IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

 Kayıt ol  Topluluk
Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 24 Kasım 2014, 10:17   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
deyimler ve öyküleri 7




25- Meteliğe KurşunAtmak

Beş kuruşsuz kalmak, hiç parası olmamak.İnsanoğlu, kendini hem varlığa hem de yokluğa alıştırmalıdır. Sayısız parayla oynayan insan, bir gün bu paraların avcundan akıp gittiğini görür ve beş parasız kalır.Para amaç değil, yaşamamız için bir araçtır. Kimseye muhtaç olmamak için paramızı gerektiği yerde harcamalı, hesapsızlık yapmamalıyız. Zor günümüzde rahat etmek istiyor, kimseye muhtaç olmak istemiyorsak, tutumlu olmak zorundayız.Eskiden atış talimleri yapılırken, usta atıcılar hedef için metelik denilen bozuk paralar kullanırlarmış. Metelik, eskiden kullanılan on para değerinde olan bir sikke. Sikke de madeni para veya bu paralara vurulan damga demektir.Köyden çıkıp okuyarak yükselen, mal mülk ve şöhret sahibi olan bir adam köyünde yaptırdığı evde, gümüş paraları hedefe koyup atış talimi yaparmış. Onu ziyarete gelenler, gümüş mecidiyeye ateş ederken görünce, içlerinden biri, “Baksana bizimki meteliğe kurşun atıyor.” demiş.

26 Sırra Kadem Basmak

Sır gizli şey demektir.Tasavvuf çevrelerinde ve özellikle Mevlevilikte bu kelimenin sırlamak şeklinde fiil yapılmış hali sıkça kullanılır.Sırlamak, “kapmak,örtmek ses ve hava akımına müsaade etmeyecek derecede bir yere gizlemek” anlamına gelir.Nitekim Mevleviler kapıyı yahut pencere kapa yerine, “sırla,sırret” derler.Sıralamak ve sıralanmak ise gömülmek, ölünün gömülmesi anlamına da kullanılır.

27 Bir Çuval İnciri Berbat Etmek

(Yanlış bir davranış veya sözle, olumlu giden bir işi bozmak anlamında bir deyim.)İncir satılmak üzere hazırlanırken, içlerinde çürük, kurtlu, hastalıklı olanlar ayrılır. İyi ayıklanmaz da içlerinde kurtlu, çürük olanlar kalırsa, ötekileri de bozar, çürütür.İyi ayıklanmayan bir iki çürük incirin, bir çuval inciri bozduğu gibi, bir toplulukta bir kişinin ağzından çıkan münasebetsiz, gereksiz bir söz de, topluluğun neşesini kaçırır, keyfini bozar.

28 Dimyata Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak

(Daha fazla kazanacağını daha iyisini elde edeceğini umarken, elindekinden olmak anlamında bir deyim.)Dimyat Mısır’da Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir. Eskiden Mısır’ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye’ye gelirdi.Dimyad’a pirinç almaya giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdeniz’de Arap korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar.Binbir müşkülât içinde Türkiye’ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş. İstanbul’dan kalkmış memleketi olan Karaman’a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak sözünün aslı buradan kalmıştır.

29 Çadırını Başına Yıkmak

Osmanlı hükümdarları, sefer esasında hareketlerinden ve hizmetlerin den hoşnut olmadıklar vezirlerini azletmek için kaldıkları çadırın direklerini söktürüp başlarına yıktırırlardır.Bu hareket iktidardan düşme manâsına eski Türk geleneklerinde mevcut olup Orta Asya’dan itibaren uygulanmıştır.Fatih’in,Karman seferi sırasında Mahmud Paşa’nın;Yavuz’un da çaldıran dönüşünde Hersekzade Ahmed Paşa ile Dukaginoğlu Ahmed Paşa’nın çadırlarını başlarına yıktırdıkları meşhurdur.

30 Ağaca Çıksa Pabucu Yerde Kalmaz

“Çok ihtiyatlıdır, kolay kolay başı derde girmez” mânâsında bir deyim. Nasreddin Hoca merhum bir gün ayağında yeni papuçları ile dolaşırken, mahallenin şakacı afacanları, papuçlarını saklamak ve Hocaya arattırmak için bir plan kurmuşlar. Hoca karşıdan gelirken, güya kendi aralarında bahse giriyormuş gibi davranarak, yüksek sesle konuşmuşlar. Hoca şu ağaca çıkar çıkmaz diye çekişmişler. Hoca çocukların yapmacık hallerinden kuşkuya düşmüş; işin içinde bir bit yeniği sezmiş.Çocuklar aralarında bahse tutuştuklarını söylemiş, Hoca’ya ağacı çıkıp çıkamayacağını sormuşlar.-Çıkarım elbet, demiş Hoca, ve yeni papuçlarını koynuna soktuğu gibi başlamış ağaca tırmanmaya.’Çocuklar hep bir ağızdan:Hocam, papuçlarını yerde bırak, ağacın üstünde onları ne yapacaksın? diye sorunca, işi anlayan Hoca, cevabı yapıştırmış:-Belki ağaçtan öteye, karşıma bir yol çıkar.Akıllı ve uyanık kişiler için “ağaca çıksa, papucu yerde kalmaz” denmesi bu fıkradan kalmıştır.

31 Zülfüyâre Dokunmak

Hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirecek sözler söylemek, bir kimsenin veya bir makamın darılmasına sebep olmak.Eskiden devlet işlerini eleştiren, devleti veya bir daireyi yönetenlere dokundurucu, iğneli yazı ve sözle sataşanlara zülfüyâre dokunuyor, derlerdi.Bir de bunun hikâyesini âşıkla maşuğun ağzından dinleyim:Âşığın sevdiği kız alıngan, her sözden bir anlam çıkaran bir afetmiş. Yüzünün her iki yanındaki zülüfler, âşığın hem hoşuna gider hem de onları bukleli ipeklere benzettirmiş. Bu benzetmelerden gücenen afet, “Demek benim zülüflerim ipek teller gibi cansız ve ruhsuz mu geldi sana?” diye âşığa sitem edermiş.Genç âşık bir gün sevgilisiyle güllerin açtığı, bülbüllerin öttüğü bir bahçede gezerken hırçın bir rüzgâr esmiş. Bu rüzgâr sevgilisinin saçlarını dağıttığı için kızmış. Sevgilisi bundan da bir anlam çıkarmış: “Anlıyorum, sen rüzgârı bahane ederek, benim ihmalimi yüzüme vurmak istiyor, saç ve zülüflerimi taramadığımı ima ediyorsun.” demiş.Âşık sevgilisinin bu sitemlerinden usanınca ağzına bir daha onun adını almamış. Âşık, cevr ü cefaya ne kadar katlanır…

32 Eski Kulağı Kesiklerden

Kurnaz, becerikli, işbilir, her işin altından kalkan…İnsan tilki gibi kurnaz olup kimseye zarar vermemeli, bir usta gibi becerikli olup aleme faydalı işler görmeli; işini, aşını, eşini bilmeli, her faydalı işin üstesinden gelmelidir.Hacı Bektaşi Veli’nin tarikatına girmek isteyenlere tarikatın şartları açıklanır, gerekli öğütler verilir, tekkenin girişinde derviş adayının kulağına bir delik açılarak küpe takılırmış.Tarikatın şartlarından biri de hiç evlenmemekmiş. Sonradan bu kuralı bozanların kulaklarından küpeleri çekilerek alınır ve bu yırtık kulakla dolaşırlarmış. Halk, cezalı dervişlere “kulağı kesikler” diye hitap edermiş.Osmanlı sultanlarından Yavuz Selim’in kulağındaki küpe, bu tarikatın işaretlerinden biri olarak bilinir. Sultan Selim’in şeyhin eşiğine baş koyup kulağını deldirdiği rivayet edilir.

33 Çil Yavrusu Gibi Dağılmak

(Topluluk halinde bulunan insanların, hayvanların her birinin bir yana dağılması anlamında bir deyim.)Keklik kuşunun bir adı da çildir. Tüylerindeki benekler yüzünden bu isim verilmiştir. Dişi keklik yavru çıkarınca, onlarla hiç ilgilenmez, kendi başlarına bırakır. Yumurtadan çıkan yavrular, seke seke çevreye dağıldıklarından, sözün buradan kaynaklandığı söylenebilir.

34 Kazın Ayağı Öyle Değil

Sen öyle düşünüyorsun ama yanılgı içindesin. İşler senin bildiğin ve düşündüğün gibi değil.İşler bazen umulduğu gibi gitmez. Bazıları ise bize ait işlerin tıkırında gittiğini zanneder. Ama işin içinde bulunan işlerin iyi ya da kötü gittiğini dışarıdaki insandan daha iyi bilir.Bu deyimin kaynağı yine Nasreddin Hoca’mız… Hoca bir gün Timur’a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş, hemen kazın bir bacağını gövdesine indirmiş.Hoca’yı huzura kabul eden Timur, bakmış ki kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. Kendisi de malum topal. Hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanarak, ona çok kızmış. Hoca durumu hemen sezerek:- Ulu hakanım, bizim Akşehir’in kazları hep tek bacaklıdır. Bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacaklarını altlarına almış uyuklayan kazları göstermiş.Timur, Hoca’ya bakarak gülmüş:- Yoo, Hoca, kazın ayağı öyle değil demiş. Adamlarına çeşme başındaki kazlara değnekle dokunmaları için emir vermiş. Kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. Hoca’nın yüzüne alaylı alaylı bakan Timur:- Hani Akşehir’in kazları tek ayaklı idi, diye sorunca Hoca:- Vallahi hakanım, eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.

35 Ana Gibi Yar Bağdat Gibi Diyar Olmaz

Dilimizdeki”Ana gibi yarBağdat gibi diyar olmaz.” sözünün aslı muhtemelen”Ane gibi yar;Bağdat gibi diyar olmaz.”şeklindedir.Çünkü sözün aslındaki Ane kelimesiBağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun kuşattığı dik bir geçidin adıdır.Bağdat gibi(güzel)şehirAne gibi de (sarpama manzaralı)yar(uçurum) olmazdemeye gelir.Ancaksiz Bağdat’ın Osmanlı Türkü için önemine bakınız ki oradaki Ane’yi anne yapıvermiş.Tıpkı”Yanlış hesap Bağdat’tan döner.”sözüyle Bağdat’ın eskiden beri bir ilim merkezi olduğunun altının çizilmesi gibi.

36 Musul Çesmesinden Su İçmek

Musul’da Yunus Nebi zamanından kalma bir çeşme varmış.Suyundan içen mahsumlara şifa, zalimlere zehir olurmuş.Ne zaman şehre bir zalim vali gönderilse,halk bir müddet sonra onu götürüp bu çeşmeden su içirirler ve bir kaç günde göçürterek zulmünden kurtulurlarmış.Musul’un zarif kişi zadeleri arasında zalimlere karşı ”İçtiğin Yunus Nebi çeşmesi ola!”demek bir darbı mesel olmuş.

37 Bel Bağlamak

Birisine güvenmek bir işe ümit bağlamak yerinde kullanılan bel bağlamak dilimize tarikat ritüelleriyle yansımış bir deyimdir.Sufiler,bir tarikata girmek ve ikrar vermek anlamında bel bağlamak derler. Fetüvvet ehli,kendi halklarına dahil olanlar şedd(yünden dokunmuş kemer)kuşata gelmişlerdir.Mevlevilikte buna elif nemed (keçeden dokunmuş uzunca kuşak), bektaşilikte de tiğ-bend denilir.Bir kişi tarikata girince beline bağlanan bu kuşak,dervişin, artık o yolun bütün yasaklarını kabul ettiği, bütün emirlerini yerine getireceği anlamına gelir ve bu husus da kuşak kuşatma merasiminde kendisine telkin olunurdu.

38 Pösteki Saydırmak

İçinden çıkılmaz bir iş yükleyip, birini uğraştırmak.Farsça bir kelime olan pösteki koyun veya keçi postu demektir. Bu deyim insanlar verim ve sonuç alınamayacak işlerde çalıştırıldığı için söylenir.Evvelce delilerin tedavi edildiği yere tımarhane denirdi. Buraya gelenler tedavi edilir, iyileşenler evlerine gönderilirmiş. Hastaları evlerine göndermeden son bir muayeneye tâbi tutmak âdettenmiş. Hastaya bir koyun pöstekisi verilir, pöstekinin kıllarını saymasını isterlermiş. Hasta kılları saymaya başlarsa, tedavinin sürdürüleceğine, “Yok, bu imkansız, sayılmaz.” derse iyi olduğuna işaretmiş.

39 Devlet Kuşu Konmak

(Deyimin kullanıldığı söz gelişi: Beklenmeyen, büyük, önemli kısmet; şans.)Bir rivayete göre, vaktiyle İran’da hükümdarlar öldüğü zaman, bütün şehir halkı sarayın önündeki meydanda toplanırmış. Sarayın balkonundan, adına devlet kuşu denilen bir kuş uçurulur, kimin başına konarsa, o adam ülkeye hükümdar olurmuş.Gerçi tarihte, gerek İsa’dan önce İran’da yaşayan Medler ve Persler, gerek İsa’dan sonra yaşayan kavimler zamanında, böyle garip bir yolla hükümdar seçildiğini gösterir bir kayıt yoktur; üstelik böyle bir seçim yapılmış olması, mantığa da uygun düşmemektedir. Ama hak etmediği yerlere, şans eseri gelenler için, ‘başına devlet kuşu kondu’ denmesi, yukarıda sözü edilen masaldan gelmiş olsa, yerinde ve anlamlı bir sözdür.

40 Kaz Gibi Yolmak

Padişah yanında veziri ile birlikte tebdil-ikıyafet yola düşmüş.bir evin önünden geçerken bahçede çalışan bir kız görmüş. selamdan sonra aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: -bacanız eğri -baca eğri ama dumanı doğru tüter. -annen nerde? -biri iki etmeye gitti. -baban nerde? -azı çok etmeye gitti. -sana bir kaz göndersem yolar mısın? -hem de ciyaklamadan. vezirle birlikte kızın yanından ayrılmışlar fakat vezir merak içinde.konuşmalardan hir şey anlamamış.ne konuştuklarını sormuş padişaha.padişah;sen vezirsin anlamış olman gerekirdi,akşama kadar ya açıklarsın ya da kellen gider demiş. vezir padişahı saraya bıraktıktan sonra gerisi geri kızın yanına dönmüş.padişahla ne konuştuklarını sormuş. kız: bir kese altın verirsen söylerim. almış bir kese altını ve -padişah bana bacanız eğri derken gözümün şaşı olduğunu ima etti ben de gözüm şaşı ama doğru görüyorum dedim. -ya ikinci soru? tekrar bir kese altın alan kız -benim annem ebedir bir kadını doğum yaptırmaya gitti dedim. tekrar bir kese altın -babam çiftçidir tarlaya tohum ekmeye gitti dedim. -ya bir kaz göndersem yolar mısın?derken vezir başına geleni anlamış.

__________________
Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları reklam ver Benimmekan Mobil Sohbet
Cevapla

Etiketler
7, deyimler, ve, Öyküleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
deyimler ve öyküleri 6 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 10:06
deyimler ve öyküleri 4 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:46
deyimler ve öyküleri 3 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:42
deyimler ve öyküleri 2 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:33
deyimler ve öyküleri 1 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:29