01 Aralık 2014, 15:55
|
#1 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Bir Fincan Düş – Gülay SAĞLICAK
Sussa sessizlikten kurur Konuşsa adı "ayrılık " olur
Kalktı ayağa
Yürüdü
Uzun uzun uzaklara yürüdü
Ayrılıyordu
Şehrin suçlar bakışlarından sıyrılıyordu…
Gözlerini kapatıp, sustuğu gözlerde uyanmayı diliyordu…
Gözlerinde şiir vardı; topladığı karanlık yanlarıyla, hüzünlerce konuştu…
Hüzünlerce koştu yeni hüzünlere…
Altı çizili satırlara yürüyordu, ardına bile bakmıyordu…
Yerlerden topluyordu siyah yanlarını
Ayrılığı ayaklarına batıyordu…
…
(Terk edilmişti…
Giden şehri yüzüstü bırakıp gitmişti
Bilmediği bir kentin kaldırım taşlarında soğutuyordu ateşini…)
“Okuduğun satır aralarında bul beni
Baktığın denizlerde ben varım;
bak!
boğuyorum bir düşünü daha…
Sen iste yüreğim feda olsun
Sen öyle bir yürek acısı, sen öyle bir alın yazısı…
Farkettin mi? kırsal kesimlerde açmıyor vaadettiğin güller
Yanılıyorsun, cami avlusunda el açmıyor yetimler…”
İki kent…
İki şiir
İki gözyaşı
İki ölüm…
Biri mutlu, biri acı; iki son…
Öyküsüne öykündüğüm ömrünün, içine gizlediğin ömrüm
“Sen ölsen ben böyle yapmazdım”
Susan bir sessizlikten daha fazla değildi hissettiklerim
Elimde akşamdan kalmayan ve komşudan istesem de alamayacağım “bir fincan düş ”…
Ayrılığı ölüm geçiyordu vakit; gittin
Oysa, “sen ölsen ben böyle yapmazdım”
Gözlerimden kaçan uykusuzluğu ararken açmıştım gözlerimi uykuna
Sen beni uyu bu gece
Ve hayra yor, gördüğün zorunlu rüyaları
Verileri alınmış hafızası terk edilmiş bir bedenden diliyordu af
Duymuyordu…
Duymak istedikçe vazgeçiyordu
Ondan bahsettikçe kendinden oluyordu
Hücreleri bölünmüş bir düşten söz ediyordu
Yarasının kalmamıştı vuslata yararı
Düş… değildi
Nasip… değildi
Mucize olmaktan vazgeçiyordu
Tarif edilebiliyordu, o halde artık bu düş değildi
Düş’ü-yordu
Sonra farkettim ki…
Zaman…
Acımasız bir acıyla yoğrulduğum zamanlardı, acıma acırken mutsuzluğu el yordamıyla işlediğim
Bir şarkının nakaratında kaldığım zamanlardı bunlar; aklım kalbime yar ’dı
Kimsesiz kaldığım zamanlardı
Ben vardım
Sen yoktun
Hüzünle yoğurdum gülüşlerimle, hiç bu kadar kendimin kalmamıştım
Ve ben hiç bu kadar senin olmamıştım
Çünkü ben
Hiç bu kadar yalnızlığın acemisi olmamıştım…
Yalnızlığı dilime doladığım zamanlardan seslenirdim sana; vücut sıcaklığıma, göz yaşı sağanağıma uygun zamanlar değillermiş
Anladım
Köprüden önce son çıkış burası, dahası var mı (?) Son burası
Karanlığın bile karanlığından gizlendiği yer burası
Bayat bir mutluluğun, son kullanma tarihi geçmiş satırlarında pörsüdüğü yer burası
Burası uçurum
Burası son
Burası dip
Biraz eğil sende bak
SONRASI…
İki kent…
İki şiir
İki gözyaşı
İki ölüm…
Biri mutlu, biri acı; iki son…
“Sen ölsen ben böyle yapmazdım”
Gülay SAĞLICAK |
| |