IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Eylül 2008, 13:40   #1
Dilara
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Aşk Zekayı Yenmektir.




...


Zaten aşk hayatın içinde bir an sadece. Bazen birkaç hafta, bazen yıllar süren. Sürerken bizi aklımızdan kurtaran, doğanın bir parçasına dönüştüren. Sonsuzluk okyanusunda minik bir ada. İçine umutlarımızı koyduğumuz bir küçücük kutucuk


“Aşk, insanın kendisini aptal gibi hissetmekten hoşlanabilmesidir”




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bunu ilk romanımın kahramanı Arda söylemişti. Üstelik kendisi on yedi yaşındaydı ve ilk kez aşık oluyordu. Henüz kimseyle sevişmemişti.

İtiraf edeyim, yazdığı her şeyin arkasında duramıyor insan. Çünkü bazen sizin sözleriniz olmuyor onlar. Roman kişilerinin düşüncelerini yansıtmak için yazıyorsunuz. Üstelik bilen bilir; sağı solu belli olmayan, oynak tiplerdir kahramanlarım. Her zaman güvenemezsiniz.

Hele üzerinden zaman geçtiyse, kahramanlar yazarlarından iyice uzaklaşıyor. Araya başka kitaplar ve hayatın kendisi giriyor çünkü. Bir başkasının elinden çıkmış gibi görünüyorlar.

Ama Arda’nın bu basit tarifi, bugün bile doğru geliyor bana. Hayatı tanıdıkça Arda’ya hak veriyorum. Gayet gerçekçi buluyorum o hayali genç kızın sözlerini.

Sayesinde aşkın bizi niye mutlu ettiğini anlar gibi oluyorum çünkü.

Aşk bizi mutlu ediyor, çünkü onun sayesinde kurtuluyoruz bilincimizden. Kendimizi aptal gibi hissediyor ve bundan zevk alıyoruz. Aptal bir aşığa dönüşmek resmen mutluluk veriyor bize.

Akıl devreden çıkınca doğaya dönüyoruz. Çıldırasıya sevişirken kendi doğamızla buluşuyoruz. Daha doğrusu, kendimizi doğanın bir parçası gibi hissediyor ve unutuyoruz acılarını dünyanın. Akıl geri dönünce uzatmalar başlıyor.

Bilinçlendiğimiz an yabancılaşmışız doğaya. Kendimizi onun dışında bir varlık gibi görmüş, bir parçası olmaktan çıkmışız.

Aslında tam bir cennetten kovulma hikayesi.

Bitki ve hayvanların böyle dertleri yok. Aslan aslan olduğunun, ağaç ağaçlığının farkında değil. Zaten bu yüzden doğanın içindeler hâlâ. Bizse milyonlarca yıldır bedelini ödüyoruz bilincimizin.

“Ben insanım, şu gördüğüm de doğa” dediğimiz günden beri sürgündeyiz.

Bize bunu söyleten bilinç yüzünden sürülmüşüz uzaklara. O gün bugündür bir dönüş bileti arıyoruz. Anneler bebeklerini emzirirken, dedeler ağaçlarını dikerken doğaya yaklaştıklarını hissediyorlar.

Aşk da bize evimize giden yolu gösteriyor işte.

Birini sevdiğimizde bilinç susuyor ve aptallaşıyoruz. Bilinç susunca insan kendisini yeniden doğanın bir parçası gibi hissediyor. Böylece ulaşıyor vaat edilmiş topraklara

Anlıyoruz: Akıllı fikirli yaratıklar olduğumuz için yanmışız meğer. Kendi doğamızı bastırdığımız, isteklerimizi ertelediğimiz için.

Bunu yapmışız çünkü uygarlık böyle buyurmuş.

Yüzlerce katlı gökdelenlerin ve görkemli tapınakların temelinde gem vurulmuş arzular var. Bastırılmış her arzu, potansiyel bir sanat eseri. Doğaya yabancılaşarak uygarlığın bedelini ödüyoruz.

Neyse ki aşk var. Doğaya dönmenin nasıl bir şey olduğunu hissettiriyor bize. Uygar olalım derken neler kaçırdığımızı fısıldıyor. Aşık olunca kendimizi kaybetmemiz de doğayla buluşmanın bu şok edici mutluluğu yüzünden.

Aşk bir şok çünkü; bilincimizi felç eden.

Herhalde bu yüzden aşık olmaya çekiniyor bazıları. Aşkla karşılaştıklarında kaçacak yer arıyorlar. Duygusuz ya da zalim oldukları için değil, korktuklarından.

Bilinçlerini yitirmekten korkuyorlar. Çünkü çıplak ve savunmasız hissediyorlar o zaman kendilerini. Haklılar da; gerçek aşk sevgilimize karşı çıplak ve savunmasız kalmaktır.

Bunu yapmayanlar için üzülebiliriz belki ama onları suçlayamayız. Yaralanmaya açık bir yaşam zor gelebilir bazılarına.

Tabii ki kontrolü kaybetmeden, aklı başında bir hayat sürebiliriz. Kimse bizi zorla aşık etmiyor. Aşkın tadını almasak da geçip gidiyor ömür.

Zaten aşk hayatın içinde bir an sadece. Bazen birkaç hafta, bazen yıllar süren. Sürerken bizi aklımızdan kurtaran, doğanın bir parçasına dönüştüren. Sonsuzluk okyanusunda minik bir ada. İçine umutlarımızı koyduğumuz bir küçücük kutucuk.

Aşıkken doğamızla barışıyor ve aptallığın tadını çıkarıyoruz yine de. Sevişirken doğaya döndüğümüzü zannedip mutlu oluyoruz.

On yedi yaşındaki Arda’nın söylediği o masum söz rehberlik ediyor bana. İnsan zekâsını yendiğinde kendi kitaplarından bile bir şeyler öğrenebiliyormuş meğer.

Oysa zaten bal gibi biliyoruz acı gerçeği.

Aşkın geçici olduğunu, bilincin er geç döneceğini... Büyü bozulunca koşarak gelip yıkacağını her şeyi... Büyük bir hayal kırıklığı duyacağımızı bu yüzden... Hepsini bile bile yaşıyoruz aşkı. Zeki olmaktan hoşlanmıyoruz çünkü, itiraf edemesek de.

Gördüğümüz her şeyi anlayıp yorumlamak iflahımızı kesiyor hayat boyunca. O çok övündüğümüz zekâmız bizi yalnız ve huzursuz varlıklar haline getirmekten başka işe yaramıyor.

Aşksa yalnızca aptallık veriyor bize. Sürgünden dönmemizi sağlayan o güzel aptallığı...





...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
aşk, yenmektir, zekayı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Piyano zekâyı patlatıyor! Zen Müzik Dünyası 0 02 Haziran 2014 14:19
Beslenme zekayı şekillendiriyor Estela Aile Evlilik ve Çocuklar 0 03 Eylül 2013 23:27
Dayak zekayı geriletiyor! Sue Ruh Sağlığı 12 18 Mayıs 2012 21:42
Zekayı %40 Arttırın Luis IF Ekstra 0 22 Nisan 2010 13:11
Koşmak, Zekayı Artırıyor YapraK Sağlık Köşesi 0 28 Eylül 2009 23:27