![]() |
Sanatın Kamburları [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] SANATIN KAMBURLARI Türk dil kurumunun sözlüğünde “Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek…” olarak geçen bu sözlük mecazen “sıkıntı, dert” anlamına gelir. Kambur her yerde olabilir. Ülkede, yerel yönetimlerde hata kendi içinde… Asıl olan bu kamburu teşhis etmek ve kamburun yok olması için gerekli olan neyse o yolda ilerlemek… Kambur cansız da olabilir. Örneğin bir kurum ya da bir sanat akımı ya da politika… Her neyse kambur, ona neden olan kesinlikle canlıdır: yani insan. En tehlikelisi de bu işte: canlı bir kamburun, cansız bir kamburla birleşmesi… Hele bir de kambur, kambur olduğunun farkında değilse… Bazıları bildiğini sanar… Öğretmen ise kitaptan okuyarak anlatır ya da defterden… Yönetici ise egosunu tatmin etmeye çalışır, kimseye danışmaz, kendini kral sanar. En büyük odur. Onun bildiği doğrudur. Sadece şikâyet eder, çözüm üretmez… İşte en tehlikeli kambur bunlardır. Bunlar ülkemiz için en büyük sıkıntılardır. Çünkü bunların yetiştirmeye çalıştığı ya da yönettiği insanlar onu model alabilir. Zaten yalan yanlış ve eksik bilgilerle yönetilen veya yetiştirilen insan daha da büyük bir kambur oluşturmaya en büyük adaydır. Eğitim şart diyor bir reklâmında Cem Yılmaz. Gülerek izlediğim reklâmda ki o söz, şimdi nasılda dilime pelesenk oldu. Eğitim şart! Yaptığı işi sadece para için yapanların, üretmeyenlerin, hep kendi bilenlerin, sadece sövüp çözüm üretmeyenlerin olmadığı; temiz idealist, üretken bir toplum istiyorsak eğitim şart! Kamburların en vahşisi, en hırpalayıcısı ve en azgını Sanat Kamburları’dır. Onlar ki bilmeden bilen, görmeden gören, yeniyi kabul etmeyen, eskiyle sürünen, günceli yok sayan kişilerdir. Bunların arasına bir de ikiyüzlüleri koymak gerekiyor. İkiyüzlüler dolayısı ile kişiliksiz kişiler sanatın bugününü suiistimal edip, geleceğini baltalıyorlar. Sürekli değişen yenilenen küreselleşen bir dünyada sallayıp başını, alıp maaşını yan yelip yatan bir dediği bir değini tutmayan kamburlar size sesleniyorum: “Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz. Şu an yalnızsınız ve bu yazıyı okurken kendinizi kandırmanızın bir anlamı yok. Ya işi ehline bırakın, ya da riyakârlıktan uzak, tutarlı, çağdaş ve üretken bir sanat için çalışın!” Pir Sultan Abdal şiirinin birinde der ki: Pir Sultan Abdal’ım sözlerim haktır Hak diyen kullardan hiç şüphem yoktur Cehennemde ateş olmaz nar yoktur Herkes ateşini kendi götürür. Bizde ki Sanat Kamburları geleceğimize öyle ihanet ediyorlar ki bırakın ateşi, ateşin yanında laneti de beraber götürecekler. O sanat kamburları hem kör hem sağır ama fena dillidirler. Bazıları da her ne kadar sanat adına hizmet ediyor gibi görünse de, o kamburlara el pençe divan durarak ve onların buyruklarından çıkmayarak kendileri de kambur oluyorlar. Sizi miskin şarlatanlar sizi! Yaptığınız bini aştı. Ya okuyun ya izleyin ya çalışın ya üretin ya da yol açın. Seviyesizce ahkâm kesmeyin artık! Yeter bırakın bizi! Sanat yapmak istiyoruz! Sanat adı altında sizin yalakalığınızı ya da şakşakçılığınızı yapmayız! Çaldığınız bizim zamanımız değil. Hepimizin geleceğinin zamanını çalıyorsunuz. Sanatı daha fazla kirletmeyin! Kurtuluş BİLGİLİOĞUL |
Yasaksın Yasak Aşkım Yarın bambaşka bir gün olacak dedim kendi kendime Karar verdim her şeyi unutup baştan silmeye Değmeyen birine değer vermeye& Pes ediyorum artık aska sevgiye& Sevmek eğer acı çekmekse, Sevmek bana göre değil bence.. Ama inkâr etmiyorum bende ağladım bir aşk için günlerce Bende sevdim belki de ölesiye... Ama o yaktı yıktı kendi gibi yalan bulaştırdı sevgime Ben bile inanamadım inanmak istemedim bu kadar çabuk bitmesine Dedim ya... Ben sevdim sevmesine de rastlayamadım sevenine Ama artık dayanamıyorum Dokunabilecek kadar yakınımdayken başkasını sevmesine Ben onun için ağlarken gecelerce Onun bir başka kişiye 'seni seviyorum' demesine katlanamıyorum Unutmak istiyorum olanları ne olursa olsun unutmak Her şeyi silip baştan yaşamak Belki bunların hepsi olabilirdi fakat Onun kalbi başkasındayken bu sevgi bana çok uzak Ulaşılması bir o kadarda tuzak Anlasana be benimkisi yasak aşk yasak Unuttum dediğime bakma Benim amacım kendimi kandırmak Zaten onun isteği de benim hayatımı karartmak Peki ya mutlu mu şimdi bir başkasıyla Ne hakkı vardı bana bu kadar acıyı yaşatmaya Olsun be o mutlu olsun yeter ki Ben yine yaşarım acılarımla Yere göğe sığmayan yalnızlığımla Yalnızım dediysem sanmayın ki kimsem yok Sadece beni anlayacak derdime derman olacak Bir tanem yok ki yanımda Onu ne kadar sevdiğimi bir anlasa bir bilseniz neler vermezdim onun bir bakışına Keşke bir kurşun sıksaydı aldatacağına O bile bu kadar acı çektirmezdi bana Bende onu adam sanırdım oysa... ama şunu unutmasın asla..!!! Bütün gururumu yok etti ama... onur duvarımı yıktırmam ona...!!! Zaten artık hayaliyle yaşamak bile hata bir canım var onu da alsın ama; Kalbim oyuncak değil başka kapıya Ben ne yanardağlar gördüm Bu kadar acıyla ölmem ya sen yine kendi haline ağla Yüreğimdeki volkan vız gelir bana Ben ne acılar çektim hayatımda Hasret kaldım mutlu olduğum bir ana Evet, ben bu kadar acıyı çektim ama Bunları senin yanına bırakırım sanma sana bir ihanet borcum var ya bunu da sakın unutma..!! Diyorlar ki başka biri varmış hayatında Sen onu da unutursun canını sıkma Sakın bana 'ben ne yaptım?' diye de sorma Doğru sen ne yaptın ki bana? Acılardan başka yalanlardan başka söyle ne verdin bana. Ya da sus her zaman ki gibi başka bir yalan ara Kanan bir zavallı bulunur ne de olsa Belki 'seviyorum' diye onları kandırabilirsin ama Sakın bu yalana kendini inandırmaya çalışma Sebebini sende bende biliyoruz boşuna sorma Aslında sen benden daha iyi bilirsin sorup ta beni de yorma Ama duymak ister misin bir kez daha Kimsenin ihtiyacı yok senin yalancı aşkına. Daha anlamadın mı her şey hayal her şey rüya Çaresizliklerle dolu dünya Meğer her şey yalan ve de dolanmış Delikanlılıkmış kitapmış Söyle bana kimde kalmış? Vefaymış aşkmış Baştan sona yalanmış Ağlamakmış sızlanmakmış Değmeyen biri için gözden yaş mı akarmış? Gurbetmiş sılaymış Sevenleri yalnız onlar mı ayırırmış? Aslında en büyük aşklar bile hevesini alıncaya kadarmış!!! Söyle delikanlım mertliğin kitabında bunlar mı yazarmış? Anıymış hatıraymış Geçmişte kalmış demek ki her şeyi unutmak bu kadar kolaymış AŞK dediğin; ZAVALLI BİR İNSANIN DÜNYASINI BAŞINA YIKANA KADARMIŞ...! şimdi soruyorum sizlere aşk diye bir şey var mıymış...? |
Gitme [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Gidersen Başlar içimdeki ülkede ayaklanmalar Yüreğim Özledikçe büyüyen aşkına örgütlenir Her şehrimde seni yaşar kurtarılmış bölgem Sokaklarıma taşar her gün adaletsiz bir düzene karşı yapılan eylemler Meydanlarım, anıtlarım zamana haykırır Kederim grev çadırları kurar Sana akmak isteyen sesim ölüm orucunda Şekerli suya konuşur sustuklarını yalnızca Gidersen Sana hediye ettiğim türküler izinsiz yürüyüşe geçer Şiirim her dizesine pankart açar Sazım tellerini boykot eder Savunmam yapılır konuşmalarda Dağıtılan bildirilerde Gizli adreslerde Bodrum katlarında yapılan toplantılarda Eleştiri üzerine eleştiri alır Özeleştirimi bir tek sana yaparım Gidersen Yaz, kış her mevsim sonbahar olur Hani hangi yaprak düşse içinin titrediği Hani dallar kırgın Gökyüzü içli mi içli Dokunsan ağlayacak Aylardan Eylül ya hani... Hüzün bulutları gözlerimde Sonra yağmurlar yağar yetim yüreğime Bir sabah Mitinglerde buluşur içimdeki binler Binler bir olur Bir ben, Ben sen Ansızın Gaz bombaları atılır içime Genzim yanar, kirpiklerimi yakar Avuçlarımdan nefes diye içime çekerim seni Çatışmalar başlar alanlarda Sol yanım çaresizce vuruşur sağımla Mantığım ruhumla Taşlar sopalar fırlar her yana... Saçından sürüklenir sevdam Dizleri kanar Kaşı patlar Sert yumruklar oturur yüzüne, Acımasız coplar kırılır belinde... Göğsüme Tam da senin olduğun yere Tazyikli suyu yerim olanca hızıyla Yığılır kalırım öylesine bir duvar kenarına Dilimde çiğliğini beklemekte olan sloganımla... Anlayacağın sevgili Gidersen içimdeki ülke olağanüstü hal durumda O gün Bir ilkbahar sabahı gibi önce ortalık sanki Sonra kus seslerinin, yaprak salınışlarının, güneş parıltısının Üzerinde ağır ve yorgun panzerler... Tanklar arka sokaklarımdan geçer Baslar akşamüstü caddelerde jandarmaların gece devriyesi... Bir cinayet olurum "faili meçhul" denilen Örtmeye çalışır koca bir kaldırım taşına tutuşturulan eski bir gazete sayfası Tenimdeki yalnızlığın kurşun izlerini Parçalanmış, delik deşik hayallerimi Kaskatı kesilirim gecenin ayazında Ay ışığında Gazete altında sıcacık kanım çekilir buz gibi asfalta Teşhis ettiklerinde cesedimi "Dudakları ve elleri morardı önce" diye geçer otopsi raporunda Şafağın ilk ışığıyla İlk olarak ulusal televizyonlardan bildirir Üç cuntacı donuk bir ifadeyle haberi Ya da radyodan çıkan o ürkütücü sesleri... Gidersen İçimdeki bu karanlık ülkeden Sana, sesine doğru uçarım usulca rengarenk kelebekler gibi... Sokağa çıkma yasağını delerim uğruna sevgili Taşırım narin kanatlarıma taktiğim özlemimi Özledikçe büyüyen sevgimi Nerde olursan ol Ben yine de bulurum seni... Bir günlük ömrüm sana yetişmez Issiz caddelerde İki kırık kelebek kanadı olursa eğer Bil ki benim Kelebekler uzun yaşayamaz ki... Unutma Gidersen bir "Eylül" sabahıymış gibi darbe iner yüreğime Ve yarım kalır devrimim sevgili...! Alıntı |
Cevap: Gülüşlerimden öperek uyandır beni... Emeğine sağlık Paylaşım için Teşekkürler. |
Cevap: BEKLE BENİ Emeğine sağlık Paylaşım için Teşekkürler. |
Cevap: SENİ BENDE UNUTTUN !! Emeğine sağlık Paylaşım için Teşekkürler. |
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun? Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın! Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır! Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın! Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın. Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin. Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin. İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin. Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin. Korkularınla yüzleşeceksin. Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin. Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin. İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın. Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın! Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın. Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın! Dünya da sensin, evren de! Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın. Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin. Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın. Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın. Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak. Boşuna hayal kurmayacaksın! |
İhanet [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Uzaklara gitmiştin. Kilometrelerce uzaklara. Kokun yok. Gözün yok. Yüzün yok. Ve sanma ki ben seni özlemedim. Senin annen ölse, özlemez misin? Ah sevgilim. Nasıl bir acıdır yokluğun. Kendime yabancıyım. Yokluğuna alışmaya çalışan sancıyım. Bir çocuk kadar yaramaz içimdeki acım. Uzaklara gittin. Benden kilometrelerce uzaklara. Sesin yok. Nefesin yok. Bedenin yok. Yanımda annesiymişim gibi elimi hiç bırakmayan ihanetin var. Üşüdüğümü hissedip dört yanımı sarıp sarmalayan ihanetin var. Sen geri döneceksin biliyorum. Ve ben seni tıka basa severken hala yine de seni affetmeyeceğim. Büyük ihanet yedim, BÜYÜK KONUŞUYORUM! . |
Nerde aşk görsen kana buluyorsun. Mutluluğum, doğruyu söylemek gerekirse çok çekicisin. O kadar çekicisin ki, Tıpkı mıtnatıs gibisin. Nerde aşk görsen kana buluyorsun. Nerde hüzün görsen yakasına yapışıyorsun. Mutluyken bile öyle mutsuzum ki, Nazar değecek diye korkuyorum... Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de o değilmiş. Bir insan doğduğun da neyse yaşarken de öyleymiş. Doğduğumdan beri ağlıyorum, Oradan biliyorum! Vazgeçmek zorundayım. Vazgeçmek zorundasın... Allah'tan bile istemeye utanılacak bir duayız seninle ikimiz. Yürünmez çocuk, Bak 'dur' yazıyor tabelada! Sonu görünmeyen yola girilmez çocuk! İmkansız olduğunu bildiğin yüreğe yerleşilmez! Vazgeç! Yaz geç beni... Çok başarılısın. Bak, çok iyi 'gidiyorsun'... |
Gök gibi, deniz gibi, gözlerin gibi mavi şeyler Ben şimdi uyuyorum. Ben uyurken iyi şeyler olsun. Özgürlük gibi şeyler. Gün doğumu gibi narin şeyler. Kavun kokusu gibi şeyler. Saydam şeyler. Bana benzemeyen şeyler yani kırılmamış, yani tam, kararlı yani ! Kar'ın donduramayacağı, Güneş'in eritemeyeceği, rüzgarın uçuramayacağı şeyler. Noktalama işaretleri kadar lüzumlu, rakamlar gibi sonsuz şeyler. İçinde çaresizlikler, yalnızlıklar, korkular barındırmayan. Ve hatta hiçbir karanlığa bulaşmayan şeyler. Yeşil şeyler olsun. Yapraklar gibi değil, ağaçlar gibi değil, ormanlar gibi şeyler.. Kırmızı şeyler olsun. Kıvılcımlar gibi değil, yangınlar gibi değil, volkanlar gibi şeyler. Gök gibi, deniz gibi, gözlerin gibi mavi şeyler. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:55. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk