Ege ve Akdeniz (Yöresinden Kelimeler) Aboo : Çok, aşırılığı ifade etmek için ünlem sözü.Hayret ve şaşkınlık ifade eder. Acaplamak : Ayıplamak Acık :Daha az. Ana : Anne. Anız : Biçilen arpa buğdayın tarlada kalan köklü sapı. Alama : Avuç içini dolduracak kadar büyükçe taş. Ahır : Hayvanların barındığı yer. Akalım : Bekleyeyim ,bakalım. Aken : Yapılması istenen eylemi tamamlayıcı bir sözcük.(örnek : ver aken : ver bakalım) Alaf : Hayvanların saman yediği yer. Alaf : Alev,Ateş An : Tarla sınırı Analık : Gelin ya da damadın eşlerinin anneleri. Andifili :Kaş Anlanmak: Özellikle atın, eşeğin ve katırın yere yatarak ileri geri yuvarlanması. Anlancak : Hayvanların yatıp yuvarlanmayı alışkanlık ettikleri yerlere denir. Anız : Tarladaki ekilerin orakla biçildikten sonra tarlada kalan kısmın genel adı. Anırtlamak :Taşı veya yumruğu atacak veya vuracak şekilde hazır tutmak. Antelle :Antalya Anırma :Eşeğin ses çıkarması Apalamak :Dört ayak üstü yürümek Apıcarası : İki ayak arasında cinsel organın bulunduğu kısım. Apışlamak : Ayakları açık vaziyette durmak. Ağdırmak :Hayvanları yokuş yukarı sürmek. Ayakaltı : Harmanda ağıl halindeki ekin saplarının atlarla ezilerek üzerinde yürününebilecek hale getirilip harmana yayılması.Meydan, yer. Ayakyonu : Tuvalete gitme işi Ayınoyun : Değişik, ıvır zıvır anlamında. Avk : Hile Aval aval bakmak : Boş boş, anlamamış gibi bakmak. Avı : Zehirli ot. -- B -- Babıç : Ayakkabı Baça :Bahçe Barabar :Beraber Başını bağlamak : Evleneneceğine karar vermek ve evleneceği kişiyi seçmek.evlendirmek Baylan : Yaramaz,dikkat etmeyen. Bılla : Erkeğin kız kardeşi. Boba :Baba Bobalık : Gelin yada damadın, eşlerinin babaları. Boccalamak :Hafif karıştırarak az pişirmek. Boça : Yeni evlenecek çiftler için yazırlanan giyiym ve süs eşyalarından oluşan işlemeli bez veye paket Borda : Burada. Beri :Yakın Börülce : Fasulye Böyün :Bu gün Bisi : Kedi. Budarası : Kadınların iki bacak arası. Büvelek : Hayvanları sokan sinekten büyük böcek. Bülük : Küçük erkek çoçuğun erkeklik organı. Bülükcü : Sünnetçi. Bıza : Buzağı Bızalamak : Sığırın doğurması. Bide : Bir defa daha anlamında. Bidene :Bir ,bir tane. Bitek :Bir. Biyol : Bir defa. Banmak : Tadına bakmak. Bılamak : Karıştırmak. -- C -- Cavır : Çok kötü,zalim. Cıngırık : Yere çakılan kazık üzerine yerleştirilen hareketli uzun ağaç. İki tarafına binilerek döndürülür. Cibi : Tavuk ya da kuş yavrusu. Cıvara-Cıgara : Sigara. Cıvık : Sulu.Sıvıya daha yakın bir durum. Cıvık Çorba : Eskiden Bulgur ve ince ezilmiş buğday(yarma) dan yapılan basit sulu aş,yemek. Cereme : Zarar etme, fazladan masraf etme, zarar ziyan Cıbıldak : Soyunuk şekilde. Cuvap : Cevap. -- Ç -- Çatlatmak :Çarpak Çökelek: Peynir Çeşiti, "deri peyniri". Çilte: Oturmak için yapılan küçük yer döşeği. Çıkı: Ekmek sarılan bez parçası. Çarık: Hayvan derisi ve lastikten yapılan ayakkabı. Çapıt: Eski bez veya keçi kılından dokunan yazgı. Istar: Çuval ve çaput l dokunan tezgah. Çul: Keçi kılından dokunan yazgı. Çahıl: Küçük taşlardan oluşan yığıntı. Çingo : Ağıl ve Ahırların üzerine örtülen Çinko da denilen malzeme. Çücük: Buğday tohumunun fisillemesi.Kuru soğanın iç çekirdek kısmı. Çiltim: Üzüm salkımının parçası. Çiğin: Omuz Çemiremek: Kadınların üç etek gisilerinin eteklerini yukarı kaldırması veya beline dolaması. -- D -- Daa: Uzaktaki yer tarifi. Dam :Eskiden toprak evlerin üstü. Dünye: Dünya. Dadanmak: Alışmak, tatmak. Daramantoz: Dağıtmak parçalamak.. Degidi de: Şaşırmak anlamını ifade eden ünlem. Dabıyat: Huy. Depmek: Bastırarak doldurmak . Doru: Atın genç olanı. Duroo: Dur bekle anlamında ünlem. Demi: Sözü onaylatmak anlamında kullanılan soru edatı. Deenek: Bir metreden biraz uzun, ince ağaç parçası. Deye: Söylüyor anlamında ünlem. Döğen: Harman döverken hayvanların çektikleri üstü ağaç, altı çakmak taşı olan aygıt. Dığan: Yemek pişirmeye yarayan tek kollu tencere, "tava" Dıkaç : Toprak kapların ağızlarını kapamaya yarayan ağaçtan yapılan veya çam kozağından kapak. Döndüreç: 1. Saç ekmeğini pişirirken döndürmeye yarayan ağaçtan yapılan aygıt. Dikelmek: Ayakta durmak. Değmek: Dokunmak. Dastar: Dokuma bezden yapılmış yöresel baş örtüsü. Dibek: İri tuz ve kırmızı biber ve baharatları ezme işinde kullanılan kap. Dıllanmak: Sallanmak Dıkas :Kısa boylu şişman. Didişmek :Hafif yollu tartışmak,kavga etmek. Dimidirinin Dölü : (Dimitrinin dölü) .öfke ve kızgınlık ifade eden bir deyim. Dengilmek: Otururarak hafif yan yatmak Deşelemek : Bir yeri kazarak karıştırmak. Duşaklamak: Hayvanların ön ayaklarının birbirine iple bağlanması. Dangıramak: Yüksek sesle kalın ve zevksiz konuşmak. Dakmak: Bağlamak. Dıkım: Bir parça ya da, bir lokma yiyecek. Dinelmek: Beklemek Dünek : Tavukların barınağı. Dünemek : Yerleşmek,durmak, Dıkamak: Kapamak. -- E -- Eğnel:Ekin biçerken iznenen yol. Eğirmek: Örmek, birleştirmek. Elilen : Eskiden içinde el yıkanan veya abdest alınan ortası çukur bakır kap,leğen. Emme: " Ama " anlamında kullanılır Emzik : Kabların ağzından ayrı açılan delik. Ende : Elindeki, o,şu bu anlamında. Esiren : Ocaktan kül almak için demirden yapılan yassı alet Eyer :Atın sırtına konan oturmaya yarayan semer. Eyi: İyi. Evmek: Acele etmek. Evlek : Arzinin veye tarlanın belli bir kısmı.Ömür.Birlikte yaşama anlamında. -- F -- Fıçı: Bidon. Fıydırmak: Elle uzağa atmak. -- G -- Gancık : Dişi .Mert olayan ,sözünde durmayan. Galbır : Küçük gözenekli buğday eleme eşyası. Gatmar: Buğday ununun hamurundan yapılan zeytin yağlı saç böreği. Gara : Kara,Siyah Gara Bılamaç : Kavrulmuş un çorbası. Garga: Karga. Gidişmek: Kaşınmak. Girişme: İşe başlama. Gursak: Boğaz. Gücüle: Şimdi,yeni. Göbele : Babası belli olmayan çocuk ya da zayıf ,öksüz hastalıklı keçi yavrusu. Gönek : Gömlek Gümül: Susam bitkisinin yolunduktan sonra deste halinde konulmuş şekli. Gene: Bir daha. Geren : Toprak damların üztüne atılan suyu az geçiren bir toprak türü. Geremek :Kapatmak,engel oluşturmak. Geliboturu: Geliyor. Gözel: Güzel. Golan: Yünden örülerek yük hayvanalrında kullanılan ip. Geyin: Elbislerini giy hazırlan. Güğüm: Büyükçe su ve süt koyulan kap. Görek: Anahtar. Geven: Sarı çiçeği olan iğne yapraklı bir bitki türü Gocunmak: Çekinmek. Gavaracı: Boş ve gürültülü konuşan. Gatmak: Doldurmak. Gunnamak: Eşeğin doğurması. Ganırmak: Eğerek, Zorlayarak kırmak. Gıran: Salgın hastalık,Kenar Garanı: Karanlık. Gupa : Kalın camdan yapılmış su yada çay bardağı. -- H -- Hı: Al buyur anlamında davet sözü. Hende: O, şu bu anlamında işaret zamiri. Heni :Hani Hellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaçtan yapılmış aygıt Haa: Hayır anlamında ünlem. Havıt: Devenin üzerine oturmak ya da eşya sarmak için yapılan semer. Hobuçlamak : Çoçuğun yada yetişkin bir kimsenin annesi ya da başak birisi tarafından taşınmak maksadıyla, vücudun arka kısmında taşınması. Holus: Buğday elemeye yarayan büyük gözenekli elek. Holluk: Tavukların yumurtlama yeri, "folluk". Harım: Bahçenin etrafına çalıdan örülen çit Honi: dar ağızlı kapları su süt ya da yağ doldurmak için kulanılan huni. Halva: Helva. Haleç : Ağaçtan yapılan koyun yünü veya keçi kılından ip yapmaya yarayan aygıt. Hangı: Hangi. Hele: Öylemi sorusu. Hoppala: Olurmu şimdi? Halal: Helal. Hatır: İtibar. Hırlama: Köpeğin saldırı öncesi sesi. Hoşbeş: Sohbet Höşmerim: Süt kaymağından yapılan tatlı yiyecek. Harar: Kıldan dokunan saman koymaya yarayan büyük çuval. Höle: Şöyle. Hora: Şurası. Hötte: Orası. Höteki: O anlamında. He: Evet. -- I -- İ -- Iradıyo: Radyo. Ilıca: Kaplıca. Iram: Yünden dokunan yazgı. İsan : İnsan İhicik: işte anlamında. İlik: Düğme. Irbık: Topraktan yapılan ümzüklü su kabı. Istar: Kilim dokunan tezgah. Ivır Zıvır : Küçük önemsiz eşya. İspirte: Kiprit. İdare: Gaz ile yanan altı honi,üstü camsız,fitilli lamba. - K - Kırkmak: Makasla kesmek. Kancık: Dişi. Külür: Mısır (Darı)'nın çekirdeklerini sardığı kısım. Külüstür: Çok eski. Koruk: Üzümün olgunlaşmayanı. Kerli: Kazançlı. Kurdeşen: Allerji. Kıpçık: Çokhareketli, Yerinde duramayan. Kızan: Aileden çocuklar. Kecek: Elbise, Giyicek. Kavıl: Anlaşma, Sözleşme, Kavil. Kese: Bezden yapılan torba. Kuzluk: Koyun ve keçi yavrularının beklediği yer. Kamçı: Harman dövme sırasında atlarınhızlanması için vurulan tesbi ağacı dalı.. - L - Laf Ebesi: Çok laf bilen. - M - Mana Bulmak: Ayıplamak. Mıh: Çivi. Mızıramak: Gözyaşı dökerek mırıltılı nazlanmak. Muvar-Muğar : Pınar, Çeşme. Mutaf: Kilim tezgâhı. Mana: Eski oyunlarda kale Mıhboku : İşe yaramaz,iş görmez.Engel cıkaran,sıkıntı yaratan Meymanatsız : Şekilsiz,düzensiz. -N- Nabar :Ne haber? Nacap: Nasıl? Nacak : Odun kesmek için kullnılan kesici bir alet. Netcez: Ne Yapacağız? Nedecen?: Ne Yapacaksın? Neddin: Ne Yaptın? Ne Var-yok: Nasılsın gibi hal hatır sorma. Narasın: Yok olduğunu üzülerek söylemek. Nişleyon: Ne yapıyorsun? -O-Ö- Oba: Komşu. Oda : Hane ev.Büyük konak anlamında da kullanılır.Eskiden köyümüzde yaşayan ağaların misafirlerini ağırladıkları evler için kullanılır. Oluk: Ağaçtan yapılmış çeşme borusu. Obaçanaa: Komşuya çok giden kişi Oklaaç: Yufka açmaya yarayan silindirik ağaç parçası. Oku: Düğün davetiyesi Ölgülük : Köyde evinde aile ve akrabalardan birisi ölmüş ve cenazesi mezarlığa gömülmüş aile. Öteberi: Küçük eşyalar Öte: Uzak. Örk: Hayvanı sikkeye bağlayan zincir. Ötebaşa kadar: Sonuna kadar. Özger :Rüzgar -P- Potur: Kıldan dokunan pantalon. Potin: Bot. Pardı: Toprak evlerin tavanına dizilen çam yarmaları. Payam: Badem. Poçu: Atkı, dolak. Paytar: Veteriner. -S- Sabı :Öksüz çocuk Seyil: Sahil. Seyitmek: Koşmak. Safa geldin: Hoş geldin. Silbiş: Bebeklerin beşikte çişini yaptıkları toprak kab. Sibek: Bebeklerin beşikte çişini silbişe ulaşmasını sağlayan karğıdan yapılan boru. Sacak: Üzerine tencere konulan demirden yapılan alet, sacayak. Sefertası: Ağzı kapalı tencere. Söğen: Harım yapmada kullanılan bir ucu yere çakılan ağaç. Saar: Tasdik etme anlamında ek. Sağan bakırı: Süt sağılan kab. Söbü: Enli, uzun, söbe. Samıt: Konuşamayan, duymayan kişi. Sümürmek:Yiyeceği kaşıksız tabağından direk yemek. Sıyrılmak: Sarılarak aşağıya inmek. Savak: Büyük arıktan küçük arıklara suyun dağıtıldığı yer Sırf: Devamlı. Şıllık: Ahlaksız uçarı kız. Şirlet: Şımarık. Şindi: Şimdi Şibbek : Terlik Şööle: Şöyle. -T- Tacık: Yakın yer işareti. Tüüsüz: Tüyü olmayan. Tosba: Kaplumbağa. Tas: Naylon veya metal bardak. Tokuç: Çamaşır yıkarken kirin iyi çıkması için çamaşıra vurulan ağaçtan yapılan aygıt. Dünek: Tavuk sığınağı. Toru: Genç ağaç fidanı (Çam, Ardıç). Tokat : Hayvanların dinlendirildiği,hava aldırıldığı etrafı harımlı küçük avlu,bahçe. Tene: Buğday tanesi. Telbis: herkese karşı iyi görünmek isteyen yalancı. Taara: Tahra. Tekdurmak : Uslu durmak. - U-Ü- Ura : Un,Uğramak,geçmek,yolu düşmek,ziyaret etmek. Uhraçana: Buğday ekmeği yaparken üzerine konan unun kabı. Ünneme: Yüksek sesle seslenmek, bağırmak. Üvendire : Bir ucunda yassı demir,diğer ucunda sivri çivi olan 2-2,5 metre uzunluğunda sopa -V- Voyn: Yakındaki kişiye seslenmek hitap etmek. Vıyn: Uzaktaki kişiye seslenmek. (hey anlamında). -Y- Yaalık: Yağlık, mendil Yaba: Harman döverken çeç savurmaya yarayan tahta aygıt. Yapa: Baharda kesilen koyun tüyü. Yakım Yakmak: Başkası hakkında mani ve tekerleme söylemek. Yalakçı : Sürekli gezen,kokulayan Yalak: Köpeğin su içtiği yer. Yamır : Yağmur. Yamalık : Giyilen elbiselerin yırtılan ya da delinen yerlerine dikilen bez parçası. Yamalık Çıkısı : içinde eski bez ve elbise parçalarının saklandığı kare köşeler, birleştirilip bağlanmış bez. Yana : Çok yakın kimseye veya arkadaşa hitap seslenme sözcüğü. Yargın : Vücudun omuz ile kuyruk sokumu arasında kalan arka kısmı. Yarma Daşı : aR Yavan: Tatsız,tuzsuz. Yavız : İyi güzel tam istendiği gibi. Yığın: Buğday destelerinin çapraz olarak sıralanması. Yular: Eşşeği çekmek ve bir yere bağlamak için başına bağlanan deri ya da ipten yapılan düzenek -Z- Zere: Buğday. Zapıramak: Hızlı koşmak. Zaamat: Zahmet. Zemeri : Kış Mevsimi. Zıbın : Eskiden kadınların giydiği üç etek de denilen, özel bir kesim dikim ve işlemeleri olan elbise. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:51. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8 Beta 3
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2024 IRCForumlari.Net