|
|
| |
| | #1 | |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Dipnot Her gece adeta bir ritüelin parçası gibi, o eski sandığın kapağını yavaşça aralayıp kendini geçmişin labirentlerinde bir keşfe bırakıyorsun. Bu huzurlu sessizlikte zihnini en çok meşgul eden soru ise hep aynı: Özlemini çektiğin şey, gerçekten o anıların sıcak dokunuşu mu, yoksa o günlerin tozlu izleri arasında kaybolup giden eski bir "sen" mi? Hayatının bir köşesinde derin bir aşk mı eksiklik hissi yaratıyor, yoksa kalbinin en kuytusunda tamamlanmayı bekleyen bir hikayenin izleri mi seni sürekli düşüncelere sürüklüyor? Bazen bu tür sorular ruhunu yorar, bazen de cevap bulamamaktan doğan hüzünle sessiz bir dostluk kurarsın. Kendi kendini avutmanın yollarını ararsın kimi zaman; basit bir notla ruhuna küçük bir teselli sunar, içten gelen bir mırıltıyla kendine sakinleşme fırsatı tanırsın. Sanki unutmamış olmanın o sahte huzuruna tutunursun. İçinden “Unutmadım.” diye fısıldarsın belki, kimseler duymasın diye. Ama öyle anlar olur ki, sözcükler senden cesur davranır. Dudaklarından usulca, bir itiraf gibi şu söz dökülür: “İyi ki bir zamanlar kalbime dokundun.” Dem - 26.11.2025
__________________ Umrumdışı... | |
| | |
| | #2 |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dipnot Karanlık, insan ruhunun derinliklerine bir davet gibidir; insanı kendi iç dünyasına doğru sessiz bir yolculuğa çıkarır. Duyguların katlanarak yoğunlaştığı, geçmişin ağırlığının omuzlara daha sert bindiği, bilinçaltındaki saklı tarafların usulca su yüzüne çıktığı bir arenadır gece. O anlarda kendine kızdığın, sustuğun ve belki de ilk kez aynaya bakıp yüzleştiğin o duyguların sessiz tanığı hep gecenin kendisi olur. Yine de her karanlığın sonunda ufak bir not belirir; küçük ama etkili bir öğreti sunar insan ruhuna. Sessizce fısıldar: "Bugün karanlık tüm benliği sardı. Fakat içimde, derinlerde bir yerde küçücük bir ışık hâlâ yanmaya devam ediyor." Çünkü gecenin karanlığı ne kadar yoğun olursa olsun, sabahın gelişini bilmek insana huzur veren bir tesellidir. Karanlıkla yüzleşen biri, günün ilk ışığını gördüğünde o aydınlığı sadece görmekten öte, iliklerinde hisseder. Karanlık ancak böyle bir farkındalıkla anlamını bulur; çünkü en karanlık noktada bile ışığa dair umut bitmez. Dem - 27.11.2025
__________________ Umrumdışı... |
| | |
| | #3 |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dipnot Hayat bazen, insanın omzuna dokunup sessizce şöyle fısıldar: “Hayallerin seni bekliyor; sen hâlâ neyi bekliyorsun?” Hepimizin içinde sakladığı hayaller var, değil mi? Daha dingin günler, içimizi ısıtan samimi ilişkiler, doğru zamanda verilmiş anlamlı kararlar... Ancak bu hayalleri gerçeğe dönüştürmek için gereken o ilk adımı atmakta genellikle tereddüt ederiz. Sanki görünmez bir sınırın ötesine geçmek zorundaymışız gibi hisseder, büyülü bir "doğru zaman"ın bir gün kendiliğinden kapımızı çalmasını bekleriz. Oysa unutmamamız gereken bir gerçek var: Değişim, hayatın uzak bir köşesinde keşfedilmeyi bekleyen bir ödül değildir. Aksine, o hep yanı başında duran ve seni fark etmeni bekleyen bir ışık gibi parıldar. Sen adım attıkça yakınlaşır, elini uzattıkça daha da parlar. Bazen hayallerin sana düşündüğünden çok daha yakın olur; belki uzun süredir ertelediğin bir kararın ardında ya da sürekli zihnini kurcalayan ama bir türlü başlayamadığın o hayalde gizlidir. Hatta belki minik bir mutluluk yalnızca cesaret etmen gereken küçücük bir an kadar yakındadır. O halde asıl soru şudur: Ne bekliyorsun? Belki bir işaret bekliyorsun ya da her şeyin mükemmel hissettirdiği o "hazır olma" anını kolluyorsun. Ancak bil ki o his sık sık uğramaz. Genellikle insan yola çıktıktan sonra hazır hisseder. Denemedikçe öğrenemez, risk almadıkça güven bulamazsın. Hayat, cesareti ödüllendiren bir düzen içinde işler. Olduğun yerde sessizce durup zamanı tüketirken hayat senden yana pek cömert olmayabilir. Ama ne kadar küçük olursa olsun, bir adım attığında, dünya çoğu zaman seni şaşırtacak şekilde karşılık verir. Ansızın önünde yeni kapılar açılır, yollarına kolaylıklar serilir ya da tam ihtiyacın olan an, hiç beklemediğin bir anda karşına çıkar. Çünkü hayaller, harekete geçenlere ulaşmanın bir yolunu her zaman bulur. Bugün kendine küçük ama anlamlı bir söz ver: Değişim seni bekliyorsa artık sen de yola koyul. Korkularına rağmen, hep ertelediklerine rağmen, içindeki belirsizliklerin yoğunluğuna rağmen… Çünkü büyük hikayelerin dönüm noktaları bazen yalnızca tek bir cesur başlangıçtan ibarettir. Belki de koskoca bir yaşam, 20 saniyelik bir cesaretle tamamen değişebilir. Ve unutma: Hayallerin aslında hep oradaydı. Öyleyse şimdi sıra sende. Adım at ve hayatla dansa başla. Dem - 27.11.2025
__________________ Umrumdışı... |
| | |
| | #4 |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dipnot Aşk, bazen hiç beklemediğin bir anda karşına çıkar. Belki sessiz, sıcak bir gülümsemede, belki birinin ağzından dökülen o nazik sözde, ya da içini hafifçe aydınlatan minicik bir kıpırtıda yakalarsın kendini… O an anlarsın; hayat gerçekten sürprizlerle dolu, hâlâ güzel bir tarafı var. Bir anlamda, aşk kalbinin hâlâ atabildiğini hatırlatır sana. Hâlâ birine dokunabilirsin, hâlâ hissediyorsun… Birisi hayatına girdiğinde, dünya bir anda yumuşar. Renkler daha canlı gelir gözüne. Günlerin dolup taşar. Sonra bir bakarsın, sevmek aslında kendine açılan bir pencereymiş. Kendini daha yakından tanımanın, büyümenin ve daha iyi biri olmanın yolu. Çünkü aşk, tıpkı diğer güzel duygular gibi, insanı genişletir, büyütür. Bazen iki çift göz bir kahve masasının başında buluşur. Bazen “eve vardım” diye gelen bir mesajda gizlidir o ince düşünce. Bazen de yan yana sessizce yürürken bulursun huzuru. Aslında aşk, en çok bu küçük detaylarda saklı. İnsan, büyük büyük anların değil de, o biriken küçük sıcaklıkların özlemini çeker en çok. Umut da işte tam burada yaşar. Her gün yeniden başlayabilen, o minicik güzelliklerde. Gerçekten sevmek, kaybetmekten korkarak büyümez. Asıl, kalıp birlikte yürümeyi seçtiğinde kök salar. İki insan birbirine güvenmeyi seçtikçe, attıkları adımlar daha sağlam olur. Birbirini anlamak için çabaladıkça, aralarında görünmez bir köprü kurulur. O köprü bazen eski yaraları bile iyileştirir. Hayatımıza kimse boşuna girmez. Kimisi dayanmayı öğretir, kimisi gülmeyi, kimisi yeniden başlamayı gösterir. Bazen de bir aşk, insanın kendisiyle barışmasının en güzel yoluna dönüşür. Çünkü sevmek, sadece birine “sen” demek değil; hayata tekrar “evet” diyebilmek. Aşk, daha başlarken bile kendi başına kocaman bir umut aslında. Ve insan, bir kez daha sevebildiğini fark ettiğinde, içindeki o hiç sönmeyen ışığın hep orada olduğunu anlar. Dem - 27.11.2025
__________________ Umrumdışı... |
| | |
| | #5 |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dipnot “Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir” cümlesi, çoğu zaman yaşadıklarımızın arkasında görünmez bağlantılar, fark edilmeyen sebepler, zamanın ince ayarı ve bizim henüz anlamlandıramadığımız dersler olduğu düşüncesini taşır. Bazen tam ihtiyacın olan anda birisiyle karşılaşırsın. Bir cümle, bir şarkı, bir bakış ya da küçücük bir yol ayrımı… Bir anda her şey değişir. O anlarda hemen "tesadüf işte" demek kolay gelir. Ama içten içe, bir şeylerin seni oraya getirdiğini hissedersin. Belki aldığın kararlar, belki de evrenin sana dokunuşu, kim bilir? Ama bildiğim bir şey var: Hiçbir şey sebepsiz yaşanmaz. Ve bir gün geriye dönüp bakınca anlarsın aslında buraya rastgele gelmedin. Şu an olduğun yere, attığın her adım, verdiğin her karar, hissettiğin her duygu, yolunu değiştiren her kavşak seni taşıdı. Hayat, kendi akışında, kendi doğrularıyla ilerledi ve seni bugüne getirdi. Şunu da bil: Yaşadığın hiçbir şey boşuna değildi. Hiçbir karşılaşma, hiçbir ayrılık, neşe ya da acı… Hepsi sende bir iz bıraktı. Hepsi seni sen yaptı, görünmez bir el gibi dokundu hayatına. Tesadüf diye bir şey yok. Sadece hazırlık var. Sadece zamanın doğru anı var. Ve en önemlisi, sadece senin yolun var. Her şey ya sana bir şey öğretir, ya seni değiştirir, ya da bambaşka biri yapar. Dem - 09.05.2025
__________________ Umrumdışı... |
| | |
| | #6 |
| Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dipnot Kıskanmak bazen sevginin en sessiz çığlığıdır. Birini kaybetme korkusunun içten içe fısıldanan öyküsüdür. Aslında, "Sen benim için çok değerlisin" demenin dolaylı bir yoludur. Ama kıskançlık, aynı zamanda kalbin kırılgan, narin yanlarını açığa çıkarır. Başkalarında kıskandığımız şeyler, genelde kendi içimizde eksikliğini hissettiğimiz yönlerimize ayna tutar. O kişiye baktıkça içimizi kurcalayan bir soru belirir: "Ya bir gün bu ilgi sona ererse, ya bu sevgi beni terk ederse?" O an, derinlerde bir yerde farkına varmadan ruhumuz ürperir. Kıskançlık bazen sevginin arkasında süzülen bir gölgeye dönüşür. Fakat bu gölge büyüdükçe, sevginin gerçek ışığını görmek zorlaşır. Halbuki sevgi, hiçbir karanlığın düşmediği bir güneş gibi olmalıdır: Isıtan, aydınlatan ve tamamen özgür bırakan... Tıpkı masmavi bir yaz göğü gibi, kaygısız ve saf. Ve belki de kıskanmak, çoğu zaman kendimizi yeterince sevemediğimizde ortaya çıkar. Kendimizle barıştığımızda, sevgimizi başkaları üzerinden sınama ihtiyacı hissetmeyiz. Sevgiyi yitirme korkusu ortadan kalkar çünkü biliriz ki gerçek sevgi, kıskançlıkla değil; karşılıklı güvenle ve sağlam temeller üzerinde yükselir. İşte o zaman sevgi gerçek anlamını bulur: Özgür bırakır, şüpheyi siler ve koşulsuz hale gelir. Dem - 28.11.2025
__________________ Umrumdışı... |
| | |
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
| Dipnot : Gün Batımı | System | Üye Resimleri | 8 | 22 Haziran 2014 04:49 |