenlerin oranı ise % 23"tür. Bu anket kimlerle yapıldı bilemiyoruz ama, Türk toplumunun bu kadar da dejenerasyona uğra*madığını düşünerek iyimser bakış açımızı yitirmiyoruz.
Hülasa, bütün İslam toplumlarında olduğu gibi Osmanlı toplumunda da taaddüd-i zevcât yani birden fazla evlilik, temel gerekçesi itibariyle kadını istismar üzerine kurulan bir düzenleme değil, bir çıkış yolu ve bir ruhsattır. Aslolan tek eşle aile hayatının sürdürülmesidir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
cok, eşli, kişilerin, statüleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çiçek'ten 23 Nisan resepsiyonuna eşli tek davetiye PassioN Haber Arşivi 0 14 Nisan 2012 16:55
Çok Eşli Erkekler Daha Uzun Yaşıyor Feronia Ah Erkekler 5 10 Ocak 2010 13:13
İki eşli üsteğmen meslekten atıldı Cemalizim Haber Arşivi 0 11 Ekim 2008 11:50