![]() |
Ogün Sanlısoy - Anla Dünü Şarkı Sözü Dur sessizce dur dinle Duy, gelen sesi izle Dur, hangi cevap doğrusu (Bıksan bile) Bul, yakın olan korkusuz Gerekse malup ol Yüreksiz kalmadan yürü Gözlerin dolmadan, Dizlerin vurmadan Yazgına yanmadan, Anla dünü Sözlerim solmadan Közlerin savurmadan, Yarın geç olmadan, Anla dünü... |
Romantik Erhan - Acılı Bacılı Bak kızım sana iki kelime Bakma bu kadar benim herife O gözüne sahip çık biraz Feysten dürtecek seni bu yaz Gözleri var herhalde benim herifte Çekemedi gitti ikimizi de Dedikodu yaparlar mahallede Çokta benim … de Dudağımda seker ağzımda bal var Kulağımda halka ayağımda şal var Saçlarım havalı gülüşüm edalı Kalbimi yarsalar benim kocam var |
Pentagram - Sır Şarkı Sözü Kaybolmuşluk dert olmasın sana Yönler yalan hep aynı yoldayız Can bir nefes, yük olmasın sana Kesme sakın hep aynı daldayız Uyan aç gözlerini Ömür biter yol kalır Uyan aç artık kalbini Akıl biter sır kalır Yalnızlığın dert olmasın sana Bağlanmışız derinden biz bize Dört bir yanın karanlık olsa da Bu yalnızlık bölünmüş herkese Uyan aç gözlerini Ömür biter yol kalır Uyan aç artık kalbini Akıl biter sır kalır |
Pentagram - Sonsuzluk Şarkı Sözü Sanırsın,dağlarda yol olmaz Usanırsın,kalbinde güç kalmaz Uzanırsın,oooof yarın olmaz Zor günlerin,ardında huzur olmaz ki Her zaman,umutlar yön bulmaz Yarın olsa da,beklenen gün olmaz Sözlerim gerçektir Yüreğim kardeştir,her zaman Umudum sonsuzdur Uğraşım bitmez hiçbir zaman Geliyor geçiyor hayat Dönüyor durmuyor dünya Geliyor geçiyor zaman Dönüyor durmuyor dünya Sanırsın,yalnızlık tek dostun Aldanırsın kaçmakla bitmiyor Hiçbir zaman,oooof yalnızlığın Sözlerim gerçektir Yüreğim kardeştir,her zaman Umudum sonsuzdur Uğraşım bitmez hiçbir zaman Geliyor geçiyor hayat Dönüyor durmuyor dünya Geliyor geçiyor zaman Dönüyor durmuyor dünya |
Raci Alkır - Aya Bak Nice Gider Şarkı Sözü Aya bak nice gider Ay dolanır gece gider İki kaşın arası Bir yol var Hacc'a gider Lemide hayranın olim Karakız kurbanın olim Aya bak yıldıza bak Suya giden kıza bak Kız Allah'ı seversen Dön de bir yol bize bak Lemide hayranın olim Karakız kurbanın olim Ay buluttan geridir Buralar merdan yeridir Kalkın gidin evliler Buralar ihvan yeridir Lemide hayranın olim Karakız kurbanın olim (Ek) Ay gitti batan yere Kurban yar yatan yere Sinemi nişan kuram Yar okun atan yere Lemide hayranın olam Kara kız kurbanın olam |
Rubato - Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Vara vara vardım şu kara taşa Yazılan geliyor sağ olan başa Aman aman aman aman oy Beni hasret ettin dosta kardaşa Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Aman aman aman aman oy Nice sultanları tahtan indirdi Nicesinin gül benzini soldurdu Aman aman aman aman oy Nicesini dönmez yola gönderdi Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Aman aman aman aman oy |
Ogün Sanlısoy - Dayanamam (düet Özlem Tekin) Şarkı Sözü Bir his var içimde Seslenir gerilerde Yanlızlık peşimde Sensizlik vurgun heceler Bir his var evimde Süslerim resimlerle Yanlız düşlerimde Buluştuk ellerinle Döneceksin sanıyorken Yıllar geçti üzerinden Bulutlarda yaşıyorken Yıldım dünya düzeninden Sen yaralanma Sen karalanma Gel oyalanma dayanamam Sen yaralanma Sen karalanma Gel oyalanma dayanamam |
Oğuz Esen - Akrep Şarkı Sözü mic online bak atak sağdan, maicon gibi bindir yırtılır ağlar naylon dışı vede içi mağdur kelin ortada vede beli pek kambur sen gel lan önce bana bir hesap ver, fesadın hası gelip bana fesat der diss atmak iş değil bi saatten sonra taşar sabrım kalmaz mesafe nitekim beklenen olur ve ben Oğuz hiç rahat durmaz erir tüm buzlar senaryo bu mu hadi ordan ben sebepsiz yere asla kalp kırmam... sıkıyosa hadi koçum hele bi gel, hele bi gel göreceksin realite bu hiç açıklanabilir bişey değil ama sen daha kuramadın basit bir otorite garson kendini sanıyor patron düşüyo pantolon belini çekersin bastığın zemin bir karton sıçıp üstüne bi su döksem erir gidersin. çok cezve var, rapimi kaynatan o lavuk kendini sanıyo kaymakam zengin ol eve git bal kaymak al da karını üzme kovalar kaynanan tanı beni ben tek tabanca eserim hep böyleydim zaten anlamak istemediler ama bunu biliyolar en iyi hobimse insan utandırmak.... insan olmak müzikle bağdaştırılmıycak birşey ama harcandım mı sandın ahalide bir başıma sazı boş tribün için çaldım hiç ses çıkmaz oldu... artık ses çıkmaz oğlum... etme acele koşma ecele akrebi kendi cebine koydu haberi yok tamda istenen buydu tamda istenen buydu gözünün önündeki hakikati daha yeni fark ettin ama nafile kıskıs eder hoşuna gidenler ama seninki neden hep fıs fıs eder öteberi rapinizi kaldırın evlat, Erbaa Turhalı pas pas eder yediği haltı inkar eden alnıaçık hemşerimin en onursuzu millete sahte Oğuzculuk oyna sen erkeğin en oros...... tuz buz olur o boş kafan benim şarjör hep dolu, sen de boş kovan sesine noldu tipine noldu lan seni tamamlamış o yanındaki oğlan İstanbul değil mekanım g*tün uydurmaktan yalama olmuş adî beni arayan bulur kasmaya gerek yok Tokat & Erbaa - Mekan Her Daim (yeah) senin rapin kokmuş cheese, benim elim olur size base in dereden su getir yine useless, iyisi mi retreat, kendini repeat et ama davranma fevri... kapalı benim mikrofon feate meate yok vize sizin gibi ite mite belki sonraki christmas al sana macro beat ve ben en business hayatım dar yollarda geçti tek yıktım önüme çıkan her engeli tek ezdim dikenleri tek deldim geçtim tüm parazitleri moda olmuş artık sahtekarlık ve etrafımda ki kahpe kızlar hep sahte dostlar, tuzak dolu yollar, kirli bakıştan haz almam ! hiç ses çıkmaz oldu... artık ses çıkmaz oğlum... etme acele koşma ecele akrebi kendi cebine koydu haberi yok tamda istenen buydu tamda istenen buydu gözünün önündeki hakikati daha yeni fark ettin ama nafile... |
80 lerde çocuk olmak TRT`nin yayın akışı bitişinde istiklal marşını dinlemek. Jetonlu görüşme elevizyonun sesini açmak ve kanalları değiştirmek için bin kere kalmak ve üstündeki düğmelere basmak demek. Yere, duvara sürtünce kıvılcım çıkartan çatapat demek Sinek ilacı arabalarının bıraktığı bulutun arkasından deli gibi koşmak demek Apartman çatısına 5 metrelik anten takan babanızın sizi televizyonun karşısına oturtması ve çatıdan "oldumu" diye bağırıp anteni ayarlamaya çalışması demek... Bakkal dönüşlerinde güzel kokulu ekmek ucunu yemenin zevkini bilmek demek. yemeklerden sonra annenin evi gırgırlamasını izlemek demektir... kokulu silgiler demek . |
Öyle Bir Geçer Zaman Ki. .. Eski bayramlara olan özlemin yanında eski zamanlarda toplumun birlikte yaşadığı çok değerli anıları da vardı. Mutfakların vazgeçilmezi tel dolaplardan, radyodaki tiyatro saatine kadar bu anıları hatırlatmak istedik... Kurban Bayramı’nı yaşarken her bayram dile getirilen bir sözcük vardır “Nerede eski bayramlar” diye. Bu, yaşlı insanlarımızın hatıralarının bir ürünüdür. Bayramların yanında eski zamanlarda toplumun birlikte yaşadığı çok değerli anıları da vardı. O anılarda hayaller, arzular, istekler, sevinçler ve mutluluklar yaşanmıştı. Onlardan birkaç örneği hatırlatalım istedik. Buzdolabı Türkiye’ye girmeden yıllar önce, kiler ve mutfaklarda “tel dolaplar” vardı. Ülkemizde çivi ve çengelli iğnenin bile bulunmadığı bir dönemde, tahta ama üç yanı ‘sineklik tel’ diye tabir ettiğimiz telle kaplı dolaplar mutfakların vazgeçilmezi oldu. O zamanlar ilaçlama olmadığı için özellikle ev kadınlarının en büyük sıkıntısı sineklerdi. Bu tel dolaplar, kadınların imdadına yetişti ve öncelikle kahvaltı takımlarını ve tencereleri sineklerden korudu. 1940’ların sonlarında piyasaya çıkan bu tel dolaplar mutfakların vazgeçilmez eşyası haline geldi, buzdolabı evlere girinceye kadar görevini sürdürdü. Tükenmez kalem Mürekkepli metal kalemi, Romalılar biliyordu. Tükenmez kalemin bulunması ise 1880’li yıllarda oldu ama üretimden vazgeçildi. Ancak 2. Dünya Savaşı sırasında pilotların ceplerinde bulunan dolma kalemlerin basınçtan patlayıp akması ile tükenmez kalem üretilmeye başlandı. Ülkemize gelişi ise 1960’larda oldu. Canlı yazısı siyah, mavi ve kırmızı renkleri ile cazibe yarattı. Teknoloji harikası olarak algılandı. Satılmaya başlaması ile bir anda herkesin elinde ve cebindeki yerini aldı. Adeta kapışıldı, dolma kalem ve kurşun kalemi bir süre kenara attı. Buzdolabı özlemi Osmanlı döneminde Belçikalı Ganz şirketinin 20 Şubat 1914’te elektrik üretmeye ve evlere elektrik vermeye başlamasından birkaç yıl sonra, gazetelere beyaz eşya reklamları vermeye başladı. Buzdolabı ve çamaşır makinesi reklamları yayınlanmaya başladığında “yemekler hiç bozulmuyormuş” söylentileri kulaktan kulağa yayılınca ev sohbetlerinde dedikodunun yerini aldı. Ev kadınları arasında buzdolabına özlem büyüdü. Elde çamaşır yıkamaktan sertleşmiş parmaklara sahip ev kadınları çamaşır makinesinin hayalini ona sahip olana kadar yaşadılar. Yıllar boyu ev temizliğinde kadınlarımızın kullandığı sarı süpürgeden elektrikli süpürgeye geçiş uzun zaman aldı. Düdüklü tencere mahalleye geç girdi. Düdüklü tencere için yapılan yemek tarifleri, yemeklerin lezzeti gün toplantılarında aylarca konuşuldu. Ankaralı Nazmiye Helvacıoğlu, 70 yıl önce aldığı düdüklü tencerenin heyecanını hâlâ yaşıyor ve tenceresi ile yemek pişirmeye devam ediyor. Daha çok Osmanlı döneminde kullanılan gümüş zincirinden dolayı adı köstekli saat diye anılan ve hatırlanan en ünlü saat markası Serkisof’tur. Bu saatlerin zinciri yelek düğmesine takılır saat kısmı yelek cebinde taşınırdı. Kol saatleri piyasaya girdikten sonra büyük heyecan yaşatmıştı. ‘Tele misafirlik’ TRT’nin 1974’te başlayan yayınları ile televizyon, maddi gücü olanlar tarafından alınmaya başlandı. Semtlere tek tük girmeye başlayan televizyonlar, Türkiye gündemine “tele misafirleri” oturttu. Televizyonu bulunan evlere yapılan gece misafirliklerine tele misafirler denmeye başlandı. Grafiker tasarımcı Eda Çelik anne ve babasının tanışmasının tele misafirlik sayesinde olduğu o anıyı şöyle nakletti: “Babam Ahmet Çelik, annem Emine’yi sokakta görür beğenirmiş ama bir türlü konuşma fırsatı bulamazmış. Bir gün tele misafir olarak gittiği komşuda evin kızı Emine’yi görünce tanışma, konuşma fırsatı doğmuş. Orada başlayan ilişki daha sonra evlilikle sonuçlanmış. Şimdi 7 kişilik bir aile olarak mutlu bir yaşam sürüyoruz.” Evine iş yerine bir telefon bağlatmak için 15-20 sene bekleyenler... 70’li, 80’li yaşlarda olanlar PTT’nin, “Hattınız hazır” bildirisinin yarattığı çoşkuyu bugün anlatırken bile aynı heyecanı yaşıyor. Bir eve bağlanan telefonun yaratığı sevinç ve heyecanı bütün mahalle yaşardı. Telefonu bulunan evler adeta PTT şubesine dönerdi. PTT’nin iki üç yılda bir yenilediği sarı sayfalı kalın telefon rehberleri evlerde önemli eşya olarak korunurdu. |
Cahil ama Mutluyduk Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar… Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa… Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu… Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi… Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım… Dışarıda kar… İçeride kanaat… İçeride huzur… Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar… Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası… Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı… Domates de… Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar… İçeride huzur… Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi… Kimin umurunda… Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk* Müjdat GEZEN |
Bir dolu kelimemiz var ancak hiç biri içimize dokunmuyor Devir yoksunluktan ziyade , fazlalıklar zamanı. Her şey o kadar fazla ki dönüpte içimizde ki yoksunluğu bakmaya vaktimiz yok. Dolabımız giysi dolu ama hiç birinin içinde kendimizi iyi hissetmiyoruz. Çoğu giysimizin hatırası yok. Hatıralar oluşmadan, o eşyamız ile ilişkimiz kesiliyor. Kitaplık dolusu kitaplarımız var ama hakikate ulaşamıyoruz. Telefon rehberimiz bir çok arkadaş ismi ile dolu ancak hiç biri ile birlikte hissetmiyoruz kendimizi. Bir dolu kelimemiz var ancak hiç biri içimize dokunmuyor. Sayısız sertifika ..sertifikamız var ancak hiç biri kendini bilmeye, bulmaya yaramıyor. Çok fazla zamanımız var ancak hiç birini durum düşünmek için kullanmıyoruz. Bunca meşgulıyet, bunca zaman neye yarıyor? Ne veriyor hayat bize? Ne istiyoruz hayattan? Bunca meşgulıyet, bunca zaman neye yarıyor? Ne veriyor hayat bize? Ne istiyoruz hayattan? Bir sürü hedefimiz var. Hangisi ruhumuzla ilgili. Yürüdüğümüz yollar var. Hangisi hakka varıyor? Küçücük evlerde , küçük salonlar vardı içinde geniş yürekli insanların oturdukları. Süsten uzak eller vardı tuttuğunda içini ısıtan. Az ile yetinen güzel insanlar vardı bakınca hakkı hatırlatan. Az şey söz söyleyim çok şey anlatanlar… Azı çok sayanlar… Sanırım azın mübarekliğini unuttuk , gözümüzü çoğa diktiğimizden beri kaçtı bereketimiz, huzurumuz. Çok seviyoruz,çok kızıyoruz, çok geziyoruz, çok alıyoruz, çok biliyoruz. Az hissediyoruz, az huzurluyuz. Belki de huzur az eşyada , az yemekte , az uyumakta , az hızla yaşamakta . Az bilmekle , az bildiğini bilmekte, derin sevgilerle az insan ile bağ kurup , gerçek olanın peşinde koşmakta. Şimdi bana lazım olan bir Kutlu hikayesine sığınmak. Kutlu ki azın hikmetini en güzel anlatanlardan. |
Hayrola .. Bir kırık uçurtmanın peşine takılı kaldım çoğu zaman, İpi kopmuş, rüzgarın savurduğu sadece, Saçlarında rüzgarın buğusu, Alıştığım kokunla dolu sanki gökyüzü, Biliyorsun değilmi. "Ayrılmalarımız son buldu " Ayrılık sanki küçük bir ölümdü, Sen hiç bilmedin ama, Ben hergece sana şiirler yazdım, O oturduğun koltuğa baktım saatlerce, Sonrasında bir ezan sesi. Yeni sensiz bir günün habercisi… Öyle çok doldum ki bu aralar, Sevgili… Hangi acı bundan fazla yakarki beni? Bıraktığın gibiyim yani, hala şiirler yazıyorum, ve hala bir mikrofon başında bir şeyler haykırıyorum insanlara, Beni terkettiğin gibi yani, Hala sıkıldığımda dinlerim, eskisi gibi dostum Emre Özdemir’i. Güneşin bir ceza gibi doğması yine dünyaya, Bir çok acı ve gözyaşı bırakıyor bana. En çok neyde yanıldın bilirmisin? Gittinde, sanki ayrılık oldu değilmi ismi? Bilmiyorum benden sonra bir daha izmir’de gezdinmi sessizce. Eğer, Merak ediyorsan hep aynı, O ilk oturduğumuz çay bahçesi hala duruyor, Ve sana ilk sarıldığım yerde hala çiftler birbirleriyle buluşuyor. he.. Annem.. Adın geçtiğinde bizim evde hala sana "kızım" diyor. Oda alışamadıda yokluğuna, Bakma işte, ben üzülmeyim diye gizliyor. Ben sana bunları yazarken, Yine derin bir gecenin sonunda ezanlar okunuyor. Yeni bir sensiz güne "eyvallah" derken içimde. Yüreğimde senden kalma bir emanetle çıkıyorum yola… Sustum… Sustum… ve sadece dilimde o kelime "hayrola…" Sensizliğide, yokluğunada hayrola |
Ümit .. Ümit Dipsiz bir kuyudan içeri saatlerce bakmak gibi... Ya da alıp verdigin nefesi saymak gibi... Neredeyse bir tünelde kaybolmak gibi... Beklemek eşittir; dibe vurmak... Neyi beklediğimi biliyor musun? Seni. Neden beklediğimi biliyor muyum? Hayır. Tek bilinmeyenli bir denklem... Basit di mi? Hic öyle değil! Tek bilinmeyeni bile yeteri kadar acı veren bir denklem bu... Yaşanan her saniyeyi defalarca tarayarak sorusunu soramadığım cevabı arıyorum. Herhangi bir diyaloğa, ya da herhangi bir bakışa gizlenmiş bir cevap... İçimi rahatlatacak küçük bir işaret. Düşündükçe önem kazanan kasılmış ruhumu gevşeten bir işaret. Gerçek bir işaret. Sapına kadar gerçek bir işaret yok mu, Kendimi yatağın üzerine sırtüstü atayım ve yüzümü çocuksu bir gülümseme sarsın, Bu patinaj çekerek bekleme halim sona ersin.. Yok. Yok evet yok! Beni bulduğunda o kadar derinlere bir yere gizlemiştim ki sevgimi, Sana gösterip beğendirecek zamanım olmadı. Anca suyüzüne çıkarken, birden "beklemeye" çıktı gönlüm. Belki gördün. Adın gibi eminsin. Ama ben gördüğünü göremedim ki seyretmekten seni... Avuçlarım kadar terliyor kalbim. Suyun yüzeyi bomboş. Zifiri aydınlık! Nefesimi tutuyorum. Nefesim yorgun. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum... Kokunu, gülüşünü, ellerini, sana sarılmayı... Sana sevgilim diyebilmeyi bekliyorum. |
Cevap: Hayrola .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Merak etme .. Ben seni öyle bir sevdim ki Kalbimden asla silemem seni Merak etme... Ankara’ya yine kar yağıyor bu akşam Ellerimin soğuğunu hissediyorum Kanıyor yaram Isıtmam ellerimi,ellerin olmadan Merak etme... Ölüm kelimesini çıkardım lügatımdan Hani hep derdim ya Ellerini tutup gözlerine bakmadan ölmem Ölmem, Merak etme... Aşkına inanmadığın bu adamın gözyaşları; Yağmur oldu,sel oldu Islattı başka bir şehirde Başka bir baharı Sen de ben de boğulmayız bu selde Merak etme... Bir gün olsun ne bülbül gülü Ne Mecnun Leyla’yı Ne Ferhat Şirin’i unuttu Ben de unutmam seni bir an bile Merak etme... Eğer hayat çarkı bize ters dönerse İçimdeki,içindeki ateş sönerse Çakarım kibriti Merak etme... Ayrılık? Kovarız merak etme... Küslük? Sileriz merak etme... Sensizlik? Hiç olmayacak hiç merak etme... Merak etme be güzelim merak etme Ölüm bir gün gelip kapımızı çalarsa Zilin sesini sen de duyarsın ben de Ayrılmayız ayrılamayız merak etme... İsa GÜNERUZ |
Cevap: Ümit .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Merak etme .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Bir dolu kelimemiz var ancak hiç biri içimize dokunmuyor Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Olmadı iste Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Umudum olurmusun .. sevince yalnızca sevdiğin için yaşamak istersin .. sevdiğin öyle sarmıştır aklını fikrini ruhunu ki her şey sana onu hatırlatır … yanında iken bile onun içinde olmak istersin … sen kaybolursun sende sevdiğin kalır.yalnızca beyninde.sevgi fitratın müsait ise sevdiğine yok edesiye yakar seni ve gün gelir kaşında gözünde yüzünde dilinde sevdiğini görürlerde sen o olmuşsun derler.sevgi sonunda yanmayı getirir … sevgi delilikten bir türdür … SEVGİ ÖMÜR BOYUDUR. |
Cevap: Umudum olurmusun .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Umudum olurmusun .. Yureqine saqlık :) |
Bazen aklıma geliyorsun Bazen aklıma geliyorsun ama .. Sadece yüzümde bir tebessüm bırakıp gidiyorsun Bazen aklıma geliyorsun ama .. Sadece yüzümde bir hüzün bırakıp gidiyorsun Gözlerim iki damla yaş döküyor ama .. Galiba seni sevmeyi eskisi gibi sevmiyorum |
Cevap: Bazen aklıma geliyorsun Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Bazen aklıma geliyorsun bırakıp gidiyorsun Bazen aklıma geliyorsun ama .. Sadece yüzümde bir hüzün bırakıp gidiyorsun Emeğine sağlık cicemm. :optum: |
Cevap: Müebbet Bir Zaman Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Bugün anladım Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Sildim seni bir kalemde Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Kıyamıyorum Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Söyle .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Sen hiç .. Sen hiç sana yazdın mı?.. Öldün mü sen hiç yaşarcasına? Yükseklerden düşerken bir an zirvede bulurcasına... Issız bir adaya düşmek üzereyken, kıtaların en büyüğüne ulaşırcasına... Sen hiç seni sevdin mi?.. Yine kelimeler yetersiz, yine zaman akmıyor... Ve ben bakakalıyorum boş kağıtlara... İçim bir roman yazacak kadar doluyken, dökülmüyor bunlar yine kalemin ucundan... Ve ben yine anlatamıyorum seni umutsuzcasına.. Ve.. Sana en çok ihtiyacın varken; sen hiç sensiz kaldın mı?.. |
Cevap: Sen hiç .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Tutku .. iki aşıktır onlar..ay ve güneş.ebedi bir kavuşmanın iki yalnızlık yolcusu..ölüm ve yaşam gibi bir bütün..bir aynada iki yüz..karanlıklar içinde bir çift göz..kavuşamayan iki ruh..bir gözdeki iki gözyaşı..buğulu pencerelerde iki yağmur tanesi..bir kavuşmanın hemen ardından yitirilendir her biri.. ahh aşk!kutsal rüyam! mavi dünyan ve bitmeyen sessizliğimiz.. bir masal kenti aşıklarıyız biz..tıpkı düşlerdeki gibi.. |
Cevap: Tutku .. Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Cevap: Müebbet Bir Zaman Hep vardır bir gözü değen Sahile vuran balıklar hududunu unutsa da Tek O unutmaz Esrârengiz ve yorgun kelimeleri ayağa kaldıran, ayân eden Emegine sağlık |
Cevap: Müebbet Bir Zaman Yüregine saglik kuzum :melek: |
Cevap: Sildim seni bir kalemde Sildim seni bir kalemde. Muhteşem olmuş cnm emeğine sağlık. |
aŞk mı ? hayat mı ? aşk mı ? hayatmı ? aşk...aşk sensin zaten aşkın tarifi yok ki ben sen varsan nefes alırım sen varsan yarınıma bakarım sadece senli hayellerle avunan bu gönlümü senin bir tek gülümsemene adarım senin bir tek canım diyişine ve her seferinde bana bakan gözlerine tutmam için uzattığın ellerine yüreğimle sarılırım sen olmazsam ben hiçim sen olmazsan yarımım dünümümde bu günümde sadece sensin sen benim tek varlığımsın...tek yaşama isteğim sahip olabileceğim ve yanımda görmek için çırpınacağım canımsın canım söyle şimdi bana sen olmazsan ne aşkı nede hayatı tanıtım gözlerimi bile kırpmam eğer sana kavuşacaksam eğer ellerini tutacaksam her an yanında olacaksam hayatımı gözlerinin önünde bitirir sana gelecekse ölüme sen diye koşarım şimdi soruyomusun hala aşk mı ? hayat mı ? ben sen olmadan nasıl yaşarım sen olmadan aşkı tanımamki sen olmadan haytta kalamamki ben ne aşka nede hayata varım sen ver cevabını sen koy birini kefeye hadi ama bilki verdiğin cevapta ben olmalıyım sen olmalısın... sen benim aldığım nefesimsin sen benim tek sevdiğimsin çünkü benim için aşk ta hayatta sensin...sen... |
Cevap: aŞk mı ? hayat mı ? Hanımefendi emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 16:44. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO
Copyright ©2004 - 2025 IRCForumlari.Net Sparhawk