IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  odeaweb

>
+
Etiketlenen Kullanıcılar

8Beğeni(ler)

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 06 Kasım 2025, 11:42   #18
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: PUT/LAR - Mehmet Ali BAKAY




Asaf Halet Celebi'nin "İbrahim” şiiri Üzerine: Put, Gönül ve Yıkım Arasında Bir Mistik Hesaplaşma
Asaf Halet Çelebi'nin "İbrahim” şiiri, tasawufi düşünce ile Yeni Platonculuk arasında kurulan derin bir
diyalektik yapıyı ortaya koyar. Bu yazı, şiiri üç mertebeli mistik bir yolculuk olarak yorumlarken, put kırma
metaforunu felsefi, ruhsal ve estetik düzlemlerde çözümler. Put, gönül, hakikat ve birlik gibi temalar
etrafında örülen metin, hem içsel bir miraç hem de modern şiirin varoluşsal açılımlarına ışık tutuyor.

İbrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim?
Güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
İbrahim güneşi evime sokan kim?
Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
Buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
İbrahim
gönlümü put sanıp da kıran kim?
Asaf Halet Çelebi

Asaf Halet Çelebi, modern Türk şiirinde mistik duyarlığın, felsefi sorgunun ve metafizik derinliğin nadir
temsilcilerindendir. Onun "İbrahim" adlı şiiri, hem geleneksel dinler tarihine hem de bireysel varoluşun
derinliklerine dokunan simgesel ve metaforik bir metindir. Bu şiirde Çelebi, İbrahim Peygamber'in put
kırma mitosunu bir metafor olarak kullanarak, bireyin içsel yıkımını, sorgulamasını ve yeniden doğma
arzusu içindeki çelişkilerine bakalım.
İbrahim Kimdir? Put Kıran mı, Put Yaratan mı?
Tevrat ve Kur'an'da İbrahim, babasının ve kavminin yücelttiği putları kıran, tek Tanrı'ya inanan ilk öncül
peygamberlerden biridir. Bu anlatı, tarih boyunca "put kırıcılığın" (İkonoklazm) simgesine dönüşmüştür.
Ancak Asaf Halet'in şiirinde İbrahim, sırf dış putları kıran biri olarak değil; içsel putlarla da yüzleşen,
fakat belki de yeni putlar yaratan bir figür olarak ortaya çıkar.
"İbrahim / içimdeki putları devir” dizesi, şairin kendi bilinçdışındaki ya da ruhsal dünyasındaki sahte
tanrılara, takıntılara, yüceleştirilmiş anlamlara yönelik bir yıkım talebidir. Ama hemen ardından gelen şu
soruyla bu istek sorgulanır: "Kırılan putların yerine / yenilerini koyan kim?"
Bu dizeyle şair, put kırmanın sonu olmadığını, insanın yeni putlar yaratmaya meyilli olduğunu ima eder.
Düşünce yapıları, ideolojiler, aşklar, tutkular, hatta Tanrı tasarımları bile birer put haline gelir.

Güneş ve Buz: Aydınlanma ile Kırılma Arasında
"Güneş buzdan evimi yıktı / koca buzlar düştü / putların boyunları kırıldı” dizesi, bir aydınlanma anının
getirdiği yıkımı anlatır. Buzdan ev, belki de şairin çekildiği korunaklı bir iç dünya, bir savunma alanıdır.
Ancak güneş, yani hakikat, bilgi ya da aşk, bu koruma alanını yerle bir eder.
Putların boyunlarının kırılması, bu yıkımın öznesi olarak güneşin işaret edilmesi, bize şu soruyu getirir:
"İbrahim / güneşi evime sokan kim?" Bu dize, sürecin özne-nesne ilişkisini sorgular. Güneşi getiren
İbrahim midir? Yoksa şairin kendisi mi bu aydınlanmayı talep etmiştir?
Burada bir çelişki doğar: Aydınlanma yıkıma neden olur. Hakikat, her zaman iyileştirici değil; bazen
yıkıcıdır.

Güzelliğin Putlaşması: Buhtunnasır ve Bahçeler
'"'Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri / Buhtunnasır put yaptı" dizesi, estetik olanın iktidar tarafından
nesneleştirilmesini eleştirir. Bahçelerde serbestçe dolaşan güzellik, artık bir imgede donmuş, yaşayan
bir varlık olmaktan çıkmıştır. İktidar, estetiği dondurarak kendi söyleminin aracı yapar. Buhtunnasır
(Babil kralı), bu anlamda hem tarihsel hem alegorik bir figürdür: güzelliği dondurup putlaştıran gücün
simgesidir.
Ancak şair, "güzeller bende kaldı” diyerek bu putlaşmayı reddeder. O, estetik olanla yaşayan bir ilişki
kurmuş, onu zihinsel ya da ideolojik bir nesneye dönüştürmeden sürdürmeyi başarmıştır.

Gönül de Bir Put Olabilir mi?
Şiirin son dizesi belki de en çarpıcısı: "İbrahim / gönlümü put sanıp da kıran kim?"
Burada şair, gönlümü, yani en samimi, en içten duygularıyla hareket etmiş; fakat bu duygular başkaları
tarafından put olarak algılanmış ve kırılmıştır. Bu dize, hem aşka hem inanca hem de içsel duyarlığa
yönelik bir hayal kırıklığını dile getirir.
Gönül burada, put kırıcılığın kurbanı olur. Belki de gerçek put, şairin duyguları değil; bu duyguların
algılanma biçimidir.

Diyalektik ve Üç Mertebeli Yüzleşme.
• Yeni Platonculuk ve Tasavvufi Yükseliş
Bu şiir, yapısı gereği üç bölümlü bir kompozisyona sahiptir ve bu bölümleme diyalektik bir çatışmayla
ilerler: her mertebede bir karşıtlık, bir gerilim ve onun aşımı vardır. Bu yapı, Yeni Platonculuk'un ve
tasavvufun özsel çıkış dizgesiyle birebir örtüşür:
Dışsal Yıkım - Madde ve Suret Düzlemi: Putların baltayla kırıldığı bölüm, fiziksel olanın reddini simgelen
Yeni Platonculukta "madde", tasavvufta "nefs-i emmâre" katmanına denk düşen
Işıkla Gelen Yıkım - Us ve Hakikat Arasında: Güneş, bilgi ve ilhamın temsilcisidir ama yıkıcıdır. Bu,
"nous" katmanına, tasavvufta "nefs-i levvâme" ya da "kalp" düzeyine denk gelir.
Gönül ve Güzellik — Birlik ve Sezgi Katmanı: Zamansız bahçeler, estetize edilmiş düşünceyi aşar. Gönül
put sanılıp kırılır. Bu noktada vahdet, yani birliğe erişme arzusu ortaya çıkar; Yeni Platonculukta "Bir",
tasavvufta ise "fenâ" makamına tekabül eden
Bu üçlü mertebe, aşağıdan yukarıya, dıştan içe doğru bir manevi seyrin şiirsel yansımasıdır. Her
aşamada hem olumlu bir açılım hem de olumsuzlayıcı bir sarsılma vardır. Bu da şiirin tinselliğini ve
dramatik derinliğini oluşturur.

Asaf Halet'in Şiirinde Put, Bir Zihinsel Kurgudur
"Put” bu şiirde yalnızca bir dini nesne değil, zihinsel bir yapı, bir kurgu, bir yansımadır. İbrahim ise, bu
yapıyla hesaplaşan, ama hesaplaştıkça daha fazla çelişkiye gömülen bir bilincin sembolüdür.
Asaf Halet Çelebi, bu şiirle sadece mistik geleneği yorumlamakla kalmaz, aynı zamanda modern bireyin
putlarla yüzleşmesini, bu putların yeniden üreyebilme tehlikesini ve içsel yıkımın yaratıcı boyutunu
ortaya koyar.
İbrahim bir simgedir: Düşünceye balta indiren; ama her baltanın ardından yeni bir soru, yeni bir put
bırakan simge.
Bu şiiri, mistik modernizmin özeti saymak mümkün: Gelenekle hesaplaşan, ama onu tekrar etmeyen; metafizik sorulara açık, ama cevapları kesinleştirmeyen bir şiir dili. İbrahim ise bu dilin öznesi değil; sorusudur.

__________________
Hanif kalmak cesaret ister...
 
Alıntı ile Cevapla

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


×