![]() |
Sence aşktan daha gerçek olan ne var Aslında hepimiz gibiydin, geceleri karanlık, güneş yok sanıyordun. Oysa başka bir alem var senin bilmediğin, başka bir dünya içinde aşk olan… Bir anlasan buralardan olmadığımızı, aslında bizim olmadığını ve aslında hiç olmadığımızı, belki sen de göreceksin güneşi. Bir anlasan her şeyin boş bir koşturma, bir oyun olduğunu; vazgeçeceksin günlük, kirletilmiş ve ruhu olmayan sevişmelerden. Kendini aramaya başlamalısın, kendini sevmeye başlamalısın, kendini bu acılardan uzak tutmayı öğrenmek için uğraşmalısın. Senin zevk dediklerin tuzak aslında, senin ihtiras sandıkları ateş, senin güzellik sandığın bir oyun aslında… Hepsi sebepsiz bir çaba, her şeyin kendi etrafında dönüşü tuhaf değil mi, bir düşünsene? Bu sistem, bu kaos, tuhaf değil mi? Sence aşktan daha gerçek olan ne var? Sevmekten daha çok mu elle tutulur geliyor kağıt, kalem sana? Gördüğün ve dokunduğun için mi gerçek sayıyorsun masayı, sandalyeyi? Ya sevgi? Hangi eşya içindeki özleminin yakışını açıklayabilir? Sevmenin heyecanını hangi defter sana anlatabilir? Gördüklerinden, dokunduklarından daha fazlası bu alem, uyansana…. Bırak alemlerde daha fazla bedene sahip olma arzunu da, içindeki arzuya bak. Gerçekten sevebildiğinle kıyas bile kabul etmeyecek sana aşkın ihtirasıyla ödüllenmiş sevişmeler ve gerçekten sevebildiğinde birini, anlayacaksın aradığının bu tuhaf beden gezmelerinde bulunmadığını. Ruhunla, yüreğinle, aklınla sevdiğinde birini, kendini bulacaksın çünkü ancak aşkla yanabilir bir yürek ve ancak yandığında adam olur bir adem…. |
Yaşa Her zaman bir kitabın sonuna yaklaşır gibi yaşa. Lunaparkta kaybolmuş gibi yaşa. Oyuncak dükkanında kaybolmuş çocuğun iştahıyla yaşa. Kaybolmuşluğu unut, etrafına bak! Yüzmek gibi yaşa, boğulmak gibi değil. … Uçmak gibi yaşa, düşmek gibi değil. Kuş sesleriyle bir ağacın gölgesinde uzanır gibi yaşa. Kaşık kaşık çikolata yiyip, ellerini beyaz tişörtüne silen çocuk gibi yaşa. Saatlere bakmadan yaşa. Beklemeden yaşa. Yorulmadan yaşa. Bir tırtılın kelebek olma hayali vardır, Senin de bir hayalin olsun. Öyle yaşa işte! Boynu bükük soru işaretlerini boşver. Dik ünlemlerin var. Noktaları at çöpe, kucak dolusu virgül getirdim sana. Allah’ın sana uzattığı beyaz kağıdı geri çevirme. Yani diyorum ki; Yaşa da, Nasıl yaşarsan yaşa! |
Bütün teller ses vermez olur Acılar diner INSAN BIR KERE ÖLÜR Her bulduğum yerde yitiriyorum seni Yanıbaşımda öldüğün oluyor kimi gün Ya da ben ölüyorum sesizce gözlerinde Bir yaprak kımıldıyor hafiften Bu sesizlik bir kasırga başlangıcı Kükremeye hazırlanışı denizin Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı Bu bir yerde erimek Apansız yok olmak belki de Ve sonra susmak, susmak yuzyıllar boyu Beni unuttuğun bir uzak çizgide Tuvale sürdügüm boya değil artık Kırmızı kan rengidir gözlerimin En karadan daha kara yok Oysa en beyazdın sen gecelerimde O bana en yakın renkti tüy gibi Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara Kokun bir tuhaftı çocuksu Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın Gecenin en koyulastığı o yerde Duşerdi ellerime darmadağın. öten bir ishak kuşudur şimdi Haber getirir ölümlerden, dinle Yaşamak bir manga asker karşımda Ateş etmeyin diyorum Bir diyeceğim var Gözlerimi bağlamayın Son defa görmek istiyorum insanı Göğü, güneşi, denizleri Ve bu son ölümüm olsun diyorum Bir daha öldürmeyin beni. Kibritim ıslak Sigaram yanmıyor Ne olur bir ateş verin Bu ilk aldanışım değil Bu ilk sönüşü değil umutlarımın Ben bu denizin son kıyısıyım. Bir cam kırıldı uzakta Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı Bütün şiirlerim anlamsız şimdi Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz Hiç bir şey artık avutamaz beni Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil Son şair de kırdı son kelemini ilk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi Sevilmek mi O son artığı en ilkel çağların Bir mağara duvarındaki en eski resim Ya sevmek Hiç sönmeden bir ömür boyu O en güzel huy benimsediğim Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta O en insancıl gerçeğim benim Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim Çağlar boyu Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün Bir saklayan vardı beni Bir tutan vardı Sana yaklaşamazdım Anlayamadığım korkular vardı içimde Hep boyle seninle sensiz kalırdım ben Bir kıvılcım sönerken Bir yanardağ patlardı içimde. Ko şimdi ben yalnız öleyim Vur ellerimi ekmegimi al Tiksinir beni kim görse sensiz Utanır yalnızlıgım bana baktıkça Aynalar mı Hani nerdeler Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli Adım mı neydi Besbelli unutmuşum Hadi vur Hadi öldür Kurtar beni ezilmekten çürümekten Hadi gel, açtım kollarımı Bir zaman Ölmeye vaktim mi vardi seni sevmekten Sen büyüyen bir sesizliktin içimde Beni ben eden en duru ırmaktın En guzeliydin mozaiklerin Seninle maviydi gökyüzüm Çiçeklerim sende yeşerirdi Sen bambaşka bir evren yaratırdın Sularımdan Guneşimden rüzgarımdan Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan Ben bir tohumum Al beni toprağa ek yeniden Neredesin hani ne oldun Antik bir kadın başı mıydın Yoksa bir deniz miydin eskiden Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların Hani bir Nefertiti yaşamıstı eski Mısır'da Yoksa o muydun sen Hadi, anlat bana neydin Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen Öyküme girmeseydin İnsan bir kere ölür Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki Paramparça olmuş sevgilerdir Her aldanış Yeni bir aldanışa hazırlar bizi Zamanla renkler değişir Donuklaşır anılar Silinir üstümüzden Güzel olan ne varsa Görür içindeki bütün hayallerin öldüğünü İnsan yaşarsa. Ve bir gün insan da ölür Çimen gibi yaprak gibi Sarsılır yeryüzü yerinden Devrilen koca bir ağaçtır sanki Durur atışları yorgun kalbimizin El, ayak kesilir Göz ölür, dudak ölür, kan ölür Susar ta içimizde Yıllardır çalan çalgı Bütün teller ses vermez olur Acılar diner Ve bir gün biter bu çirkin oyun Perde iner... Alıntıdır... |
Yaşama tekrar doğduğumu hissediyorum. Gözlerim Gözlerin.. İşte karşımdasın. Başımı kaldırıp sana bakıyorum. Bakışıyoruz. Gözlerinin koyuluğuna vuruluyorum. Karanlığında apaydınlık oluyorum. İçime serinlik veriyor varlığın. Gözlerin anlamlı, Gözlerin ılık, gözlerin taze, Gözlerin gözlerim oluyor, Gözlerim gözlerin. Bakışlarında tüm dünyanın güzelliği okunuyor. Bana tüm dünyanın güzelliğini verseler Senin gözlerinin güzelliğine değişmem. Gülümsüyorsun. Dudaklarındaki tebessüm tüm yüzüne yansıyor. Gözlerine de tabii. Bu tebessümle Yaşama tekrar doğduğumu hissediyorum. Susuyoruz bir zaman. Sana bakıyorum, seni görüyorum. Vazgeçiyorum sözcüklerden. Sözcükler bu anı bozabilir Diye korkuyorum. Konuşmuyorum. Seni seyrediyorum. Senin başını eğip te düşündüğün bir zaman. Düşünceliliğinde seni seyrediyorum. Geldin, geldin işte!... Geldin ve gecemin yalnızlığını böldün. Gecemin güneşi oluverdin… |
Vazgecemedık Evet kimbilir kaçıncı dinleyişim bu şarkıyı Gücüm yetene kadar Ama yetmeli yoksa daha mutlu olmadan Nasıl vazgeçerim herşeyden Olurmu hiç daha tanrının benim için Hazırladığı sürprizleri görmeden Nasıl vazgeçerim herşeyden Daha seni yıllarca beklediğim seni görmeden Köpeğimiz karamelle göl kenarında gezmeden Nasıl vazgeçerim herşeyden Geçmem geçemem elbette Bu büyüde vazgeçilemeyecek okadar çok şey varki Ne olursa olsun hayat herşeye değer Nasıl vazgeçerim herşeyden. |
Bir gün elbet aylara, günlere de bölünür Şair, dünya sana küsmüş diyorlar Sen barışamazken kendinle bile Her varlık beyninin bir uzantısı olsa, neye yarar Çığrından çıkmış bu evrende? Doğanın bir anlık dalgınlığından doğdun Suyun, toprağın yalnızlığından Hep kendi içinde yürür durursun Tanrıların gücenik kalması bundan Kumdan kaleler yapıp, bozmakta üstüne yoktur Beş duyunu yüzle çarptığın görülmüştür Şimdilik yirmidört bilinmeyenli bir denklem yaşamın Bir gün elbet aylara, günlere de bölünür Şair, dünya sana küsmüş diyorlar Enlemleri, boylamları birbirine karıştırdığın için Bizimle uzlaşmadı, diye bağırıyor dini bütün olanlar Sonun kötüye varacak, bildiririm... |
Ataol Behramoğlu | Ben mi? Evet ben mi? evet... bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak... bir çiçek merhaba diyecek... hoşgeldin diyecek dağ... orman gülümseyecek... anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde tam anlatının, salt anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir... hiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece... kendi mantığı; kendi güzelliği içinde tutarlı... ama halkın yaşantısı girecektir oraya, çünkü yaşayan büyük bir şeydir halk... deniz ve ufuk girecek, karınca yuvaları, gökyüzü, kozalaklar ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk... yani sevişmek denizle, koşulsuz, önyargısız, hesapsız... yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl.. doğan, ölen ve yaşayan şeyleri... doğumu, ölümü ve yaşamayı yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak... ben mi? evet. çıkıp gideceğim bir gün... tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde... sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle... Ataol Behramoğlu | Ben mi? Evet... |
Ve gözüm yoktu senin gözlerinde doğmayan sabahlara Gittin... Ardından, kullanılmış kelimeleri kullanıp ağıt yakmak yakışmazdı son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir aşka. Üzerime siyahları giymeliydim. yanından ayrılırken, yasını tutmak için. Yaşanmışlığımızın koynundan seni koparıp alan ayazın nedeni neydi, seni benden çalan o yer neresiydi bilmek istemiyorum. Ama nedense giderken aralık bıraktığın kapı hiçbir zaman kapanmadı. Yaz gelip geçti, kışlar, mevsimler döndü. Ne kervanlar yol aldı ne yolcular gelip geçti buralardan. Kimi az, kimi çok kaldı, ama hiçbirinin gidişi senin kadar acıtmadı içim. Dedim ya çok kişi geldi ve gitti. Yerim yoktu senden başka hiçbir yolcuya, yüreğim yoktu senden başka hiçbir aşka, sesim yoktu hece hece seni besteleyemeyen, sana yazılmayan hiçbir şiire... Ve gözüm yoktu senin gözlerinde doğmayan sabahlara... |
Gurur OLMAZ Iki sevgili bir birlerini çok sevmektedirler evlilik hazırlıkları yapmaktadirlar ama çocuk son günlerde kıza soğuk davranmaktadir. Kız sormaya çekinir düğüne bir hafta kala çocuk kıza msj çeker ben düğüne hazır değilim bu düğün işini uzun bir süre erteleyelim görüşmeyelim. Akşam her zamanki buluştuğumuz köprünün altında bekliyorum der akşam olur ve ......çocuk buluşma yerine gelir beklemeye başlar buluşma saatti gelir fakat kız gelmez 1 saat 2 saat derken kız gelmez çocuk korkmaya başlar ve kızın evine gider kapıyı çalar kız kapıyı açmaz çocuk kapıyı kırarak içeriye girer ve o felaket manzarayla karşılaşır. Kız ben beyaz gelinliğin içinde kendini asmış ve bi not bırakmış "SENSIZ YAŞAMAKTAN DAHA AZ ACI VERiR." çocuk kıza bakarak sadece bir şakaydı "AŞKMM" lütfen ölme derken göz yaşlarını tutamaz bir şeyi hesaba katmamiştir. AŞKİN ne ŞAKASI nede GURURU OLMAZ |
Cevap: Vazgecemedık Emeğine sağlık Paylaşım İçin Teşekkürler. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:55. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk